''Vicdanını yitirmiş bir dünyadan başka nedir ki cehennem?''
Ahmet Ümit, okuma alışkanlığı kazanmamda çok etkisi olan yazarlardan. Birçok kitabını okudum, okumaya devam ediyorum. Geçtiğimiz aylarda Elveda Güzel Vatanım adlı romanını okumuştum ve blogumda yer vermiştim. Özellikle yakın tarihe ilgi duyanların severek okuyabileceği bir romandı. Benim de en sevdiklerimden oldu. İstanbul Hatırası, Patasana, Beyoğlu'nun En Güzel Abisi, Aşk Köpekliktir, Kar Kokusu ve Şeytan Ayrıntıda Gizlidir kitapları okuduğum ve blogumda paylaştığım diğer kitapları.
Kırlangıç Çığlığı, Ahmet Ümit'in son kitabı ve benim de çıkacağı haberini aldığımdan beri heyecanla beklediğim kitaplardan. Özellikle Başkomser Nevzat ve ekibinin olması beni daha çok heyecanlandırmıştı. Başkomser Nevzat'ın olmadığı bir Ahmet Ümit kitabı hep biraz eksik kalıyormuş bir kez daha anladım. Ali, Zeynep, Evgenia, Janti Cemal var birde. Bazı kitap karakterleriyle arasında bir bağ kuruyor insan. İşte benim için bu karakter Başkomser Nevzat oluyor.
KIRLANGIÇ ÇIĞLIĞI KONUSU
Çocuk parkına bırakılmış bir ceset ile başlıyor roman. Nevzat Komiser, ekibiyle birlikte bu cinayeti çözmeye çalışıyor. 2012 yılında bir seri katil 12 çocuk tacizcisini öldürüyor ve ortadan kayboluyor. Kimse hakkında bilgi edinemiyor. Çocuk parkına bırakılmış bu cesette olduğu gibi beş yıl önce işlenen cinayetlerde de benzerlikler olduğu ortaya çıkıyor. Enseden tek kurşun, kırmızı kadifeden göz bağı, kesilen sağ kulak ve olay yerine bırakılan oyuncak gibi benzer rutinler uygulanıyor ve özellikle 12 rakamı vurgulanıyor. Cesetler oyun parkları, kreşler, çocuk müzeleri gibi yerlere bırakılıyor. Bu seri katil teşkilatta ''Körebe'' lakabıyla tanınıyor. Arkasında asla iz bırakmıyor ve sıradan bir katil olmadığı herkes tarafından biliniyor.
Bu cinayetlerle, Fahhar isimli Suriyeli bir çocuğun öldürülmesi beklenmedik bir şekilde kesişiyor ve olaylar daha karmaşık bir hal alıyor.
''Bir zamanlar bahçelerinde ceviz ağaçlarının boy verdiği köşklerin bulunduğu bu canım semt, artık bir gökdelen tarlasına dönüşmüştü. İşin enteresanı beton, çelik ve plastik yığınından oluşan bu ucube binalara tonlarca para ödenmesiydi. Sadece bu davranış bile, aslında insan denen canlının o kadar da zeki bir mahluk olmadığını gösteriyordu.''
''Bir an onun yerinde olmayı istedim. Hayata siyah ve beyaz olarak bakabilmeyi. Suçluları sadece suçlu, kötüleri sadece kötü olarak görmeyi. Neden böyle bir fenalığa yöneldiklerini düşünmeden yargılamayı, hatta acımasızca mahkum etmeyi.''
''Çıkar için her türlü kötülüğü yapmaya yatkın bir ruha sahiptiler, sonra da kendilerini bağışlarlardı. İnsanın en büyük kepazeliği işte bu bağışlama duygusuydu. Kötülüklerin sürekli tekrar etmesinin nedeni de bu olabilirdi. Kendimizi hoş görmemiz, eninde sonunda inandırıcı bir gerekçe bulmamız. Olmadı, ben aciz bir kulum, her türlü kötülüğü yapabilir, suçu işleyebilirim, ama yaradanıma sığınır, kendimi bağışlatırım ucuzluğu.''
BENİM YORUMUM
Günümüz sorunlarının işlendiği, bir solukta okunacak bir kitap Kırlangıç Çığlığı. Çocuk tacizleri, organ mafyası ve Suriyeli Mülteci sorunu kitabın temel konusu. Çocuk istismarının arttığı son yıllarda, bu suçun nasıl işlendiği ve nasıl engellenebileceği üzerine karakterler üzerinden farklı düşünceler okuyorsunuz. Bu çocukların tekrar topluma nasıl kazandırılabileceği, çocukların geleceklerinin nasıl etkilendiği, içsel yolculukları, tacizcinin psikolojisi ve tacizin nedenleri hakkında bir çok farklı düşünce kitapta yer alıyor.
Çocuklarının organlarını hayatta kalmak için satan Suriyeli mülteciler var birde. Hayatta kalabilmek uğruna insanların neler yapabileceğini okuyorsunuz ve inanması zor ama her birinin gerçek olduğunu biliyoruz. Lafı hiç dolandırmadan, oldukça sert bir üslupla karşılaşınca, okurken sinirlenmemek, üzülmemek mümkün olmuyor. ''Körebe'' lakaplı seri katile bazen hak vermemek mümkün değil.
400 sayfa boyunca akıcılığından hiç bir şey kaybetmeyen, sürükleyici bir cinayet romanı ve nasıl bittiğini anlamıyorsunuz. İstanbul teması bir çok kitabında olduğu gibi yine var. Yazarın bir çok kitabı tarihten beslenir. Bu kitap için ise bu durum pek geçerli değil ve daha çok polisiye ağırlıklı ilerliyor.
Katilin kim olduğu sorusuna gelirsek asla tam emin olamıyorsunuz. Kitabın son sayfalarına kadar aklınızda bir çok isim olsa da kesin budur demek çok zor. Gizem son sayfalara kadar sürüyor. Son 20-30 sayfa kala belirginleşiyor ve sonunu nasıl bağlayacağını okuyorsunuz.
Ahmet Ümit kitaplarının arasında en çok bu kitap tasarımını sevdim. Kitabın kapak tasarımı romanın bir yansıması gibi ve isminin Kırlangıç Çığlığı olmasının birde hikayesi var.
''Sevinç çığlıkları değil bunlar, acı dolu haykırışlar. Biliyorsun kırlangıçlar göçmen kuşlardır. Çok hızlı uçarlar. İşte o göç sırasında yüzlerce kırlangıç fırtınaya yakalanıp ölürmüş. Göçü başarıyla tamamlayan kırlangıçlar, geldikleri ülkenin sıcak gökyüzünde uçarken, yollarda kaybettikleri arkadaşlarını anımsar acıyla, öfkeyle böyle çığlıklar atarlarmış.''
Son olarak Polisiye dediğimde aklıma gelen ilk Türk yazarlardan biri Ahmet Ümit. Zaten Türkiye'de ilk baskıda 300 bin adet basılan başka kitap olduğunu sanmıyorum. Başkomser Nevzat serisini okumanızı kesinlikle öneririm. Ben zevkle okudum. Umarım sizde keyifle okursunuz.
Yeni bir kitapta görüşmek üzere..