içmimarlık eğitimi
1 Follower
Recent papers in içmimarlık eğitimi
Bologna Süreci kapsamında oluşturulan ISCED raporları ile Avrupa’da tüm meslek eğitimlerinin programları sınıflandırılmıştır. Türkiye’de ise bu sınıflandırma, ISCED raporları referans alınarak hazırlanan Türkiye Yükseköğretim... more
Bologna Süreci kapsamında oluşturulan ISCED raporları ile Avrupa’da tüm meslek eğitimlerinin programları sınıflandırılmıştır. Türkiye’de ise bu sınıflandırma, ISCED raporları referans alınarak hazırlanan Türkiye Yükseköğretim Yeterlilikler Çerçevesi (TYYÇ) ile sağlanmıştır.
Bu kapsamda İçmimarlık programları ISCED’ten bağımsız, TYYÇ’de iki farklı temel alanda (Sanat Temel Alanı ve Mimarlık ve Yapı Temel Alanı) sınıflandırılması sonucunda lisans ve lisansüstü eğitim yapıları ile akademik kadro yapılarında ciddi sorunlar oluşmuştur. Çalışmanın amacı; Türkiye’deki İçmimarlık eğitiminde yaşanan tanım ve nitelik sorunsallarına ışık tutarak, Bologna Süreci’ne uyum çalışmalarında İçmimarlık mesleğinin eğitimdeki yeri ve konumunun doğru belirlenmesine yardımcı olmaktır. Bu kapsamda; ISCED-F 2013 raporu ile TYYÇ’nin 2011 yılında yayınladığı temel alan raporları kıyaslanarak, Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık ülkelerindeki İçmimarlık lisans programlarının konumu ve yapısı ile ülkemizdeki yapı tablolarla açıklanmıştır.
Çalışma sonucunda ise tablolardan elde edilen verilerle oluşturulan istatistikler, betimsel analiz
modeli ile karşılaştırılarak, oluşan farkların yarattığı sorunların giderilmesine yönelik çözüm
önerileri getirilmiştir.
Anahtar Sözcükler: İçmimarlık eğitimi, Temel alan, ISCED, TYYÇ, Bologna süreci
Bu kapsamda İçmimarlık programları ISCED’ten bağımsız, TYYÇ’de iki farklı temel alanda (Sanat Temel Alanı ve Mimarlık ve Yapı Temel Alanı) sınıflandırılması sonucunda lisans ve lisansüstü eğitim yapıları ile akademik kadro yapılarında ciddi sorunlar oluşmuştur. Çalışmanın amacı; Türkiye’deki İçmimarlık eğitiminde yaşanan tanım ve nitelik sorunsallarına ışık tutarak, Bologna Süreci’ne uyum çalışmalarında İçmimarlık mesleğinin eğitimdeki yeri ve konumunun doğru belirlenmesine yardımcı olmaktır. Bu kapsamda; ISCED-F 2013 raporu ile TYYÇ’nin 2011 yılında yayınladığı temel alan raporları kıyaslanarak, Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık ülkelerindeki İçmimarlık lisans programlarının konumu ve yapısı ile ülkemizdeki yapı tablolarla açıklanmıştır.
Çalışma sonucunda ise tablolardan elde edilen verilerle oluşturulan istatistikler, betimsel analiz
modeli ile karşılaştırılarak, oluşan farkların yarattığı sorunların giderilmesine yönelik çözüm
önerileri getirilmiştir.
Anahtar Sözcükler: İçmimarlık eğitimi, Temel alan, ISCED, TYYÇ, Bologna süreci
Önsöz Paylaşım insanoğlunun her zaman aradığı ve kovaladığı bir olgudur. Bu olgu, ancak kişinin ya da kişilerin belirli bir bilinç düzeyine ulaşmasıyla gözlemlenebilir. Bir anlamda, kişilerin iç dünyalarının olgunlukları ve... more
Önsöz
Paylaşım insanoğlunun her zaman aradığı ve kovaladığı bir olgudur. Bu olgu, ancak kişinin ya da kişilerin belirli bir bilinç düzeyine ulaşmasıyla gözlemlenebilir. Bir anlamda, kişilerin iç dünyalarının olgunlukları ve güzellikleriyle olanaklı kılınan bir durumdur. Özünde istekli olmak yatmaktadır. İç güzelliğin paylaşılması, bazen bir ebeveyn çocuk ilişkisiyle ortaya konabilir, bazen iki meslektaşın yaptığı bilgi alış-verişi ve yardımlaşmadır, bazen de olanakları fazla olanın, olanakları az olana bir katkısıdır. Amaç aynıdır. İnsanları, insanlığı daha iyiye, daha doğruya ve daha güzele doğru yönlendirmektir. Bu paylaşımı bizler bazen yardımlaşma olarak algılarız, bazen de sevgi olarak hissederiz. Ama son aynıdır. Mutluluk. İnsanın mutluluğu. Tutuculuktan uzak, dogmalara kapılmadan, aklın özgürlüğünü düşüncenin özgürlüğüyle birleştirerek, önce kendini sonra çevresini ve en sonunda da insanlığı yüceltmek. Bu bizi mutlulukların en güzeline ulaştıracaktır.
