Kekova yine küçükken gördüğüm bir yerdi ama ne gördüm? Hiiiiç hatırlamıyorum. Tabi o zamanlar tekne turuyla uğradığımız bu güzel köyde, meydandaki tavuklara yem atmak daha ilginç geliyordu, manzaraydı deniziydi kimin umrunda? Bu yüzden Kekova'yla ilgili başka da bir şey hatırlamıyordum, tek bildiğim güzel bir yer olduğuydu.
Biz kararsızdık, Kaş'a mı gitsek, Kalkan'a mı gitsek derken rastgele Kekova'dan (Kaleüçağız) ayarlamışız kalacağımız yeri. Köye varana kadar, hava kararmıştı, yollar yol değildi mübarek, neydi ben de bilmiyorum, zig zag gitmekten bitmek bilmedi. Bende bir tedirginlik, nasıl bir yere gidiyoruz, inşallah pişman olmayız, gittiğimize değse bari, yolda kalmasak bari diye diye, akşam 9 gibi köy meydanına vardık. Köylülerin yardımıyla da pansiyonu bulduk, birer yorgunluk çayı içip sabahı bekledik merakla.
Gece kaldığımız odanın penceresinden dışarı baktım, o da ne? Denizin üzerindeymişiz resmen, heyecandan uyuyamadım o gece, nasıl bir manzaraya uyanacağız acaba diye.
İşte, odamızdan dışarıya bakan manzara aşağıdakiydi, bu manzarayla başladı günümüz:
Bizim kaldığımız yer "Kaleüçağız" ama ben hep Kekova diye bir genelleme yapıyorum.
Üçağız köyü koyda kalıyor, koyun önünde ince uzun bir ada var - Kekova adası - ve bu yüzden koy içinde bir koy gibi. Deniz sakin, ayna gibi.
|
Bu tekneyle batık şehir turuna çıkacağımızdan haberimiz yoktu daha :) |
|
Sabah gezintimizde bize eşlik eden, oyun delisi "Jo" peşimizi bir an olsun bırakmadı =) bu ismi de şimdi uydurdum! |
|
Mezarlar, köyün her yerinde, denizde, batık şehirde. |
Hayatımın en güzel sabahlarından birine uyandığım bir gündü!!
Devamında "batık şehir" - tekne turumuz var.
Hayırlı Cumalar!