ÖZEL MÜZE BAŞVURU PROJESİ by Ayşegül Yüksel
Özel girişimin önünün açılması ile gelişme trendine giren Türk Müzeciliği, koruma kavramı ile şek... more Özel girişimin önünün açılması ile gelişme trendine giren Türk Müzeciliği, koruma kavramı ile şekillenen çoğunlukla bölge müzesi niteliğindeki yapısından, uzmanlık alanlarına doğru geçiş yapmakta ve alanlarında bilgi üreterek çekim merkezi olma yolunda yükseliş eğrisi göstermektedir.
ATSO Mutfak Müzesi, Türk Müzeciliğinin yükselme hareketine paralel, yöresel değerlerine uygun seçilmiş uzmanlık alanı ile global ölçekte çekim merkezi olma hedefine doğru planlamalar ortaya koymaktadır. Uzmanlık alanının tüm noktalarını bilimsel ölçekte doldurma ve bir Türk Özel Müzesi olarak ortaya koyacakları ile dünyada saygın bir yer edinme hedefi; Türk Müzeciliğine önemli katkılar sunacak gelişmeleri bünyesinde taşımaktadır.
Özel girişimin önünün açılması ile gelişme trendine giren Türk Müzeciliği, koruma kavramı ile şek... more Özel girişimin önünün açılması ile gelişme trendine giren Türk Müzeciliği, koruma kavramı ile şekillenen çoğunlukla bölge müzesi niteliğindeki yapısından, uzmanlık alanlarına doğru geçiş yapmakta ve alanlarında bilgi üreterek çekim merkezi olma yolunda yükseliş eğrisi göstermektedir.
ATSO Mutfak Müzesi, Türk Müzeciliğinin yükselme hareketine paralel, yöresel değerlerine uygun seçilmiş uzmanlık alanı ile global ölçekte çekim merkezi olma hedefine doğru planlamalar ortaya koymaktadır. Uzmanlık alanının tüm noktalarını bilimsel ölçekte doldurma ve bir Türk Özel Müzesi olarak ortaya koyacakları ile dünyada saygın bir yer edinme hedefi; Türk Müzeciliğine önemli katkılar sunacak gelişmeleri bünyesinde taşımaktadır.
ARKEOLOJİK KAZI by Ayşegül Yüksel
Adana Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nca (AKVKBK) alınan 17 10 2012 – 1483 karar – no ge... more Adana Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nca (AKVKBK) alınan 17 10 2012 – 1483 karar – no gereği ve izni ile müze denetiminde gerçekleştirilen, mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait tescilli taşınmaz kültür varlığı Cafer Paşa Camii’nin rekonstrüksiyonu öncesi orijinal temel izlerine bulunmasına yönelik arkeolojik kazının ön sonuçları bu çalışmanın konusunu oluşturur.
ARKEOLOJİ RAPORU by Ayşegül Yüksel
KAİP ARKEOLOJİ RAPORU by Ayşegül Yüksel
Arkeolojik ve topografik veriler ışığında, Adana - Karataş 532 Ada 1, 2, 3, 5071, 5072, 5073 Pars... more Arkeolojik ve topografik veriler ışığında, Adana - Karataş 532 Ada 1, 2, 3, 5071, 5072, 5073 Parsel III. Derece Arkeolojik Sit Alanı’nın; Mallos – Magarsos - Pyramos kıyısındaki Antiocheia Antik Kenti hinterlandı içinde Roma Dönemi’ne (MS I – III. Yüzyıl) tarihlendirilebilecek tepe üstü / eteğinde tek katmanlı bir çiftlik yerleşimi olduğu anlaşılmaktadır. Alan içinde az yoğunlukta bir kırık seramik dağılımı görülmektedir. Mimari iz tespit edilememiştir.
4756 Parsel Arkeolojik Sit Alanı; Magarsus Antik Kenti hinterlandı içinde küçük çapta bir tuz üre... more 4756 Parsel Arkeolojik Sit Alanı; Magarsus Antik Kenti hinterlandı içinde küçük çapta bir tuz üretim alanıdır. Alan içinde insitu olmayan ve taşıma yoluyla gelmiş yoğun bir seramik dağılımı görülmektedir.
