View metadata, citation and similar papers at core.ac.uk
brought to you by
CORE
provided by PhilPapers
"Ear" And "Sound" Expressıons Representatıons in the Qur'an
Dr. Öğretim Üyesi, Necmettin Erbakan Üniversitesi,
Ahmet Keleşoğlu İlahiyat Fakültesi, Tefsir Anabilim Dalı
Assistant Professor, Necmettin Erbakan University,
Faculty of Theology Ahmet Kelesoglu,
Department of Tafsir
Konya / TURKEY
[email protected]
“Kulak” ve “Ses” İfadelerinin Kur’an Ayetlerindeki İzdüşümleri
Öz
Kulak, çevremizi algılamamızı sağlayan duyu organlarımızdan biridir.
Etrafımızı saran hava kütlesinin içerisindeki dalgalar vasıtasıyla nesnelerin
sahip olduğu sesleri onunla algılarız. Bu açıdan kulak, varlık için önemli bir
değere sahiptir. Kur’an’da kulak, bir duyu organı olmasının ötesinde insanın
bilinç ve algı düzeyini yansıtan, farkındalığını ortaya koyan bir özellikle
anlatılır. Sadece seslerin işitilmesi değil; söylenenin anlaşılması ve söylenen
hususun yaşanmasında kulak, ayrı bir önem taşır. Söz konusu özelliğinden
dolayı diğer duyu organları ve kalple birlikte zikredilir. Kulak söz konusu
olduğunda kuşkusuz “ses” meselesi de gündeme gelmektedir. İnsanın sahip
olması gereken temel vasıflara atıfta bulunan ayetler, ses konusunda da
önemli dinamikleri bizlere sunmaktadır. Sesin varlıksal bir belirti olmanın
ötesinde dünyanın son buluşunu, kıyameti anlatan boyutuna işaret
edilmektedir. Bu çalışma, işitme organı kulağın ayetlerde hangi bağlamlarda
dile getirildiğini, belirgin özelliklerini, ilişkili olduğu sesle birlikte varlıksal
değerini ortaya koymaya çalışmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Kur’an, tefsir, kulak, ses, duyu organları.
Abstract
The ear is one of our sensory organs that allow us to perceive our
surroundings. We perceive with it the voices that the objects possess by means
of the waves within the mass of air surrounding us. In this sense, the ear has
an important value for being. In the Qur'an, besides being an ear or a sensory
organ, it reveals a person who reflects his level of consciousness and
perception, revealing his awareness. It is not just the voices heard; the ear is
special importance in understanding what is being said and what is said.
Other sense organs and mold are mentioned together because of the feature.
Of course, the word "voice" is also on the agenda when the ear is concerned.
The verses found at the base of the basic qualities that man should possess
present important dynamics about sound. Beyond being a symptom of voice
being an inherent symptom, the latest discovery is pointing to the dimension
of telling the apocalypse. This study tries to show in what context the hearing
aid ear is expressed in the verses and its distinctive features, and its associated
value, as well as its inherent value.
Key Words: Qur’an, at-tafsir, ear, sound, sense organs.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Ayşe Betül ORUÇ
Giriş
Kur’an,
insanın
sahip
olduğu
karakteristik
özelliklerden
bahsetmektedir. İnsan zayıf yaratılmıştır,1 nankördür,2 acelecidir,3 tartışmaya
düşkündür.4 Özellikler, bireysel olarak farklılık gösterse de insanoğlunun
belirgin vasıfları olarak karşımıza çıkmaktadır. Kuşkusuz insanın bir de
fiziksel olarak sahip olduğu işitme, görme, konuşma gibi özellikleri söz
konusudur. Bunlar için insanoğluna kulak, göz, ağız gibi nimetler verilmiştir.
Ayetler, insanın sahip olduğu bu organların insan bütünlüğü içerisindeki
fiziksel işlevselliğini ele almakla birlikte manevi boyutu da ihmal
etmemektedir. İşitme organı kulağın ayetler bağlamında farklı yönleriyle öne
çıkartıldığı görülmektedir.
1. Kulak ve Ses İfadelerinin Anlamları ve Kur’an’da Kullanımları
İşitme organı olan kulak Arapça’da “üzün” olarak ifade edilir. Kovanın
kulpu, sapı için de aynı kelime kullanılır.5 Bu açıdan kelimenin bir bağ,
birleştirici unsur olduğu görülür.6 Diğer yandan “kulak/üzün” sözlükte ilim
sözcüğüyle ilişkilidir.7 Duyulanların bir bilgi olduğu dikkate alınırsa kulak ve
ilim arasındaki bağlantı dikkate değerdir. Aynı kökten gelen “ezân” ise
bildirmek anlamında kullanılmaktadır. Namaz için çağrı anlamında özel bir
anlama sahiptir.8
Arapça’da “savt” olarak ifade edilen ses ise dinleyenin kulağında
oluşan, beliren her bir kuvvet, işitme organı kulağın duyabildiği titreşim
anlamına gelmektedir.9 Sözlükte şiddetli ve korkunç ses anlamındaki “es1
2
3
4
5
6
7
8
9
Nisâ 4/28.
İbrâhim 14/34; Şûrâ 42/48; Zuhruf 43/15.
İsrâ 17/11; Enbiyâ 21/37.
Kehf 18/54.
Halîl b. Ahmed, Kitâbu’l-‘Ayn, thk. ‘Abdulhamîd Hindâvî (Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, 2003), “e-zn”, I: 62; Ebû’l-Huseyn Ahmed İbn Fâris, Mu‘cemu Mekâyisi’l-Luğa, thk. ‘Abdusselâm Muhammed
Hârûn (Dâru’l-Fikr), “e-z-n”, 1: 76
Ebû’t-Tâhir Mecduddîn Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît, thk. Muhammed Naîm el-Arkasûsî, (Beyrut:
Müessetü’r-Risâle, 2005), “e-z-n”, s. 1175
İbn Fâris, Mu‘cemu Mekâyisi’l-Luğa “e-z-n”, 1: 75, 76; İsmâîl b. Hammâd Cevherî, es-Sıhâh Tâcu’l-Lüğa ve
Sıhahu’l-Arabiyye, thk. Ahmed Abdulğafûr Attâr (Beyrut: Dâru’l-‘İlm li’l-Melâyîn, 1984), “e-z-n”, 3: 2068;
Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît “e-z-n”, s. 1175 . İbn Fâris, Mu‘cemu Mekâyisi’l-Luğa “e-z-n”, 1: 75, 76.
Cevherî, es-Sıhâh, “e-z-n”, 3: 2068; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît “e-z-n”, s. 1175.
İbn Fâris, Mu‘cemu Mekâyisi’l-Luğa, “s-v-t”, 3: 318.
“Kulak” ve “Ses” İfadelerinin Kur’an Ayetlerindeki İzdüşümleri
siyâh” ile birlikte zikredilen “sayha”, azap10 ve helak anlamlarında
kullanılmaktadır.11 Gökyüzünden inen şiddetli ve korkunç şimşek
anlamındaki “sâika” ise korkunç ses12 azap, helak edici azap, ölüm13
anlamlarına gelmektedir. Kıyamet vaktinin habercisi “sûr” ise boynuz, boru
anlamındadır. Ölülerin ruhları için sura üflenilmesi anlamıyla öne
çıkmaktadır.14 Sesin, azabı ve helakı hatırlatan bu anlamları sesi bir helak
unsuru olarak beyan eden ayetlerini akla getirmektedir. Sahip olduğu bu
anlamlarıyla ses, dünya hayatında bir imtihan aracı olmakla birlikte bu
imtihanda başarısız olanlar için bir ceza vasıtasıdır.
Kur’an’da “kulak/üzün” ifadesi dört defa müfret, bir defa tesniye, on
iki yerde de cemi’ olarak kullanılmıştır. Kısas ayeti içerisinde kulağın da kısas
edileceği,15 Hz. Peygamber için kulak ithamında bulunulması ve bunlara
“hayır kulağı” şeklinde cevap verilmesi16, önceki kavimlerin helakından söz
edilmesinin ardından bunlardan ibret alan, dinleyen kulaklardan
bahsedilmesi17, hakikate karşı duyarsız kalanların iki kulağındaki18, ve
kulaklarındaki ağırlıktan ve engelden söz edilmesi19, Hz. Nuh’un daveti
karşısında inkarcıların kulaklarını tıkaması20, hayvanların kulakları21,
kulakları olup da onları yaratılış amaçlarına uygun kullanmayanların
bulunduğu22, putların işitme gücüne sahip kulaklarının olmaması23,
yeryüzünde dolaşıp işitecek kulaklara sahip olunması24, yıldırımlardan dolayı
ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkamaları25, Kehf ashabının
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
Ebû Mansûr Muhammed b. Ahmed Ezherî, Tehzîbu’l-Lüğa, thk. Abdusselâm Muhammed Hârûn, (Mısır:
el-Müessetü’l-mısriyyetü’l-Âmmetü li’t-Te’lîf ve’l-Enbâ’ ve’n-Neşr, ty.), “sâha”, 7: 166.
