Papers by Engin YÜKSEL
Güney Mimarlık / 27 - 28, 2018
İnsanoğlunun uzun tarihine ait obje ya da yasal tanımıyla kültür varlığının; müze ve arkeoloji bi... more İnsanoğlunun uzun tarihine ait obje ya da yasal tanımıyla kültür varlığının; müze ve arkeoloji bilimi ile olan ilişkisinin sağlam bir ekonomipolitik değerlendirmeye tabi tutulduğunu söylemek zordur.
Değerli eşya, sanat eseri ya da her ikisinin de aldığı son terim ile arkeolojik objelerin; “toplanma – koruma – sergilenme” içinde değerlendirilmesi, insanoğlunun barınma ve korunma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamasının ardından tarih içinde; siyasal güç ve başarının kanıtı, sınıf üstünlüğü ve gösterişin bir simgesi olarak ortaya çıkar.
Anlaşılabilir olması açısından son tahlil ile arkeolojik obje; kent içindeki yeri ve kullanım amacı ile bir şey ifade eder. İlahi mesaj ve bu mesajla örtüşen insanlık yararı kavramlarına itiraz olarak gelişen bireysel mülkiyetle şekillenmiş sınıfsal bölünmüşlüğün izleri ve göstergelerinden yoksun müze; bu mesajın anlaşılmasında yetersizden öte gerçeği bulanıklaştıran bir anlam taşır.
UYANIŞ DERGİSİ - 1, s. 9-11, 2017
Egemen sınıfın her çöküşten sonra yeniden ürettiği devlet ve devletle örtüşen resmi Tanrı ve din ... more Egemen sınıfın her çöküşten sonra yeniden ürettiği devlet ve devletle örtüşen resmi Tanrı ve din algısının ilk ve en çarpıcı örneği Eski Mezopotamya tabletlerinde yer alır.
İnsanlarını cezalandırmaya karar veren Pagan Tanrılar, Semavi Dinlerdeki Nuh ile örtüştürülen ve ismi her dönem değişen bir insanı kurtarıcı olarak seçerler. En erken Sümer metinlerinde (MÖ 2900-2650) görülen ilk kahraman Ziusudra’dır.
Babil Çağı’nda Gılgameş (MÖ 1800) ve Atrahasis (MÖ 1800) destanlarında hikaye bir kez daha üretilir. Akadça Uta-Napiştim ve Atrahasis kahramanın yeni kimliğidir.
Babil’de yaşamış, Yunan asıllı Berossus adındaki bir rahip, M.Ö. 280 yılında yazdığı Babilistan ve Kalde Tarihi adlı bir kitapta kahramanı Ksisutros adıyla bir kez daha diriltir.
ARKEOLOJİK KAZI by Engin YÜKSEL
Adana Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nca (AKVKBK) alınan 17 10 2012 – 1483 karar – no ge... more Adana Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nca (AKVKBK) alınan 17 10 2012 – 1483 karar – no gereği ve izni ile müze denetiminde gerçekleştirilen, mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait tescilli taşınmaz kültür varlığı Cafer Paşa Camii’nin rekonstrüksiyonu öncesi orijinal temel izlerine bulunmasına yönelik arkeolojik kazının ön sonuçları bu çalışmanın konusunu oluşturur.
ÖZEL MÜZE BAŞVURU PROJESİ by Engin YÜKSEL
Özel girişimin önünün açılması ile gelişme trendine giren Türk Müzeciliği, koruma kavramı ile şek... more Özel girişimin önünün açılması ile gelişme trendine giren Türk Müzeciliği, koruma kavramı ile şekillenen çoğunlukla bölge müzesi niteliğindeki yapısından, uzmanlık alanlarına doğru geçiş yapmakta ve alanlarında bilgi üreterek çekim merkezi olma yolunda yükseliş eğrisi göstermektedir.
ATSO Mutfak Müzesi, Türk Müzeciliğinin yükselme hareketine paralel, yöresel değerlerine uygun seçilmiş uzmanlık alanı ile global ölçekte çekim merkezi olma hedefine doğru planlamalar ortaya koymaktadır. Uzmanlık alanının tüm noktalarını bilimsel ölçekte doldurma ve bir Türk Özel Müzesi olarak ortaya koyacakları ile dünyada saygın bir yer edinme hedefi; Türk Müzeciliğine önemli katkılar sunacak gelişmeleri bünyesinde taşımaktadır.
Özel girişimin önünün açılması ile gelişme trendine giren Türk Müzeciliği, koruma kavramı ile şek... more Özel girişimin önünün açılması ile gelişme trendine giren Türk Müzeciliği, koruma kavramı ile şekillenen çoğunlukla bölge müzesi niteliğindeki yapısından, uzmanlık alanlarına doğru geçiş yapmakta ve alanlarında bilgi üreterek çekim merkezi olma yolunda yükseliş eğrisi göstermektedir.
ATSO Mutfak Müzesi, Türk Müzeciliğinin yükselme hareketine paralel, yöresel değerlerine uygun seçilmiş uzmanlık alanı ile global ölçekte çekim merkezi olma hedefine doğru planlamalar ortaya koymaktadır. Uzmanlık alanının tüm noktalarını bilimsel ölçekte doldurma ve bir Türk Özel Müzesi olarak ortaya koyacakları ile dünyada saygın bir yer edinme hedefi; Türk Müzeciliğine önemli katkılar sunacak gelişmeleri bünyesinde taşımaktadır.
KAİP ARKEOLOJİ RAPORU by Engin YÜKSEL
Gaziantep İl merkezinin yaklaşık 10 km kuzeyinde bulunan Gaziantep İli, Şehit Kamil İlçesi, Dülük... more Gaziantep İl merkezinin yaklaşık 10 km kuzeyinde bulunan Gaziantep İli, Şehit Kamil İlçesi, Dülük Mahallesi’nde Dülük Antik Kenti III. Derece Arkeolojik Sit Alanı’na yönelik; sürdürülebilir bir gelişme kavramı çerçevesinde, içindeki tarihi yapılar ile birlikte bütünsel bir çevre ve kültür emaneti konseptinde koruma, değerlendirme ve gelecek kuşaklara sağlıklı bir şekilde aktarma hedefi ile Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı hazırlanmaktadır.
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı çalışmalarının arkeolojik açıdan daha sağlıklı bir alt yapıya oturtulması ve sürdürülebilmesine yönelik alandaki kültür varlıklarının belirlenmesi ve bir bütün halinde tanımlanması çalışmanın konusunu oluşturur.
Dülük Antik Kenti III. Derece Arkeolojik Sit Alanı’na yönelik Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı kapsamında yürütülen arkeolojik ve topografik veriler ışığında, alanda 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Kanunu kapsamına giren çoğunluğu taşınma / sürüklenme nitelikli seramik, taş ve fosil malzeme görülmüş, herhangi bir yapı kalıntısına dair mimari iz tespit edilememiştir.
