2 Mart 2015 Pazartesi

Tür: Dram

Merhaba.

Kocaman bi iç sıkıntısıyla düşünerek kitap okurken kendimi burda buldum. Uzun zaman oldu.
Değiştim. Her insan değişir. Hem de her gün, her dakika değişir. Elbette düşünebiliyorsa. Ben her şeyi yaparken düşünürüm. En çok temizlik yaparken, yürürken, yolculuk yaparken. Hatta kitap okurken bile. Bazen uyurken bile düşündüğümden şüpheliyim gerçekten.


Ve bu düşünmeler sonucu mu yoksa yaşadıklarımdan mı bilmiyorum ama yaşadığım inanılmaz iç sıkıntısını anlatacağım. Şimdiden söylüyorum. Bu yazı 22 yaşındaki bir kızın ailesiyle olan karmaşık ve adlandıramadığım türden dramını anlatıyor.

Babamla 1 aya yakındır eskisi gibi değiliz. Hatta konuşmuyoruz bile diyebilirim.
Her şeyi açık açık yazmak istiyorum.
Babam mükemmel biri değil. Benim ve her insanın olduğu gibi. Çok cimridir. Buna tutumluluk dese ve kabul etmese de. Maaşını ne yaptığını gerçekten bilmiyorum. Bana bir senedir bir kitaplık almadı. Hayır alamadı değil almadı. O kitaplığa ayıracak parası elbette var. Ama benim bu isteğim onun için umursanmayacak ve tamam diyerek bir senedir geçiştirilecek kadar önemsiz.
Neyse konumuz bu değil elbette. Ama evet cimri. Aşırı.

Bir gün çocukluğumda beraber büyüdüğüm dayım, annem ve babamla son üniversite yılımın son sömestr tatiline denk gelen bir gününde kahvaltı etmek için mutfaktaydık. Ben her zamanki gibi dayımla şakalaşır ve gülerken babam onun için aşırı önemli olan dolaptaki bayat ekmekleri arıyordu ve bu sürede konuşuyordu. Dayımla konuştuğum için onun yarım yamalak duyuyordum en sonunda dayıma güldüm ve bakayım dolaba dedim. Babamın neler dediğini o anda farkettim. Bana ekmekleri çöpe attın her zamanki gibi bişeyleri atıyorsun ve bi de benimle dalga geçer gibi gülüyorsun tarzı şeyler söylüyordu. Sana gülmüyorum dayımla konuşuyordum vs. diyerek anlatmaya çalışsam da asla susmuyordu. Dolaba gittim ve ben ekmek falan görmedim dolabı bile açmadım diyordum ama o tabi ki bunu asla duymuyordu. Durmadan ekmekleri attığımı, benim hiç yokluk görmediğim için ne kadar kötü bi insan olduğumdan bahsediyordu. Evet gerçekten. O an delirdim ve ben de atmadım görmedim neden bilmeden iftira atıyorsun gibi şeyler söyledim ama ikimizde birbirimizi duymuyorduk. O sırada annem ekmekleri buldu ve ben haklılığın da verdiği şiddetle hala konuşuyordum. Babam neye dayanarak hala konuşuyor tabi ki bilmiyorum. Annem ekmekleri kızartırken susmamızı söylerken dayım da babama şaşırarak bakıyordu. Ardından bu kavga devam ederken kızarmakta olan ekmekler yandı.

Ve babam anneme ekmekleri bilerek yaktın dedi.
O an ağzımın on saniye falan açık kaldığını ve gözümden yaş süzüldüğünü hatırlıyorum.

Sonra bir daha doğru düzgün konuşmadık. Eskisi gibi sarılmadık hiç.

Beni en çok üzen şey de bana hiç yokluk görmedin demesi aslında. Çünkü ben kendimi bilmeye başladığımdan beri babamla para konusunda her zaman sorun yaşadım. Tek çocuk olmama rağmen sanmayın ki herşeyim oldu. Olmadı ve hep haftalık olarak bana verilen paradan istediğim şeyleri almaya çalıştım.
Ortaokulda 5 lira falandı o. O zaman okula servisle gidiyordum ama. Lisede 20 lira oldu. 20 lirayla hem yemek hem yol paramı karşılayıp hem de kendime ucuz bi ayakkabı almaya çalışırdım.

Üniversitede de bu değişmedi. 200 liraydı başta aylık. Şimdi 300 lira. Tabii ki yokluğu bilen bi insanım ve bu paraya az diyemem ben. Ama kıyafetlerim dahil her şeyimi bu paradan karşıladığımı düşünürsek maalesef az. Ama üniversitede kimi zaman kredi kartıyla kimi zaman çalışarak kimi zaman da aç kalarak atlattım yine.

Tabii bu sıralarda eve geldiğimde bunun harici para istediğimde babam delirirdi. Hala delirir o ayrı.
O kadar parayı napıyor muşum ki ben?

Tabii bi zaman sonra ona laf anlatmaya çalışarak kendimi azarlatmak yerine tamam baba diyerek dönüp gitmeye başladım.
Bu böyle devam ediyorken üniversite okuduğum şehre dönmek için evden çıkmadan önce annem babama parasını ver. Az verme gibi şeyler söyledi. Babam da sen karışma git şurdan diyerek kolundan tutup ittirdi. Sonra bana gelip yine bişeyler söyleyerek elime parayı koydu.
O an sinir krizi geçirdiğimi sanıyorum.

"Ben sana bu kadar yük müyüm baba?" dediğimi hatırlıyorum.
Daha bi sürü şey. Ağlayarak bu tarz şeyler söyledim bana sus falan dedi. Bağırıyor tabii aynı zamanda.
Annem gelip ağlama beni üzme deyince hıçkırıklarımı tutup üzülme dedim.
Gelme dememe rağmen babam beni otobüse kadar götürmek için benimle çıktı. Yolda hiç konuşmadık. Beni bıraktı ve bırakırken kusura bakma dedi.
Ben sarılmadım ve cevap da vermedim. Dönüp gitti. Herkesin içinde yarım saat ağladım.

