Publications by Cagla Luleci-Sula
Dünya siyasetini anlamak ve açıklamak amacıyla hangi aktörlerin arasındaki ne tür ilişkilerin önc... more Dünya siyasetini anlamak ve açıklamak amacıyla hangi aktörlerin arasındaki ne tür ilişkilerin öncelikli olarak incelenmesi gerektiği konusu disiplinin kuruluşundan bu yana Uluslararası İlişkiler Kuramları literatüründe merkezi bir tartışma olagelmiştir. İlişkisellik kavramı ise sosyoloji ve felsefe gibi sosyal bilimlerin diğer alanlarında daha uzun süredir var olmasına ragmen, Uluslararası İlişkiler’de ancak 1990’ların sonlarından itibaren gündeme gelmeye başlamıştır. İlişkisellik, yalnızca aktörler arası ilişkilerin önemine vurgu yapmaktan öte, bir ontolojik duruş olarak ilişkilerin aktörlerden veya birimlerden önce geldiği ve dünya siyasetinin malzemesi olarak incelediğimiz her şeyin aslında birer ilişkiler bütünü olduğu iddiasını ileri sürmektedir. Bu çalışmada ilişkisellik kavramının Uluslararası İlişkiler disiplini açısından ne ifade ettiği ve disipline – eğer getirdiyse – nasıl bir yenilik getirdiğinin sorgulanması amaçlanmaktadır. Bu bağlamda, ilk bölümde sosyal bilimlerin diğer alanlarında ortaya çıkmış olan tözcü (substantive) ve ilişkisel (relational) yaklaşımlar arasındaki farklara dikkat çekilmektedir. Ikinci bölüm, ilişkiselliğin Uluslararası İlişkiler disiplini içindeki yolculuğuna odaklanarak, disipline tanıştırılmasından günümüze bu kavramın dünya siyaseti tartışmaları içinde hangi araştırmacılar tarafından ve nasıl çalışılageldiğini incelemektedir. Üçüncü bölüm, ilişkiselliğin farklı Uluslararası İlişkiler kuramları içinde bir yeri olup olmadığını sorgulamakta ve aynı zamanda bir kavram olarak ilişkisellikten bahsetmeyen kuramların içinde ilişkilere dair zaten var olan varsayımları ele almaktadır. Dördüncü bölüm, literatürde ilişkiselliğe dair var olan az sayıda eleştiriye de değinerek, bu kavrama birkaç yeni eleştiri getirmekte ve ilerlemek için muhtemel tartışma alanları veya çözüm önerileri sunmaktadır. Çalışma, makale boyunca yapılan tartışmaları ve çıkarımları ortaya koyan sonuç bölümü ile sonlandırılmaktadır.
Rethinking the Division of Labor in IR, 2023
Decades after their incorporation into the discipline, the argument that 'critical approaches in ... more Decades after their incorporation into the discipline, the argument that 'critical approaches in International Relations Theory (IRT) are marginalized' is increasingly becoming questionable. Thus, it is a good time to reflect on critical approaches' evolution and achievements, as well as their 'marginalized position in IR' and relations with conventional approaches. To this aim, this paper focuses on realist and critical schools of thought while asking whether these two research traditions are conducting 'fair criticisms' of each other based on the other party's own promises and whether their criticisms help develop IRT's capacity in explaining and/or understanding world politics or undermine it. It also questions the assumed division of labor in IRT that holds conventional approaches responsible for solving the problems, while expecting 'non-conventional' theories to merely criticize the existing ways of theorizing and analyzing world politics. Accordingly, the paper first analyzes the realist school of thought in IR, going through the main arguments of different approaches to realism as put forth in seminal works. Second, it focuses on the development and main assumptions of critical theory mainly by focusing on Cox and Ashley's works and critical scholars' readings of them. Third, the paper discusses the main points of cleavages between the two approaches mainly based on the abovementioned division of labor, and their criticisms of each other while assessing the pearls and pitfalls of each. Following the discussion, it asks if there is a way out of these dichotomies and if it is possible to create a productive dialogue between 'problem-solving' and 'critical' theories.