III. Derece Arkeolojik Sit Alanı kuzeyindeki Keber Tepe I. Derece Arkeolojik Sit Alanı üzerinde Paleolitik Çağ’dan Tunç Çağı’na uzanan Mağara yerleşimi ve Doliche Antik Kenti, kuzeybatısındaki Dülük Baba Tepesi üzerinde ise Doliche Antik Kenti Kutsal Alanı ve Nekropolü olduğu bilinmektedir.
Doliche Antik Kenti yerleşimi, Kutsal Alan ve Nekropol’ün III. Derece Arkeolojik Sit Alanı’na dek uzandığına yönelik herhangi bir bulguya rastlanmamıştır. Yüzey saptamalarında her iki tepeden de taşınmış olduğu düşünülen arkeolojik taşınır objeler dışında herhangi bir mimari kalıntıya da rastlanmamıştır.
Arkeolojik ve topografik veriler ışığında, Adana - Karataş 532 Ada 1, 2, 3, 5071, 5072, 5073 Pars... more Arkeolojik ve topografik veriler ışığında, Adana - Karataş 532 Ada 1, 2, 3, 5071, 5072, 5073 Parsel III. Derece Arkeolojik Sit Alanı’nın; Mallos – Magarsos - Pyramos kıyısındaki Antiocheia Antik Kenti hinterlandı içinde Roma Dönemi’ne (MS I – III. Yüzyıl) tarihlendirilebilecek tepe üstü / eteğinde tek katmanlı bir çiftlik yerleşimi olduğu anlaşılmaktadır. Alan içinde az yoğunlukta bir kırık seramik dağılımı görülmektedir. Mimari iz tespit edilememiştir.
4756 Parsel Arkeolojik Sit Alanı; Magarsus Antik Kenti hinterlandı içinde küçük çapta bir tuz üre... more 4756 Parsel Arkeolojik Sit Alanı; Magarsus Antik Kenti hinterlandı içinde küçük çapta bir tuz üretim alanıdır. Alan içinde insitu olmayan ve taşıma yoluyla gelmiş yoğun bir seramik dağılımı görülmektedir.
Roma Dönemi’nden Ortaçağ’a kadar kesintisiz bir döneme ait seramikler alanın tarihlendirilmesine olanak sağlamaktadır ancak alan üzerinde bir yerleşimin olmadığı açıktır.
I. Derece Arkeolojik Sit içindeki tuz havuzları tespit edilebilmiş tek taşınmaz nitelikli kültür varlığıdır. III. Derece Arkeolojik Sit içinde gerçekleştirilen sondajlar ile birlikte topografik veriler ve yüzey gözlemleri alanda bir yerleşimin bulunmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
Bu çalışma ile Arkeolojik Sit Alanı sınırları incelenmiş ve herhangi bir değişiklik önerisine gerek görülmemiştir.
ARKEOLOJİ RAPORU by Engin YÜKSEL
ÇEVRE DÜZENİ VE TAŞIMA PROJESİ ARKEOLOJİ RAPORU by Engin YÜKSEL
ARKEOLOJİ MAKALE by Engin YÜKSEL
TÜRK ESKİÇAĞ BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ HABERLER - 15
ARKEOLOJİ VE SANAT / 109 - 110
Uploads
Papers by Engin YÜKSEL
Değerli eşya, sanat eseri ya da her ikisinin de aldığı son terim ile arkeolojik objelerin; “toplanma – koruma – sergilenme” içinde değerlendirilmesi, insanoğlunun barınma ve korunma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamasının ardından tarih içinde; siyasal güç ve başarının kanıtı, sınıf üstünlüğü ve gösterişin bir simgesi olarak ortaya çıkar.
Anlaşılabilir olması açısından son tahlil ile arkeolojik obje; kent içindeki yeri ve kullanım amacı ile bir şey ifade eder. İlahi mesaj ve bu mesajla örtüşen insanlık yararı kavramlarına itiraz olarak gelişen bireysel mülkiyetle şekillenmiş sınıfsal bölünmüşlüğün izleri ve göstergelerinden yoksun müze; bu mesajın anlaşılmasında yetersizden öte gerçeği bulanıklaştıran bir anlam taşır.
İnsanlarını cezalandırmaya karar veren Pagan Tanrılar, Semavi Dinlerdeki Nuh ile örtüştürülen ve ismi her dönem değişen bir insanı kurtarıcı olarak seçerler. En erken Sümer metinlerinde (MÖ 2900-2650) görülen ilk kahraman Ziusudra’dır.
Babil Çağı’nda Gılgameş (MÖ 1800) ve Atrahasis (MÖ 1800) destanlarında hikaye bir kez daha üretilir. Akadça Uta-Napiştim ve Atrahasis kahramanın yeni kimliğidir.
Babil’de yaşamış, Yunan asıllı Berossus adındaki bir rahip, M.Ö. 280 yılında yazdığı Babilistan ve Kalde Tarihi adlı bir kitapta kahramanı Ksisutros adıyla bir kez daha diriltir.
ARKEOLOJİK KAZI by Engin YÜKSEL
ÖZEL MÜZE BAŞVURU PROJESİ by Engin YÜKSEL
ATSO Mutfak Müzesi, Türk Müzeciliğinin yükselme hareketine paralel, yöresel değerlerine uygun seçilmiş uzmanlık alanı ile global ölçekte çekim merkezi olma hedefine doğru planlamalar ortaya koymaktadır. Uzmanlık alanının tüm noktalarını bilimsel ölçekte doldurma ve bir Türk Özel Müzesi olarak ortaya koyacakları ile dünyada saygın bir yer edinme hedefi; Türk Müzeciliğine önemli katkılar sunacak gelişmeleri bünyesinde taşımaktadır.
ATSO Mutfak Müzesi, Türk Müzeciliğinin yükselme hareketine paralel, yöresel değerlerine uygun seçilmiş uzmanlık alanı ile global ölçekte çekim merkezi olma hedefine doğru planlamalar ortaya koymaktadır. Uzmanlık alanının tüm noktalarını bilimsel ölçekte doldurma ve bir Türk Özel Müzesi olarak ortaya koyacakları ile dünyada saygın bir yer edinme hedefi; Türk Müzeciliğine önemli katkılar sunacak gelişmeleri bünyesinde taşımaktadır.
KAİP ARKEOLOJİ RAPORU by Engin YÜKSEL
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı çalışmalarının arkeolojik açıdan daha sağlıklı bir alt yapıya oturtulması ve sürdürülebilmesine yönelik alandaki kültür varlıklarının belirlenmesi ve bir bütün halinde tanımlanması çalışmanın konusunu oluşturur.
Dülük Antik Kenti III. Derece Arkeolojik Sit Alanı’na yönelik Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı kapsamında yürütülen arkeolojik ve topografik veriler ışığında, alanda 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Kanunu kapsamına giren çoğunluğu taşınma / sürüklenme nitelikli seramik, taş ve fosil malzeme görülmüş, herhangi bir yapı kalıntısına dair mimari iz tespit edilememiştir.
