Drafts by Rana Senanur DOĞAN
SÖĞÜT DERGİSİ 21. SAYI, 2024
Söğüt Dergisi 23. Sayı, 2024
Söğüt Dergisi 25. Sayı , 2024
Söğüt Dergisi 26. Sayı , 2024
İkinci Kat Dergisi 16. Sayı , 2024
Balkanistik , 2021
Klasik Türk şiirimize yönelik eleştirilerin pek çoğunun sosyal hayat ve günlük yaşamdan uzak olma... more Klasik Türk şiirimize yönelik eleştirilerin pek çoğunun sosyal hayat ve günlük yaşamdan uzak olması üzerinden yapıldığını edebiyat ile temas hâlinde olduğumuz ilk anlardan itibaren okuduk. "Divan Edebiyatı" adlandırmasından başlayarak "yüksek zümre", "halktan kopuk" vs. gibi söylemlerle şiirimize yabancılaştırıldığımızı gözlemlemek mümkündür. Gelenek açısından Türk modernleşmesine baktığımızda ise durumun farklı bir noktada durduğunu, büyük bir sanat ve estetik membaın o noktada bizi karşıladığını görmek mümkün. Estetik ve sanatsal inceliğin bulunduğu böylesine geniş bir literatürde sosyal hayatın boyutlarına dair malumat sahibi olmak dönemin şiirini anakronizme düşmeden anlamanın anahtarlarından birisi sayılacaktır. Bu makalede ömrünü Balkanlarda çeşitli bölgelerde kadılık yaparak geçirmiş bir şairin Filibeli Vecdî'nin kaleminden tüm bu soyutlamalara cevaplar aranmaya çalışılacaktır. Akademik mahiyette sosyal hayat çalışmalarında sıklıkla başvurulan günlük hayatta kullanılan materyallerin takibinden ziyade konular üzerinden klasik Türk şiirinin halk nezdindeki karşılığı aranmaya çalışılacaktır.
YTÜ V.Sosyal Bilimler Kongresi Bildiri Kitapçığı , 2018
Özet
Osmanlı Devleti’nin Batı’ya yüzünü dönmeye başladığı yıllarda, henüz Tanzimat Fermanı yeni y... more Özet
Osmanlı Devleti’nin Batı’ya yüzünü dönmeye başladığı yıllarda, henüz Tanzimat Fermanı yeni yayınlanmışken, halk ferdi hakları tartışmaya yeni başlamışken, kadına ilk defa hakları üzerine konuşma fırsatı sunulurken Şemseddin Sami kadınlar üzerine konuşulması gerektiğini ortaya koyan ilk Osmanlı aydınlarından birisi olmuştur. Edebiyatımızda ve Türk dili alanında pek çok yeniliğin öncü ismi olan Şemseddin Sami, kadını Osmanlı Medeniyeti’nin temel taşlarından birisi olarak görmektedir. Kadının eğitilmesinin çok önemli olduğunu düşünür, kadın eğitilirse daha bilinçli çocuklar yetiştirerek, geleceğe daha sağlam bireylerle ilerlenebileceğine inanmaktadır. İyi bir eş veya iyi bir anne olabilmesi için dahi kadının eğitilmesi gerektiği görüşündedir. Döneminde kadının aktif iş hayatında yer alabilmesi ihtimaline inanılmamasına rağmen, Şemseddin Sami kadının ev işleri ve anneliğin yanı sıra çalışıp, erkek gibi eve ve millete katkıda bulunabileceğine inanmaktadır. Kadın üzerine ortaya konulan bu fikirler sadece bizim coğrafyamız için değil, Batı coğrafyası için de yenidir. Kadının erkekler gibi eğitilmesi, haklara sahip olması, bugüne baktığımızda seçme ve seçilme hakkına sahip olması o dönemde muasır olarak görülen Batı medeniyetinde dahi henüz bu şekilde ortaya konulmamıştır. Şemseddin Sami, eserinde Avrupalı kadın ile İslamiyet’in emrettiği şekilde yaşayan kadını da mukayese ederek, Batı’nın Müslüman kadınlara karşı olan önyargılarına cevap vermektedir. Batı’da eş seçme özgürlüğü bulunmayan kadına, İslamiyet’in verdiği değeri anlatır. Bu münasebetle bakıldığında sadece Osmanlı Medeniyeti açısından değil, dünya insan hakları ve kadın-erkek eşitliği açısından da önem arz eden bu eser ışığında Tanzimat aydının kadına tanıdığı haklar ve günümüzde bu hakların geldiği nokta irdelenmeye çalışılacaktır. Modern dünyanın geldiği nokta çevresinde, kadın haklarında oluşan yeni ihlaller ve eksiklikler ortaya konularak, medeniyetimizin kadın üzerine kat ettiği yollar takip edilmeye çalışılacaktır. Edebiyatın önemli bir döneminde ortaya konmuş, bu risale üzerinden kadının yeri ele alınmaya çalışılacaktır. Makalenin ilk bölümü Şemseddin Sami’nin “Kadınlar Risalesi” ve Tanzimat Dönemi aydınlarının kadın algısı üzerine olacaktır. Daha sonra Tanzimat Dönemi’nden günümüze kadının toplumda değişen rolü ve problemleri üzerinde durulacak, dönemler üzerinden mukayeselerle günümüz kadınlarının problemleri tespit edilmeye çalışılacaktır.