Bu ülküsel yaklaşım, günümüzde romantik bir eğilim gibi gözükmektedir. Bir şeyleri başarmak, bazı değerleri yüceltmek, sizden sonra kalanlara bir şeyler bırakmak, yine de ülküsel yaklaşımın dışında bir olgu olmalıdır. Kültür dediğimiz biriken edinimlerimizle oluşan organik, gelişen ve ilerleyen olgu, bu tür paylaşımlarımızın, üretimlerimizin ve değerlerimizin katkısıyla oluşmaktadır. Ancak, mutlulukla atılan adımları engellerin üzerinden geçiren benlik, en sonunda hep aynı aşılmaz engelle karşılaşmaktadır. Bu bilgisizlik ve cahillikle işlenmiş benliklerin anlaşılmaz tutumudur.
Onlarla ne konuşabilirsiniz, ne anlaşabilirsiniz, ne de derdinizi anlatabilirsiniz. Kendi yarattıkları akıl dünyasında örgüledikleri yaşamı yaşayan ve dışarı kapalı bir düşünce yapısındadırlar. Bildikleri mutlaktır. Kendileri doğrudur. Okumuşlardır, bilgileri vardır, ama bu bilgiler dogmalaşmış ve tutucu bir düşünce yapısını oluşturmuştur. Ama, en önemlisi, artık insanlarla ve yaşamla ilgili paylaşımları kalmamıştır. İnsanların, arkadaşlarının, meslektaşlarının haykırışlarını görmezden gelip, bu kapalı yaşamı sürdürmek isterler. Dahası, doğru adına yaptıkları her üretim doğru olmayan değerler taşımaktadır. Onlar bunu da görmezler. Bir perde zihinlerine ve gözlerine inmiştir. O zaman sormak gerekir, Hangi kültür? Kimin kültürü? Olması gereken mi, yoksa başkalaştırılan mı? Peki, olması gereken neydi? Onu hatırlayan var mı? Bu ister küresel bir kültürün izleri olsun ister yerel isterse de bireysel kültür olsun, olması gereken değerler ile varolanlar uyuşmamaktadır.
O zaman yapılacak şey bellidir. Sahip olduğumuz değerleri doğru yanlarıyla ortaya koymak gerekmektedir. Bunun için önce bilgilenmek, yani sahip olduğumuz değerleri doğru anlam ve kavramlarıyla öğrenmek, sonra düşünmek ve en önemlisi özgün düşünceyi üretmek gerekecektir. Doğru anlamlar ve kavramlar, üretilecek olan düşüncenin özgünlüğünden öte önce doğru bilgiyle yoğurulmuş olmasını sağlayacaktır. Böylelikle, düşüncenin iletilmesi aşamasında söz edilecek olan her düşünce temelde doğru olacaktır. Zaten paylaşım bununla birlikte gelecektir. Önce yavaş yavaş, sonra daha büyüyerek. Edinimler, bir biçimde de olsa, her zaman kalıcı olacaktır. O zaman günümüzdeki temel sorun, görülen ve başkalaştırılan anlam ve kavramların işaret ettiği değerlerin yeniden olması gerektiği gibi yapılandırılmasıdır.
Bu kitabın ana konusu, temelde yatan bu anlam kayması sorunuyla ilgilenmektir. Sadece yalın kavramlar değil, kavramların bir araya gelmesi sonucu oluşan birleşik kavramların çağcıl bir bakış açısıyla değerlendirilmesidir.
Yüz yıldan biraz daha uzun bir sürede ortaya çıkan ancak insanlık tarihinde çok kısa hatta genç sayılabilecek olan içmimarlık mesleğinin, bu kavramlar ışığında yeniden değerlendirilmesi, daha doğrusu, olması gereken anlamlarıyla değerlendirilmesini hedeflemektedir. Bunu yaparken görülecektir ki, küresel ve yerel algılar, mesleklerle ilgili algılar ve bireysel algılar birbirinden farklılıklar göstermektedir.