III. Derece Arkeolojik Sit Alanı kuzeyindeki Keber Tepe I. Derece Arkeolojik Sit Alanı üzerinde Paleolitik Çağ’dan Tunç Çağı’na uzanan Mağara yerleşimi ve Doliche Antik Kenti, kuzeybatısındaki Dülük Baba Tepesi üzerinde ise Doliche Antik Kenti Kutsal Alanı ve Nekropolü olduğu bilinmektedir.
Doliche Antik Kenti yerleşimi, Kutsal Alan ve Nekropol’ün III. Derece Arkeolojik Sit Alanı’na dek uzandığına yönelik herhangi bir bulguya rastlanmamıştır. Yüzey saptamalarında her iki tepeden de taşınmış olduğu düşünülen arkeolojik taşınır objeler dışında herhangi bir mimari kalıntıya da rastlanmamıştır.
Roma Dönemi’nden Ortaçağ’a kadar kesintisiz bir döneme ait seramikler alanın tarihlendirilmesine olanak sağlamaktadır ancak alan üzerinde bir yerleşimin olmadığı açıktır.
I. Derece Arkeolojik Sit içindeki tuz havuzları tespit edilebilmiş tek taşınmaz nitelikli kültür varlığıdır. III. Derece Arkeolojik Sit içinde gerçekleştirilen sondajlar ile birlikte topografik veriler ve yüzey gözlemleri alanda bir yerleşimin bulunmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
Bu çalışma ile Arkeolojik Sit Alanı sınırları incelenmiş ve herhangi bir değişiklik önerisine gerek görülmemiştir.
ARKEOLOJİ RAPORU by Engin YÜKSEL
ÇEVRE DÜZENİ VE TAŞIMA PROJESİ ARKEOLOJİ RAPORU by Engin YÜKSEL
ARKEOLOJİ MAKALE by Engin YÜKSEL
Değerli eşya, sanat eseri ya da her ikisinin de aldığı son terim ile arkeolojik objelerin; “toplanma – koruma – sergilenme” içinde değerlendirilmesi, insanoğlunun barınma ve korunma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamasının ardından tarih içinde; siyasal güç ve başarının kanıtı, sınıf üstünlüğü ve gösterişin bir simgesi olarak ortaya çıkar.
Anlaşılabilir olması açısından son tahlil ile arkeolojik obje; kent içindeki yeri ve kullanım amacı ile bir şey ifade eder. İlahi mesaj ve bu mesajla örtüşen insanlık yararı kavramlarına itiraz olarak gelişen bireysel mülkiyetle şekillenmiş sınıfsal bölünmüşlüğün izleri ve göstergelerinden yoksun müze; bu mesajın anlaşılmasında yetersizden öte gerçeği bulanıklaştıran bir anlam taşır.
İnsanlarını cezalandırmaya karar veren Pagan Tanrılar, Semavi Dinlerdeki Nuh ile örtüştürülen ve ismi her dönem değişen bir insanı kurtarıcı olarak seçerler. En erken Sümer metinlerinde (MÖ 2900-2650) görülen ilk kahraman Ziusudra’dır.
Babil Çağı’nda Gılgameş (MÖ 1800) ve Atrahasis (MÖ 1800) destanlarında hikaye bir kez daha üretilir. Akadça Uta-Napiştim ve Atrahasis kahramanın yeni kimliğidir.
Babil’de yaşamış, Yunan asıllı Berossus adındaki bir rahip, M.Ö. 280 yılında yazdığı Babilistan ve Kalde Tarihi adlı bir kitapta kahramanı Ksisutros adıyla bir kez daha diriltir.
ATSO Mutfak Müzesi, Türk Müzeciliğinin yükselme hareketine paralel, yöresel değerlerine uygun seçilmiş uzmanlık alanı ile global ölçekte çekim merkezi olma hedefine doğru planlamalar ortaya koymaktadır. Uzmanlık alanının tüm noktalarını bilimsel ölçekte doldurma ve bir Türk Özel Müzesi olarak ortaya koyacakları ile dünyada saygın bir yer edinme hedefi; Türk Müzeciliğine önemli katkılar sunacak gelişmeleri bünyesinde taşımaktadır.
ATSO Mutfak Müzesi, Türk Müzeciliğinin yükselme hareketine paralel, yöresel değerlerine uygun seçilmiş uzmanlık alanı ile global ölçekte çekim merkezi olma hedefine doğru planlamalar ortaya koymaktadır. Uzmanlık alanının tüm noktalarını bilimsel ölçekte doldurma ve bir Türk Özel Müzesi olarak ortaya koyacakları ile dünyada saygın bir yer edinme hedefi; Türk Müzeciliğine önemli katkılar sunacak gelişmeleri bünyesinde taşımaktadır.
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı çalışmalarının arkeolojik açıdan daha sağlıklı bir alt yapıya oturtulması ve sürdürülebilmesine yönelik alandaki kültür varlıklarının belirlenmesi ve bir bütün halinde tanımlanması çalışmanın konusunu oluşturur.
Dülük Antik Kenti III. Derece Arkeolojik Sit Alanı’na yönelik Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı kapsamında yürütülen arkeolojik ve topografik veriler ışığında, alanda 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Kanunu kapsamına giren çoğunluğu taşınma / sürüklenme nitelikli seramik, taş ve fosil malzeme görülmüş, herhangi bir yapı kalıntısına dair mimari iz tespit edilememiştir.
III. Derece Arkeolojik Sit Alanı kuzeyindeki Keber Tepe I. Derece Arkeolojik Sit Alanı üzerinde Paleolitik Çağ’dan Tunç Çağı’na uzanan Mağara yerleşimi ve Doliche Antik Kenti, kuzeybatısındaki Dülük Baba Tepesi üzerinde ise Doliche Antik Kenti Kutsal Alanı ve Nekropolü olduğu bilinmektedir.
Doliche Antik Kenti yerleşimi, Kutsal Alan ve Nekropol’ün III. Derece Arkeolojik Sit Alanı’na dek uzandığına yönelik herhangi bir bulguya rastlanmamıştır. Yüzey saptamalarında her iki tepeden de taşınmış olduğu düşünülen arkeolojik taşınır objeler dışında herhangi bir mimari kalıntıya da rastlanmamıştır.
Roma Dönemi’nden Ortaçağ’a kadar kesintisiz bir döneme ait seramikler alanın tarihlendirilmesine olanak sağlamaktadır ancak alan üzerinde bir yerleşimin olmadığı açıktır.
I. Derece Arkeolojik Sit içindeki tuz havuzları tespit edilebilmiş tek taşınmaz nitelikli kültür varlığıdır. III. Derece Arkeolojik Sit içinde gerçekleştirilen sondajlar ile birlikte topografik veriler ve yüzey gözlemleri alanda bir yerleşimin bulunmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
Bu çalışma ile Arkeolojik Sit Alanı sınırları incelenmiş ve herhangi bir değişiklik önerisine gerek görülmemiştir.