Ezherî, Tehzîbu’l-Lüğa, “sâha”, 7: 167.
Cevherî, es-Sıhâh, s-a-g, 4: 1506.
Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît, “saika”, s. 900.
Cevherî, es-Sıhâh, ”s-v-r”, 2: 716.
Mâide 5/45.
Tevbe 9/61.
Hâkka 69/12.
Lokmân 31/7.
En’âm 6/25; İsrâ 17/46; Kehf 18/57; Fussilet 41/5, 44.
Nûh 71/7.
Nisâ 4/119.
A’râf 7/179.
A’râf 7/195.
Hac 22/46.
Bakara 2/19.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Ayşe Betül ORUÇ
kulaklarına perde indirilmesi26 anlamındaki ayetlerde “kulak” ifadesine yer
verilmektedir.
Kur’an’da ses kelimesi türevleriyle birlikte sekiz defa kullanılmıştır.
Eşeklerin sesinin en çirkin ses olarak ifade edilmesi27, yürüyüşte olduğu gibi
ses konusunda da edepli olunması28, Hz. Peygamber’e saygı gösterip sesin
yükseltilmemesi29, Allah Resulü’nün yanında seslerini kısanların övülmesi30,
kıyametin dehşetini anlatmak üzere bütün seslerin kısılması31, şeytanın
aldatıcılığı32 anlamlarındaki ayetlerde ise “ses” ifadelerine yer verildiği
görülmektedir.
2. Allah’ın Yaratıcılığı ve İnsanın Sorumluluğu Bağlamında Ses ve
İşitme Organı Kulak
Yüce Allah yerde ve gökte bulunan her şeyi ve elbette insanı
yaratandır.33 Ayetler, insanın yaratılış serüveninden bahsetmektedir. Anne
karnında birbirini takip eden evreler ve bu esnada insanın temel donanımları
söz konusu edilmektedir.34 İnsana verilen kulak, göz ve kalp insanın yaratılış
evrelerinin ilk merhalesinde oluşmaktadır. “Sonra onu düzenli bir şekle sokup,
içine kendi ruhundan üfürdü. Ve sizin için kulaklar, gözler ve gönüller var etti. Siz
pek az şükrediyorsunuz.” (Secde 32/9; ayrıca bkz. Mülk 67/23; Müminûn 23/78)
şeklindeki ayet, bu duruma işaret etmektedir. Allah’ın insanlar için yarattığı
bu organlara rağmen insan şükretmekten uzaktır: “De ki: Ne dersiniz; eğer Allah
kulaklarınızı sağır, gözlerinizi kör eder, kalplerinizi de mühürlerse bunları size
Allah'tan başka hangi tanrı geri verebilir! Bak, delilleri nasıl açıklıyoruz. Onlar hâlâ
yüz çeviriyorlar!” (En’âm 6/46) buyruğu insana verilen nimetleri hatırlatmakla
birlikte verilen bu nimetlere karşılık insanın nankör tutumuna dikkatleri
çekmektedir. Oysa Allah insana şükretmesi için kulak, göz ve kalbi vermiştir:
26
27
28
29
30
31
32
33
34
Kehf 18/11.
Lokmân 31/19.
Lokmân 31/19.
Hucurât 49/2.
Hucurât 49/3.
Tâhâ 20/108.
İsrâ 17/64.
En’âm 6/101; Kehf 18/51; Ankebût 29/61; Secde 32/4; Kâf 50/38; Zâriyât 51/56.
Mü’minûn 23/14; Zümer 39/6.
“Kulak” ve “Ses” İfadelerinin Kur’an Ayetlerindeki İzdüşümleri
“Siz, hiçbir şey bilmezken Allah, sizi analarınızın karnından çıkardı; şükredesiniz
diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi” (Nahl 16/78).
İnsan kendisine verilen duyu organları sayesinde bilgi edinir. Duyu
organlarından elde edilen veriler insan için bilgi kaynağıdır. Elde ettiği
bilgiler ölçüsünde insanın sorumluluk alanı belirlenir. Bu açıdan duyu
organları aynı zamanda insanın sorumluluğunu da belirlemektedir.
“Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun?
(Dolaştılar, ama ibret almadılar). Çünkü gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler
(kalp gözleri) kör olur” (Hac 22/46) şeklindeki ayet duyu organlarının insana
ibret alıp düşünme sorumluluğunu yüklediğini haber vermektedir.
Kur’an’da kulak, bağlı bulunduğu diğer organlarla birlikte
zikredilmektedir. İnsanın ana karnındaki yaratılış sürecinden bahseden
ayetlerde olduğu gibi sorumluluk bağlamında da işitme organın göz ve kalple
birlikte zikredildiği görülmektedir: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına
düşme; çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur”(İsrâ 17/36)
ayeti kulağı bağlantılı olduğu organlarla birlikte zikrederek insan
bütünlüğünü önceleyen bir söylem içerisindedir. Diğer yandan ayette
“görmediğini gördüm, duymadığını duydum, deme!”35 mesajı verilmekte,
insanlar hakkında bilgisizce konuşmaktan kaçınılması uyarısı yapılmaktadır.36
Benzer bir uyarı “İşitmedikleri halde ‘işittik’ diyenler gibi olmayın.” (Enfâl 8/21)
şeklindeki ayette de yer almaktadır. Sorumluluk alanı bakımından kulak
duyduklarından, göz gördüklerinden ve kalp azmettiklerinden sorumludur.37
Münafıkların Hz. Peygamber’in duyduğu her şeye kolaylıkla inandığını
söyleyerek onu çekiştirdiklerini haber veren38 “Onlardan Peygamber’i inciten ve
35
36
37
38
Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerîr Taberî, Tefsîru’t-Taberî Câmiu’l-Beyân an Te’vîli Âyi’l-Kur’ân, thk.
Abdullah b. Abdulmuhsin et-Türkî, (Kahire: Dârı Hicr, 2001), 14: 594; Ebu’l-Kâsım Mahmûd b. Ömer
Zemahşerî, Tefsîru’l-Keşşâf an Hakâiki’t-Tenzîl ve Uyûni’l-Ekâvîl fî Vucûhi’t-Te’vîl, thk. Halîl Meymûn
Şeyhâ, (Beyrut: Dâru’l-Mârife, 2009), s. 597; Ebû Abdillâh Muhammed b. Ahmed b. Ebî Bekir Kurtubî,
el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, thk. Abdullah b. Abdulmuhsin et-Türkî, (Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 2006),
13: 77; Ebu’l-Fidâ İsmâîl b. Ömer İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, thk. Mustafa es-Seyyid Muhammed
vd., (Kahire: Mektebetü Evlâdi’ş-Şeyh li’t-Türâs, 2000), 9: 9.
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 14: 594, 595; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, 13: 77; İbn Kesîr, Tefsîru’lKur’âni’l-Azîm, 9: 9.
Hûd b. Muhakkem Huvvârî, Tefsîru Kitâbillâhi’l-Azîz, thk. Belhâc b. Saîd Şerîfî, (Beyrut: Dâru’l-Ğarbi’lİslâmî, 1990), 2: 419; Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 597.
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 11: 534, 535; Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 439; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, 7: 225.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Ayşe Betül ORUÇ
‘O her söylenene kulak veriyor.’ diyenler var. De ki: ‘O sizin için hayırlı olana kulak
veriyor; Allah’a inanıp müminlere güveniyor. Ve o içinizden iman edenler için bir
rahmettir. Allah’ın Resulü’nü incitenler için elem verici bir azap vardır.’” (Tevbe
9/61) şeklindeki ayet Allah Resulü örnekliğinde bütün Müslümanlara önemli
bir mesaj vermektedir: Hz. Peygamber, sadece hayrı işitip onu tasdik eder.39
Doğruyu yalandan ayırt eder.40
3. İşlevsiz Kalan, Mühür Vurulan Kulaklar
Ayetler, ilahi vahiy karşısında duyarsızlaşan insanlardan bahsetmekte;
onlara verilen donanımların yaratılış amacına uygun kullanılmadığını haber
vermektedir. Kendilerine verilen emri yerine getirme noktasındaki zaafları
duyu organlarındaki noksanlık olarak ifade edilmektedir. Onların bu
tutumları şiddetle eleştirilmekte, hayvanların bile aşağısında oldukları beyan
edilmektedir.
