Ortak Bir Din Dili Oluşturmanın Zorunluluğu Üzerine, 2023
Son günlerde/yıllarda yapılan tartışmalara bakıldığında bugüne kadar “din” alanında ortak bir “di... more Son günlerde/yıllarda yapılan tartışmalara bakıldığında bugüne kadar “din” alanında ortak bir “dil” bulamamanın ve bu dili kapsayıcı kuşatıcı bir şekilde kullanamamanın sıkıntıları açığa çıkıyor. Gerçi toplumumuzun bir kısmında her alanda dinleme, anlama, anlayış gösterme, gerekli yerlerde yapıcı eleştiri/itiraz ve ortak noktalarda buluşma kısaca iletişim becerilerimizin bir hayli zayıfladığını itiraf etmek gerekiyor. Anlaşılması zor bir kutuplaşma, bulunulan yer ve konumu ölesiye savunma içselleştirilmiş durumda, tam bir akıl tutulması yaşanıyor ülkede.
Bu durumun özellikle anlam arayışında olan genç kuşağı fazlasıyla etkilediğini söylemek mümkün. Bu sebeple bilerek ya da bilmeyerek kavramların yanlış anlaşılmasına yol açacak tarzdaki kullanımlar, özellikle dinî düşünce alanında birçok problemin doğmasına neden olmakla kalmayıp bilgi, varlık ve değer ilişkileri arasında hem düşünce açısından hem de inanç açısından birtakım gelgitlerin yaşanmasına yol açmaktadır.
Günümüz Müslümanlarının en önemli problemlerinden birisi de insanların doğuştan ne olacağının dah... more Günümüz Müslümanlarının en önemli problemlerinden birisi de insanların doğuştan ne olacağının daha baştan belirlendiği ve başına gelen musibetlerin bir kitapta yazılmış olduğu düşüncesine ve inancına dayanan katı bir kadercilik anlayışıdır. İnsanı, yaratılmasından itibaren ölümüne kadar ne olacağı/ne yapacağı belli olan, yazılımına göre hareket eden kurgulanmış bir robot olarak kabul eden bu anlayış ve düşünce; insanın aklına, sorumluluklarına, boşuna yaratılmadığına vurgu yapan pek çok Kur’an ayetine terstir. Hatta bu anlayıştaki insanlar tarafından, insanın daha dünyaya gelmeden önce ahiret hayatındaki ebedi mekânının belirlendiği de savunulmaktadır. Katı bir kaderciliği savunan böyle bir anlayışın aynı zamanda duayı da büyük bir iştiyakla savunması gerçekten ilginç bir tezata dönüşmektedir. Zira insanın kaderinde her şey yazılı ise, çoğu zaman mevcut durumu olumlu yönde değiştirmek için Allah’a başvurma olan duaya neden ihtiyaç duyulur? Vahiy kaynaklı olan dünyadaki emir ve yasakların hikmeti nasıl izah edilecektir? sorularının cevabı verilmelidir.
Son zamanlarda özellikle bazı kesimlerce dini konularda hüküm verme yarışı yapılmakta, Kur'an aye... more Son zamanlarda özellikle bazı kesimlerce dini konularda hüküm verme yarışı yapılmakta, Kur'an ayetleri ve vahyin genel ilke ve prensipleri göz ardı edilerek rivayetler üzerinden "kendi dini inanışları" insanlara "ed-din" olarak dayatılmak istenmektedir. Kişi mensup olduğu grubun, topluluğun, cemaatin savunularını din olarak kabul etmekte, din adına takip ettiği kişi/leri yücelterek onun her söylediğini hakikat olarak algılamaktadır. Hâlbuki İslam âlimlerince ittifakla kabul edilen üç bilgi kaynağına yani akıl, duyular ve vahye/doğru habere dayandırılmadan ya da delillendirilmeden paylaşılan her bilgi şüphe unsurunu içinde barındırır. Bu yüzden doğru olanı yanlıştan ayırmak için akla, sağlam delillerle yardımcı olmak elzem hale gelmektedir. Dayanılan delilin ne kadar sağlam olduğu önemlidir, zira bir takım çevrelerce çoğu zaman bilinçli bir şekilde delil olarak ileri sürülen dayanakların akla uymayan, vahiyle de çelişen bir takım zayıf ya da uydurma rivayetler olması işin aslını bilmeyenler tarafından fark edilmemekte ve verilen bilgi hakikat/doğru olarak algılanmaktadır. Bu çevreler zayıf veya uydurma rivayetler üzerinden olduğu gibi mezhepler üzerinden de din algısı oluşturmaya çalışmaktadır. Mezhepler dinin anlaşılması ve yorumlanmasında önemli bir görev üstlenmekle birlikte tarihi süreçte dine eklemlenen yorumsal bilgilerin mutlak bilgi kabul edilmesinin ve mezheplerin dinin kendisi olarak algılanmaya başlanmasının pek çok probleme yol açtığı bilinen bir gerçektir. Zira mezheplerin dinin kendisi gibi algılanması; mezhep imamlarının yorumlarını ve tarihi süreçte bu yorumlara diğerleri tarafından eklenen sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi içerikli diğer yorumları sorgulanamaz hale getirmiş, günümüzde farklı şartlarda yaşayan insanlara öncekilerin hükümleri aynen dayatılmış ve bunun yanlış olduğuna dair herhangi bir itirazın önü de kesilmiştir. Burada tartışılan husus rivayetleri ve mezhepleri yok saymak değil, rivayetler ve mezhepler üzerinden yapılan ve mutlak hakikatmiş gibi süslenerek insanlara sunulan bilgileri tartışmaya açmaktır. Daha doğrusu ciddi her hangi bir konuda konuşurken delile dayanmayan, temelsiz, isnatsız, vahye ters düşen konuşmalardan/konuşanlardan ve yanlış yorumlardan uzak durmaya bir çağrı görevidir. Kısaca her mümini aklını selim bir şekilde kullanmaya ve vahyi anlamak için gayrete davettir. Zira insan, gerek tenzil edilen/indirilen ayetleri (vahiy) ve gerekse tekvin edilen/yaratılan ayetleri (evren ve işleyişi) anlamada, aklı kullanmaktan birinci derecede sorumlu bir varlıktır.