Critical Security Perspectives on the U.S.-Mexico Border, 2023
Critical approaches to security have enriched the literature significantly by provoking novel the... more Critical approaches to security have enriched the literature significantly by provoking novel theoretical debates and introducing new areas of research since their entrance into the field. They have deepened and widened the traditional understanding of security by introducing referent objects other than the state and types of threats other than the military. These attempts have distracted security studies' extensive focus on state security and pointed to new research topics that were traditionally excluded from the scope of security studies. Curious about how different critical security approaches make sense of the migration-security nexus, this study examines how the Copenhagen School (discursive approach) and the Paris School (sociological approach) analyze the U.S.-Mexico border. It first examines how these two schools of thought define, understand, and approach security. Second, it directs its focus on the critical security literature on the U.S.-Mexico borderland. Third, the article discusses both approaches' accounts on the same border and how they handle dis/similar aspects of the migration-security nexus. The study concludes by defending the argument that bridging these two critical security approaches may increase their analytical power in making sense of the migration-security nexus.
Global Governance in Crisis? Conclusions from the COVID-19 Pandemic, 2023
The world is witnessing various global challenges as listed in the annual risk assessment reports... more The world is witnessing various global challenges as listed in the annual risk assessment reports of certain IGOs (UN, World Bank, World Economic Forum, etc.) and NGOs (Bulletin of Atomic Scientists, Global Challenges Foundation, etc.). One can group these challenges under multiple categories such as development, economy, health, energy, nuclear power, artificial intelligence (AI), and environment.
From Prescription to Treatment: The Disciplinary (under)Achievement of IR in Turkey, 2023
International Relations (IR) in Turkey has been assessed by scholars on topics, including but not... more International Relations (IR) in Turkey has been assessed by scholars on topics, including but not limited to the need to increase contributions from Turkish IR scholars to theoretical discussions, the need for homegrown theorizing, and to improve the methodological quality of IR research originating in Turkey. This literature has revolved around the diagnosis of and prescriptions for what is referred to as the 'disciplinary underachievement' of IR in Turkey. Recently, an increasing number of scholars have focused on disciplinary self-reflection discussing the limitations and prospects in the state of the IR discipline in Turkey. Adding to this emergent literature, this paper identifies the reasons for the 'disciplinary underachievement' in Turkish IR. The paper discusses the conditions that hamper IR education in Turkey under three groups: 1) the structure and content of undergraduate and graduate curricula, 2) the state of IR as an academic discipline in Turkey, and 3) the state of IR literature in Turkish. The paper also offers suggestions for a prospective treatment to improve the state of the IR discipline and pedagogy in Turkey. It argues that an improvement in the quality of IR education has significant potential to contribute to further inclusion of locally produced IR knowledge into 'global IR,' which is widely cited in the existing literature as a significant sign of 'disciplinary progress.'
Review of "Critical readings of Turkey’s foreign policy", 2022
The argument that ‘The study of foreign policy has been highly unaffected by the critical insight... more The argument that ‘The study of foreign policy has been highly unaffected by the critical insights offered by post-positivism’ was put forward by Doty (1993) in the early years of the post-Cold War era. Although constructivist interventions have become more common since then, it is safe to argue that positivist approaches still dominate the analysis of foreign policy. Edited by Birsen Erdogan and Fulya Hisarlioglu, Critical Readings of Turkey’s Foreign Policy makes a timely contribution to this evolving literature with its attempt to bring together multiple scholars from Turkey to discuss different aspects of Turkey’s place in the world and its relations with other states through a ‘critical’ perspective.
