Doğal Hukuk : Modern Gelenek
291
DOĞAL HUKUK: MODERN GELENEK*
Brian H. Bix**
Çeviren: Ar .Gör. Ertuğrul UZUN***
Doğal hukuk kuramı, büründüğü farklı biçimlerle binlerce yıldır varolan,
kozmik düzen, ahlâk ve hukuk arasındaki bağlantılar hakkında yapılan
sistematik bir dü"ünü" tarzıdır. Deği"ik doğal hukuk kuramları, oldukça farklı
amaçlara sahip olabilmektedir: örneğin, genellikle doğru eylem ve doğru
tercih hakkında iddialar öne sürmek (ahlâk, ahlâk kuramı); ahlâkî bilginin
nasıl edinilebileceğine ili"kin iddialar öne sürmek (bilgi kuramı, ahlâkî meta+
kuram); ve hukukun ve hukukî kurumların doğru bir "ekilde anla"ılabilmesine
ili"kin iddialar öne sürmek (hukuk kuramı) gibi. Đleride irdeleneceği üzere,
gibi doğal hukuk, (hükümetin rolü ve sınırları ile doğal haklar açılarından)
modern siyaset kuramının1 ve uluslararası hukukun geli"mesinde merkezî bir
rol oynamı"tır.
*
**
***
1
‘Natural Law Theory: The Modern Tradition’, The Oxford Handbook of Jurisprudence
and Legal Philosophy, ss. 62+103 (Jules L. Coleman & Scott Shapiro, eds., Kenneth Einar
Himma, assoc. ed., Oxford: Oxford University Press, 2002). Yazarın ve yayımcının
izniyle çevrilmi"tir. Tüm hakları Oxford University Press’e aittir.
Frederick W. Thomas Professor of Law and Philosophy, University of Minnesota Law
School.
Ara". Gör., Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi
Anabilim Dalı. Çevirenin notu (çn) olarak belirtilen durumlar dı"ında tüm dipnot,
açıklama ve i"aretler orijinal metne aittir. Yazarın metnin sonuna eklediği ek okuma
listesi, çeviriye dahil edilmemi"tir.
Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nin (1776) ‘Doğa Yasaları’na dayanması ve
‘çiğnenemez Ya"am, Özgürlük ve Mutluluğu Arama hakları’na gönderme yapması
rastlantı değildir. Benzer bir "ekilde, Fransız Đnsan ve Vatanda" Hakları Bildirgesi de
(1789), ‘insanların doğal, vazgeçilmez ve kutsal hakları’ndan bahsetmektedir. (Amerikan
metninde, doğal hukukla mutluluğu arama hakkının tuhaf bir "ekilde e" tutulmu" olması,
Burlamaqui’den (1694+1748) kaynaklanıyor olabilir. Bkz. Jean Jacques Burlamaqui, The
!"#$ $
292
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
Bu çalı"ma, doğal hukuk kuramı hakkındaki son dönem yapıtlara,
özellikle de (doğal hukukun etkisi açısından) pozitif hukuk2 tartı"maları
üzerine yoğunla"maktadır. Bununla birlikte, kaynaklandıkları geleneği ciddi
bir "ekilde kavramadan, modern çalı"maların kökenini ve yönelimini
anlayabilmek zordur. Dolayısıyla çalı"mamız, doğal hukuk kuramlarının kısa
bir tarihi ve değerlendirmesi ile ba"layacaktır.
Doğal hukuk yakla"ımının önemli görünümlerini Platon (ĐÖ t.429+347)3,
Aristo (ĐÖ 384+322)4 ve Cicero’da (ĐÖ 106+43)5 bulmak mümkündür;
dü"ünceye sistematik biçimini veren ise, Thomas Aquinas (t.1225+74)6
olmu"tur. Ortaçağda ve Rönesans boyunca, Francisco Suárez (1548+1617),
Hugo Grotius (1583+1645), Samuel Pufendorf (1632+94), John Locke (1632+
1704) ve Jean+Jacques Rousseau (1712+78) gibi yazarların yapıtlarında doğal
hukuk ve doğal hak kuramları, dinî, ahlâkî, hukukî ve siyasî dü"üncenin
bölünmez parçası olmu"tu. Doğal hukukun daha kapsamlı dinî, ahlâkî ve
siyasî tartı"malarda oynadığı rol, belki de hiç "a"ılmayacak bir "ekilde,
oldukça farklı görünümlere sahipti7. Doğal hukuk, bazı zamanlar, yerle"mi"
2
3
4
5
6
7
Principles of Natural and Political Law, trans. Thomas Nugent, 5. baskı (Cambridge:
Cambridge University Press, 1807), özellikle Bölüm I, Kısım VI).
‘Üst’ ya da ‘temel’ bir kaynaktan çıkarılan ahlâkî ilkeleri içeren ‘doğal hukuk’a kar"ılık,
çoğunlukla ‘pozitif hukuk’a, insanların (kendi) yönetimleri için yarattıkları ya da
‘koydukları’ hukuk olarak gönderme yapılmaktadır.
Plato, Laws, book IV, 715b, Plato, The Collected Dialogues, ed. E. Hamilton and H.
Cairns (Princeton: Princeton University Press, 1961) içinde, 1306.
Aristotle, Nicomachean Ethics. Book V, 7: 1134b18+1135a5, The Complete Works of
Aristotle, ii, 1790+1. ed. J. Barnes (Princeton: Princeton University Press, 1984) içinde.
Doğal hukuk benzeri görü"leri antik Yunan tiyatrosunda da bulmak mümkündür. Bkz. ör.
Sophocles, Antigone, The Oedipus Plays of Sopocles, trans. P. Roche (New York: New
American Library, 1958) içinde, 210.
Cicero, Republic, III.xxii.33 ve Laws, II.v.11+12, De Re Republica; De Legibus, trans. C.
W. Keyes (Cambridge, Mass. : Harvard University Press, 1928) içinde, 211, 383, 385.
Thomas Aquinas, Summa Theologiae, I.II (ikinci bölümün ilk bölümü), Questions 90+7,
Thomas Aqiunas, The Treatise on Law, ed. R.J. Henme (Notre Dame: University of
Notre Dame Press, 1993) içinde.
Bir yorumcu, doğal hukukun bir gruplanı" "ekliyle ilgili olarak "unları yazmı"tır: ‘farklı
doğal hukuk kuramları, ahlâkî, dinî ve siyasî sava"lardaki etkili silahlardı, büyük ölçüde
farklı amaçlara göre "ekillenmi"lerdi’. Knud Haakonssen, ‘The Significance of Protestant
Natural+Law Theory’, ‘Natural Law Theory: Historical and Contemporary Issues’ konulu
Hester Semineri’nde sunulmu" yayımlanmamı" tebliğ, Wake Forest University, Nov.
1997, s. 1.
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
293
belirli bir din ya da daha genel olarak kurulu düzen ile tanımlanırken, ba"ka
zamanlarda ise radikal deği"imi savunmak için kullanılmı"tır. Benzer bir
"ekilde, doğal hukuk geleneğindeki yapıtlar zaman zaman, daha çok birey
temelli sorunlarla +iyi (‘ahlâkî’, ‘erdemli’) bir ya"am nasıl ya"anır?8+ ilgili
görünmü"; daha ba"ka zamanlarda ise, ilgi toplumsal ve uluslararası olmak
üzere daha kapsamlı olmu"tur +sahip olduğumuz farklı değerler ve dü"ünce+
lerle birlikte, altında barı" içinde ya"ayabileceğimiz normlar hangileridir?+9.
Kendilerini doğal hukuk geleneği ile tanımlayan bazı modern kuram+
cıların, klasik doğal hukukçulardan farklı amaç ve yakla"ımlara sahip olduğu
görülmektedir. Klasik kuramcıların çoğu, temelde ahlâk ya da siyaset
kuramcısıydı. Sordukları sorular ise, ‘bir ki"i nasıl ahlâklı hareket eder?’ ya da
daha özelde, ‘ki"inin bir vatanda" veya resmî memur olarak ahlâkî yüküm+
lülükleri nelerdir?’10 ve ‘me"ru (yani ahlâkî) yönetsel eylemin sınırları
nelerdir?’ "eklindeydi. Buna kar"lık, modern doğal hukuk geleneği içerisin+
deki bazı modern kuramcılar (fakat kesinlikle hepsi değil)11, dar anlamda,
toplum ya da hukuk kuramcısıdır. Temel tartı"maları, toplumu ve hukuku
8
9
10
11
Bir yorumcuya göre, pek çok doğal hukuk kuramcısının ‘ahlâkı metafizik bir çerçevede
gördüğü’ kabul edilebilir. Haakonssen, ‘The Significance of Protestant Natural+Law
Theory’, 4.
Jerome Schneewind bu konuyu, ‘Grotius Sorunsalı’ olarak adlandırır, J. B. Schneewind,
The Invention of Autonomy (Cambridge: Cambridge University Press, 1998), 70+3, ve bu
sorunsalın sadece Grotius’ta değil, ondan sonraki neredeyse tüm önemli doğal hukuk
kuramcılarında da bulunduğunu söyler. Bu, aynı zamanda çağda" bir kuramcının, John
Rawls’un, bazı dü"üncelerini de önceden haber vermektedir. Ör. bkz. John Rawls, ‘The
Idea of an Overlapping Consensus’, Collected Papers (Cambridge, Mass.: Harvard
University Press, 1999), 421+48.
Doğal hukuk kuramcıları, ahlâkî konularla, çoğunlukla, bir adım uzaktan, yani ‘meta+
kuram’ konularıyla, ilgilenmi"lerdir: ör. ki"i ahlâkın neyi gerektirdiğini nasıl belirler?; ve,
ahlâk hakkındaki bir önermeyi doğru ya da yanlı" yapan "ey nedir? Örneğin, hem
Aquinas’ın Summa Thelogiae’si hem de John Finnis’in Natural Law and Natural
Rights’ı (Oxford: Clarendon Press, 1980) büyük ölçüde bu tip sorunlara hasredilmi"tir.
Doğal hukuk kuramı üzerine kaleme aldığım daha önceki bir makalemde, gelenek
içerisindeki ahlâkî/siyasî kuramcıları, hukukî/toplumsal kuramcılardan, ‘geleneksel’ ve
‘modern’ doğal hukuk kuramı ba"lıkları altında birbirinden ayırmı"tım ("imdi bu
nitelemeyi, kolayla"tırıcı olmaktan ziyade yanıltıcı buluyorum). Bkz. Brian Bix, ‘Natural
Law Theory’, A Companion to Philosophy of Law and Legal Theory, ed. Dennis
Patterson (Oxford: Blackwell, 1996) içinde, 223+40. Benzer bir ayrım, Philip Soper’de
de bulunabilir, ‘Some Natural Confusions About Natural Law’, Michigan Law Review, 90
(1992), 2393, 2394+403.
294
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
açıklamaya ya da anlamaya yönelmi" diğer yakla"ımlarla yan yanadır. Esasen,
modern doğal hukuk kuramının büyük bir kısmı, hukuk hakkındaki dü"ünü"e
alternatif bir yakla"ım "eklinde, hukukî pozitivizme bir tepki olarak
geli"mi"tir. Đleride tartı"ılacağı gibi, doğal hukuku temelde birbiriyle bağlantılı
iki farklı türde görmek mümkündür. Bunlardan birisi ahlâk/siyaset kuramı
olarak doğal hukuk, diğeri ise hukukî/toplumsal kuram olarak doğal hukuktur.
Birbirleriyle bağlantılı oldukları nokta, her ikisinin de hukuku sadece yöneten
olarak değil, aynı zamanda yönetilen olarak görmeleridir12.
1 GELENEKSEL DOĞAL HUKUK KURAMI
1.1 Tanım
Bir kuramı ‘doğal hukuk’ kuramı yapan "ey nedir?13 Bu sorunun, doğal
hukuk kuramı hakkında yazan ya da kendilerini ‘doğal hukuk kuramcısı’
olarak isimlendiren kuramcıların sayısı kadar yanıtı bulunmaktadır. Önerilen
tanımların bir kısmı oldukça geni"tir. Kendilerini ‘doğal hukuk kuramcısı’
olarak isimlendiren bazı yorumculara göre, bir kuramın bu kategoriye uyması
için gerekli olan "ey, değerleri bir amaç ve insan aklı tarafından anla"ılabilir
12
13
Bağlantılı olmakla, mantıksal bir zinciri ya da birinin pe"inden giderken diğerini
reddetmenin tutarsızlık olacağı ba"ka bir sıkı bağı kastetmiyorum. Đleride daha açık bir
"ekilde ortaya koyacağımız gibi, ahlâk hakkındaki bir doğal hukuk görü"üne katılırken,
aynı zamanda, doğal hukukun toplumsal kuram ve hukuk kuramı hakkındaki tutumuna
(ya da bunun tersi), tutarlı bir "ekilde kar"ı çıkmak olanaklıdır. Đfade etmeye çalı"tığım tek
"ey, ‘doğal hukuk’ adı altındaki farklı kuramların tutum ya da yakla"ımlarındaki genel
benzerliktir.
Bir"eyin ‘doğal hukuk’ ismini ta"ıyıp ta"ımadığının ya da kuramları bu kategoriye dahil
etmek veya kategorinin dı"ında bırakmak için hangi ölçütlerin kullanıldığının neden
önemli olduğu sorulabilir. Buna verilecek kısa yanıt, bunların hiç de önemli olmadığıdır
(ya da olmaması gerekir). Etiket, sadece bir etikettir ve bir kuram, bağlantılı olduğu
yakla"ımın, okulun, ya da geleneğin ayakları üzerinde değil, kendi ayakları üzerinde
yükselir. Denebilir ki, (1) ya"amın büyük karma"ası (ve neredeyse onun kadar karma"ık
kuramsal literatür) kar"ısında, "eyleri tek tek değil de kategoriler içinde ele almak, doğal
ve anla"ılabilir bir tepkidir; (2) belirli bir kuram kategorisinin niteliklerini ve güçlülük ve
eksikliliğinin betimlenmesinin yararlı olduğu durumlar vardır; ve (3) bazı kuramcılar,
belirli bir geleneği devam ettirmekten ve kendilerini, geçmi"teki büyük bir dü"ünür
tarafından ba"latılan bir projeyi devam ettiriyor görmekten gurur duyarlar (bu dü"ünür,
Thomas Aqiunas, Thomas Hobbes, Hans Kelsen ya da H.L.A. Hart olabilir).
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
295
olarak görmesidir14. Böyle bir yakla"ımın dı"ında pek az "ey kalmaktadır: bu
durumda neredeyse tüm ahlâk kuramları, en sert halleriyle ahlâkî görecelik,
"üphecilik ve bilinemezcilik, "öyle ya da böyle, bir doğal hukuk kuramı olarak
nitelendirilebilir15. Çok tabiî olarak, John Finnis’te (1940+ ) ve kendini doğal
hukukçu olarak tanımlayan diğerlerinde, bu kategori içinde bulunma iddası,
tanınmı" seleflerinin görü"lerine değinmek, bunları tartı"mak ve geli"tirmek
suretiyle bilinçli bir "ekilde belli bir gelenek16 içerisinde çalı"mı" olmayla
desteklenmektedir17.
Pek çok yorumcu bu kategoriyi, ‘doğal’ kelimesine daha fazla içerik
katarak daha dar tanımlamaktadır18. Ne var ki burada bile, ‘doğal’ kelimesinin
14
15
16
17
18
Bkz. Finnis, Natural Law and Natural Rights, 23+5; Philip Soper, ‘Legal Theory and the
Problem of Definition’ (kitap incelemesi), University of Chicago Law Review, 50 (1983),
1170, 1173+5 (Finnis’in konumunu tartı"arak).
Bkz. Soper, ‘Legal Theory and the Problem of Definition’, 1174+5 ve n. 21; aynı
zamanda bkz. Russell Hittinger, ‘Varieties of Minimalist Natural Law Theory’, American
Journal of Jurisprudence, 34 (1989), 133+5. Daha geni" bir tanım altında, örneğin
deontolojik kuramlar dı"arıda bırakılacak gibi görünmez ve hatta Faydacılar ve diğer
sonuççular da, ahlâkî hakikatlerin nesnel ve akıl ile kavranabilir olduğuna inandıklarını
söyleyebileceklerdir. Bazı doğal hukuk tartı"maları, deontolojik kuramları ve ‘hak ve
adalete ili"kin toplayıcı anlayı"[lar]ı’ gelenekten, ba"ka nedenlerle, açıkça dı"lamaktadır.
Ör. bkz. John Finnis, ‘Natural Law’, Routledge Encyclopedia of Philosophy, vi (London:
Routledge, 1998) içinde, 685+90, 687; aynı zamanda bkz. Robert P. George, ‘Natural Law
Ethics’, A Companion to Philosophy of Religion, ed. Philip L. Quinn ve Charles
Taiaferro (Oxford: Blackwell, 1997) içinde, 460+5, 462+3.
Bu çerçevede, "una da i"aret etmeliyiz: ‘Tarihsel olarak, gerçekten tek bir doğal hukuk
geleneği değil, pek çok gelenek vardır’. Russell Hittinger, ‘Introduction’, Yves R.
Simon, The Tradition of Natural Law, ed. Jukan Kuic (New York: Fordham University
Press, 1965) içinde, xiii+xxxii, s. xix.
Kr". Robert P. George, In Defense of Natural Law (1999), 1. Finnis, doğal hukuk ismi
altında gelmi" diğer kuramcıların tarihçesini değil, bir doğal hukuk kuramı ortaya
koyduğu konusunda ısrarlıdır. Finnis, Natural Law and Natural Rights, 24+5. Aynı
zamanda, bu yapıtı (ve diğer çalı"malarının çoğu), Augustine, Aquinas, Gabriel
Vazquez, Francisco Suárez, Francisco de Vitoria, Germain Grisez ve bu gelenek içinde
çalı"mı" diğer pek çoğuna yapılmı" göndermelerle ve bu isimlerin tartı"malarıyla doludur.
Böyle bir temelde, tanınmı" bir doğal hukuk kuramcısı, Russell Hittinger, John Finnis’in
ve Germain Grisez’in tanıma uymadığını söyleyebilmektedir. Bkz. Russell Nittinger, A
Critique of the New Natural Law Theory (Notre Dame: University of Notre Dame Press,
1987), 8 (Grisez+Finnis yakla"ımının tanıma uymadığını, çünkü doğal hukukun ‘hukuka,
bir "ekilde “doğal” olduğu ve doğaya bir "ekilde normatif olduğu için sadakat’
gerektirdiğini söyler).
296
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
açıklanı" "ekilleri temel farklar gösterebilmektedir: örneğin, (1) Ahlâk
ilkelerinin ‘doğa’dan ya da normatif olarak yüklü bir evrenden okunabilen
ahlâk ilkeleri19; (2) insan doğasına bağlı ahlâk ilkeleri +ki burada ‘doğa’
kelimesi, ortak temel insan karakteristiğine ya da (bunun farklılık gösterdiği
yerde) insan erekselliğine ili"kin bazı tartı"malara, daha geni", çoğunlukla da
ilahi bir plan içindeki amaç ya da hedefimize i"aret etmek için kullanıl+
maktadır20; ve (3) ahlâkî hakikate ili"kin, insan olarak doğamız nedeniyle
sahip olduğumuz bir bilgi türünün mevcut olduğu21 gibi.
19
20
21
Bkz. ör. Lloyd L. Weinreb, Natural Law and Justice (Cambridge, Mass.: Harvard
University Press, 1987), 15+42; Ronald R. Garet, ‘Natural Law and Creation Stories’,
Religion, Morality and the Law, Nomos XXX, ed. J. Roland Pennock ve John W.
Chapman (New York: New York University Press, 1988) içinde, 218+62, 219+20
(‘Temeldeki dü"ünce, doğanın dikkatli bir "ekilde gözlemlenmesinin, hangi rejimin ya da
temel toplumsal yapının bizim gibi varlıklara en iyi uyduğunu anlamamızı olanaklı
kıldığıdır’). Bu görü" sadece Batılı doğal hukuk kuramlarında değil, Çinli yeni+
Konfiçyusçu gelenekteki bazı kuramcılarda da bulunmaktadır. Ör. bkz. Tu Wei9Ming,
Neo5Confucian Thought in Action (Berkeley, Calif.: University of California Press, 1976),
167+8 (Chu Hsi’nin ko5wu, ‘"eylerin ara"tırılması’, kavramını yorumlamasını tartı"ırken).
Bakı" açılarındaki kar"ıtlığa örnek olarak, Suárez’in ahlâk ilahiyatçısını doğanın yasa+
larını belirlemede en uygun uzman olarak görmesine kar"ılık, Pufendorf’un bu
ara"tırmayı ahlâk ilahiyatçısına yer olmayan tamamıyla seküler bir alan olarak görmesi
verilebilir.
Sadece doğal hukuk kuramcıları içinde değil, genel olarak ahlâk/değer kuramcıları içinde,
Aristo ve Aquinas gibi klasik teleolojik yazarlar ile, kabaca Grotius’tan sonraki çoğu
yazar arasında temel bir ayrımın olduğunu söylemek mümkündür. Klasik yazarlar, güçlü
bir insan erekselliği dü"üncesine sahiptiler ve bu nedenle insanların ne yapması gerektiği
ile neyin onların çıkarına olduğunu e" tutabiliyorlardı ve bunu yaptılar da. Daha sonraki
yazarlar ise dünyayı "u anda uyla"ımsal olduğu "ekliyle gördüler: ahlâkın taleplerinin
genel olarak öz+çıkara (aydınlanmı" öz+çıkara dahi) kar"ıt olduğu "eklinde. Bkz. Stephen
Darwall, ‘Law and Autonomy: From Imposition to Self+Legislation’, yayımlanmamı"
nüsha.
Bu görü"e, örneğin, Fransız modern doğal hukuk kuramcısı Jacques Maritain’in (1882+
1973) yapıtında rastlamak mümkündür. Maritain’e göre: ‘Bu [doğal] hukukun temel
ilkeleri, doğu"tan bilinmektedir, akıl veya kavramlar yoluyla değil +Aquinas’ı takiben,
Maritain’in “vicdan” (synderesis) dediği faaliyet ile. Dolayısıyla “doğal hukuk”,
“doğal”dır, çünkü, sadece insan doğasını yansıtmakla kalmaz, aynı zamanda doğal olarak
bilinir. Maritain, bununla birlikte, bu doğal hukuk bilgisinin insanlık tarihi boyunca ve
bireylerin kapasite ve yeteneklerine göre deği"tiğini de söyler ve bireyin ya da bir
birlikteliğin ahlâkî farkındalığının artı"ından bahseder’. William Sweet, ‘Jacques
Maritain’, Stanford Encyclopedia of Philosophy, güz 2000 baskısı içinde,
http://plato.stanford.edu.