“(Hidayet çağrısına kulak vermeyen) kâfirlerin durumu, sadece çobanın bağırıp
çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer. Çünkü onlar sağırlar, dilsizler ve
körlerdir. Bu sebeple düşünmezler” (Bakara 2/171).
İlahi vahye karşı önyargılı ve olumsuz tutumları, tevhide davet
edilmelerine rağmen kabul etmemeleri nedeniyle Hakk’ı inkar edenler,
kendilerine bağırılmasına rağmen söyleneni akledemeyen;41 imana davet
edildiğinde bir ses tınısından başka bir şey işitmeyen, çağrının zihinlerine ve
basiretlerine etki etmediği hayvanlara benzetilmiştir.42 Buna göre çoban
sürüye seslenir, hayvan bu sesi duyar, kafasını kaldırır; fakat kendisine
denileni anlamaz, sonra kafasını indirir.43 Sadece sesi duyar; fakat söylenileni
anlamaz, akledemez.44 Nihayetinde üç durum ortaya çıkar: Faydalı hiçbir şeyi
işitmeyen sağır, anladığını ifade etmekten uzak dilsiz ve hiçbir şey görmeyen
39
40
41
42
43
44
Taberî, Câmiu’l-Beyân 11: 536; Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 439.
İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, 7: 225.
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 3: 44.
Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 107.
Huvvârî, Tefsîru Kitâbillâhi’l-Azîz, 1: 164.
Ebû Muhammed Abdu’l-Hak b. Ğâlib İbn Atiyye, el-Muharraru’l-Vecîz fî Tefsîri’l-Kitâbi’l-Azîz, thk. ErRahâle el-Fâruk vd., (Katar, Vizâretü’l-Evkâf ve’ş-Şuûni’l-İslâmiyye, 2007), 1: 409; İbn Kesîr, Tefsîru’lKur’âni’l-Azîm, 2: 147.
“Kulak” ve “Ses” İfadelerinin Kur’an Ayetlerindeki İzdüşümleri
kör.45 Hz. Peygamber hidayetin delillerini kendilerine göstermekte fakat onlar
bunu anlamamakta, yüz çevirmektedir.46
Ayette kastedilenin onların putlarına seslenmeleri olduğu; putlarının
hiçbir şey anlamayan hayvanlara benzetildiği de söylenmiştir.47 Diğer yandan
onların atalarına olan körü körüne bağlılıklarının ayetteki temsille ilişkili
olduğu ifade edilmektedir. Zira hayvanlar, çobanın sesini bir bağırtı olarak
duyar; fakat bu söylenilenin ne anlam ifade ettiğini düşünmezler,
akletmezler.48 Aynı şekilde onlar da atalarını taklit edip bunların hak mı batıl
mı olduğunu sorgulamamakta; zahire uyup altındaki gerçeği kavramaktan
uzak durmaktadırlar.49
A’râf 7/179. ayette kâfirlerin durumu açıkça hayvanlara
benzetilmektedir, hatta onlardan daha aşağı bir konuma işaret edilmektedir:
“Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır.
Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler;
kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da
şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.”
Allah’ın ayetlerini düşünmeyen O’nun birliğinin delillerini akletmeyen,
peygamberlerinin açık mucizelerini saymayan kimselerin kalplerini Allah
“akletmeyen” olarak tavsif etmiştir. Çünkü onlar hakikatten uzak durmuş,
onu düşünmeyi terk etmiştir.50 Bu bakımdan onların hidayeti akledecek
kalpleri, hidayeti görecek gözleri ve hidayeti duyacak kulakları yoktur. Onlar
itaat etme açısından hayvanlardan bile aşağıdadır.51 Çünkü hayvanlar çoban
kendilerine bağırınca yahut azarlayınca ona itaat ederler. Kendilerinin
yaratılış gayesine isteyerek ya da tabiatları gereği uygun davranırlar.
Hayvanlar bile kendi fıtratlarının gereğini yerine getirmektedir; fakat
inkarcılar, bundan uzaktır. Kâfirler kulluk için yaratılmalarına rağmen buna
45
46
47
48
49
50
51
Seyyid Muhammed Hüseyn Tabatabâî, el-Mîzân fî Tefsîri’l-Kur’ân, thk. Fudayle eş-Şeyh Hüseyn, (
Beyrut: Müessesetü’l-A’lemî’l-Matbûât, 1997), 1: 419, 420.
Muhammed et-Tâhir İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-Tenvîr, (Tunus: Dâru Sahnûn, 1984), 2: 112.
Huvvârî, Tefsîru Kitâbillâhi’l-Azîz, I, 164; Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 107; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, II,
147.
Muhammed Reşid Rızâ, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Hakîm, (Kahire: Dâru’l-Menâr, 1947), 2: 94.
Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 107.
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 10: 592, 593.
Huvvârî, Tefsîru Kitâbillâhi’l-Azîz, 2: 60.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Ayşe Betül ORUÇ
aykırı davranmaktadır.52 Dolayısıyla Allah’ın hidayet için sebep olarak
yarattığı bu organlardan hiçbiri onlara fayda sağlamamaktadır.53 Bu
bakımdan onların “kör ve sağır” olarak tavsif edilmesi, söz konusu idraklerin
işlevsizliğini ifade etmektedir.54
Hac 22/46. ayette duyu organlarının işlevsiz kalmasındaki gerçek sebep
açıkça ortaya konulmaktadır: “Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki olanların akledecek
kalpleri, işitecek kulakları olsun. Gerçek şudur ki, gözler kör olmaz, fakat asıl
göğüslerin içindeki kalpler kör olur.”
Ayette ifade edildiği üzere onların gözlerinden kaynaklı bir körlükleri
yoktur, onların hakkı görüp tanımalarını engelleyen kalplerindeki körlüktür,55
basiret körlüğüdür.56 Müşrikler yeryüzünde dolaşıp kâfir kardeşlerinin
akibetini düşünselerdi gerçekten akleden kalpleri, işiten kulakları olsaydı
tevbe ederlerdi. Onların bu hale gelmesinde kalpleri etkilidir.57
Kur’an ayetleri kulakların işlevsizliğini “sağırlık” şeklinde ifade ettiği
gibi kimi zaman da kulaklara vurulan “mühür”den bahsetmektedir: “Allah
onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde perdeler vardır.
Büyük azap onlar içindir” (Bakara 2/7).
Mühürleme, bir şeye hiçbir şey girmesin ve ondan da bir şey çıkmasın
diye yapılır.58 Kalbin mühürlenmesi, zarfın mühürlenmesi gibidir. Kulak ise
bir kapıya benzer. Kulağın mühürlenmesi kapının mühürlenmesine
benzemektedir.59
Allah’ın kalp, kulak ve göze ayetlerde birlikte yer vermesi dikkat
çekicidir. Kulak, göz ve kalp ilmin yoludur.60 Kulak ve göz kalp için malzeme
toplamaktadır. Kalp ve gözün mühürlenmesi ve perdelenmesi artık kalpten
52
53
54
55
56
57
58
59
60
Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 397; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, 6: 459, 460.
İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, 6: 459.
İbn Atiyye, el-Muharraru’l-Vecîz, 4: 94.
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 16: 595.
İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, 10: 80.
Huvvârî, Tefsîru Kitâbillâhi’l-Azîz, 3: 121.
Ebû Muhammed Hüseyin b. Mesud Beğavî, Tefsîru’l-Beğavî -Meâlimu’t-Tenzîl-, (Riyad: Dâru Tayyibe,
1409h.), 1: 65; Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 41.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, (İstanbul: Eser Neşriyat Dağıtım, 1979), s. 214.
Ebû Ali el-Fazl b. Hasen b. El-Fazl Tabersî, Mecmau’l-Beyân fî Tefsîri’l-Kur’ân, (Beyrut: Dâru’l-Ulûm,
2005), 1: 97.