Parselin güneyine harim, son cemaat yeri ve minareden oluşan cami, kuzeybatısına dört mekandan oluşan L planlı yapı kütlesi, güneybatısına son cemaat yeri ve avlu duvarına bitişik tek oda oturmaktadır. Güney ve batı hatta yapı kütleleriyle, kuzey ve kuzeybatıdan briket duvarlarla sınırlanan parselin, merkezi ve kuzey - kuzeybatısı avlu haline getirilmiştir.
Dıştan 15.00 m x 7.40 m içten 13.45 m x 4.45 m ölçülerinde doğu – batı doğrultusunda uzanan enine dikdörtgen planlı harim, içten beşik tonoz, dıştan düz betonarme döşeme ile örtülüdür. Kuzey ve güneyde 150 cm, doğuda 85, batıda 75 cm duvar kalınlığına sahip harimin üst örtüsünü hemen hemen bütünüyle çökmüş durumdadır. Özgün üst örtünün toprak dam olduğu anlaşılmaktadır.
Mihraba paralel tek sahından oluşan harime giriş; son cemaat yeri üzerinden, kuzey duvar ekseninde yer alan, 104 cm x 220 cm ölçülerindeki kapı nişini dıştan geçen 90 cm x 205 cm ölçülerinde basık kemerli kapı boşluğunun iç cephesine yerleştirilmiş 104 cm x 220 cm ölçülerinde tek kanatlı demir doğrama kapı ile sağlanmıştır.
Güney duvar ekseninde yer alan; kavsarası üstten yuvarlak kemerle geçilmiş, 177 cm yüksekliğinde ve 95 cm genişliğindeki U planlı mihrap nişi oldukça derin tutulmuştur.
Doğu ve batı duvarlarda, simetrik yerleştirilmeyen birer pencere ile aydınlatma ve havalandırma sağlanmıştır.
Doğu-batı doğrultusunda uzanan ve harimin kuzeyine yerleştirilen enine dikdörtgen planlı son cemaat yeri içeriden 13.65x3.30 m dışarıdan ise 15.06x3.77 m ebatlarındadır. İki yandan kapalı tutulmuş son cemaat yeri kuzeyde üç sivri kemerli açıklıkla geçilmiştir. Doğu yönündeki kemerin betonarme bina ile bir kısmının kapatıldığı görülmektedir. Son cemaat yerinin batı duvarının güneyinde niş mevcuttur. Kuzeybatı yönünde minare konumlandırılmıştır.
Adana Belediye Oteli’nin kuzey kanadı yıkıldıktan sonra L plan şeması bozulmuştur. Günümüzde; 25.30 m x 35.40 m ölçülerinde kuzey – güney doğrultusunda uzanan dikdörtgen planlı 75. Yıl Sanat Galerisi; bodrum, zemin ve asma kattan oluşur. Bodrum kattan başlayan, betonarme kolonlarla desteklenmiş tuğla beden duvarları ve bağımsız betonarme kolonlar üzerinde yükselen yapıda, büyük bir salon çevresinde, köşelere atılmış kapalı mekanlar ve kuzey ve güney eksenlere yerleştirilmiş eyvanlardan oluşan simetrik zemin kat, doğu ve batı yönlerden betonarme kolonlara oturan, düz betonarme üst örtülü revak / sundurma / portiko / arkadlar ile çevrilidir. Zemin katın güneyinde yer alan eyvan görünümlü bölümden bir merdivenle çıkılan asma kat, güney eksene yaslanmış balkon ve güneybatı / güneydoğu köşelerdeki iki mekandan oluşur.
Bodrum katın özgün plan şemasında tek mekandan oluştuğu anlaşılmaktadır. Bağımsız betonarme kolonların hemen hepsi geç dönemde 15 cm – 30 cm arasında kalınlığa sahip duvarlarla bağlanarak, koridorlarla şekillenen dört bölüm içinde otuz beş mekan oluşturulmuştur. Muhdes duvarlarla bölünen bodrum katta düzenli bir plan şemasından bahsetmek oldukça zordur. Özgün planda iki yönlü atılmış kirişleri taşıyan; farklı ölçülerde kare, dikdörtgen ve L kesitli bağımsız betonarme kolonlar kuzey - güney hattında beş, doğu - batı hattında sekiz sıra oluşturacak ve zemin kattaki taşıyıcı sistemi destekleyecek şekilde dizilmiştir.
25.30 m x 35.40 m ölçüsündeki dikdörtgen bir alana oturan ve içten 14.95 cm x 34.90 ölçülerindeki kuzey – güney doğrultusundan uzanan dikdörtgen planlı zemin katta; doğu revak / sundurma / portiko / arkad 3.20 m x 31.65 cm, batı revak / sundurma / portiko / arkad 6.15 cm x 35.40 cm ölçülerindedir. Zemin katta kuzey ve güneyde yer alan eyvanlar ve eyvanlar arasında boydan boya uzanan büyük salon, plan şemasının merkezinde yer alır ve diğer tüm mekanları birbirine bağlayan unsurdur. Köşelere yakın yerleştirilmiş dört büyük sütunla taşınan tekne tavan büyük salonun önemini vurgular. Büyük Salondan uzun yan cephelerdeki revak / sundurma / portiko / arkadlara hem yazlık hem de kışlık olarak açılması için iki farklı kapı sistemi tasarlanmıştır. Dört köşede uzun yan duvarlar üzerine açılan çift kanatlı ahşap kapılar kışlık kullanım, dörder kolon arasında boydan boya uzanan ahşap strüktürlü girişler yazlık kullanım içindir. Kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerde sahne eyvanının iki yanında yer alan mekanlar birer, güneybatı ve güneydoğu köşelerde yer alan birbirine bitişik iki mekan ikişer kapı ile dışa açılır. Tüm kapıların üstünde asma kat seviyesinde birer pencereye yer verilmiştir. Asma kata büyük boyutları ile dikkati çeken birer de pencere içe açılır.
Yapıda revak / sundurma / portiko / arkadlarlar kurşun kaplama betonarme düz, kapalı bölüm iki eğimli kurşun kaplama çatı ile örtülüdür.
Bütün bu değerlendirmeler açısından 75. Yıl Sanat Galerisini, mimari özellikleri açısından II. Ulusal Mimarlık Dönemi içinde tanımlayabilmek mümkündür. Neo-klasik etkili cephe düzenlemesi ve simetri yapıya hakimdir.
XIII. Yüzyıl ortalarında önce iki mezar ve hemen ardından inşa edilen alçak taş duvarlar çevrili mezar yapısı, Osmanlı Dönemi’nde yan duvarlar yükseltilerek ahşap çatı ile örtülmüştür.
Nureddin Sofi Türbesi; orta eksenden; içten 5.20 m x 3.95 m, dıştan 6.45 m x 5.20 m ölçülerinde doğu – batı doğrultusunda uzanan enine dikdörtgene oldukça yakın planla sahiptir. 65 cm kalınlığındaki moloz + kaba yonu kesme taş örgü duvarlar, yüksek tutulmuş iki eğimli ahşap strüktürlü ve ahşap kaplama çatı ile kapatılmıştır. Batı duvar ekseninde 65 cm x 90 cm ölçülerin düz lentolu, içe açılır serenli tek kanatlı kapı ile türbeye ulaşılır.