İçmimarlık için yapılan çalışmalar gün geçtikçe çoğalmaktadır. Birçok meslekten akademisyen, içmimarlık alanında sahip oldukları bilgileri paylaşmakta ve içmimarlık alanında bir zenginlik yaratmaktadır. Yaptığım bu çalışma, ülkemizde eğitim veren birçok akademisyenin yaptığı gibi, bilgi birikimlerimi paylaşmaktır. Bu paylaşımın kalıcı olması için onu içeren değerlerin olumlu olanlarının desteklenmesi gerekir. Olumsuz olanların yerine daha doğru bilgi ve değerler içeren çalışmaların yapılması çalışmanın amacını destekleyecektir. Bu hem bilimsel hem de sanatsal çalışmanın gereğidir. Bilgi paylaşılmalıdır. Bilgi saklanmamalı ve olması gereken değerlerden çarpıtılmamalıdır. Doğru adına yapılacak her çalışma, içmimarlık alanında çokça hissedilen Türkçe kaynak eksikliğini azaltacaktır. En önemlisi ise, mesleğin kuramsal alt yapısını güçlendirecektir.
Bu kitabın hazırlanmasında uzun bir süre, içinde olduğum çeşitli ortamlardaki insanların içmimarlık mesleğine olan yaklaşımını gözlemlemeye çalıştım. Mesleğimin, meslektaşlarımın ve özellikle toplumumuzun eksik olduğu noktaları araştırmaya çalıştım. Derinlemesine bilgimin yoğun olduğu birçok konu varken araştırmam, incelemem ve en önemlisi özel olarak emek vermem gereken kültür konusunu, bu kitabın merkezine aldım. Kültür, her zaman ve her konumda tartışılan bir konuydu. Dolayısıyla kültürle ilgili olarak paylaşımım, kültürün içmimarlıkla olan pratik ve anlamsal ilişkisi üzerinedir.
İçmimarlıkla kültür arasındaki ilişki, birçok meslek alanından farklı olarak çok daha yoğun ve etkili bir paylaşımı içermektedir. Bu nedenle bu iki değer içmimarlıkta ortak hareket etmektedir. İçlerinden birinin eksilmesi ya da etkisinin azalması durumunda, insanların yaşamları doğrudan etkilenmektedir. Bu nedenle kültür, içmimarlık için mesleğin temel taşı olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, kitabın teması olarak belirlenen kültür, içmimarlık için ilk ve öncelikli bir sorundur. Araştırılıp öğrenilmesi, düşünülüp çözümlenmesi ve bir biçimde de olsa meslekle ilişkilendirilmesi gereken bir olgudur.
İlk bölümde yeralan kültür kavramı çok geniş bir kavram olması nedeniyle ağırlıklı olarak iç mekan ve insan yaşamıyla ilişkili olan bir kapsamla değerlendirilmiştir. İkinci bölüm toplumlar, bireyler ve birçok meslek tarafından çoğu zaman yanlış nitelenen içmimarlığın temel terim ve kavramları ele almıştır. Son bölümde ise kültür ile içmimarlık arasındaki ilişki değerler ve ortaklıklar ilişkilendirilmiştir.
Bu kitabı hazırlarken, akademik yaşamım sırasında içmimarlık, mekan ve kültür konusunda yapmış olduğum çeşitli çalışmalardan yararlandım. Buna ek olarak, Hacettepe Üniversitesinde Yrd. Doç. Mesut Çelik danışmanlığında hazırladığım sanatta yeterlik tezimle birlikte, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin İçmimarlıkta Kültür Kavramı temalı II. Ulusal İçmimarlık Sempozyumu kapsamında hazırladığım “İçmimarlıkta Kültür Kavramı” adlı bildiri çalışmama yön vermemi sağladılar.
Paylaşım insanoğlunun her zaman aradığı ve kovaladığı bir olgudur. Bu olgu, ancak kişinin ya da kişilerin belirli bir bilinç düzeyine ulaşmasıyla gözlemlenebilir. Bir anlamda, kişilerin iç dünyalarının olgunlukları ve güzellikleriyle olanaklı kılınan bir durumdur. Özünde istekli olmak yatmaktadır. İç güzelliğin paylaşılması, bazen bir ebeveyn çocuk ilişkisiyle ortaya konabilir, bazen iki meslektaşın yaptığı bilgi alış-verişi ve yardımlaşmadır, bazen de olanakları fazla olanın, olanakları az olana bir katkısıdır. Amaç aynıdır. İnsanları, insanlığı daha iyiye, daha doğruya ve daha güzele doğru yönlendirmektir. Bu paylaşımı bizler bazen yardımlaşma olarak algılarız, bazen de sevgi olarak hissederiz. Ama son aynıdır. Mutluluk. İnsanın mutluluğu. Tutuculuktan uzak, dogmalara kapılmadan, aklın özgürlüğünü düşüncenin özgürlüğüyle birleştirerek, önce kendini sonra çevresini ve en sonunda da insanlığı yüceltmek. Bu bizi mutlulukların en güzeline ulaştıracaktır.