İçten ve dıştan gelen uyarıcıların duyumlar aracılığıyla anlamlı hâle getirilmesine, beyne ulaşan... more İçten ve dıştan gelen uyarıcıların duyumlar aracılığıyla anlamlı hâle getirilmesine, beyne ulaşan duyumların organize edilerek tanıma, anlama ve anlamlandırma işlemine algı denir. Bir tat almak duyum iken, ne tadı olduğunu anlamak algıdır. Bir ses duymak duyum iken, kimin veya neyin sesi olduğunu anlamak algıdır. Algılama, duyumların çeşitli biçimlerde örgütlenip anlam kazanması, yorumlanmasıdır. Herhangi bir zamanda algıladıklarımız sadece uyaranın yapısına bağlı değil, aynı zamanda ortama, önceki deneyimlerimize, o andaki duygularımıza, genelde istek, tutum ve amaçlarımıza bağlıdır. Algılama, uyarının duygusal yapısı, ortam veya zemin, daha önceki duyusal deneyimler, kişisel duygu, tutum, amaç ve dürtüler tarafından etkilenir. Son dönemlerde daha farklı algı biçimlerinden söz edilmekte ise de temel algılama biçimleri olarak; görme, işitme, dokunma, tat ve koku, algılarından bahsetmek mümkündür. Algıda seçiciliği sağlayan kişiden kaynaklanan ya da iç faktörler diyebileceğimiz; ihtiyaç ve güdü, ilgiler, meslek, beklentiler, tutumlar, geçmiş yaşantılar ve deneyimler olduğu gibi uyarıcıdan kaynaklanan ya da dış faktörler diyebileceğimiz; uyarıcının şiddeti ve büyüklüğü, tekrarı, zıtlığı, ani değişiklikler/yenilik, tuhaflığı, hareketliliği de söylenebilir. Ayrıca değişmezlik, örgütleme, derinlik algısı da algıyı etkileyen faktörler arasında yer almaktadır. Bu da gösteriyor ki algılar, insanın bilgi dünyasının en temel niteliği olup, dilin, kavramların ve aklın bilinçli kullanımının bilgilenme süreçlerinde temel ve yapıcı rol oynar. Bu noktada algıyı etkileyen temel faktörleri iki şekilde ifade etmek mümkündür: İç etmenler; duygular (korku, öfke, üzüntü, sevinç vb.) , dürtü, güdü ve ihtiyaçlar, psikolojik ve zihinsel durum, algıya hazır olma, geçmiş yaşantılar ve öğrenme, tutum ve önyargı, meslek ve ilgiler, beklentiler. Dışsal etmenler; fiziki çevre (ısı, ışık, sıcaklık, iklim), sosyal çevre (kültür). Algılama anında, geçmiş yaşantılar, diğer duyu organlarından gelen başka duyumlar, o andaki beklentiler, toplumsal ve kültürel etkenler ve değerler işin içine girerler. 2 Kur'an'ın sürekli iç ve dış ayartıcılardan bahsetmesi de boşuna değildir. İyilik ve kötülük kendisine ilham edilen 3 bir varlık olarak insanın fıtratına/iyiliğe yönelmesini sağlayan özel bir yetenek konulduğunu da unutmamak gerekir. Ayrıca her türlü duyu organlarının faaliyetlerinden de sorumlu tutulacağı sürekli vurgulanmaktadır. 4 İç ses ve isteklerle, dış verileri işleyen ve çeşitli değerlendirmeler sonucu karar verecek olan da akıl-irade ikilisidir. Bu yazıda Kur'an, Peygamber, Din ve İnsan algımız insan çevre (toplum) ilişkileri bağlamında değerlendirilmeye çalışılacaktır. 1.Kur'an/vahiy algımız Hemen en başta vurgulamak gerekir ki, Müslümanların çoğunluğu Kur'an'a metinsel olarak âşık ama anlamından da bir o kadar uzak bir görüntü çizmektedirler. Sürekli ve en çok okunan ama hayata gerektiği gibi uygulanmayan/yansıtılmayan bir kitap. Kur'an'ın haber verdiği ve kutlu elçinin (sav) şikâyetine konu olan şekliyle 5 terk edilmiş/mehcur bırakılan bir kitap. Kur'an hem en çok okunan kitap olup hem de nasıl terk edilmiş oluyor sorusunun cevabı, anlama ve uygulama ilişkisinde yatmaktadır. Yıllarca söylenen ve hala bazı kişilerce söylenmeye devam edilen "Kur'an mealinden okunmaz, okusanız da bir şey anlamazsınız" söylemi Müslümanların algı dünyasını şekillendiren en önemli olumsuz söylem olmuştur. Kur'an'ın geldiği ortamın ve o ortamda dünyaya gelen ve yetişen elçinin dili olan Arapça, bu tür söylemlerle kutsanmış ve insanların kendi dilinde Yüce Allah'ın lütfundan bir parça olan hitabını öğrenmelerinin önü tıkanmaya çalışılmıştır.
Kadınlara dair meseleler söz konusu olduğunda genelde meal ve tefsir yazarlarının-hepsinin erkek ... more Kadınlara dair meseleler söz konusu olduğunda genelde meal ve tefsir yazarlarının-hepsinin erkek oluşu da göz önüne alındığında-Kur'an-ı Kerim'de ilgili ayetleri kadınlar aleyhine yorumladığı görülmektedir. Şahitlik, miras, itaatkârlık, erkekler için yaratılmaları gibi konular olumsuz yorumlara örnek verilebilir. Bu bağlamda Nisa suresi 34. Ayetteki kavvam, kanitat ve vadrubuhunne kelimeleri bu yazıda incelenmeye çalışılacaktır. Kavvam ve Kânitât Kavramları Nisa suresi 34. Ayetinin başında geçen kavvam/gözetici kelimesinden yola çıkarak, bu ayeti erkeklerin kadınlardan üstün olduğunun delili olarak görenler bulunmaktadır. Ayrıca ayetin devamında zikredilen faddala/faziletli/üstün kelimesi de erkeklerin kadınlara üstünlüğüne delil olarak sunulmuştur. İlgili ayetin meali şu şekildedir: "Erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar (kavvamune). Şundan ki, Allah, insanların bazılarını bazılarına üstün kılmıştır (faddale) ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır…" Ayete bakıldığında kavvamune kelimesine "yönetici, aile reisi, idareci, hâkim" gibi anlamlar verilmesinin bir anlamı yoktur. Zira "kaim" kökünden gelen bu kelimenin Kur'an'da diğer ayetlerdeki kullanımına bakıldığında: Nisa 4/5 ayetinde kıyamen/ ayakta durma, Nisa 4/135 ayetinde kavvamine/dimdik ayakta tutmak, Hac 22/26 ayetinde el kayimine/ayakta-kıyamda duranlar anlamlarında kullanıldığı görülmektedir. Dolayısıyla Nisa 4/34 ayetinde de maddi bir gözetimden söz etmekte ve maddi olarak ayakta tutmayı ifade etmektedir. Ayet aile içi bir hiyerarşiden bahsetmemekte aksine evin geçindirilmesi hususunda erkeklerin yüklenmeleri gereken maddi sorumluluğundan bahsetmektedir. Ayette herhangi bir emir kalıbı da bulunmamaktadır. Günümüzde de ailenin ekonomik sorumluluğunu çoğunlukla erkekler üstlenmektedir. Ancak kavvam olma durumu ailenin geçimini sağlayana göre değişebilir; erkek veya kadın ya da erkek ve kadın birlikte… Ayetin devamında "insanların bazılarını bazılarına üstün kılmıştır" ifadesinden de erkeklerin kadınlardan üstün olduğuna delil getirilmektedir. Ancak ayette ala ba'din/bazılarına ifadesi kullanılmış, ala ba'dihinne/bazılarına (müennes/dişil kalıp) yani erkeklerin kadınlara üstünlüğü şeklinde kullanılmamıştır. Dolayısıyla faziletli olma/üstünlük durumu değişen şartlar ve ortaya konulan eylemler göz önüne alınarak değerlendirilip belirlenebilir. Yani insan cinsinden birinin diğerine doğuştan üstünlüğünü ifade etmez. "…İyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar/itaatkardırlar (kanitatün); Allah'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar…" Ayette geçen "kanitatün" kelimesi gönülden güçlü bir bağlılığı, boyun eğmeyi ve itaati ifade etmektedir. Burada kendisine itaat edilecek varlık/kişi kimdir? sorusu önem arz etmektedir. Bir kadın iyi (saliha) olarak anılıyorsa o bu özelliğini Allah'a itaati neticesinde kazanmıştır. Zira Kur'an ayetleri de Allah'a itaati emreder. Ayetteki kanitatün ifadesini Allah'a gönülden bağlılık/itaat/boyun bükme şeklinde anlaşılması daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Ayrıca ayette iyi kadınların evli ya da bekâr olduğuna dair bir vurgu bulunmamakta bütün kadınları kapsamaktadır. Dolayısıyla bu ayette kullanılan "kanitatün" ifadesi insanlardan bir cinsin diğerine hizmet etmek ya da itaat etmek için yaratıldığı sonucunu vermez. Kur'an-ı Kerim'de bu kelime Bakara 2/238, Al-i İmran 3/17, Nahl 16/120, Ahzap 33/35, Tahrim 66/12
Türkiye'de yaşanılan depremler (son olarak Elazığ 6.8) nedeniyle sosyal medya hesaplarından ve te... more Türkiye'de yaşanılan depremler (son olarak Elazığ 6.8) nedeniyle sosyal medya hesaplarından ve televizyon ekranlarından yapılan haber ve paylaşımlar, doğal olaylar/afetler karşısında verilen tepkileri dolayısıyla din algısını sorgulamayı gerekli kılmaktadır. Depremleri analiz eden (!) ve dini açıdan değerlendiren (!) bir kısım zevatın; fiziksel olaylar, kader, sorumluluk, tevekkül ve sığınma/dua kavramlarını bir türlü yerli yerine koyamadıkları görülmektedir.