Kapı ekseninde, doğu duvarda iç zeminden 1.70 m yükseğe yerleştirilmiş, dışta 20 cm x 40 cm, içte 50 cm x 50 cm ölçülerinde mazgal pencere mazgal pencere aydınlatma ve havalandırmayı sağlayan tek unsurdur. Kuzey ve güney yöndeki, üstten ahşap hatıllarla geçilmiş moloz taş örgü alçak duvarlar sağır tutulmuştur. Doğu – batı doğrultusunda uzanan eşit aralıklarla yerleştirilmiş, kuzeydeki 3.30 m x 1.15 m, güneydeki 3.05 m x 1.05 m ölçülerinde iki mezar doğu duvara yaslandırılmıştır. Zemin herhangi bir malzeme ile kaplanmamış; doğal doku olan toprak, tesviye gerçekleştirilmeden bırakılmıştır. Nuri Sofi Türbesi iki eğimli ahşap çatısının strüktürü; doğu – batı hattında uzanan ve doğrudan duvarlara oturan mahya aşığı ile birlikte kuzeyde iki, güneyde üç ara ve birer damlalık aşığından oluşur. Mahya aşığına paralel uzanan ara aşıklar duvarlarla birlikte bırakma kirişine basan, profilli yastıklara sahip iki diyagonal dikme ile taşınmaktadır. Alttan tavan kaplaması uygulanmamıştır.
Nureddin Sofi Türbesinin batısında bulunan Namazgah; dıştan dışa 19.15 m x 9.75 m, içten içe 17.50 m x 8.00 m ölçülerinde, doğu – batı doğrultusunda uzanan enine dikdörtgen planlıdır.Batı duvar üzerinde kuzeybatı köşede yer alan giriş ile ulaşılan namazgahta, güney duvarda hafif doğuda mihrap ve hemen batısında minber yer alır. Yapının kullanmamaya başlandığı geç dönemde güneybatı bölüme bir mezar eklenmiştir. Yığma teknikle inşa edilmiş, 75 cm – 85 cm kalınlığındaki moloz taş örgü alçak duvarlar; oldukça tahrip olmuş durumdadır. Yalnızca kuzey duvar içinde günümüze ulaşabilmiş ahşap hatıl; duvar örgüsünün, ahşap hatıllı moloz taş olduğunu göstermektedir. Duvarlardaki yıkılmalar ve zemindeki eğim özgün yüksekliğin anlaşılmasını zorlaştırmaktadır. İç zeminden itibaren; kuzey duvarda 80 cm - 115 cm, batı duvarda 0 cm – 75 cm, güney duvarda 20 cm – 90 cm, doğu duvarda 40 cm – 90 cm yükseklik görülür.
Türbenin yer aldığı yükseltinin güney, doğu ve batı yamaçların mezarlık alanı olarak kullanılmıştır.
Eğimin başladığı güney bölümde Cumhuriyet dönemi mezarları, türbenin yakın çevresinde Osmanlı mezarları yoğunlaşmıştır.
İçten içe 28.40 m x 13.53 m ölçülerindeki iki katlı yapı; merkezde giriş holü / sofa ve üç yandaki kanatlarda birer mekandan oluşan ters T planlıdır. plasterlerle desteklenmiş duvarlar zemin katta 55 cm, üst katta 42 cm kalınlığındadır.
Güneybatı cephe ekseninde, iki yandan dışa taşkın plasterlerle sınırlanmış portalin açıldığı Bursa kemerli giriş eyvanı üzerinden dört kanatlı bir ahşap kapı geçirerek ulaşılan giriş holü ve merdiven; planın merkezinde yatay ve dikey sirkülasyonu sağlar. Giriş holü ile birlikte giriş holüne kapılarla bağlanmış kuzeybatı – güneydoğu ekseninde uzanan iki yan kanat ve giriş hölüne dik uzanan kanat, zemin katta T plan şemasını şekillendirir. Üst katta zemin kat plan şeması büyük çoğunlukla izlenmiştir. Giriş holü kuzey köşede, kuzeybatı ve kuzeydoğu duvarlara yaslanmış L planlı merdiven, uzatılmış bir sahanlığa açılarak üst kata ulaşımı sağlar. Yan ve dik kanatlar üst katta aynen tekrar edilmiş, zemin katın giriş merkezi bölüm ahşap strüktürlü bir duvarla, merdiven boşluğu ve sofa olarak ikiye ayrılmıştır. Yan kanatlara, sofa; dik kanata ise merdiven boşluğundaki genişletilmiş sahanlık üzerinden ulaşılır. Köşelerde, dikey eksendeki portalde ve yan kanat duvarlarında bulunan duvar payeleri aralarına; zemin ve birinci katta yan ve dik kanatlarda onar pencere yerleştirilmiştir. Birinci katta sofa zemin kattan farklı olarak iki pencere ile cephe verir. Plan şemasının ana unsurunu merkezi konumu ile zemin katta giriş holü ve birinci katta sofa mekanları oluşturur. Yapıdaki tüm mekanların kesiştiği birbirlerine merdiven ile bağlanmış bu iki mekan doğrudan ana cephe ile de ilişkilidir.
Yapının ana inşa malzemesi tuğladır. Zemin ve birinci katta 6 cm x 25 cm ölçüsündeki payelerle desteklenmiş tuğla malzemeden yığma duvarlar uygulanmıştır. Zeminler karo mozaik, tavanlar zemin katta volta döşeme, üst katlarda yan kanatlar ve sofada çıtalı ahşap kaplama, dik kanatta bağdadidir.
Oldukça yalın üslupta ele alınmış Muhacir Misafirhanesinde bezeme unsurları geometrik ve bitkisel motifler şeklinde kendini gösterir. Bitkisel ve figüratif bezeme ile yazı ise yapıda uygulanmamıştır. Taş, karo mozaik ve ahşap üzerinde yoğun bir şekilde görülen geometrik süsleme; saçak, cephe, kapı ve pencere kasaları, pencere parapetleri ve kilit taşları ile Z-01 mekanı karo mozaik zemin döşemesinde yoğunlaşır. Yapıda bitkisel süsleme; ters lale motifinin işlendiği güneybatı cephede 1-P31 ve 1-P32 pencereleri arasındaki taş sütuncenin başlığında ve kapalı lale motifine yer verilmiş Z-01 mekanı karo mozaik zemini bordüründe zincir içinde uygulanmıştır.
Bütün bu değerlendirmeler açısından Haydarpaşa Muhacir Misafirhanesi’ni I. Ulusal Mimarlık Dönemi içinde plan tipine açısından az rastlanır olarak tanımlayabilmek mümkündür.