Bu ülküsel yaklaşım, günümüzde romantik bir eğilim gibi gözükmektedir. Bir şeyleri başarmak, bazı değerleri yüceltmek, sizden sonra kalanlara bir şeyler bırakmak, yine de ülküsel yaklaşımın dışında bir olgu olmalıdır. Kültür dediğimiz biriken edinimlerimizle oluşan organik, gelişen ve ilerleyen olgu, bu tür paylaşımlarımızın, üretimlerimizin ve değerlerimizin katkısıyla oluşmaktadır. Ancak, mutlulukla atılan adımları engellerin üzerinden geçiren benlik, en sonunda hep aynı aşılmaz engelle karşılaşmaktadır. Bu bilgisizlik ve cahillikle işlenmiş benliklerin anlaşılmaz tutumudur.
Onlarla ne konuşabilirsiniz, ne anlaşabilirsiniz, ne de derdinizi anlatabilirsiniz. Kendi yarattıkları akıl dünyasında örgüledikleri yaşamı yaşayan ve dışarı kapalı bir düşünce yapısındadırlar. Bildikleri mutlaktır. Kendileri doğrudur. Okumuşlardır, bilgileri vardır, ama bu bilgiler dogmalaşmış ve tutucu bir düşünce yapısını oluşturmuştur. Ama, en önemlisi, artık insanlarla ve yaşamla ilgili paylaşımları kalmamıştır. İnsanların, arkadaşlarının, meslektaşlarının haykırışlarını görmezden gelip, bu kapalı yaşamı sürdürmek isterler. Dahası, doğru adına yaptıkları her üretim doğru olmayan değerler taşımaktadır. Onlar bunu da görmezler. Bir perde zihinlerine ve gözlerine inmiştir. O zaman sormak gerekir, Hangi kültür? Kimin kültürü? Olması gereken mi, yoksa başkalaştırılan mı? Peki, olması gereken neydi? Onu hatırlayan var mı? Bu ister küresel bir kültürün izleri olsun ister yerel isterse de bireysel kültür olsun, olması gereken değerler ile varolanlar uyuşmamaktadır.
O zaman yapılacak şey bellidir. Sahip olduğumuz değerleri doğru yanlarıyla ortaya koymak gerekmektedir. Bunun için önce bilgilenmek, yani sahip olduğumuz değerleri doğru anlam ve kavramlarıyla öğrenmek, sonra düşünmek ve en önemlisi özgün düşünceyi üretmek gerekecektir. Doğru anlamlar ve kavramlar, üretilecek olan düşüncenin özgünlüğünden öte önce doğru bilgiyle yoğurulmuş olmasını sağlayacaktır. Böylelikle, düşüncenin iletilmesi aşamasında söz edilecek olan her düşünce temelde doğru olacaktır. Zaten paylaşım bununla birlikte gelecektir. Önce yavaş yavaş, sonra daha büyüyerek. Edinimler, bir biçimde de olsa, her zaman kalıcı olacaktır. O zaman günümüzdeki temel sorun, görülen ve başkalaştırılan anlam ve kavramların işaret ettiği değerlerin yeniden olması gerektiği gibi yapılandırılmasıdır.
Bu kitabın ana konusu, temelde yatan bu anlam kayması sorunuyla ilgilenmektir. Sadece yalın kavramlar değil, kavramların bir araya gelmesi sonucu oluşan birleşik kavramların çağcıl bir bakış açısıyla değerlendirilmesidir.
Yüz yıldan biraz daha uzun bir sürede ortaya çıkan ancak insanlık tarihinde çok kısa hatta genç sayılabilecek olan içmimarlık mesleğinin, bu kavramlar ışığında yeniden değerlendirilmesi, daha doğrusu, olması gereken anlamlarıyla değerlendirilmesini hedeflemektedir. Bunu yaparken görülecektir ki, küresel ve yerel algılar, mesleklerle ilgili algılar ve bireysel algılar birbirinden farklılıklar göstermektedir.