Roma Dönemi’nden Ortaçağ’a kadar kesintisiz bir döneme ait seramikler alanın tarihlendirilmesine olanak sağlamaktadır ancak alan üzerinde bir yerleşimin olmadığı açıktır.
I. Derece Arkeolojik Sit içindeki tuz havuzları tespit edilebilmiş tek taşınmaz nitelikli kültür varlığıdır. III. Derece Arkeolojik Sit içinde gerçekleştirilen sondajlar ile birlikte topografik veriler ve yüzey gözlemleri alanda bir yerleşimin bulunmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
Bu çalışma ile Arkeolojik Sit Alanı sınırları incelenmiş ve herhangi bir değişiklik önerisine gerek görülmemiştir.
Papers by Ayşegül Yüksel
Güney Mimarlık / 27 - 28, 2018
İnsanoğlunun uzun tarihine ait obje ya da yasal tanımıyla kültür varlığının; müze ve arkeoloji bi... more İnsanoğlunun uzun tarihine ait obje ya da yasal tanımıyla kültür varlığının; müze ve arkeoloji bilimi ile olan ilişkisinin sağlam bir ekonomipolitik değerlendirmeye tabi tutulduğunu söylemek zordur.
Değerli eşya, sanat eseri ya da her ikisinin de aldığı son terim ile arkeolojik objelerin; “toplanma – koruma – sergilenme” içinde değerlendirilmesi, insanoğlunun barınma ve korunma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamasının ardından tarih içinde; siyasal güç ve başarının kanıtı, sınıf üstünlüğü ve gösterişin bir simgesi olarak ortaya çıkar.
Anlaşılabilir olması açısından son tahlil ile arkeolojik obje; kent içindeki yeri ve kullanım amacı ile bir şey ifade eder. İlahi mesaj ve bu mesajla örtüşen insanlık yararı kavramlarına itiraz olarak gelişen bireysel mülkiyetle şekillenmiş sınıfsal bölünmüşlüğün izleri ve göstergelerinden yoksun müze; bu mesajın anlaşılmasında yetersizden öte gerçeği bulanıklaştıran bir anlam taşır.
UYANIŞ DERGİSİ - 1, s. 9-11, 2017
Egemen sınıfın her çöküşten sonra yeniden ürettiği devlet ve devletle örtüşen resmi Tanrı ve din ... more Egemen sınıfın her çöküşten sonra yeniden ürettiği devlet ve devletle örtüşen resmi Tanrı ve din algısının ilk ve en çarpıcı örneği Eski Mezopotamya tabletlerinde yer alır.
İnsanlarını cezalandırmaya karar veren Pagan Tanrılar, Semavi Dinlerdeki Nuh ile örtüştürülen ve ismi her dönem değişen bir insanı kurtarıcı olarak seçerler. En erken Sümer metinlerinde (MÖ 2900-2650) görülen ilk kahraman Ziusudra’dır.
Babil Çağı’nda Gılgameş (MÖ 1800) ve Atrahasis (MÖ 1800) destanlarında hikaye bir kez daha üretilir. Akadça Uta-Napiştim ve Atrahasis kahramanın yeni kimliğidir.
Babil’de yaşamış, Yunan asıllı Berossus adındaki bir rahip, M.Ö. 280 yılında yazdığı Babilistan ve Kalde Tarihi adlı bir kitapta kahramanı Ksisutros adıyla bir kez daha diriltir.
SANAT TARİHİ RAPORU by Ayşegül Yüksel
Uploads
ÖZEL MÜZE BAŞVURU PROJESİ by Ayşegül Yüksel
ATSO Mutfak Müzesi, Türk Müzeciliğinin yükselme hareketine paralel, yöresel değerlerine uygun seçilmiş uzmanlık alanı ile global ölçekte çekim merkezi olma hedefine doğru planlamalar ortaya koymaktadır. Uzmanlık alanının tüm noktalarını bilimsel ölçekte doldurma ve bir Türk Özel Müzesi olarak ortaya koyacakları ile dünyada saygın bir yer edinme hedefi; Türk Müzeciliğine önemli katkılar sunacak gelişmeleri bünyesinde taşımaktadır.