Yapının inşa tarihini gösteren herhangi bir kitabe ya da tarihsel belgeye rastlanmamıştır. Yalın üslupta ele alınmış bir mahalle mescidi olan yapıda herhangi bir tezyinata yer verilmemiş olması tarihlendirmeyi zorlaştırmaktadır ancak Aksaray Horoz Baba Camii ile olan plan, cephe düzeni, malzeme – teknik benzerlikleri açısından 20. Yüzyıl ilk çeyreğine tarihlendirmek mümkün görünmektedir
Günümüzde; kuzeyde harim, harime batıdan ekli muhdes hela ve güneyde avludan oluşan Zinciriye Camii, özgün mimari özelliklerinin bir bölümünü koruyarak günümüze ulaşabilmiştir.
Harim; düzgün olmayan bir geometrik plan yapısına sahiptir. Kuzeybatı köşesi içe çekilmiş kareyi andıran; eksenlerden içten içe 5.65 m x 6.75 m, dıştan dışa 6.90 m x 8.20 m ölçüsündeki harim doğu – batı doğrultusunda atılmış ahşap ana kirişi taşıyan dikdörtgene yakın kesitli serbest bir ahşap direkle yaklaşık iki eşit sahna bölünmüştür.
Harime giriş, doğu duvar üzerinde kuzeydoğu köşeye yakın yerleştirilmiş kapı ile gerçekleşir. Doğu duvarda bir ve güney duvarda iki adet düz lentolu ve içe doğru genişleyen pencere aydınlatma ve havalandırmayı sağlamaktadır. Mimari izler kuzey ve batı duvarlarda da pencere olduğunu göstermektedir. Güney duvar ekseninde yer alan yarım daire planlı mihrap nişi, üstten sivri kemer ve kavsara ile geçilmiştir. Güneybatı köşeye yerleştirilmiş minber, özgün değildir. Toprak dam olması muhtemel üst örtü Marsilya tipi kiremit kaplı ahşap kırma çatı ile yenilenmiştir.
Harim; kuzey – güney doğrultusunda atılmış iki ahşap kirişi taşıyan üçer ahşap direk ile mihraba dik uzanan üç sahna bölünmüştür. Kuzey cephe ekseninde yer alan; üstten basık kemerli bir alınlıkla geçilmiş 170 cm x 315 cm ölçüsündeki kapı harime ulaşımı sağlar. Güney duvar ekseninde mihrap, güneybatı köşede ahşap minber, güneydoğu köşede ahşap vaaz kürsüsü yer alır. Kuzey duvarda boydan boya uzanan ahşap mahfil dönme ekidir. Kuzey ve güney duvarlarda ikişer, doğu duvarda dört, batı duvarda üç pencere aydınlatma ve havalandırmayı sağlamaktadır.
Günümüze ulaşamayan köşk tipi minarenin profilli payandalarla taşınan kaidesi, doğu cephe üzerinde kuzeydoğu köşede yükselmektedir.
Harim; içten ahşap düz tavan, dıştan toprak dam üst örtü ile örtülüdür. Yapıya sonradan ahşap çatı eklenmiştir.
Eser, özgün mimari özelliklerinin bir bölümünü koruyarak günümüze ulaşabilmiştir.
Yapı, Türk Mimari evrimi içinde, Anadolu Selçuklu Çağın’da XIII. Yüzyıl boyunca özellikle anıtsal örnekleri ile dikkati çeken, Anadolu Türk Beylikler Dönemi’nde XIV. yy – XV. yy’da mahalli ve köy ölçeğinde klasik formuna ulaşan; Osmanlı Çağı’ndan Erken Cumhuriyet Dönemi’ne 1950 – 60’lı yıllara dek tüm Anadolu’da sevilerek tekrar edilen ahşap direkli camii geleneğinin içinde değerlendirilmiştir.
Kuzey – güney doğrultulu boyuna dikdörtgen plan şemasına sahip harim ve harime kuzeydoğu köşeden ekli minareden oluşan Salih Ağa Camii; mimari özelliklerinin büyük bir bölümünü koruyarak günümüze ulaşabilmiştir. Mihrap üzerindeki yazı levhası üzerinde yer alan tarihe göre 1902 yılında inşa edilmiştir.
Dıştan 14.10 m x 10.87 m, içten 12.50 m x 9.35 ölçülerine sahip boyuna dikdörtgen planlı harimde duvarlar ortalama 80 cm kalınlığındadır. Cephelerden dışa taşırılmış; güneydoğu ve güneybatı köşelerde birer, doğu ve batı duvarlarda ikişer adet pilaster görünümlü yarım duvar payesi, taşıyıcı sistemi desteklemekte ve cepheye hareketlilik kazandırmaktadır. Doğu duvar üzerinde kuzeydoğu köşede yer alan anıtsal kapı yapıya girişi sağlar. Harim; güney duvara 9.40 m, kuzey duvara 2.80 m; birbirlerine 3.15 m, doğu ve batı duvarlara 2.75 m uzaklığa yerleştirilen iki bağımsız sütuna oturan üç gözlü kemer ile ikiye bölünmüş, güneydeki bölüm içten tromplarla geçilen kubbe, dıştan piramidal sekizgen külah; kuzeydeki bölüm içten beşik tonoz, dıştan tek eğimli çatı ile örtülmüştür. Kubbe içten 12.75 m, tonoz 6.35 m yüksekliğindedir. Dört faklı kotta yerleştirilen toplam on altı pencere harimin aydınlatma ve havalandırmasını sağlar. Birinci seviyede, güney ve doğu duvarlarda ikişer, batı duvarda bir pencere ve dördüncü seviyede kasnakta yer alan sekiz pencere harimin kubbeli bölümüne; ikinci seviyedeki doğu ve kuzey cephelerde iki ve üçüncü seviyede batı cephede bir pencere tonoz örtülü bölüme açılmaktadır. Güney duvar eksenine mihrap, güneybatı köşeye minber, güneydoğu köşeye kürsü mihrap yerleştirilmiştir. Tonoz örtülü kuzey bölümde; kuzey duvar üstünde kuzeybatı köşede yer alan, duvar içine yerleştirilmiş L planlı bir merdiven ile ulaşılan; güneyde sütunlara, diğer yönlerde duvarlara oturtulmuş, harim zemininden 3.22 m yüksekliğindeki mahfil yer alır.
Güneybatı cephe üzerinde batı köşede sokağa açılan basık kemerli kapı ile ana yapı zemin katta yer alan dar bir koridor - aralık - üzerinden girilen avlunun güneybatısında iki katlı ana yapı ve kuzeydoğusunda oda + mutfak + tuvaletten oluşan tek katlı müştemilat bloğu plan şemasını belirler. Ana yapıda zemin katta giriş holü - aralık - ve bir oda, merdivenle çıkılan üst katta batı köşede balkon ve balkona açılan güney ve doğuda birer oda bulunur. Zemin katta avlu, üst katta ise balkon yatay sirkülasyonu sağlayan ana unsurdur. Geleneksel mimariye uygun olarak üç yönden sağır tutulmuş yapıda, sokak cephesinde ikinci katta pencerelere yer verilmiştir.