“Kulak” ve “Ses” İfadelerinin Kur’an Ayetlerindeki İzdüşümleri
tamamen ümit kesildiğini göstermektedir. Eğer kulak ve göz mühürlenip
perdelenmemişse kalp için hala ümit var demektir.61
Ayetteki mühürleme yahut perdeleme ifadelerinin mecazi bir anlamının
olduğu açıktır. Hakka karşı inatçı tutumları, yüz çevirip kibirlenmeleri
nedeniyle inkârcıların kalplerine iman girememektedir.62 Küfür onların
kalplerinde yer edinmiş ve artık anlamayan, görmeyen, duymayan hale
gelmişlerdir.63 Dolayısıyla, kişi düşünmeyi, derinlemesine tefekkürü terk
edince kalbi mühürlenir; hak ve adaletli sözleri dinlemezse kulaklarının
üzerinde bir ağırlık konur. Gözleri, eğer kendisine ve Allah’ın yarattıklarına
bakmaz, onlardaki değişimi gözetlemezse gözlerine perde indirilir. Bu böyle
devam eder, gider.64
Hac 22/46. ayette yer alan “sem‘a” ifadesi mastar olarak gelmekte;65
işitme yerini ifade etmektedir.66 Aynı zamanda ayette “sem‘a” şeklinde müfret
kullanım söz konusudur. “Sem‘a” müfret kullanılırken, kendisinden önce ve
sonra bulunan ifadeler çoğul kullanılmıştır. Bu durum onun da cemisinin
kastedildiğini göstermektedir.67 Diğer yandan “sem‘a” nın tekil gelmesi,
bunun cinse işaret eden yönü itibariyle, mastar olarak kullanılmasıyla
ilgilidir.68 Ayrıca düşünme açısından kalbin pek çok yolunun olması, gözlerin
de görülen şeyleri algılamada farklılık gösterebilmesi; fakat işitmenin işitme
açısından eşit olması durumu dile getirilmektedir. Buna göre kulak sadece
sesi kavrar ve algılar; yorum ve değerlendirmeyi akıl yapar. Kulak bir
değerlendirme merkezi değildir; değerlendirmeyi yapacak olan akıldır.
Üzerinde değerlendirme ve akletmeyi aklın yapması nedeniyle işitilen şey tek
bir işitme ile gerçekleşmekte; farklılık olmamaktadır.69 İmanda, dinde kalbe ve
61
62
63
64
65
66
67
68
69
M. Sait Şimşek, Hayat Kaynağı Kur’ân Tefsiri, (İstanbul: Beyan Yayınları, 2012), 1: 32.
İbn Atiyye, el-Muharraru’l-Vecîz, 1: 113; Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 41.
Tabersî, Mecmau’l-Beyân, 1: 96, 97.
Ebû Mansûr Muhammed b. Muhammed b. Mahmûd Mâturîdî, Te’vîlâtü Ehli’s-Sünne-Tefsîru’lMâturîdî-, (Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 2005), 1: 377.
Beğavî, Tefsîru’l-Beğavî, 1: 65; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, 1: 289.
Beğavî, Tefsîru’l-Beğavî, 1: 45; İbn Atiyye, el-Muharraru’l-Vecîz, 1: 113; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’lKur’ân, 1: 289, 290.
Ebû Abdillah Fahruddîn Muhammed b. Ömer Râzî, Tefsîru’l-Fahri’r-Râzî, -Tefsîru’l-Kebîr Mefâtîhu’lĞayb-, (Beyrut: Dâru’L-Fikr, 1981), 2: 59.
İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-Tenvîr, 1: 255.
Reşid Rızâ, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Hakîm, 1: 144; İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-Tenvîr, 1: 256.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Ayşe Betül ORUÇ
görmeye dayalı yolların, ayetlerin pek çok olması; duymaya dayalı olarak ise
sadece nübüvvet merkezinin, tek yolun kullanılması bu konuyla ilgili
değerlendirmeler arasındadır.70
Sözü edilen ayette duyma, görmeden önce zikredilmektedir.71 Buradan
hareketle iki duyu arasında kıyas yapılmaktadır. Duymanın görmeye
öncelendiğini söyleyenlere göre peygamberliğin şartı görmek değil
duymaktır. Sağır peygamber yok, ama sonradan kör olanlar vardır. Duymak
bilgilerle birlikte aklın tamamlanmasının yoludur. Ayrıca duymak yoksa
konuşma da söz konusu olamaz. Kulaklar altı yönden gelenleri ayrıca
karanlık ve aydınlıkta olanları duyar, oysa gözler sadece karşıda olanı ve
ancak bir ışık marifetiyle görebilir. Diğer taraftan kulaklar ancak sesler ve
konuşulanları duyar. Gözlerle ise cisimler, renkler her şey idrak edilir.
Gözlerle daha çok şey idrak edildiği için o daha üstündür, görme duyusu
şereflidir. Bununla birlikte görmek için nura ihtiyaç vardır, işitmek için ise
havaya.72
Kur’an’da kimi yerlerde hidayet ve dalalet, iyilik ve kötülük,
mühürleme ve perdeleme ifadelerinin Allah’a atıfla kullanıldığı
görülmektedir. Yüce Allah’ın kulların irade ve etkileri olmaksızın bu
eylemleri onlara işletmesi ve onları da bundan dolayı sorumlu tutması
düşünülemez. Dolayısıyla kulların fiilleri konusunda hem yaratılmış/kul
boyutu hem de Yaratan boyutu olduğu unutulmamalıdır.73 Onların Hakk’a
karşı kalplerinin ve kulaklarının mühürlenmesi, Hakk’ı kabul edememelerinin
nedeni değil; inat ve ısrarla Hakk’ı reddetmelerinin sonucudur. Bir tabiat
kanunu ve aynı zamanda Allah’ın kanunu olarak bir kimsenin bir konuya
önyargılı yaklaşması, tarafsızlığını yitirmesi neticesinde o konuyu
değerlendirme şekli elbette kalpleri, kulakları mühürlenmiş, gözleri perdeli
bir şekilde olacaktır. Ayette bu kanuna işaret edilmekte; ilgili meseleler
Allah’a atfedilmektedir.74 Allah’ın onları mühürlemesi ve perdelemesi; onları
70
71
72
73
74
Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, s. 213.
Ayrıca bk. En’âm 6/46; Nahl 16/78.
Râzî, Tefsîru’l-Fahri’r-Râzî, 2: 59; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, 1: 289.
Hayreddin Karaman vd., Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, (Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları),
2006), 1: 76.
Ebu’l-A’lâ Mevdûdî, Tefhîmu’l-Kur’ân, trc. Muhammed Han Kayanî vd., (İstanbul: İnsan Yayınları,
1991), 1: 51.
“Kulak” ve “Ses” İfadelerinin Kur’an Ayetlerindeki İzdüşümleri
küfre zorlaması ve buna mecbur bırakması anlamında değil; onların küfür
üzere ısrar etmeleri ve onlardan başka bir şeyin beklenmemesi anlamındadır.
Bu, Allah’ın bir sünnetidir. Kötülük ve günah içlerine kadar işlemiş olanların
başka türlü davranmaları söz konusu olamaz.75
Kur’an’da kalplerin mühürlenmesinin sebepleri belirtilmektedir. Hiçbir
delilleri olmaksızın Allah’ın ayetleri hakkında mücadeleye girişmeleri,76 kendi
arzularını ilah edinmeleri77 ve kendilerine gönderilen açık mucizelere rağmen
peygamberleri reddetmeleri78 sebebiyle Allah’ın onların kalplerini
mühürlediğinden söz edilmektedir.
Kulaklara sağırlık indirildiğini beyan eden bir başka ayette söz konusu
kimselerin durumu açıkça gözler önüne serilir: “Rabbinin ayetleriyle nasihat
edilip de onlardan yüz çeviren ve daha önce işlediği günahları unutandan daha zalim
kim olabilir? Biz onların kalpleri üzerine (Kur’an’ı) anlamalarına engel olan bir
ağırlık, kulaklarına da sağırlık verdik. Ey Muhammed! Sen onları doğru yola çağırsan
da onlar asla hidayete ermezler” (Kehf 18/57).
Ayette belirtildiği üzere kendisine tebliğ edilen ilahi öğütler karşısında
yüz çevirip, inatla, düşünmeden ondan uzaklaşan kimselerin kalplerine
ağırlık, kulaklarına sağırlık verilmiştir. Söz konusu edilen kimseler inat ve
ısrarla delillere ve ayetlere sırt çevirmektedir.79 Diğer yandan bu ayette
Allah’ın Resulü’ne yönelik bir uyarı vardır.80 Şöyle bir mana verilebilir: “Ey
Muhammed sen bu yüz çevirenleri Allah’ın ayetlerine, hakka ve imana davet
etsen de onlar asla hakka yönelmeyecekler; davet ettiğin şeye asla iman
etmeyecekler. Zira Allah onların kalplerine, kulaklarına ve gözlerine mühür
vurmuştur.”81 Allah’ın iman etmeyeceklerini bildiği bu kimseler asla iman
etmeyecektir.82
75
76
77
78
79
80
81
82
Reşid Rızâ, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Hakîm, 1: 143.
Mü’min 40/35.
Câsiye 45/23.
Yûnus 10/74.
Mâturîdî, Te’vîlâtü Ehli’s-Sünne, 7: 188.
Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 623.
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 15: 304.
Beğavî, Tefsîru’l-Beğavî, 5: 183.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Ayşe Betül ORUÇ
Hidayet, hakikate kulak vermek ve kalbin bu yöne yönelmesi ile olur.