Bunlar bu olayın değil. Bütün hayatımın gözyaşlarıydı.
Mevzu para vermemesi değil söyledikleri.
Ağladığım parayla ölçülebilecek kadar değersiz olmam.

Şimdi de ağlıyorum. Ve bunları ona söyleyemiyorum. Söylemiyorum. Çünkü bıktım.
2 adım ötemde ama sarılmıyorum, konuşmuyorum, yüzüne bakmıyorum.
Yapamıyorum çünkü.
Abartıyor gibi görülebilirim şu an. Ama hissettiğim şey koca bir değersizlik.
Geldiğimden beri oturup iki kelime sormadı bana. Nasıl olduğumu, neler yaşadığımı bilmiyor.

Evet abartıyorum. Çünkü benim için en değerli şey aile; anne, baba.
Babası olmayan arkadaşlarım var. Yaşadığı halde hiç görmemiş. Facebook'tan arkadaşlık isteği yollamış babası. Ya da yolda karşılaşıp aa napıyon diyen var. Çocuğuna evet.

Ben bunlara hep üzülerek baktım. Hep derinden üzüldüm. Hissettim. Şimdi daha farklı hissediyorum. Babam yanımda ama ona sarılmıyorum, sarılamıyorum.

Eskiden bu tür şeyleri çok daha fazla abartırdım. Bi insanla küsersem deli gibi ağlar ve kendimi bitirirdim. Şimdi sadece anne ve babama karşı oluyor. Keşke olmasa ama oluyor. İçimde büyüyor. Söylemek istiyorum söyleyemiyorum. Umrunda değil. Senin benimle işin yok demek istiyorum. Söyleyemiyorum. İçimde onunla kavga ediyorum. Ağlıyorum. Susuyorum. Uyuyamıyorum.

Artık büyüdüğüm eve geldiğimde en çok yaptığım şey ağlamak. İçim sıkılıyor. Kötü oluyorum bu eve gelince. Ama uzakken de özlüyorum çok. Gelmek istemiyorum hatta bazen. Ya da gelince niye geldim ki diye dönmek istiyorum. Uzaklaştım onlardan. Çok uzaklaştım. Dünyada herşeyden çok sevdiğim annemden bile. Neden ama? Aile böyle bişey mi? Ya da sevgi?

Anlamıyorum ben.
Böyleyse hiç ama hiç anlamıyorum.

Belki de depresyondayımdır.

Yarın son günüm. Konuşmam ve sinirlenmemem için dua edin nolur.

İyi uykular.
Bunu gören varsa.

10 Ekim 2014 Cuma

Neden?

Neler oldu biliyor musun blog? Ah neler.
Bir ay önce barıştık.
Evet barıştık bildiğin sevgiliyiz şu an. 4 yıl sonra hem de. Koskoca 4 yıl.

En baştan anlatayım.
Yaz boyunca bunalımdayken hep karşılaşıcak mıyız acaba diye düşünüyodum ve sürekli stalk peşindeydim. Bi gün her zaman gittiğim cafede karşılaştık ama o beni görmedi. Tabi ben iptal.
Bi süre üzüldüm. Sonra mesaj attım. -Utanan ifade-

15 dakika falan konuştuk. Nasılsın ben böyle tamam peki görüşürüz.

Bir ay sonra yine mesaj. Nasılsın.
Ben her zamanki gibi ters konuşmaya başladım. O da umursamaz. Ama ben daha ters. İlk defa o da sert yaptı ve bana yüklendi.
Sonra bana bi şans ver dedi. 4 yıl sonra ilk defa barışmak istedi.

Ve ben aslında asla olmaz artık derken ona yine karşı koyamayacağımı biliyodum.

Upuzun kavgalar ettik. Ben değiştim dedi. Belki olur dedi. Yarım kaldık biz dedi.
Yine inandım. Aptal gibi inandım.

Sonrası mı? Kavga gürültü.
Eskiye dönmek gerçekten cesaret isteyen bir olaymış meğersem.
Tekrar inanmak, aldanmak. Kırılmak, daha fazla kırılmak. Umutlanmak sonra daha da fazla kırılmak.
Güven artık bana unut geçmişi dedi.
Yine inandım, unutmaya çalıştım.

Şimdi ne mi oldu? Yine AĞZIMA SIÇTI.

Seviyorum dedi. Deme dedim. Sevmiyordu çünkü aslında. Bir kaç kere dedi hem de.
Ne yaptın bugün dedim. Seni sevdim dedi. Sevmedi aslında. Sadece bir süre mutlu etti beni.
Şimdi de hayatımı tekrar sikmekle meşgul.

Sarılsın diye bekliyorum sarılmıyor.
Ben 4 sene ona sarılmayı bekledim. Tam 4 sene. Ama o 4 sene sonra bana upuzun sarılmadı bile.

Anlatamıyorum. Sadece yine canım acıyor.
Çünkü sevmediğini hissediyorum yine. O sevse ben onu yine severdim. Kimsenin sevmediği gibi hem de. Haketmediği kadar.

Bir haftadır 15 dakikalık mesafede olmamıza rağmen buluşmuyoruz. Bu sevgisizlik değil de nedir?

19 Ağustos 2014 Salı

Abuk subuk

Çoğu zaman gerçekten burdan, yaşadığım yerden, yaşadığım insanlardan kaçıp gitmek istiyorum. Ama bunu yapamayacak kadar cesaretsizim.
Ve bunu yapmadıkça insanlardan, ama bütün insanlardan inanılmaz soğuyorum.

Neden bu kadar aptallar?
Bir sözün, bir cümlenin, kelimenin bir insanda nasıl bir yıkım oluşturabileceğini neden düşünemiyorlar?