Yapının inşa tarihini veren herhangi bir kitabe ya da vb yazılı belge bulunmamaktadır. Geleneksel Avlulu Antakya Evi mimari özelliklerine sahip yapıyı; plan, cephe, malzeme-teknik ve süsleme özellikleri ışığında XIX. Yüzyıl ikinci yarısına tarihlendirmek mümkündür.
Alvan Naurası, Asi nehri üzerinde Suriye ve Türkiye topraklarında sayıları yüzleri bulan nauraların bir örneği; Hatay Bölgesinde önemli ve değerli bir temsilcisidir.
Batı uçta ayaklı kule; ortada, iki duvar payesi arasında üç bağımsız ayağa oturan kemerli bölüm ve doğuda masif duvarlardan oluşan yapı kalıntısı yaklaşık 60.00 m uzunluğundadır.
Suyun çarklar vasıtası ile nehirden alındığı; 1.42 m kalınlık, 6.50 m genişlik ve 6.50 cm yüksekliğe sahip başlangıç bölümü; çarkların döndüğü iki kemer gözü ve bir dikdörtgen pencereden oluşur. Başlangıç bölümü ile doğuda yer alan 1.35 m kalınlığında ve 31.50 m uzunluğundaki moloz taş örgü duvar arasında; dışta iki taş duvar payesi, içte üç bağımsız taş ayağa oturan basık kemerler ile birbirine bağlanmış su köprüsü bulunur. En üstteki suyolu tüm bölümleri kat eder.
Mimari izler, tarihsel veriler ve benzer örneklerden yola çıkarak Alvan Naurası’na ait kalıntıların ilk olarak Geç Antik Çağ - Erken Ortaçağ’da inşa edildiği ve çeşitli onarımlarla günümüze ulaştığını söyleyebilmek mümkündür. Özellikle su kemeri bölümünün yapının en erken evresini oluşturduğu anlaşılmaktadır. Başlangıç bölümü, iki kemer arasında izlenen iki ayrı döneme işaret etmektedir ki bu durum yapının geçirdiği yıkımlarla ilgili olmalıdır. Yapıdaki malzeme farklılığı gösteren mimari değişimi üslup benzerliği göstermesi ile Memluklu Çağı’nda kullanımda olduğunu söyleyebilmek kuvvetle olasıdır.
Feke - Süphandere’deki yapının üzerinde inşa tarihi, banisi, ustası vb hakkında bilgi veren bir kitabe bulunmamaktadır. Yerel hikayeler eşkiyalar tarafından başı kesilen Süphan Dede isimli bir kervancıdan bahseder ve mezarının bu yapı olduğunu söyler. Yerel halktan alınan başka bilgilere göre ise öldürülen ve kafası kesilen kişi Müslüman, katilleri ise Gayri Müslim'dir.
Söylencelerin biçiminde izlenebilen martyr motifi dikkat çekicidir ya da bir başka deyişle söylence deforme edilmiş bir martyr mitosunu anımsatmaktadır.
Merkezi bir plan çevresinde, eşit ölçülerde üç eksedrayla genişleyen düzende bir plana sahip yapılar “trikonkhos” ya da “üç yapraklı yonca” planlı olarak ifade edilir . Üç konkhosun – yaprağın – yer aldığı plan tipi cella trichora, cella trichorum (triclinium) ve üç konkhoslu olarak da adlandırılmaktadır.
Doğu batı doğrultusunda uzanan tek nefli trikonkhos planlı yapı dıştan 15.00 m x 12.75 m içten 13.65 m x 10.94 m ölçülerindedir.
Yapı büyük ölçüde tahrip olmuş durumdadır. Kuzey Konkhos dışında; üst örtü bütünüyle yıkılmış, beden duvarları üst örtü seviyesine dek kısmen sağlam durumda günümüze ulaşabilmiştir.
Dışta, arazinin eğimini takip eden ve beden duvarlarını kuşatan, içte ise kemer ayağına dek toprak dolgu altındaki yapıda; zemin seviyesinin 150 cm – 200 cm aşağıda olduğu düşünülmektedir.
Yapının doğusunda üç yarım daire planlı trikonkos, batısında ise doğu – batı doğrultusunda uzanan dikdörtgene yakın planlı nef, plan şemasını şekillendirir.
Yarım daire kubbe üst örtüsü günümüze ulaşmış kuzey konkhos, diğer ikisinden farklı olarak oldukça sağlamdır. İçten 3.20 m, 4.10 dıştan çapında konkhosa, güney cephesini büyük ölçüde kaplayan sivri kemerle geçilir. Konkhosun, merkezi bölüme bir sivri kemerle açıldığı güney hattın batısında 100 cm uzunluğunda ve 90 cm kalınlığında bir duvar yer alır.
Kuzey konkhosa girişte, güney hat ve doğu duvara yaslandırılmış 13 cm kalınlığında ve 20 cm – 30 cm yüksekliğinde betonarme bir duvarla çevrelenmiş, doğu – batı doğrultusunda uzanan 200 cm x 115 cm ölçülerinde dikdörtgen planlı doğrudan gömü mezar yer alır. Mezarda baş ve ayakta şahidelere yer verilmemiş ya da olası şahideler günümüze ulaşmamıştır.
Yapının işlevi tam olarak tespit edilememiştir. Yapı içinde bulunan müslüman mezarları, tarihsel sürecinin bir parçası ve belki de işlev olarak devamlılığıdır. İlk inşa döneminde bir martyrion ya da kilise olma ihtimali bulunmaktadır. Benzer çağdaş örnekleri içinde kilise yapıları çoğunluktadır ancak yapının bir yerleşim içinde bulunmaması martyrion olma ihtimalini de dikkatimize sunmaktadır.
Süphandere’deki trikonkhos planlı yapı, Ortaçağ mimarisinin belirgin bir örneği ve Kilikya Bölgesindeki önemli ve değerli bir temsilcisidir. Adana sınırları içinde benzer plana sahip bir başka yapı bulunmamaktadır. En yakın örnekler Mersin - Mut ve Antalya – Gazipaşa ve Kayseri - Ortaköy’dedir.
İçten 14.80 m x 15.20 m ölçülerinde kareye yakın planlı harim, harime batıdan ekli 4.00 m x 15.20 m ölçülerinde dikdörtgen planlı son cemaat yeri, son cemaat yeri kuzeybatı köşeye ekli ve dışa taşkın 2.90 m x 3.20 m ölçülerinde minareden oluşan; üst örtüsünün tamamı yok olmuş dıştan 16.80 m x 21.20 m ölçülerinde dikdörtgen planlı Mut Kızıl Minare Camii, 75 cm – 80 cm duvar kalınlığına sahiptir. Harim; dışta, 75 cm x 45 cm ölçülerinde dikdörtgen kesitli duvar payeleri; ortada, 75 cm x 105 cm ölçülerinde dikdörtgen kesitli ikişer ayağa oturan; eşit ölçüde üçer göze sahip üç kemer sırası ile enine dört eşit sahına ayrılmıştır. Son cemaat yerinden harime giriş, batı duvar üzerinde kuzeybatı köşede yer alan basık kemerli kapı ile sağlanır. Batı duvarda iki, güney duvarda iki alt ve iki üst, doğu duvarda bir tepe, kuzey duvarda iki mazgal pencere yer alır. Güney duvar ekseninde birbirine yakın mesafede yerleştirilmiş taş mihrap ve minber bulunur.