Eğer bir kilit ve ağırlık söz konusuysa ilim yolları ve elbette hidayet yolları
kapanmış demektir. Bu bakımdan kalp, kulak ve diğer azaların emredilene ve
yaratılış gayesine uygun olarak kullanılması, onlardan istifade edilmesi
gerekmektedir.83
“Onlardan seni dinleyenler vardır; oysa biz, onu kavrayıp anlamalarına (bir
engel olarak) kalpleri üzerine kat kat örtüler ve kulaklarında bir ağırlık kıldık. Onlar,
hangi ‘apaçık-belgeyi’ görseler, yine ona inanmazlar. Öyle ki, o inkâr etmekte olanlar,
sana geldiklerinde, seninle tartışmaya girerek: ‘Bu, öncekilerin uydurma
masallarından başka bir şey değildir.’ derler” (En’âm 7/25) şeklindeki ilahi
buyrukta da kulakları işlevsiz kalanların durumu beyan edilmektedir. Hz.
Peygamber’in muhatapları içerisinde putları Allah’a ortak koşan, Kur’an’ı,
tevhidi, emir ve yasağı dinleyen fakat bu söylenilenleri anlamayan ve
akletmeyen kimseler olduğu belirtilmektedir. Zira onlar Allah’ın açık
delillerini anlamak için dinlemiyorlar. Onlar sadece Hz. Peygamber’in sesini,
okuyuşunu dinliyorlar.84 Bundan dolayı onların hidayete karşı sağır kalmaları
söz konusu.85 Onların ilahi buyruk karşısındaki sağır tutumlarının bir cezası
olarak kalplerine perdeler indirilmiştir. Burada “onlar duymazlar,
anlamazlar” manasında değil de “onlar hakka boyun eğip faydalanmadıkları
için işitmezler” anlamı vardır. Söz konusu vaziyetleri sebebiyle onlar işitmez,
anlamaz konumundadırlar.86
“Allah onlarda bir hayır görseydi elbette onlara işittirirdi. Fakat işittirseydi bile
yine onlar yüz çevirerek dönerlerdi” (Enfâl 8/23) ayetinde onların bütün ayetleri
görmeleri halinde yine de iman etmeyecekleri beyan edilmektedir. Allah
Teâlâ onların inadından söz etmektedir. Onlar delilsiz yere Hakk’ı inkâr
etmektedir.87 Dolayısıyla ayette iman etmemeleri sebebiyle bir kınama söz
konusudur. Bir alıkoyma, engelleme bulunmamaktadır. Eğer öyle olsaydı
onlar kınanamaz, mazur kabul edilirdi.88 Bu açıdan Allah’ın ayet içerisinde
“kulakları üzerine bir ağırlık kıldık” şeklindeki buyruğunda fiilleri kendi
83
84
85
86
87
88
Muhammed Mütevellî Şa’râvî, Tefsîru’ş-Şa’râvî, ( Mısır: İdâratü’l-Kütübi’l-Mektebe, 1991),14: 8944, 8945.
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 9: 196, 197.
Huvvârî, Tefsîru Kitâbillâhi’l-Azîz, 1: 520.
Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, 8: 344.
Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, 8: 345.
Râzî, Tefsîru’l-Fahri’r-Râzî, 12: 196.
“Kulak” ve “Ses” İfadelerinin Kur’an Ayetlerindeki İzdüşümleri
üzerinde atfetmiş olması onların bu konuda mecbur oldukları anlamını ifade
etmemektedir.89
Muhatapların İlahi vahiy karşısındaki inatçı tutumlarını bazen açıkça
kendilerinin ifade ettiği görülmektedir: “Ve dediler ki: Bizi çağırdığın şeye karşı
kalplerimiz kapalıdır. Kulaklarımızda da bir ağırlık vardır. Bizimle senin aranda bir
perde bulunmaktadır. Onun için sen (istediğini) yap, biz de yapmaktayız” (Fussilet
41/5)!
İlahi
vahiy
karşısındaki
umursamaz
tutumları,90
imana
yanaşmamaları,91 kendilerine yapılan uyarıdan yüz çevirmeleri,92 tevhide
davet edilmelerine rağmen nefretle kaçıp uzaklaşmaları93 onların kulaklarının
sağırlaştırılması bağlamında dile getirilen hususlardır. Aslında Hz. Nuh’un,
kavminin durumunu anlatan şu veciz ifadesi kulakları işlevsiz hale getirenin
kişilerin kendisi olduğunu açıkça ortaya koymaktadır: “Ben onları senin
bağışlaman için her davet ettiğimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar,
elbiselerine büründüler, ısrar ettiler, kibirlendikçe kibirlendiler” (Nûh 71/7).
4. Edep Sınırları İçerisinde Ses
“Yürüyüşünde tabiî ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin
sesidir” (Lokmân 31/19) şeklindeki ayetin yer aldığı Lokmân suresi, içerisinde
pek çok ahlaki ilke barındırmaktadır. Bunlardan biri de yürüme ve konuşma
esnasında yapılması ve uzak durulması gereken hareketlerdir. İlgili ayet,
yürürken olduğu gibi konuşurken de bir itidalden söz etmekte; eşeklerin
sesini dile getirmektedir.
Söz konusu ayette öncelikle yürüyüşte mutedil olma emredilmektedir.94
Ne hızlı ne de yavaş olmak,95 ikisinin ortası bir seyir,96 tabii bir yol tutmak
89
90
91
92
93
94
95
96
Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 323.
Lokmân 31/7.
Fussilet 41/44.
Kehf 18/57.
İsrâ 17/46.
Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 837.
Beğavî, Tefsîru’l-Beğavî, 6: 289; Muhammed b. Muhammed el-İmâdî Ebussuûd, Tefsîru Ebi’s-Suûd İrşâdü’l-Akli’s-Selîm ilâ Mezâya’l-Kur’âni’l-Kerîm, (Beyrut: İhyâu’t-Türâsi’l-Arabî, ty.) 7: 73.
Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, 16: 483; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, 11: 58
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Ayşe Betül ORUÇ
kastedilmektedir.97 Diğer yandan yürüyüşte tevazu da önemlidir. Kibirlenip
büyüklenmeden,98 vakar ve sükûnetle yürümek,99 yürüyüşün ne kibir ne de
tevazu gösterisine çevrilmemesi istenmektedir.100
Yürüyüş konusunda emredilen vakarlı ve mutedil tutum ses konusunda
da aranmaktadır. Ayette “Sesini kıs!” şeklinde gelen emir, gereksiz yere sesin
yükseltilmemesi, ihtiyaç duyulan seviyede tutulması konusunda önemli bir
uyarıdır.101 Zira gereksiz yere yükseltilen ses, muhataba eziyet vermektedir.102
Ses konusunda önemli bir uyarı da eşeğin sesine benzeme endişesidir.
Bu benzetmenin zem/ kötüleme üslubunda yer aldığı açıktır.103 Eşeğin sesinin
örnekleme babında kullanılması, sesin yükseltilmesi konusunda caydırıcı bir
uyarı olarak karşımıza çıkmaktadır.104 Zira eşeğin sesi kötü ve kaba bir ses
olarak tanımlanmaktadır.105 Bu şekilde insanın sesi, beşerin sesinden
uzaklaşıp hayvan sesine benzemektedir.106
Araplarda eşeğin adının bile zikredilmesinin hoş görülmemesi, ondan
“uzun kulaklı” diye bahsedilmesi, onun kötü ahlakı temsilen zikredilmesi,
eşeğe binmenin zillet olarak kabul edilmesi söz konusuydu.107 Bu itibarla eşek,
pek muteber görülmeyen, Arapların duymaları halinde pek hoşnut
olmadıkları bir hayvandı.108 İstenmeyen ve nefret edilen eşeğin anırmasının
bu konuda temsilen kullanılması dikkat çekicidir. Bu benzetme, muhatapları
sakındırma konusunda caydırıcı bir temsil olması ve aynı zamanda eşeğin bu
şekildeki davranışı sebebiyle insanlar arasındaki sevimsizliğini göstermesi
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-Tenvîr, 21: 168
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 18: 563; Ebu’l-Hasen Alî b. Muhammed b. Habîb Mâverdî, en-Nuketu ve’l-Uyûn
- Tefsîru’l-Mâverdî-, thk. Es-Seyyid b. Abdulmaksûd b. Abdirrahman, (Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye,
ty.), 4: 340; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, 11: 57.
Beğavî, Tefsîru’l-Beğavî, 6: 289.
Ahmed Mustafa Merâğî, Tefsîru’l-Merâğî, (Mısır: Mustafa el-Bâbî el-Halebî ve Evlâduhû, 1946), 21: 86.