Aslında birçok şey var insanlardan soğumama sebep. Ama bir tanesini anlatacağım;

Benim kardeşim/abim/ablam yok. Olmayanlar bunun yalnızlığını asla anlayamazlar. Genelde aa ne güzel gibi cümleler duyarız. Ama bu cümleleri söyleyenler ne kadar şanslı olduklarını bilmeyen insanlardır.
Neyse. İşte ben belki de bu yüzden hep birilerini kardeşimmiş gibi görmeye çalışıyorum. Evet bunun farkındayım. Kardeş gibi vefalı o insanı arıyorum. Ama tabi ki de yok. Artık varlığından şüpheliyim.

Şu zamana kadar kuzenlerimden ikisini kendime çok yakın görüp kardeşim gibi hareketler yaptım. Birincisinin yalan olduğunu 2 sene önce anladım. Basit birşeydi. Sadece ben onu aramadan aylarca hatrımı sormamıştı. Ama bende normal insanlardan daha fazla yıkım oluşturmuştu yine.
Bu sefer farklıydı ama. Herkese ablam dediğim kuzenim beni nişanlısından kıskandı. Hem de beni. Beni doğduğumdan beri tanıyan kuzenimdi bu. Ve bunu telefonda ne gülüyorsun eniştene diyerek belli etmişti. Ben yine garip bir söz duyduğumda yaşadığım şoku yaşamış ve tek kelime edememiştim.

Şimdi şu cümle beni çıldırtmaya yetiyor. Ve onun farkında olduğunu hiç sanmıyorum.

Şimdi eminim bu kadar basit bir şeyde hemen bunalım moduna girdiğimi düşünüyorsunuz. Ama değil.
Hem bu kadar değil. Hem basit değil.
Anlatamayacağım kadar çok ve karmaşık.

İçimden ettiğim küfürler yine başladı.

16 Temmuz 2014 Çarşamba

Bekleme yapmayınız

Bugün uzun zamandır kimseden hediye almadığımı fark ettim. Çok önemli mi?
Hayır.
Ama insan bazen bekliyor işte.

Hediye dediğim pahalı birşeyler değil tabi. Bir liralık bileklik, yirmi beş kuruşluk çikolata, seni özledim diyen ses kaydı beni öyle mutlu ediyor ki. Ama gelmiyor işte. Bu yüzden önemsenmiyormuşum gibi gelmiyor değil bazen. İtiraf. Çok önemli mi?
Hayır.

Ama ben birilerine hediye almayı çok severim. Durduk yere ama. En değerlisi öyle geliyor çünkü.

Benim babam hiç hediye almaz bana. Hiç demeyelim de çok nadir. Belki bu yüzdendir bu hassasiyetim. Kendisi biraz cimridir. Kabul etmez tabi. Ama böyle incelikler barındırmaz içinde.

İnsanların genelinde var bu özellik. Ya da bana denk geldi. Bencil olmuşlar vesselam. Hiç mi gelmez içlerinden incelik.

Neyse.
Biraz saçmalamak istedim.
By.

14 Temmuz 2014 Pazartesi

Tamamen duygusal

Az önce babamla 3 günün en uzun konuşmasını yaptık. 3 soru, 3 cevap. Evet konuşmuyoruz.

Sebebi beni değiştirmek istemesi. Neden insanları olduğu gibi kabul edemeyiz ki? Buyum ben baba. Yanlışlarım ve doğrularımla ben buyum. Ama babam öyle biri ki, kendine göre salt düşünceleri var. Asla değişmez. Öyle diyorsa o doğru.

Neyse. Elbet düzelir eskisi gibi oluruz. Ama üzülüyorum elbet. Biriyle kırgın, küs olunca aklıma hep öldüğü falan gelir. Ne yaparım o zaman diye düşünür üzülürüm.  Çok uzun küs kalamam bu yüzden kimseye. Bu ailemse daha da az.

Geçen yaz staj yapmak için yurtdışına gidicektim. Gitmedim. Ve sebebi başkası yapsa kızacağım şey. Ailemden uzak kalamam diye. Daha doğrusu başka sebepler de var tabii. Ama dedemin ölmesi, annemin tabii olarak çok etkilenmesi ve benim 4 dersimden ff alarak yaz okuluna kalmam bu sebeplere tuz biber oldu.
Annemi bırakamam dedim.
Ya ben yokken ona bişey olursa? Ya ölürse. Bunları düşünme dedi herkes. Düşünürüm ben. Kendime acımam yokurt. Gerçekçi olmak daha iyidir.

Neyse. Sonuç olarak gitmedim. Üzüldüm tabi ki. Ama derslerimi düzelttim. Ailemin yanında durdum.

Ve şimdi okul bitince ondan daha uzun süreli olarak gitmem söz konusu. Bilmiyorum yapabilir miyim.

Herkes bi zaman sonra ailesinden ayrılmalı evet. Kabul ediyorum. Ama sanırım ben acı çekmekten korkuyorum. Ve yalnız kalmaktan. Kaybetmekten.
Kaybetmekten korkarak büyüdüm çünkü ben. Annem hastaydı ve hep kaybetmekten korktum. Bi gün aşabilir miyim buni bilmiyorum. Korkularımı unutabilir miyim?

Korkularımız olmasa daha mı özgür olurduk sanki?

13 Temmuz 2014 Pazar

3 yıl

2 olmuş yine saat.
Ne yaptım? Hiçbir şey?
Aklıma hep bu soru ve bu cevap geliyor.

Yanımda telefonum. Çalmıyor uzun zamandan beri. Çalsa da hiç heyecanlanmıyorum.

Artık ona aşık değilim. Yani bence. Ama kimseye de değilim.

3 yıllık üniversite hayatımın sadece 1 haftasında sevgilim oldu. Zaten 1 sene yine onu beklemiştim.

Sonrası mı? Sonrası hep yalnızlık.

Aşık oldum sandığım, ama sadece hoşlandığım bir sürü insanla geçti.

İnsan yalnız olunca hep aşık olmak istiyor.
Ya da bi heyecan.

Arkadaşlarımla gülüp eğlenip, gecenin on ikisinde eve yalnız başıma giderken dank ediyor işte. Korkudan mıdır, yoksa ellerim üşüyor diye mi bilemiyorum.

Belki geçer.

