Kutsal topraklarda, kutsal mekanlarda gezinmeye devam ediyoruz.İlk durağımız UHUD dağı, Uhud savaşının yapıldığı yer.
İşte bu görünen meydan tam Uhud savaşının yapıldığı alan.
Karşıdaki dağda Uhud Dağı.
Üzerinde Efendimiz Hz.Muhammed S.A.V. ve 4 halife varken titreyen dağ !
Efendimiz S.A.V. in ben Uhudu severim Uhudda beni sever dediği mübarek dağ !
Efendimiz S.A.V. in mübarek dişinin kırıldığı, mübarek gül yanağının yaralandığı dağ !
Savaşın en kızgın anında müminlerin siperlenmesi için üzerinde yarık oluşan dağ ! (yukardaki resimde görülen uzunca direğin hemen solunda görünen yarık )
Yukarıda gördüğünüz ve bizim üzerinde uhud savaşını dinlediğimiz, dinlerken nefesimizin kesildiği, buralarda yüzlerce sahabinin mücadele ettiğini, kanlarını akıttığını düşünerek boğazımızın düğümlendiği, yutkunamadığımız yer, Efendimiz S.A.V. in yensekte yenilsekte asla terk etmeyin diye tembihleyerek okuçuları yerleştirdiği ve okçuların bu tembihi unutarak zafer elde edildi diyerek terk ettiği ve bunun sonucunda mü'minlerin ağır yara aldığı yer;
Okçular tepesi.
Müşrikler bu tepenin ardından gelip saldırmış. Mü'nimlerde sırtlarını uhud dağına vererek savaşmışlar.
Uhud şehitliği önündeyiz.
Uhud şehidleri burada yatıyor.
Şehitliğin içinde etrafı belirlenmiş bir yer var ki;
orada Efendimiz S.A.V. in en büyük dayanağı olan amcası Hz.Hamza yatıyor.
Öz. A.Y. ye hurma taddırırken .....
bir arabada tam 10 çeşit !!! hurma var.
Fakat Medine’ye hicret edince iki kıbleyi birleştirmesi mümkün olmamış. Medine Kudüs ve Mekke arasında kalıyor. Kabe’ye yönelse Mescid-i Aksa arkasında kalacak, Mescid-i Aksa’ya yönelince de Kabe’ye sırtını dönecek. Efendimiz (S.A.V.) namazlarını Mescid-i Aksa’ya yönelerek kılmış. Yahudiler de: “Muhammed ve ashabı, biz gösterinceye kadar kıblenin neresi olduğunu bile bilmiyorlardı.” diyerek Müslümanlarla alay ediyorlarmış.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de Kabe’ye yönelerek namaz kılmayı istiyor, kıblenin değişmesi için vahyin gelmesini bekliyormuş. Bir gün Cebrail (a.s)’e “Rabbimin, yüzümü Yahudilerin kıblesinden Kabe’ye çevirmesini arzu ediyorum!” demiş, namaza duracakları zaman başını semaya doğru kaldırmaya başlamış. Hicretin 17. ayında Şabanın 15. günü Peygamberimiz, Seleme oğulları Mescidin de ashabı ile beraber öğle namazı kılıyorlarken; dört rek’atlık namazın iki rek’atını kılmışlar ki kıblenin Mescid’i Haram’a doğru çevrildiğini bildiren Ayet’i Kerime nazil olmuş. (Bakara Süresi 144.ayet)
“(Ya Muhammed!) yüzünü (Allah’ın emrini bekleyerek) göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Artık seni memnun olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. (bundan böyle namazda) yüzünü Mescid’i Haram’a (Kâbe’ye) doğru çevir.
(Ey müminler!) siz de nerede bulunursanız (namazda) yüzünüzü Oraya doğru çevirin.” Bunun üzerine Peygamberimiz ve cemaat hemen Kudüs’ten Kabe istikametine yönelmişler. cemaatde saflarıyla birlikte dönmüşler ve namazın kalan iki rek’atını Kabe’ye dönerek tamamlamışlar.
Hindistan nerde arafat nerde !!!!! Eğer bağsedildiği gibi cilalı taş devri, yontma taş devri v.s. olsaydı Hz. Havva nasıl yaşayıp kendini koruyup kollayıp taaa Hindistan dolaylarından buralara gelmiş olabilirdi?
Bu sorunun cevabını sizin zihinlerinize bırakıyorum..... Allah-ü Teala Hz Ademe bütün ilimleri ve isimleri öğreterek O nu yer yüzüne indirdi. Ve Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Veda hutbesini bu tepede ve bu taşın önünde yapmış. Bunlardan başka klasik tüm Umre programlarında yer alan her biri bir olayın cereyan ettiği nice kutsal yeri ziyaret etti. Fakat gidiş amacımız doğrultusunda, manavi hava içinde ve yanımızda 2 yaşına 1-2 hafta kalmış bir bebekle çokda fotoğraf çekemedim. Daha doğrusu çoğu yerde çekmeyi akıl bile edemedim.
Belkide şu güvenli yürüyüğş kemerlerinden alsam ben namaz kılarken o da ona bağlı dururdu ????