Modernleşme serüveninin erken aşamalarından itibaren Türk kulturkampfı, kimlik merkezli cereyanla... more Modernleşme serüveninin erken aşamalarından itibaren Türk kulturkampfı, kimlik merkezli cereyanların sert ve rekabetçi ilişkilerine sahne olmaktadır. Özellikle 12 Eylül 1980 darbesine giden süreç, bu kapsamda gelişen kültür savaşının radikal seviyelere eriştiği bir döneme tanıklık ediyordu. Bu dönemlerde çalkantılı kamusal alanın "rehabilitasyonu", 12 Eylül ihtilalinin temel gerekçelerinin başında gelir. Yeni dönemde kültür savaşı ise, özellikle 12 Eylül kurmaylarının politikalarıyla yepyeni alanlar ve dinamiklere taşınarak varlığını sürdürür. Darbe sonrası restorasyon politikaları çerçevesinde ilk olarak, önceki dönemin örgütlü güçlerinin kamusal alandan "izolasyonu" yer alır. Toplumsal ve ideolojik bir meşruiyet alanı olarak ise, öncelikle "Atatürkçülük" doktrini ve ilkeleri yerini alır. Ancak Kemalizm'e dönük heyecanlar, bürokratik kadrolarla sınırlı ve sivil toplumsal dünyada zayıf bir görüntü çizer. Bu andan itibaren 12 Eylül'ün kültür merkezli politikaları, bünyesine yeni söylem ve cereyanların dâhil olduğu bir dönüşümüne sahne olur. Aydınlar Ocağı bünyesinde milliyetçi-muhafazakâr muhayyileden devşirilen Türk-İslam Sentezi, bu arayış ve dönüşümlerin cisimleştiği bir kamusal doktrin olarak öne çıkar. 12 Eylül kurmaylarının toplumsal meşruiyete kavuşma ve rıza üretiminde sıklıkla başvurduğu Türk-İslam Sentezi, aynı zamanda sola karşı verilen kültür savaşının istikrarını sürdürmesi arzularını da karşılar. Kültür savaşının "anti-komünizm" hattına çekilmesiyle, Türk sağının özellikle muhafazakâr bileşenlerinin politik, iktisadi ve ideolojik düzeydeki teşekkülleri tekrar ivme kazanır. Literatür taraması tekniğiyle gelişen çalışmamızın amacını ise, kültür savaşının 12 Eylül sonrası devlet politikaları ekseninde kazandığı yeni içerikler ve temsiller oluşturur.
Bu çalışma, son dönem Türk siyasal dünyasının popüler kavramlarından yerli ve milliliğe, milliyet... more Bu çalışma, son dönem Türk siyasal dünyasının popüler kavramlarından yerli ve milliliğe, milliyetçi cephe etrafında yüklenen anlam ve işlevlere odaklanır. Kavrama dönük entelektüel ve akademik ilgiler, daha çok muhafazakâr siyasetin dönüşümünde oynadığı rol ile sınırlı bir görünüm sergiliyordu. Milliyetçi cephede kavrama yüklenen anlamlar ise, önemli ölçüde tali düzeyde kalıyordu. Bu açıdan çalışmamız, yerli ve milliliğin Türk modernliğinin ilk evrelerinden bugüne milliyetçilik cereyanındaki özgül biçim ve renklerini ortaya koyma amacındadır. Çalışmada yerli ve milliliğin linguistik boyutları ve erken Cumhuriyet'ten 1980'lere değin tarihsel ve toplumsal serencamı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Daha sonraki aşamada milliyetçi siyasa ve entelektüel mecralarda kavrama yüklenen sembolik anlamlar ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Son olarak ise, Türk milliyetçiliğinin aktüel düzeyde etkili kültür enstrümanlarından biri olan "Kutlu Sesleniş" adlı dergide, "yerli ve milli" söylemin tezahürlerine yöneldik. 1997 yılından itibaren yayınlanan dergide yerli ve millilik, "Batıcı ve kozmopolitan eksen karşıtlığı", "iktisadi bağımsızlık", "Türk milli kimliği", "beka" gibi bir dizi vurgular üzerinden varlığını ortaya koyuyordu.