Books by Rana Senanur DOĞAN
Sosyal Medya ve Edebiyat, 2021
Geleneksel medya ya da ana akım medya 90’lı yılların başından itibaren farklı süreçler içerisinde... more Geleneksel medya ya da ana akım medya 90’lı yılların başından itibaren farklı süreçler içerisinde toplumu ele aldı, topluma şekil verdi. Teknolojinin gelişmesi ve telefonların daha “akıllı” hale gelmesiyle de her birey kendi medya şirketini cebinde taşımaya başladı. Televizyonun camının yankısı yerini sosyal medyanın yankı odalarına bıraktı. Tüm bunların toplumun günlük kaygıları ve estetik arzuları içerisinde neşvünema bulan edebiyatı etkilememesi söz konusu olabilir mi?
Toplumu şekillendiren, yansıtan her mecra kendine edebiyatta da bir varlık alanı bulacaktı. Edebiyatı ya da edebiyatçıyı etkilemeyen toplumsal bir olgunun varlığından söz etmemiz mümkün değilken günlük pratiklerimizin odağındaki sosyal medyanın göz ardı edilmesi doğru mudur? Bizden sonraki kuşakların kaleme alacağı edebiyat tarihlerinde sosyal medya kendisine yer bulabilir mi? Sosyal medyanın edebiyat ile ilişkisini irdelediğimiz bugünlerde “sosyal medya ve edebiyat” ilişkisi sadece tek cepheden ele alınabilir mi?
Tüm bu sorulardan yola çıkarak farklı disiplinlerden uzmanların kaleme aldıkları “sosyal medya ve edebiyat” okumaları okuyucuya edebiyatın günlük pratiklerimizin tam da ortasında olduğuna dair bakış açıları sunacak. Sosyal medyanın küçümsenemeyecek etkisi gözler önüne serilirken edebiyatın ruhunun sosyal medyada gezintisi takip edilebilecek. Bu kitapta amaç sosyal medyanın ve edebiyatın ilişkilerine dair yeni sorular üretebilmek, yeni problemleri ortaya koymak, yeni cevaplar aramaktır.
Büyük Eğitimciler, 2020
Halide Nusret Zorlutuna, Osmanlı
Devleti’nin zor ve sıkıntılı zamanlarında dünyaya gelmiş; ailesi... more Halide Nusret Zorlutuna, Osmanlı
Devleti’nin zor ve sıkıntılı zamanlarında dünyaya gelmiş; ailesinin ve devletinin yaşadığı buhranlar onun yazı ve
eğitim hayatının gidişatını belirlemiştir.
Bu sebeple Halide Nusret’i anlamanın,
onu eğitimci kimliğiyle ortaya koymanın ilk merhalesi dünyaya geldiği devri
ve yaşamındaki kırılma noktalarını anlamakla olacaktır.