Alternatif Politika, 2022
Uluslararası Siyaset Sosyolojisi, dünya siyasetinin sosyolojik bir perspektiften çalışılması gere... more Uluslararası Siyaset Sosyolojisi, dünya siyasetinin sosyolojik bir perspektiften çalışılması gerektiğini savunmaktadır. Bu yaklaşım güvenlik çalışmalarıyla neredeyse organik bir ilişki içindedir. Uluslararası Siyaset Sosyolojisi güvenliği rutin bürokratik pratikler üzerinden tanımlayarak güvenlik çalışmalarının ontolojisini genişletmektedir. Bu yaklaşımı benimseyen araştırmacılar göç yönetimi ve sınır güvenliği pratikleri konusuna da önemli bir ilgi göstermektedir. Bu makalede, var olan Uluslararası Siyaset Sosyolojisi çalışmalarının bir kısmında, politika ve pratiklerdeki dönüşümler vurgulanmaksızın, ağırlıklı olarak mevcut sınır sosyolojisine odaklanılarak sınır güven(liksiz)liği alanının dinamik karakterinin gözden kaçırıldığı savunulmaktadır. Bu iddia ile işaret edilen durum, Uluslararası Siyaset Sosyolojisinin, sosyal ve ilişkisel bir ontolojik duruşa dair bağlılığıyla da uyumsuzluğa sebep olabilmektedir. Bu çalışma “Kuruluşundan günümüze Türkiye’nin göç yönetimi ve sınır güven(liksiz)liği alanı nasıl dönüşmüştür?” sorusuna yanıt aramaktadır. Teorik olarak, çalışma “alan”ların dinamik karakterine vurgu yaparak Uluslararası Siyaset Sosyolojisi literatürüne katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Çalışmanın ampirik katkısı ise Türkiye’nin kuruluşundan bugüne uyguladığı göç ve sınır politika ve pratiklerinin tarihinin bir dönemselleştirmesini sunmaktır.
Replication Data and Codebook for: Migration Management in Turkey: Discourse and Practice, 2021
Migration Management in Turkey: Discourse and Practice, 2021
This article analyzes the discourse and practice of migration management in Turkey. It identifies... more This article analyzes the discourse and practice of migration management in Turkey. It identifies four major themes in the discourse between 2014 and 2020: Migration as a 1) burden, 2) humanitarian responsibility, 3) justification for transborder operations, and 4) fault line in Turkey-European Union (EU) relations. Then it analyzes migration management practices in three categories: 1) legal challenges, 2) agents and relations of policing, 3) surveillance. Adopting a multimethod approach, the article combines qualitative data collection with interpretive analysis. It concludes that despite the humanitarian emphasis in political discourse, there are embedded in/security practices in the field of migration management in Turkey.
Book Review: "Outsourcing Border Control", 2020
The construction of modern states, the appearance of borders, and the emergence of bureaucracies ... more The construction of modern states, the appearance of borders, and the emergence of bureaucracies are interrelated, making one another possible. States not only hold a monopoly on the use of violence within their borders, but also determine who may cross these borders (Chapter 1). Visa policy is therefore a significant bureaucratic tool of state for (re)making sovereign borders. Thus, outsourcing in such a domain is puzzling. “Given that border control is emblematic of state sovereignty” (x), why do some states transfer this control to private actors and abandon their monopoly? How does this outsourcing work in practice? And how does outsourcing affect different groups and policy issues?
Avrupa Birliği Adalet ve İçişleri politikasının dış boyutu hükümetler arası bir iş birliği alanı ... more Avrupa Birliği Adalet ve İçişleri politikasının dış boyutu hükümetler arası bir iş birliği alanı olarak kurulup, zaman içinde Avrupa Birliği’nin (AB) iç güvenlik konularını üye olmayan ülkeler ile beraber çözmeyi amaçladığı bir politikaya evrilmiştir. Bu politika, AB’nin kişilerin ve ürünlerin hareketini yönetmeye çalıştığı coğrafi kontrol hırsının önemli bir parçası olmuştur. Schengen süreci sonrasında iç sınırların eski anlamını yitirmesi ve üye olmayan ülkelerin dış sınır güvenliği politikasına dahil edilmesiyle aslında AB’nin bir iç meselesi olan sınır güvenliği ve göç, bir dış güvenlik konusu haline gelmiştir.
