Kültür tanımlarında insan üretiminin ve yaşamsal unsurların ön plana çıktığını görmek mümkün olabilir. Bu doğrultuda bir tanımlama Fay (2005) tarafından yapılmıştır ve ona göre kültür, bir grubun yaşamını anlamlandırmasını sağlayan ve bu...
moreKültür tanımlarında insan üretiminin ve yaşamsal unsurların ön plana çıktığını görmek mümkün olabilir. Bu doğrultuda bir
tanımlama Fay (2005) tarafından yapılmıştır ve ona göre kültür, bir grubun yaşamını anlamlandırmasını sağlayan ve bu gruba
yaşam biçimi istikametlerini sunan karmaşık bir müşterek inançlar, değerler ve kavramlar kümesidir.Tüm kültürler arasında dil,
aile yapısı, dini törenler gibi evrensel düşünceler mevcut iken, kültürün dikkat çeken özelliği bütün bu evrensel ve her kültürde
olan yapıların çeşitliliğidir. Başka bir ifade ile her kültürün aile yapısı, dini törenleri, dilleri vs. farklıdır. Yani her toplumun kendine
özgü bir kültürü vardır ve toplumları birbirinden ayıran önemli özelliklerden biri de kültürdür. Bu açıdan bakıldığında kültür
özellikleri yalnız milletten millete değişmez, aynı ülkenin kent ve köylerinde, hatta aynı kentin değişik mahallelerinde oturan
insanlarında da değişiklik gösterebilir (Baymur, 1994). Bu durumun doğal bir sonucu olarak her coğrafyada farklı kültürlerin var
olması kaçınılmazdır. Bu da birçok devlet için çokkültürlü bir yapıyı barındırdığı gerçeğini ifade etmektedir.
Çokkültürlülük kavramı ilk kez 1971 yılında Kanada Hükümeti tarafından bir siyaset biçimini ifade etmek için kullanılmış ve
yurttaşların eşitliği ve kültürel çeşitliliğin kabul edilmesi anlayışı temel alınmıştır (Canatan, 2009). Yalçın’a (2002) göre ise
çokkültürlülük ilk olarak 1960’lı yıllarda Amerika’da ortaya çıkan İnsan Hakları Hareketi ile ilişkilendirilmekte ve Batı Avrupa
ülkelerine de buradan yayıldığı belirtilmektedir. Genel olarak bugün, çokkültürcülüğün merkezi değerleri üç ilke ile
açıklanmaktadır. Birinci ilke, kültürel çeşitliliğin tanınmasıdır. Bu ilke, çokkültürcülüğün yetkin kuramcılarından biri olan Charles
Taylor tarafından “tanınma politikası” olarak adlandırılmıştır. İkinci ilke, toplumsal eşitliktir. Birinci ilkede ifade edilen kültürel ve
etnik anlamda eşit muamele yeterli değildir. Grupların aynı zamanda sosyal ve ekonomik anlamda da eşit bir konuma sahip
olmaları istenmektedir. Bu anlamda eşitlik ve tanınma gibi kavramlar, hukuksal anlamlarının ötesinde toplumsal bir içeriğe de
sahiptir. Üçüncü ilke, toplumsal bütünleşmedir. Karşıt iddiaların aksine çokkültürcüler, toplumda farklı grupların gettolar halinde
ayrışması taraftarı değildirler. Tam tersine onlar eşitlik ve tanınma temelinde grupların hiçbir engelle karşılaşmadan toplumsal
bir dayanışma ve birlik oluşturmalarını hedeflemektedirler. Onlara göre toplumda gettolaşmayı ortaya çıkaran sebep, sosyal
ve ekonomik eşitsizliktir, bu ortadan kalkınca, gettolaşma da kendiliğinden ortadan kalkacaktır (Vermeulen & Slijper, 2003’den
akt. Canatan, 2009).
Çokkültürlü eğitim kavramı ise ilk olarak 20. yüzyılın ikinci çeyreğinden sonra bazı ülkelerin tarihsel, sosyal ve ekonmik
nedenlerine bağlı olarak ortaya çıkan uluslararası sosyal adalet sorunlarına çözüm bulabilmek için su yüzüne çıkmıştır
(Ramsey, 2008; Kahn, 2008). Bunun en belirgin örneği, 1970’li yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde görülmektedir. Genel
çerçeveden bakıldığında çokkültürlü eğitim; sosyal adalet sorunlarına zemin hazırlayan farklı dil, din, cinsiyet, etnik köken ve
sosyal düzey gibi farklı gruplardan oluşan öğrencilerin eşit haklara sahip olabilecekleri öğrenme ortamını sağlayacak bir
yaklaşım olarak tanımlanmaktadır. Bu bağlamda çokkültürlü eğitim ile gerek eşit eğitim fırsatlarının sunulması, gerekse eğitim
öğretim ortamlarında fırsat eşitliğini oluşturacak yeniliklerin oluşturulması amaçlamaktadır (Banks, Cookson, Gay, Hawley,
Irvine, Nieto ve Stephan, 2001’den akt. Demir, 2012).