İçmimarlık için yapılan çalışmalar gün geçtikçe çoğalmaktadır. Birçok meslekten akademisyen, içmimarlık alanında sahip oldukları bilgileri paylaşmakta ve içmimarlık alanında bir zenginlik yaratmaktadır. Yaptığım bu çalışma, ülkemizde eğitim veren birçok akademisyenin yaptığı gibi, bilgi birikimlerimi paylaşmaktır. Bu paylaşımın kalıcı olması için onu içeren değerlerin olumlu olanlarının desteklenmesi gerekir. Olumsuz olanların yerine daha doğru bilgi ve değerler içeren çalışmaların yapılması çalışmanın amacını destekleyecektir. Bu hem bilimsel hem de sanatsal çalışmanın gereğidir. Bilgi paylaşılmalıdır. Bilgi saklanmamalı ve olması gereken değerlerden çarpıtılmamalıdır. Doğru adına yapılacak her çalışma, içmimarlık alanında çokça hissedilen Türkçe kaynak eksikliğini azaltacaktır. En önemlisi ise, mesleğin kuramsal alt yapısını güçlendirecektir.
Bu kitabın hazırlanmasında uzun bir süre, içinde olduğum çeşitli ortamlardaki insanların içmimarlık mesleğine olan yaklaşımını gözlemlemeye çalıştım. Mesleğimin, meslektaşlarımın ve özellikle toplumumuzun eksik olduğu noktaları araştırmaya çalıştım. Derinlemesine bilgimin yoğun olduğu birçok konu varken araştırmam, incelemem ve en önemlisi özel olarak emek vermem gereken kültür konusunu, bu kitabın merkezine aldım. Kültür, her zaman ve her konumda tartışılan bir konuydu. Dolayısıyla kültürle ilgili olarak paylaşımım, kültürün içmimarlıkla olan pratik ve anlamsal ilişkisi üzerinedir.
İçmimarlıkla kültür arasındaki ilişki, birçok meslek alanından farklı olarak çok daha yoğun ve etkili bir paylaşımı içermektedir. Bu nedenle bu iki değer içmimarlıkta ortak hareket etmektedir. İçlerinden birinin eksilmesi ya da etkisinin azalması durumunda, insanların yaşamları doğrudan etkilenmektedir. Bu nedenle kültür, içmimarlık için mesleğin temel taşı olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, kitabın teması olarak belirlenen kültür, içmimarlık için ilk ve öncelikli bir sorundur. Araştırılıp öğrenilmesi, düşünülüp çözümlenmesi ve bir biçimde de olsa meslekle ilişkilendirilmesi gereken bir olgudur.
İlk bölümde yeralan kültür kavramı çok geniş bir kavram olması nedeniyle ağırlıklı olarak iç mekan ve insan yaşamıyla ilişkili olan bir kapsamla değerlendirilmiştir. İkinci bölüm toplumlar, bireyler ve birçok meslek tarafından çoğu zaman yanlış nitelenen içmimarlığın temel terim ve kavramları ele almıştır. Son bölümde ise kültür ile içmimarlık arasındaki ilişki değerler ve ortaklıklar ilişkilendirilmiştir.
Bu kitabı hazırlarken, akademik yaşamım sırasında içmimarlık, mekan ve kültür konusunda yapmış olduğum çeşitli çalışmalardan yararlandım. Buna ek olarak, Hacettepe Üniversitesinde Yrd. Doç. Mesut Çelik danışmanlığında hazırladığım sanatta yeterlik tezimle birlikte, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin İçmimarlıkta Kültür Kavramı temalı II. Ulusal İçmimarlık Sempozyumu kapsamında hazırladığım “İçmimarlıkta Kültür Kavramı” adlı bildiri çalışmama yön vermemi sağladılar.