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
297
Klasik doğal hukuk geleneğindeki bir ba"ka önemli farklıla"ma,
Aquinas’ın dü"üncelerini yorumlamaya ve uygulamaya çalı"anlar arasında
görülmektedir. Tartı"manın taraflarından birisinin belirttiği "ekliyle sorun,
‘makul, iyi ve doğru olana ait bilginin, insan doğasının ya da insan için
“doğal” olanın önsel bilgisinden çıkarıldığı’ iddiası ile ‘ahlâk alanındaki bazı
"eylerin, makul olarak değerlendirilebildikleri sürece insan için “doğal” ve
insan doğasıyla açıkça uyumlu olduğu ve bu söylem alanındaki bazı "eylerin,
makul olmadıkları kabul edildiği sürece, “doğal olmadıkları” ve ahlâken
yanlı" oldukları’ iddiası arasında ortaya çıkmaktadır22. Bu tartı"ma, bir tarafın
insan doğası ile iyi ve doğru arasında bir bağlantı kurduğu, diğer tarafın ise
böyle bir bağlantıyı kabul etmediği anlamına gelmez. Konu, daha çok
epistemoloji +bilgiye giden yol sorunudur. Bir taraf doğrunun ve iyinin
bilgisine insan doğasını inceleyerek ula"tığımızı savunurken, diğer taraf iyi ve
doğrunun bilgisinin, insanın temel iyilerinin ve ahlâk normlarının bu "ekilde
olu"u, insan doğası öyle olduğu için olsa bile23, ba"ka bir yoldan (çoğunlukla
ussallık ile amprik gözlemin karı"ımı) geldiğini savunmaktadır24. Ahlâkî
hakikatleri, insan doğası hakkındaki betimleyici iddialardan çıkarmaya
çalı"mamanın açık bir avantajı, böyle bir çabanın, ‘olması gereken’in,
‘olan’dan uygun olmayan bir "ekilde çıkarılması gibi (Bölüm 1.5’te
özetlendiği "ekilde) bir itirazla kar"ıla"ılmayacak olmasıdır25.
Farklı biçimlerdeki geleneksel doğal hukuk görü"lerini birle"tiren ve
hatta ahlâkî/siyasî doğal hukuk kuramlarını hukukî/sosyal doğal hukuk
kuramlarına bağlayan geni", belki de metaforik bir nosyonun var olduğu
dü"ünülebilir26. Doğal hukuktaki ilgi, uyla"ımsal hukuktan, medenî hukuktan
22
23
24
25
26
George, ‘Natural Law Ethics’, 462.
Daha karma"ık olan konu ise, böyle bir bilginin nasıl kazanıldığıdır. Robert George,
‘apaçık olan hakikatleri kavradığımız, çıkarımsal olmayan anlama faaliyeti’nden
bahseder. Robert P. George, In Defense of Natural Law (Oxford: Clarendon Press, 1999),
87; aynı zamanda bkz. Finnis, Natural Law and Natural Rights, 59+80.
George, In Defense of Natural Law, 85; aynı zamanda bkz. Russell Hittinger, A Critique
of the New Natural Law Theory (1987), 10+20 (daha geleneksel Thomistik yakla"ımlara
ili"kin Grisez9Finnis’in ele"tirilerini özetlerken).
Bkz. Finnis, Natural Law and Natural Rights, 33+6.
Bu paragrafın temelindeki dü"ünce için Robert Tuttle’a minnettarım. Aynı konudaki
benzer görü"ler için bkz. ör. Hittinger, ‘Introduction’, Simon, The Tradition of Natural
Law içinde; Alexander Passerin d’Entrèves, Natural Law, 1. baskı, 1951 (New
Brunswick: Transaction Publishers, 1994).
298
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
çok, daha yüksek ya da (görüntüyü tersine çevirirsek) daha temel, büyük
ihtimalle de teleolojik kural ya da ilkelere yöneliktir. Geleneksel doğal
hukukun iradeci biçimlerinde27, ahlâkî standartları yaratan ilahî buyruklardır;
Thomistik doğal hukukun bazı biçimlerinde bu, insanların doğaları gereği
ula"maya çalı"tığı idealdir; son dönem doğal hukuk kuramlarında ise, ahlâkî
standartları yaratan, uyla"ımsal hukuk kurallarının, gerçekten hukuk olana
(Ronald Dworkin) ya da hukukun olmaya çalı"tığı "eye (Lon Fuller) benzer
olduğu duygusudur. Aynı zamanda, pek çok geleneksel doğal hukuk
kuramında doğal hukuk, pozitif hukuka nisbet edilerek (ya da pozitif hukukun
tekemmül etmemi" bir biçimi olarak) anla"ılmamı"tır. Daha çok, temel odak
olanın doğal hukuk olduğu ve pozitif hukukun doğal hukuka nisbet edilerek,
ya da onun tekemmül etmemi" bir biçimi olarak anla"ılması gerektiği "eklinde
kabul edilmektedir28.
1.2 Doğal Hukuk ve Tanrı
Pek çok ki"i için doğal hukuk kuramı, dinî inançla birle"mi" durumdadır.
Bunun nedeni, kısmen, uzun bir süre boyunca, Katolik Kilisesi üyelerinin, bu
geleneği derinliğine inceleyen ve savunan ki"iler olmalarıdır29.
Bununla birlikte, bu gelenekteki pek çok yazar, doğal hukuk ilkelerini
belli bir dinî geleneğin inancından ya da (belli bir tarzdaki) tanrısallık
inancından ayırma yolunda büyük mesafe kat etmi"tir. Grotius, belki de bunu
açıkça ifade eden ilk ki"i olmu"tur: ‘Söyleyegeldiğimiz "ey, bir geçerlilik
derecesine sahip olacaktır, hatta, en büyük günaha girmeksizin kabul
edemeyeceğimiz "eyi, yani Tanrı’nın olmadığını ya da insanların i"leriyle
Onun bir alâkasının olmadığını kabul etmemiz gerekse bile.’30.
27
28
29
30
‘Đradecilik’in tanımı, ‘tüm değerlerin, Tanrı tarafından seçilmekle üstün olduğu "eklindeki
teolojik dü"ünce...’ olarak yapılmı"tır. Simon Blackburn, The Oxford Dictionary of
Philosophy (1994), 396. (Blackburn, pek çok sayıda felsefi ve teolojik dü"üncenin de
‘iradecilik’ ismini ta"ıdığına i"aret eder.)
Bkz. Russell Hittinger, ‘Natural Law as “Law”: Reflections on the Occasion of “Veritatis
Splendor”’, American Journal of Jurisprudence, 39 (1994), 1.
Katolik Kilisesi ve doğal hukuk kuramı arasındaki birliktelik, yakın bir zamanda Papa
John Paul II’nin ‘Veritatis Splendor’ (6 Ağustos 1993) ve ‘Fides et Ratio’ (14 Eylül 1998)
tamimlerinde de görüldüğü gibi, pek tabii olarak, devam etmektedir.
Hugo Grotius, De Jure Belli Ac Libri Tes, trans. Francis W. Kelsey (Oxford: Clarendon
Press, 1925) (1625) (‘Prolegomena’, par. 11), 13. Bu görü"ün izini, Riminili Gregor
(t.1300+58), Francisco de Vitoria (1492/94+1546) ve Francisco Suárez de dahil olmak
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
299
On yedinci +ve on sekizinci+ yüzyıldaki doğal hukuk çalı"malarının
hangi bağlamda gerçekle"tiğini görmek, Tanrı’nın rolünün bu kuramlarda
ortadan kalkmasını açıklamaya yardımcı olacaktır. Bazı yazarlar, dönemle+
rinin din tartı"malarına ve sava"larına (özellikle Protestan+Katolik kar"ıtlığına,
fakat sadece buna değil) tepki gösteriyor ve bunları sona erdirmeye
çalı"ıyordu. Bunun için, bu tip anla"mazlıkları bitirebilecek bir ahlâk ve
siyaset felsefesini kurma yollarını arıyorlardı. Bunun gibi, bazı kuramcılar da
çok farklı inançlara sahip milletlerin ve insanların kabul edebileceği,
uluslararası hukukun kurulabilmesine olanak sağlayacak ilkeleri ara"tırı+
yordu31. Nihayet, siyaset kuramcıları da hükümete, bireysel özgürlük lehine
olmak üzere me"ruiyet kazandıracak ve onu sınırlayacak bir temel arayı"ın+
daydı. Bu kuramcılar, din temelli bir hükümet anlayı"ının teokratik, otoriter
yönetime evrileceğinden kaygı duyuyordu. Doğal hukuktaki bu geli"meler,
Tanrı’nın rolünün azaltılmasını gerektirmi"tir +azaltılmı" ancak tamamen
ortadan kaldırılmamı" bir rol, zira Tanrı, mutlak ödevler ve haklar için daima
kullanı"lı bir temel olu"turmu"tur32.
Bu gelenekteki çağda" yazarlar, aynı "ekilde, ‘Tanrı’nın varlığı, doğası
ya da iradesi sorunlarına girmeksizin bir doğal hukuk kuramı’ ortaya
koymanın olanaklı olduğunda ısrar etmektedir33. Ne var ki, bu gelenek
içerisinde halen kar"ıt görü"te kuramcılar da bulunabilmektedir: buna göre,
31
32
33
üzere daha önceki yazarlarda da bulmak mümkündür. Bkz. Finnis, Natural Law and
Natural Rights, 54. Suárez’in Riminili Gregor’un dü"üncesini özetlediği kısmı
alıntılayan: Shcneewind, The Invention of Autonomy, 60. Grotius’un bu tartı"madaki
rolünün abartıldığına ili"kin bir iddia için bkz. ibid., 67+8, 73+5.
Yasaların tüm milletleri bağladığına ili"kin dü"ünceler on yedinci yüzyıldan çok öncelere
gitmektedir, bkz. ör. J. M. Kelly, A Short History of Western Legal Theory (1992), 77+8,
110+1, 156+8, 199+202, ancak biz, modern uluslararası hukukun Grotius’la ba"ladığını
biliyoruz. Ibid., 241+3.
John Locke bu konuda bir örnek olabilir: Second Treatise of Government’ta (1690) § 6,
insanların nihaî ödevleri (‘kendini [ve]... insanlığın geri kalanını koruma’) Tanrı’nın
isteklerinden çıkarılmaktadır. Bir kuramcı, Tanrı’ya yer vermeksizin, sadece ‘akıl’ ya da
sağduyu veya benzeri bir "eye dayalı bir ahlâk kuramı kurmaya çalı"abilir, aynen
Hobbes’tan bugüne kadar kuramcıların yapmaya çalı"tığı gibi, ancak bu görevin
zorlukları a"ikârdır.
Finnis, Natural Law and Natural Rights, 49; aynı zamanda bkz. Michael S. Moore,
‘Good without God’, Natural Law, Liberalism, and Morality, ed. Robert P. George
(Oxford: Clarendon Press, 1996) içinde, 221+70.
300
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
kendisine itaat edilmesini emreden doğaüstü bir varlık olmaksızın doğal
hukuk dü"üncesi anla"ılamaz34.
Farklı doğal hukuk kuramlarında Tanrı’nın sahip olduğu rol, aynı
zamanda, ‘irade’ ve ‘akıl’ın ağırlığına göre bu kuramları birbirinden ayırmaya
da izin vermektedir35. Uçlardan birinde, Tanrı’nın +ve, özellikle, Tanrı
iradesinin+ önemli bir rol oynadığı, doğal hukukun bir alt kategorisi olan
‘iradecilik’36 bulunmaktadır. Đradecilik için, Euthyhpro’ya, ‘Kutsal, tanrılar
onun kutsal olduğunu söylediği için mi kutsaldır, yoksa o kutsal olduğu için
mi tanrılar ona kutsal demektedir?’37, diye soran Platon’un Sokrates’ine kadar
gitmek mümkündür. Đradecilik, bir "eyin, Tanrı onu yapmamızı emrettiği için
+ve sırf bu yüzden+ iyi ya da ahlâken gerekli olduğu (ya da bir "eyin, O’nun
yasağı nedeniyle kötü/ahlâken yasak olduğu) "eklindeki görü"tür. Doğal
hukuk kuramı tarihinde, "u ya da bu "ekildeki bir iradeciliğe düzenli bir
"ekilde rastlanmaktadır. Örneğin, önemli bir on yedinci yüzyıl doğal hukuk
kuramcısı olan Samuel Pufendorf, bir yorumcunun özetlediği "ekliyle "öyle
bir görü" öne sürmü"tür: ‘Tanrı’nın bize verdiği fıtrata sahip olduğumuza
34
35
36
37
Bkz. ör. Garet, ‘Natural Law and Creation Stories’, 236+7. Aynı zamanda bkz. John T.
Noonan, Jr., ‘The Natural Law Banner’, Natural Law and Contemporary Public Policy,
ed. David F. Forte (Washington: Georgetown University Press, 1998) içinde, 380+3, 382:
‘Doğal hukuka kar"ı [inançsızların] beslediği öfkenin ortaya çıkmasının nedeni,
“doğa”dan bahsettiğinizde, “yaratılmı"lıktan” da bahsetmeniz ve yaratıkların da bir
Yaratıcıyı gerektirmesidir. Hukuk bir yasakoyucuyu gerektirir ve be"erî amaçları
düzenleyen yasalardan bahsediyorsanız, devleti ve bireysel arzuları a"kın bir
Yasakoyucudan bahsediyorsunuz demektir.’
‘Đrade’ (ya da ‘emir’), bireylerin ya da kurumların tercihlerine ve genellikle bu tercihlerin
içeriğini ve ahlâkî değerini dikkate almayarak, bu tip tercihler (ör. egemenin buyrukları ya
da bir bireyin bir sözle"meyi imzalaması) nedeniyle normatif evrenin farklı olduğunu
iddia eden tartı"maya gönderme yapar. Buna kar"ın ‘akıl’, genellikle seçilip seçilmediğini
ya da hangi "artlarda seçildiğini dikkate almadan, bir eylem ya da etkile"im veya kurum
çerçevesinde temellendirilmi" bir tartı"madır. Đrade ve akıl kar"ıtlığı, ahlâkî, hukukî ve
siyasî kuramların pek çok konusunun analizinde yardımcı olabilmektedir.
Bkz. yukarıda 27 nolu dipnot.
Plato, Euthyporia, The Collected Dialogues, ed. Edith Hamilton and Huntington Cairns,
trans. Lane Cooper (1961), 178. Aynı ifade, John Duns Scotus’un (1266+1308)
Aquinas’ın görü"ünü verdiği yerde de yankılanmaktadır: ‘Thomas’a göre, der Duns
Scotus, “[Decalog’da] buyurulan, sadece buyurulmu" olduğu için iyi değildir, bilakis
bizzat iyi olduğu için buyurulmu"tur”’. Schneewind, The Invention of Autonomy, 23, John
Duns Scotus, Duns Scotus on the Will and Morality, ed. and trans. Allan B. Wolter
(1986), 273’ten alıntılayarak.
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
301
göre, bizim için bazı yasalar olmalıdır, ki sadece Tanrı’nın iradesi doğamızı
belirleyebilir. Sonuç olarak, doğamız Tanrı’nın bizim için ne istediğini
gösterir. Dolayısıyla, kendimize ili"kin gözlemlenebilir olgular, Tanrı’nın
hangi yasalara uymamızı buyurduğunu göstermektedir.’38. Kar"ı uçtaki akıl
temelli yakla"ım ise, erdemi, makuliyet ile bir tutarak, onu herhangi bir
varlığın ‘iradesi’ne bağlamaz39. ‘Đrade’ yakla"ımı ile ‘akıl’ yakla"ımını
uzla"tıran bir doğal hukuk biçimi daha vardır. Doğal hukukun bu biçimi,
eylemlerin özünde iyi ya da kötü olabildiğini, ancak sadece iyiyi yerine
getirmekle yükümlü olduğumuzu, çünkü Tanrı’nın öyle buyurduğunu
savunur; bu görü"ün sahibi, Francisco Suárez’dir40.
1.3 Doğal Hukuk ve Doğal Haklar
Konuyla yeni ilgilenmeye ba"layanlar, doğal hukuk ve doğal haklar
dü"üncelerinin, birbirlerinin yerine geçebileceğini ya da en azından bu ikisinin
yakından bağlantılı olduğunu zanneder. Bu, hakları aslî kabul eden ya da hak
ve ödevleri birbirlerine bağlı gören modern bakı" açısını yansıtabilir41,
bununla birlikte, ödev tartı"ması ile hak tartı"masının sıkı bir "ekilde
bağlantılı olmadığını ya da aslî olanın ödevler olduğunu ve bunlara kar"ılık
gelen hakların, toplum, devlet ya da Tanrı tarafından sahip olunmaları
38
39
40
41
J. B. Schneewind, ‘Samuel Pufendorf’, The Cambridge Dictionary of Philosophy, ed.
Robert Audi (Cambridge: Cambridge University Press, 1995), 664.
Bkz. ör. yukarıda 24 nolu dipnota ait metinde özetlenen Robert George’un görü"ü.
Bkz. Francisco Suárez, On Law and God the Lawgiver, book II, ch. VI, J. B. Schneewind
(ed.) Moral Philosophy from Montainge to Kant, i’deki alıntı bölüm (Cambridge:
Cambridge University Press, 1990), 76+9; aynı zamanda bkz. Shcneewind, The Invention
of Autonomy, 60+2; T. H. Irwin, ‘Obligation, Rightness, and Natural Law: Suarez and
Some Critics’, ‘Natural Law Theory: Historical and Contemporary Issues’ konulu Hester
Semineri’nde sunulmu" yayımlanmamı" tebliğ, Wake Forest University, Nov. 1997,
(Suárez’in konumunu tartı"arak ve nasıl dar bir ‘zorunluluk’ anlayı"ına dayandığını
göstererek’).
Genel olarak haklar hakkında, bkz. ör. H. Kramer, N. E. Simmonds and Hillel Steiner, A
Debate Over Rights: Philosophical Enquiries (Oxford: Clarendon Press, 1998); çağda"
dönemde hukuk literatüründeki en önemli hak tartı"ması Wesley Hohfeld tarafından
yapılmı"tır. Hohfeld, ‘hak’ kavramının pek çok farklı "ekilde kullanıldığını, bunlardan
ancak birisinin diğer bir ki"inin ödevine kar"ılık olarak anla"ılabileceğini söylemi"tir.
Bkz. Wesley Hohfeld, ‘Some Fundamental Legal Conceptions as Applied in Judicial
Reasoning’, Yale Law Journal, 23 (1913), 16; ‘Fundamental Legal Conceptions as
Applied in Judicial Reasoning’, Yale Law Journal, 26 (1917), 710.
302
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
nedeniyle analitik olarak önemli olmadığını savunan daha eski görü"ler de
bulunmaktadır.
Literatürdeki ortak görü", doğal hukuk ve doğal haklar geleneklerinin
yarı"an görü"ler "eklinde, mantıksal olarak tutarsız olmayan ancak insanın
toplumdaki konumuna ili"kin farklı tutumları yansıtarak geli"tiğidir. Bu
görü"e göre, doğal hukuk geleneği, normatif olarak yönetilen bir evreni
varsaymakta ve tanımlanan normatif düzen, çoğunlukla, toplumdaki tüm
bireyleri +ki bunlar belirli bir konuma ve kar"ılıklı ödevlere sahiptir+ içer+
mektedir. Buna kar"ın doğal hak kuramları, genellikle, bireylerin ve hakla+
rının i"levi olmak dı"ında, toplumu bir bütün olarak görmeyi reddetmekte ya
da böyle bir bakı"ın önemsiz olduğunu söylemektedir.
Bu sorun halen ciddi bir "ekilde tartı"ılmaktadır42. Ancak, toplum
hakkındaki farklı bakı" açıları arasında olabilecek her türlü farklılığı çok fazla
abartma konusunda dikkatli olmak gerekiyor. Organik toplum görü"ü
eğilimiyle birlikte Aquinas gibi geleneksel bir doğal hukuk kuramcısı, yine de
bireysel haklardan bahsedebilmektedir +örneğin, meslek seçiminde, evlenip
evlenmemeye ya da kiminle evleneceğine karar vermede ve belli bir dinî
inanca bağlanmakta43. Dahası, Aquinas’ta olduğu kadar Locke’ta da, tiranlığa
kar"ı itaatsizliği ve isyanı haklı kılacak yeterli kaynak bulunabilir44.
Geli"imini dikkate aldığımızda, doğal haklar yakla"ımının, doğal hukuk
yakla"ımlarının yapmadığı bir tarzda, siyasal ve toplumsal gerçekliklerin
bireysel açıdan algılanmasını te"vik ettiğini ve güçlendirdiğini yadsımak zor
42
43
44
Doğal hukuk ve doğal haklar hakkındaki pek çok kabul görmü" dü"ünceye kar"ı çıkan
yapıtında Brian Tierney, (Avrupalı yorumcuların çoğunlukla ‘sübjektif haklar’ dediği) hak
dü"üncesinin on ikinci yüzyıla kadar izini sürerek, on üçüncü ve on dördüncü yüzyıldaki
geli"imiyle birlikte hakların ve doğal hak söyleminin tarihsel analizini yapmaktadır. Brian
Tierney, The Idea of Natural Rights: Studies on Natural Rights, Natural Law, and
Church Law 115051625 (Atlanta, Georgia: Scholars Press, 1997). Tierney, yukarda da
özetlediğimiz doğal hukuk ve doğal haklar dü"üncelerinin tarihsel olarak birbiriyle
yarı"an kuramlar olduğunu reddetmekte, onları daha çok birbirlerini tamamlayıcı
kuramlar olarak görmektedir.
John Finnis, Aquinas: Moral, Political and Legal Theory (Oxford: Oxford University
Press, 1998), 172 ve n. 179+81 (Aquinas’ın görü"lerini özetleyerek ve ondan alıntılar
yaparak); genel olarak bkz. ibid., 132+80 (‘Towards Human Rights’).
Ibid. 272+4, 287+91.
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
303
görünüyor45. Ancak yine de, doğal hak ve doğal hukuk analizlerini, tam bir
çatı"ma olmasa bile, gerilimli bir halde görmek mümkündür. Michael Zuckert
bunu, geleneksel doğal hukuk kuramları ödev tartı"masına yönelirken, John
Locke’un (ve ondan önce Thomas Hobbes’un) doğal hak analizlerinin
özgürlükler tartı"masına yönelmesi olarak anlatır46. Đ"in büyük kısmı, zorunlu
olarak, mevcut toplumsal ve siyasal bağlama dayanmakta ve doğal haklar, her
zaman oyunun kahramanı olmamaktadır; örneğin, tarih içerisinde medenî
özgürlüklerin altını oyan ‘doğal haklar’ örneklerine de rastlamak mümkün+
dür47.
Doğal haklar dü"üncesinin geli"imi, ba"lı ba"ına geni" bir konu ve
burada daha fazla incelemeyeceğiz48. Bununla birlikte, en azından, ‘doğal
haklar’ (ki bu, doğal hukuk kuramlarıyla olan görünü"teki bağlantı nedeniyle
kısmen kaçınılan bir etikettir) tartı"maları ile daha yaygın ya da moda olan
‘insan hakları’ tartı"maları arasındaki bağlantıya veya paralelliğe dikkat etmek
gerekiyor49.
45
46
47
48
49
Bkz. ör. d’Entréves, Natural Law, 51+62. Bu tartı"manın, doğal hukuk kuramının siyasî
kanadının, gittikçe artan bir "ekilde doğal haklara vurgu yaparak, kaynaklandığı geleneğin
aleyhine çalı"maya ba"laması anlamında, bir sonraki kısımdaki (Bölüm 1.5 ‘Mevcut ve
Potansiyel Kar"ıtlar’) tartı"mayla ilgili olduğu dü"ünülebilir. Temel ilgili alanı, toplumun
ödevleri ya da organik yapısından çok yönetime kar"ı özgürlüklerin ve hakların
savunulması olmu"tur. Zamanla, doğal hukukun çok gerilerde kalmı" ilk ahlâkî akımı olan
Burlamaqui’nin çiğnenemez mutluluğu arama hakkına ula"ılır. Bkz. yukarıda dn. 1.
Bkz. Michael P. Zuckert, ‘Do Natural Rights Derive From Natural Law?’, Harvard
Journal of Law and Public Policy, 20 (1997), 695.