This research focuses on the picture reflected in the metropolitan environments regarding the pol... more This research focuses on the picture reflected in the metropolitan environments regarding the political power in the 2019 local elections. The success of the opposition bloc in the metropolitan areas rests on a wide social mobility that includes a significant part of the conservative base. The reflection of the emerging protest discourse in the conservative mass is a rational tendency triggered by urbanization, individualization, and rising middle class etc. Increasing rationality evaluates political performance, beyond the identity-centered polarization, based on the future possibilities promised by the social and economic picture. On the other hand, the fault line triggered by the economic-political dynamics is a conduit that integrates many different identity lines of the metropolises. In this context, the "urban nationalism" reflex, due to the growing dissatisfaction with the immigrant / refugee masses becoming part of daily life, comes to the fore. Similar reflexes are gaining momentum with the spread of patronage relations in the public and the disappearance
HABİTUS DÖNÜŞÜMÜ OLARAK MUHAFAZAKÂRLIĞIN İKTİDAR DENEYİMİNİ KAVRAMSALLAŞTIRMAK, 2018
Muhafazakârlık paydasında buluşan toplumsal blok, günümüz Türkiye’sinde merkezileşerek iktidar öz... more Muhafazakârlık paydasında buluşan toplumsal blok, günümüz Türkiye’sinde merkezileşerek iktidar öznesi haline gelmiştir. Bu gerçeklikten hareketle çalışmanın amacı, toplumsal ve siyasal düzeyde gelişen bu iktidar deneyiminin kentli muhafazakârlarda habitus dönüşümüne etkilerini ortaya koymaktır. Gündelik yaşamda bir eylem ve algı hattı olarak habitus, yapısal düzeydeki dönüşümler etrafında biçimlenmektedir. Bu çerçevede muhafazakârların hiyerarşi alanlarındaki değişen yörüngesi, habitusun izlediği güzergahı doğrudan belirlemektedir. Özellikle egemen grupların rutin bir kamusal refleksi olarak dışlayıcı kapanmanın muhafazakâr yaşam alanlarında artan hacmi, dönüşümün en net yansıma imkânı bulduğu zemin halindedir. Dışlayıcı kapanma ve habitus dönüşümü arasındaki bu bağıntı, çalışmanın yaslandığı temel referans alanıdır. Muhafazakâr yaşam alanlarında dışlayıcı kapanmanın sınıfsal ve kültürel düzeyde artan seyri, son tahlilde habitusu da dönüştürmektedir.
Bu çalışmada, İstanbul metropolündeki diasporik bir cemaat olarak Kerküklü Türkmenlerin etno-kült... more Bu çalışmada, İstanbul metropolündeki diasporik bir cemaat olarak Kerküklü Türkmenlerin etno-kültürel özellikleri ile birlikte, göç ve entegrasyon deneyimlerinin saptanması amaçlanmıştır. Çalışmada öncelikle, Türkmen grubun modern Irak tarihi boyunca yapısal düzeydeki deneyim alanlarına odaklanılmıştır. Şiddetin merkezde olduğu topluluklar arası hegemonik rekabet, dönem boyunca Türkmen grubun istikrarlı olarak “göç” seçeneğine başvurmasına neden olmuştur. Bu çerçevede topluluğun metropol ortamındaki varlığı, “diaspora” literatüründen yararlanılarak, kavramsallaştırılmaya çalışılmıştır. Nicel yönteme dayalı olarak gelişen uygulamalı araştırmada anket tekniğinden yararlanılarak, diasporik deneyimin “göç”, “kültür” ve “politik”sahalardaki görünümlerine odaklanılmıştır. Bu çerçevede göç sürecinin travmatik mirasının, diasporik topluluğun anavatanla ilgili eğilimlerindeki etkisi tespit edilmeye çalışılmıştır. Diğer taraftan göç sürecinin diğer ayağı olan metropol ortamındaki deneyimlere gelindiğinde, entegrasyonu işaret eden hayli yoğun veriler ortayaçıkmıştır. Entegrasyon sürecini kolaylaştıran dinamiklerin başında, “yerli toplum” ve Türkmenler arasındaki etno-kültürel ve dinsel düzeydeki ortaklıklar yer alır. Aynı zamanda diasporik topluluğun kent bünyesinde geliştirdiği “sosyal sermaye” ve “dayanışma ağları” da, entegrasyonu kolaylaştıran diğer faktörlerdir. Son olarak araştırmada, topluluğun kültürel kimlik hanesinin ilk sırasında “Müslüman” kimliği yer almaktadır. Ancak konu, diasporik topluluğun “siyasal eğilimleri” ve “tercih ettiği toplum-devlet modeli”ne geldiğinde; temel referansların milliyetçiliğe kaydığı görülür
Geç modern ya da postmodern diye adlandırılan günümüz dünyasını belirleyici kavramlardan biri de ... more Geç modern ya da postmodern diye adlandırılan günümüz dünyasını belirleyici kavramlardan biri de "söylem"dir. Deyim yerindeyse, "söylemler dünyası"nın kuşatıcılığına şahit olmaktayız. Gerçekte söylem, sadece günümüz dünyasını değil, hemen her dönemi yansıtan en önemli referanslardan biridir. Dönemler, kurumlar, değerler arasındaki değişmelerin yansıdığı alanlardır söylem(ler). Günümüz toplumunun kapsamlı bir analizinde de söylemlerin irdelenmesi neredeyse bir zorunluluktur. Bu anlamda, söylemlerin aktüel bir gerçekliği kuşatması ve tanımlaması görülmektedir.