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 18: 564 Tabersî, Mecmau’l-Beyân, 8: 88; Mâverdî, en-Nuketu ve’l-Uyûn, 4: 341; İbn
Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, 11: 58.
Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, 16: 483.
Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, 16: 483; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, 11: 58.
Ebussuûd, Tefsîru Ebi’s-Suûd, 7: 73.
Mâverdî, en-Nuketu ve’l-Uyûn, 4: 341; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, 16: 483.
İbn Atiyye, el-Muharraru’l-Vecîz, 7: 53.
Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, 16: 484.
Mâverdî, en-Nuketu ve’l-Uyûn, 4: 341.
“Kulak” ve “Ses” İfadelerinin Kur’an Ayetlerindeki İzdüşümleri
bakımından önemlidir.109 Diğer yandan ayette eşeğin kendisinin açıkça
kötülenmediğine de dikkat çekilmektedir. Hatta eşek öyle bir hayvan ki ağır
yükleri taşır, insanların pek çok işini kolaylaştırır. Burada kötülenen husus,
insanların sesinin eşeğin sesine benzemesidir.110 Eşeğin yüksek frekanslı
sesinin insana yakışmayışıdır.
Ses konusunda nüzul vasatında hâkim olan gelenek daha çok yüksek
sesle bağırmanın bir övünç sayılması şeklindeydi. Kimin sesi çok çıkarsa o
daha izzetli kabul edilirdi; sesi kısık olanın zillette olduğu düşünülürdü. Allah
Teâlâ, bu cahilî âdeti kaldırmıştır.111 Bu ayetle Allah, eğer sesin yüksekliğinin
saygıya değer bir duruma işaret ettiği kabul edilirse eşeklerin bu
vaziyetleriyle bunu hak ettiklerini; oysa durumun böyle olmadığını beyan
etmektedir.112 Zira eşek, gereksiz yere ihtiyaçtan fazla sesini yükseltmekte,
bağırmaktadır. Bu şekilde davrananlar eşeğin haline benzetilmektedir.113
Eşeğin birden bire bağırması insanları rahatsız eder. Kur’an’ın ortaya
koyduğu ahlaki meziyette insanları rahatsız etmeyecek bir tavrın
geliştirilmesi istenir ki bu da sesin anlamsız yere yükseltilmemesi, orta yolun
tutulmasıdır.114
Tabiatta daha çirkin ve nefret edilen sesler varken Allah Teâlâ’nın neden
eşeğin sesini örnek gösterdiği konusunda Müfessir Râzî, şunları kaydeder:
“Testerenin dağlanması, demirle bakırın kesilmesi gibi eylemlerde çıkan
sesler daha nefret edilen olabilir. Fakat bu eylemlerden çıkan seslerin bir
amacı var. Fakat eşek, yüklerin altında kalır, sesi çıkmaz. Hiç sebep yokken
bağırmaya başlar. Sebepsiz ve gayesizce çıkan eşeğin sesi misal olarak
verilmekte, en çirkin ses olarak beyan edilmektedir.”115
Sesin sahip olması gereken niteliklerden biri de muhatabın konumuna
uygun şekilde bir ses tonunun belirlenmesidir: “ Ey iman edenler! Seslerinizi,
Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi,
109
110
111
112
113
114
115
Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 838.
Şa’râvî, Tefsîru’ş-Şa’râvî, 19: 11677.
Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, 16: 484, 485.
Mâverdî, en-Nuketu ve’l-Uyûn, 4: 341.
Merâğî, Tefsîru’l-Merâğî, 21: 87.
Mâturîdî, Te’vîlâtü Ehli’s-Sünne, 8: 308; Süleyman Ateş, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, (İstanbul, Yeni
Ufuklar Neşriyat, ty.), 7: 70.
Râzî, Tefsîru’l-Fahri’r-Râzî, 25: 152.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Ayşe Betül ORUÇ
Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın, yoksa siz farkına varmadan işledikleriniz boşa
gider. Allah’ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, Allah’ın, gönüllerini takvâ
(Allah’a karşı gelmekten sakınma) konusunda sınadığı kimselerdir. Onlar için bir
bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır” (Hucurât 49/2, 3).
Gerek savaş gerekse dini konularda116 Allah Resulü bir hüküm
vermeden önce acele edilmemesi, Allah ve Resulü’nün hükmüne aykırı karar
verilmemesi gerektiği117 uyarısında bulunan ayetlerden sonra Hz.
Peygamber’e hitaben konuşmaların onun konumuna ve risalet vazifesine
uygun bir edeple, yumuşak bir üslupla olması gerektiği beyan edilmektedir.118
Konuşulduğu zaman ses tonunun yüksekliği Allah Resulü’nün sesinden daha
yukarıda olmayacaktır.119 Esasında bu şer’î edebin bir gereğidir.120
Hucurât suresine adını veren “odaların dışından seslenenlerden”
bahseden ayette ise “Odaların dışından sana seslenenlerin çoğu akletmeyen
kimselerdir. Sen yanlarına çıkıncaya kadar sabredip bekleselerdi, elbette kendileri için
daha iyi olacaktı. Yine de Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir” (Hucurât 49/4, 5).
buyrulmaktadır. Rivayetlerde odaların dışından “Ey Muhammed, yanımıza
çık!” diye seslenen bedevilerden bahsedilmektedir.121 Hz. Peygamber’in
konumuna layık olmayan bu üslubun ayette reddedildiği görülür.
Anne ve baba haklarından bahseden ayet içerisinde de onlarla
konuşurken sese dikkat edilmesi yönünde emirlerin yer aldığı görülmektedir:
“Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya babaya iyi
davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında
ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve
güzel söz söyle” (İsrâ 20/23).
Kur’an okunduğu zaman onu dinleme adabından bahseden “Kur’an
okunduğu zaman onu dinleyin ve sessiz durun ki rahmete nail olasınız” (A’râf
7/204) ayeti de edep konusunu rahmetle ilişkilendirmektedir. Bir önceki
ayette Kur’an’ın insanlar için hidayet kaynağı ve rahmet olduğu
116
117
118
119
120
121
Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 1031
Taberî, Câmiu’l-Beyân 21: 335; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, 13: 137.
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 21: 338; Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 1032.
Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 1031.
İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, 13: 136, 138.
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 21: 345; Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 1035; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, 13: 143.
“Kulak” ve “Ses” İfadelerinin Kur’an Ayetlerindeki İzdüşümleri
belirtilmektedir. Kur’an’ın bir hidayet ve rahmet olabilmesi için ayetlerinin
düşünülmesi, öğütlerinden ibret alınması gerekir. Bu ise derinlemesine
düşünmeyle mümkün olur. Ayette ifade edilen rahmet, böylesi bir dinlemenin
devamında öğüt almak, ayetlerde belirtilen hususlarla amel etmek
hususiyetiyle birlikte değerlendirilmelidir.122
Kur’an’da muhatabın konumuna uygun olarak ses tonunun
belirlenmesi konusunda üç önemli ilke üzerinde durulduğu görülmektedir. 1.
Edep 2. Takva (sakınma) 3. Gözetilen hak. Esasında bu ilkeler pekçok konuda
karşımıza çıkan, bize ilkeli bir hayatın yolunu açan prensiplerdir.123
5. Sesle Helak ve Kıyamet Alameti Olarak Ses
Kur’an’da farklı helak biçimlerinden söz eden “Nitekim, onlardan her
birini günahı sebebiyle cezalandırdık. Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar
gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de
suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine zulmediyorlardı”
(Ankebût 29/40). şeklindeki ayet, sesin bir helak çeşidi olduğunu beyan
etmektedir.
Kendilerine korkunç ses gönderilen kimselerin Salih’in kavmi Semud124
yahut Şuayb peygamberin kavmi Medyen halkı125 olduğu şeklinde görüşler
mevcuttur. Söz konusu kimseler inkârları ve azgınlıkları, peygamberi ve iman
edenleri yurtlarından çıkartmakla tehdit etmeleri nedeniyle ilahi azaba
çarptırıldılar. Onlara sesleri ve hareketleri kesen bir çığlık gönderildi.126
Bir helak çeşidi olarak sesin, psikolojik olarak inkârcılarda dayanılması
mümkün olmayacak bir korku ve endişe meydana getireceği muhakkaktır.
Kur'an, insanın vahye muhatap olan işitme duyusunu bu dünyada yaratılış
amacına uygun olarak kullanmamasının karşılığı olan cezayı ahirette yine söz
konusu duyusu vasıtasıyla vermektedir.127
122
123
124
125
126
127
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 10: 658; Mâturîdî, Te’vîlâtü Ehli’s-Sünne, 5: 125, 126.