Bkz. Richard Tuck, ‘The Dangers of Natural Rights’, Harvard Journal of Law and Public
Policy, 20 (1997), 683. Tuck, buna delil olarak, yakın bir zamanda, Đngiltere’nin,
vatanda"ların güvenlik hakkını, "üpheli teröristlerin usûlî haklarının kaldırılmasına
gerekçe olarak göstermesini, ibid. 691, ve erken dönem doğal hukuk kuramcıları Grotius,
Pufendorf ve Hobbes’un, ‘kölelik ve mutlakiyetçiliği açıkça savunmasını’ göstermek+
tedir. Ibid. 684 (dipnot ihmal edilmi"tir).
Kı"kırtıcı bir yakla"ım, Knud Haakonssen’den gelmektedir: ‘çağda" ... hak dü"üncesi
erken modern Protestan doğal hukuku ile Đngiliz common law nosyonlarının birle"i+
minden gelmektedir ve asıl kısım olarak birincinin “önem”ini kabul etmek gerekir’. Knud
Haakonssen, ‘The Significance of Protestant Natural+Law Theory’, ‘Natural Law
Theory: Historical and Contemporary Issues’ konulu Hester Seminar’da sunulmu"
yayımlanmamı" tebliğ, Wake Forest University, Nov. 1997, 17.
Bkz. ör. Finnis, Natural Law and Natural Rights, 198+9; Soper, ‘Legal Theory and the
Problem of Definition’, 1174.
304
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
1.4 Doğal Hukukun Hukukla Olan Đli@kisi
Konunun uzmanı olmayan bir ki"inin beklentilerine kar"ıt olarak, doğal
hukukun, ‘hukuk’ ile, bu terimin uyla"ımsal olarak kullanıldığı anlamıyla,
eğer varsa, pek az bir ili"kisi vardır50. Doğal hukuk kuramında ‘hukuk’,
genellikle, yüksek güçler tarafından konulmu", uymamız gereken emir ya da
ilkelere gönderme yapar. Bununla birlikte, geleneksel doğal hukuk kuram+
cıları, ‘be"erî’ ya da ‘pozitif’ hukuk hakkındaki dü"ünü"e, özellikle (be"erî)
hukukla ilgili ahlâkî sorunlar hakkındaki dü"ünceleri vasıtasıyla, önemli
etkide bulunmu"lardır51. Bunlardan belki de en iyi bilineni, Aquinas’ın, daha
sonra, içlerinde John Finnis’in de bulunduğu52 ba"ka yazarlar tarafından
geli"tirilen, devlet görevlileri ile vatanda"ların sorumlulukları hakkındaki
tartı"masıdır53. Aquinas, (pozitif) hukuku, ‘Ortak Đyi için, topluluğu gözet+
mekle sorumlu otorite tarafından yapılmı" ve ilan edilmi", aklın kesin bir
emri’54 "eklinde tanımlar. Aquinas, devlet görevlilerine, doğal hukukla
50
51
52
53
54
Bununla birlikte, ahlâk ve siyaset kuramları gibi, doğal hukuk kuramı da, günlük ahlâkî ve
siyasal tartı"malara ta"ınmaktadır. Bkz. ör. David F. Forte (ed.), Natural Law and
Contemporary Public Policy (Washington, DC: Georgetown University Press, 1998);
George, On Defense of Natural Law, 123+245 (‘Moral and Political Questions’).
Birle"ik Devletler’de, doğal hukuk kuramı çoğunlukla Birle"ik Devletler Anayasası’nın
yorumlanmasıyla ilgili sorunlar çerçevesinde, doğal hukuk kuramının bu sorunla, eğer
varsa, ne kadar ilgisi olduğu konusunda açık bir anla"mazlık içindeki kuramcılar
tarafından dile getirilmektedir. Bkz. ör. Randy E. Barnett, ‘Getting Normative: The Role
of Natural Rights in Constitutional Adjudication’, Natural Law, Liberalism, and Morality,
ed. Robert P. George (1996); Walter Berns, ‘The Illegitimacy of Appeals to Natural Law
in Constitutional Interpretation’, ibid. 181+93; Christopher Wolfe, ‘Judicial Review’,
Natural Law and Contemporary Public Policy, 157+89; George, In Defense of Natural
Law, 110+11; ‘Symposium on Natural Law’, Southern California Interdisciplinary Law
Journal, 4 (1995), 455+738; kr". G. Edward White, Earl Warren (Oxford: Oxford
University Press, 1982), 222+30, 354+67 (Ba" Yargıç Warren’ın anayasal yorum
yakla"ımının ‘doğal hukuk’ yönlerini tartı"arak).
Bu etkilerin en önemlilerinden birisi, daha önce de i"aret ettiğimiz gibi, kuramcıların,
devletler arasındaki anla"mazlıklara (ya da farklı devletlerin vatanda"larının taraf olduğu
anla"mazlıklara), özellikle de tarafların farklı siyasal ve dinî inançlara sahip olması
durumunda, hangi ilkelerin uygulanacağını dü"ünmeye ba"lamalarının ardından ortaya
çıkan, doğal hukukun, uluslararası hukukun geli"imindeki kurucu yeridir. Bkz. ör.
Shcneewind, The Invention of Autonomy, 70+3.
Aquinas, Summa Theologiae, q. 96, art. 4; aynı zamanda bkz. Finnis, Aquinas, 226+74.
Finnis, Natural Law and Natural Rights, 354+66.
Aquinas, Summa Theologiae, q. 90, art. 4, corpus.
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
305
uyumlu yasalar çıkarmalarının emredildiğine inanmaktadır. Bazen pozitif
hukuk doğrudan doğal hukuk ilkelerinden çıkarılabilirken, bazen de devlet
görevlileri, daha genel ilkelerden özel kuralların belirlenmesinde bir tercih ya
da takdire sahiptir55. Doğal hukukla uyumlu pozitif yasalar, ‘vicdanen
bağlayıcılık gücüne sahiptir’56. Adil olmayan yasalar, ahlâkî yükümlülük
yaratmaz, ancak yine de, böyle bir yasaya, daha büyük bir kötülüğü önleyecek
ise, diğer insanların huzurunda uyma yükümlülüğü söz konusu olabilir57.
55
56
57
Aquinas, Summa Theologiae, q. 95, art. 2, corpus. Aquinas’ın determinato, aklî ancak
aklî olarak belirlenmemi" tercihle somutla"tırma, nosyonu için bkz. Finnis, Aquinas, 267+
71.
John Locke "u satırları yazarken, Aquinas’ın ‘determinato’suna benzer bir görü" ortaya
koyuyor olabilir: ‘Doğa Hukukunun getirdiği Yükümlülüklerin Toplumda i"leyi"ini sona
erdirdiğini söylemek yanlı" olur; olan sadece "udur: pek çok olayda onlara yakla"ılır ve
Đnsan Yasaları ile, insanların onlara uyması için eklenmi" Cezalar olarak bilinir hale
gelir’. John Locke, Two Treaties on Government, ii: ch. 11 135 (1690); kar". Jeremy
Waldron, The Dignity of Legislation (Cambridge: Cambridge University Press, 1999),
63+91 (Locke’un metninin belli bir tercih ve sorumluluk düzlemine Aquinas’ın
‘determinato’sundan daha ciddi bir gönderme yaptığını iddia ederek).
Aquinas, Summa Theologiae, q. 96, art. 4, corpus. Daha açık söylemek gerekirse,
Aquinas, ‘adil yasaların’ vicdanen bağlayıcı olduğunu ve yasanın üç durumda adaletten
sapacağını söylemi"tir: ortak faydaya ili"kin olmama, yasakoyucunun ultra vires eylemde
bulunması ya da yasanın getirdiği külfetin topluluğa e"it olarak dağıtılmaması. Aquinas,
Summa Theologiae, q. 96, art. 4, corpus.
Bkz. ibid. q. 93, art. 3, reply 2. Aynı çizgideki benzer bir değerlendirme için bkz. Finnis,
Natural Law and Natural Rights, 354+62.
Yukarıdaki tartı"ma, +eğer sık yapılan bir hata ile değilse bile, özensiz bir "ekilde+ doğal
hukuka atfedilen, ‘lex iniusta non est lex’ (‘adil olmayan yasa, yasa değilidir’) ifadesi ile
bağlantılıdır. Đfade, adil olmayan yasaların ‘en geni" anlamıyla’ yasa olmadığı, yani, adil
yasalar gibi ahlâkî bir itaat yükümlülüğü yaratmadığı "eklinde anla"ılırsa doğrudur ve
esasen çok sıradan bir iddiadır. Bkz. Norman Kretzman, ‘Lex Iniusta Non Est Lex: Laws
on Trial in Aquinas’ Court of Conscience’, American Journal of Jurisprudence, 33
(1988), 99; Finnis, Natural Law and Natural Rights, 363+6; Bix, Jurisprudence: Theory
and Context, 64+6.
Adil olmayan yasaların, bazen normatif bir ağırlığı olabileceğini tartı"an yorumcular
(çoğunlukla kendilerini doğal hukuk geleneğinin parçası kabul etmeyen yazarlar) bulmak
mümkündür. Bkz. ör. Philip Soper, ‘Legal Systems, Normative Systems and the
Paradoxes of Positivism’, Canadian Journal of Law and Jurisprudence, 8 (1995) 363,
375+6 (‘Devlet, ... toplumu yönetmek için gerekli olduğuna iyi niyetle inandığı normları
uygulamada hatalı değildir’, ne var ki bu iddia, tamamen kötü yasalar için herhangi bir
"ey söylememektedir); Jeremy Waldron, ‘Lex Satis Iusta’, Notre Dame Law Review, 75
(2000), 1829 (bazı adil olmayan yasalar kendilerine itaat yükümlülüğü yaratabilirler).
306
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
Pek çok doğal hukuk kar"ıtı, doğal hukuku, onun, ahlâkî olmayan
yasaların zorunlu olarak yasal geçerliliğe sahip olmayacağını savunduğunu
dile getirerek anlatır. Yani, böyle bir durumda, bir kimsenin sadece ahlâken
itaat yükümlülüğü değil, aynı zamanda hukuksal olarak itaat yükümlülüğü de
yoktur. Zaman zaman, doğal hukuk kuramının daha az sofistike savunucuları
arasında, bu satırlara yakın (en azından böyle bir yoruma açık) iddialar
bulunabilmektedir. William Blackstone (1723+80), Commentaries’de, "u
dü"ünceyi ileri sürer: ‘[doğa yasasına] kar"ıt ise, hiçbir be"erî yasa geçerli
değildir’58. Bu yorum, John Austin tarafından, belki de haksız bir "ekilde,
hukuksal geçerlilik hakkındaymı" gibi ele alınmı"tır. Adaletsizliğin zorunlu
olarak ya da daima bir kuralın geçerliliğini ortadan kaldırdığı "eklindeki
iddiada (en azından) iki büyük sorun bulunmaktadır. Birincisi, eğer ‘hukuksal
geçerlilik’ kavramını normalde anla"ıldığı "ekliyle kullanıyorsanız, iddia
ampirik olarak yanlı"tır. Austin’in Blackstone’a verdiği kar"ılığa bakalım:
Zararsız, hatta faydalı bir eylemin, egemen tarafından ölüm cezasıyla
yasaklanmı" olduğunu dü"ünün; eğer bu eylemi i"lersem, yargılanır ve suçlu
bulunurum. Bu cezaya, ...Tanrı yasasına kar"ıt olması nedeniyle itiraz
edersem, Mahkeme yapmı" olduğum muhakemenin etkisizliğini, geçerliliğini
inkar ettiğim yasanın gereğini yerine getirerek, beni asmak suretiyle ortaya
koyacaktır59.
Bu biraz abartılı da olsa60, asıl mesele, ‘hukukî geçerlilik’ kavramının,
verili bir toplumda bağlayıcı olduğu kabul edilen ve devletin uyguladığı "eyle
yakından ilgili olduğudur. Gayrı ahlâkî yasaların bağlayıcı olduğu ve
uygulandığı pek çok toplumun bulunduğu a"ikârdır. Buna, bu gayrı ahlâkî
58
59
60
Soper’in görü"ünün ele"tirisi için bkz. Joseph Raz, ‘The Morality of Obedience’ (kitap
incelemesi), Michigan Law Review, 83 (1985), 732.
William Blackstone, Commentaries on the Laws of England, I.41 (1765+9).
Blackstone’nun doğal hukuk kuramı yakla"ımının olumlu bir "ekilde betimlenmesi için
bkz. John Finnis, ‘Blackstone’s Theorotical Intentions’, Natural Law Forum, 12 (1967),
163; aynı zamanda bkz. Daniel J. Boorstin, The Mysterious Science of the Law (Chicago:
University of Chicago Press, 1941), 48+59.
John Austin, The Province of Jurisprudence Determined, ed. W. E. Rumble (Cambridge:
Cambridge University Press, 1995) (1832), lecture V, s. 158.
Uygulama ile hukukî geçerlilik, (ister yanılgı, ister yolsuzluk isterse yetkinin kötüye
kullanılmasıyla olsun) hukukî hata kavramına hiçbir yer verilmeden, hemen e" tutuluverir.
Bkz. Brian Bix, Law, Language, and Legal Determinacy (Oxford: Clarendon Press,
1993), 85+6; Brian Bix, ‘On Description and Legal Reasoning’, Rules and Reasoning, ed.
Linda Meyer (Oxford: Hart Publishing, 1999), 7, 17+9.
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
307
yasaların gerçekten hukuken geçerli olmadığı ve devlet görevlilerinin bu
yasaları hukuken geçerliymi"ler gibi uygulamalarının bir hata olduğu cevabı
verilebilir61. Ne var ki bu, kelime oyunu oynarken kelimeleri birbirine
karı"tırmaktan ba"ka bir "ey değildir. ‘Hukukî geçerlilik’ terimini, uyla"ımsal
bir "ekilde, bağlayıcı kabul edilen herhangi bir "eye gönderme yapmak için
kullanırız; neyin hukuken geçerli olduğunu konusunda tüm devlet
görevlilerinin hata yaptığını söylemek neredeyse anlamsızdır. Bu iddianın
sahibi, gayrı ahlâkî kuralların bağlayıcı kabul edilmemesi gerektiğini
söylemektedir +ancak bu, sadece, bir toplumun hukuk uygulamaları için bir
reform önerisi ya da, ortaya çıkarttığı hukuksal yükümlülükler ne olursa
olsun, gayrı ahlâkî yasaların ahlâkî yükümlülükler yaratmayacağını söyleyen
geleneksel doğal hukuk dü"üncesini62 yeniden dile getirmek anlamına gelir63.
Đkinci sorun, Philip Soper’in açık bir "ekilde dile getirdiği gibi64, bir
hukuk sistemi içerisinde bir doğal hukuk standardı uyarınca verilmi" hükmün,
hataya açık kurumlarda çalı"an yine hataya açık bireyler tarafından verilmi"
olacağı noktasıdır. Hüküm verenlerin ne kadar yetkin ya da erdemli olduğu+
nun önemi yoktur. Hükümler anlamlarını, akıldan ziyade, +yetkili kurulların
karar verdiği+ tercihle kazanacaklardır. Kurum ya da sistemin tümü ne kadar
iyi niyetli olursa olsun, sonuç bir doğal hukuk ürünü değil, hukukî pozitivist
ürünü (belirli bir yetkili kurul tarafından ilan edildiği için yasa) olacaktır.
61
62
63
64
Farklı bir tür iddia ise, belirli bir hukuk sisteminde, bazı hukuk ilkelerinin, olasılıkla
anayasal nitelikte olanların, bu sistem içinde gayrı ahlâkî yasaların (hukuken) geçerli
olamayacağını garanti altına alabileceği "eklindedir. Ne var ki bu iddia, belirli bir hukuk
sistemi hakkındaki olumsal bir iddiadır; hukukun doğasıyla ilgili genel ve kavramsal bir
iddia değil.
Pek tabiî, doğal hukuk kuramına bağlı olmayan pek çok ki"i de, gayrı ahlâkî yasaların
ahlâkî yükümlülük yaratmayacağı konusunda hemfikirdir. En azından genel olarak, bu
konu üzerinde tartı"ma yoktur ve doğal hukuk kuramcıları da hiçbir zaman aksini iddia
etmemi"tir (ya da varsaymamı"lardır). Sadece bazı doğal hukuk kar"ıtları, gayrı ahlâkî
yasalar hakkındaki doğal hukuk görü"ünü kullanı"sız ya da tartı"malı bulmu"lardır.
Bu hiç "üphesiz ki, Blackstone’nun söylemeye çalı"tığı "ey. Blackstone’dan yapılan
alıntıyı kendi bağlamında görmekle, bu daha açık bir hale gelmektedir: ‘Đnsanoğluyla
ya"ıt ve bizzat Tanrı tarafından konmu" olan doğa yasası, pek tabiî ki uyulma zorunluluğu
konusunda diğerlerine göre daha üstündür. Dünyanın tüm ülkelerinde ve her zaman
bağlayıcıdır; buna kar"ıt olduğu takdirde, hiçbir be"erî yasa geçerli değildir; ve bunlar
geçerli oldukları kadarıyla, güçlerini ve otoritelerini, doğrudan veya dolaylı olarak, bu
kaynaktan alırlar’. William Blackstone, Commentaries on the Laws of England, i:41.
Philip Soper, ‘Some Natural Confusions About Natural Law’, Michigan Law Review, 90
(1992), 2393, 2412+13.
308
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
Nihayet, oldukça farklı bir nokta olarak, "una da i"aret etmemiz
gerekiyor: doğal hukuk ve doğal haklar dü"ünceleri, hukuk öğretilerinin
geli"imini +özellikle anayasal haklar ve medeni özgürlükler nosyonlarında+
etkilemi"tir ve bu etki günümüzde de hissedilmektedir65.
1.5 Mevcut ve Potansiyel Kar@ıtlar
Genel olarak doğal hukuk kuramına ya da kuramın öne çıkan örneklerine
pek çok ele"tiri getirilmi"tir. Her ne kadar bu ele"tirilerin tümüyle ele alınması
ve değerlendirilmesi çok geni" bir çalı"manın konusu olabilirse de, burada en
azından bazı yazar ve konulara değinmek yararlı olacaktır66.
65
66
Bkz. ör. State v Joyner, 625 A. 2d 791, 800+3 (Ct. 1993) (anayasal bir gerekliliğin
yorumlanmasında tarihsel doğal hukuk ve doğal haklar anlayı"larına gönderme yaparak);
State v Ganim, 660 A.2d, 742, 762+5 (Ct. 1995) (doğal hukuk dü"ünü"ünün Connecticut
hukukunun geli"imine etkisini tartı"arak); ibid. 801+2 (Berdon, J., kar"ıoy) (aynı görü"te);
genel olarak bkz. Philip A. Hamburger, ‘Natural Rights, Natural Law, and American
Constitutions’, Yale Law Journal, 102 (1993), 907.
Böyle bir liste, doğrudan doğal hukuk kuramlarına yönelmi" olmasa bile, dü"ünürleri
farklı yönlere itmi" olduğu dü"ünülebilecek felsefî öğretileri de içermelidir. Örneğin, (1)
‘Ockham’ın usturası’ ya da cimrilik ilkesi. William Ockham’la (bazen ‘Occam’ "eklinde
de yazılır) (t.1285+1347) özde"le"mi" olan ilke, kuramların olu"turulmasında, ‘gerekli
olandan daha fazla unsurun bulundurulmaması’nı gerektirir, Robert Audi (ed.) The
Cambridge Dictionary of Philosophy (Cambridge: Cambridge University Press, 1995),
545; ve (2) René Descartes’ın (1596+1650) Meditations on First Philosophy’de (1641)
kullandığı kesin "üphe yöntemi. Bazı yorumcular, Ockham’ın nominalizmini ‘Thomas’ın
bireylerin yarı"an çıkar ve taleplerini düzenleyen adalet anlayı"ını küçülten’, dolayısıyla
da sonraki yüzyıllardaki (doğal) haklar analizinin yolunu açan bir etken olarak
görmü"lerdir. Charles J. Reid, Jr., ‘The Medieval Origins of the Western Natural Rights
Tradition: The Achievement of Brian Tierney’ (kitap incelemesi), Cornell Law Review,
83 (1998), 437, 438+9. Bununla birlikte, Ockham’ın rolüne ili"kin bu görü"e özellikle
Tierney tarafından sert bir "ekilde itiraz edilmi"tir. Bkz. Tierney, The Idea of Natural
Rights, 195+203.
Bir kar"ıtlar, ya da (gayrı iradî olarak) kar"ıtlar lehine kanıt üretmi" olanlar, listesi,
Charles+Louis de Secondat, Baron de Montesquieu (1689+1755) ismini de içermelidir.
Yapıtı On the Spirit of the Laws (1748), deği"ik ülkelerin hukuklarının farklılıklarına
vurgu yapmakta ve bu farklılıkları her bir ülkenin belirli coğrafyası, ticareti, tarihi vs.ye
bağlamaktadır. Bir diğer isim ise, benzer iddiaları, daha bilimsel, ampirik temelli toplum
incelemesi bağlamında geli"tiren Auguste Comte’tur (1798+1857).
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
309
Thomas Hobbes (1588+1679) doğal hukukun varlığını kabul etmi"67
ancak sivil topluma giren bireylerin, haklarını gönüllü olarak, doğal hukuka
(doğal hukuku kendi yorumlayı"larına) göre hareket etmek üzere sınırlaya+
caklarını belirtmi"tir68, zira hakların kullanımı toplumu kaosa sürükleyecek,
herkesin herkese kar"ı yürüttüğü sava"a geri dönülecektir; sivil topluma
girmenin amacı ise bu kaos ve sava"ı ortadan kaldırmaktır69. Buna ilaveten
bazı yorumcular, Hobbes’un doğal hukukun varlığını kabul etmesinin,
kaçamak hatta belki de ironik bir ifade olduğunu söylemi"lerdir70.
David Hume (1711+76), Treatise of Human Nature adlı eserinde, çok iyi
bilindiği gibi, ‘olan’ ve ‘olması gereken’ arasındaki ili"kiyi tartı"mı"tır. Ona
göre, ‘bu yeni ili"kinin [“olması gereken”in], ondan tamamiyle farklı olan
diğerlerinden çıkarılabilmesi, tümüyle kavranamazdır’71. Yani, salt betimsel
67
68
69
70
71
‘Modern doğal hukuk kuramının Grotius’tan ziyade, Hobbes’la ba"ladığını’ iddia ederek,
Hobbes’un doğal hukuk dü"ünü"ündeki rolüne vurgu yapmak suretiyle daha ileri gitmek
de mümkündür. Norberto Bobbio, Thomas Hobbes and the Natural Law Tradition
(Chicago: Cambridge University Press, 1993), 149.
Hobbes, genel olarak çiğnenemez kabul ettiği, ki"inin açık ölüm tehdidine kar"ı kendini
savunma hakkını hariç tutar. Hobbes’un konu hakkındaki görü"ünün tartı"ılması için bkz.
Richard Tuck, Natural Rights Theories: Their Origin and Development (Cambridge:
Cambridge University Press, 1979), 119+25.