Soyut düşüncelerin, (form üzerinden tanımlanan) estetik, (eylem üzerinden tanımlanan) pragmatik ve (anlam üzerinden tanımlanan) sembolik işlevlere dönüştüğü süreç, kabaca tasarım süreci olarak tanımlanabilir. Buradan yola çıkarak soyut... more
Soyut düşüncelerin, (form üzerinden tanımlanan) estetik, (eylem üzerinden tanımlanan) pragmatik ve (anlam üzerinden tanımlanan) sembolik işlevlere dönüştüğü süreç, kabaca tasarım süreci olarak tanımlanabilir. Buradan yola çıkarak soyut olan, tasarım düşüncesinin/kültürünün gelişim sürecine ideolojik bir yaklaşımla; somut olan ise, tasarımın şekilleniş/üretim sürecine teknolojik bir yaklaşımla betimlenebilir. Yapma ve düşünce eylemlerinin ışığında gerçekleşen İç Mimarlık eğitimi kurgusunda bir araç olarak yapmanın bilgisi, teknoloji olarak tanımlanır. Tasarım eğitiminde izlenen politikalarda dünden bu güne farklılıklar gözlemlenirken eleştirel bakış açıları dijital çağ ile birleşerek yeni yöntemler doğurmaktadır. İçmimarlık tasarım eğitimini temel alan çalışma, teknolojinin yani bilgisayar destekli tasarım araçlarının ne kadar kullanıldığı konusunda farkındalık yaratmak isterken daha özelde bir araç mı, yoksa bir amaç olarak mı kullanıldığını tespit etmeyi hedeflemektedir.
Anahtar Kelimeler: İçmimarlık Eğitimi, İçmimarlık Eğitiminde Yeni Eğilimler, Sayısal Tasarım Yaklaşımları, Tasarım Düşüncesi, Düşüncenin Temsili
Anahtar Kelimeler: İçmimarlık Eğitimi, İçmimarlık Eğitiminde Yeni Eğilimler, Sayısal Tasarım Yaklaşımları, Tasarım Düşüncesi, Düşüncenin Temsili
İçmimarlık eğitiminin uluslararası standartlara uygun ve güncel olarak, yirmi birinci yüzyıl gereksinimlerini karşılayabilen ve gerekli bilgi ve becerileri etkin kullanabilen meslek bireyleri yetiştirebilmesi için, programların ulusal... more
İçmimarlık eğitiminin uluslararası standartlara uygun ve güncel olarak, yirmi birinci yüzyıl gereksinimlerini karşılayabilen ve gerekli bilgi ve becerileri etkin kullanabilen meslek bireyleri yetiştirebilmesi için, programların ulusal anlamda geliştirilmesi gereklidir. Bu hedefle içmimarlık programlarında en yoğun ders grubunu oluşturan proje derslerinin (tasarım stüdyosu) içeriklerinin geliştirilmesi gerekliliği öngörülmüştür. Türkiye’deki içmimarlık bölümlerinde, proje derslerinde içerik bakımından birbirinden çok farklı konuların ve tasarım sorunlarının ele alındığı bilinmektedir. Bu çalışmanın temel amacı, uluslararası mesleki yeterlilik kurumları tarafından akredite edilmiş olan bölümlerin proje ders içerikleri çalışmada örneklem kabul edilerek, Türkiye’de içmimarlık eğitiminin güncel ve gelişmiş bir yapıya ulaşabilmesine katkı sağlamaktır. Proje dersleri yoluyla öğrencilere aktarılması gereken güncel tasarım sorunları ve bu sorunlara yönelik olarak öğrencilerin üretebileceği güncel çözüm yaklaşımları için gerekli becerilerin, içmimarlık ders programlarına entegre edilmesi önemli görülmektedir. İçmimarlık lisans eğitiminin ulusal ölçekte geliştirilebilmesi için, öğretim yöntemlerinin ve ders içeriklerinin uluslararası mesleki yeterlilikler çerçevesinde yapılandırılması ve güncellenmesi büyük önem taşımaktadır. Bu amaçla bu çalışmada, içmimarlık ders programlarında en yoğun ders saati ve içeriğine sahip olan proje dersleri ele alınmıştır. Ülkemizde dört yıl öğrenim süreli içmimarlık lisans bölümü ders programlarında, proje dersi adı altında, eğitimin son üç yılını (2., 3. ve 4. sınıflar) kapsayan her altı yarıyıl için birer proje dersi bulunmaktadır. Proje dersleri genel olarak her içmimarlık bölümünde bulunduğu yarıyılın ders saati ve kredisi en yüksek dersi olma özelliğindedir. İçmimarlık eğitimi verilen bölümlerde, uluslararası mesleki yeterlilik kuruluşları tarafından belirlenen mesleki standart ve yeterliliklerin dersler aracılığıyla öğrenciye kazandırılması temel hedeflerdendir. Bu çalışmada, mesleki yeterlilikleri belirleyen uluslararası kuruluşlar tarafından akredite edilmiş içmimarlık bölümlerinin proje ders yapılarının incelenmesi, içeriklerine ilişkin kapsamlı veri oluşturulması hedeflenmiştir. Türkiye’de ABD’de olduğu gibi içmimarlık bölümlerini akredite etme yetkisine sahip bir kurum henüz bulunmaması bakımından, günümüzde yükseköğretimin niteliği açısından önemsenen akreditasyon süreçlerine, içmimarlık alanı için katkısı olabilecek, içmimarlık eğitiminde başvurulacak bir kaynak oluşturabilmek çalışmanın en önemli amaçlarındandır.