14 Eylül 2012 Cuma

Herşey nasıl böyle, neden böyle bilmiyorum. Ama çok korkunç.
Sanki herşey bana karşı.
Hiç bişey yalansız olamaz mı bu dünyada?
Gerçek bişey olamaz mı?

1 Ocak 2012 Pazar

Unutamıyorsun!

Biliyor musunuz? Bazen herşey bi' günlük, tek bi gün, son bi gün.

Son bi veda.


Biz karşılaştıktan bir hafta sonraydı sanırım, ayrılmışlar.
Hemen mesaj attı. Konuştuk bitti.

Sonra, bi kaç zaman sonra, aradı, saatlerce konuştuk, bi' gün gelicem dedi. Kapattık. Sanki uzun zamandır görüşmediğim bi dostumla konuşur gibi. Ama herşey iyi gibi. Sanki o iyi gibi.

Bir ay sonra aradı ''Bu akşam mı geleyim, yarın mı?''

Ertesi sabah kendimi onu beklerken buldum. Heyecanlı gibi, ama garip..

Buluştuk saatlerce oturduk, eskisi gibi değil, arkadaş gibi.
Sevgilisinden hiç bahsetmedik.
Ya da benim hayatımda biri olup olmadığından.

Görüşmediğimiz sürelerde neler olduğundan konuştuk, ve eskilerden.
Tavlada yine yenildim, yine bana zorla yemeğimi bitirtti. Ama artık sigara içmeme kızmıyordu.


Akşam içmek istedim, o araba kullanacağı için içmedi.
Ona veda edebilmem için sarhoş olmam gerekirdi.

Onunkini de içtim, bayağı sustuk, sonra ben anlattım. Ona benzeyen birine aşık olduğumdan, tabii bunlar istemsizce oldu ama nasıl düşündüysem..

Sevgilisi aradı, kim bilir ne yalanı söyledi, sonra sarıldım öptüm, bi daha arama, bi daha hiç görüşmiycez dedim. Ne yaptım dedi. Hiç bişey görüşmiycez dedim. Veda ettim, gittim.

Sonra saatlerce ağladım, ve şimdi geçti. Herşey tek tek silindi.

Herşeyi bitirdim orda. O ayrıldığımız yerde.
Şimdi sadece anılar kaldı. Ve boşluk.
Ama yerini doldurabileceğim birisi var. Bu yüzden u/mutluyum.

Bi hikaye de böyle bitti. Ve öğrendim ki; birinde kendinden parçalar bıraktığında, ve onun parçalarını kendine sakladığında
Unutamıyorsun!

Buna çekim yasası da deniyor. Sır bu işte.Unutamama hastalığı olmadığıma sevindim :)

İşte öyle.
Ve yeni bir yıl, yeni bir aşk, yeni başarılar, yeni hayatlar, yeni mutluluklar..

Herkese hayallerinin gerçekleştiği bir yıl diliyorum:)

30 Kasım 2011 Çarşamba

Karşılaştık!
Offf.

Kaldım mal gibi.
O da öyle.

Benim yanımda Ahmet vardı. Doğru düzgün konuşamadık.

Gittik yanına, mal mal bakıyo. Naber dedim.
İyi nereye gidiyosun dedi.
Hiç öyle dedim.
Burda mısın dedi.
Bi süre burdayım dedim.
Tamam dedi döndü bu.
Görüşürüz dedim bende napiim.

Of ama berbat bi andı. Ahmet olmasa sarılırdım kalırdım öyle.
Ya o an orda kalmak istedim sadece.
Orda ona, gözlerine, yüzüne, saçlarına, dudaklarına, ellerine bakmak istedim.
Sonra sıkı sıkı sarılmak.
Son olduğunu bilerek, ama olmamasını dileyerek.

Allahım n'olur arasııınn, noluuurr

28 Kasım 2011 Pazartesi

Çok mutsuzum lan. Benim bi götüm doğrulmıycak galiba.

Böyle herşeyde bi bokluk bi iğrençlik. Ya da ben öyle hissediyorum.

Yazmayalı uzun zaman olunca çok zor oluyor yazmak.

Ama gerçekten bıktım insanlardan!

Tanıdığım değil, aslında hiç tanıyamamış olduğum insanlardan bıktım. 


P.s: Ocaktan sonra hep yazıcam hergün yazıcam.
P.s2: Annem bulmuş burayı okumuş.Bunu da niye söyledim bilmiyorum.


UFFFFFF!! Gitmeden yazabilirim umarım.
Bye.

5 Kasım 2011 Cumartesi

Yalan söylediniz aslında, asla aldatmayacak, terketmeyecek, hep sevecektiniz!

Of ulan!
Bu ne ya.
Hep böyle mi olucak benim bu hayatım.
Dayanamıyorum bazen, bırakıyorum kendimi öylece.
En başka onsuzluk,
    sonra yalnızlık,
         sonra insanların adiliği, vefasızlığı, umursamazlığı, sevgisizliği.


Hepiniz beni mi buldunuz lan.




Ben hayatımdan insan silemem, sevdiklerimi silemem. Vazgeçemem, unutamam. Aylar, yıllar alır, yine de canım acır. Ama hayatımdaki insanlar silecek, unutacak kadar adi, basit!



Ha çok sevdiğiim, çok güvendiğim dostlarım mı, ben aramadan aramayanlar mı. Tabi ki sizin hatalarınızı görmüyorum hala. Çünkü salağım ben. Aptalın tekiyim.

Şimdi söyleyin bana, Kime güveneyim, kimi arayayım, kime ağlayayım. Yazık.
Kendime acıyorum bazen.





Bazen saatlerce uyuyorum. Saatlerce dediğim basit olmuyor. 21 saat uyanamadan uyudum . Bazen günlerce, uyurken bile başımın ağrıdığını biliyorum. Bazen dururken gözlerimden yaşlar geldiğini farkediyorum.

Biliyo musunuz?
Hayatta en acı şeylerden biri de güvenemeyeceğin tek bir kişi bile olmadığını bildiğin an.