İlk yaratılıştan beri hidayet ve dalalet, adalet ve zulüm, merhamet ve zalimlik, dosdoğru yol/sır... more İlk yaratılıştan beri hidayet ve dalalet, adalet ve zulüm, merhamet ve zalimlik, dosdoğru yol/sırat-ı müstakim ve eğri-büğrü yollar arasında gidip gelmektedir insanoğlu. Zulmün, haksızlığın, sapkınlığın tavan yaptığı dönemlerde Yüce Allah hep elçileriyle duruma müdahale etmiş, iyiler aracılığıyla aleme nizamat vermiştir. Son elçi (sas) de işte böyle bir karanlık ortama hidayet veren ışık/nur olan bir kitapla gönderilmiş, sırat-ı müstakime/dosdoğru yola davet etmiş, 23 yıllık tebliğ görevini ifa edip Rahmet-i Rahman'a kavuşmuştur. Biz inananlara da yol gösterici, kılavuz kitap olan Kur'an'ı ve vahiyle yoğrularak hayata aktarılmış tertemiz yaşamını/sünnetini emanet bırakmıştır. Tarihsel süreçte tertemiz bir hayatla iz bırakarak giden ve izlenmesi gereken muhteşem bir karakter örneği usve-i hasene bir Peygamber (sas) yerine; örnek alınması ve izlenmesi mümkün olmayan, hayattan ve insanlardan koparılmış nurdan/melekten bir peygamber algısı oluşturulmaya çalışılmış, ondan boşaltılan yer de (!) kendilerine üstün nitelikler atfedilen bir takım insanlarla doldurulmuştur. Peki, anlatılan peygamber ve gerçekte olan peygamberi nasıl ayırt edeceğiz? Ölçümüz ne olacak? Önce anlatılan peygambere sonra da gerçekte olana Kur'an ölçeğinde bakalım: ANLATILAN PEYGAMBER Her an bir mucize üreten, hayatında hiç normallik bulunmayıp her tavrı olağanüstü olan, hiç zorluk yaşamamış, hiç acı çekmemiş, her dilediği anında olan, insanüstü, ulaşılamaz bir peygamber. Vahiy dışında da gaybden haberler veren, o var edildikten sonra kâinatın onun için var kılındığı bir peygamber. Askerlik, tıp, ziraat, tarım her konuda uzman, hayattan uzaklaştırılmış ve bu yüzden örnek alınması mümkün olmayan bir peygamber. Vahyi hayatına yansıtan peygamber değil sakalı, sarığı, elbisesi örnek alınan bir peygamber. O söylemiş gibi uydurulan sözlerle kadınları fitne, uğursuz ve cehennemlik gören (!) bir peygamber. Ondan ayrı kaldığı için kütüklerin konuşup ağladığı, bulutların gölgelediği, çocukken kalbi yarılıp temizlenen, gölgesi olmayan bir peygamber. GERÇEKTE OLAN O (sas) babasını hiç tanıyamadı, annesi ve dedesini küçük yaşta kaybetti. Peygamber olacağını bilmiyordu. Ama yaşadığı toplumun sapkınlığını, karanlığını, çürümüşlüğünü kendine dert ediniyordu. Sık sık gittiği Hira'da ne yapılabilir diye derin derin düşünüyordu. Yine orada böyle bir hal üzereyken vahiy aldı. Peygamberliğinden önce de ahlaklıydı. Cömertti. Fakirlerin, düşkünlerin ve yetimlerin sığınağıydı. Sofrasından eksik etmezdi onları. Yardımına koşardı yardıma ihtiyacı olanların. Gözü hep ezilenlerin üzerindeydi. Yani kölelerin, fakirlerin ve öldürülen kız çocuklarının. 13 yıllık Mekke risaleti boyunca tüm zorluklara göğüs gerdi. Hakarete uğradı, evi taşlandı, alay edildi, yalnız bırakıldı, ölüm tehdidi aldı. Kendisine tabi olan birçok sevdiğini kaybetti. Yılmadan kapı kapı, sokak sokak, panayır panayır dolaştı ve İslam'ı anlattı, Tevhide çağırdı. Taife gitti, taşlandı, yaralandı. Dönüşte Mekke'ye, şehrine koruma altında zor girdi. Hicreti ölüm tehlikesi altında gerçekleşti. 20-22 gün sürdü. Medine'ye uçmadı. 10 yıllık Medine döneminde de insanlığı gelmekte olan büyük güne hazırlamak ve uyarmak için çırpındı durdu. Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Mekke, Huneyn ve diğer muharebelerde ashabının başındaydı. Yaralandı, suikasta uğradı. Gece gündüz ahlakı, doğruluğu, ehliyeti, liyakati, çalışma ve gayretin önemini, hak ve hukuka uymayı, insana hayvana tabiata değer vermeyi, dünyanın süsüne kapılmamayı, infakı, fakire yetime arka çıkmayı öğütledi. Vahye Kur'an'a dikkat çekti, titizlikle kayıt altına aldırttı. Kendinden bir şey yazılmasını istemedi.
Bu araştırma ile 2007-2008 öğretim yılında uygulamaya konulan ilköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bil... more Bu araştırma ile 2007-2008 öğretim yılında uygulamaya konulan ilköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders programına dayalı ortaokul din öğretiminin öğrencilerin dini duygu, bilgi ve davranışlarının gelişimi üzerindeki etkilerini görmek, öğrencilerin kendi bakış açılarından din öğretiminin etkililiği hakkındaki görüşlerini tespit etmek ve beklentilerini belirlemek hedeflenmiştir. Araştırmada nitel veri analizi yöntemi kullanılmıştır. With this study, it is aimed to observe the effects of the secondary school religious culture and morals education curriculum based on the program, which was started to be applied in 2007-2008 academic year on student’s improvements about their religious attitudes, knowledge and behaviors, determine their ideas according to their viewpoints and state their expectations about the efficiency of religious education.