Bu çalışmada İstanbul kentine dış göçle gelmiş Kerküklü Türkmenlerin göç deneyimleri ve sosyo-kül... more Bu çalışmada İstanbul kentine dış göçle gelmiş Kerküklü Türkmenlerin göç deneyimleri ve sosyo-kültürel kimlik özelliklerini oluşturan unsurların saptanması amaçlanmıştır. Bu bağlamda göçün tarihsel arka planıyla birlikte, etnik topluluklar arası gerilim-çatışmaların göç sürecine etkileri analiz edilecektir. Göçmen topluluğun kent bünyesinde kurdukları ilişki ve aidiyet örüntüleri bağlamında "göçmenlik halleri", network/ilişki ağları" kuramı üzerinden anlamlandırılacaktır. Ayrıca, kimliğin değişen ontolojisinden hareketle, yaşanan süreçlerin etnokültürel kimliğe olan etkileri ve hangi düzeyde bir yönelimi ortaya çıkardığı da ele alınacaktır.
Türk modernliğinin belirgin varyantlarından biri de laik ve İslami kimlikler arasındaki ayrışmadı... more Türk modernliğinin belirgin varyantlarından biri de laik ve İslami kimlikler arasındaki ayrışmadır. Kimlikler arası bu farklılaşma, modernite sürecinden bağımsız olarak ele alınamaz. Modernite süreci, bir düalizm serüvenidir. Bilim-dogma, dinsellik-sekülerlik, gelenek-rasyonalite vs. birçok düalizm bu süreçte ortaya çıkar. Ancak, bu ikiliklerin karşı karşıya geldiği pratikler, daha çok çatışmacı göstergelere sahiptir. Özellikle siyasal seçkinler eliyle uygulanan modernleşme pratiklerinde, söz konusu ayrışma, daha da derinleşip, kimlikler arası mücadelelere dönüşmüştür. Toplumsal değişimin yönü, baskın gelen kimliğin öncülüğünde belirlenmekteydi. Ancak, bu değişim süreci bütünüyle iktidar alanı sınırlarında ele alınamaz. Toplumsal değişim süreci, kimlikler arası ilişkiler/mücadeleler boyutunda ele alındığında tamamlayıcı bir parametre olarak "mekan" kavramı öne çıkar. Mekanlar, hem politik/kültürel kimliğin inşa edildiği bir zemin, hem de bu bağlamdaki ayrışmaların yansıdığı pür göstergelerdi.
1990'ların Türkiye'sine damga vuran ve o dönemi yansıtan önemli gerçeklerden biri de basının ikti... more 1990'ların Türkiye'sine damga vuran ve o dönemi yansıtan önemli gerçeklerden biri de basının iktidar ve kamuoyu üzerinde muazzam ağırlığıdır. Medya, bu dönemde gerek iç politika ve gerekse dış politikaya yön veren egemen odaklardan biri halindedir. Doğal olarak, medyanın topluma dönük bu tür manipülatif uygulamalar gerçekleştirmesinde toplumsal gerçekliğimizin de etkisini yadsımamak gerekir. Kendi içine kapanık, "farklı" ve "yabancı" olanı kuşkulu ve şüpheci bakışlarla ele alan, milliyetçi duyguların baskın olduğu bir toplumsal gerçeklik karşısında medyanın manipülatif politikalarının zemin bulması kaçınılmazdır. Biz de, bu çalışmamızda medyanın o dönemde tüm ülke kamuoyunu "savaş" atmosferine sokabilecek boyutta etkisini gösterdiği örneklerden biri olan "Kardak Krizi"ne odaklanacağız. Münferit bir karenin, koskoca toplumları karşı karşıya getirebilecek boyuta erişmesini ise, yukarıda belirttiğimiz sosyal gerçeklerden bağımsız okunamayacağını da vurgulamak gerekir.