Hani olur ya, işten/okuldan erken çıkarsın, herkes işine gidiyor. Sen yürüyorsun, ne güzel, erken çıktın, vaktin var, hava çok güzel, güneş parıl parıl. Telefonunu açıp bakıyorsun, arayacak kimsen yok, yavaş yavaş eve yürü, erkenden yat. Sonra gece kalk ağla.
Bunu yaptığımı biliyorum.
Bazen de yalnız kalamazsın hani, dokunmasın kimse bana, konuşmayın benle demek istersin. Çünkü hepsi yalandan varlar, yalandan gülüyorlar seninle.Sana üzülmüyorlar, seni takmıyorlar.
Çünkü bu hayatta herkes kendi canının derdinde.Kimse kimseyi kendinden çok sevmiyor.Eğer bi' gün beni kendinden çok seven birini bulursam, o benim hayatım olur.




Hani o güzel havalarda bile, gökyüzüne bakınca bazen
''Hayat çok boktan be!'' demek geliyor içimden.

Sadece bu kadar mutsuzum canım ne var.Bunu anlattığımda gülen insanlara gülümseyebiliyorum.




P.S : Siz siz olun, asla karşınızdakine sevilmediğini hissettirmeyin.




23 Ekim 2011 Pazar

Görünürde yaşıyor gibi dursam da içten ölünürde!

Herşey ne de iğrenç böyle! Yazasım dahi gelmiyor.

Şehitlerimizi, rüyamda görmüştüm olmadan önce.
Sonra yaptığımız kazayı görmüştüm.
Kendimden korkmaya başladım.

Şuan herşey yolunda gibi. Ama içim içimi yiyor.
Onlar vatanımız için ölürken nefes almak dahi gelmiyor içimden.
Bütün gün haber izleyip ağlıyorum.

Onlarınki de can bizimkisi de , NEDEN YAŞIYORUZ O HALDE HALA, CAN DAMARLARIMIZ ÖLÜYOR!!

Anlamıyorum, kimse takmıyor, bi karikatür gördüm dolanıyor ortalarda, nasıl da anlatıyor vurdumduymazlığımızı!

1 Ekim 2011 Cumartesi

Artık uyandığım ses, annem değil !

Yaaaaa uf napıyosunuz yaaaa
Varyaaa geldim ama öle bite geldim buraya.
Neler anlatıcamm neeleer..

Gittim yaaa, kaaaçç gün ağla ağla bitirdim kendimi önceleri.
İlk önce annemler gidiyor diye ağladım bi süre.
Sonra odayı beğenmedim.
Sonra rüyamda arkadaşlarımı gördüm.
Ve daha nice sebeb yüzünden kaaç gün ağladım.

Sonra odamı değiştirdim.
Azcık gezdim tozdum.
Alışmaya başladım tabii.
Yurt çok güzel.
Odadakileri de çok sevdim.
Okul da iyi. Dersler zor tabiii.
Ama alışıyorum yani.

Okulda hatta benim sınıfımda aynı benim yalancı adama benzeyen biri var. Yaa bu kadar olur dedim yani. Tıpkısııı. Benimkinin bursa şubesi resmen. Aynı piçlik aynı kuğuul olma çabası aynı 'hepp yeek heep tek başımaaa' modu falan aynı havalar.
Neyse tabi ben bu çocuğa vuruldum. Sonuçta hem benzeri hem daha zekisii :D of çok saçma biliyorum hala ona aşığım. -neyse konumuz bu değil.
Bi gün dersim yok ama kampüsteyim. Bu çocuk geçiyo. Ben de mal mal duruyorum güneşin alnında diyorum 'aha bu çocuk neaaarıyo bugün burda ders yok bak yanında da iki kız ikinci sınıf kesin bu kaldı aha bu da salak çıktı bu modellerin hepsi aynı galiba adı ne acabaaa...' falan. Çocuk göz kırptı bana.
Ahaaa. Kaldım öyle. Hemen yürüdü sonra. Kafamı çevirdim arkama baktım. Kimse yuoook orada ve çevrede bir ben varım. Neyse dedim piç değil mi . Ki aynen öyle çocuk daha ilk günden sınıfın en hoppa kızıyla geldi oturdu karşıma bende topuklularımla saçımı savuttura savuttura gittim. -iyi ki o gün topuklu giymişim kendini iyi hissetme politikaları kural 1*

Bu arada çok pis yemek yer oldum. 3 kilo almışım. Dana gibi olucam yakında. Neyse 55'e kadar yolu var.

Bugün de canım evimciğime geldim.Gelirken de başıma bişeyler geldi tam olduuu. Önce yurdun servisine yetişmek için okuldan çıktım koştur koştur bilet aldım. Servisle yurda. 10 dakika içinde bavul hazırladım giyindim servisee, ordan otobüsü bekledim taamm yarııım saaat. Dörtte gelecek otobüs yarım saat geç gelir mi yaaa! Neyse bindim ama her yerim ağrıyo belim, karnım -malum. Yayıldım koltukta yatıyorum nerdeyse. Yanımda da bi kız var, 45 dakika sevgilisiyle kavga etti, sonra arkadaşını aradı ağladı zırladı ona anlattı, sonra tekrar sevgiliyi aradı bidaa ağzına sıçma operasyonu yaptı ağzına patlatasım geldi artık hayır hangi tarife acabaa bu kadar konuşabiliyoo. Neyse indim terminalden 20 dakika sonra alındım anneciğim börek yapmış falan yedik içtik sıçtık anlatıştık bavulu açtımmmm veee günün son sürprizii; bavulum başkasıyla karışmış! Hep filmlerde olur bu sanırdım. Hemen aradım taradım falan benim bavul çanakkaleye gitmiş. Yarın gelcek artık orayı bi turlayıp. O değil de ben bu bavuldan bi bende var sanıyodum acaba sahibi ruh eşim mi. Ama hayallerim yıkıldı yaa neyse.