EVALUATION OF SECONDARY SCHOOL RELIGION AND ETHICS EDUCATION IN TERMS OF ITS LIFELONG MAINTAINABI... more EVALUATION OF SECONDARY SCHOOL RELIGION AND ETHICS EDUCATION IN TERMS OF ITS LIFELONG MAINTAINABILITY
Araştırma, Bozüyük İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü “Okumayı Geliştirme Komisyonu” tarafından ilçe gen... more Araştırma, Bozüyük İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü “Okumayı Geliştirme Komisyonu” tarafından ilçe genelinde başlatılan proje kapsamında yapılmıştır. Tarama modeli kullanılan araştırmanın evrenini 51 okul yöneticisi, 180 öğretmen, 2192 öğrenci ile 2192 veli oluşturmaktadır. Okul türü, sınıf düzeyi ve yaşanılan yerleşim yeri göz önünde bulundurularak 22 ilköğretim okulundan 51 yöneticinin tamamı, 100 sınıf öğretmeni, 320 öğrenci ile 320 veli örneklem alınmıştır. Araştırmada yönetici/öğretmen, öğrenci ve velilere 3 farklı anket uygulanmıştır. Anket soruları; “kitap okumaya ilgi”, “kitap okumaya yönlendirme”, “okuma türleri ve çeşitlilik” ile “okuma seviyesi” olmak üzere dört bölüme ayrılmıştır.
İnsan toplumsal bir varlıktır ve sahip olduğu bu özelliğinden dolayı yaşamının büyük bir kısmını ... more İnsan toplumsal bir varlıktır ve sahip olduğu bu özelliğinden dolayı yaşamının büyük bir kısmını doğal gruplarda ya da biçimsel örgütlerde geçirir. Örgütler, farklı bilim dalları tarafından geliştirilen çözümsel yaklaşımların birleştirilmesini ve uygulanmasını kapsayan bir yönetim anlayışı ile yönetilir. Yönetici, bu farklı görüşleri kendi bilgi ve deneyimlerinin ışığında birleştiren ve edindiği sonuçları özel sorunların çözümü için uygulama durumunda olan kişidir. Örgüt, yönetim ve yönetici kavramlarını içinde barındıran önemli oluşumlardan birisi de eğitim yönetimidir.
Ders, talebe, dar manada öğretim yeri olan mektep ve muallim. Bu dört unsur, mektep denen içtimai... more Ders, talebe, dar manada öğretim yeri olan mektep ve muallim. Bu dört unsur, mektep denen içtimai müessesenin dört duvarı gibidir. Bu dört duvarın hepsinin de sağlam oluşu ile mektep ve maarif ayakta durur. Dersi ezbercilik ve nakilcilikten ibaret olan, muallimi her meslekten alınan, talebesi hayatın her safhasına benliğini dağıtmış ve şehirlerinde kendi çocuklarına mahsus bir hayat sahası ayırmamış bir cemiyet içinde henüz mektebinin çehresi bile çizilmemiş olunca, orada gerçekten millet mektebi var denilebilir mi?
This survey has been seeking the reply to the question about what level the secondary managers ha... more This survey has been seeking the reply to the question about what level the secondary managers have realized the strategies of making decision and the abilities of solving problems and what the level of relationship between them is. This survey is also aimed to provide the contribution to improve the attitudes that are connected with the making decision and solving problems of the school managers as the people who will provide to change and improve. General survey model has been applied in this research. The study is based on the school managers and assistant managers working at public high schools and their equivalents in Bilecik Afyon and Eskişehir in 2005-2006 years of education. The sampling wasn’t indicated owing to reaching at the research field totally. 542 school managers were given data colleting instruments and 452 of the surveys were replied. The replied surveys represent the %83 of the research field. According to the findings, were abstained at the end of the survey: school managers have been perceiving sufficient on problem solving giving the logical decision by examining all alternatives carefully making strategy and problem solving abilities of the managers were also examined demographically and significant differences were found out on seniority, branch, age and gender factors.
Bireyin okuma alışkanlığının farklılaşmasında; ailenin ekonomik durumu, anne-babanın davranışları... more Bireyin okuma alışkanlığının farklılaşmasında; ailenin ekonomik durumu, anne-babanın davranışları, çocuğun çevresinin okuma davranışları ve okul-aile işbirliği gibi bazı faktörler etkilidir. Okuma alışkanlığının geliştirilmesi, bu faktörlerin iyileştirilmesine bağlıdır. Bu bağlamda araştırmada, “okuma alışkanlığı göstergelerine göre ilköğretim öğrencilerinin durumları” belirlenmeye çalışılmıştır.
İnsanın üzerinde sıkça düşündüğü konulardan biri de kader ve kazadır. Kişi, başından geçen her ol... more İnsanın üzerinde sıkça düşündüğü konulardan biri de kader ve kazadır. Kişi, başından geçen her olayı kader ve kaza anlayışıyla yorumlamaya çalışmakta, hata ve ihmalinden dolayı ortaya çıkan bir kusurunu örtmek ya da kendince teselli aramak için; “Ne yapalım, kaderimde bu varmış!” diyerek sorumluluğundan kurtulduğunu zannetmekte, kendi sorumluluğunu Allah’a yüklemektedir. Hâlbuki Allah insana akıl ve irade vermiş, bu iki nimeti nasıl kullanacağını vahiyle destekleyerek öğretmiş, kişinin bütün eylemlerinden kendisinin sorumlu olacağını bildirmiştir.
Okuma alışkanlığı gelişmiş ülkelere oranla oldukça düşük olan Türkiye'de okuma alışkanlığını artı... more Okuma alışkanlığı gelişmiş ülkelere oranla oldukça düşük olan Türkiye'de okuma alışkanlığını artırmada yapılabilecek çalışmalar, öğrencilere, öğretmenlere ve velilere düşen görevler tartışılmaktadır. Okuma kültürü geliştirmede bir model önerisi sunulmaktadır.
Ortak Bir Din Dili Oluşturmanın Zorunluluğu Üzerine, 2023
Son günlerde/yıllarda yapılan tartışmalara bakıldığında bugüne kadar “din” alanında ortak bir “di... more Son günlerde/yıllarda yapılan tartışmalara bakıldığında bugüne kadar “din” alanında ortak bir “dil” bulamamanın ve bu dili kapsayıcı kuşatıcı bir şekilde kullanamamanın sıkıntıları açığa çıkıyor. Gerçi toplumumuzun bir kısmında her alanda dinleme, anlama, anlayış gösterme, gerekli yerlerde yapıcı eleştiri/itiraz ve ortak noktalarda buluşma kısaca iletişim becerilerimizin bir hayli zayıfladığını itiraf etmek gerekiyor. Anlaşılması zor bir kutuplaşma, bulunulan yer ve konumu ölesiye savunma içselleştirilmiş durumda, tam bir akıl tutulması yaşanıyor ülkede.
