Academia.eduAcademia.edu

YÖRÜK ALİ EFE

YÖRÜK ALİ EFE Yörük Ali Efe, Aydın’ın Sultanhisar ilçesine bağlı Kavaklı köyünde 1895 yılında doğmuştur. Babası Sarıkeçili Teke yörüğü Apti’nin ölümü üzerine bir buçuk yaşında yetim kalmış, annesi Fatma ile halaları Zelha ve Hatice’nin gözetiminde büyütülmüştür. Gençlik yıllarında çobanlık yaparak geçini sağlamış, doğayı ve çevreyi tanımış, on beşinde evlenip çoluk çocuğa karışmış, on dokuzunda askere gider gitmez zabit şiddetine uğrayınca, firar ederek köyüne dönmüştür. Ailesinin tüm baskılarına karşın o, kuru topraktan geçinen yoksul bir köylü, güneşin kavurucu sıcağında iki büklüm çalışan bir çoban veya kasabanın çökkün hamalı olmak istemiyordu. Çocukken merakla dinlediği öykülerin kahramanı zeybeklerin arasına katılmak için kır bekçilerine ve zabitlere yakalanmadan harekete geçmiştir. Dayısı Hasan’la birlikte Çine’ye gelmiş, Menteşe yollunda dizili zeybek kahvelerin birisinde Alanyalı Ahmet Efe’nin gurubuna katılmıştır. Kısa zamanda çalışkanlığı, yiğitliği ve nişancılığı ile tüm zeybeklerin güven ve saygısını kazanmış, gurubun baş zeybeği konumuna yükselmiştir. Alanyalı Ahmet Efe, medrese görmüş iyi bir fakih, bilgili bir efeydi. Zeybekleri üzerinde çok etkiliydi. Yörük Ali’yi gerçekle yüzleştirmiş, hayattan beklentisini değiştirmiş, hatta okuma yazma bile öğretmiştir.[1] Dönemin hükümeti, mali krizin üstesinden gelmek, zayıflayan askeri gücünü düzeltmek, bozulan asayişi yeniden tesis etmekle ilgili bir dizi tedbirler almıştır. Ayrıca Balkanlarda, Kuzey Afrika’da, Kafkasya’da ve Ege Denizinde kaybedilen toprakları geri kazanmak uğruna Almanya’nın yanında Birinci Dünya Savaşına katılma kararı almıştır. Bu nedenle zaptiye ve jandarmanın büyük bir bölümü birliklere sevk edilirken eli silah tutanların neredeyse tamamı askere alınmıştır. Kırsal kesimde ortaya çıkan otorite boşluğunu fırsata çevirmek isteyen Türk, Rum ve Arnavut çeteler, insanlara korku ve dehşet saçmıştır. Çaresiz durumdaki bölge halkının feryadına Alanyalı Ahmet Efe gibi hem eşkıya hem de fukaranın hak ve hukukunu gözeten efeler yetişmiştir. Yörük Ali, bu efelerden birisidir. Alanyalı Efe’nin 1918’de eşkıya çatışmasında vurularak öldürülmesi üzerine efelik payesi almış, Çine ve Bozdoğan yöresini kimseye teslim etmemiş, Karıncalı ve Madran Baba Dağlarını ıssız ve sahipsiz bırakmamıştır. Birinci Dünya Savaşının son bulmasıyla dört yıllık kavgasını farklı bir boyuta taşımıştır. II.Meşrutiyet dönemi genel aflarından yararlanıp düze inmiş, Sultanhisar’daki köyüne yerleşmiş, arkadaşı Kıllıoğlu Hüseyin Efe’yle birlikte eşkıya takibinde görev almıştır. Yunanistan’ın İzmir’in ardından 27 Mayıs 1919’da Aydın ve Nazilli’yi işgal etmesiyle Yörük Ali Efe’de pek çok insan gibi ailesiyle Sultanhisar’dan İtalyan işgalindeki Çine’ye taşınmıştır. Tarihin bu anında İstiklal Mücadelesinin ilk günlerinden itibaren Mustafa Kemal’in yanında yer alan Aydın Sancak