British Journal of Middle Eastern Studies, 2020
Starting from the Islamic Revolution, Iran’s regime had increasingly been presented as the extern... more Starting from the Islamic Revolution, Iran’s regime had increasingly been presented as the external source of Islamic fundamentalist movements in Turkey, leading to the establishment of a security-driven atmosphere in bilateral relations. However, Turkish-Iranian relations witnessed a positive change in the 2000s. The impact of the security discourse of Turkish elites regarding Iran’s Islamic regime declined and a rapprochement process began. This research suggests that such shift in Turkey’s foreign policy agenda became possible with the desecuritization of Islamic fundamentalism in Turkey’s domestic politics. The article proposes a securitization framework to analyse the link between domestic politics and foreign policy. Accordingly, it asks ‘How did the desecuritization of Islamic fundamentalism in Turkey’s domestic politics influence its foreign policy towards Iran?’ It analyses Turkey’s Iran policy comparatively in the 1990s and 2000s by utilizing speeches of Turkey’s political elites, public opinion in Turkey, changing the domestic political structure and alterations in foreign policy practices of Turkey towards Iran.
This study is built on an observation that 'religion' along with many other factors has a signifi... more This study is built on an observation that 'religion' along with many other factors has a significant impact on international relations. However, religious factors are not incorporated in International Relations (IR) theoretical analysis. Hence, it is deemed necessary to ask: 'When did IR scholars lose the track of religion in their theories and how to bring religion back in?' An answer is provided through an analysis of the literature to find out the sources of such neglect and possible ways to overcome it. The study does so in two parts. First, it is argued that the adoption of natural sciences' methodology in IR-the so-called 'Behavioralist revolution'-has been quite influential in the lack of interest on religion. Secularism has been an unquestioned part of Behavioralism-the 'positive science' update package adopted by scholars of IR theory. The end of the Cold War brought ideational variables back in to the study of IR theory. This process is directed mainly by the emergent 'Critical' , 'Constructivist' or 'post-positivist' turn in IR. Therefore, the second part focuses on the critical approaches to IR theory in the post-Cold War era with a specific focus on Critical Theory (CT) in order to develop a possible way to incorporate religion in IR theoretical analysis.
Routledge Handbook of International Political Sociology
When compared to traditional approaches to security studies, critical approaches to security stud... more When compared to traditional approaches to security studies, critical approaches to security studies are often presented in terms of a deepening and widening of the security studies’ agenda (Krause and Williams 1997). In that version of disciplinary history, traditional security studies scholars are represented as people focusing on state-centric approaches with a more solid ontology; with a clear understanding of key concepts such as national interest, national security, and so on, and their implications on international politics, as well as a less flexible epistemology. From that standpoint, critical approaches to security studies are seen as a disruption of that existing agenda. As part of the deepening/widening meta-narrative of critical approaches to security studies, the contributions of these approaches are represented in terms of the inclusion of different scales (human security, cosmopolitan security, urban security, etc.) as well as different issue areas (borders, environment, immigration, maritime security, etc.) into security studies’ agenda. Our chapter concentrates on introducing how international political sociology has helped developed the critical agenda in security studies; we move away from a deepening/ widening perspective that is common in such review chapters and instead present a review of some of the thematic contributions in an international political sociology to security studies, in the form of a discussion of such concepts as materialities, practices, relationalities, reflexivity and the micro-politics of the everyday (for a broader reflection about security, see Burgess in this volume).