Haa bide benim bu yalancı adam dün mü ne benim kuzenciğime gidip beni sormuş hattını mı değiştirdi mesaj atamıyorum demiş. Benim kuzende akıl yok ki sanane dememiş!
Bugünde 3 saat itibariyle kaşar sevgilisinden ayrıldığı haberi elime ulaştı. Ama fotoğrafları hala feysbukta kasılıyooorr. Neyse banane ki.


Yaaa aslında yazmak istediğim dolu şey var amaa.. Artık sonra..

Haa bi de bugün çoook sevindiğim bi'şey oldu. Çünkü çoooooooook sevdiğim ama bi' süredir benimle konuşmayan bi arkadaşım mesaj attı. Konuştuk havadan sudan, dedi ki;

''Bu sabah yağmur var İstanbul'daaaa..''



Öptüm bloggerler.
Sevgiyle kalın.

17 Eylül 2011 Cumartesi

Siz hiç birinin kirpiklerini dahi özlediniz mi?





Gece ben uyurken mesaj atmalarını özledim.
Saçma espiriler yapmasını özledim.
Fotoğraflarıma abuk subuk yorumlar yapmasını özledim.
Bana 'gitme lavinya' demesini özledim.
Fal bakıp atmasını özledim.
Beni denize atar gibi yapmasını özledim.
Durakta uzun vedalarımızı özledim.
Kendi taktığı isimle bana seslenmesini özledim.
Sevdiğimiz şarkıları birbirimize söylememizi özledim.
Ellerindeki yaraları özledim.
Şairler, şiirler, şarkılar ve özellikle bülent ortaçgil, atilla ilhan hakkındaki entel konuşmalarımızı özledim.
Beni güldürmesini özledim.
Tanıştığımız zamanlardan bahsetmesini özledim.
Parfümünü içime çekmeyi özledim.
Saçlarını özledim.
Kavga ederken bile o kadar tatlı oluşunu, hemen barışmayı özledim.
Alışveriş yaparken her şeyi babannesinin eşyalarına benzetmesini özledim.
Hiç okul çıkışına gelmeyişlerini özledim.
Yaşadığım yere köy demesini özledim.
Onu başkalarına anlatmayı, ve beni anlattığında duymayı özledim.
Küpesini kendim takmayı özledim.
Hiç bağlamadığı bağcıklarını özledim.
Onu kıskanmayı özledim.
Çay kaşığını benim bardağıma koymasını özledim.
Beni beklerken yayılıp dikilmesini özledim.
Onu koltuk değnekleriyle bile taşımayı özledim.
Eteğime kısa demesini özledim.
Beni gıdıklamasını özledim.
Ona 'gel benim zekası eksik yarimm' demeyi özledim.
Kimsenin anlamadığı aptal ama orjinal laflarını özledim.
Bana sımsıkı sarılıp koklamasını özledim.
Beni kandırmasını, yalan olduğuna bile bile ona inanmayı özledim.
Kavga etmeyi, hatta onun için ağlamayı özledim.
Bana 'özledim' demesini özledim.
Onunla her koşulda gülebilmeyi özledim.
Bana renk vermesini çok özledim !

Siz hiç birinin kirpiklerini dahi özlediniz mi?
Ben çoook, çok özledim..




Özlememeniz üzere, 
Sevgiler

****

15 Eylül 2011 Perşembe

Suç değil mi?

Aşk, ne garip bi'şey değil mi ya..
Dün düşündüm de, benim sevdiğim adamın kişiliği resmen nefret edilecek insan kategorisinde bulunuyor.
Bi kere adam ukala, çok bilmiş, asla altta kalmaz tiplerden. Yalancının teki! Asla güvenilmez.
Ha bu arada onun bir 'gerizekalı' olduğundan bahsetmişmiydim. 20 yaşına girmiş ama espirileri, güldükleri hala 0-4 yaş arası. Ya adam ygs'den 190 anca yaptı daha ne denebilir ki.
Sonraa canı acıdığında asla karşısındakini düşünmez. Ayrıldıktan sonra bi dönem sürekli mesaj atıyordu, bende ağır konuştuğumda oda çok ağır konuşurdu. Ama sonraları beni yere göğe sığdıramadı bi dönem. Ben hayatındaki en iyi en değerli insanmışım. Benim kılıma zarar gelse yıkarmış bu şehri dee ıvır vızır. Ben de yedimmm.
Neyse sonra ya böyle rahatt bi insan sevgilisi olsa da başkalarıyla konuşan yavşayan piç bildiğin.
Şimdi böyle biriyle karşılaşsam yüzüne bakmam. Ama o.. Nasıl sevebiliyorum bu kadar onu, kişiliğinden nefret ederek nasıl bu kadar ölebiliyorum ..


Taze piliç buna aşk diyorlar dedi. Eğer onu sevmek için bi' sebep bulamıyorsan, aşıksın dedi.. Bu arada taze piliç de benim çook önceden beri tanıdığım, hatta 4 yıl önce çok yakın olduğum, ama sonra neden bilmiyorum çok görüşmediğim ve bu sene can ciğer olduğum dünya tatlısı bi insan. Ve eski sevgilisi, daimi sevdiği, belalısı benim yalancı adamın kankası. O hele apayrı bi arkadaşlık bi ara anlatıcam. Ve bu ikisi aynı kişilikteler. O yüzden taze piliçle hep kaderimiz aynı bizim deriz..


Bide şey var, geçende camda iki büklüm sigara içerken düşünmüştüm bunu ne alakaysa.
Birini öldürmek evrensel bir suç değil mi?
Evet.
Peki birinin sevgisini, hayallerini, umutlarını, geleceğini yıkmak da onu öldürmek değil mi, sonuçta kalpten vuruyorsun. Bu neden suç değil öyleyse !

Aaah adaletsiz dünya işte. Ben kekoya bağlamadan gidiyim uzaklaşıyım burdan, fırında tavuk yapıcam lan çok heyecanlıyım.
Düşünün bunları. İyi düşünceler:)

Bu da yazının şarkısı olsun. . İçime oturdu şarkı yaa

Başarısız ev denemeleri part1 !