Necati Kara, Bir İletişim Aracı Olarak Kur’ân’da Beden Dili, (İstanbul: Ensar Neşriyat, 2015), s. 374.
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 18: 401.
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 18: 401; Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 819.
İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, 10: 511.
İskender Şahin, “Kur’an’da İşitme/ Sem’ Olgusu”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 18:2
(2013), s. 102.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Ayşe Betül ORUÇ
Bir başka ayette ise korkunç sesin insanlar üzerindeki etkisinden
bahsedilmektedir: “Zulmedenleri de o korkunç ses yakaladı ve yurtlarında diz üstü
çökekaldılar” (Hûd 11/67). Salih Peygamber’in kavmi, kendilerine gönderilen
deveyi boğazlayıp Allah’ı inkâr etmelerinden dolayı “sayha” ile
cezalandırılmıştır. Ayette “sayha” olarak ifade edilen bu helakin yeryüzü ve
gökyüzündeki bütün seslerin birleşimi olduğu; böylece onların kalplerinin
korkuyla dolup öldükleri belirtilmektedir.128 Söz konusu cezanın yıldırım129
olduğu da dile getirilmektedir.
Salih Peygamber’in kavminin helak edilmesiyle ilgili bir başka ayette ise
“Nitekim, vukuu kaçınılmaz olan korkunç bir ses yakalayıverdi onları! Kendilerini
hemen sel süprüntüsüne çevirdik. Zalimler topluluğunun canı cehenneme!”
(Mü’minûn 23/41) buyrulmaktadır. Rüzgarla birlikte gelen çığlıktan söz
edilmektedir.130 Bu şekilde azabın şiddetiyle insanların hemen
ölüvermesinden söz edilmektedir.131
Lut Peygamber’in kavminin yüksek ses azabıyla yani sayha ile helak
edildiğini132 beyan eden ayet şöyledir: “Güneş doğarken onları o korkunç ses
yakaladı” (Hicr 15/73). Böylece hakikatin sesine karşı tavır alan ve onu
susturmaya çalışanların sesleri kesilm,ş ve sesle helak edilmişlerdir.
Bazı kavimler için söz konusu olan sesle helakin kıyamet sahnesini
tasvir eden ilahi buyruklarda da yer aldığı görülmektedir: “Bunlar da ancak, bir
an gecikmesi olmayan korkunç bir ses (sayha) beklemektedirler” (Sâd 38/15)
şeklindeki ayette kıyamet nefhasından, surun üfürülmesinden söz
edilmektedir.133 Ayetin bağlamında daha önce gönderilen peygamberleri
yalanlayan ve Hakk’ı inkâr edenlerden bahsedilmekte; onlarla aynı yolu tutan
müşriklere yer verilmektedir. Bunların inkarcı tavırlarına karşılık kıyamet
128
129
130
131
132
133
İbn Atiyye, el-Muharraru’l-Vecîz, 4: 604; Râzî, Tefsîru’l-Fahri’r-Râzî, 18: 22; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’lKur’ân, 11: 156.
Râzî, Tefsîru’l-Fahri’r-Râzî, 18: 22.
Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, 15: 44.
Râzî, Tefsîru’l-Fahri’r-Râzî, 23: 100.
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 14: 91, 93; Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 564.
İbn Atiyye, el-Muharraru’l-Vecîz, 7: 528; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, 18: 140.
“Kulak” ve “Ses” İfadelerinin Kur’an Ayetlerindeki İzdüşümleri
hatırlatılarak korkunç sesle uyarıda bulunulmaktadır . Ayette ifade edilen
sayhanın sura ilk üfleme olduğu134 belirtilmektedir.
“Kulakları sağır eden o ses (sâhha) geldiğinde, işte o gün kişi kardeşinden,
annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar” (Abese 80/33-36).
buyruğunda kıyametin isimlerinden biri olan sâhha’dan bahsedildiği,135
görülür. Bu şekilde kendisiyle kıyametin kopacağı, öldükten sonra dirilişin
gerçekleşeceği sura son üflemenin kastedildiği belirtilmektedir.136
Kıyametin kopuşu esnasında sura üflenmesinden bahseden ayetlerin
yanı sıra seslerin kesileceğinden de bahsedilmektedir. “O gün insanlar,
davetçiye (İsrafil'e) uyacaklar. Ona karşı yan çizmek yoktur. Artık, çok esirgeyici
Allah hürmetine sesler kısılmıştır. Bu yüzden, fısıltıdan başka bir ses işitemezsin”
(Tâhâ 20/108). buyrularak kıyamet günü İsrafil’in seslenişinin duyulacağı137
haber verilmektedir. Ayak sesi,138 fısıltı139 yahut dudakların hareketinden140
başka bir sesin duyulmayacağı bildirilmektedir. Kıyamet günü bütün sesler
korkup susacaktır.141 Böylelikle o seslerin sahipleri Allah’a boyun eğecektir.142
Ayetlerde iman etmeyenlerin kulaklarının ahirette onların aleyhinde
şahitlik edeceği vurgulanmaktadır: "Nihayet cehenneme vardıklarında, kulakları,
gözleri ve derileri, yapmış oldukları işler hakkında, kendileri aleyhine şahitlik ederler”
(Fussilet 41/20). Vahye muhatap insanlara vahyi anlayıp kavrayacak duyu
organları bahşeden Yüce Allah, verdiği bu nimetleri İlahi irade doğrultusunda
kullanmayanları uyarmaktadır. Verilen bütün nimetler insanların aleyhine
şahitlik edebilir. İnsan bu bilinçle hareket etmeli ve ahiretteki azabın
134
135
136
137
138
139
140
141
142
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 20: 33, 34 Râzî, Tefsîru’l-Fahri’r-Râzî, 26: 182; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, 12:
77.
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 24: 124.
Râzî, Tefsîru’l-Fahri’r-Râzî, 31: 64; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, 22: 88.
Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, 14: 139.
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 16: 168, 169, 170; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, 14: 139; İbn Kesîr, Tefsîru’lKur’âni’l-Azîm, 9: 368.
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 16: 169; Râzî, Tefsîru’l-Fahri’r-Râzî, 22: 118; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, 14:
139; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, 9: 368.
Râzî, Tefsîru’l-Fahri’r-Râzî, 22: 118.
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 16: 168; Beğavî, Tefsîru’l-Beğavî, 5: 295; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, XIV,
139; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, 9: 368.
Beğavî, Tefsîru’l-Beğavî, 5: 295.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Ayşe Betül ORUÇ
temelinde yatan sebebin dünyadayken hakikate kulak vermemek olduğunu
bilmelidir.143
Sonuç
Bu çalışmada Kur’an’da kulak ve ses ifadelerinin yer aldığı ayetlerin
değerlendirilmesi üzerinde durulmuştur. Ayetlerde işitme organı kulağın
söylenileni duyma anlamının yanı sıra söylenileni anlama ve sözün ortaya
koyduğu hakikate uygun davranma anlamıyla birlikte yer aldığı görülür. Bu
anlamıyla kulak, diğer önemli duyu organları ve insanın temel organı olan
kalple birlikte zikredilir. Kulağın insana verilen ilk ve önemli organlar içinde
sayılması ve sorumluluğuna atıfta bulunulması dikkat çekicidir. Yaratılış
amacına uygun kullanılmayan diğer organlar gibi kulağın da işlevsiz
kaldığının vurgulanması, insanı insan yapan unsurların esas gayeye hizmet
ettikleri müddetçe bir anlam ifade edeceklerini açıkça ortaya koymaktadır.
Diğer yandan kulağın işlevselliği açısından sesin sahip olması gereken
birtakım nitelikler de söz konusudur. Edep konusu bağlamında ele
alınabilecek bu hususlar bizlere önemli mesajlar vermektedir. Her konuda
olduğu gibi itidalin ses konusunda da bir ilke olarak benimsenmesi
gerektiğini beyan eden ayet, İslam’ın ses meselesindeki hassasiyetini
vurgulamaktadır. Ayrıca sesin kavimlerin helakında yıkıcı bir unsur olarak
kullanılması, kıyametin kopuşunu anlatan ayet bölümlerinde sesle ilgili
olayların da sürece dâhil olduğunun beyan edilmesi, sesin farklı bir boyutu
olarak karşımıza çıkmaktadır.