ATSO Mutfak Müzesi, Türk Müzeciliğinin yükselme hareketine paralel, yöresel değerlerine uygun seçilmiş uzmanlık alanı ile global ölçekte çekim merkezi olma hedefine doğru planlamalar ortaya koymaktadır. Uzmanlık alanının tüm noktalarını bilimsel ölçekte doldurma ve bir Türk Özel Müzesi olarak ortaya koyacakları ile dünyada saygın bir yer edinme hedefi; Türk Müzeciliğine önemli katkılar sunacak gelişmeleri bünyesinde taşımaktadır.
ARKEOLOJİK KAZI by Ayşegül Yüksel
ARKEOLOJİ RAPORU by Ayşegül Yüksel
KAİP ARKEOLOJİ RAPORU by Ayşegül Yüksel
Roma Dönemi’nden Ortaçağ’a kadar kesintisiz bir döneme ait seramikler alanın tarihlendirilmesine olanak sağlamaktadır ancak alan üzerinde bir yerleşimin olmadığı açıktır.
I. Derece Arkeolojik Sit içindeki tuz havuzları tespit edilebilmiş tek taşınmaz nitelikli kültür varlığıdır. III. Derece Arkeolojik Sit içinde gerçekleştirilen sondajlar ile birlikte topografik veriler ve yüzey gözlemleri alanda bir yerleşimin bulunmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
Bu çalışma ile Arkeolojik Sit Alanı sınırları incelenmiş ve herhangi bir değişiklik önerisine gerek görülmemiştir.
Papers by Ayşegül Yüksel
Değerli eşya, sanat eseri ya da her ikisinin de aldığı son terim ile arkeolojik objelerin; “toplanma – koruma – sergilenme” içinde değerlendirilmesi, insanoğlunun barınma ve korunma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamasının ardından tarih içinde; siyasal güç ve başarının kanıtı, sınıf üstünlüğü ve gösterişin bir simgesi olarak ortaya çıkar.
Anlaşılabilir olması açısından son tahlil ile arkeolojik obje; kent içindeki yeri ve kullanım amacı ile bir şey ifade eder. İlahi mesaj ve bu mesajla örtüşen insanlık yararı kavramlarına itiraz olarak gelişen bireysel mülkiyetle şekillenmiş sınıfsal bölünmüşlüğün izleri ve göstergelerinden yoksun müze; bu mesajın anlaşılmasında yetersizden öte gerçeği bulanıklaştıran bir anlam taşır.
İnsanlarını cezalandırmaya karar veren Pagan Tanrılar, Semavi Dinlerdeki Nuh ile örtüştürülen ve ismi her dönem değişen bir insanı kurtarıcı olarak seçerler. En erken Sümer metinlerinde (MÖ 2900-2650) görülen ilk kahraman Ziusudra’dır.
Babil Çağı’nda Gılgameş (MÖ 1800) ve Atrahasis (MÖ 1800) destanlarında hikaye bir kez daha üretilir. Akadça Uta-Napiştim ve Atrahasis kahramanın yeni kimliğidir.
Babil’de yaşamış, Yunan asıllı Berossus adındaki bir rahip, M.Ö. 280 yılında yazdığı Babilistan ve Kalde Tarihi adlı bir kitapta kahramanı Ksisutros adıyla bir kez daha diriltir.
SANAT TARİHİ RAPORU by Ayşegül Yüksel
ATSO Mutfak Müzesi, Türk Müzeciliğinin yükselme hareketine paralel, yöresel değerlerine uygun seçilmiş uzmanlık alanı ile global ölçekte çekim merkezi olma hedefine doğru planlamalar ortaya koymaktadır. Uzmanlık alanının tüm noktalarını bilimsel ölçekte doldurma ve bir Türk Özel Müzesi olarak ortaya koyacakları ile dünyada saygın bir yer edinme hedefi; Türk Müzeciliğine önemli katkılar sunacak gelişmeleri bünyesinde taşımaktadır.