Poooooouuuuuff 2 (iki) gündür evdeyim ve sıkıntıdan sapıttım resmenn.
Bana evde olmak yaramıyor, ama sınavdan önce daha fenaydı. O zaman hem sıkılıyordum, hem çalışmıyordum, hem kendimi suçlu hissediyordum. En azından şimdi sadece sıkılıyorum. Ama kafam rahat hacı.

Neyse işte sıkıntıdan ne yaptığımı sapıttım bildiğin. İlk gün 1'de uyandım kahvaltı falan ve bütün gün o küçük kıçımı kaldırmadan sims oynadım. Şu Facebook'taki sims'e taktım evet. Neyse ki şu an geçmiş. Açtım böyle salaağınn çişi gelmiş, acıkmış ölseymiş salak keşkee. Harbi çok aptal yaa böyle bişeyler yapınca enerjisi bitiyo hemen mala bağlıyo çok komik :D öhöm neyse ya ben oyun insanı değilim onu anladım hemen sıkılıyorum böyle.


Sonra film izledim.Pardon filmler. Hatta filmler'in yüzde 15'i. Birini yarım saat izledim kapattım. Başka açtım. ilk bölümü izledim değiştirdim ilk cd'yi izledim kapattım. En sonuncuyu 10 dk izledim sanırım sonra pc'yi yere fırlatasım geldi sığamıyorum yaa yere göğeee. sıkıldım olm. eve tıkılmak benim işim deeeğilll anladım ben böyyllee hep göt gezdiricem, akşamlara gecelere kadar gezicem yiycem içicem sıçıcam annca.


Neyse dün öyle böyle geçti, dedim yarın nappsaam evdeyim ya yine bütün gün bi'şey yapmam laazım, vee tabii ki deeee, Temiizliiik !
Sabah 8'de kalkıp temizlik yapmaya karar kıldım, amma ve lakin sizin de tahmin edebileceğiniz gibi o saatte kalkamadım. 10'da kalkar kalkmaz hemen kahvaltı vee ordan burdan kafama göre bütün evi temizledim öğlene kadar.
Allah'ım bi insan temizlikten nasıl bu kadar zevk alabilirr? Anlamıyorum gerçekten bi anormallik mi var bende?

İşte sonraa daa bi sigara yaktım keyfime baktım, yok keyfime değil doktorlara baktım tabikiideee ehe ne sandınız evde pinekleyen tüm bireylerin bu yaz takıntısı doktorlar tabi ki dee.



Sonra sevgili anneciiğim geldi, ona bi güzel yemek yaptım, hazırladım yedik, kahvemizi sigaramızı içtik oturduk. Bildiğin evli ev hanımları gibin böyyle bi haller bende .

Sonra akşam yemeği bide misafir ağırladım. Ciddi ciddi benimsedim bu işi been neyse annemin arkadaşı bi kadınla mal kızı geldi. Kız bildiğin ferihanın babasından daha yavaş. Lan bi ara ölüyorumm sandım. Kız bi'şey anlatıyo, ıvırına zıvırına kadar ve 0 km kız abi yaa, benden bi yaş küçük kız pili bitmiş bööyllee mıymııyy. ıııyy hiç sevmem öyle insanı. Bende ona inat böyle hızlı konuşuyorum gülüyorum kopuyorum bi canlılık. Ama bi yere kadar. Gitsinler istedim resmen kızın yüzünde sussun diye cevap vermiyorum anlatıyo da anlatıyoo.
En sonundaa kaçtım ordaan

Gitti falan bunlar, benim yine gözlerden bişeyler çıkıyo bi hamaratlıktır aldı başını gidiyo, girdim mutfağa güzel bi çikolatalı tatlı yapıyım dedimm, ve mükemmel bi'şey çıktı ortayaa. Hemen anlatasım geldi;
Şimdi önce böyle puding gibi muhallebi gibi bi'şey oluşturdum tencerede, karıştırıyorum falan hep aynı şeyi yapıyorum lan dedim bi farklılık olsun, açtım dolabı bir kap fındıklı çikolata parçalanmış toplanmış hali. Evet bunu asla bulamazsınız özel bi'şey. Benim mutfakta özel şeettirdiğim şeyler vardır böyle. İşte onun bütün hepsini boşalttım, süper bi tat çıktı ortaya , sonra bi de vanilyalı muhallebi yaptım, bunları kafama göre kaplara düzenledim, üstüne krem şanti -bol miktarda- ve badeem. Badem çok seviyorumm.

İşte bu kadar ve çok enteresan tadında bi'şey oldu. Şimdi bi kase daha yiyceeemm bu kadar yemeğe kilo almıyorum yaa sinir oluyorum artık. 50'de kaldım abi. Neyse artık.

Vee bir ev denemesinin de başarısızlıkla sonuna geldik, yarın acil olaraktan dışarı çıkıyorum, akşama kadar lingir lingir geziyorum.
Şimdi Aşk çeşmesi'ni izliycem, umuyorum yarım saatte kapatmıyım :)

P.S : Biliyorum biraz sıkıcı bi yazı oldu ama idare edin çavbeellaa

12 Eylül 2011 Pazartesi

En son, ne zaman aynı sabaha uyanmıştık?

Yine geldi, yine konuştum.
Konuşmıycam dedim , ama konuştum.
Bana geldiğinde ona hayır diyemiyorum.
Bir kere yaptım o hatayı çok severken, artık git diyemiyorum..


Dün gece boş mesaj attı. Yanlışlıkla atmış sonra. Ama nasılsın soriyim dedi. Haa bende yedim. Konuştuk biraz, yine biraz mutlu rolü yaptım. Morali bozukmuş. Buluşalım dedi. Özledim, son bi kez benimle bi bira içersin dedi. Seni tavlada yenmeyi özledim dedi. Hayır olmaz diyemedim işte yine.
Çünkü seviyorum hala. Çünkü ben ondan daha çok özlüyorum. 
Ama korktum. Hem de çok. Gidiyorum, belki onu unutabilmek için küçücük bi uzaklığa. Ya onu son kez görmek daha da acıtırsa canımı. Ya sarılırsa bana yine o son kez, canı gibi, veda eder gibi yine. Ya da bi'şey söylerse, eskisi gibi.. Ki kesin öyle, göze alamadım.