In the late 1980s, Robert Keohane argued that " the greatest weakness of the reflective school of... more In the late 1980s, Robert Keohane argued that " the greatest weakness of the reflective school of international relations lies not in deficiencies in their critical arguments but in the lack of a clear reflective program that could be employed by students of world politics. " This argument has been one of the initiators of the debate between rationalism and reflectivism in International Relations (IR) theory. This paper aims to question the relevancy of such argument for the reflectivist scholarship. To this aim, it first provides an overview on the major focal points of the so-called rationalism-reflectivism debate. Second, it focuses on Keohane's argument to understand his accounts on what counts as a 'research program' and what he means by 'reflective scholarship.' Third, the study revisits the foundational claims, as well as promises of reflective scholarship. Accordingly, the paper concludes that the call for a 'clear research program' contradicts with the very foundational claims of reflective scholarship, which has its roots in the criticism of positivist understanding of social science.
1990’larda hızla gelişen Kopenhag Okulu, Soğuk Savaş’ın bitimiyle birlikte değişmeye başlayan güv... more 1990’larda hızla gelişen Kopenhag Okulu, Soğuk Savaş’ın bitimiyle birlikte değişmeye başlayan güvenlik anlayışına önemli
katkılarda bulunmuştur. Okulun yazına en önemli katkılarından olan güvenlikleştirme teorisi, hem ülkemizde hem de dünyada uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimi çalışmalarında sıklıkla kullanılmaktadır. Buna rağmen, Türkçe akademik yazınında özel olarak güvenlikleştirme teorisini analiz eden çalışmaların eksikliği gözlemlenmiştir. Bu çalışma, güvenlikleştirme teorisi üzerine Türkçe akademik yazınına katkıda bulunmak amacıyla hazırlanmıştır ve yöntem olarak sözkonusu literatürün temel ve eleştirel çalışmalarının kapsamlı ve sistematik bir taramasını yapmaktadır. Çalışmada ilk olarak, güvenlik kavramının
tanımı üzerine tartışmalar ele alınmış; gelenekselci ve yeni güvenlik çalışmalarının yaklaşımları arasındaki farklılıklar ortaya koyulmuştur. İkinci olarak, Kopenhag Okulu’nun güvenlik çalışmalarına olan katkılarından sektörel güvenlik yaklaşımı ile bölgesel güvenlik kompleksi teorisi açıklanmıştır. Üçüncü olarak, güvenlikleştirme teorisi ve öğeleri detaylı şekilde incelenmiş; güvenlikleştirme analizinin nasıl yapılabileceğine ve Kopenhag Okulu’nun normatif duruşuna odaklanılmıştır. Son olarak, Kopenhag Okulu güvenlikleştirme teorisi üzerine devam eden tartışmalar ele alınmış; yetersiz analiz edilen bağlam ve hedef kitle ile aşırı vurgu yapılan söz-edim konuları üzerinde durulmuştur. Kopenhag Okulu’nun geliştirdiği kavram ve
yaklaşımları temel metinlerden faydalanarak analiz eden bu çalışmaya göre, güvenlikleştirme teorisi, güvenliğe olan inşaacı yaklaşımı ile geleneksel güvenlik yaklaşımlarından; güvenliği negatif bir kavram olarak görmesi ve devleti güvenlik çalışmalarının temel (ancak tek olmayan) öğesi olarak görmesi bakımından da diğer eleştirel güvenlik çalışmalarından ayrılmaktadır. Çalışma, okulun güvenlik kavramına inşaacı yaklaşımlar arasında önemli bir yere sahip olduğu ve güncel uluslararası güvenlik konularının analizinde kullanışlı bir çerçeve sağladığı sonucuna varmaktadır.