ATSO Mutfak Müzesi, Türk Müzeciliğinin yükselme hareketine paralel, yöresel değerlerine uygun seçilmiş uzmanlık alanı ile global ölçekte çekim merkezi olma hedefine doğru planlamalar ortaya koymaktadır. Uzmanlık alanının tüm noktalarını bilimsel ölçekte doldurma ve bir Türk Özel Müzesi olarak ortaya koyacakları ile dünyada saygın bir yer edinme hedefi; Türk Müzeciliğine önemli katkılar sunacak gelişmeleri bünyesinde taşımaktadır.
Roma Dönemi’nden Ortaçağ’a kadar kesintisiz bir döneme ait seramikler alanın tarihlendirilmesine olanak sağlamaktadır ancak alan üzerinde bir yerleşimin olmadığı açıktır.
I. Derece Arkeolojik Sit içindeki tuz havuzları tespit edilebilmiş tek taşınmaz nitelikli kültür varlığıdır. III. Derece Arkeolojik Sit içinde gerçekleştirilen sondajlar ile birlikte topografik veriler ve yüzey gözlemleri alanda bir yerleşimin bulunmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
Bu çalışma ile Arkeolojik Sit Alanı sınırları incelenmiş ve herhangi bir değişiklik önerisine gerek görülmemiştir.
Değerli eşya, sanat eseri ya da her ikisinin de aldığı son terim ile arkeolojik objelerin; “toplanma – koruma – sergilenme” içinde değerlendirilmesi, insanoğlunun barınma ve korunma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamasının ardından tarih içinde; siyasal güç ve başarının kanıtı, sınıf üstünlüğü ve gösterişin bir simgesi olarak ortaya çıkar.
Anlaşılabilir olması açısından son tahlil ile arkeolojik obje; kent içindeki yeri ve kullanım amacı ile bir şey ifade eder. İlahi mesaj ve bu mesajla örtüşen insanlık yararı kavramlarına itiraz olarak gelişen bireysel mülkiyetle şekillenmiş sınıfsal bölünmüşlüğün izleri ve göstergelerinden yoksun müze; bu mesajın anlaşılmasında yetersizden öte gerçeği bulanıklaştıran bir anlam taşır.
İnsanlarını cezalandırmaya karar veren Pagan Tanrılar, Semavi Dinlerdeki Nuh ile örtüştürülen ve ismi her dönem değişen bir insanı kurtarıcı olarak seçerler. En erken Sümer metinlerinde (MÖ 2900-2650) görülen ilk kahraman Ziusudra’dır.
Babil Çağı’nda Gılgameş (MÖ 1800) ve Atrahasis (MÖ 1800) destanlarında hikaye bir kez daha üretilir. Akadça Uta-Napiştim ve Atrahasis kahramanın yeni kimliğidir.
Babil’de yaşamış, Yunan asıllı Berossus adındaki bir rahip, M.Ö. 280 yılında yazdığı Babilistan ve Kalde Tarihi adlı bir kitapta kahramanı Ksisutros adıyla bir kez daha diriltir.
İki satırlık kitabesine göre 1349 H / 1930 – 1931 tarihinde inşa edilen mescidin banisi ve ustası bilinmemektedir.
Kurtuluş Caddesi’nin 1930 – 1931 yılında açılması esnasında parsel üzerindeki geleneksel yapının yıkılarak; mevcut zemin katı dükkan işlevli yapının inşa edildiği anlaşılmaktadır.
Kuzeydoğu – güneybatı doğrultulu, düzgün olmayan enine dikdörtgen plan şemasına sahip iki katlı yapı; zemin katta her biri asma katlı üç dükkan ve kuzeybatı yönde çıkma yapan üst katta mescid mekanlarından meydana gelir. Mescide ulaşım sokaktan üst kata ulaşımı sağlayan merdiven ile gerçekleşir. Alt kat mekanları doğrudan sokağa açılmaktadır.
Zemin kattan bir kapı ile geçilen kuzeybatı – güneydoğu doğrultulu merdivenle doğu köşeden kapısız bir şekilde doğrudan ulaşılan üst katta; güney köşe pahlandırılarak mihrap, doğu köşede abdest alama yeri oluşturulmuş; kuzeydoğu dış duvar sağır tutulmuş; kuzeybatı duvarda dört, güneybatı duvarda iki ve güneydoğu duvarda günümüzde kapalı olan bir alt, iki üst pencereye; kuzeydoğu duvarda altta ve üstte ikişer, güneydoğu duvarda altta iki nişe yer verilmiştir. Zemin şap, tavan ahşap kaplama; üst örtü Marsilya tipi kiremit kaplı kırma çatıdır.