Bu durumun özellikle anlam arayışında olan genç kuşağı fazlasıyla etkilediğini söylemek mümkün. Bu sebeple bilerek ya da bilmeyerek kavramların yanlış anlaşılmasına yol açacak tarzdaki kullanımlar, özellikle dinî düşünce alanında birçok problemin doğmasına neden olmakla kalmayıp bilgi, varlık ve değer ilişkileri arasında hem düşünce açısından hem de inanç açısından birtakım gelgitlerin yaşanmasına yol açmaktadır.
Günümüz Müslümanlarının en önemli problemlerinden birisi de insanların doğuştan ne olacağının dah... more Günümüz Müslümanlarının en önemli problemlerinden birisi de insanların doğuştan ne olacağının daha baştan belirlendiği ve başına gelen musibetlerin bir kitapta yazılmış olduğu düşüncesine ve inancına dayanan katı bir kadercilik anlayışıdır. İnsanı, yaratılmasından itibaren ölümüne kadar ne olacağı/ne yapacağı belli olan, yazılımına göre hareket eden kurgulanmış bir robot olarak kabul eden bu anlayış ve düşünce; insanın aklına, sorumluluklarına, boşuna yaratılmadığına vurgu yapan pek çok Kur’an ayetine terstir. Hatta bu anlayıştaki insanlar tarafından, insanın daha dünyaya gelmeden önce ahiret hayatındaki ebedi mekânının belirlendiği de savunulmaktadır. Katı bir kaderciliği savunan böyle bir anlayışın aynı zamanda duayı da büyük bir iştiyakla savunması gerçekten ilginç bir tezata dönüşmektedir. Zira insanın kaderinde her şey yazılı ise, çoğu zaman mevcut durumu olumlu yönde değiştirmek için Allah’a başvurma olan duaya neden ihtiyaç duyulur? Vahiy kaynaklı olan dünyadaki emir ve yasakların hikmeti nasıl izah edilecektir? sorularının cevabı verilmelidir.
Son zamanlarda özellikle bazı kesimlerce dini konularda hüküm verme yarışı yapılmakta, Kur'an aye... more Son zamanlarda özellikle bazı kesimlerce dini konularda hüküm verme yarışı yapılmakta, Kur'an ayetleri ve vahyin genel ilke ve prensipleri göz ardı edilerek rivayetler üzerinden "kendi dini inanışları" insanlara "ed-din" olarak dayatılmak istenmektedir. Kişi mensup olduğu grubun, topluluğun, cemaatin savunularını din olarak kabul etmekte, din adına takip ettiği kişi/leri yücelterek onun her söylediğini hakikat olarak algılamaktadır. Hâlbuki İslam âlimlerince ittifakla kabul edilen üç bilgi kaynağına yani akıl, duyular ve vahye/doğru habere dayandırılmadan ya da delillendirilmeden paylaşılan her bilgi şüphe unsurunu içinde barındırır. Bu yüzden doğru olanı yanlıştan ayırmak için akla, sağlam delillerle yardımcı olmak elzem hale gelmektedir. Dayanılan delilin ne kadar sağlam olduğu önemlidir, zira bir takım çevrelerce çoğu zaman bilinçli bir şekilde delil olarak ileri sürülen dayanakların akla uymayan, vahiyle de çelişen bir takım zayıf ya da uydurma rivayetler olması işin aslını bilmeyenler tarafından fark edilmemekte ve verilen bilgi hakikat/doğru olarak algılanmaktadır. Bu çevreler zayıf veya uydurma rivayetler üzerinden olduğu gibi mezhepler üzerinden de din algısı oluşturmaya çalışmaktadır. Mezhepler dinin anlaşılması ve yorumlanmasında önemli bir görev üstlenmekle birlikte tarihi süreçte dine eklemlenen yorumsal bilgilerin mutlak bilgi kabul edilmesinin ve mezheplerin dinin kendisi olarak algılanmaya başlanmasının pek çok probleme yol açtığı bilinen bir gerçektir. Zira mezheplerin dinin kendisi gibi algılanması; mezhep imamlarının yorumlarını ve tarihi süreçte bu yorumlara diğerleri tarafından eklenen sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi içerikli diğer yorumları sorgulanamaz hale getirmiş, günümüzde farklı şartlarda yaşayan insanlara öncekilerin hükümleri aynen dayatılmış ve bunun yanlış olduğuna dair herhangi bir itirazın önü de kesilmiştir. Burada tartışılan husus rivayetleri ve mezhepleri yok saymak değil, rivayetler ve mezhepler üzerinden yapılan ve mutlak hakikatmiş gibi süslenerek insanlara sunulan bilgileri tartışmaya açmaktır. Daha doğrusu ciddi her hangi bir konuda konuşurken delile dayanmayan, temelsiz, isnatsız, vahye ters düşen konuşmalardan/konuşanlardan ve yanlış yorumlardan uzak durmaya bir çağrı görevidir. Kısaca her mümini aklını selim bir şekilde kullanmaya ve vahyi anlamak için gayrete davettir. Zira insan, gerek tenzil edilen/indirilen ayetleri (vahiy) ve gerekse tekvin edilen/yaratılan ayetleri (evren ve işleyişi) anlamada, aklı kullanmaktan birinci derecede sorumlu bir varlıktır.