Komutanı Albay Şefik Aker Beyin çok önemli görevler üslendiğini görmekteyiz. Mondros Ateşkesi Antlaşması şartları gereği teslim olması gereken Aydın 57.Tümenini, Çine’ye naklederek silah bırakmamıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın 28 Mayıs 1919 tarihli Havza Genelgesiyle derhal harekete geçerek Aydın halkının bütün kaynaklarını seferber edeceği milli mücadelenin fitilini ateşlemiştir. Bu çerçevede kuracağı milis birliklerinin başına getireceği Yörük Ali Efe ile ilki Çine askerlik şubesinde diğeri Yağcılar köyünde iki kez görüşmüştür.[2] Albay Şefik’ten gelen ciddi ve ısrarlı teklifleri geri çevirmeyen Yörük Ali Efe, Milli Aydın Alayı’nın komutanlık görevini kabul etmiş ve hiç vakit kaybetmeden Çine Yağcılar köyünü üs haline getirmiştir. Kısa sürede etrafına topladığı yüzlerce zeybekle düşmanın Aydın-Nazilli demiryolunun Malgaç Çayı ile kesiştiği noktada kurduğu çadır karakoluna saldırmıştır. 15 Haziran 1919’da sahur vakti gerçekleşen bu saldırıda demiryolu köprüsünü koruyan Yunan askerleri yok edilmiş, köprü ve demiryolu havaya uçurulmuş, silah, cephane ve erzağa el konulmuştur. Kurtuluş savaşının en erken zaferi kabul edilen bu baskın, bütün Türkiye’de heyecan yaratmış, Kuvayı Milliyenin doğuşuna öncülük etmiştir.[3] Yörük Ali Efe, Malgaç baskını ardından Nazilli, Köşk, Çine ve Yenipazar’dan gelen zeybeklerle 30 Haziran 1919’da işgal altındaki Aydın’a girmiş ve Yunan askeriyle 48 saat göğüs göğüse savaşmıştır. Aydın kent savaşında onlarca zeybek, düşmanın kan kusan mitralyözleri ucunda şehit düşerken Aydın’ın 33 günlük işgaline son verilmiştir. Aydın Savaşını, Erbeyli, Tellidede, Kızılçay baskınları izlemiştir. Bozguna uğrayan düşman, İzmir istikametine çekilmişse de takviye desteği alarak 3 Temmuz 1919’da Aydın’ı ikinci kez işgal etmiştir. Yeri gelmişken belirtmek gerekiyor. Aydın Milli Cephesinde şehit düşen ve katledilen kahramanların anısını yaşatmak için 1922-1926 yılları arasında cumhuriyetin ilk onur anıtları inşa edilmiştir. Aydın’ın kurtuluşuna tanıklık eden bu eserler ve dini yerlerden en acınası olanı, Bey Cami karşındaki Aydın Şehitler Anıtıdır. Anıt eserin dönel kavşağa dönüştürülmesi umursamazlıktır. Yörük Ali Efe, Yunan işgal güçlerinin 7 Temmuz 1919’da kıyım harekatına girişmesiyle 20 Temmuz 1919’da bir beyanname yayınlamış ve yaşı uygun olanları cepheye çağırmıştır. Böylece subay ve zaptiyelerin, serdengeçtilerin, Menteşe’den gelen asker ve zeybek guruplarının katılımıyla 5 bin kişilik Milli Aydın Alayını kurmuştur. Bu alay, Umurlu ve Büyük Menderes Nehri arasında kurulan 6 km’lik Köşk Cephe hattı ile Üçyol mevkiini bir yıldan fazla savunmuş ve böylece hem Yunan ordusunun ileri yürüyüşü durdurulmuş hem de Mustafa Kemal Paşa’ya çok önemli zaman kazandırılmıştır. 23 Nisan 1920’de TBMM açılmıştır. 