Bu araştırmanın temel amacı, küreselleşen dünyada her ülke için kaçınılmaz bir notaya gelen çokkültürlü eğitimi verecek ya
da vermek zorunda kalacak olan sınıf öğretmeni adaylarının bu konudaki yeterliklerini ve konuya yönelik algılarını tespit
etmektir.
Bu araştırma, korelasyon türü ilişkisel tarama modelindedir. İlişkisel tarama modelleri, iki veya daha çok sayıdaki değişken
arasında birlikte değişim varlığını ve/veya derecesini belirlemeyi amaçlayan araştırma modelleridir. Korelasyon türü ilişki
aramalarda, değişkenlerin birlikte değişip değişmediği, birlikte değişme varsa, bunun nasıl olduğu öğrenilmeye çalışılır
(Karasar, 2007, s.81-82). Araştırmada, uygulanan ölçeklerle, sınıf öğretmeni adaylarının çokkültürlü yeterlik algıları ile
çokkültürlü eğitime ilişkin tutumlarının belirlenmesi ve çokkültürlü yeterlik algıları ile çokkültürlü eğitime ilişkin tutumları
arasındaki ilişkilerin karşılaştırılması planlanmıştır. Araştırmanın veri kaynağını, 2015-2016 eğitim-öğretim yılı içerisinde Ahi
Evran Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Sınıf Eğitimi Anabilim Dalı’nda öğrenim görmekte olan 100’ü 3. sınıf ve
101’i 4. sınıf toplam 201 öğrenci oluşturmuştur. Araştırmanın çalışma grubunun belirlenmesinde uygun örnekleme metodu
kullanılmış ve örneklem araştırmacının amacı kapsamına giren sınıf eğitimi bilim dalı öğrencilerinden oluşturulmuştur.
Araştırmanın verileri iki veri toplama aracı ile elde edilmiştir. Veri toplama araçlarından ilki Ponterotto, Baluch, Greig, & Rivera,
(1998) tarafından geliştirilen ve Yazıcı, Başol ve Toprak (2009) tarafından Türkçe uyarlanan “Öğretmenlerin Çokkültürlü Eğitim
Tutum Ölçeği”dir. Ölçek 20 maddeden oluşmaktadır. İkinci veri toplama aracı ise Başbay ve Kağnıcı (2011) tarafından
geliştirilen “Çokkültürlü Yeterlik Algıları Ölçeği”dir. Farkındalık, Bilgi ve Beceri olmak üzere üç boyutlu ve toplam 41 maddeden
oluşan ölçeğin tümü için elde edilen iç tutarlık katsayısı ise .95’dir.
2016 Bildiri Özetleri Kitabı
2151
Çokkültürlü eğitimi verecek ya da vermek zorunda kalacak olan sınıf öğretmeni adaylarının çokkültürlü eğitim konusundaki
yeterlikleri ve konuya yönelik algıları çerçevesinde araştırmada elde edilen verilere göre aşağıdaki sonuçlara ulaşılması
beklenmektedir:
1. Sınıf eğitimi öğrencilerinin yani sınıf öğretmenliği adaylarının çokkültürlü eğitime yönelik tutum düzeylerinin orta ya da yüksek
düzeyde çıkması beklenmektedir. Çokkültürlü eğitime yönelik tutum düzeylerinin cinsiyete, anne-baba eğitim durumuna,
sosyoekonomik düzeye göre farklılaşmaması beklenmektedir.
2. Sınıf eğitimi öğrencilerinin yani sınıf öğretmenliği adaylarının çok kültürlü yeterlik algılarının orta düzeyde çıkması
beklenmektedir. Çokkültürlü yeterlik algı düzeylerinin cinsiyete, anne-baba eğitim durumuna, sosyoekonomik düzeye göre
farklılaşmaması beklenmektedir.
3. Sınıf eğitimi öğrencilerinin yani sınıf öğretmenliği adaylarının çokkültürlü eğitime yönelik tutum düzeyleri ile çokkültürlü
yeterlik algıları arasında yüksek düzeyde ilişki çıkması beklenmektedir.