İçten ve dıştan gelen uyarıcıların duyumlar aracılığıyla anlamlı hâle getirilmesine, beyne ulaşan... more İçten ve dıştan gelen uyarıcıların duyumlar aracılığıyla anlamlı hâle getirilmesine, beyne ulaşan duyumların organize edilerek tanıma, anlama ve anlamlandırma işlemine algı denir. Bir tat almak duyum iken, ne tadı olduğunu anlamak algıdır. Bir ses duymak duyum iken, kimin veya neyin sesi olduğunu anlamak algıdır. Algılama, duyumların çeşitli biçimlerde örgütlenip anlam kazanması, yorumlanmasıdır. Herhangi bir zamanda algıladıklarımız sadece uyaranın yapısına bağlı değil, aynı zamanda ortama, önceki deneyimlerimize, o andaki duygularımıza, genelde istek, tutum ve amaçlarımıza bağlıdır. Algılama, uyarının duygusal yapısı, ortam veya zemin, daha önceki duyusal deneyimler, kişisel duygu, tutum, amaç ve dürtüler tarafından etkilenir. Son dönemlerde daha farklı algı biçimlerinden söz edilmekte ise de temel algılama biçimleri olarak; görme, işitme, dokunma, tat ve koku, algılarından bahsetmek mümkündür. Algıda seçiciliği sağlayan kişiden kaynaklanan ya da iç faktörler diyebileceğimiz; ihtiyaç ve güdü, ilgiler, meslek, beklentiler, tutumlar, geçmiş yaşantılar ve deneyimler olduğu gibi uyarıcıdan kaynaklanan ya da dış faktörler diyebileceğimiz; uyarıcının şiddeti ve büyüklüğü, tekrarı, zıtlığı, ani değişiklikler/yenilik, tuhaflığı, hareketliliği de söylenebilir. Ayrıca değişmezlik, örgütleme, derinlik algısı da algıyı etkileyen faktörler arasında yer almaktadır. Bu da gösteriyor ki algılar, insanın bilgi dünyasının en temel niteliği olup, dilin, kavramların ve aklın bilinçli kullanımının bilgilenme süreçlerinde temel ve yapıcı rol oynar. Bu noktada algıyı etkileyen temel faktörleri iki şekilde ifade etmek mümkündür: İç etmenler; duygular (korku, öfke, üzüntü, sevinç vb.) , dürtü, güdü ve ihtiyaçlar, psikolojik ve zihinsel durum, algıya hazır olma, geçmiş yaşantılar ve öğrenme, tutum ve önyargı, meslek ve ilgiler, beklentiler. Dışsal etmenler; fiziki çevre (ısı, ışık, sıcaklık, iklim), sosyal çevre (kültür). Algılama anında, geçmiş yaşantılar, diğer duyu organlarından gelen başka duyumlar, o andaki beklentiler, toplumsal ve kültürel etkenler ve değerler işin içine girerler. 2 Kur'an'ın sürekli iç ve dış ayartıcılardan bahsetmesi de boşuna değildir. İyilik ve kötülük kendisine ilham edilen 3 bir varlık olarak insanın fıtratına/iyiliğe yönelmesini sağlayan özel bir yetenek konulduğunu da unutmamak gerekir. Ayrıca her türlü duyu organlarının faaliyetlerinden de sorumlu tutulacağı sürekli vurgulanmaktadır. 4 İç ses ve isteklerle, dış verileri işleyen ve çeşitli değerlendirmeler sonucu karar verecek olan da akıl-irade ikilisidir. Bu yazıda Kur'an, Peygamber, Din ve İnsan algımız insan çevre (toplum) ilişkileri bağlamında değerlendirilmeye çalışılacaktır. 1.Kur'an/vahiy algımız Hemen en başta vurgulamak gerekir ki, Müslümanların çoğunluğu Kur'an'a metinsel olarak âşık ama anlamından da bir o kadar uzak bir görüntü çizmektedirler. Sürekli ve en çok okunan ama hayata gerektiği gibi uygulanmayan/yansıtılmayan bir kitap. Kur'an'ın haber verdiği ve kutlu elçinin (sav) şikâyetine konu olan şekliyle 5 terk edilmiş/mehcur bırakılan bir kitap. Kur'an hem en çok okunan kitap olup hem de nasıl terk edilmiş oluyor sorusunun cevabı, anlama ve uygulama ilişkisinde yatmaktadır. Yıllarca söylenen ve hala bazı kişilerce söylenmeye devam edilen "Kur'an mealinden okunmaz, okusanız da bir şey anlamazsınız" söylemi Müslümanların algı dünyasını şekillendiren en önemli olumsuz söylem olmuştur. Kur'an'ın geldiği ortamın ve o ortamda dünyaya gelen ve yetişen elçinin dili olan Arapça, bu tür söylemlerle kutsanmış ve insanların kendi dilinde Yüce Allah'ın lütfundan bir parça olan hitabını öğrenmelerinin önü tıkanmaya çalışılmıştır.
Kadınlara dair meseleler söz konusu olduğunda genelde meal ve tefsir yazarlarının-hepsinin erkek ... more Kadınlara dair meseleler söz konusu olduğunda genelde meal ve tefsir yazarlarının-hepsinin erkek oluşu da göz önüne alındığında-Kur'an-ı Kerim'de ilgili ayetleri kadınlar aleyhine yorumladığı görülmektedir. Şahitlik, miras, itaatkârlık, erkekler için yaratılmaları gibi konular olumsuz yorumlara örnek verilebilir. Bu bağlamda Nisa suresi 34. Ayetteki kavvam, kanitat ve vadrubuhunne kelimeleri bu yazıda incelenmeye çalışılacaktır. Kavvam ve Kânitât Kavramları Nisa suresi 34. Ayetinin başında geçen kavvam/gözetici kelimesinden yola çıkarak, bu ayeti erkeklerin kadınlardan üstün olduğunun delili olarak görenler bulunmaktadır. Ayrıca ayetin devamında zikredilen faddala/faziletli/üstün kelimesi de erkeklerin kadınlara üstünlüğüne delil olarak sunulmuştur. İlgili ayetin meali şu şekildedir: "Erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar (kavvamune). Şundan ki, Allah, insanların bazılarını bazılarına üstün kılmıştır (faddale) ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır…" Ayete bakıldığında kavvamune kelimesine "yönetici, aile reisi, idareci, hâkim" gibi anlamlar verilmesinin bir anlamı yoktur. Zira "kaim" kökünden gelen bu kelimenin Kur'an'da diğer ayetlerdeki kullanımına bakıldığında: Nisa 4/5 ayetinde kıyamen/ ayakta durma, Nisa 4/135 ayetinde kavvamine/dimdik ayakta tutmak, Hac 22/26 ayetinde el kayimine/ayakta-kıyamda duranlar anlamlarında kullanıldığı görülmektedir. Dolayısıyla Nisa 4/34 ayetinde de maddi bir gözetimden söz etmekte ve maddi olarak ayakta tutmayı ifade etmektedir. Ayet aile içi bir hiyerarşiden bahsetmemekte aksine evin geçindirilmesi hususunda erkeklerin yüklenmeleri gereken maddi sorumluluğundan bahsetmektedir. Ayette herhangi bir emir kalıbı da bulunmamaktadır. Günümüzde de ailenin ekonomik sorumluluğunu çoğunlukla erkekler üstlenmektedir. Ancak kavvam olma durumu ailenin geçimini sağlayana göre değişebilir; erkek veya kadın ya da erkek ve kadın birlikte… Ayetin devamında "insanların bazılarını bazılarına üstün kılmıştır" ifadesinden de erkeklerin kadınlardan üstün olduğuna delil getirilmektedir. Ancak ayette ala ba'din/bazılarına ifadesi kullanılmış, ala ba'dihinne/bazılarına (müennes/dişil kalıp) yani erkeklerin kadınlara üstünlüğü şeklinde kullanılmamıştır. Dolayısıyla faziletli olma/üstünlük durumu değişen şartlar ve ortaya konulan eylemler göz önüne alınarak değerlendirilip belirlenebilir. Yani insan cinsinden birinin diğerine doğuştan üstünlüğünü ifade etmez. "…İyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar/itaatkardırlar (kanitatün); Allah'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar…" Ayette geçen "kanitatün" kelimesi gönülden güçlü bir bağlılığı, boyun eğmeyi ve itaati ifade etmektedir. Burada kendisine itaat edilecek varlık/kişi kimdir? sorusu önem arz etmektedir. Bir kadın iyi (saliha) olarak anılıyorsa o bu özelliğini Allah'a itaati neticesinde kazanmıştır. Zira Kur'an ayetleri de Allah'a itaati emreder. Ayetteki kanitatün ifadesini Allah'a gönülden bağlılık/itaat/boyun bükme şeklinde anlaşılması daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Ayrıca ayette iyi kadınların evli ya da bekâr olduğuna dair bir vurgu bulunmamakta bütün kadınları kapsamaktadır. Dolayısıyla bu ayette kullanılan "kanitatün" ifadesi insanlardan bir cinsin diğerine hizmet etmek ya da itaat etmek için yaratıldığı sonucunu vermez. Kur'an-ı Kerim'de bu kelime Bakara 2/238, Al-i İmran 3/17, Nahl 16/120, Ahzap 33/35, Tahrim 66/12
Türkiye'de yaşanılan depremler (son olarak Elazığ 6.8) nedeniyle sosyal medya hesaplarından ve te... more Türkiye'de yaşanılan depremler (son olarak Elazığ 6.8) nedeniyle sosyal medya hesaplarından ve televizyon ekranlarından yapılan haber ve paylaşımlar, doğal olaylar/afetler karşısında verilen tepkileri dolayısıyla din algısını sorgulamayı gerekli kılmaktadır. Depremleri analiz eden (!) ve dini açıdan değerlendiren (!) bir kısım zevatın; fiziksel olaylar, kader, sorumluluk, tevekkül ve sığınma/dua kavramlarını bir türlü yerli yerine koyamadıkları görülmektedir.