İçmimarlık alanının güncel lisans ve lisansüstü eğitim yapılanması incelendiğinde bölüme seçilmesi amaçlanan öğrencinin kriterlerinden başlayarak, lisans, lisansüstü eğitimi ve devamında akademik yükselme kriterlerine kadar uzanan... more
İçmimarlık alanının güncel lisans ve lisansüstü eğitim yapılanması incelendiğinde bölüme seçilmesi amaçlanan öğrencinin kriterlerinden başlayarak, lisans, lisansüstü eğitimi ve devamında akademik yükselme kriterlerine kadar uzanan değişkenlikler ve buna bağlı olarak bir tanım sorununa rastlanmaktadır. Sözü edilen değişkenlikler belli başlıklar altında toplandığında; lisans eğitimine kabul edilen öğrencilerin seçmeleri gereken puan türleri ve buna bağlı olarak bölüm isimleri, bölümlerin bulundukları fakültelerin isimleri, alana ait lisansüstü programlarının isimleri ile ait oldukları bilim dalları, bunların bağlı oldukları enstitü isimleri ve her üniversiteye ait akademik yükselme kriterleri şeklinde sıralanabilir.
Türkiye’de içmimarlık tarihi araştırılmamış, hatta bugüne kadar saklı (!) kalmış bir gerçektir. Bu konuyla ilgilenen akademisyenlerin az olması, ilgilenenlerin de kaynak ve belgeye, zorluklarla ulaşabilmesi, bu alanda eser sayısının... more
Türkiye’de içmimarlık tarihi araştırılmamış, hatta bugüne
kadar saklı (!) kalmış bir gerçektir. Bu konuyla ilgilenen
akademisyenlerin az olması, ilgilenenlerin de kaynak ve
belgeye, zorluklarla ulaşabilmesi, bu alanda eser sayısının
oldukça az olmasına neden olmuştur. İçmimarlık ve içmimarlık
eğitiminin tarihi için iki önemli okul Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi ile Marmara Üniversitesi’nin geçmişleri çok
önemlidir. 20. yüzyılın son yıllarına kadar bu iki okul dışında
eğitim veren bir başka okul olmaması, mezunlarının Türkiye’de
hizmet sektöründe çalışıyor olması, içmimarlığın tarihini bu iki
okulun değerleri paralelinde gelişmesini sağlamıştır. Bu
nedenle üniversitelerin kendi tarihleriyle ilgili yaptığı çalışmalar
ile meslek alanıyla ilgili bir çok kişinin anıları ve TMMOB
İçmimarlar Odası’nın İçmimar dergisinde yeralan belge
yayınları, yazı dizileri ve yapılan röportajlar Türkiye’deki
İçmimarlık Tarihine bugün itibariyle az da olsa bir ışık
tutmaktadır. İçmimarlık tarihinin araştırılması içmimarlık mesleğinin 100
yıllık dünyadaki ve Türkiye’deki gelişimini ortaya koyması
açısından önemlidir. Bu süreç içindeki paralellikler ve
benzerlikler aslında içmimarlık mesleğinin kurumsallaşması
sürecindeki öz değerlerini ortaya koyacaktır. Aynı zamanda
mesleğin varlığını ve kuramsal altyapısını tanımlamak,
eğitimini, uygulama alanlarını belirlemek ve geleceğini
kurgulamak açısından önemli değerler barındırmaktadır. Bu
nedenle içmimarlık tarihi her yönüyle araştırılıp yazılmaya
değer bir konudur.