MA Thesis
Turkey's turbulent relations with Iran have undergone significant changes in the recent history. ... more Turkey's turbulent relations with Iran have undergone significant changes in the recent history. From the early years of the Turkish Republic, foreign policy elites had a tendency to externalize the sources of domestic threats. Especially, the Iranian regime was presented as the external source of rising Islamic fundamentalism in Turkey. However, according to the Turkish foreign policy literature, the security-driven atmosphere in Turkish-Iranian relations has witnessed a clear change in 2000s. The impact of the security discourse of Turkish elites regarding Iran's Islamic regime has declined and a rapprochement process between Turkey and Iran has begun. The declining role of military in Turkish politics, the Islamic political background of the AKP government and Davutoğlu's 'Strategic Depth' doctrine are presented as major determinants of that rapprochement. This study, while focusing on the changing dynamics of Turkish-Iranian relations between 1990 and 2011, argues that the domestic political discourse of Turkish elites have been influential in this process. Utilizing the 'securitization theory' of the Copenhagen School, it proposes a structured framework to analyze the link between the domestic politics and foreign policy. Accordingly, it asks: 'How do domestic political changes influence Turkey's policy preferences towards Iran?' In line with the Copenhagen School's argument that 'securitization' is a product of 'speech act', the study utilizes the political discourse of TFP elites. The speeches that are published in Turkish daily newspapers are analyzed in detail. Such analysis is argued to be an organized and comprehensive comparison of Turkey's Iran policy in the 1990s and 2000s.
With the end of the Cold War, NATO’s function has become a significant puzzle for world politics ... more With the end of the Cold War, NATO’s function has become a significant puzzle for world politics and the International Relations (IR) discipline. Numerous studies have been developed on this puzzle, which approach the issue from different theoretical and descriptive angles. This article fits in this literature via focusing on the security conception of the organization. Hence, the purpose is to analyze NATO’s post-Cold War endurance, while linking the ‘theory’ with the ‘practice’ of security. Empirically, the article focuses on three post-Cold War Strategic Concepts of NATO in a comparative manner. Theoretically, it utilizes the three questions that are generated by critical approaches to security: What is security (security agenda) according to NATO? Whose security (referent object) does NATO act for? What are the means to be employed to secure the referent object for NATO? While comparatively analyzing NATO’s post-Cold War Strategic Concepts (in November 1991; April 1999; November 2010) with these questions, the article presents detailed empirical data on NATO’s changing post-Cold War security conception; hence, its endurance. The article concludes with insights on the changing and remaining parts of NATO’s security agenda.
Papers by Cagla Luleci-Sula
This article analyzes the discourse and practice of migration management in Turkey. It identifies... more This article analyzes the discourse and practice of migration management in Turkey. It identifies four major themes in the discourse between 2014 and 2020: Migration as a 1) burden, 2) humanitarian responsibility, 3) justification for transborder operations, and 4) fault line in Turkey-European Union (EU) relations. Then it analyzes migration management practices in three categories: 1) legal challenges, 2) agents and relations of policing, 3) surveillance. Adopting a multimethod approach, the article combines qualitative data collection with interpretive analysis. It concludes that despite the humanitarian emphasis in political discourse, there are embedded in/security practices in the field of migration management in Turkey.