İlk yaratılıştan beri hidayet ve dalalet, adalet ve zulüm, merhamet ve zalimlik, dosdoğru yol/sır... more İlk yaratılıştan beri hidayet ve dalalet, adalet ve zulüm, merhamet ve zalimlik, dosdoğru yol/sırat-ı müstakim ve eğri-büğrü yollar arasında gidip gelmektedir insanoğlu. Zulmün, haksızlığın, sapkınlığın tavan yaptığı dönemlerde Yüce Allah hep elçileriyle duruma müdahale etmiş, iyiler aracılığıyla aleme nizamat vermiştir. Son elçi (sas) de işte böyle bir karanlık ortama hidayet veren ışık/nur olan bir kitapla gönderilmiş, sırat-ı müstakime/dosdoğru yola davet etmiş, 23 yıllık tebliğ görevini ifa edip Rahmet-i Rahman'a kavuşmuştur. Biz inananlara da yol gösterici, kılavuz kitap olan Kur'an'ı ve vahiyle yoğrularak hayata aktarılmış tertemiz yaşamını/sünnetini emanet bırakmıştır. Tarihsel süreçte tertemiz bir hayatla iz bırakarak giden ve izlenmesi gereken muhteşem bir karakter örneği usve-i hasene bir Peygamber (sas) yerine; örnek alınması ve izlenmesi mümkün olmayan, hayattan ve insanlardan koparılmış nurdan/melekten bir peygamber algısı oluşturulmaya çalışılmış, ondan boşaltılan yer de (!) kendilerine üstün nitelikler atfedilen bir takım insanlarla doldurulmuştur. Peki, anlatılan peygamber ve gerçekte olan peygamberi nasıl ayırt edeceğiz? Ölçümüz ne olacak? Önce anlatılan peygambere sonra da gerçekte olana Kur'an ölçeğinde bakalım: ANLATILAN PEYGAMBER Her an bir mucize üreten, hayatında hiç normallik bulunmayıp her tavrı olağanüstü olan, hiç zorluk yaşamamış, hiç acı çekmemiş, her dilediği anında olan, insanüstü, ulaşılamaz bir peygamber. Vahiy dışında da gaybden haberler veren, o var edildikten sonra kâinatın onun için var kılındığı bir peygamber. Askerlik, tıp, ziraat, tarım her konuda uzman, hayattan uzaklaştırılmış ve bu yüzden örnek alınması mümkün olmayan bir peygamber. Vahyi hayatına yansıtan peygamber değil sakalı, sarığı, elbisesi örnek alınan bir peygamber. O söylemiş gibi uydurulan sözlerle kadınları fitne, uğursuz ve cehennemlik gören (!) bir peygamber. Ondan ayrı kaldığı için kütüklerin konuşup ağladığı, bulutların gölgelediği, çocukken kalbi yarılıp temizlenen, gölgesi olmayan bir peygamber. GERÇEKTE OLAN O (sas) babasını hiç tanıyamadı, annesi ve dedesini küçük yaşta kaybetti. Peygamber olacağını bilmiyordu. Ama yaşadığı toplumun sapkınlığını, karanlığını, çürümüşlüğünü kendine dert ediniyordu. Sık sık gittiği Hira'da ne yapılabilir diye derin derin düşünüyordu. Yine orada böyle bir hal üzereyken vahiy aldı. Peygamberliğinden önce de ahlaklıydı. Cömertti. Fakirlerin, düşkünlerin ve yetimlerin sığınağıydı. Sofrasından eksik etmezdi onları. Yardımına koşardı yardıma ihtiyacı olanların. Gözü hep ezilenlerin üzerindeydi. Yani kölelerin, fakirlerin ve öldürülen kız çocuklarının. 13 yıllık Mekke risaleti boyunca tüm zorluklara göğüs gerdi. Hakarete uğradı, evi taşlandı, alay edildi, yalnız bırakıldı, ölüm tehdidi aldı. Kendisine tabi olan birçok sevdiğini kaybetti. Yılmadan kapı kapı, sokak sokak, panayır panayır dolaştı ve İslam'ı anlattı, Tevhide çağırdı. Taife gitti, taşlandı, yaralandı. Dönüşte Mekke'ye, şehrine koruma altında zor girdi. Hicreti ölüm tehlikesi altında gerçekleşti. 20-22 gün sürdü. Medine'ye uçmadı. 10 yıllık Medine döneminde de insanlığı gelmekte olan büyük güne hazırlamak ve uyarmak için çırpındı durdu. Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Mekke, Huneyn ve diğer muharebelerde ashabının başındaydı. Yaralandı, suikasta uğradı. Gece gündüz ahlakı, doğruluğu, ehliyeti, liyakati, çalışma ve gayretin önemini, hak ve hukuka uymayı, insana hayvana tabiata değer vermeyi, dünyanın süsüne kapılmamayı, infakı, fakire yetime arka çıkmayı öğütledi. Vahye Kur'an'a dikkat çekti, titizlikle kayıt altına aldırttı. Kendinden bir şey yazılmasını istemedi.
Bu araştırma ile 2007-2008 öğretim yılında uygulamaya konulan ilköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bil... more Bu araştırma ile 2007-2008 öğretim yılında uygulamaya konulan ilköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders programına dayalı ortaokul din öğretiminin öğrencilerin dini duygu, bilgi ve davranışlarının gelişimi üzerindeki etkilerini görmek, öğrencilerin kendi bakış açılarından din öğretiminin etkililiği hakkındaki görüşlerini tespit etmek ve beklentilerini belirlemek hedeflenmiştir. Araştırmada nitel veri analizi yöntemi kullanılmıştır. With this study, it is aimed to observe the effects of the secondary school religious culture and morals education curriculum based on the program, which was started to be applied in 2007-2008 academic year on student’s improvements about their religious attitudes, knowledge and behaviors, determine their ideas according to their viewpoints and state their expectations about the efficiency of religious education.
EVALUATION OF SECONDARY SCHOOL RELIGION AND ETHICS EDUCATION IN TERMS OF ITS LIFELONG MAINTAINABI... more EVALUATION OF SECONDARY SCHOOL RELIGION AND ETHICS EDUCATION IN TERMS OF ITS LIFELONG MAINTAINABILITY
Araştırma, Bozüyük İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü “Okumayı Geliştirme Komisyonu” tarafından ilçe gen... more Araştırma, Bozüyük İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü “Okumayı Geliştirme Komisyonu” tarafından ilçe genelinde başlatılan proje kapsamında yapılmıştır. Tarama modeli kullanılan araştırmanın evrenini 51 okul yöneticisi, 180 öğretmen, 2192 öğrenci ile 2192 veli oluşturmaktadır. Okul türü, sınıf düzeyi ve yaşanılan yerleşim yeri göz önünde bulundurularak 22 ilköğretim okulundan 51 yöneticinin tamamı, 100 sınıf öğretmeni, 320 öğrenci ile 320 veli örneklem alınmıştır. Araştırmada yönetici/öğretmen, öğrenci ve velilere 3 farklı anket uygulanmıştır. Anket soruları; “kitap okumaya ilgi”, “kitap okumaya yönlendirme”, “okuma türleri ve çeşitlilik” ile “okuma seviyesi” olmak üzere dört bölüme ayrılmıştır.