Bkz. Thomas Hobbes, Leviathan, ed. Richard Tuck (Cambridge: Cambridge University
Press, 1996) (1651), chs. 18, 26, 29; Thomas Hobbes, Behemoth or the Long Parliament,
ed. Ferdinand Tönnies (Chicago: University of Chicago Press, 1990; ilk baskı 1679), 50
(‘Kral Kutsal Kitaba aykırı, yani, Tanrının buyruğuna ve Kutsal Kitabın yargısına kar"ıt
bir "ey emrederse, tebanın krala kar"ı gelmesi me"ru olur. [Bu "ekilde], herhangi bir kralın
ya"amının ya da herhangi bir Hıristiyan krallığının huzurunun uzun süre devam etmesi
imkansızdır’); aynı zamanda bkz. Richard Tuck, ‘Introduction’, Leviathan içinde, ss. ix,
xxviii. Biraz farklı bir konuda, doğal hukukun fiilî hukuk haline getirilmesi açısından
egemenin buyruğunun gerekliliği için bkz. Hobbes, Leviathan, ch. 26, 191 (‘Devletin
otoritesi olmaksızın salt yazarların otoritesi, ne kadar haklı olursa olsun, onların görü"+
lerine yasa niteliği vermez...Bunlar, doğal akla uygun olsa da, ancak egemen güç saye+
sinde yasa olurlar’).
Hobbes, çok iyi bilinen bir ifadesinde, kısmen sözünü geri almadan önce, doğal hukuku,
sadece sağduyuya ili"kin kuramlar olarak küçümser. Hobbes, Leviathan, ch. 15, 111
(‘Đnsanlar, aklın bu buyruklarını, uygunsuz bir biçimde, yasalar diye adlandırırlar: bu,
uygun bir adlandırma değildir, çünkü bunlar, insanların kendilerini korumasına ve
savunmasına nelerin yarayı"lı olduğu ile ilgili çıkarsamalar veya teoremlerdir... Ancak bu
teoremleri, her "ey üzerinde buyurma yetkisine sahip olan Tanrı’nın sözü biçiminde tebliğ
edilmi" olarak dü"ünürsek, o zaman onlara yerinde olarak yasalar denilebilir’).
David Hume, Treatise of Human Nature, iii: 1.1 (1739).
310
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
ya da ampirik öncüllerden, değerlendirici ya da kural koyucu bir sonuca
ula"ılamaz72. Bu, doğru kısmı itibariyle (ki felsefede daima büyük tartı"ma+
ların konusu olmu"tur), doğal hukuk kuramı geleneğinin, insanın ya da
dünyanın doğası hakkındaki önermelerden ahlâkî kurallar çıkarmaya çalı"an
ana akımlarından birinin altını oyuyor demektir. Esasında, Hume’un tartı"+
ması ve benzer ele"tiriler, doğal hukuk kuramını, çe"itli nedenlerden dolayı
ahlâk felsefesine doğru itmi"tir.
2 MODERN DOĞAL HUKUK TEORĐSĐ
2.1 Giri@
Jacques Maritain73 ve John Finnis gibi, doğal hukuk kuramındaki önemli
çağda" yazarların çoğu, Aquinas’a (ve öncesine) kadar giden gelenek içeri+
sinde, özellikle etik ve meta+etik’e yoğunla"arak çalı"maya devam etmi"lerdir.
‘Doğal hukuk kuramı’ adı altında yapılan çağda" çalı"malarda göze çarpan en
önemli özellik, bu yazarların, (hukuk ve siyasete olan etkisiyle birlikte) genel
bir etik kuram öne sürmeyerek, daha dar bir "ekilde (pozitif) hukukun
doğasına yoğunla"mı" olmalarıdır. Bu bölümde, modern doğal hukuk kuram+
larının her iki türüne ili"kin genel bir bakı" ortaya konulacaktır.
Doğal hukuk kuramında dönüm noktası, H.L.A. Hart (1907+92) ile Lon
Fuller (1902+78) arasında, 1958 yılında Harvard Law Review’da yapılan
tartı"madır74. Hart, hukukî pozitivizm ve doğal hukuk kuramı arasındaki
sınırı, hukuk ve ahlâkın kavramsal ayırımında belirlemi"tir. Buna göre, bir
"eyin (bir kuralın ya da bütün bir sistemin) ‘hukuk’ olup olmadığı, onun
72
73
74
Hume’un önermesinin bu kadar sert okunmasının gerekip gerekmediği konusunda bazı
tartı"malar vardır. Bazı yorumcularca desteklenen ikinci bir yorum (alıntıyı daha geni" bir
bağlamda alarak), Hume’un olgusal olandan normatif olana geçi" ile değil, (olgusal ya da
ahlâkî) doğru bir önermeden yönelim hakkındaki önermelere geçi" ile ilgili olduğunu
söylemektedir. Bkz. ör. Stephen Buckle, Natural Law and the Theory of Property (Oxford:
Clarendon Press, 1991), 282+3; aynı zamanda bkz. Finnis, Natural Law and Natural
Rights, 37+48.
Bkz. ör. Jacques Maritain, The Rights of Man and Natural Law (New York: Charles
Scribner’s Sons, 1943).
H.L.A. Hart, ‘Positivism and the Seperation of Law and Morals’, Harvard Law Review,
71 (1958), 593; Lon Fuller, ‘Positivism and Fidelity to Law +A Response to Professor
Hart’, Harvard Law Review, 71 (1958), 630.
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
311
ahlâkî değerinden kavramsal olarak ayrıdır75. Pek çok yazar +ki öne çıkanları
Lon Fuller ve Ronald Dworkin’dir+ hukuk ve ahlâkın kavramsal olarak
ayrılamayacağını savunarak, hukukî pozitivizmi kendi çerçevesinde ele almak
istemi"lerdir.
Modern doğal hukuk kuramcıları, hukukî pozitivizme a"ağıdaki dü"ün+
celerle kar"ılık vermi"lerdir:
1. Hukuk, en iyi "ekilde, en azından kısmen, teleolojik bir kavram olarak
anla"ılabilir76. bir kavram ya da kurum, ancak nihaî amacı dikkate alınmakla
doğru bir "ekilde anla"ılabilir +burada nihaî amaç, adil bir toplum olmaktır77.
Bu, hukukî pozitivistler arasında bulunabilecek, genellikle betimsel, çoğun+
lukla ampirik, ahlâken tarafsız yakla"ıma tamamen zıttır.
2. Her ne kadar hukukî pozitivistler, daha yalın bir hukuk modeli
(uygulanmakta olan hukuka daha çok benzeyen bir model) öneriyor gibi
görünseler de, hukukun ahlâkî taleplerini78 ve ahlâkî amaçlarını79 daha çok
içeren bir hukuk görü"ü, daha kâmil ve dolayısıyla daha iyi bir hukuk kuramı
olacaktır80.
75
76
77
78
79
80
Farklı bir "ekilde söyleyecek olursak, bu iddia, hukuk sistemlerinin, hukuk normlarının
geçerliliğini bazı ahlâkî testlerden geçmeye bağlaması gerektiğini reddeder (hukukî
pozitivistler, kendi aralarında, hukuk sistemlerinin, geçerliliği ahlâkîlik "artına bağlayıp
bağlayamayacağı konusunda farklı fikirlere sahiptir +bu, bu kitabın [metnin yayımlandığı
kitap + çn] bir ba"ka yerinde ele alınacak olan ‘kapsayıcı’ ve ‘dı"layıcı’ hukukî pozitivizm
arasındaki tartı"madır).
Teleolojik açıklamaların kullanımı ve değeri hakkında bkz. Larry Wright, Teleological
Explanations (Berkeley, Calif.: University of California Press, 1976).
Bkz. ör. Kenneth Winston, ‘The Ideal Element in a Definiton of Law’, Law and
Philosophy, 5 (1986), 89.
Bkz. ör. Soper, ‘Searching for Positivism’, 1756 (‘Ahlâkî sonuçları olmayan standartlara
ne isim verileceği konusunda "a"ırmı" olmamız, ahlâkî uygunluğun hukukun olumsal bir
parçası değil, özü olduğunu kanıtlamaktadır.’).
Hiç "üphe yok ki, bir hukukî pozitivist de, hukukun ahlâkî talepleriyle ilgili varsayımları
kuramına dahil edebilir, zira bu, talepleri değerlendirmeden, tarafsız bir "ekilde
yapılabilir. Nitekim, hukukî pozitivist Joseph Raz, böyle bir unsuru kendi hukuk kuramı
içerisine koymu"tur. Bkz. Joseph Raz, Ethics in the Public Domain (Oxford: Clarendon
Press, 1994) (‘her hukuk sistemi, me"ru otoriteye sahip olduğunu iddia eder’). Bununla
birlikte, hukukun ahlâkî amaçları, ele"tirel (değerlendirici, salt betimsel olmayan) bir
hukuk kuramı içine konduğunda, ahlâkî tarafsızlık sınırı a"ılmı" olur.
Benzer iddialar için bkz. John Finnis, Natural Law and Natural Rights, 11+18, ve Philip
Soper, ‘Searching for Positivism’, 1753+7.
312
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
Her iki durumda da temel iddia, ahlâkî değerlendirmeyi ya da ahlâkın
diğer yönlerini içeren hukuka ili"kin bir kuramın (doğal hukuk kuramının),
pozitivist kurama göre daha üstün olacağı, çünkü, daha kâmil ve zengin olan
doğal hukuk kuramının, hukuk uygulama ve deneyimlerimize ili"kin çe"itli
yönleri de içerdiği ya da yansıttığıdır. Bu unsurları dı"layarak, bir kuramın
(hukukî pozitivizmin) bunu gerçekle"tirmesi mümkün değildir81.
2.2 Lon Fuller
2.2.1 Hukukî Pozitivizm Ele tirisi
Fuller’in hukukî pozitivizm ele"tirisi "u "ekilde özetlenebilir: (a) Hukukî
pozitivizm hukuku bir nesne olarak ele almaktadır +aynen, diğer bilimsel ya
da bilim benzeri ara"tırmaların konuları gibi, bir inceleme nesnesi olarak+.
Ancak hukuk, bir yöntem ya da i"lev olarak ele alındığı takdirde daha iyi
anla"ılabilecektir. (b) Hukukî pozitivizm, hatalı bir "ekilde, hukukun varlığını
ya da yokluğunu ahlâken değerlendirilmesi gerekli olmayan bir konu olarak
görmekte ya da böyle inanmaktadır. (c) Hukukî pozitivizm hukuku, ‘iktidarın
tek taraflı ürünü’ olarak sunmaktadır. Ne var ki devlet görevlileri ile vatan+
da"lar arasında bir kar"ılıklılığın varlığı dü"ünülürse, hukuk daha iyi anla"ıla+
bilecektir.
Nesne Olarak Hukuk ve Yöntem Olarak Hukuk Kar@ıtlığı
Fuller’e göre hukuk sadece, mikroskop altında tarafsız bir "ekilde
incelenecek bir nesne ya da varlık değildir; hukuk bir insan tasarımıdır, örtük
+ve ahlâkî+ bir amaca sahiptir: insanların bir toplumda bir arada varolabil+
81
Bu iddiaya verilebilecek bir kar"ılık, alternatif kuramların göreceli üstünlükleri dikkate
alındığında, ayrıntılı olmanın ve doğruluk düzeyinin, biricik değerler olarak ortaya
çıkmadığıdır; modelin yalınlığı, ağır basan bir değerdir. Bkz. W. J. Waluchow, Inclusive
Legal Positivism (Oxford: Clarendon Press, 1994), 19+21.
Dilsel kullanım, doğal hukuk kuramı açısından (zayıf da olsa) bir ba"ka kanıt
sunmaktadır: Nazilerin sahip olduğu "eye ‘hukuk’ demeyi reddetmemizin nedeni, terimin
sadece betimleyici olmamasıdır +bu, "urdaki bir masadır, ama iyi yapılmamı", demek gibi
değildir. ‘Hukuk’ terimi, ahlâkla ya da en azından adaletle yakından bağlantılıdır ve
toplumsal bir kuruma bu etiketi yapı"tırmak kaçınılmaz olarak bir miktar ahlâkî övgüde
bulunmak demektir.
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
313
meleri ve i"birliği yapabilmeleri82. Mesele sadece hukukun bir ideale sahip
olması değildir; aynı zamanda, ula"maya çalı"tığı (ahlâkî) ideali anlamadan,
hukuku doğru bir "ekilde anlamak da mümkün olmaz (resimden jogginge,
ondan boksa kadar pek çok insan faaliyetinin, bunları yapanların amaçlarını
ya da ideallerini bilmeden anla"ılması çok zordur). Hukuk, ‘insan davranı"ını
kuralların yönetimine tabi kılma te"ebbüsüdür’83. Dolayısıyla hukuk, ondan az
farklı idari emir süreciyle kar"ıla"tırıldığında, bir yöntemdir (temel olarak
amacı insanların birarada bulunmalarına, i"birliği yapmalarına ve geli"me+
lerine yardım etmek olan hukukla kar"ıla"tırıldığında idari emir, daha özeldir
ve ‘kural koyucu’nun amacının gerçekle"tirilmesine daha yakındır)84.
Nesneleri tanımlamanın ya da sınıflandırmanın normal "ekli, onların
temel niteliklerini birbirinden ayırmaktır: örneğin, bir maddenin ‘altın’ olma+
sı, belirli bir kimyasal yapıya sahip olmasıyla mümkündür; bir hayvan, sıcak
kanlı ise ve yavrularını emziriyorsa memelidir. Nesneleri tanımlamanın ya da
sınıflandırmanın çok farklı bir "ekli ise, onları i"levlerine göre ayırmaktır:
‘otları biçen "ey, yapısal özellikleri ne olursa olsun, otbiçicidir’85; yiyecekleri
kesen her"ey bıçaktır, vb. Fuller hukuku ele alırken, ‘hukuk’un, unsurlarına
ayrılabilecek bir nesne olarak, birinci "ekilde en iyi anla"ılabileceği anlayı"ını
reddetmektedir. Bunun yerine, hukukun, en iyi "ekilde, bazı sorunlara +özel+
likle, toplumdaki vatanda"ların eylemlerinin yönlendirilmesi ve koordine
edilmesine+ verilen resmî kar"ılık olarak anla"ılabileceğini savunur86.
82
83
84
85
86
Fuller, The Morality of Law, 123. Fuller, benzer bir "ekilde, hukuk kuramının sadece
betimleme olmadığında ısrar edecektir: ‘ “hukukun gerçekten ne olduğu”na ili"kin
betimlemeler, sadece deneyimden elde edilmi" verilerin görüntüsü değildir, insan
gücünün nasıl kullanılacağını gösterirler’. Fuller, ‘Positivism and Fidelity to Law’, 632.
Fuller, The Morality of Law, 96. ‘Bu görü", pek çok modern hukuk kuramından farklı bir
"ekilde, hukuku bir faaliyet olarak ele alır ve hukuk sistemini kesin bir amaca sahip
sürekli bir çabanın ürünü olarak kabul eder.’ Ibid. 106.
Her ne kadar metindeki alıntı bir tanım ya da kavramsal hukuk analizi gibi görünüyorsa
da (Fuller de buna daha sonra, ‘bu çalı"malarda teklif edilmi" tanım denilebilecek tek
formül’ "eklinde i"aret edecektir, ibid.), Fuller’in ‘hukuku tanımlama’ gibi bir amacı
yoktur. Bkz. Winston, ‘The Ideal Element in a Definition of Law’, 91.
Fuller, The Morality of Law, 207+10.
Bkz. Michael Moore, ‘Law as a Functional Kind’, Natural Law Theory: Contemporary
Essays, ed. Robert P. George (Oxford: Clarendon Press, 1992), ss. 188+242, 207.
Fuller, hukuku anlamada kurumsal unsuru açıkça reddetmez, kr". ör. Neil MacCormick
ve Ota Weinberger, An Institutional Theory of Law: New Approaches to Legal Positivism
(Dordrecht: Kluwer Academic Publishers, 1986) ve esasen, yapıtının büyük bir kısmı,
314
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
‘Đ"levsel’ hukuk yakla"ımı kabul edildiğinde, çoğunlukla doğal hukuk
kuramına atfedilen o büyülü söz, ‘adil olmayan yasa, yasa değildir’87, daha
anla"ılabilir olmaya ba"lar. Birisi, kesmeyen (hatta yağı bile dilimleyemeyen)
uzun ince metal bir nesnenin ‘bıçak olmadığını’ söylerse, onu çok kolay
anlarız. Aynı "ekilde, hukukun davranı"ları yönlendirmekle ilgili olduğunu
dü"ünen birisi de, pekâlâ, kötü yapılmı" ve kötü i"leyen +örneğin, pek çok
muğlak, geçmi"e yönelik ya da birbiriyle çeli"en kurallar içeren ve yargının
bunları uygulamasıyla, kuralların özüne uymayan sonuçların ortaya çıktığı+,
vatanda"ların davranı"larını hukuka uygun bir "ekle getiremedikleri hukuk
sistemi görünümündeki "eyin, gerçekten ‘hukuk’ olmadığını söyleyebile+
cektir88. Bu i"levsel görü" ile ‘adil olmayan hukuk, hukuk değildir’ arasındaki
tek fark, Fuller’in yöntemsel yakla"ımının, adaletin tümüne değil, görünüm+
lerine ili"kin olmasıdır89.
Hukukun Varlığı ve Yokluğu: Ahlâkî Đyi
Fuller, hukukî pozitivizmin, bir toplumda ‘hukukun’ varlığını veya
yokluğunu ahlâkî bir mesele olarak kabul etmediğini söylemektedir90. Fuller
87
88
89
90
hukukî süreçlerin kurumsal yapısının ve bunların ortaya çıkardığı güçlülük ve
zayıflıkların ara"tırılmasıyla ilgilidir. Bkz. Lon L. Fuller, The Principles of Social Order,
ed. Kenneth I. Winston (Durham, N.C.: Duke University Press, 1981) (Fuller’in
denemelerinden derleme). Bununla birlikte, bir yerde "öyle der: ‘benim hukuk dediğim
faaliyeti düzenlemek ve yönetmek için dü"ünülen hiyerar"ik yapı üzerine yoğunla"mı"
pek çok kuram vardır, ne var ki bu kuramlar, bizzat bu yapının kendisinin de,
düzenlenmesi dü"ünülen faaliyetin ürünü olduğunu kabul etmezler’. Fuller, The Morality
of Law, 118.
Bkz. yukarıda dn. 57.
Fuller’in görü"ü, doğal hukukun yöntem yönünden anla"ılı"ı üzerine kurulmu"tur; aynı
‘i"levsel tartı"manın’ özle ilgili "ekli "öyledir: hukuk kuralları eylemde bulunmak için
neden sunarlar; gayrı ahlâkî kurallar eylemde bulunma için neden sunamazlar ve dola+
yısıyla (en geni" anlamıyla) hukuk/yasa olamazlar, aynen, inanmak için neden sunama+
yan mantıksal açıdan geçersiz kanıtların, esasında kanıt olmadığının söylenebilmesi gibi.
John M. Finnis, ‘Problems in the Philosophy of Law’, The Oxford Companion to
Philosophy, ed. Ted Honderich (Oxford: Oxford University Press, 1995) içinde, 468+72,
469.
Fuller, hukukun içsel ahlâkı tartı"masını, ‘öze ili"kin doğal hukuk tartı"masından ayrı
olan, yöntemsel bir tartı"ma’ olarak betimler. Fuller, The Morality of Law, 96. Hukukun
içsel ahlâkının adaletle ya da ahlâkla bağlantılı olarak betimlenip betimlenemeyeceği ise,
a"ağıda, Bölüm 2.2.3’te ele alınacaktır.
Fuller, The Morality of Law, 204.
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
315
bu tip varsayımların yanlı" olduğunu savunur: asgarî düzeyde iyi bir ya"am
sürmek için, ancak sağlıklı bir hukuk sisteminin sağlayabileceği toplumsal bir
yapı gereklidir91. Hukukun, ya da ‘en mükemmel "ekliyle’ hukukun, varlığı+
nın ahlâken iyiyi nasıl gerçekle"tirebileceği, ileride, Fuller’in programının
değerlendirilmesi içerisinde tartı"ılacaktır.
Đktidarın Tek Taraflı Ürünü
Fuller, hukukî pozitivizmin hukuku çoğunlukla ‘iktidarın tek taraflı
ürünü’ +emir veren bir taraf ve ona uyan diğer taraflar+ olarak gördüğünü
söylemektedir. Bu en açık "ekilde, hukuku egemenin buyruklarına indirgeyen
John Austin’in yapıtında92 görülür, ancak, sonraki hukukî pozitivistler de çok
farklı değildir. Bu hukuk görü"ü, Fuller’e göre, temel bir yanlı" anlamadır:
zira, hukukun, dolayısıyla hukuk sisteminin i"leyi"inin büyük bir kısmı,
vatanda"lar ile yasa koyucular arasındaki ödevlerin kar"ılıklılığına dayan+
maktadır: ‘yasakoyucu ve ona tabi olanların beklentileri arasında göreceli bir
kar"ılıklılığın olması, i"leyen bir hukuk düzeninin merkezindeki dü"ün+
cedir’93. Ancak vatanda"lar ve devlet görevlileri i"birliği yaptığı, her birisi
kendi i"levini yerine getirdiği takdirde hukuk çalı"abilir. Örneğin, devlet
görevlileri, açıkça ya da örtük olarak, kuralları ilan edildikleri "ekliyle
uygulamaya ve vatanda"lardan makul ve tutarlı "eyler talep etmeye söz
verirler; devlet görevlilerinin bu ödevlerini ihmal etmesiyle, toplumun dengeli
i"leyi"i de bozulacaktır.
Fuller, esneklik ve (doğrudan verilmi" ya da kuralların belirsiz veya
tutarsız bir "ekilde kullanılması içinde gizli) geni" takdir yetkisi arasındaki
tercih meselesini, anla"ılır bir yazılı kuralı daima izleyen açık yönlendirmenin
kar"ıtı olarak değerlendirir +büyük "irketlerde yöneticiler ve "er hukuk
sistemlerinde tiranlar, yanlı" yönlendirme ve keyfî istekleri için bunu kulla+
nırlar. Bir hukuk sisteminde bunun yanlı" olduğunu dü"ünürüz, ancak burada
91
92
93
Ibid. 204+7.
Bkz. Austin, The Province of Jurisprudence Determined.
Fuller, The Morality of Law; 209; aynı zamanda bkz. ibid. 39+40 (‘[H]ükümet ve
vatanda"lar arasında kurallara riayet açısından bir tür kar"ılıklılık vardır. Esasında
hükümet "öyle demektedir: “Bunlar uymanızı beklediğim kurallar. Eğer onlara uyarsanız,
ben de bunların sizin davranı"larınıza uygulanacak kurallar olduğunu garanti ederim.” Bu
kar"ılıklılık bağı koptu mu, vatanda"ın kurallara riayet ödevi de temelsiz kalır.’ (dn.
çıkarılmı"tır)).
316
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
itirazımız, bu keyfîliğin ‘etkili’ olmamasına ili"kin değildir +bu da pekâlâ bazı
amaçlar için kullanı"lı olabilir, ancak yasamaya içkin olan ahlâka aykırıdır94.
2.2.2 Fuller’in Alternatifi: Hukukun Dahilî Ahlâkı
Fuller’in olumlu analizleri, hukukî pozitivizmin eksikliklerini değerlen+
dirmesinden kaynaklanmaktadır. Hukukî pozitivizm yerine, hukuku bir
yöntem olarak ele alan bir analiz önermektedir. Bu yöntem, devlet görevlileri
ile vatanda"lar arasındaki kar"ılıklılığın önemini vurgulamakta ve diğer
amaçlara ula"ılması için bir araç olarak hukuk düzeninin nasıl kullanılacağını
göstermektedir.