Bu çalışmada kentleşme ve suç olgularını açıklamaya dönük geliştirilen sosyolojik kuramlar ele al... more Bu çalışmada kentleşme ve suç olgularını açıklamaya dönük geliştirilen sosyolojik kuramlar ele alınacaktır. Modern dönemle birlikte kentleşme ve suç olguları, sosyolojik disiplinin üzerine eğildiği temel alanlardan biridir. Bu süreçte kentleşme, insanlık tarihinde görülmemiş bir hızda ve yoğunlukta artarken, suç olgusu da ağırlık kazanmıştır. Bu anlamda kentleşme süreciyle suç ve suçluluk olgularının önem kazanması nispeten paralel düzeydedir. Toplumların modern dönemle birlikte yaşadığı değişim sürecinin bir sosyo-mekan olarak yansıdığı kentleşme/kent, aynı zamanda suç olgusunun yoğunluğunun ve çeşitliliğinin de belirleyicisi olmuştur. Bu çerçevede, çalışmada öncelikli olarak modern kentsel gerçekliği ve daha sonra da kentleşme ve suç olguları arasındaki bağıntıyı açıklamak üzere geliştirilen sosyolojik kuramlar değerlendirilecektir.
Modernleşme serüveninin erken aşamalarından itibaren Türk kulturkampfı, kimlik merkezli cereyanla... more Modernleşme serüveninin erken aşamalarından itibaren Türk kulturkampfı, kimlik merkezli cereyanların sert ve rekabetçi ilişkilerine sahne olmaktadır. Özellikle 12 Eylül 1980 darbesine giden süreç, bu kapsamda gelişen kültür savaşının radikal seviyelere eriştiği bir döneme tanıklık ediyordu. Bu dönemlerde çalkantılı kamusal alanın "rehabilitasyonu", 12 Eylül ihtilalinin temel gerekçelerinin başında gelir. Yeni dönemde kültür savaşı ise, özellikle 12 Eylül kurmaylarının politikalarıyla yepyeni alanlar ve dinamiklere taşınarak varlığını sürdürür. Darbe sonrası restorasyon politikaları çerçevesinde ilk olarak, önceki dönemin örgütlü güçlerinin kamusal alandan "izolasyonu" yer alır. Toplumsal ve ideolojik bir meşruiyet alanı olarak ise, öncelikle "Atatürkçülük" doktrini ve ilkeleri yerini alır. Ancak Kemalizm'e dönük heyecanlar, bürokratik kadrolarla sınırlı ve sivil toplumsal dünyada zayıf bir görüntü çizer. Bu andan itibaren 12 Eylül'ün kültür merkezli politikaları, bünyesine yeni söylem ve cereyanların dâhil olduğu bir dönüşümüne sahne olur. Aydınlar Ocağı bünyesinde milliyetçi-muhafazakâr muhayyileden devşirilen Türk-İslam Sentezi, bu arayış ve dönüşümlerin cisimleştiği bir kamusal doktrin olarak öne çıkar. 12 Eylül kurmaylarının toplumsal meşruiyete kavuşma ve rıza üretiminde sıklıkla başvurduğu Türk-İslam Sentezi, aynı zamanda sola karşı verilen kültür savaşının istikrarını sürdürmesi arzularını da karşılar. Kültür savaşının "anti-komünizm" hattına çekilmesiyle, Türk sağının özellikle muhafazakâr bileşenlerinin politik, iktisadi ve ideolojik düzeydeki teşekkülleri tekrar ivme kazanır. Literatür taraması tekniğiyle gelişen çalışmamızın amacını ise, kültür savaşının 12 Eylül sonrası devlet politikaları ekseninde kazandığı yeni içerikler ve temsiller oluşturur.
