Kekova etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kekova etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Ekim 2012

Kekova - Üçağız - Batık şehir

Kaptan amca sabah geldi, teknesine usulca mazotu doldurdu, hazırladı, biz hangi tekne turuna katılalım diye düşünürken, çıkalım işte bununla, boşverin diğer turları falan, istediğiniz yere gider geliriz, dedi =) 

Marmaris'teki tekne turundan, kalabalıktan öyle bunalmıştık ki, fiyatta da anlaştıktan sonra, kabul ettik, o kadar da yol gelmişiz, yapılabilecek başka hiç bir şey yok. 2 günde canı sıkılır insanın, çünkü zaman denen kavram yok, duruyor resmen, öyle sakin öyle sessiz. Biz 24 saat bile kalmadık. Akşam geldik, sabah köyü dolaştık, 2 - 3 saatlik tekne turu, bitti. Gezgin tatili için gayet yeterli.

Ama tekne turu şart. Batık şehiri görmek lazım. Yaklaşık 2. yüzyılda meydana gelen deprem sonucu sular altında kalan bir şehir. 

Neredeyse İtalya'nın elinde kalıyormuş bu güzelim yer. 1932 yılında yapılan bir anlaşmayla Türkiye'ye bırakılmış. Anca 1990 yılında sit alanı olarak ilan edilebilmiş. Batık şehirde dalış yapmak kesinlike yasak. Denizde ufak bir speedbot'la güvenlik dolaşıyor sürekli.





denizin berraklığı


Kaleköy









bir binanın sular altında kalan duvarları

Kekova adasındaki bu minik koyda mola verdik - Tersane koyu

eski bir kiliseden kalıntı

Tersane koyu


ve dönüş - kaldığımız pansiyon denizin üzerinde :)

Kekova'dan bu kadar!

19 Ekim 2012

Kekova'da en güzel sabahlara uyanır insan

Kekova yine küçükken gördüğüm bir yerdi ama ne gördüm? Hiiiiç hatırlamıyorum. Tabi o zamanlar tekne turuyla uğradığımız bu güzel köyde, meydandaki tavuklara yem atmak daha ilginç geliyordu, manzaraydı deniziydi kimin umrunda? Bu yüzden Kekova'yla ilgili başka da bir şey hatırlamıyordum, tek bildiğim güzel bir yer olduğuydu.

Biz kararsızdık, Kaş'a mı gitsek, Kalkan'a mı gitsek derken rastgele Kekova'dan (Kaleüçağız) ayarlamışız kalacağımız yeri. Köye varana kadar, hava kararmıştı, yollar yol değildi mübarek, neydi ben de bilmiyorum, zig zag gitmekten bitmek bilmedi. Bende bir tedirginlik, nasıl bir yere gidiyoruz, inşallah pişman olmayız, gittiğimize değse bari, yolda kalmasak bari diye diye, akşam 9 gibi köy meydanına vardık. Köylülerin yardımıyla da pansiyonu bulduk, birer yorgunluk çayı içip sabahı bekledik merakla.

Gece kaldığımız odanın penceresinden dışarı baktım, o da ne? Denizin üzerindeymişiz resmen, heyecandan uyuyamadım o gece, nasıl bir manzaraya uyanacağız acaba diye.

İşte, odamızdan dışarıya bakan manzara aşağıdakiydi, bu manzarayla başladı günümüz:


Bizim kaldığımız yer "Kaleüçağız" ama ben hep Kekova diye bir genelleme yapıyorum.

Üçağız köyü koyda kalıyor, koyun önünde ince uzun bir ada var - Kekova adası - ve bu yüzden koy içinde bir koy gibi. Deniz sakin, ayna gibi.



Bu tekneyle batık şehir turuna çıkacağımızdan haberimiz yoktu daha :)




Sabah gezintimizde bize eşlik eden, oyun delisi "Jo" peşimizi bir an olsun bırakmadı =) bu ismi de şimdi uydurdum!

Mezarlar, köyün her yerinde, denizde, batık şehirde.











Hayatımın en güzel sabahlarından birine uyandığım bir gündü!!

Devamında "batık şehir" - tekne turumuz var.

Hayırlı Cumalar!



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...