Uploads
Publications by Cagla Luleci-Sula
katkılarda bulunmuştur. Okulun yazına en önemli katkılarından olan güvenlikleştirme teorisi, hem ülkemizde hem de dünyada uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimi çalışmalarında sıklıkla kullanılmaktadır. Buna rağmen, Türkçe akademik yazınında özel olarak güvenlikleştirme teorisini analiz eden çalışmaların eksikliği gözlemlenmiştir. Bu çalışma, güvenlikleştirme teorisi üzerine Türkçe akademik yazınına katkıda bulunmak amacıyla hazırlanmıştır ve yöntem olarak sözkonusu literatürün temel ve eleştirel çalışmalarının kapsamlı ve sistematik bir taramasını yapmaktadır. Çalışmada ilk olarak, güvenlik kavramının
tanımı üzerine tartışmalar ele alınmış; gelenekselci ve yeni güvenlik çalışmalarının yaklaşımları arasındaki farklılıklar ortaya koyulmuştur. İkinci olarak, Kopenhag Okulu’nun güvenlik çalışmalarına olan katkılarından sektörel güvenlik yaklaşımı ile bölgesel güvenlik kompleksi teorisi açıklanmıştır. Üçüncü olarak, güvenlikleştirme teorisi ve öğeleri detaylı şekilde incelenmiş; güvenlikleştirme analizinin nasıl yapılabileceğine ve Kopenhag Okulu’nun normatif duruşuna odaklanılmıştır. Son olarak, Kopenhag Okulu güvenlikleştirme teorisi üzerine devam eden tartışmalar ele alınmış; yetersiz analiz edilen bağlam ve hedef kitle ile aşırı vurgu yapılan söz-edim konuları üzerinde durulmuştur. Kopenhag Okulu’nun geliştirdiği kavram ve
yaklaşımları temel metinlerden faydalanarak analiz eden bu çalışmaya göre, güvenlikleştirme teorisi, güvenliğe olan inşaacı yaklaşımı ile geleneksel güvenlik yaklaşımlarından; güvenliği negatif bir kavram olarak görmesi ve devleti güvenlik çalışmalarının temel (ancak tek olmayan) öğesi olarak görmesi bakımından da diğer eleştirel güvenlik çalışmalarından ayrılmaktadır. Çalışma, okulun güvenlik kavramına inşaacı yaklaşımlar arasında önemli bir yere sahip olduğu ve güncel uluslararası güvenlik konularının analizinde kullanışlı bir çerçeve sağladığı sonucuna varmaktadır.
Papers by Cagla Luleci-Sula
katkılarda bulunmuştur. Okulun yazına en önemli katkılarından olan güvenlikleştirme teorisi, hem ülkemizde hem de dünyada uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimi çalışmalarında sıklıkla kullanılmaktadır. Buna rağmen, Türkçe akademik yazınında özel olarak güvenlikleştirme teorisini analiz eden çalışmaların eksikliği gözlemlenmiştir. Bu çalışma, güvenlikleştirme teorisi üzerine Türkçe akademik yazınına katkıda bulunmak amacıyla hazırlanmıştır ve yöntem olarak sözkonusu literatürün temel ve eleştirel çalışmalarının kapsamlı ve sistematik bir taramasını yapmaktadır. Çalışmada ilk olarak, güvenlik kavramının
tanımı üzerine tartışmalar ele alınmış; gelenekselci ve yeni güvenlik çalışmalarının yaklaşımları arasındaki farklılıklar ortaya koyulmuştur. İkinci olarak, Kopenhag Okulu’nun güvenlik çalışmalarına olan katkılarından sektörel güvenlik yaklaşımı ile bölgesel güvenlik kompleksi teorisi açıklanmıştır. Üçüncü olarak, güvenlikleştirme teorisi ve öğeleri detaylı şekilde incelenmiş; güvenlikleştirme analizinin nasıl yapılabileceğine ve Kopenhag Okulu’nun normatif duruşuna odaklanılmıştır. Son olarak, Kopenhag Okulu güvenlikleştirme teorisi üzerine devam eden tartışmalar ele alınmış; yetersiz analiz edilen bağlam ve hedef kitle ile aşırı vurgu yapılan söz-edim konuları üzerinde durulmuştur. Kopenhag Okulu’nun geliştirdiği kavram ve
yaklaşımları temel metinlerden faydalanarak analiz eden bu çalışmaya göre, güvenlikleştirme teorisi, güvenliğe olan inşaacı yaklaşımı ile geleneksel güvenlik yaklaşımlarından; güvenliği negatif bir kavram olarak görmesi ve devleti güvenlik çalışmalarının temel (ancak tek olmayan) öğesi olarak görmesi bakımından da diğer eleştirel güvenlik çalışmalarından ayrılmaktadır. Çalışma, okulun güvenlik kavramına inşaacı yaklaşımlar arasında önemli bir yere sahip olduğu ve güncel uluslararası güvenlik konularının analizinde kullanışlı bir çerçeve sağladığı sonucuna varmaktadır.