Fuller, sekiz ‘me"ruiyet ilkesi’ önermektedir. Bunlar hem hükümetin
asgarî ödevlerini sınamada ölçüt olacak hem de iyi bir hükümetin ula"maya
çalı"acağı mükemmellik amacını olu"turacaktır95. Fullerin sekiz ölçütü
"öyledir:
+ kurallar genel olmalıdır;
+ kurallar ilan edilmelidir;
+ geçmi"e yönelik kural koyma ve uygulama en aza indirilmelidir96,
+ kurallar anla"ılabilir olmalıdır;
+ kurallar birbirleriyle çeli"memelidir;
+ kurallara itaat edilmesi imkansız olmamalıdır;
+ kurallar, zaman içerisinde, göreceli bir deği"mezliğe sahip olmalıdır;
+ kurallar ile uygulanmaları arasında uyum olmalıdır97.
Bu ilkelere uymak, kanun koyucunun, vatanda"ların davranı"larını
yönlendirmesini kolayla"tıracaktır (ve vatanda"lar da bu "ekilde eylemlerini,
94
95
96
97
Ibid. 212+14.
Bkz. ibid. 41+2.
Çok açıktır ki, bir ki"inin davranı"larını, olaydan sonra ilan edilen normlara uydurması
imkansızdır. Ancak Fuller, yargının verdiği kararların da çoğunlukla bu geçmi"e dönük
unsurları ta"ıdığını dü"ünmektedir. Fuller’in üzerinde durduğu nokta, en azından,
yöneticilerin bu tip geçmi"e dönük eylemlerin adaletsizliğinin farkında olması ve bunları
olası en az sayıda tutmak için çalı"maları gerektiğidir. Bkz. ibid. 56+62.
Bkz. ibid. 46+91. Metindeki ifadelere, bazen, Fuller’inkilere göre küçük farklar
bulunmaktadır.
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
317
hukuka uygun davranmak için ne yapmaları gerektiğini bilerek planlaya+
caktır)98.
Fuller’in ilkelerinin99 bir kısmı asgarî gereklilik olarak görülmelidir, zira
bunlara tam anlamıyla riayet etmemek için hiçbir gerekçe yoktur –örneğin,
imkansız olanı "art ko"ma ya da diğer kurallarla çeli"me durumunda. Geçmi"e
yönelik yasamayı en aza indirme, yasaların ilan edilmesi ve anla"ılabilir
olması gibi diğerleri ise, hukuk sistemlerinin ula"mak için daima çaba göster+
mesi gereken, ancak hiçbir sistemin tam olarak kar"ılaması beklenemeyecek
idealler olarak anla"ılmalıdır100.
Toplumdaki insan davranı"larını yönlendirme ve koordine etme aracı
olarak hukuk, bir yöntem olarak görüldüğü takdirde, bu yöntem, Fuller’in
sekiz ilkesini kar"ıladığında daha ba"arılı olacaktır. Bu anlamda, ‘daha
hukukî’ ya da ‘daha az hukukî’ sistemlerden bahsetmek mümkündür. Bir
yerde Fuller, kural sistemlerinin belli derecedeki ‘hukukî olu"u’ndan
bahsetmektedir; diğer yerlerde ise, bir kural sisteminin ‘hukukî’ olabilmesi
için belli bir e"ik kabul etmi" görünmektedir101. Her hâlükârda temel konu
aynıdır +özünde sekiz ko"ulu yerine getiren kural sistemleri, vatanda"larının
davranı"larını ba"arıyla yönlendirme anlamında, hukuk sistemidir; bu sekiz
ko"ulu yerine getirmeyenler ise, vatanda"ların davranı"larını yönlendirme
konusunda ba"arısız olacakları anlamında, ‘hukuk sistemi’ değildir. (Fuller’in
analizleri ile en azından bazı hukukî pozitivistlerin ve geleneksel doğal
hukukçuların analizleri arasındaki bir farka da i"aret etmek gerekiyor: bazı
kuramcılar hem hukuk sistemlerinin hem de bireysel hukuk normlarının olası
98
99
100
101
Robert Summers’ın Fuller adına tartı"tığı "ekliyle: ‘Hukukilik ilkelerine yeteri kadar
riayet edilmesi, zorunlu olarak, bu riayetin ölçüsü derecesinde, ahlâkî bir değerin
gerçekle"tirilmesini, yani, vatanda"ların [ahlâkî ya da gayri ahlâkî] hukuka riayet etmeleri
için yeterli bir fırsata sahip olmasını, garanti eder.’ Robert S. Summers, Lon L. Fuller
(Stanford: Stanford University Press, 1984), 37.
Kr". Raz’ın, ‘hukukun üstünlüğü temel dü"üncesinden çıkarılabilecek ilkeler’e ili"kin
olarak verdiği benzer bir liste, Joseph Raz, The Autonomy of Law (Oxford: Clarendon
Press, 1979), 214+19.
Đlan etme ve anla"ılabilirlik konusunda ideal olan, tüm vatanda"ların, bir hukukçuya
danı"ma ihtiyacı duymadan, hukukî yükümlülüklerini tam ve açık olarak bilebilmeleridir.
Modern, geli"mi" ülkelerde bile (hatta özellikle buralarda) bu idealden çok uzak gibiyiz.
Bkz. ör. Fuller, The Morality of Law, 39.
318
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
ahlâkî ölçütlerini ara"tırırken, Fuller sadece bir bütün olarak sistem üzerinde
yoğunla"mı"tır.)102.
2.2.3 Ele tiriler
H.L.A. Hart, Fuller’in The Morality of Law isimli kitabının
incelemesinde103, Fuller’in hukuku, bir dereceye kadar, bir amaç çerçevesinde
+davranı"ları yönlendirme amacı+, bir yöntem olarak i"ler "ekilde gösterdiğini
söylemektedir. Hart’ın, bir noktaya kadar, bu iddiaya itirazı olmadığı gibi,
Fuller’in sekiz ilkesine uymanın, hukukun, vatanda"ların davranı"larını daha
iyi yönlendirmesini sağlayacağı konusunda da hiçbir "üphesi yoktur104.
Hart’ın itiraz ettiği "ey, bunun, a"ağılık, kötü insanlar ve hükümetler için
olduğu kadar erdemli olanlar için de önemli olan nötr bir ahlâkî değer
"eklinde, ‘ahlâk’ olarak isimlendirilmesidir +ki bu esasen sadece etkililik ya da
verimliliktir (Hart’ın çok bilinen ifadesiyle, bir ki"i pekâlâ ‘[dahilî] zehirleme
ahlâkına sahip olabilir)105. Eğer bir hukuk sistemi, Nazi Almanyası ya da
apartheid Güney Afrikası gibi, kötü amaçlara sahipse, bu takdirde Fuller’in
ko"ulları, hükümetlerin bu kötü amaçlarına ula"mada daha etkili olmalarına
yardımcı olacaktır106.
102
103
104
105
106
Bkz. ör. ibid. (‘Bu sekiz zorunluluğun herhangi birisinin hiçbir "ekilde gerçekle"memi"
olması, sadece kötü bir hukuk sistemi doğurmaz; ortaya çıkan "eye hiçbir "ekilde hukuk
sistemi denemez.’)
H.L.A. Hart, ‘Lon L. Fuller: The Morality of Law’, Essays in Jurisprudence and
Philosophy (Oxford: Clarendon Press, 1983), 343+64.
Ibid. 347+9.
Ibid. 350.
Ibid. 349+53.
Matthew Kramer, farklı bir ele"tiri getirmektedir. Fuller’in hukukîlik ilkelerine uymak,
en iyi sonuçlara sadece, devamlı ve yalnızca erdemli amaçlara hizmet eden bir hukuk
sisteminin varlığında (ki olmaz böylesi) ula"tırabilir. Ahlâken uygun olandan daha kötü
bir hukuk varsa, yasalardan (ve Fuller’in ilkelerinden) usîlen sapmak, fiilî olarak ahlâken
daha iyi etki doğuracaktır. Matthew Kramer, ‘Scrupulousness without Scruples: A
Critique of Lon Fuller and His Defenders’, Oxford Journal of Legal Studies, 18 (1998),
235, 239+43. Benzer bir sonuca, sözünde durma örneğiyle de ula"mak mümkündür. Pek
çok insan, sözünde durmanın, ahlâken iyi bir "ey olduğunu dü"ünür. Ne var ki, kötü bir
"ey yapmaya ya da en azından ahlâken iyi olandan daha a"ağı olan bir "ey yapmaya söz
vermi" bir kimsenin sözünden dönmesi, sözünde durmasından ahlâken daha iyi bir durum
ortaya çıkaracaktır.
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
319
Buna, (pek çoğunu esasen Fuller’in bizzat dile getirdiği) pek çok kar"ılık
verilebilir:
1. Ba"kalarının da i"aret ettiği gibi, ‘oyunu kuralına göre oynamak’ +ya
da oyunu adil bir "ekilde oynamak, adaletin ayrılmaz bir parçasıdır, hatta bu,
adaletten uzakla"ılmı" bile olsa böyledir107 (birinin sözünde durması, yapmaya
söz verdiği "ey kötü bile olsa, yine de ahlâkî bir değerdir). Fuller, eski
Sovyetler Birliği örneğini verir. Burada, yasa koyucular bazı ekonomik
suçlardaki artı"tan kaygı duymu" ve cezaları önemli ölçüde arttırmı"lardır. Bu
suçları ne kadar ciddiye aldıklarını göstermek için de, ceza artı"ını bu suçlar+
dan mahkûm olan ve hapiste bulunanlara da geçmi"e dönük olarak geni"let+
mi"lerdir. Normalde usul adaletine uyan bir ülke olarak bilinmeyen Sovyetler
Birliği’nin hukukçuları, adil olmadığını söyleyerek uygulamayı protesto
etmi"lerdir108.
Bu sadece bir ‘etkililik’ sorunu değildir +eğer olsaydı, potansiyel bir
suçlunun, eylemlerinin "imdi söylenenden daha kötü sonuçlar doğurabi+
leceğini bilmesi durumunda cezanın daha caydırıcı olabileceği dü"üncesinin
de alkı"lanması gerekirdi109. Eğer geçmi"e yönelik yasa yapma ele"tirilecekse,
bu etkililik düzleminde değil, adalet ve ahlâk düzleminde yapılmalıdır.
2. Doğru yöntemler izlendiği takdirde bazı fenalıkların azaltılabileceğine
"üphe yoktur; örneğin yargıçlar, verdikleri kararlar için kamuya gerekçe
göstermek zorunda olduklarını bildikleri takdirde, mahkemelerin kararları
daha adil olabilecektir (bazı yolsuzlukları rasyonalize etmek çok zor olabilir).
Aynı "ekilde, bir yorumcunun gözlemlediği gibi, ‘hukukun üstünlüğü
107
108
109
Bu iddiaya, iddianın örtük öncülü, yani, Fuller’in yakla"ımının değerinin, sonuççu
değerlendirmelerin bir örneği olarak kullanı"lılığına dayandığı (ya da sadece buna
dayandığı) öncülü, sorgulanarak kar"ılık verilebilir. Daha önce de belirttiğimiz gibi,
Fuller’in yakla"ımı +i"levselci ya da teleolojik hukuk görü"ü+, hukukun doğasına ili"kin
daha iyi ya da daha kâmil bir görü" olarak daha iyi anla"ılabilmekte ve tümüyle
savunulabilmektedir.
Bkz. Weinreb, Natural Law and Justice, 185+94. Weinreb’e göre adalet, en iyi "ekilde,
sahip olunan haklar ile hak edilenin sürekli huzursuz birle"imi olarak dü"ünülebilir.
Fuller, The Morality of Law, 202+3.
Bkz. ibid. 203 (‘Sanırım "u durumda, [itiraz eden] Sovyet hukukçusunun, yetkililerin
eyleminin ekonomik suçlarla sava"mak için etkili olmayan bir önlem oduğunu iddia
etmediğini varsaymak doğru olacaktır.’).
320
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
kavramının sınırları içerisinde hareket eden kötü bir hükümetin kararı dahi,
genel nüfusa en azından bir ölçüde güvenlik sağlayacaktır’110.
3. Fuller bir yerde, yöntemsel olarak adil olan bir hukuk sisteminin
özünde adil olmayacağına inanamadığını söylemektedir111. Bir korelasyon
kesinlikle vardır (en azından negatif anlamda, yani birine önem vermeyen
ülkeler diğerine de önem vermez), ancak aynı zamanda kötü yasaları etkili ve
özenli bir "ekilde ilan eden ve uygulayan ülkeler de vardır. Pek çok yerde,
Fuller’in yöntemsel ve özsel adalet arasındaki sıkı bağa duyduğu inanç
iyimserdir, ancak bu, kuramının merkezini olu"turmaz112. Bununla birlikte
bazı yorumcular bunu kuramın merkezi olarak ele almı", Fuller’in kuramının,
kendi ("üpheli) özellikleri üzerinde durduğunu söylemi"lerdir113.
2.3 Ronald Dworkin
Ronald Dworkin (1931+ ) Đngilizce yapılan hukuk felsefesinin ve aynı
zamanda siyaset ve ahlâk felsefesinin çok etkili isimlerinden biri olmu"tur.
Hukuk felsefesindeki ilk çalı"masında, H.L.A. Hart’ın hukukî pozitivizmini114
pek çok açıdan ele"tirmi"tir. Dworkin kendi hukuk kuramını bu ele"tiriden
çıkarmı"tır115. Daha sonraki çalı"malarında kuramı, yorumcu bir hukuk
kuramı olarak yeni bir nitelik kazanmı"tır116.
Dworkin’in yakla"ımına göre, hukukun neyi gerektirdiğini +hukukun ne
‘olduğunu’+ belirlemek için, ilgili hukukî bilginin +yasama eylemleri, yargı
110
111
112
113
114
115
116
George, In Defense of Natural Law, 114.
Fuller, ‘Positivism and Fidelity to Law’, 636.
Bkz. ör. Bix, Jurisprudence: Theory and Context, 76+7, Fuller’in söz konusu bağlantı ile
ilgili görü"lerinde, bizzat kendi yazılarında bir tutarsızlık var. Bir yerde, bağlantıyı hafife
alır: ‘Hukukiliğin gereklerine tam riayet vasıtasıyla kötülüğe, en azından bazı kötülüklere,
ula"ma dü"üncesinde mantıksal bir çeli"ki olduğunu hiçbir zaman iddia etmedim’. Lon
Fuller, ‘A Reply to Professors Cohen and Dworkin’, Vill. L. Rev., 10 (1965), 660, 664.
Bununla birlikte, ba"ka bir yerde ise, böyle bir birle"imin fiilî tarihsel pek çok, ya da belki
hiçbir, örneği bulunduğunu kabul etmediğini söyler. Fuller, The Morality of Law, 154.
Bkz. Anthony J. Sebok, Legal Positivism in American Jurisprudence (Cambridge:
Cambridge University Press, 1998), 163+7.
Bkz. H.L.A. Hart, The Concept of Law, 2. baskı (Oxford: Oxford University Press, 1994).
Ronald Dworkin, Taking Rights Seriously (Cambridge, Mass.: Harvard University Press,
1977).
Bkz. Ronald Dworkin, Law’s Empire (Cambridge, Mass.: Harvard University Press,
1986).
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
321
kararları, anayasal metinler vb.+ olanaklı en iyi yorumu bulunur117. Bir yorum
olarak kuram, ilgili verilere tam olarak uymalıdır (ör. çok eski yargı karar+
larını ‘hata’ sayarak göz ardı edemez); buna ilaveten, iyi bir yorum için, ahlâkî
değer düzleminde de kuram, gereklilikleri kar"ılamalıdır118. Dworkin aynı
zamanda bu yakla"ımın (kendisi yakla"ımını ‘kurucu yorum’ olarak isimlen+
dirir)119, hukukun doğasını tartı"an hukuk kuramcıları için olduğu kadar,
belirli bir durumda hukukun neyi gerektirdiğini tartı"an avukat ve yargıçlar
için de uygun olduğunu savunmaktadır120.
Dworkin üzerine yazılmı" pek çok "ey var121. Üzerine çok konu"ulmu"
bu alanı, burada yeniden geni" bir "ekilde ele alacak değiliz. Bunun yerine, bu
bölümde, Dworkin’in dü"üncesine dolayı bir "ekilde i"aret edilecektir: onun
kuramına nasıl doğal hukuk denebileceği ve böyle bir projeye duyulan ihtiyacı
ya da bunun olanaklılığı konusunda Dworkin’in çalı"masının ne söyleyebi+
leceği tartı"ılacaktır.
Dworkin kendi dü"üncesi için, açık bir "ekilde ‘doğal hukuk’ etiketini
kullanmaz. Esasında, daha sonra bir makale olarak da yayımlanan bir konu"+
masında122 göze çarpan istisna dı"ında, ister kendi yapıtının tanımı olarak
isterse kendi yakla"ımıyla kar"ıla"tırmak üzere, ‘doğal hukuka’ gönderme
yapmaktan tümüyle kaçınmı"tır. Bununla birlikte, bu tek göndermede
Dworkin, kendi çalı"masının ‘doğal hukuk’ etiketi ta"ıyabileceğini kabul eder:
117
118
119
120
121
122
Bkz. ibid., 225+8, 245+58.
Daha ba"ka "eyler de var: (1) ‘uyma’ ve ‘ahlâkî değer’ değerleri, bu iki faktörün, hukukun
farklı alanlarındaki deği"en göreceli ağırlıklarıyla birlikte, alternatif makul kuramlar
kar"ıla"tırılırken dikkate alınmalıdır, ibid. 228+58; ve (2) Dworkin, ‘Bütünlük’
değerinden de bahseder+ yani yargıçlar, hukuk sistemini tek ‘ses’ ile konu"an bir sistem
yapacak yorumu seçmelidirler. Ibid. 225.
Bkz. ibid. 52 (‘kurucu yorum, ait olduğu biçim veya türün en iyi örneği yapmak için bir
nesne ya da uygulamaya amaç yüklemektir’).
Bkz. ör. Ronald Dworkin, ‘Legal Theory and the Problem of Sense’, Issues in
Contemporary Legal Philosophy, ed. Ruth Gavison (Oxford: Clarendon Press, 1987)
içinde, 9, 13+15.
Bkz. ör. Marshall Cohen (ed.), Ronald Dworkin and Contemporary Jurisprudence
(Totowa, N.J.: Rowman & Allanheld, 1983); Andrei Marmor, Interpretation and Legal
Theory (Oxford: Clarendon Press, 1992); Bix, Law, Language and Legal Determinacy,
77+132; Stephen Guest, Ronald Dworkin, 2. baskı (Edinburgh: Edinburgh University
Press, 1997).
Ronald Dworkin, ‘“Natural” Law Revisited’, University of Florida Law Review, 34
(1982), 165.
322
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
‘Vermi" olduğum kaba doğal hukuk tanımı doğru ise, hukukun içeriğini,
bazen, bazı ahlâkî sorulara verilen doğru yanıta dayandıran bir hukuk kuramı,
bir doğal hukuk kuramıdır, dolayısıyla ben de doğal hukuk suçunu i"lemi"
oluyorum’123.
Dworkin, ileri sürdüğü hukuk ve hukuk kuramı yakla"ımının hukuk ve
ahlâk arasındaki (‘kavramsal’ ve ‘zorunlu’) kesin bir ayrımı reddetmesi
anlamında, bir doğal hukukçudur. Ayrımı yadsımak, elbette ki bu ikisinin aynı
olduğunu kabul etmek değildir; Dworkin, ahlâkın neyi gerektirdiğini bilen bir
ki"inin, hukuk sisteminin içeriğini de bileceğini söylemez (hiçbir doğal hukuk
kuramı da, geleneksel ya da ba"ka türlü, böyle bir iddiada bulunmaz).
Kavramsal bağlantı iddiası, ahlâkî değerlendirmelerin hukuk sisteminin içeri+
ğinin belirlenmesinin zorunlu bir parçasını olu"turmasıdır. Dworkin’in yakla+
"ımında, daha önceki resmî eylemlerin farklı yorumları arasında yapılacak
tercih, hangi yorumun hukuk sistemini daha ahlâkî gösterdiğini belirleme
haline gelir. Dolayısıyla, Dworkin’in yakla"ımında, ahlâkî ya da değerlen+
dirici sorunları dikkate almadan ‘hukukun ne olduğu’ belirlenemez124.
Dworkin’in yakla"ımı, ‘gerçekten hukuk olan "ey’in, pek çok insanın
uyla"ımsal olarak bu terime verdiği anlamla resmî kararlardan farklı olduğu
konusunda, diğer doğal hukuk yakla"ımlarıyla da ili"kilidir. Dworkin’e göre, +
ilan edilmi" yasalar ve yargı kararları da dahil olmak üzere+ geçmi"teki tüm
resmî eylemlerin, sadece, belirli bir konuda hukukun neyi gerektirdiğine
ili"kin en iyi kuramı olu"turmada kullanılacak ‘yoruma hazırlayıcı veriler’125
olduğunu unutmamamız gerekiyor. Dolayısıyla, yargı kararları, hukukun
123
124
125
Đbid. 165. Dworkin, hukukî pozitivizmden ayrılma noktasında böyle bir doğal hukuk
görü"ünün tarihsel olarak doğru olup olmadığı ya da gerçekten bunu gerçekle"tirebileceği
konusunda herhangi bir dü"ünce ortaya koymaz.
Bu noktada, Dworkin’in, ‘hukuk’ ile ‘yargıçların uygulaması gereken "ey’i birbirine e"
saymasına i"aret etmemiz gerekiyor. Bkz. ör. Ronald Dworkin, ‘A Reply by Ronald
Dworkin’, Ronald Dworkin & Contemporary Jurisprudence, ed. Marshall Cohen
(Totowa, N.J.: Rowman&Allanheld, 1983) içinde, 247, 262. Bu, tartı"malı ve önemli bir
konudur; önemli bir konu olması, hukukî pozitivist olan Joseph Raz’ın kar"ıt görü"ünden
kaynaklanıyor. Raz, hukuku, ahlâkî ya da değerlendirici unsurlara gönderme yapmadan,
hukukî pozitivizst bir tarzda betimlerken, yargıçların çoğunlukla, kararlarına ahlâkî
unsurları dahil etmeye yetkili ya da zorunlu kılınmalarına itiraz etmez. Bkz. Joseph Raz,
‘Legal Principles and the Nature of Law’, Ronald Dworkin & Contemporary
Jurisprudence, 73, 84+5; Joseph Raz, ‘Postema on Law’s Autonomy and Public Practical
Reasons: A Critical Comment’, Legal Theory, 4 (1998), 1.
Bkz. ör. Ronald Dworkin, Law’s Empire, 65+6.
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
323
‘gerçekte ne olduğu’na, esasında neyi gerektirdiğine ili"kin hataya açık
tahminlerden ba"ka bir "ey değildir. (Daha iyi) yargı kararlarının ula"maya
çalı"tığı bazı idealler bulunmaktadır126.
Dworkin ve Fuller arasındaki benzerlik ve farklılıklara değinmek de
aydınlatıcı olacak127. Görü"leri en geni" düzlemde çakı"maktadır: her ikisi de
hukukun, ahlâk olmaksızın doğru bir "ekilde anla"ılamayacağına inannr.
Farklılığa gelince, Fuller, hukukun ‘biçim’ ve ‘usulü’ ile daha çok ilgili iken,
Dworkin’in çalı"ması, hem hukukun (özünde) ne olduğunun belirlenmesi hem
de genel olarak anla"ılması için merkezî kabul ettiği yorumcu yöntem
üzerinde yoğunla"mı"tır.