Bu çalışma, son dönem Türk siyasal dünyasının popüler kavramlarından yerli ve milliliğe, milliyet... more Bu çalışma, son dönem Türk siyasal dünyasının popüler kavramlarından yerli ve milliliğe, milliyetçi cephe etrafında yüklenen anlam ve işlevlere odaklanır. Kavrama dönük entelektüel ve akademik ilgiler, daha çok muhafazakâr siyasetin dönüşümünde oynadığı rol ile sınırlı bir görünüm sergiliyordu. Milliyetçi cephede kavrama yüklenen anlamlar ise, önemli ölçüde tali düzeyde kalıyordu. Bu açıdan çalışmamız, yerli ve milliliğin Türk modernliğinin ilk evrelerinden bugüne milliyetçilik cereyanındaki özgül biçim ve renklerini ortaya koyma amacındadır. Çalışmada yerli ve milliliğin linguistik boyutları ve erken Cumhuriyet'ten 1980'lere değin tarihsel ve toplumsal serencamı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Daha sonraki aşamada milliyetçi siyasa ve entelektüel mecralarda kavrama yüklenen sembolik anlamlar ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Son olarak ise, Türk milliyetçiliğinin aktüel düzeyde etkili kültür enstrümanlarından biri olan "Kutlu Sesleniş" adlı dergide, "yerli ve milli" söylemin tezahürlerine yöneldik. 1997 yılından itibaren yayınlanan dergide yerli ve millilik, "Batıcı ve kozmopolitan eksen karşıtlığı", "iktisadi bağımsızlık", "Türk milli kimliği", "beka" gibi bir dizi vurgular üzerinden varlığını ortaya koyuyordu.
This research focuses on the picture reflected in the metropolitan environments regarding the pol... more This research focuses on the picture reflected in the metropolitan environments regarding the political power in the 2019 local elections. The success of the opposition bloc in the metropolitan areas rests on a wide social mobility that includes a significant part of the conservative base. The reflection of the emerging protest discourse in the conservative mass is a rational tendency triggered by urbanization, individualization, and rising middle class etc. Increasing rationality evaluates political performance, beyond the identity-centered polarization, based on the future possibilities promised by the social and economic picture. On the other hand, the fault line triggered by the economic-political dynamics is a conduit that integrates many different identity lines of the metropolises. In this context, the "urban nationalism" reflex, due to the growing dissatisfaction with the immigrant / refugee masses becoming part of daily life, comes to the fore. Similar reflexes are gaining momentum with the spread of patronage relations in the public and the disappearance
HABİTUS DÖNÜŞÜMÜ OLARAK MUHAFAZAKÂRLIĞIN İKTİDAR DENEYİMİNİ KAVRAMSALLAŞTIRMAK, 2018
Muhafazakârlık paydasında buluşan toplumsal blok, günümüz Türkiye’sinde merkezileşerek iktidar öz... more Muhafazakârlık paydasında buluşan toplumsal blok, günümüz Türkiye’sinde merkezileşerek iktidar öznesi haline gelmiştir. Bu gerçeklikten hareketle çalışmanın amacı, toplumsal ve siyasal düzeyde gelişen bu iktidar deneyiminin kentli muhafazakârlarda habitus dönüşümüne etkilerini ortaya koymaktır. Gündelik yaşamda bir eylem ve algı hattı olarak habitus, yapısal düzeydeki dönüşümler etrafında biçimlenmektedir. Bu çerçevede muhafazakârların hiyerarşi alanlarındaki değişen yörüngesi, habitusun izlediği güzergahı doğrudan belirlemektedir. Özellikle egemen grupların rutin bir kamusal refleksi olarak dışlayıcı kapanmanın muhafazakâr yaşam alanlarında artan hacmi, dönüşümün en net yansıma imkânı bulduğu zemin halindedir. Dışlayıcı kapanma ve habitus dönüşümü arasındaki bu bağıntı, çalışmanın yaslandığı temel referans alanıdır. Muhafazakâr yaşam alanlarında dışlayıcı kapanmanın sınıfsal ve kültürel düzeyde artan seyri, son tahlilde habitusu da dönüştürmektedir.