147 pafta, 733 ada, 7 parselde konumlanan eser; Çayyurt (Mevlana) Mahallesi, Rahmi Günay Caddesi üzerinde yer alır.
Kuzeybatı – güneydoğu doğrultusunda düzgün olmayan geometrik formda uzanan Selçuk Anadolu Lisesi parseli içinde; ana bina ve çevresine ilave edilen diğer yapı grupları eğitim ve yan işlevli kullanılmaktadır.
Parselin güneybatı hattının orta bölümüne yaslanmış şekilde; kuzeybatı – güneydoğu doğrultuda uzanan; iç avlusu güneybatı yöne bakan, U planlı ana bina konumlandırılmıştır.
Ana binanın kuzeybatı tarafında revir, pansiyon ve depo binaları, güneydoğu tarafında ise 16 derslikli ek bina ve kantin yapısı bulunmaktadır.
İki katlı yapı, U plan şemasına sahiptir. Kuzeybatı – güneydoğu doğrultusunda uzanan 56.22 m x 11.34 m ölçülerindeki ana blok, iki ucundan; kuzeydoğu – güneybatı doğrultulu 22.4 m x 9.48 m ölçülerindeki iki kanat ile dışa taşırılarak U plan şeması elde edilmiştir.
2.95 m x 44.5 m ölçülerindeki ana koridor, ekseninde yer alan giriş ve girişin iki yanında yer alan sivri kaş kemerli dörder pencere ile iç avluya açılır. Her iki ucundan 2.95 m x 25.3 m ölçülerindeki kanatlardaki iki koridora ve üst kata ulaşımı sağlayan merdivenler ile birlikte diğer mekanları birbirine bağlayan en önemli unsurdur.
Ana koridora doğrudan açılacak şekilde, giriş ekseninde yer alan ve dışa taşırılmış merkezi konumlu bir oda ve iki yanında içte küçük dışta küçük ikişer oda yerleştirilmiştir.
Ana koridoru, kuzeybatı ve güneydoğu uçta kanat koridorlarına bağlayan bölümde basık kemerli geçişler uygulanmıştır. Her iki uçta da güneybatıya yönlenen koridorların dış bölümlerinde derslikler ve bu koridorların devamı niteliğinde kuzeydoğuya yönlenen bölümlerde dışta merdivenler ile birlikte içte poligonal çıkmalarda yer alan odalara geçişi sağlayan küçük koridorlar yer alır.
Kuzeydoğu – güneybatı doğrultusunda uzanan her iki kanatta, dış bölümde birbirine simetrik birer derslik ile koridorlar kesilmiştir.
Birgi Çayının kenarına kurulmuş olan Çakırağa Konağı, çiçeklerle bezenmiş, geniş bir bahçe içinde bulunur. Bahçenin etrafı geleneksel Osmanlı mimarisine uygun olarak ev yaşamını gizleyecek şekilde yüksek duvarlarla çevrilmiştir.
Kitabesi bulunmayan konağın inşa tarihi bilinmemektedir. Çakırzade aile tarafından 1830'lu yıllarda inşa ettirildiği genel kabul görmektedir.
Konak, taş temel üzerine üç kat olarak inşa edilmiştir. “U” şeklinde tasarlanan yapının birinci ve ikinci katlarında, dış sofalı plan şeması uygulanmış olup toplam on dört oda, sofa ve eyvanlardan müteşekkildir.
Geniş bir saçakla çevrelenen bina alaturka kiremit üst örtülü kırma çatıyla kapatılmıştır.
İç bahçeye dönük U plan tipinde tasarlanmış olan zemin katın mekanları genellikle müştemilat veya hizmet personeline tahsis edilmiştir.
Yapıya dışarıdan güneybatıdaki dar Çakırağa Sokağından açılan iki kapıdan girilmektedir.