8 Kasım 1920 tarihli meclis kararı ile düzenli ordu birlikleri kurularak milli güçler bu orduya bağlanmış, cemiyetler tek çatı altında toplanmış, Yörük Ali Efe’ye “Albay” rütbesi verilmiştir. Batı Ege’de destanlar yazan, Köşk savunmasıyla düşman ilerlemesine fırsat vermeyen Milli Aydın Alayındaki subay, asker ve bir kısım zeybek gurupları, 37. Piyade Alayı adı altında Batı Cephesine katılmıştır. Yörük Ali Efe ve zeybeklerin mücadelesi ise Aydın, Nazilli, Köşk, Sultanhisar, Yenipazar ve Çine başta olmak üzere İzmir ve Muğla cephelerinde devam etmiştir.[4] Aydın halkının gönlünde övünç ve gurur kaynağı olarak benimsenen Yörük Ali Efe, savaştan sonra hiç unutulmamış, TBMM kararı ile İstiklal Madalyasıyla taltif edilerek İzmir Buca’da kendisine tahsis edilen eve yerleştirilmiştir. Daha sonra Yenipazar’a yerleşerek uzun yıllar çiftçilikle uğraşmıştır. İzmir Alsancak’ta 1951’de atlı tramvay seyahatinde geçirdiği kaza sonucunda iki bacağı diz kapakları altından kesildikten sonra tedavi için gittiği Bursa’da 23 Eylül 1951’de hayatını kaybetmiştir. Yörük Ali Efe’nin Yenipazar’a getirilen naaşı, Muslukuyu Kabristanında toprağa yatırılmış, 2000 yılında açılan mezarındaki bakiye kemikler Yenipazar’da müzeye çevrilen evinin bahçesine taşınmıştır.[5] Halkın gönlünde kişiliği, ilkeleri, düşünceleri ve kahramanlıklarıyla yaşayan Yörük Ali Efe adına pek çok türkü, kitap, halk oyunu, tiyatro ve film ithaf edilmiş, şerefine nice okul, park, cadde ve bulvar isimlendirilmiştir. Alper UZUNGÜNGÖR *** Kaynaklar: (i) Ş. O. Alpkaya, Yörük Ali Efe, Demkar Yayınevi, İstanbul, 2009. (ii) T. Akkoyun, Milli Mücadele’de Aydın Kuvayı Milliyesi, Afyonkarahisar, 2014. (iii) Ş.Öksüz, Yörük Ali Efe, Makale, Erişim Tarihi:15.01.2023 (https://www.mavididim.com.tr) (iv) B. Akça, Milli Mücadele Döneminde Yörük Ali Efe’nin Muğla ve Havalisindeki Faaliyetleri, Makale, Erişim Tarihi: 15.01.2023 (https://dergipark.org.tr). (v) D. Genç Acar, Yörük Ali Efe (1896–1951), Makale, Erişim Tarihi: 15.01.2023 (https://ataturkansiklopedisi.com.tr)) Dipnotlar: [1] Sultanhisar ve köylerinde İlkokul (sıbyan mektebi) ve idadi kurulması Cumhuriyet devrinde gerçekleşmiştir. [2] Albay Şefik, Mustafa Kemal’in Selanik Askeri Rüştiyesinden okul arkadaşıdır. [3] Bazı kaynaklar, bu görüşmelerde Belediye Başkan Yardımcısı Asaf Bey, Kıllıoğlu Hüseyin ve Demirci Mehmet Efe, Aksekili Deli Mehmet Efe gibi efelerinde hazır bulunduğunu belirtir. [4] Milli Aydın Alayı Komutanı Yörük Ali Efe ile Milli Menderes Alayı Komutanı Demirci Mehmet Efe ve Muğla grubu arasındaki iş birliği zaman zaman hâkimiyet mücadelesine dönüşmüş, çekişmeler yaşanmıştır. [5] Yörük Ali Efe’nin İzmir’deki tramvay yolculuğu sırasında arkasından itilerek öldürülmek istendiği söylenmektedir. Bu iddia, Demirci Mehmet Efe’ye düzenlenen suikastlerle karıştırılmış olabilir veya 1950 seçimlerinde iktidarın el değiştirmesi nedeniyle toplumun kışkırtılması amacıyla çıkarılmış olabilir. Ayrıca Yörük Ali’nin geçirdiği kazanın tarihini bazı kaynaklar 1925 veya 1926 vermiştir. 1