Bu çalışmada, İstanbul metropolündeki diasporik bir cemaat olarak Kerküklü Türkmenlerin etno-kült... more Bu çalışmada, İstanbul metropolündeki diasporik bir cemaat olarak Kerküklü Türkmenlerin etno-kültürel özellikleri ile birlikte, göç ve entegrasyon deneyimlerinin saptanması amaçlanmıştır. Çalışmada öncelikle, Türkmen grubun modern Irak tarihi boyunca yapısal düzeydeki deneyim alanlarına odaklanılmıştır. Şiddetin merkezde olduğu topluluklar arası hegemonik rekabet, dönem boyunca Türkmen grubun istikrarlı olarak “göç” seçeneğine başvurmasına neden olmuştur. Bu çerçevede topluluğun metropol ortamındaki varlığı, “diaspora” literatüründen yararlanılarak, kavramsallaştırılmaya çalışılmıştır. Nicel yönteme dayalı olarak gelişen uygulamalı araştırmada anket tekniğinden yararlanılarak, diasporik deneyimin “göç”, “kültür” ve “politik”sahalardaki görünümlerine odaklanılmıştır. Bu çerçevede göç sürecinin travmatik mirasının, diasporik topluluğun anavatanla ilgili eğilimlerindeki etkisi tespit edilmeye çalışılmıştır. Diğer taraftan göç sürecinin diğer ayağı olan metropol ortamındaki deneyimlere gelindiğinde, entegrasyonu işaret eden hayli yoğun veriler ortayaçıkmıştır. Entegrasyon sürecini kolaylaştıran dinamiklerin başında, “yerli toplum” ve Türkmenler arasındaki etno-kültürel ve dinsel düzeydeki ortaklıklar yer alır. Aynı zamanda diasporik topluluğun kent bünyesinde geliştirdiği “sosyal sermaye” ve “dayanışma ağları” da, entegrasyonu kolaylaştıran diğer faktörlerdir. Son olarak araştırmada, topluluğun kültürel kimlik hanesinin ilk sırasında “Müslüman” kimliği yer almaktadır. Ancak konu, diasporik topluluğun “siyasal eğilimleri” ve “tercih ettiği toplum-devlet modeli”ne geldiğinde; temel referansların milliyetçiliğe kaydığı görülür
Geç modern ya da postmodern diye adlandırılan günümüz dünyasını belirleyici kavramlardan biri de ... more Geç modern ya da postmodern diye adlandırılan günümüz dünyasını belirleyici kavramlardan biri de "söylem"dir. Deyim yerindeyse, "söylemler dünyası"nın kuşatıcılığına şahit olmaktayız. Gerçekte söylem, sadece günümüz dünyasını değil, hemen her dönemi yansıtan en önemli referanslardan biridir. Dönemler, kurumlar, değerler arasındaki değişmelerin yansıdığı alanlardır söylem(ler). Günümüz toplumunun kapsamlı bir analizinde de söylemlerin irdelenmesi neredeyse bir zorunluluktur. Bu anlamda, söylemlerin aktüel bir gerçekliği kuşatması ve tanımlaması görülmektedir.
Bu çalışmada İstanbul kentine dış göçle gelmiş Kerküklü Türkmenlerin göç deneyimleri ve sosyo-kül... more Bu çalışmada İstanbul kentine dış göçle gelmiş Kerküklü Türkmenlerin göç deneyimleri ve sosyo-kültürel kimlik özelliklerini oluşturan unsurların saptanması amaçlanmıştır. Bu bağlamda göçün tarihsel arka planıyla birlikte, etnik topluluklar arası gerilim-çatışmaların göç sürecine etkileri analiz edilecektir. Göçmen topluluğun kent bünyesinde kurdukları ilişki ve aidiyet örüntüleri bağlamında "göçmenlik halleri", network/ilişki ağları" kuramı üzerinden anlamlandırılacaktır. Ayrıca, kimliğin değişen ontolojisinden hareketle, yaşanan süreçlerin etnokültürel kimliğe olan etkileri ve hangi düzeyde bir yönelimi ortaya çıkardığı da ele alınacaktır.
Türk modernliğinin belirgin varyantlarından biri de laik ve İslami kimlikler arasındaki ayrışmadı... more Türk modernliğinin belirgin varyantlarından biri de laik ve İslami kimlikler arasındaki ayrışmadır. Kimlikler arası bu farklılaşma, modernite sürecinden bağımsız olarak ele alınamaz. Modernite süreci, bir düalizm serüvenidir. Bilim-dogma, dinsellik-sekülerlik, gelenek-rasyonalite vs. birçok düalizm bu süreçte ortaya çıkar. Ancak, bu ikiliklerin karşı karşıya geldiği pratikler, daha çok çatışmacı göstergelere sahiptir. Özellikle siyasal seçkinler eliyle uygulanan modernleşme pratiklerinde, söz konusu ayrışma, daha da derinleşip, kimlikler arası mücadelelere dönüşmüştür. Toplumsal değişimin yönü, baskın gelen kimliğin öncülüğünde belirlenmekteydi. Ancak, bu değişim süreci bütünüyle iktidar alanı sınırlarında ele alınamaz. Toplumsal değişim süreci, kimlikler arası ilişkiler/mücadeleler boyutunda ele alındığında tamamlayıcı bir parametre olarak "mekan" kavramı öne çıkar. Mekanlar, hem politik/kültürel kimliğin inşa edildiği bir zemin, hem de bu bağlamdaki ayrışmaların yansıdığı pür göstergelerdi.