Zemin katın güneydoğu tarafındaki eyvanından bahçeye açılan bir kapısı ve bahçenin yüksek kottaki diğer bölümlerinden yığma taş istinad duvarı ile kopartılmış iç avluya inilmesini sağlayan tek kollu ve taş basamaklı merdiven ile konağa giriş sağlanabilmektedir.
Birinci katta orta kısımda her iki ucu eyvan ile sonlandırılmış uzunca bir sofa ile ana sofaya güneydoğudan dik uzanarak avluya cephe veren ikinci bir sofa ve çocuk odası, batı köşede oturma odası, doğu köşede kışlık misafir odası ve hela, kuzey ve güney köşelerde birer oda ve sofanın iç avlu tarafında orta bölümde dışa taşmalı bir şekilde tasarlanmış taht – köşk ile bunun hemen yanında üst kata çıkışı sağlayan düşey sirkülasyon elemanı tek kollu ve trabzanlı ahşap bir merdiven yer almaktadır.
İkinci katın orta kısmında her iki ucu eyvan ile sonlandırılmış uzunca bir sofa ile ana sofaya güneydoğudan dik uzanarak avluya cephe veren ikinci bir sofa, batı köşede İzmir odası, güney köşede İstanbul odası, doğu ve kuzey köşelerde ise Misafir Yatak odaları ve sofanın iç avlu tarafında orta bölümde dışa taşmalı bir şekilde etrafı açık bir mekan olarak tasarlanmış taht – köşk bulunmaktadır.
Çakırağa Konağı’nın hem cephelerinde, hem de iç mekanlarında, çeşitli duvar resimleri yer alır. Resimlerde konu olarak, tek yapı tasvirleri, manzaralar, çeşitli natürmortlar, çiçekler, kartuşlar, boş madalyonlar, girlandlar, perde ve sütun motifleri işlenmiştir.
Enine dikdörtgen planlı harim; kuzey – güney doğrultulu betonarme kirişlerle desteklenmiş kurşun kaplama betonarme üst örtünün oturduğu; açıklıkları birbirine eşit tutulmuş üç sivri kemer ile birbirine bağlanmış ortada iki bağımsız ve doğu ve batı duvarlarına yerleştirilmiş birer dikdörtgen kesitli ayak ile mihraba paralel iki eşit sahına bölünmüştür.
Kuzey cephe ekseninde kapı, güney duvar ekseninde mihrap, kuzey ve güney duvarda dörder, doğu ve batı duvarda sahın eksenlerine açılan ikişer pencere plan şemasını şekillendiren diğer unsurlardır.
Meydan Cami Yapı Topluluğu; doğu ve batıda birer kapısı bulunan şadırvanlı avlu, avlunun güneybatısında camii ve avlunun kuzeyinde yan yana sıralanmış medrese hücreleri ile bir muvakkithaneden oluşmaktadır. L planlı avlunun kuzeyine şadırvan, güneydoğu kanadına üç medrese hücresi, kuzeydoğu kanadına ise günümüzde kitap satış bürosu şeklinde kullanılan fakat muvakkithane olarak yapıldığını önerilen tek hücreli mekan ve helalar, kuzeyine medresenin beş hücresi ve kuzeybatı köşeye taşan altıncı hücre ile bunun üstünde yer alan imam odası yerleştirilirken, avlunun güneybatı köşesinde de cami konumlandırılmıştır.
Kuzeyindeki son cemaat yeri üzerinden basık kemerli çift kanatlı kapıdan girilen, orta eksenden 20.85 m x 11.15 cm boyutlarında ve 70 cm duvar kalınlığındaki enine dikdörtgene yakın planlı harim; doğu ve batıda duvar payelerine ve bunların arasına yerleştirilen üçerden altı sütuna oturan dörderden iki sıra sivri kemer ile mihrap duvarına paralel üç eşit sahına bölünmüştür.
Harim ve harime kuzey yönde ekli son cemaat yerinden oluşan Kızıldağ Ramazanoğlu Camii, plan şeması ile ahşap direkli camiler grubundandır. 95 cm - 105 cm arasında değişen duvar kalınlıklarına sahip harim, içten 10.04 m x 15.97 m, dıştan 12.08 x 17.88 m ölçülerinde, kuzeydoğu – güneybatı doğrultulu enine dikdörtgen planlıdır.