2.4 John Finnis
John Finnis, günümüzde belki de, Đngilizce konu"an hukuk kuramcı+
larının en çok bildiği klasik doğal hukuk kuramcısıdır128. Yapıtları, özellikle
Natural Law and Natural Rights,129 hukukun doğası hakkındaki çağda"
tartı"malara katkıda bulunmanın yanında, ahlâk felsefesi ve meta+kurama
vurgu yaparak, bilinçli bir "ekilde Thomas Aqiunas geleneğini sürdürmek+
tedir.130
126
127
128
129
130
Dolayısıyla Dworkin, hukukun ‘salt kendi kendine i"lediği’ dü"üncesine yakındır.
Omychund v Barker (1744) 26 E.R.45 s. 23.
Dworkin uzunca bir zaman, Fuller hakkında garip bir "ekilde sessiz kalmı"tır. Dworkin,
yorumcu hukuk yakla"ımını geli"tirmeden çok önce, Fuller’in yakla"ımını ele"tiren bazı
makaleler kaleme almı"tı. Bkz. Ronald Dworkin, ‘The Elusive Morality of Law’,
Villanova Law Review, 10 (1965), 631; Ronald Dworkin, ‘Philosophy, Morality, and
Law+Observations Prompted by Professor Fuller’s Novel Claim’, University of
Pennsylvania Law Review, 113 (1965), 668. (Fuller, Dworkin’in getirdiği ele"tirilerin bir
kısmına, The Morality of Law’un gözden geçirilmi" baskısında yayımlanan ‘Reply to
Critics’ ba"lıklı bölümde yanıt vermi"tir. Fuller, The Morality of Law, 198+202, 221+3,
238+40.) Metinde de belirttiğimiz gibi, Dworkin’in daha sonraki yorumcu çalı"ması, bazı
yönlerden Fuller’in hukuk yakla"ımı ile kesi"mektedir, bununla birlikte, Dworkin’de
Fuller’e, eğer varsa, pek nadir değini vardır (ör. Fuller’in ismi, Law’s Empire’ın ayrıntılı
dizininde yer almaz).
Eğer doğal hukuk hakkında geni" bir çerçevede konu"uluyorsa (ki bu bölüm öyle
yapmaktadır), yani Dworkin bile dahil ediliyorsa, bu kısmın ba"lığı, Đngilizce yapılan
hukuk kuramı tartı"malarındaki ‘en ünlü doğal hukuk kuramcısı’ "eklinde olmalıdır.
John Finnis, Natural Law and Natural Rights (Oxford: Clarendon Press, 1980).
Finnis, Aquinas üzerine de oldukça ayrıntılı bir inceleme yapmı"tır. John Finnis,
Aquinas: Moral, Political, and Legal Theory (1998).
324
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
2.4.1 Ahlâk Kuramı
Genel Bakı"131
Finnis ahlâk kuramını, ‘temel iyiler’ üzerine kurar. Bu iyilere, sırf
kendileri için değer veririz; bunlar, ‘hakikî insan geli"iminin görünümleri, ...
eylemde bulunmak için gerçek (aklî) neden[ler]dir’132. Natural Law and
Natural Rights’da Finnis, yedi maddelik bir liste vermektedir: ya"am133, bilgi,
oyun, estetik deneyim, sosyallik (arkada"lık), pratik akıl ve ‘din’134. Bunlar,
sadece (ya da hep) ba"ka amaç ve hedeflerin aracı olarak değil, sırf kendileri
için yapabileceğimiz ve seçtiğimiz amaç ve hedeflerdir. Bu, hiç kimsenin,
hiçbir zaman temel iyilerden birinin, örneğin arkada"lığın pe"ine, ba"ka bir
amacın aracı olarak dü"meyeceği anlamına gelmez. Bunun anlamı, temel
131
132
133
134
Finnis’in çalı"ması, doğrudan Aquinas’a ve aynı zamanda, dolaylı olarak, Germain
Grisez’in ‘klasik tartı"maları aktarması ve geli"tirmesine’ dayanmaktadır. Bkz. ibid. s.
viii; aynı zamanda bkz. Germain Grisez, ‘The First Principle of Practical Reason: A
Commentary on the Summa Theologiae, 1+2, Question 1, Article 2’, Natural Law Forum,
10 (1965), 168. Finnis’in açıklamalarının, Aquinas’ın öğretisiyle ne kadar uyumlu
olduğu ya da ondan ne kadar saptığı ise tartı"malıdır. Bkz. ör. Russell Hittinger, A
Critique of the New Natural Law Theory (1987) (Grisez ve Finnis’i ele"tirerek).
Temel ilgi noktamız, Finnis’in, geni" anlamda ahlâk felsefesi merkezindeki doğal hukuk
kuramına ili"kin genel tartı"maları olacaktır. John Finnis, Fundamentals of Ethics
(Washington, DC: Georgetown University Press, 1983); John Finnis, Moral Absolutes:
Tradition, Revision, and Truth (Washington, DC: Catholic University of America Press,
1991).
Finnis, Natural Law and Natural Rights, 64; kr". Aquinas, Summa Theologiae, q. 94, art.
2 (be"erî iyilerin Pratik Akıl vasıtasıyla kavranmasını tartı"ırken).
‘Ya"am’, fiziksel sağlık ve üreme de dahil olmak üzere ‘canlılığın her yönünü’ kapsar.
Finnis, Natural Law and Natural Rights, 86+7.
Ibid. 86+90. ‘Din’ kelimesinin iki yanındaki tırnak i"aretleri orijinal metinde yer almakta
ve sonucu bir tür ateizm veya varolu"çuluğa ula"sa bile, insanın doğası ve evrendeki yeri
hakkındaki her türlü sorgulama biçiminin kastedildiğini i"aret etmektedir. Ibid. 89+90.
Finnis, temel iyilerin farklı "ekilde de listelenebileceğini ve nitelenebileceğini söylemekte
ancak bu yedi maddelik listeye uyacak ba"ka temel iyilerin olmadığını dü"ünmektedir.
Ibid. 90+2. Esasen Finnis, ba"ka bir yerde az farklı bir liste önermektedir. John M. Finnis,
‘Is Natural Law Compatible with Limited Government?’, Natural Law, Liberalism, and
Morality, ed. Robert P. George (Oxford: Clarendon Press, 1996) içinde, ss. 1+26, s. 4.
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
325
iyilerin, bir ki"inin onları sırf kendileri için seçebileceği (birkaç) amaç ve
hedef olmasıdır135.
Finnis’e göre, temel iyiler, metafizik bir kuramla okunan anlamda
doğrudan değil, ‘pratik anlayı"la kavranan iyinin temel biçimlerinin, sahip
oldukları doğa itibariyle insanoğlu için iyi olan olduğu’ anlamında, dolaylı
olarak insan doğasında bulunmaktadır136. Bir ba"ka önemli nokta, Finnis’e
göre, temel iyiler arasında ‘nesnel bir hiyerar"i’nin olmamasıdır137, bununla
birlikte, birey ya"amında bu iyilerin bazılarına diğerlerinden daha fazla önem
verebilir138.
Bunlardan sonra, ‘be"erî iyiler hakkındaki yargılardan doğru "eyi yapma
hakkındaki yargılara geçi"i yönlendirecek’139 dokuz orta dereceli ilke (Finnis
bu ilkeleri ‘pratik makuliyetin temel gerekleri’ olarak niteler) vardır:
+ tutarlı bir ya"am planı yapma;
+ iyiler arasında keyfî seçimlerde bulanmama;
+ ki"iler arasında keyfî seçimlerde bulunmama;
+ yüklenilen özel ve sınırlı projelere bağlanmama;
+ zorunluluk olmaksızın vaadlerden dönmeme;
+etkisiz yöntemlere ba"vurarak fırsatları bo"a harcamama;
+ bir ya da daha fazla temel iyiyi gerçekle"tirmeyi ya da bunların
gerçekle"tirilmesinde yer almayı engellemekten veya buna zarar
vermekten ba"ka hiçbir i"e yaramayan bir "eyi yapmayı seçmeme;
+ mensubu bulunduğu topluluğun ortak faydasını geli"tirme;
+ vicdanıyla uyumlu hareket etme140.
135
136
137
138
139
Değeri açıkça araçsallığında olan iyileri dü"ünelim: eğer bir ki"i, para veya ilacı, kısa
veya uzun vadede bu nesnelerle gerçekle"tirilebilecek bir iyi için değil de, sırf daha
fazlasına sahip olmak için biriktirdiğini söylerse, onun zekâsından ve akıl sağlığından
"üphe ederiz.
Finnis, Natural Law and Natural Rights, 34; bkz. Finnis, Aqiunas, 90+4; aynı zamanda
bkz. George, A Defense of Natural Law Theory, 83+91 (‘Natural Law and Human
Nature’).
Finnis, Natural Law and Natural Rights, 92. Finnis "unu da ilave eder: ‘her bir [temel
iyi], üzerine yoğunla"tığımızda, makul bir "ekilde en önemli olarak kabul edilebilir’. Ibid.
Bkz. ibid., 93+4.
Finnis, Fundamentals of Ethics, 70.
326
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
Görüldüğü gibi, Finnis’in yakla"ımı teleolojiktir. Ancak bu bazı doğa
kuramcılarınınki gibi değildir +herkesin ula"ması gereken tek bir be"erî (ya da
üstün insana ait) ideal yoktur141. Yapılması gereken daha geneldir: ‘Be"erî iyi
için ve ona kar"ıt olandan kaçınma için gönüllü olarak eylemde bulunan,
arzusu bölünmez be"erî tatminle uyumlu olan ki"inin kesinlikle, ama
kesinlikle seçmesi gereken olasılıklar, bunlardır.’142.
Finnis, temel iyiler ve pratik makuliyet ilkelerinin ‘apaçık’ olduğuna
inanmaktadır ancak bununla, tüm makul insanların bunları hemen kabul ede+
ceğini söylemez143. ‘Apaçıklık’, temel olarak söz konusu hakikatlerin ba"ka
temel bir hakikatten çıkarılmadığı anlamına gelmektedir; bunlar, ‘deneyimle
edinilmi" verilerin akılla incelenmesi yoluyla kavranılmı"’, dolaylı olarak
spekülatif ve diyalektik tartı"malarla desteklenmi"tir144.
Ele@tiri
Finnis’in ahlâk kuramı, farklı alternatif görü"leri (ve Finnis’in bizzat
tartı"madığı sayısız tartı"malı alanı) içeren pek çok ele"tiriye maruz kalmı"tır.
Burada, yalnızca, iki ana çizgiyi ele alacağız.
Birinci tür ele"tiri, en azından iddia, Finnis’in ‘temel be"erî iyiler’ ve
‘pratik makuliyetin temel gerekleri’ birle"iminin, kar"ıla"tığımız önemli
ahlâkî sorunlara yanıt (ve doğru yanıt) vermek için yeterli olup olmadığıdır145.
140
141
142
143
144
145
Finnis, Natural Law and Natural Rights, 100+26.
Bkz. ör. Finnis, Aquinas, 314+19; John M. Finnis, ‘Natural Law and the “Is”+“Ought”
Question: An Invitation to Professor Veatch’, Catholic Lawyer, 26 (1981), 266; George,
In Defense of Natural Law, 50+2. Değerler arasındaki hiyerar"iyi ve insanın nihaî amacı
dü"üncesinin daha güçlü bir rolünü vurgulayan kar"ı bir görü" için bkz. Hittinger, A
Critique of the New Natural Law Theory, 65+198.
Finnis, Moral Absolutes, 45 (dipnot çıkarılmı"tır); bkz. George, In Defense of Natural
Law, 51 (‘Bölünmez be"erî tatmin kavramı, ...temel iyilerin üstünde ya da onlardan ayrı
bir üstün iyiye i"aret etmez.’).
Finnis, Natural Law and Natural Rights, 64+9; aynı zamanda bkz. George, In Defense of
Natural Law, 43+5, 61+6, 85+90, 262+6.
George, In Defense of Natural Law, 61+3.
En azından yanıtı olan sorular için. Finnis’in ve onu ele"tirenlerin payla"tığı bir nokta,
hem iyilerin çokluğundan hem de herhangi bir "ey gibi yargılanamamalarından dolayı,
(ahlâkî bir konu olarak) tek, biricik doğru yanıtları olmayan önemli soruların
bulunduğudur.
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
327
Yani iddia "udur: Finnis’in yakla"ımı, zor ahlâkî soruların yanıtlarına ula"mak
için yeterli kaynaklara sahip değildir.
Genel olarak doğal hukukun, özelde Aquinas’ın görü"lerinin farklı
okumalarını ortaya koyan ele"tirmenlerin Finnis’in yakla"ımının yeterliliği ile
ilgili ele"tirileri, genellikle, bu yakla"ımın, Aquinas’ın doğru bir yorumunu
yansıtıp yansıtmadığı ile bağlantılıdır146. Daha önce tartı"tığımız gibi, yorum
sorunu, Aquinas’ın doğrudan insan doğası dü"üncesine dayanan teleolojik bir
görü" kurduğu "eklinde mi, yoksa, +akıl yoluyla bildiğimiz ya da ke"fettiğimiz
ve insan doğasıyla (daha) doğrudan bağlantılı+ bir tür ‘erdem ahlâkı’ ortaya
koyduğu "eklinde mi anla"ılması gerektiğidir147. Yeterlilik yönündeki ele"tiri,
zor ahlâkî soruların cevabını, Finnis’in birbirine e" temel iyiler listesiyle değil,
düzenli bir iyiler hiyerar"isine sahip mükemmel bir teleolojiye sahip
olduğumuz takdirde bulabileceğimizi söylemektedir148.
Çok farklı bir ele"tiri ise, Steven Smith tarafından ortaya konmu"tur.
Smith’e göre Finnis’in ‘temel iyiler’i ele alı"ı (ve cinsel konularda bu
kavramları kullanı"ı), ‘iyi’ dü"üncesi ile ki"inin fiilî amaçları ve deneyimleri
arasındaki büyük uçurumu yansıtmaktadır149. Smith, hem sırf kendisi için
istenecek bir ‘temel iyi’ olarak ‘haz’zın yokluğuna150, hem de "u gibi
iddiaların ampirik olmayan konumuna i"aret eder: ‘[E]"cinsel ili"ki (ve esasen
tüm evlilik dı"ı cinsel hazlar) dostluk ortak iyisinin gerçekle"tirilmesinden
146
147
148
149
150
Bkz. ör. Ralph McInerny, ‘The Principles of Natural Law’, American Journal of
Jurisprudence, 25 (1980), 1; Henry B. Veatch, ‘Book Review’, American Journal of
Jurisprudence, 26 (1981), 247, 225+9.
Bu tartı"ma hakkında bkz. ör. Hittinger, A Critique of the New Natural Law Theory;
George, In Defense of Natural Law, 59+75 (Hittinger’e yanıt); McInerny, ‘The
Principles of Natural Law’; John Finnis ve Germain Grisez, ‘The Basic Principles of
Natural Law: A Reply to Ralph McInerny’, American Journal of Jurisprudence, 26
(1981), 21.
Bkz. ör. Russell Hittinger, ‘Varieties of Minimalist Natural Law Theory’, American
Journal of Jurisprudence, 34 (1989), 133; Hittinger, A Critique of the New Natural Law
Theory, 74+89.
Steven D. Smith, ‘Natural Law and Contemporary Moral Thought: A Guide from the
Perplexed’ (kitap incelemesi), American Journal of Jurisprudence, 42 (1997), 29, 316+21.
Bu görü"e katılmakla birlikte, yine de, Finnis’in yakla"ımının, ahlâk ile insanın iyi olu"u
görü"ünü birbirine bağlamaya çalı"an Kantçı deontolojik kuramlardan daha iyi bir i"
çıkardığını söylemek mümkündür. Bkz. George, In Defense of Natural Law, 60+1.
Kr". Finnis, Natural Law and Natural Rights, 95+7 (‘Is Pleasure the Point of it All?’).
328
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
tümüyle uzaktır’151. Ampirik olmayan konum ile Smith, yazıları bağlamında
ele alınacak olursa, Finnis’in, e"cinsel ili"kinin dostluğu sürdürmek, ifade
etmek ve kuvvetlendirmek için bir yol olduğunu söyleyen çiftlerin tanıklığıyla
çürütülebilecek iddiayı dikkate almayacağının açık olduğunu anlatmaktadır152.
Bununla birlikte Smith, ‘iyi olmak’ ile ‘iyi olarak tecrübe edilmek’ arasındaki
uçurum büyüdükçe, akademik ahlâk ile mevcut ahlâkî dü"üncelerimiz
arasındaki kopukluğun da gittikçe artacağını iddia etmektedir153.
2.4.2 Hukuk Kuramı154
Hukuk, Finnis’in ahlâk kuramında, bazı ortak iyilere en iyi "ekilde,
hukukun önerdiği özel bir toplumsal koordinasyon türü ile ula"ılabileceği için
yer almaktadır155. Aynı zamanda hukuk, bir topluluğa ve (siyasal) bir topluluk
kurma ortak iyisine katılmak iyi bir ya"am sürmenin ayrılmaz parçası olduğu
için önemlidir156. Finnis, hukuk kuramını dar anlamıyla ele almaktadır. Hukuk
kavramı analizinde H.L.A. Hart’ın genel yakla"ımına katılır: ‘hukuk’ (ya da
‘hukuk sistemi’) en kâmil ya da üstün biçimiyle ele alınmalıdır, ‘hukukî’
sayılabilecek tüm sistemlere asgarî olarak ortak bir "ekilde bu ismin verilmesi
olarak değil157. Buna ilaveten, böyle bir yakla"ım katılımcıların bakı" açılarını
da içermelidir. Bununla birlikte Finnis, Hart’ın ‘dahilî bakı" açısı’nı daralt+
makta ve kuvvetlendirmektedir158. bu bakı" açısı ‘sadece pratik makuliyete
ba"vuranların değil aynı zamanda pratik olarak makul olanların da bakı"
açısıdır’159. Finnis’e göre ki"i, ‘dahilî bakı" açısı’nı ‘merkezî mesele’ dü"ün+
cesine (kavramın en kâmil anlamında) göre seçmelidir ve bu ki"iyi ahlâken
tarafsız bir bakı" açısından uzakla"tıracaktır: ‘Hukukî yükümlülüğün, en
151
152
153
154
155
156
157
158
159
John Finnis, ‘Is Natural Law Compatible with Limited Government?’, ed. Robert P.
George (1996), 12+13 (vurgular kaldırılmı"tır).
Smith, ‘Natural Law and Contemporary Modal Thought’, 316+19.
Ibid., 319+21.
Ahlâk ve hukuk kuramının yanında Finnis, siyaset kuramı alanında da yazmı"tır. Bkz. ör.
Finnis, ‘Is Natural Law Compatible with Limited Government?’.
Finnis, Natural Law and Natural Rights, 260+4; John M. Finnis, ‘Law as Co+ordination’,
Ratio Juris, 2 (1989), 97.
Bkz. Finnis, Natural Law and Natural Rights, 164+5, 260+4; Veatch, ‘Book Review’,
252+3.
Finnis, Natural Law and Natural Rights, 3+11; kr". Hart, The Concept of Law, 3+4, 15+17.
Bkz. Hart, The Concept of Law, 87+91,
Finnis, Natural Law and Natural Rights, 15.
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
329
azından bir karine olarak bir ahlâkî yükümlülük "eklinde ele alındığı bir bakı"
açısı, ...takdirî ya da durağan geleneksel düzenden ayrı olarak, hukuk
düzeninin kurulması ve devam ettirilmesinin, adeletin zorlayıcı bir talebi
değilse bile, ahlâkî bir ideal olarak görüldüğü bakı" açısı varsa, bu takdirde bu
bakı" açısı, hukukî bakı" açısının merkezini olu"turacaktır’160. Bu, Hart’ın
yakla"ımında küçük bir deği"iklik yapıyor gibi görünse de, bir kuramcıya,
hukukî pozitivizmden (kavramsal olarak ahlâktan ayrılmı" hukuk) doğal
hukuk kuramına (hukukî anlamda ahlâkî değerlendirmeyi merkezî kabul
etmek) geçmek için yeterli olmaktadır.
Finnis’in hukukî pozitivizm ele"tirisi, ‘dahilî bakı" açıları’ hakkındaki
görü"lerinde ve doğru bir hukuk kuramının ahlâkî değerlendirmeyi gerektir+
diği yönündeki diğer yazılarında161 örtük bir "ekilde yer almaktadır. Temel
sav, daha önce Fuller’le ilgili olarak yaptığımız bir tür teleolojik tartı"ma ile
aynıdır: hukuk gibi nedeni olan bir faaliyet, vatanda"lara eylemde bulunmaları
için iyi bir neden sunması gereken resmî beyanların ve emirlerin ahlâkî
değerlendirmesi olmaksızın tam olarak anla"ılamaz162.
2.5 Michael Moore
Michael Moore (1943+ ), metafizik realizm etrafında kurulmu" bir hukuk
kuramı ve hukuk uygulaması önermektedir163. Metafizik realizm, genel
160
161
162
163
Ibid. 14+15; aynı zamanda bkz. Finnis, Aquinas, 257+8.
Bkz. John Finnis, ‘On the Incoherence of the Legal Positivism’, Notre Dame Law
Review, 75 (2000), 1597; aynı zamanda bkz. John M. Finnis, ‘Problems of the Philosophy
of Law’, Oxford Companion to Philosophy, ed. Ted Honderich (Oxford: Oxford
University Press, 1995), 468, 469.
Finnis’in hukukî pozitivizm ve doğal hukuk kuramı arasındaki tartı"maya ili"kin
görü"lerinin ayrıntılı bir incelemesi için bkz. Brian Bix, ‘On the Dividing Line Between
Natural Law Theory and Legal Positivism’, Notre Dame Law Review, 75 (2000), 1613.
Bkz. Michael S. Moore, ‘Good without God’, Natural Law, Liberalism, and Morality, ed.
Robert P. George (Oxford: Clarendon Press, 1996), 221+70; ‘Law as Functional Kind’,
Natural Law Theories: New Essays, ed. Robert P. George (Oxford: Clarendon Press,
1992), 188+242; ‘Moral Reality Revisited’, Michigan Law Review, 90 (1992), 2424; ‘The
Interpretive Turn in Modern Theory: A Turn for the Worse’, Stanford Law Review, 41
(1989), 871 (bundan sonra Moore, ‘Interpretive Turn’); ‘Precedent, Induction, and Ethical
Generalization’, Precedent in Law, ed. Laurence Goldstein (Oxford: Clarendon Press,
1987), 183+213 (bundan sonra, Moore, ‘Precedent’); ‘Metaphysics, Epistemology and
Legal Theory’, Southern California Law Review, 60 (1987), 453 (kitap incelemesi); ‘A
Natural Law Theory of Interpretation’, Southern California Law Review, 58 (1985), 277
330
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
olarak, kelimelerimizin, varlıkları ve nitelikleri nesneler hakkındaki
uyla"ımsal inançlardan ya da gözlemcilerin inançlarından bağımsız nesnelere
gönderme yaptığı "eklindeki ontolojik bir iddia olarak anla"ılmaktadır164.