1990'ların Türkiye'sine damga vuran ve o dönemi yansıtan önemli gerçeklerden biri de basının ikti... more 1990'ların Türkiye'sine damga vuran ve o dönemi yansıtan önemli gerçeklerden biri de basının iktidar ve kamuoyu üzerinde muazzam ağırlığıdır. Medya, bu dönemde gerek iç politika ve gerekse dış politikaya yön veren egemen odaklardan biri halindedir. Doğal olarak, medyanın topluma dönük bu tür manipülatif uygulamalar gerçekleştirmesinde toplumsal gerçekliğimizin de etkisini yadsımamak gerekir. Kendi içine kapanık, "farklı" ve "yabancı" olanı kuşkulu ve şüpheci bakışlarla ele alan, milliyetçi duyguların baskın olduğu bir toplumsal gerçeklik karşısında medyanın manipülatif politikalarının zemin bulması kaçınılmazdır. Biz de, bu çalışmamızda medyanın o dönemde tüm ülke kamuoyunu "savaş" atmosferine sokabilecek boyutta etkisini gösterdiği örneklerden biri olan "Kardak Krizi"ne odaklanacağız. Münferit bir karenin, koskoca toplumları karşı karşıya getirebilecek boyuta erişmesini ise, yukarıda belirttiğimiz sosyal gerçeklerden bağımsız okunamayacağını da vurgulamak gerekir.
Bu çalışmada kentleşme ve suç olgularını açıklamaya dönük geliştirilen sosyolojik kuramlar ele al... more Bu çalışmada kentleşme ve suç olgularını açıklamaya dönük geliştirilen sosyolojik kuramlar ele alınacaktır. Modern dönemle birlikte kentleşme ve suç olguları, sosyolojik disiplinin üzerine eğildiği temel alanlardan biridir. Bu süreçte kentleşme, insanlık tarihinde görülmemiş bir hızda ve yoğunlukta artarken, suç olgusu da ağırlık kazanmıştır. Bu anlamda kentleşme süreciyle suç ve suçluluk olgularının önem kazanması nispeten paralel düzeydedir. Toplumların modern dönemle birlikte yaşadığı değişim sürecinin bir sosyo-mekan olarak yansıdığı kentleşme/kent, aynı zamanda suç olgusunun yoğunluğunun ve çeşitliliğinin de belirleyicisi olmuştur. Bu çerçevede, çalışmada öncelikli olarak modern kentsel gerçekliği ve daha sonra da kentleşme ve suç olguları arasındaki bağıntıyı açıklamak üzere geliştirilen sosyolojik kuramlar değerlendirilecektir.
Türkiye'de siyasal alanı açıklama çabası her zaman sosyal bilimlerin temel konularından biri olmu... more Türkiye'de siyasal alanı açıklama çabası her zaman sosyal bilimlerin temel konularından biri olmuştur. Bu doğrultuda merkez-çevre ilişkileri kuramından, sekülerleşme tezine, Asya tipi üretim tarzından, çoklu grup teorilerine kadar birçok model üretildi. Fakat tüm bu açıklama çabalarında kültür olgusu ele alınsa bile sadece ikincil bir yere sahip oldu. Son yıllarda birçok ülkede yükselen popülizm dalgası, siyaset bilimi ve sosyoloji literatüründe "kültür savaşı" kavramını öne çıkardı. Bu kolektif çalışma "kültür savaşı" kavramını merkeze alarak Türkiye'de siyasal ve kamusal alanları anlama çabasını yansıtıyor.