Uploads
Drafts by Rana Senanur DOĞAN
Osmanlı Devleti’nin Batı’ya yüzünü dönmeye başladığı yıllarda, henüz Tanzimat Fermanı yeni yayınlanmışken, halk ferdi hakları tartışmaya yeni başlamışken, kadına ilk defa hakları üzerine konuşma fırsatı sunulurken Şemseddin Sami kadınlar üzerine konuşulması gerektiğini ortaya koyan ilk Osmanlı aydınlarından birisi olmuştur. Edebiyatımızda ve Türk dili alanında pek çok yeniliğin öncü ismi olan Şemseddin Sami, kadını Osmanlı Medeniyeti’nin temel taşlarından birisi olarak görmektedir. Kadının eğitilmesinin çok önemli olduğunu düşünür, kadın eğitilirse daha bilinçli çocuklar yetiştirerek, geleceğe daha sağlam bireylerle ilerlenebileceğine inanmaktadır. İyi bir eş veya iyi bir anne olabilmesi için dahi kadının eğitilmesi gerektiği görüşündedir. Döneminde kadının aktif iş hayatında yer alabilmesi ihtimaline inanılmamasına rağmen, Şemseddin Sami kadının ev işleri ve anneliğin yanı sıra çalışıp, erkek gibi eve ve millete katkıda bulunabileceğine inanmaktadır. Kadın üzerine ortaya konulan bu fikirler sadece bizim coğrafyamız için değil, Batı coğrafyası için de yenidir. Kadının erkekler gibi eğitilmesi, haklara sahip olması, bugüne baktığımızda seçme ve seçilme hakkına sahip olması o dönemde muasır olarak görülen Batı medeniyetinde dahi henüz bu şekilde ortaya konulmamıştır. Şemseddin Sami, eserinde Avrupalı kadın ile İslamiyet’in emrettiği şekilde yaşayan kadını da mukayese ederek, Batı’nın Müslüman kadınlara karşı olan önyargılarına cevap vermektedir. Batı’da eş seçme özgürlüğü bulunmayan kadına, İslamiyet’in verdiği değeri anlatır. Bu münasebetle bakıldığında sadece Osmanlı Medeniyeti açısından değil, dünya insan hakları ve kadın-erkek eşitliği açısından da önem arz eden bu eser ışığında Tanzimat aydının kadına tanıdığı haklar ve günümüzde bu hakların geldiği nokta irdelenmeye çalışılacaktır. Modern dünyanın geldiği nokta çevresinde, kadın haklarında oluşan yeni ihlaller ve eksiklikler ortaya konularak, medeniyetimizin kadın üzerine kat ettiği yollar takip edilmeye çalışılacaktır. Edebiyatın önemli bir döneminde ortaya konmuş, bu risale üzerinden kadının yeri ele alınmaya çalışılacaktır. Makalenin ilk bölümü Şemseddin Sami’nin “Kadınlar Risalesi” ve Tanzimat Dönemi aydınlarının kadın algısı üzerine olacaktır. Daha sonra Tanzimat Dönemi’nden günümüze kadının toplumda değişen rolü ve problemleri üzerinde durulacak, dönemler üzerinden mukayeselerle günümüz kadınlarının problemleri tespit edilmeye çalışılacaktır.
Books by Rana Senanur DOĞAN
Toplumu şekillendiren, yansıtan her mecra kendine edebiyatta da bir varlık alanı bulacaktı. Edebiyatı ya da edebiyatçıyı etkilemeyen toplumsal bir olgunun varlığından söz etmemiz mümkün değilken günlük pratiklerimizin odağındaki sosyal medyanın göz ardı edilmesi doğru mudur? Bizden sonraki kuşakların kaleme alacağı edebiyat tarihlerinde sosyal medya kendisine yer bulabilir mi? Sosyal medyanın edebiyat ile ilişkisini irdelediğimiz bugünlerde “sosyal medya ve edebiyat” ilişkisi sadece tek cepheden ele alınabilir mi?
Tüm bu sorulardan yola çıkarak farklı disiplinlerden uzmanların kaleme aldıkları “sosyal medya ve edebiyat” okumaları okuyucuya edebiyatın günlük pratiklerimizin tam da ortasında olduğuna dair bakış açıları sunacak. Sosyal medyanın küçümsenemeyecek etkisi gözler önüne serilirken edebiyatın ruhunun sosyal medyada gezintisi takip edilebilecek. Bu kitapta amaç sosyal medyanın ve edebiyatın ilişkilerine dair yeni sorular üretebilmek, yeni problemleri ortaya koymak, yeni cevaplar aramaktır.
Devleti’nin zor ve sıkıntılı zamanlarında dünyaya gelmiş; ailesinin ve devletinin yaşadığı buhranlar onun yazı ve
eğitim hayatının gidişatını belirlemiştir.
Bu sebeple Halide Nusret’i anlamanın,
onu eğitimci kimliğiyle ortaya koymanın ilk merhalesi dünyaya geldiği devri
ve yaşamındaki kırılma noktalarını anlamakla olacaktır.