Moore’un metafizik realizme ili"kin görü"leri, ontolojik iddialara vurgu
yapmanın yanında, doğruluk, gönderge, ahlâk ve anlam ile ilgili dü"ünceleri
de içermektedir165. Moore’un tek yaptığı ahlâkî sorulara verilecek doğru
yanıtların bulunduğunu savunmak değildir (bunu ise, çok "iddetli bir "ekilde
savunur)166, ontolojik açıdan, ‘haklar ve ödevler, erdem ve ahlâksızlık gibi
ahlâkî varlıklar ile iyilik ve kötülük gibi ahlâkî özellikler’in yanında bir de
‘ahlâkî türler’in (doğal türlerin, ahlâkî alandaki benzeri) bulunduğunu
savunmaktadır167. Anlam konusunda, ‘adalet’ gibi değerlendirici terimler de
dahil olmak üzere, terimleri, ‘doğal türler’ ile ya da ‘doğal olay türleri’ ile e"
tutar; bu durumda anlamın, söz konusu tür ile ilgili ‘uygulayabileceğimiz en
iyi bilimsel kuram’ tarafından sağlanacağına inanılır168. Bununla birlikte
164
165
166
167
168
(bundan sonra, Moore, ‘Interpretation’); ‘Moral Reality’, Wisconsin Law Review, (1982),
1061; ve ‘The Semantics of Judging’, Southern California Law Review, 54 (1982), 151.
Moore’un, ‘Metaphysics, Epistemology and Legal Theory’, ‘Law as a Functional Kind’
ve ‘Interpretive Turn’ makalelerinin yeniden yayımı için bkz. Michael Moore, Educating
Oneself in Public: Critical Essays in Jurisprudence (Oxford: Oxford University Press,
2000), 247+423. Moore’un yakla"ımının geni" bir ele"tirel incelemesi için bkz. Bix, Law,
Language, and Legal Determinacy, 133+77.
Michael Dummett, realizmin, anlam ve doğruluk, özelde de iki değerli sistemin bir
söylem alanındaki tüm önermelere uygulanması hakkındaki bir iddia olarak daha iyi
anla"ılabileceğini söylemektedir. Michael Dummett, The Seas of Language (1993), 230+
76. Anlambilim temelli bir tanım altındaki bir söylem alanı konusunda realist olan pek
çok ki"i, ontoloji temelli bir tanım altında da realist olacaktır. Bununla birlikte,
metafiziksel realizmin (farklı, ancak örtü"en) ba"ka anla"ılı" "ekilleri de vardır. Güzel ve
kısa bir açıklama için, bkz. Simon Blackburn, The Oxford Dictionary of Philosophy
(1994), 319+20 (‘realism/anti+realism’ maddesi).
Moore, ‘Moral Reality Revisited’, 2432+40.
Bkz. ör. Moore, ‘Interpretation’, 286.
Moore, ‘Precedent’, 208. ‘Doğal türler’ hakkında bkz. Hilary Putnam, ‘The Meaning of
“Meaning”’, Mind, Language and Reality (Cambridge: Cambridge University Press,
1975), 215+71.
Moore, ‘Interpretation’, 291+301; Moore, ‘Moral Reality Revisited’, 2436+40. Hukukî bir
kavram olarak ‘zarar verme’ (terimin gündelik dildeki kullanımı ile karı"tırılmamalı) gibi
terimler konusunda dahi Moore, bu terimin ‘dünyadaki bir "eyi seçip çıkardığını’,
dolayısıyla ‘ahlâkî tür’ün bir örneği olarak dü"ünülebileceğini savunur. Moore,
‘Interpretation’, 333.
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
331
Moore, her konuda Platoncu değildir: epistemolojide tutarlılık kuramını tercih
etmekte169 ve hukuku doğal tür olarak değil, ‘i"levsel tür’ olarak görmek+
tedir170.
Moore’un metafiziksel realist olmayanlara yönelttiği ele"tiri, sadece
metafiziksel realizmin doğru yakla"ım olduğu171 ve bu yakla"ımın, hukukun
doğası ve hukukî kurumların nasıl çalı"ması gerektiği hakkındaki dü"üncele+
rimizi deği"tirmeyi gerektirdiği172 "eklindedir. Sorunu "u "ekilde belirleye+
biliriz: +avukat, yargıç, yasakoyucu, vatanda" olarak+ bizler, ahlâkî soruların
doğru yanıtları olduğuna inanıyorsak, bu inancımız, eylemlerimizi nasıl
deği"tirmelidir ve (ister ahlâkî, ister hukukî isterse doğal tür terim olsun) çoğu
kavrama yaptığımız göndermeleri, bu inanç uyarınca nasıl belirlemeliyiz?
Metafiziksel realist anlamda, ahlâken doğru olanın varlığına ve biline+
bilirliğine duyulan katı bir inanç, hukuk analizini bazı "ekillerde kolayla"tır+
maktadır:
1. ‘Ahlâkî türler’in bulunduğuna inandığımız (ya da böyle varsay+
dığımız) takdirde, emsallere dayalı (common law) muhakemenin o çok bilinen
paradoksları ve belirsizlikleri ortadan kalkabilir173. Böylece, geçmi" bir dava
üzerine verilmi" hükmün doğru bir "ekilde (yeniden) nitelendirilmesi, ilgili bir
ahlâkî türün uygulanmasının tarif edilmesi gibi olacaktır174, buna ilaveten,
nitelemenin belirsizliği, yani, her hangi bir yargı kararının farklı genellik
düzeylerinde yeniden aynı "ekilde ifade edilebilmesi, en azından ilkesel
olarak, ortadan kalkacaktır, zira, doğru genellik düzeyi, ahlâkî türe ait
169
170
171
172
173
174
Bkz. ör. Moore, ‘Interpretation’, 312; Moore, ‘Precedent’, 197+8, 208+9.
Bkz. Moore, ‘Law as Functional Kind’. ‘Nominal türlerden farklı olarak, i"levsel türü
olu"turan "eyler, bir dildeki ortak adı payla"maktan ba"ka bir "ey olmayan “doğa”dan
daha zengin bir doğaya sahiptir’. Ibid. 208.
Moore bazı yerlerde, ne kadar reddedersek reddedelim, pek çoğumuzun zaten
metafiziksel realist olduğunu iddia ya da ima etmektedir. Bkz. Moore, ‘Interpretation’,
322+6, 397+8. Eğer metafiziksel realizmi yeteri kadar geni" bir "ekilde tanımlarsak, bu
iddia doğru gibi görünmektedir (daha öncede belirttiğimiz gibi, benzer bir iddia, yeteri
kadar geni" bir "ekilde tanımlandığı takdirde, ‘doğal hukuk kuramı’ için de yapılabilir).
Moore, ‘Interpretive Turn’, 873, 881+90; Moore, ‘Moral Reality Revisited’, 2468+91.
Moore, ‘Precedent’.
Bkz. ibid.; aynı zamanda bkz. Moore, ‘Interpretation’, 358+76. Daha açık bir ifadeyle,
‘emsal kararlar’ kavramı da ortadan kalkacaktır. Moore, ‘Precedent’, 210+3. Her adımda,
hem karar vermede hem de eski hükümleri betimlemede yapmakta olduğumuz "ey,
‘common law’un doğru önermelerini belirlemeye çalı"maktır. Ibid. 210.
332
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
olandır175. Moore’un yakla"ımı uyarınca, common law hukuk muhakemesi
her"eyin dikkate alındığı ahlâkî muhakeme olarak anla"ılmaktadır +aynı
zamanda, dikkate alınacak faktörlerden birisinin, bazı eski yargı kararlarının
daha da yerle"mesi sonucunu verebilecek ‘kurumsal’ ya da ‘hukukun
üstünlüğü’ kanıtı olduğuna vurgu yapılmaktadır+, çünkü ahlâk, insanların,
ba"kasının sözüne güvenle yaptıkları eylemlerindeki çıkarlarını ciddiye
almaktadır176.
2. Yasamayı gerçekle"tiren (ya da anayasal dili yaratan)177 grupların
yasama sırasındaki niyetlerini belirleme ile ilgili benzer zorluklar da ortadan
kalkabilir; bunun için, yasakoyucuların ‘diğer dil kullanıcılarıyla, yani
[metafiziksel] realistlerle aynı dilsel amaçlara sahip olduğuna inanılma+
lıdır’178. Yasakoyucuların, kullandıkları terimlerin anlamlarıyla ya da uygula+
masıyla ilgili (kelimelerin, ‘gerçek’ anlamlarına göre anla"ılacağı "eklindeki
realist amaçlarının ötesindeki) niyetleri önemli değildir179. Farklı bir "ekilde
ifade edecek olursak, yargıçlar hukukî terimleri (ister yasa, ister anayasa,
isterse common law kaynaklı olsun) metafiziksel realist anlam kuramına göre
yorumlamalıdır +‘kelimelerin gönderme yaptığı "eylerin gerçek doğasına’
göre, ‘bu kelimelerin gündelik dildeki kullanımını yöneten uyla"ımlara’ göre
değil180. Moore daha da ileriye giderek, yasama ile yapılmı" tanımlara özel bir
önem atfedilmemesi gerektiğini söylemektedir; tam aksine, bu tanımlar
sadece terimlerin ‘gerçek’ anlamları üzerine yapılmı" ‘uyla"ımsal tefsirler’
olarak ele alınmalıdır (ve yasakoyucuların bu tanımların böyle ele alınmasını
istedikleri varsayılmalıdır)181.
175
176
177
178
179
180
181
Pek tabii, ahlâkî türlerin bulunduğuna inanmak, bu inanç çok yaygın bir hale gelse bile,
insanların, hangi ahlâkî türün, belirli bir hukukî ya da emsale dayalı muhakeme için söz
konusu olduğunda anla"acaklarını garanti etmez.
Moore, ‘Precedent’, 210.
Bkz. ör. Dworkin, Law’s Empire, 313+99; Moore, ‘Interpretation’, 338+58; Antonin
Scalia, A Matter of Interpretation (1997).
Moore, ‘Interpretation’, 323.
Ibid., 338+58.
Ibid. s. 287. Yasama yorumuyla ilgili olarak, metafiziksel realizm, sorulacak soruların
tipini deği"tirebiliyor ve bazı çözümsüz soruları ortadan kaldırıyorsa da, aynen emsal
karar analizinde olduğu gibi, bir uzla"mayı hiçbir "ekilde garanti etmez.
Ibid., 331+8, 383.
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
333
3. Daha genel olarak, hukukî muhakeme ve yorum, ‘ahlâkî gerçeklik’ten
çıkarılmalıdır (ve asla, sadece insanların ahlâkî konulardaki uyla"ımsal
inançlarından çıkarılmamalıdır)182.
4. Ahlâkî realizm, aynen ba"ka bir tür doğru+yanıt kuramında olduğu
gibi (ör. Ronald Dworkin’in kuramı)183, yargıçlara, kar"ıla"tıkları zor soru+
larda, konuyu politika ve ki"isel tercih noktasında bırakmaktansa, tek bir
doğru yanıtı aramayı sürdürmelerini söyler184.
Moore’un yakla"ımının ilginç bir yönü, söylediğimiz gibi, bilgi konu+
sunda bir tutarlılık+kuramını tercih etmesidir. Bu onu, ahlâkî realizmin, en
azından ontolojik açıdan, hiçbir i" yapmadığı ele"tirisine açık hale getirir185.
Moore, ahlâkî realist görü"ünü, bağlamsal muhakemenin ‘uzla"ımcı’ biçimle+
riyle kar"ıla"tırdığında, kendi görü"ünü, ‘hata’ya yer bıraktığı ve nihaî sonuç+
ları sadece ‘uyla"ımsal kabul’ ile değil, ‘olana kar"ılık gelenle’ desteklediği
için, diğerlerinden üstün görür186. Bununla birlikte, eğer ‘orada olanı’ belirle+
mek için elimizdeki tek yol uyla"ımsal inançlarla tutarlı olmak ise, farklılık
özde değil sadece ambalajda olacak gibidir.
Moore bu çizgideki tartı"maya çe"itli yanıtlar vermektedir. Öncelikle,
kuramının epistemolojiye (neyi bildiğimiz ve bilgiye ili"kin iddialarımızı nasıl
desteklediğimiz) değil, ontolojiye (neyin var olduğu) yoğunla"mı" bir kuram
olduğunu kabul eder, ancak bu kabulün çok da yıkıcı olmadığını dü"ünür187.
Đkinci olarak, metafiziksel realizmin, inançlarımızı ve uygulamalarımızı diğer
alternatif yakla"ımlardan daha iyi açıkladığını savunur, yani, uygulama+
larımızı etkilemeyecek ya da etkilememi" bile olsa, kuram, sırf doğru olduğu
için önemlidir188. Üçüncü olarak, ahlâkî realizmin, farklı ahlâkî ve metafizik
dünya anlayı"ları altında sorunlu görülebilen mevcut uygulamaları haklı
182
183
184
185
186
187
188
Moore, ‘Interpretation’, 286+8.
Bkz. ör. Dworkin, Taking Rights Seriously, 123+30. Moore, Dworkin’in hem
metafiziksel realizm kar"ıtlığını hem de kendi ‘doğru yanıt tezi’ni aynı anda sürdüreme+
yeceğine ili"kin güçlü bir kanıt sunar. Moore, ‘Metaphysics, Epistemology and Legal
Theory’, 475+94.
Moore, ‘Interpretation’, 308; Moore, ‘Moral Reality Revisited’, 2480, 2484+7.
Bkz. Bix, Law, Language, and Legal Determinacy, 148+50. Moore’un bu türdeki
tartı"malara verdiği yanıt için bkz. Moore, ‘Moral Reality Revisited’, 247+91.
Moore, ‘Precedent’, 209.
Bkz. Moore, ‘Moral Reality Revisited’, 2470+2.
Bkz. ör. ibid., 2452+68, 2471+2, 2511+18.
334
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
çıkarabildiği için bir değere sahip olduğunu savunmaktadır189. Đli"kili bir
konu: eğer yargıçlar kendilerini, sadece ki"isel, kendine özgü ya da uyla"ımsal
inançlar uyarınca değil de, ‘"eylerin doğru doğası’ uyarınca eylemde bulu+
nuyor olarak görürlerse, bu (doğal olarak), yargıçların tutumunu me"ruiyet
yönünde etkileyecektir190. Dördüncü olarak, Moore, metafiziksel ve ahlâkî
realizmin yargıçların davranı" tarzını deği"tireceği191 yönündeki (bu bölümde
özetlediğimiz) görü"ünü yeniden ortaya koyar.
Moore’un yapıtının sorduğu bir soru kategorisi +ki bu, doğal hukuk
geleneğindeki diğer modern yazarın pek çoğuyla da ilgilidir+, ahlâk felsefesi
ya da anlam sorularının hangi dereceye kadar siyasî ve kurumsal sorunların
önüne geçebileceğidir. Bazen kuramcıların, metafiziksel realizm ya da benzeri
bir kuramla ilgili gerçek bir defa kabul edilmekle, kurumsal roller ve hukukî
süreçlerle ilgili bazı geleneksel sorunların kolaylıkla çözüleceğini veya
bunların önemsiz olduğu savunur bir tutum izlediği görülmektedir. Moore ise,
bu konular hakkında çok hassastır: örneğin, bir yargıç, geçmi"teki yargı
kararlarının ba"ka türlü sonuçlanmı" olması dolayısıyla, hangi dereceye kadar
common law çerçevesindeki doğru bir kararı reddetmeye devam etmelidir?
Ba"ka bir "ekilde ifade edecek olursak, yargıçlar, ‘hukukun üstünlüğüne’ ya
da tutarlılık, güven, öngörülebilirlik, e"itlik gibi benzer görü"lere riayet
ederek, tamamen ya da kısmen yanlı" olan kararları kabul etmeli midir?192
Benzer bir soru, yargısal muhakemenin ba"ka bir yerinde, özellikle de
anayasal yorumda ortaya çıkabilir: (doğal hukuk dü"üncesine mensup oldu+
ğunu söyleyen) yargıçlar, hangi dereceye kadar, doğal hukukun, bir ülkenin
temel hukukunun bir parçası olduğu görü"ü uyarınca hareket etmeli ya da
doğal hukuk öğretisini, geçmi" yargı kararları farklı bir yönde olsa bile (hatta
asıl bu durumda), (tüm) hukukî yorumlama örneklerine dahil etmelidir?193
189
190
191
192
193
Bkz. Moore, ‘Moral Reality Revisited’, 2472 (‘ahlâkî realizm, yasama yargısı gibi hüküm
verme ile ilgili uygulamalarımız açısından, ahlâkî uyla"ımcılığın ve ahlâkî "üpheciliğin
sahip olmadığı bir anlama sahip olabilir +ahlâkî realizm vasıtasıyla, bu uygulamaları
yerine göre devam ettirmek ya da deği"tirmek için bize bir gerekçe sunar’).
Ibid. s. 2469+91. Bu tartı"ma, ahlâkî realizmin, ahlâkî, hukukî ve siyasal sorunlara, realist
olmayan yakla"ımların yapamayacağı bir "ekilde, uyla"ımsal olmayan hatta devrimci
yanıtlar verebileceği iddiası ile bağlantılıdır. Bkz. ibid.
Bkz. ör. ibid., 2480+91.
Bkz. ör. Moore, ‘Precedent’, 201+4, 209+10; Moore, ‘Interpretation’, 372.
Kr". Sebok, Legal Positivism in American Jurisprudence, 222+30 (anayasal yorum
konusundaki ‘katı bili"sel doğal hukuk’ yakla"ımlarını anlatırken).
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
335
Hatalı bir emsal karara bağlanmaya kar"ı, doğal hukuk hakikatlerinin daima,
kurumsal, ‘hukukun üstünlüğü’ gerekçelerinin önünde olması gerektiği "eklin+
deki uç görü"ü savunanları gerçek hayatta bulmak zordur. Bununla birlikte,
diğer uçtaki bir görü"ü, doğal hukuk geleneğinin, yargısal karar verme
hakkında, yargıçların söz konusu hukuk sistemindeki kurumsal ve yorum+
layıcı kurallara boyun eğmeleri gerektiğinden ba"ka bir "ey söylemediğini
savunan doğal hukuk kuramcılarına da rastlanmaktadır194.
2.6 Diğer Doğal Hukuk Kuramları
Doğal hukuk kategorisine uyabilecek, yakın zamanlı pek çok hukuk
kuramı bulunmaktadır. Kitabı The Concept of Law’un sonlarında, H.L.A.
Hart, hukuk ve ahlâkın örtü"mesini anlatırken bizleri, ‘doğal hukukun asgarî
içeriği’ nosyonuyla tanı"tırır195. Tartı"ma, ahlâk ve hukukun çe"itli "ekillerde
örtü"mesi (bu ikisi arasında ‘zorunlu’ ve ‘kavramsal’ bir bağlantı olmadığı
"eklindeki hukukî pozitivist dogma ile uyumlu örtü"meler) bağlamında ortaya
çıkmı"tır. Hart, en azından, nüfusun azınlık te"kil eden önemli bir grubu için
(çoğunluğun kölele"tirildiği ya da ikinci sınıf vatanda" olarak muamele
gördüğü, azınlık elit sınıfın yönetimde olduğu toplumlarda olduğu gibi) asgarî
korumayı (ör. saldırıya kar"ı) sağlamayan herhangi bir hukuk sisteminin ya da
ahlâkî uzla"ımın uzun süre ya"ayamayacağını dü"ünmektedir. Her ne kadar
özünden daha çok ba"lığında bile olsa, Hart’ın dü"üncesi ile geleneksel doğal
hukuk kuramı arasında hafif bir benzerlik vardır, ancak bu benzerlik çok da
derinlere gitmez196. Hart, ampirik bir iddiada bulunmaktadır + fakat, insanoğ+
lunun ve be"erî toplulukların, bugün bizim de sahip olduğumuz (olumsal)
eksiklik, ihtiyaç ve zayıflıklara sahip olduğu sürece, toplumu kapsama
iddiasında olan bir iddiada197. Hart, bir ahlâk kuramı ya da kavramsal tartı"ma
194
195
196
197
Bu görü" için bkz. ör. George, In Defense of Natural Law, 102+12; aynı zamanda bkz.
Wolfe, ‘Judicial Review’.
Hart, The Concept of Law, 193+200.
Hart’ın tartı"masını, daha güçlü (ve daha geleneksel) bir doğal hukuk yakla"ımı yönünde
geli"tiren farklı bir görü"ün ilginç bir sunumu için bkz. Kenneth I. Winston,
‘Introduction’, Lon L. Fuller, The Principles of Social Order, ed. Kenneth I Winston
(Durham, N.C.: Duke University Press, 1981) içinde, 11+44, s. 24+6; aynı zamanda bkz.
Randy E. Barnett, The Structure of Liberty (Oxford: Clarendon Press, 1998), 10+12.
Bkz. Hart, The Concept of Law, 199+200 (‘sadece hukukun değil, diğer pek çok
toplumsal kurumun da tam bir tarifini yapabilmek için, tanımların ve olgulara ili"kin
sıradan ifadelerin ötesinde, üçüncü bir ifade türüne yer verilmelidir: bu ifadeler, sahip
336
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
ortaya koymaz; hukukî geçerlilik ölçütlerinden ya da hukuk sistemi içinde
insanların nasıl davranmaları gerektiğinden bahsetmez198.
Randy Barnett, geleneksel doğal hukuk yakla"ımı için kı"kırtıcı bir
deği"iklik önermektedir199. Bu gelenekteki pek çok yazar kuramını, ‘mevcut
insan doğası ve/veya evrenin doğası, belli "eyleri gerektirir (emir anlamında)’,
çizgisinde sürdürürken, Barnett’in analizleri, ‘mevcut insan doğası çerçeve+
sinde, eğer genel olarak kabul edilmi" bazı toplumsal amaçlara (güvenlik,
gönenç, özgürlük vs.) ula"ılmak isteniyorsa, belli kurum ve kurallar konul+
malıdır’ "eklindeki muhakeme yapısını izler. Barnett’in yapıtının ortaya
çıkarttığı "ey, herkesin sevmeyeceği ama en azından doğal hukuk benzeri
analiz ve ara"tırma metodunun orijinal bir "ekilde adaptasyonunu uygun
bulacağı liberal+liberteryen bir program olmu"tur.
Diğer yakla"ımlar da değinilmeyi hak ediyor, ne var ki burada bunlara
ancak kısaca değinmek mümkün olacak. Lloyd Weinreb, doğada normatif bir
düzen gören doğal hukuk kuramının aslî (yani, antik Yunan tarafından)
anla"ılı"ını yeniden kurmaya çalı"mı"tır200. Ernest Weinrib, özel hukuku,
Aristo ve Kant’tan ödünç aldığı çerçevede analiz etmi"tir +bu özel hukukun,
tarafların birbirlerine borçlu oldukları ahlâkî yükümlülükleri ve kurulması
gereken doktrinel kuralları ve kurumsal yapıları tamamen olmasa bile genel
olarak belirleyebileceğimiz, daha önceden belirlenmi" bir biçimi vardır201.
Deryck Beyleveled ve Roger Brownsword, Alan Gewirth’in ahlâk felsefe+
sindeki dü"üncelerini temel alan bir hukuk kuramını202, Richard Dien
198
199
200
201
202
oldukları bariz özelliklerle birlikte, insanlar ve içinde ya"adıkları dünya için olumsal olan
hakikatlerdir’).
Bkz. ibid., 193+200; Bix, Jurisprudence: Theory and Context, 43+4.
Randy E. Barnett, The Structure of Liberty; Justice and the Rule of Law (1998). Ayrıntılı
bir ele"tiri için bkz. Lawrence B. Solum, ‘The Foundations of Liberty’ (kitap incelemesi),
Michigan Law Review, 97 (1999), 1780.
Weinreb, Natural Law and Justice. Weinreb’in yakla"ımının ele"tirel analizi için bkz.
Robert P. George, ‘Recent Criticism of Natural Law Theory’ (kitap incelemesi),
University of Chicago Law Review, 55 (1988), 1371, 1372+1407.
Ernest J. Weinrib, The Idea of Private Law (Cambridge, Mass.: Harvard University
Press, 1995).