kadar saklı (!) kalmış bir gerçektir. Bu konuyla ilgilenen
akademisyenlerin az olması, ilgilenenlerin de kaynak ve
belgeye, zorluklarla ulaşabilmesi, bu alanda eser sayısının
oldukça az olmasına neden olmuştur. İçmimarlık ve içmimarlık
eğitiminin tarihi için iki önemli okul Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi ile Marmara Üniversitesi’nin geçmişleri çok
önemlidir. 20. yüzyılın son yıllarına kadar bu iki okul dışında
eğitim veren bir başka okul olmaması, mezunlarının Türkiye’de
hizmet sektöründe çalışıyor olması, içmimarlığın tarihini bu iki
okulun değerleri paralelinde gelişmesini sağlamıştır. Bu
nedenle üniversitelerin kendi tarihleriyle ilgili yaptığı çalışmalar
ile meslek alanıyla ilgili bir çok kişinin anıları ve TMMOB
İçmimarlar Odası’nın İçmimar dergisinde yeralan belge
yayınları, yazı dizileri ve yapılan röportajlar Türkiye’deki
İçmimarlık Tarihine bugün itibariyle az da olsa bir ışık
tutmaktadır. İçmimarlık tarihinin araştırılması içmimarlık mesleğinin 100
yıllık dünyadaki ve Türkiye’deki gelişimini ortaya koyması
açısından önemlidir. Bu süreç içindeki paralellikler ve
benzerlikler aslında içmimarlık mesleğinin kurumsallaşması
sürecindeki öz değerlerini ortaya koyacaktır. Aynı zamanda
mesleğin varlığını ve kuramsal altyapısını tanımlamak,
eğitimini, uygulama alanlarını belirlemek ve geleceğini
kurgulamak açısından önemli değerler barındırmaktadır. Bu
nedenle içmimarlık tarihi her yönüyle araştırılıp yazılmaya
değer bir konudur.
İçmimarlık eğitimi, dünyada 20. Yüzyıl başlarında başlayan ve çok genç olarak kabul edilen bir eğitim alanı olarak kabul edilmektedir. Eğitimin gelişimi, küresel düzeyde yayılımı Türkiye’deki gelişimden farklı olarak gerçekleşmiştir.... more
İçmimarlık eğitimi, dünyada 20. Yüzyıl başlarında başlayan ve çok genç olarak kabul edilen bir eğitim alanı olarak kabul edilmektedir. Eğitimin gelişimi, küresel düzeyde yayılımı Türkiye’deki gelişimden farklı olarak gerçekleşmiştir. Özellikle Avrupa’daki gelişimin önünde hatta öncü nitelikler taşımaktadır.
1980’li yıllardan sonra Türkiye ekonomisinin farklılaşması özellikle içmimarlık mesleğinin hizmet sunumunun alternatifli olmasını, farklı teknolojik olanaklarla birlikte yeni malzemelerin kullanılmasına olanak tanımıştır. Giderek daha tanınan ve istek duyulan bir meslek olması nedeniyle birçok vakıf ve devlet üniversitesinde içmimarlık bölümleri kurularak bilinçsiz ve kontrolsüz bir büyüme yaşanmıştır.
Bu gelişim mesleğin özellikle kendine “yabancılaşması” sonucunu doğurmuş ve Tasarım Disiplini içinde yeralan diğer mesleklerin kuramsal ve uygulama alanlarına doğru kaymalar yaşanmıştır. Eğitimin ekseninde yaşanan bu kaymalar içmimarlık eğitiminin çeşitlenmesini ancak olması gereken bilgi ve değerlerden uzaklaşması sonucunu doğurmuştur. Buna karşın içmimarlık alanının özü tanımlı ve kesin çizgilerle çizilmiş ve hizmet sunumu belirli bir konumda yeralmaktadır.
Bu çalışma, içmimarlık eğitiminin geçmişi, yapısı, gelenekleri ve ilkeleri ile günümüzde yaşanan değişimleri ele alan bir yapı içerecektir.
1980’li yıllardan sonra Türkiye ekonomisinin farklılaşması özellikle içmimarlık mesleğinin hizmet sunumunun alternatifli olmasını, farklı teknolojik olanaklarla birlikte yeni malzemelerin kullanılmasına olanak tanımıştır. Giderek daha tanınan ve istek duyulan bir meslek olması nedeniyle birçok vakıf ve devlet üniversitesinde içmimarlık bölümleri kurularak bilinçsiz ve kontrolsüz bir büyüme yaşanmıştır.
Bu gelişim mesleğin özellikle kendine “yabancılaşması” sonucunu doğurmuş ve Tasarım Disiplini içinde yeralan diğer mesleklerin kuramsal ve uygulama alanlarına doğru kaymalar yaşanmıştır. Eğitimin ekseninde yaşanan bu kaymalar içmimarlık eğitiminin çeşitlenmesini ancak olması gereken bilgi ve değerlerden uzaklaşması sonucunu doğurmuştur. Buna karşın içmimarlık alanının özü tanımlı ve kesin çizgilerle çizilmiş ve hizmet sunumu belirli bir konumda yeralmaktadır.
Bu çalışma, içmimarlık eğitiminin geçmişi, yapısı, gelenekleri ve ilkeleri ile günümüzde yaşanan değişimleri ele alan bir yapı içerecektir.