İnsana sunulan en önemli nimetlerden birisi hiç kuşkusuz kulak ve
işitmedir. İnsanın anlama serüveninde kulak, iç alemden dış aleme ve dış
alemden iç aleme açılan bir kapıdır. Onun kapalı olması, anlama ile ilgili pek
çok problemin ortaya çıkması demektir. Bu çerçeveden baktığımızda Kur'an
bize, insanda mevcut olan işitme yetisinin basitlikten uzak, vasıflı ve kıymetli
bir özellik olduğunu beyan eder. İnsan onu yerli yerinde gerektiği şekilde
kullanırsa Allah'ın kelamına muhatap olur ve O'nun işaretlerini anlar ve
kavrar.144 Aksi takdirde yaratılış amacına ve İlahi iradeye uygun kullanmadığı
143
144
Şahin, “Kur’an’da İşitme/ Sem’ Olgusu”, s. 102
Şahin, “Kur’an’da İşitme/ Sem’ Olgusu”, s. 105
“Kulak” ve “Ses” İfadelerinin Kur’an Ayetlerindeki İzdüşümleri
bu değerli organı ahirette aleyhine şahitlik eder. Dünya hayatında kulak
vermediği hakikat sesi, ahirette kendisi için bir azap olur.
Kaynakça
Ateş, Süleyman, Yüce Kur’ân’ın Çağdaş Tefsiri. 12 cilt. İstanbul: Yeni Ufuklar
Neşriyat, ty.
Beğavî, Ebû Muhammed Hüseyin b. Mesud, Tefsîru’l-Beğavî -Meâlimu’t-Tenzîlthk. Muhammed Abdullah en-Nemr, Osman Cum’a Damîriyye,
Süleyman Müslim el-Harş. 8 cilt. Riyad: Dâru Tayyibe, Riyad, 1409h.
Cevherî, İsmâîl b. Hammâd, es-Sıhâh Tâcu’l-Lüğa ve Sıhahu’l-Arabiyye. thk.
Ahmed Abdulğafûr Attâr. 7 cilt. Beyrut: Dâru’l-‘İlm li’l-Melâyîn, 1984
Ebussuûd, Muhammed b. Muhammed el-İmâdî, Tefsîru Ebissuûd -İrşâdü’lAkli’s-Selîm ilâ Mezâya’l-Kur’âni’l-Kerîm. 9 cilt. Beyrut: Ihyâu’t-Türâsi’lArabî, ty.
Ezherî, Ebû Mansûr Muhammed b. Ahmed, Tehzîbu’l-Lüğa. thk. Abdusselâm
Muhammed Hârûn. 15 cilt. Mısır: el-Müessetü’l-Mısriyyetü’l-Âmmetü
li’t-Te’lîf ve’l-Enbâ’ ve’n-Neşr, ty.
Fîrûzâbâdî, Ebû’t-Tâhir Mecduddîn, el-Kâmûsu’l-Muhît. thk. Muhammed
Naîm el-Arkasûsî. Beyrut: Müessetü’r-Risâle, 2005
Halîl b. Ahmed, Kitâbu’l-‘Ayn. thk. ‘Abdulhamîd Hindâvî. 4 cilt. Beyrut:
Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, 2003.
Huvvârî, Hûd b. Muhakkem, Tefsîru Kitâbillâhi’l-Azîz. thk. Belhâc b. Saîd
Şerîfî. 4 cilt. Beyrut: Dâru’l-Ğarbi’l-İslâmî, 1. Baskı, 1990.
İbn Âşûr, Muhammed et-Tâhir, et-Tahrîru ve’t-Tenvîr. 30 cilt. Tunus: Dâr-u Sahnûn,
1984.
İbn Atiyye, Ebû Muhammed Abdu’l-Hak b. Ğâlib, El-Muharraru’l-Vecîz fî
Tefsîri’l-Kitâbi’l-Azîz. thk. Er-Rahâle el-Fâruk, Abdullah b. İbrahim elEfsârî, es-Seyyid Abdulâli es-Seyyid İbrahim, Muhammed eş-Şâfî esSâdık el-Anânî. 8 cilt. Katar: Vizâretü’l-Evkâf ve’ş-Şuûni’l-İslâmiyye, 2.
baskı, 2007.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Ayşe Betül ORUÇ
İbn Fâris, Ebû’l-Huseyn Ahmed, Mu‘cemu Mekâyisi’l-Luğa. thk. ‘Abdusselâm
Muhammed Hârûn. 6 cilt. Dâru’l-Fikr, ty.
İbn Kesîr, Ebu’l-Fidâ İsmâîl b. Ömer, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm. thk. Mustafa esSeyyid Muhammed, Muhammed es-Seyyid Reşâd, Muhammed Fazlu’lAcmâî, Alî Ahmed Abdulbâkî, Hasen Abbâs Kutub. 15 cilt. Kahire:
Mektebetü Evlâdi’ş-Şeyh li’t-Türâs, 1. Baskı, 2000.
Kara, Necati, Bir İletişim Aracı Olarak Kur’ân’da Beden Dili. İtanbul: Ensar
Neşriyat, 2015.
Karaman, Hayreddin, Mustafa Çağrıcı, İbrahim Kafi Dönmez, Sadrettin
Gümüş, Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir. 5 cilt. Ankara: Diyanet İşleri
Başkanlığı Yayınları, 2. Baskı, 2006.
Kurtubî, Ebû Abdillâh Muhammed b. Ahmed b. Ebî Bekir, el-Câmi’ li Ahkâmi’lKur’ân. thk. Abdullah b. Abdulmuhsin et-Türkî. 24 cilt. Beyrut:
Müessesetü’r-Risâle, 1. Baskı, 2006.
Mâverdî, Ebu’l-Hasen Alî b. Muhammed b. Habîb, en-Nuketu ve’l-Uyûn Tefsîru’l-Mâverdî- thk. Es-Seyyid b. Abdulmaksûd b. Abdirrahman. 6 cilt.
Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-Ilmiyye, ty.
Mâturîdî, Ebû Mansûr Muhammed b. Muhammed b. Mahmûd, Te’vîlâtü
Ehli’s-Sünne -Tefsîru’l-Mâturîdî- thk. Mecdî Baslûm. 10 cilt. Beyrut:
Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1. Baskı, 2005.
Merâğî, Ahmed Mustafa, Tefsîru’l-Merâğî. 30 cilt. Mısır: Mustafa el-Bâbî elHalebî ve Evlâduhû, 1. Baskı, 1946.
Mevdûdî, Ebu’l-A’lâ, Tefhîmu’l-Kur’an. trc. Muhammed Han Kayanî ve
diğerleri. 7 cilt. İstanbul: İnsan Yayınları, 2. Baskı, 1991.
Râzî, Ebû Abdillah Fahruddîn Muhammed b. Ömer, Tefsîru’l-Fahri’r-Râzî Tefsîru’l-Kebîr Mefâtîhu’l-Ğayb- 32 cilt. Beyru: Dâru’l-Fikr, 1. Baskı, 1981.
Reşid Rızâ, Muhammed, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Hakîm. 12 cilt. Kahire: Dâru’l-Menâr, 2.
Baskı, 1947.
Şahin, İskender. “Kur’an’da İşitme/ Sem’ Olgusu”. Fırat Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi 18:2 (2013): 91-113
“Kulak” ve “Ses” İfadelerinin Kur’an Ayetlerindeki İzdüşümleri
Şa’râvî, Muhammed Mütevellî, Tefsîru’ş-Şa’râvî. 19 cilt. Mısır: İdâratü’lKütübi’l-Mektebe, 1991.
Şimşek, M. Sait, Hayat Kaynağı Kur’ân Tefsiri. 5 cilt. İstanbul: Beyan Yayınları,
2012.
Tabatabâî, es-Seyyid Muhammed Hüseyn, el-Mîzân fî Tefsîri’l-Kur’ân. thk.
Fudayle eş-Şeyh Hüseyn. 12 cilt. Beyrut: Müessesetü’l-A’lemî’l-Matbûât,
1997.
Taberî, Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerîr, Tefsîru’t-Taberî Câmiu’l-Beyân an
Te’vîli Âyi’l-Kur’ân. thk. Abdullah b. Abdulmuhsin et-Türkî. 26 cilt.
Kahire: Dârı Hicr, 1. Baskı, 2001.
Tabersî, Ebû Ali el-Fazl b. Hasen b. El-Fazl, Mecmau’l-Beyân fî Tefsîri’l-Kur’ân.
10 cilt. Beyrut: Dâru’l-Ulûm, 1. Baskı, 2005.
Yazır, Elmalılı Muhammed Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili. İstanbul: Eser
Neşriyat ve Dağıtım, 1979.
Zemahşerî, Ebu’l-Kâsım Mahmûd b. Ömer, Tefsîru’l-Keşşâf an Hakâiki’t-Tenzîl
ve Uyûni’l-Ekâvîl fî Vucûhi’t-Te’vîl. thk. Halîl Meymûn Şeyhâ. Beyrut:
Dâru’l-Marife, 3. Baskı, 2009.