Bugün iki arkadaşımdan aldığım haberlere bakarsak, bu günlerde bir festival havasındayız! Latife ediyorum ya da kara mizaha sarılıyorum; festival filan yok aslında.
Konu şöyle, bu hafta bir arkadaşımız ameliyat olacak, diğeri de yanında refakatçi kalacaktı. Kendi derdimize düştüğümden bu konuyu unuttum.
Biraz önce aklıma gelince ameliyatlıyı rahatsız etmeyeyim düşüncesiyle refakatçiyi aradım. Gelen cevap şu, "babam düştü leğen kemiği kırıldı, ambülansla hastaneye gidiyoruz, refakat konusu iptal".
Neyse kırık haberinin yanında ameliyattan iyi haber var, ameliyat olan arkadaşımız iyiymiş.
Sabah saatlerinin festivali ise, bloglarımızın kapatılması, erişilememesi oldu.
Bu teknoloji çağında bir iki blogu engellemek için tüm blogları toptan kapatmak, "pire için yorgan yakmak" atasözüyle bile açıklanamaz.
Dün akşamüstünden annemden gelen bir soru - yorum ile günü kapatayım; "hastaneden çıkınca ne yaptın, arkadaşlarınla mı buluştun" dedi. Ben şaşakalınca, "belki Kadıköy'e gitmişsindir" dedi.
Anacığım sen hastanedeyken, ne arkadaşı ne gezmesi ne buluşması, eve gittim, duş aldım, biraz dinlendim, kızımla iki muhabbet ettim, geldim işte deyivermişim.
Dışarıdan bakınca, karşımdakine nasıl bir izlenim veriyorsam artık...
Yazıya çocuklarımın çektiği fotoları ekleme eylemine devam ediyorum.
Bu defa bir ay öncesinde İznik'teyiz, Eylül dolunayı gökyüzünde pırıl pırıl.