Sevgilisi varken -o mutsuz da olsa ki bence yalan, ben de onsuzluğa git gide alışmışken, bütün herşeyi mahvedemem!

Kaç ay önce birgün tekrar buluşma konuşmamız olmuştu böyle, hemde daha bizim sokakta oturmaya devam ederlerken, en son anda kavga edip buluşmamıştık.
Bu sefer kavga etmeden sustuk. Salı buluşma kararı aldık. Unutanın çocuğu onun gibi olucaktı.

Bugün mesaj atmış günaydın diye. İçim bi garip oldu yine. Bi süre cevap veremedim.
En son ne zaman aynı sabaha uyanmıştık ki..? 
Sonra;
-Günaydın
-Bugün napıyosun dicektim
-Erdek'teyim. N'oldu ?
-Salı işim çıkmıştı da , bugün buluşalım dicektim neyse iyi eğlenceler madem
-Aslında bence. Zaten görüşmemeliyiz bi'daha.
-Tm.



Bu en son Tm kızma efekti. Bi süre mesaj atmıycak. Kırıldı aklındaki bu değildi demek. Benim de değildi. Ama bi' anda, belki de hata yapıyorum diye, onu son kez görmeyi reddettim .

Ama her an mesaj atabilirim.
Ya da arayabilirim.

Onu gitmeden, son kez görmeliyim.
Görmek istiyorum.
Çünkü sevdiğim adamın yüzünü unutmak istemiyorum.
Hatta veda eder gibi sarılsın istiyorum yine.
Kokusunu da unutmak istemiyorum.

..
Hatta herşeyi unutmak , yeniden tanışmak istiyorum
Yeniden benim olsun istiyorum..

Biliyorum çok şey istiyorum
Ve olmayacak .!



Ama
Kimse de olmuyor işte sevgilim..




* Bu da yazının şarkısı olsun ..

9 Eylül 2011 Cuma

Kısmet, kim bu kısmet?

Beniimm artık kalıcak bir yerim vaaaarrrrr :)))
Hemm de çok sevdim , çok beğendim.İki kişilik bi oda. Hiç tanımadığım bi kızla kalıcam ama. Mecbur.. Umarım iyi biridir. Bu arada kız psikolojidenmiş. Kız benim idealimi yaşıyor şuan. Şanslı hatun.

Neyse, anlaşmayı falan umuyorum .

Annem and babam da çok sevindiler. O yüzden de mutlu oldum :)


Babam akşam kaderinde kısmetinde ne varsa o olsun dedi. Demek ki iyi olan bu. Ben artık kadere o kadar inanmaya başladım ki anlatamam.
My sassy girl'de bi replik vardı, çok beğenmiştim;
Kaderini şekillendirmenin kaderin olduğunu düşünmelisin.
Bence kesinlikle öyle, Herşey bizim elimizde, biz yapıyoruz ama o zaten bizim kaderimiz..
İşte öyle birşeyler :D
Ayy çok mutluyum işte neblim.

Ama bu arada ben birini çok özledim yine.. O beni özlemese, hatta konuşma gereği bile duymasa da..
Hadi byes canlar.

7 Eylül 2011 Çarşamba

Ben yalnız değilim, sadece sen yoksun.

''- Keşke hayatında yemek gibi tarifi olsa

-Aslında, sen daha iyi bilirsin. Kendi yaptığın tarif her zaman daha güzeldir''



Gerçekten öyle mi?
Ben sevdiğim adamı başkalarının lafı ile terkettitiğim için unutamadım
Şimdiki pişmanlığım ondan da peki bu kadar özlemek de mi bunun cezası?
Tamam dedim ki bir daha asla kalbimden başka bir ses dinlemem, ama en doğrusunun bu olduğu ne malum ki hayatta?


Aslında onu unutmak istemiyorum, unutmaktan çok korkuyorum. Yüzünü, gözlerini, gülüşünü ya unutursam..?
Neyse. Bunlar eskidendi. Eskiden sen yoktun yalnız kalmayı öğrenmiştim. Şimdi seni unutmayı öğreniyorum. Yavaş yavaş alışıyorum..

Eskiden sen yokken yalnızdım. Herkes olsa da sen yoksan, yalnızdım ben.
Şimdi ben yalnız değilim , sadece sen yoksun.



4 Eylül 2011 Pazar

Bakınız; boka basmak

Çok canım sıkılıyor lan. Aynı zamanda da içim sıkılıyor böyle. Yazasım vardı o bile nereye gitti bilmiyorum. Evdeyim sabahtan beri kıçımı kaldırmadım temizlik yapasım bile yok yani . o derece

Bide böyyle bazı insanlara sinir oldum. Hani olur ya sadece kendi çıkarları için bişiyler yapan insanlar. Hiç öyle biri olmadım, ve etrafımda da öyle insanlar olmasın mümkünse.
Allah hepimizi içten pazarlıklı -sinsi insanlardan korusun amin.


Sonra 'Neden ben hala adam olmaz biri için kelimelerimi sarf ediyorum' dedim, ve bir daha eski sevgilimle konuşmama kararı aldım.
Arada geri dönmesi de ben hala seviyor muyum onu diye merakından kesin. Ve ona o kadar güzel mutlu rolü oynuyorum ki artık alıştım buna. İnanıyor. Seni sevmiyorum demiştim en son konuşmamızda bir ay önce falan. O kadarına inandı mı bilmiyorum ama şuan mutlu olduğumu, onu unuttuğumu hatta saçınıataramayanadam'la olduğumu sanıyor.
Öyle sansın. Çünkü artık bu sefer -kesinlikle bitti.!

O benim herşeyim olsa da, sevgilisi var bi kere. Ve beni sevmediğini artık kabullenmeli unutmalıyım lan.
Yeter. Kararım kesin.

Siliyorum seni yalancı adam. Bu kez hayatımdan.