Yapının inşa tarihini Semihi Vural 1855; Reyhan Ay ve Cenk İsmail Murat Susmuş 20 Mart 1864; Olcay Yerlikaya , Songül Ulutaş - Emre Evren Yurtseven ve M. Vefa Toroslu 1865; Şinasi Develi ve Tülin Selvi Ünlü – Tolga Ünlü 1880 olarak önermektedir ve Fransızlar tarafından yaptırıldığını eklemektedirler.
Kareye yakın zemine oturtulmuş, kuzeybatı – güneydoğu doğrultusunda uzanan lojman ve güneyine ekli fener kulesinden oluşan yapı; 14.00 m x 13.85 m boyutlarındadır. Mimari izler özgün lojmanın 11.60 m x 10.20 m ölçülerinde, iki kanatta ikişer odanın açıldığı orta sofalı plan şemasında olduğunu; kuzey eksendeki kapının ve güney eksendeki fener kulesinin iki yanında yer alan birerden toplam dört pencere ve güney eksende dışta 340 cm genişliğinde sekizgen, içte 160 cm çapında daire planlı, 2/3 oranında dışa taşırılmış fener kulesinin yer aldığını göstermektedir. Yapının güney ve güneydoğusuna sonradan Z-08, Z-09 ve Z-10 mekanları eklenmiştir. Dıştaki taş duvarlar 80 cm – 85 cm, içteki özgün tuğla duvarlar 45 cm ve muhdes tuğla duvarlar ise 15 cm – 25 cm kalınlığındadır. Güney eksenden sofaya açılan yüksek sivri kemerli niş içindeki dikdörtgen özgün kapı girişi yapıya ulaşımı sağlar.
Oturma katlarında yapıyı kuzey yönden boydan boya geçen bir koridor ya da yan sofa, dikey sirkülasyonu sağlayan merdivenlerin açıldığı eyvan ile birlikte mekanları birbirine bağlayan ana bölümdür. Yapının plan tipinin teşekkülünde parsel ölçüsü ve yan parsellerdeki yapılaşmanın getirdiği zorunlulukların belirleyici olduğu anlaşılmaktadır. Üç yandan kapalı olan parselde iç ya da orta sofalı bir konut oluşturmak ancak sofanın iki yanına birer adet oda yerleştirmek ile mümkündür ki genel plan anlayışı da bu biçemde şekillenir. Yapının batı bölümünde oluşturulan iki oda, en uçtaki odaya ulaşımın çözümlenmesi açısından yan sofa ya da koridoru zorunlu kılmış; ortaya klasik tipoloji dışında bir plan şeması çıkarmıştır.
Yapının ana inşa malzemesi ahşap ve tuğladır. Zemin katta yığma tuğla, üst katlarda ise ahşap çatkılı tuğla dolgu duvarlar uygulanmıştır.
Oldukça yalın ele alınmış yapıda çıkma payandalarında pendantlar, saçak silmesinde yazılar, cephelerde kat silmeleri ve pencere çerçevelerinden oluşan geometrik süsleme unsurları görülür.
19. Yüzyıl Sonu – 20. Yüzyıl Başına tarihlendirilebilecek yapı; orta sofalı plan şemasında, zemin + ara kat + oturma katından oluşur.
Yapının ana inşa malzemesi tuğladır. Zemin katta yığma tuğla, üst katta ise güney cephede bağdadi diğer cephelerde ve içte ahşap çatkılı tuğla dolgu ve duvarlar uygulanmıştır.
Oldukça yalın üslupta ele alınmış yapıda; üst kat kapılarındaki baklava motifleri ve kuzey cephe saçağında, iki çıkma arasında merkezi konumda yer alan çıtalarla iç içe geçmiş kareler şeklinde tasarlanmış bezeme dışında süsleme unsuruna yer verilmemiştir.
Yapının inşa ve onarım tarihini veren kitabe ve vakfiyesi yoktur; yapan ve yaptıran da bilinmemektedir. 19. Yüzyıl Sonu – 20. Yüzyıl Başına tarihlendirilebilecek; orta sofalı plan şemasına sahip yapı, zemin + muhdes ara kat + oturma katından ibarettir.
Yığma teknikte tuğla malzeme ile inşa edilen yapıda; duvarlara, kapı ve pencere seviyesinde ahşap hatıllar yerleştirilmiştir.
Yapı üzerinde gerçekleştirilen müdahaleler ile özgün plan şeması bozulmuştur. İlk inşa döneminde; zemin katta kuzey – güney doğrultusunda uzanan orta sofa ve iki yanında doğu kanatta iki, batı kanatta ortada merdiven boşluğu ve iki yanında birer mekandan oluşan plan şemasına sahip olduğu anlaşılmaktadır. Orta sofaya kuzey ve güney duvarlarda yer alan iki kapı dışarıdan ulaşımı sağlar. İki plastere basan yuvarlak kemerle dönülmüş kuzey kapı ana giriştir. Ara kat bütünüyle muhdestir. Çıkmalarla genişletilmiş üst kat; zemin kat planını takip eder. Zemin ve üst kat sofalarının batı kanadında eksende yer alan eyvan görünümlü merdiven boşluğuna yerleştirilmiş ahşap merdivenle dikey sirkülasyon sağlanmıştır. Üst örtü alçak tuğla parapetlerle dönülmüş toprak damdır. Marsilya tipi kiremit kaplı ahşap strüktürlü saçak batı yön hariç korniş seviyesinde yapıyı döner.
Cephe öğeleri ritmik ve düzenli yerleştirilmiştir. Pencere ölçüleri ve doluluk – boşluk oranı Geleneksel Adana Evlerini yansıtır.
Oldukça yalın ele alınmış yapıda, doğu cephedeki kalem işi “Maşallah” yazısı ve kuzey cephe eksenindeki ana girişi kuşatan plaster ve kemerdeki silmeler dışında süsleme öğesi bulunmaz.
Yapının kuzeyindeki parselde yer alan ikinci yapı ise zemin kat kuzey cephesi dışında bütünüyle yok olmuştur.
Yapının ana inşa malzemesi ahşap ve tuğladır. Zemin katta ahşap hatıllarla desteklenmiş yığma tuğla, üst katlarda ise ahşap çatkılı tuğla dolgu duvarlar uygulanmıştır.
Oldukça yalın ele alınmış yapıda birinci kat tavan göbeği, eyvanlara açılan kemerlerdeki bitkisel ve cephelerde kat silmelerindeki geometrik süsleme unsurları geleneksel etkiler taşır.