80'lerde yahut 90'larda doğmuşsanız, çocukluk hatıralarınızın başrollerinden birinde muhakkak bisikletiniz vardır. Dizlerinizdeki yaraların ya da kırık çıkıkların sebebidir bisiklet. Babanızdan isteyebileceğiniz en büyük karne hediyesidir. Atabildiğiniz hava, satabildiğiniz fiyakadır.
Bisiklet sürmek biz 90lar çocuklarının en büyük hevesi, en büyük
mutluluğuydu. Bisikleti olanlar, olmayanlara tur attırırdı. Yarışlar yapılırdı, artistik hareketler
sergilenilirdi... Bir güzel düşüp, diz kapakları yara bere içinde eve dönülürdü. Çocukluk bu ya, kanayan yaradan çok annelerden işitilecek azar ve
verilecek olan bisiklet cezasından korkulurdu...
*
Henüz 6 yaşındayken ilk bisikletimin sahibi olmuştum ben. Arkadaki tekerleğe leğimlenmiş iki minik tekerleği olan mavi bir bisiklet. Birkaç ay öyle sürdüm, alıştıktan ve kendimde yeterli cesareti bulduktan sonra arkadaki minik tekerlekleri sökmeye karar verdik babamla. İki tekerlekli hale gelen o mavi bisikletle yaptığım ilk sürüş denemesi, seleden tutan babamın sesinden kalbimin derinliklerine işleyen cesaret; hala ilk günkü canlılığıyla hafızamda..
Ne zaman bir bisiklet görsem çocukluğumun masumiyeti gelir aklıma. Hem mutlu eder hem de hüzünlendirir beni bisiklet görmek. Güzel geçen ancak ne yazık ki sona eren çocukluğumu hatırlatıyor bana.
Yirmiden sonrasında yaşını gittikçe daha az dillendiriyor insan. Çocukken öyle miydi halbuki? Ne çok severdik yaşlarımızı büyülterek söylemeyi! Düşünüyorum da, çocukken hayal ettiğim büyümek algısıyla şuan deneyimlediğim ne kadar uyuşuyor birbirine? İmkanı olsaydı eğer, bu halimle geçmişe döner ve henüz iki rakamlı hanelere yaşı erişmemiş Özlem'i uyarırdım. Şöyle derdim: "Büyüme hemen çocuk! Tadını çıkar bu masumiyet yıllarının..."
Yirmiden sonrasında yaşını gittikçe daha az dillendiriyor insan. Çocukken öyle miydi halbuki? Ne çok severdik yaşlarımızı büyülterek söylemeyi! Düşünüyorum da, çocukken hayal ettiğim büyümek algısıyla şuan deneyimlediğim ne kadar uyuşuyor birbirine? İmkanı olsaydı eğer, bu halimle geçmişe döner ve henüz iki rakamlı hanelere yaşı erişmemiş Özlem'i uyarırdım. Şöyle derdim: "Büyüme hemen çocuk! Tadını çıkar bu masumiyet yıllarının..."
*
Havalar ısınıyor, bahar kapıda. Parıldayan güneş ışığını tümüyle absorbe etmek ister gibi bir hali var ruhumun. Uzunca bir müddet karanlıkta kalan gözbebeği misali, büyüdükçe büyüyor içimdeki çocuksu sevinç. Ab-ı hayat suyu içmiş gibi içimdeki tüm iyi niyetler, hiç ölmüyor...
Bankta oturuyorum bu satırları yazarken. Cıvıldayan kuşlar misali oynayan çocuklar var etrafımda. İçlerinden biri, yüzüne yerleşmiş o kocaman gülümsemesiyle yanıma yaklaşıyor ve çizdiği sekseği işaret ediyor. Oyun oynamak istediğini söylüyor binbir şirinlik yaparak. Gülümsüyorum. Kulağına eğiliyor ve şöyle fısıldıyorum: "Büyüme hemen çocuk! Tadını çıkar bu masumiyet yıllarının..."
*
Gelen baharla birlikte canlansın içimizde her ne güzellik varsa; yeni sevinçler çiçek açsın tomurcuklanan umutlarımızdan, binlerce rayihaya boyansın ruhumuz.
Aşkla Kalın!
*
Not: Bisiklet görselleri Pinterest'tendir.