*****
The attempt to explain the political sphere in Turkey has always been one of the main topics in local social sciences. In this way, many models have been produced, from the theory of centre-periphery relations to the secularisation thesis, from the Asian mode of production to multiple group theories. However, in all these explanatory endeavours, even if the phenomenon of culture is addressed, it has only had a secondary place. In recent years, the rising wave of populism in many countries has brought the concept of "culture wars" to the fore in political science and sociology literature. This collective study reflects an attempt to understand the political and public spheres in Turkey by centring on the concept of "culture wars".
Uploads
Papers by irfan özet
alanlarında dışlayıcı kapanmanın sınıfsal ve kültürel düzeyde artan seyri, son tahlilde habitusu da dönüştürmektedir.
olarak “göç” seçeneğine başvurmasına neden olmuştur. Bu çerçevede topluluğun metropol ortamındaki varlığı, “diaspora” literatüründen yararlanılarak, kavramsallaştırılmaya çalışılmıştır. Nicel yönteme dayalı olarak gelişen uygulamalı araştırmada anket tekniğinden yararlanılarak, diasporik deneyimin “göç”, “kültür” ve “politik”sahalardaki görünümlerine odaklanılmıştır. Bu çerçevede göç sürecinin travmatik mirasının, diasporik topluluğun anavatanla ilgili eğilimlerindeki etkisi tespit edilmeye çalışılmıştır. Diğer taraftan göç sürecinin diğer ayağı olan metropol ortamındaki deneyimlere gelindiğinde, entegrasyonu işaret eden hayli yoğun veriler ortayaçıkmıştır. Entegrasyon sürecini kolaylaştıran dinamiklerin başında, “yerli toplum” ve Türkmenler arasındaki etno-kültürel ve dinsel düzeydeki ortaklıklar yer alır. Aynı zamanda diasporik topluluğun kent bünyesinde geliştirdiği “sosyal sermaye” ve “dayanışma ağları” da, entegrasyonu kolaylaştıran diğer faktörlerdir. Son olarak
araştırmada, topluluğun kültürel kimlik hanesinin ilk sırasında “Müslüman” kimliği yer almaktadır. Ancak konu, diasporik topluluğun “siyasal eğilimleri” ve “tercih ettiği toplum-devlet modeli”ne geldiğinde; temel referansların milliyetçiliğe kaydığı görülür
alanlarında dışlayıcı kapanmanın sınıfsal ve kültürel düzeyde artan seyri, son tahlilde habitusu da dönüştürmektedir.
olarak “göç” seçeneğine başvurmasına neden olmuştur. Bu çerçevede topluluğun metropol ortamındaki varlığı, “diaspora” literatüründen yararlanılarak, kavramsallaştırılmaya çalışılmıştır. Nicel yönteme dayalı olarak gelişen uygulamalı araştırmada anket tekniğinden yararlanılarak, diasporik deneyimin “göç”, “kültür” ve “politik”sahalardaki görünümlerine odaklanılmıştır. Bu çerçevede göç sürecinin travmatik mirasının, diasporik topluluğun anavatanla ilgili eğilimlerindeki etkisi tespit edilmeye çalışılmıştır. Diğer taraftan göç sürecinin diğer ayağı olan metropol ortamındaki deneyimlere gelindiğinde, entegrasyonu işaret eden hayli yoğun veriler ortayaçıkmıştır. Entegrasyon sürecini kolaylaştıran dinamiklerin başında, “yerli toplum” ve Türkmenler arasındaki etno-kültürel ve dinsel düzeydeki ortaklıklar yer alır. Aynı zamanda diasporik topluluğun kent bünyesinde geliştirdiği “sosyal sermaye” ve “dayanışma ağları” da, entegrasyonu kolaylaştıran diğer faktörlerdir. Son olarak
araştırmada, topluluğun kültürel kimlik hanesinin ilk sırasında “Müslüman” kimliği yer almaktadır. Ancak konu, diasporik topluluğun “siyasal eğilimleri” ve “tercih ettiği toplum-devlet modeli”ne geldiğinde; temel referansların milliyetçiliğe kaydığı görülür
*****
The attempt to explain the political sphere in Turkey has always been one of the main topics in local social sciences. In this way, many models have been produced, from the theory of centre-periphery relations to the secularisation thesis, from the Asian mode of production to multiple group theories. However, in all these explanatory endeavours, even if the phenomenon of culture is addressed, it has only had a secondary place. In recent years, the rising wave of populism in many countries has brought the concept of "culture wars" to the fore in political science and sociology literature. This collective study reflects an attempt to understand the political and public spheres in Turkey by centring on the concept of "culture wars".