Doğu – batı ekseninde yaklaşık 3.00 m aralıklarla sıralanmış, taş altlıklara oturan, yüksekliğinin yarısından itibaren üst bölümü iki yönde ahşap yastık işlevi de gören profilli konsollarla desteklenmiş kare kesitli dört adet bağımsız ahşap direk, harimi mihraba paralel iki sahına ayırmakta; doğu ve batı duvarlarda yer alan ahşap konsollar ve beden duvarları ile birlikte doğu – batı doğrultusunda enine atılmış ahşap ana kiriş ve ana kirişin üzerinde kuzey – güney doğrultusunda uzanan alttan kaplamalı tavan kirişlerini ve en üstte yüksek kırma çatıyı taşımaktadır.
Dikey eksene yerleştirilen giriş ve mihrap ile mimari elemanların dizilişinde simetriyi oluşturan dikey ana omurga oluşturulmuş; doğu ve batı duvarda her bir sahının yatay eksenine yerleştirilen dört, güney duvarda mihrabın iki yanında dengeli bir anlayışla düzenlenen ikişer, kuzey duvarda kapının her iki yanında yer verilen birer pencere ve bağımsız taşıyıcıların yatay ve dikey eksene göre dizilimi ve bunlara bağlı olarak sahınların oluşumundaki denge, sistemi tamamlamıştır.
XIV. –XV. yüzyılda Karamanoğlu Beyliği döneminde inşa edildiği önerilen; ahşap hatıllı, moloz + kaba yonu düzgün kesme taş ile inşa edilmiş, doğu-batı doğrultusunda enine dikdörtgen planlı cami, kuzey yönünde harime bitişik son cemaat yeri bulunan, mihrap duvarına paralel iki sahınlıdır. Harim ve son cemaat bölümünde doğu ve batı duvarlar ile iki ahşap sütunun taşıdığı doğu – batı doğrultusunda atılmış ana kirişler ve bunların üzerindeki kuzey ve güney duvarlar ile ana kirişlerin üstünde yer alan konsol dizisine yerleştirilen kuzey – güney doğrultusunda uzanan tavan kirişlerinin; ahşap ters tavan ve en üstte toprak damı taşıdığı anlaşılmaktadır.
Eser, Kuban muhaciri Nogay Türklerinden Abdulkadir (Çelebi) Ağa tarafından H 1285 (= M 1868) yılında inşa ettirilmiştir.
Özgün harim enine dikdörtgen planlıdır. Enine iki sıra halinde dörder ya da boyuna dört sıra halinde ikişer dizi sistemi içinde uzanan toplam sekiz bağımsız sütun ve sütunların yatay ve dikey hatlarında on iki yarım pilaster ile birlikte dört köşede çeyrek pilasterin; dört yönde atılmış yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanması ve pandantif geçişli kubbelerle üstünün örtülmesi ile oluşan, mihraba paralel beşerden üç sıra ya da mihraba dik üçerden beş sıra biçiminde tanımlanabilecek on beş eşit bölüme ayrılmıştır. Enine dikdörtgen planlı, eş üniteli, çok ayaklı ve eş değerde çok kubbeli camiler grubundandır.
Beden duvarlarında tuğla, köşelerde kesme taş kullanıldığı görülür. Kuzey ve güneyde dörder, doğu ve batıda üçerden toplam on dört adet alt pencere, içte yuvarlak kemerli nişler içinde dikdörtgen formludur. Dışta, pencere üstlerine yalancı kemer uygulanmıştır. Kubbeleri oluklu kiremitlidir
Özgün son cemaat yeri harime kuzey yönde ekli, üç yönde sütunlara ve ayaklara oturan beş gözlü revak sırası ile çevrili ve düz tavanlı, tek eğimli ahşap çatılıdır. Kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerde bağımsız L ve güneydoğu ve güneybatı köşelerde dikdörtgen kesitli ikişer gömme ayak ile kuzey hatta serbest dört sütun yuvarlak kemerlerle geçilerek birbirine bağlanmıştır.
1946 yılı onarımında harime moloz taş duvarlarla güney yönde iki sahın eklenmiş; 1999 onarımında ise bütünüyle elden geçirilmiştir.