Deryck Beyleveld ve Roger Brownsword, Law as a Moral Judgment (London: Sweet &
Maxwell, 1986).
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
337
Winfield203 ve Alan Brudner204 ise, topluma ve hukukun toplumdaki rolüne
ili"kin Hegelci görü" üzerine kurulmu" hukuk kuramlarını önermi"lerdir.
3 DOĞAL HUKUKUN HUKUK FELSEFESĐNDEKĐ YERĐ
Doğal hukuk kuramı, geni" bir alana sahip modern hukuk felsefesinin
neresindedir? Bu bölüm, doğal hukuk kuramlarının diğer büyük hukuk kuramı
akımından, hukukî pozitivizmden, eğer ayırmak mümkünse, nasıl ayrılabi+
leceği ile ilgili sınır sorununu ele alacaktır. Sınırların birbirine karı"ması temel
olarak iki kaynaktan doğmaktadır: (a) hukukta ahlâkî normların rolüyle ilgili
olarak hukukî pozitivizm içerisindeki tartı"ma ve; (b) bazı hukukî
pozitivistlerin, hukukun neden veren yönlerini, kendi teorilerini ‘doğal hukuk’
değil de ‘hukukî pozitivizm’ yapan "ey her ne ise, onu devam ettirerek ele
almaya ya da açıklamaya çalı"malarıdır. Son kısımda, doğal hukuk kuramının,
modern analitik hukuk kuramı içinde oynadığı ya da oynaması gereken rol
genel olarak ele alınacaktır.
3.1 Doğal Hukuk Kuramının Hukukî Pozitivizmle Olan Đli@kisi
3.1.1 Geleneksel Doğal Hukuk Kuramı ve Hukukî Pozitivizm
Modern hukukî pozitivizmin kurucusu H.L.A. Hart, John Finnis’inki gibi
geleneksel doğal hukuk kuramında, bir hukukî pozitivistin itiraz edeceği, eğer
varsa, pek az "ey olduğu görü"ündedir205. Genel anlamıyla doğal hukukun
kabul edilmesiyle ilgili benzer bir dü"ünce, öne çıkan bir ba"ka hukukî
pozitivist Neil MacCormick tarafından da dile getirilmi"tir206. Finnis, bu
beğeniye aynıyla kar"ılık vermi", doğal hukuk kuramının, hukukî pozitivizmin
203
204
205
206
Richard Dien Winfield, Law in Civil Society (Kansas: University Press of Kansas, 1995).
Alan Brudner, The Unity of the Common Law: Studies in Hegelian Jurisprudence
(Berkeley, Calif.: University of California Press, 1995).
Bkz. H.L.A. Hart, Essays in Jurisprudence and Philosophy (Oxford: Clarendon Press,
1983), 10+11 (‘Pek çok açıdan pozitivist hukuk kuramının rakibi değil, onun tamam+
layıcısı olarak’ Finnis’in doğal hukuk kuramı).
Neil MacCormick, ‘Natural Law and the Seperation of Law and Morals’, Natural Law
Theory: Contemporary Essays, ed. Robert P. George (Oxford: Clarendon Press, 1992),
105+33.
338
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
ilkeleri olarak teklif edilmi" önermelerin pek çoğunu kabul edebileceğini ve
onaylayabileceğini söylemi"tir207.
Geleneksel doğal hukuk kuramının hukukî pozitivizmle uyumlu olduğu
kabul edilse bile, geleneksel doğal hukuk kuramının +ve esasında, her türlü
kapsayıcı ahlâkî ya da etik kuramın+, hukukî pozitivizmin projesinin altını
oyduğu iddiasını dikkate almak gerekir. Bu iddia genel olarak "öyledir:
hukuk, en iyi "ekilde, daha geni" bir normatif te"ebbüsün parçası olarak
görülebilir. Daha geni" normatif kuramla, hangi yasaların koyulması, hukuk
sisteminin nasıl i"lemesi ve vatanda"ların ve devlet görevlilerinin sistem
içinde nasıl hareket etmeleri gerektiği belirlenecektir. Hukuk gibi neden veren
bir kurumu tanımlarken, (ahlâken) iyi nedenlerle kötü nedenleri birbirinden
ayırmak doğal görülür. Eğer böylesi ayırımları yapmak için bir ki"inin (doğal
hukuk benzeri ya da ba"ka türlü) bir ahlâk kuramına sahip olduğuna
inanıyorsanız, bu ayırımlardan ve değerlendirmelerden kaçınma tercihine
sahip olmanız garip olacaktır208. Bu çalı"mada tartı"tığımız tüm modern doğal
hukuk kuramcıları +Fuller, Dworkin, Finnis ve Moore+, "u veya bu "ekilde,
doğru bir betimsel hukuk kuramı yapılandırılırken ahlâkî sorunların ne
dereceye kadar dikkate alınması gerektiği ile uğra"mı"tır.
Son olarak, Roger Shiner’ın dü"üncelerine de değinmek gerekiyor.
Shiner’a göre, hukukî pozitivist kuramlar sofistike oldukça (kuramın basit
biçimlerinin zayıflıkları ve ele"tirileri ortaya çıkınca), sonuçta ortaya çıkan
kuramlar, hukukun betimsel kuramlarına ahlâkî unsurları ve ahlâkî değerlen+
dirmeyi dahil etme anlamında, doğal hukuk kuramlarına yakla"maktadır209.
Shiner’ın savı, belki de en açık "ekilde, hukukî pozitivistlerin hukukun
normatif yönlerini tarafsız ve betimsel bir tarzda tartı"ma yönündeki yakın
zamanlı çabalarında görülebilir. Bunun en göze çarpan örneği, H.L.A. Hart’ın,
kuralların ve hukukun içsel yönünü kendi hukuk kuramında kullanmasıdır. Bu
207
208
209
Bkz. John Finnis, ‘The Truth in Legal Positivism’, The Autonomy of Law: Essays in
Legal Positivism, ed. Robert P. George (Oxford: Clarendon Press, 1996), 195+214, s. 203+
5.
Bkz. ör. Winfield, Law in Civil Society, 2 (‘Hukuku, ayrı bir çalı"mayı olanaklı kılacak
somut bir ara"tırma nesnesi olarak ele almak, ancak normatif açıdan tarafsız bir tutumu
kabul etmekle mümkün olabilir’); benzer bir görü" için bkz. John M. Finnis, ‘Problems in
the Philosophy of Law’; aynı zamanda bkz. yukarıda 2.4.2’de, Finnis’in görü"lerine
ili"kin yaptığımız tartı"ma.
Roger A. Shiner, Norm and Nature: The Movements of Legal Thought (Oxford:
Clarendon Press, 1992).
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
339
"ekilde, kuramın, uygulamaya katılanların, hukuk normlarını eylemlerinin
nedeni olarak, sonrasında bu yargıyı onaylamaksızın kabul ettikleri gerçeğini
dikkate almasını sağlamı"tır210. Bu bağlamda, hukuk kuramında, pek çok
analizini ‘her hukuk sistemi me"rû otoriteye sahip olduğunu savunur’
önermesi üzerine kuran Joseph Raz’ı da dikkate almak gerekiyor211. (Burada,
‘me"rû otoriteye sahip olma iddiası’ "eklindeki ‘iddiaya’ vurgu yapmalıyız,
zira, Raz tüm hukuk sistemlerinin gerçekten ‘me"rû otoriteye sahip olduğuna’
kesinlikle inanmaz.)212 Raz’a göre, bu hakikatten pek çok sonuç çıkmaktadır,
çünkü, yetkililik (authoritative) kapasitesine sahip olmak için bile, hukuk,
yerine geçmeye yöneldiği genel (ahlâkî ve sağduyulu) nedenlere gönderme
yapmaksızın uyulabilecek bir rehberliği olanaklı kılmalıdır213. Meselemiz,
Raz’ın iddiasının değerini veya gerçekliğini ele almak değil214; i"aret etmeye
çalı"tığımız "ey, Raz’ın, kolaylıkla ahlâkî olarak nitelenebilecek me"rû
otoriteye sahip olma iddiasını, analizlerinin ahlâkî tarafsızlığını ‘lekelemeden’
nasıl kullandığıdır.
Yukarıdaki tartı"mayla ilgili olarak, hukuk kuramında çoğunca gözden
kaçan ya da en azından hak ettiğinden daha az üzerinde durulan bir soruna da
i"aret etmemiz gerekiyor: hukuk hakkındaki iddiaların ne dereceye kadar
hukuka özgü olduğu ya da bu iddiaların sadece daha genel bir gerçeğin belirli
bir örneği mi olduğu +örneğin, tüm toplumsal kurumlar ya da tüm normatif
sistemler hakkındaki iddialar215. Hukukî pozitivizme yönelmi" ele"tirileri ele
alalım; hukuk sistemlerinin betimlenmesini, onların değerlendirilmesinden
210
211
212
213
214
215
Hart, The Concept of Law, 55+8, 91+9; bkz. Brian Bix, ‘H.L.A. Hart and the Hermeneutic
Turn in Legal Theory’, SMU L. Rev., 52 (1999), 167.
Raz, Ethics in the Public Domain, 199.
Raz ba"ka bir yerde, adil hukuk sistemlerinin genel bir itaat yükümü yarattığı önermesine
kar"ı çok güzel bir tartı"ma sunmaktadır. Bkz. ör. ibid. 325+38; Raz, The Authority of
Law, 233+49.
Bkz. Raz, Ethics in the Public Domain, 199+204.
Raz’ın iddiası hakkındaki farklı değerlendirmeler için bkz. ör. Brian Leiter, ‘Realism,
Hard Positivism, and Conceptual Analysis’, Legal Theory, 4 (1998), 533, 540+4;
Waluchow, Inclusive Legal Positivism, 123+40; Jules L. Coleman, ‘Incorporationism,
Conventionality, and the Practical Difference Thesis’, Legal Theory, 4 (1998), 381, 413+
20.
Bkz. ör. Bix, Jurisprudence: Theory and Context, 7+8; Philip Soper, ‘Legal Systems,
Normative Systems and the Paradoxes of Positivism’, Canadian Journal of Law and
Jurisprudence, 8 (1995), 363, 373; William Lucy, Understanding and Explaining
Adjudication (Oxford: Oxford University Press, 1999), 17+38.
340
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
ayırmak makul olmadığı gibi, imkansızdır da. Eğer bu muhakeme geçerli ise,
(kesin olmasa bile) sanki, bunu aynı "ekilde, uyla"ımsal ahlâkın betimlenmesi
ile değerlendirilmesini birbirinden ayırmaya da uygulayabiliriz gibi görünü+
yor216. Sadece hukuka uygulanıyormu" gibi görünen iddiaları ortaya atan
kuramlar hakkında "üphe duymak gerek. Bu iddiaları, diğer sosyal kurumlar
ve normatif sistemler bağlamında da test etmemiz gerekir; diğer ya da daha
geni" bağlamlarda geçerli gibi görünmedikleri takdirde, hukukî bağlamdaki
geçerliliklerinden "üphe etmek için makul nedenlerimiz olacaktır217.
3.1.2 Doğal Hukuk Kuramı ve Kapsayıcı Hukukî Pozitivizm
Pek çok ülke, yasamanın geçerliliğini yargı denetiminden geçirmektedir.
Bu denetim, yazılı bir anayasa ya da daha ba"ka türden bir yüksek ilke
temelinde olabilmektedir. Hukukî pozitivizmi ele"tirenler, özellikle Ronald
Dworkin, hukukî pozitivizmin bu uygulamaları tam olarak gerekçelendire+
mediğini ve bunun yerine, hukuk ve ahlâk arasında keskin bir ayırım
olduğunu savunmayan bir kuramın gerekli olduğunu savunmu"tur218.
Böyle bir ele"tirinin geçerliliğinin değerlendirilmesi, kısmen, hukuk ile
ahlâk arasında zorunlu ya da kavramsal bir bağın bulunmadığını söyleyen
hukukî pozitivist iddianın yorumlanmasına dayanmaktadır: bu iddia, sadece,
hukukî geçerliliğin sınanması için ahlâkî değerlendirmeye ihtiyaç olmadığı
(ancak bazı hukuk sistemlerinde böylesi bir sınamanın parçası olabileceği)
anlamına mı gelmektedir219, yoksa, ahlâkî değerlendirmenin, hukuksal geçer+
liliğin sınanmasının kesinlikle bir parçası olmayacağı mı kastedilmektedir?220
216
217
218
219
220
Soper, ‘Legal Systems, Normative Systems and the Paradoxes of Positivism’, 373.
Kr". Raz, Ethics in Public Domain, 238+43 (Raz, hakların genel doğasını çözümlerken,
hukukî haklara dayalı bir kuram olu"turmanın bazı sorunlarına vurgu yapar ve hukukî
hakların, kurum temelli hakların alt kategorisi olarak mı, yoksa, ahlâkî hakların alt
kategorisi olarak mı en iyi "ekilde anla"ılabileceği sorusunu tartı"ır).
Bkz. Dworkin, Taking Rights Seriously, 1+130.
Aynı kapsayıcı hukukî pozitivist görü"ün biraz farklı bir bakı" açısı, ahlâkî ilkelerin ancak
ve ancak bir tür toplumsal sözle"me (ör. yazılı bir anayasa veya bir emsal karar) ile
yetkilendirildiği takdirde hukuksal geçerliliğin sınanmasının bir parçası olabileceğini
söylemektedir.
Elbette ki hukukî pozitivistler, hukuk ve ahlâkın ayrılığı iddiası ile, ahlâkın, hukuk
kurallarının ve hukukî kararların yaratılması ve değerlendirilmesinde rol oynadığını ve
oynaması gerektiğini yadsımayı kastetmemektedirler. Bkz. ör. Hart, The Concept of Law,
203+6.
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
341
Birinci bakı" açısı ‘kapsayıcı’ hukukî pozitivizme221, ikincisi ise ‘dı"layıcı’
hukukî pozitivizme aittir. Her iki görü" de, bu kitabın* farklı bölümlerinde
uzunca tartı"ılacak, ancak "u an için, her iki görü"ün de, doğal hukuk kura+
mından ayrı tutulmak üzere, kendilerini hukukî pozitivizmin farklı biçimleri
olarak gördüğünü söylemek gerekiyor. Hukukî geçerliliğin ölçütleri düzle+
minde, kapsayıcı hukukî pozitivizm ile bazı doğal hukuk kuramları aynı
"eyleri söyler: kapsayıcı hukukî pozitivistler, ahlâkî ölçütlerin bir normun
geçerli olup olmadığının sınanmasının bir parçası olabileceğini ancak buna
ihtiyaç olmadığını savunurken, bazı doğal hukukçular da ahlâkî ölçütlerin
hukukî geçerliliğin sınanmasının daima ve zorunlu bir parçası olduğunu
söyleyeceklerdir. Kuram düzleminde, kapsayıcı hukukî pozitivistler hukukun
ahlâken tarafsız betimleni"ini ve kavramsal analizini savunurken, doğal
hukukçular hukukun en iyi "ekilde daha geni" bir ahlâkî analiz bağlamında
teleolojik olarak anla"ılabileceğini iddia eder. Kapsayıcı hukukî pozitivizm ile
bazı modern, hukuk üzerine yoğunla"mı" doğal hukuk kuramı çe"itlerinin
arasındaki farklar pek az görünebilmekle birlikte, bu farklar kuramsal bir
öneme sahiptir.
3.2. Doğal Hukuk Kuramının Rolü
Birinci bölümde gördüğümüz gibi, doğal hukuk yakla"ımı tarihsel olarak
ahlâkî bir yakla"ımdır: özünde bazı metafiziksel ve/veya epistemolojik
görü"lere dayanmaktadır, ancak yine de bir ahlâk kuramıdır222. Diğer ahlâk
yakla"ımları benzer bir muameleye tabi değilken, bu ahlâk kuramı biçiminin
hukuk felsefesi içerisinde niçin özel bir öneme sahip olması gerektiğini, niçin
diğer dü"ünce okullarının kar"ılık vermesi gereken büyük bir hukuk felsefesi
okulu olarak ele alındığı merak etmeye hakkımız var. ‘Faydacı hukuk
kuramı’na ya da ‘deontolojik hukuk kuramı’na, eğer rastlayabilirseniz, pek az
221
222
Bu aynı zamanda, ‘içermecilik’ (incorporationism), ‘yumu"ak hukukî pozitivizm’ (soft
legal positivism) ve ‘yumu"ak uyla"ımcılık’ (soft conventionalism) olarak da bilinmek+
tedir.
* Metnin yayımlandığı kitap (çn).
Birinci bölümde de tartı"tığımız gibi, pek çok geleneksel doğal hukuk kuramı için ayırıcı
ya da önemli olan "ey, önerdikleri ahlâkî sonuçlar değil, sahip oldukları meta+kuramsal
unsurlardır +yani, ahlâken doğru olanın nasıl bulunacağı+.
342
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN
gönderme bulabilirsiniz; ‘Kantçı hukuk kuramına223 ve ‘Hegelci hukuk
kuramına’224 ise, biraz daha yaygın bir "ekilde değinilmektedir.
Bununla birlikte, daha önce de belirttiğimiz gibi (Bölüm 2.1), ‘doğal
hukuk’, hukuk felsefesi topluluğunda, hukuk kurallarının içeriğinin belirlen+
mesinde ya da kuralların veya kural sistemlerinin hukukî statüsünün değer+
lendirilmesinde, veyahut da hukukun doğasının analizinde, ahlâkî değerlendir+
menin önemli ya da zorunlu olduğu kabul edilen tüm kuramlara kar"ılık
gelmektedir. Bu kapsamdaki iddiaların birbirinden ne kadar farklı gruplar
olu"turduğuna dikkat etmemiz gerekiyor: (1) hüküm verme ya da biçim
kuramı hakkında hiçbir görü"ü olmayan, ancak, bir kuralın ya da kural
sisteminin bazı ahlâkî ölçütleri kar"ılamadıkça ve kar"ılayıncaya dek ‘hukuk’
ismini kazanmaması gerektiğine inanan eski, naif doğal hukukçular; (2)
‘hukuk’ etiketini daha az ahlâkî ölçüte ve daha çok kurumsal hedef ve
izlenecek yöntem ölçütlerine veren, Lon Fuller gibi kurumsal yeterlik kuram+
cıları ve hukuk usulü okulu225; (3) hüküm verme için ahlâk yüklü süreçleri,
ilkesel olarak herhangi bir kuram ilkesinden ya da bir "eye ne zaman hukuk
deneceği ile ilgili iddialardan ayırabilecek gereklilikleri öngören, Ronald
Dworkin ve benzer dü"üncedeki kuramcılar226. Tüm bunlar pek çok tartı"+
mada bir araya geliverir, çünkü, ve sadece bu yüzden, hukukî pozitivizm
Đngilizce yapılan hukuk felsefesi tartı"masının gündemini belirlemi"tir ve
hukukî pozitivizm, farklı hukuk felsefesi sorunlarına ahlâktan bağımsız bir
yakla"ım ortaya koymu"tur.
Bu çalı"mada özetlenen yazarları ve tartı"maları değerlendirirken, iki
temel soru sorulmalıdır: (1) Tartı"maları değerlendirmek için hangi ölçü
önerilebilir? ve (2) tartı"maların esas noktası nerededir? Daha eski ve daha
223
224
225
226
Bkz. ‘Symposium on Kantian Legal Theory’, Columbia Law Review, 87 (1987), 419.
Bkz. Brudner, The Unity of the Common Law: Studies in Hegelian Jurisprudence,
Drucilla Cornell, Michel Rosenfeld ve David Gray Carlson (ed.), Hegel and Hegelian
Theory (New York: Routledge, 1991).
Bkz. Henry M. Hart, Jr. Ve Albert M. Sacks, The Legal Process: Basic Problems in the
Making and Application of the Law, ed. William N. Eskridge, Jr. ve Philip P. Frickey
(Westbury, N.Y.: Foundation Press, 1994).
Dworkin’in kendi hukuk kuramını, herhangi bir "eyi öngören bir kuram olarak değil,
mevcut uygulamaların, bu uygulamaları mümkün olan en açık "ekliyle gören yorumu
olarak gördüğünü, "u an için bir kenara bırakıyoruz. Dworkin’in hüküm verme
hakkındaki dü"üncelerine benzer görü"lere sahip pek çok kuramcı, öngördükleri "eyleri,
mevcut uygulamaların yorumu olarak nitelememektedir.
Doğal Hukuk : Modern Gelenek
343
geleneksel doğal hukuk kuramlarının lehine ve aleyhine yapılan tartı"malarda,
iddiaların doğasını birbirinden ayırt etmek göreceli olarak daha kolaydır. Bu
doğal hukuk kuramcıları, (a) ahlâkî bir iddia +yani, nasıl davranmalıyız; (b)
bir meta+etik iddia +yani, ahlâkî sorunlara nasıl cevap vermeliyiz; ve/veya (c)
hukuk felsefesi ile ilgili bir meta+etik iddia +yani, hukuk incelemesine pratik
akıl bakı" açısıyla ya da bir tür teleolojik analiz ile yakla"ılmalıdır+ ortaya
koymaktadır. ‘Doğal hukuk’ etiketini ta"ıyan modern kuramları ku"atan
tartı"malardaki iddiaların doğası ise, bazen daha kötü bir "ekilde ifade
edilmekte ve daha kapalı olmaktadır.
Doğal hukuk kuramının modern hukuk felsefesindeki yakı"ıksız yeri,
hukuk kuramında uzmanla"mı" akademisyenlerle, ahlâk kuramı ya da
metafizikle uğra"an (dar bir "ekilde anla"ıldığı "ekliyle) doğal hukukçular
arasındaki kar"ılıklı kafa karı"ıklığına verilebilir227. Bazı hukuk felsefecileri,
doğal hukuk kuramlarının kaynaklandığı zengin ahlâk felsefesi bağlamını
anlamak için zaman harcamamakta, benzer "ekilde, bazı doğal hukuk kuram+
cıları da, analitik hukuk kuramındaki gelenekleri pek bilmeden hukukun
doğası hakkında tartı"malara girmektedir.
SONUÇ
Doğal hukuk geleneğinin büyük bir kısmı ahlâk felsefesine dayan+
maktadır. Bu nokta, doğal hukuk kuramı ba"ka yerlerde tartı"maya açıldığında
çok kolay bir "ekilde unutulmaktadır. Bu unutma ise, hukuk felsefesi
literatüründeki doğal hukuk öğretilerinin yanlı" anla"ılmasının ağırlıklı
nedenidir. Doğal hukuk kuramının, geçirdiği tüm deği"imlerle birlikte, hukuk
kuramına kar"ı ve hukuk kuramı hakkında söyleyecekleri vardır. Modern
doğal hukuk kuramcılarının hukuk kuramına getirdiği belki de en önemli
dü"ünce, hukukun ahlâkî gayelerini dikkate alan hukuk görü"lerinin, bu
kaygıları göz ardı eden ya da değerini azaltan görü"lerle kar"ıla"tırıldığında,
bu toplumsal kurumun daha kâmil ve dolayısıyla daha iyi bir "ekilde
anla"ılabilmesini sağlayacağıdır.
227
Kr". Finnis, ‘On the Incoherence of Legal Positivism’, 1607+8 (iki ünlü hukuk
kuramcısının doğal hukuk kuramına ili"kin nitelendirmelerini ele"tirerek) ile ibid. 1605
(‘kapsayıcı hukukî pozitivizm’i, bu yakla"ımın temel noktasını yanlı" anlayan bir tarzda
tartı"arak).
344
Ar".Gör. Ertuğrul UZUN