Osmanlı Devleti’nin Batı’ya yüzünü dönmeye başladığı yıllarda, henüz Tanzimat Fermanı yeni yayınlanmışken, halk ferdi hakları tartışmaya yeni başlamışken, kadına ilk defa hakları üzerine konuşma fırsatı sunulurken Şemseddin Sami kadınlar üzerine konuşulması gerektiğini ortaya koyan ilk Osmanlı aydınlarından birisi olmuştur. Edebiyatımızda ve Türk dili alanında pek çok yeniliğin öncü ismi olan Şemseddin Sami, kadını Osmanlı Medeniyeti’nin temel taşlarından birisi olarak görmektedir. Kadının eğitilmesinin çok önemli olduğunu düşünür, kadın eğitilirse daha bilinçli çocuklar yetiştirerek, geleceğe daha sağlam bireylerle ilerlenebileceğine inanmaktadır. İyi bir eş veya iyi bir anne olabilmesi için dahi kadının eğitilmesi gerektiği görüşündedir. Döneminde kadının aktif iş hayatında yer alabilmesi ihtimaline inanılmamasına rağmen, Şemseddin Sami kadının ev işleri ve anneliğin yanı sıra çalışıp, erkek gibi eve ve millete katkıda bulunabileceğine inanmaktadır. Kadın üzerine ortaya konulan bu fikirler sadece bizim coğrafyamız için değil, Batı coğrafyası için de yenidir. Kadının erkekler gibi eğitilmesi, haklara sahip olması, bugüne baktığımızda seçme ve seçilme hakkına sahip olması o dönemde muasır olarak görülen Batı medeniyetinde dahi henüz bu şekilde ortaya konulmamıştır. Şemseddin Sami, eserinde Avrupalı kadın ile İslamiyet’in emrettiği şekilde yaşayan kadını da mukayese ederek, Batı’nın Müslüman kadınlara karşı olan önyargılarına cevap vermektedir. Batı’da eş seçme özgürlüğü bulunmayan kadına, İslamiyet’in verdiği değeri anlatır. Bu münasebetle bakıldığında sadece Osmanlı Medeniyeti açısından değil, dünya insan hakları ve kadın-erkek eşitliği açısından da önem arz eden bu eser ışığında Tanzimat aydının kadına tanıdığı haklar ve günümüzde bu hakların geldiği nokta irdelenmeye çalışılacaktır. Modern dünyanın geldiği nokta çevresinde, kadın haklarında oluşan yeni ihlaller ve eksiklikler ortaya konularak, medeniyetimizin kadın üzerine kat ettiği yollar takip edilmeye çalışılacaktır. Edebiyatın önemli bir döneminde ortaya konmuş, bu risale üzerinden kadının yeri ele alınmaya çalışılacaktır. Makalenin ilk bölümü Şemseddin Sami’nin “Kadınlar Risalesi” ve Tanzimat Dönemi aydınlarının kadın algısı üzerine olacaktır. Daha sonra Tanzimat Dönemi’nden günümüze kadının toplumda değişen rolü ve problemleri üzerinde durulacak, dönemler üzerinden mukayeselerle günümüz kadınlarının problemleri tespit edilmeye çalışılacaktır.
Toplumu şekillendiren, yansıtan her mecra kendine edebiyatta da bir varlık alanı bulacaktı. Edebiyatı ya da edebiyatçıyı etkilemeyen toplumsal bir olgunun varlığından söz etmemiz mümkün değilken günlük pratiklerimizin odağındaki sosyal medyanın göz ardı edilmesi doğru mudur? Bizden sonraki kuşakların kaleme alacağı edebiyat tarihlerinde sosyal medya kendisine yer bulabilir mi? Sosyal medyanın edebiyat ile ilişkisini irdelediğimiz bugünlerde “sosyal medya ve edebiyat” ilişkisi sadece tek cepheden ele alınabilir mi?
Tüm bu sorulardan yola çıkarak farklı disiplinlerden uzmanların kaleme aldıkları “sosyal medya ve edebiyat” okumaları okuyucuya edebiyatın günlük pratiklerimizin tam da ortasında olduğuna dair bakış açıları sunacak. Sosyal medyanın küçümsenemeyecek etkisi gözler önüne serilirken edebiyatın ruhunun sosyal medyada gezintisi takip edilebilecek. Bu kitapta amaç sosyal medyanın ve edebiyatın ilişkilerine dair yeni sorular üretebilmek, yeni problemleri ortaya koymak, yeni cevaplar aramaktır.
Devleti’nin zor ve sıkıntılı zamanlarında dünyaya gelmiş; ailesinin ve devletinin yaşadığı buhranlar onun yazı ve
eğitim hayatının gidişatını belirlemiştir.
Bu sebeple Halide Nusret’i anlamanın,
onu eğitimci kimliğiyle ortaya koymanın ilk merhalesi dünyaya geldiği devri
ve yaşamındaki kırılma noktalarını anlamakla olacaktır.