İnsan toplumsal bir varlıktır ve sahip olduğu bu özelliğinden dolayı yaşamının büyük bir kısmını ... more İnsan toplumsal bir varlıktır ve sahip olduğu bu özelliğinden dolayı yaşamının büyük bir kısmını doğal gruplarda ya da biçimsel örgütlerde geçirir. Örgütler, farklı bilim dalları tarafından geliştirilen çözümsel yaklaşımların birleştirilmesini ve uygulanmasını kapsayan bir yönetim anlayışı ile yönetilir. Yönetici, bu farklı görüşleri kendi bilgi ve deneyimlerinin ışığında birleştiren ve edindiği sonuçları özel sorunların çözümü için uygulama durumunda olan kişidir. Örgüt, yönetim ve yönetici kavramlarını içinde barındıran önemli oluşumlardan birisi de eğitim yönetimidir.
Ders, talebe, dar manada öğretim yeri olan mektep ve muallim. Bu dört unsur, mektep denen içtimai... more Ders, talebe, dar manada öğretim yeri olan mektep ve muallim. Bu dört unsur, mektep denen içtimai müessesenin dört duvarı gibidir. Bu dört duvarın hepsinin de sağlam oluşu ile mektep ve maarif ayakta durur. Dersi ezbercilik ve nakilcilikten ibaret olan, muallimi her meslekten alınan, talebesi hayatın her safhasına benliğini dağıtmış ve şehirlerinde kendi çocuklarına mahsus bir hayat sahası ayırmamış bir cemiyet içinde henüz mektebinin çehresi bile çizilmemiş olunca, orada gerçekten millet mektebi var denilebilir mi?
This survey has been seeking the reply to the question about what level the secondary managers ha... more This survey has been seeking the reply to the question about what level the secondary managers have realized the strategies of making decision and the abilities of solving problems and what the level of relationship between them is. This survey is also aimed to provide the contribution to improve the attitudes that are connected with the making decision and solving problems of the school managers as the people who will provide to change and improve. General survey model has been applied in this research. The study is based on the school managers and assistant managers working at public high schools and their equivalents in Bilecik Afyon and Eskişehir in 2005-2006 years of education. The sampling wasn’t indicated owing to reaching at the research field totally. 542 school managers were given data colleting instruments and 452 of the surveys were replied. The replied surveys represent the %83 of the research field. According to the findings, were abstained at the end of the survey: school managers have been perceiving sufficient on problem solving giving the logical decision by examining all alternatives carefully making strategy and problem solving abilities of the managers were also examined demographically and significant differences were found out on seniority, branch, age and gender factors.
Bireyin okuma alışkanlığının farklılaşmasında; ailenin ekonomik durumu, anne-babanın davranışları... more Bireyin okuma alışkanlığının farklılaşmasında; ailenin ekonomik durumu, anne-babanın davranışları, çocuğun çevresinin okuma davranışları ve okul-aile işbirliği gibi bazı faktörler etkilidir. Okuma alışkanlığının geliştirilmesi, bu faktörlerin iyileştirilmesine bağlıdır. Bu bağlamda araştırmada, “okuma alışkanlığı göstergelerine göre ilköğretim öğrencilerinin durumları” belirlenmeye çalışılmıştır.
İnsanın üzerinde sıkça düşündüğü konulardan biri de kader ve kazadır. Kişi, başından geçen her ol... more İnsanın üzerinde sıkça düşündüğü konulardan biri de kader ve kazadır. Kişi, başından geçen her olayı kader ve kaza anlayışıyla yorumlamaya çalışmakta, hata ve ihmalinden dolayı ortaya çıkan bir kusurunu örtmek ya da kendince teselli aramak için; “Ne yapalım, kaderimde bu varmış!” diyerek sorumluluğundan kurtulduğunu zannetmekte, kendi sorumluluğunu Allah’a yüklemektedir. Hâlbuki Allah insana akıl ve irade vermiş, bu iki nimeti nasıl kullanacağını vahiyle destekleyerek öğretmiş, kişinin bütün eylemlerinden kendisinin sorumlu olacağını bildirmiştir.
Okuma alışkanlığı gelişmiş ülkelere oranla oldukça düşük olan Türkiye'de okuma alışkanlığını artı... more Okuma alışkanlığı gelişmiş ülkelere oranla oldukça düşük olan Türkiye'de okuma alışkanlığını artırmada yapılabilecek çalışmalar, öğrencilere, öğretmenlere ve velilere düşen görevler tartışılmaktadır. Okuma kültürü geliştirmede bir model önerisi sunulmaktadır.
Uploads
Papers by Ahmet Arın
Bu durumun özellikle anlam arayışında olan genç kuşağı fazlasıyla etkilediğini söylemek mümkün. Bu sebeple bilerek ya da bilmeyerek kavramların yanlış anlaşılmasına yol açacak tarzdaki kullanımlar, özellikle dinî düşünce alanında birçok problemin doğmasına neden olmakla kalmayıp bilgi, varlık ve değer ilişkileri arasında hem düşünce açısından hem de inanç açısından birtakım gelgitlerin yaşanmasına yol açmaktadır.
With this study, it is aimed to observe the effects of the secondary school religious culture and morals education curriculum based on the program, which was started to be applied in 2007-2008 academic year on student’s improvements about their religious attitudes, knowledge and behaviors, determine their ideas according to their viewpoints and state their expectations about the efficiency of religious education.
According to the findings, were abstained at the end of the survey: school managers have been perceiving sufficient on problem solving giving the logical decision by examining all alternatives carefully making strategy and problem solving abilities of the managers were also examined demographically and significant differences were found out on seniority, branch, age and gender factors.
Bu durumun özellikle anlam arayışında olan genç kuşağı fazlasıyla etkilediğini söylemek mümkün. Bu sebeple bilerek ya da bilmeyerek kavramların yanlış anlaşılmasına yol açacak tarzdaki kullanımlar, özellikle dinî düşünce alanında birçok problemin doğmasına neden olmakla kalmayıp bilgi, varlık ve değer ilişkileri arasında hem düşünce açısından hem de inanç açısından birtakım gelgitlerin yaşanmasına yol açmaktadır.
With this study, it is aimed to observe the effects of the secondary school religious culture and morals education curriculum based on the program, which was started to be applied in 2007-2008 academic year on student’s improvements about their religious attitudes, knowledge and behaviors, determine their ideas according to their viewpoints and state their expectations about the efficiency of religious education.
According to the findings, were abstained at the end of the survey: school managers have been perceiving sufficient on problem solving giving the logical decision by examining all alternatives carefully making strategy and problem solving abilities of the managers were also examined demographically and significant differences were found out on seniority, branch, age and gender factors.