___________________________________________________________
BEYTULHIKME
An International Journal of Philosophy
___________________________________________________________
e-ISSN 1303-8303
Cilt
12
Volume
Sayı
3
Issue
Eylül
2022
Yayıncı
Asos Eğitim Bilişim Danışmanlık Otomasyon
Yayıncılık Reklam San. ve Tic. Ltd. Şti.
September
Publisher
Asos Eğitim Bilişim Danışmanlık Otomasyon
Yayıncılık Reklam San. ve Tic. Ltd. Şti.
Beytulhikme üç aylık uluslararası hakemli bir
felsefe dergisidir. Mart, Haziran, Eylül ve
Aralık aylarında yayınlanır.
Beytulhikme is a quarterly international peerreviewed philosophy journal. It is published
in March, June, September, and December.
Dergide yayınlanan makalelerin içeriğinden
yalnızca makale yazarları sorumludurlar.
Makaleler, başka bir yayın organında yayınlanmadığı ya da yayınlanması için değerlendirme aşamasında olmadığı taahhüt edilmek
koşuluyla, hakem raporları doğrultusunda
yayına kabul edilir.
The authors of each article published in the
journal are solely responsible for article
content. Articles are accepted for publication on the basis of referee reports with the
understanding that they have not been
published and are not going to be considered for publication elsewhere.
İletişim Bilgileri
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi
SBBF Felsefe Bölümü
Hükümet Meydanı, No: 2, Ulus, Ankara
Contact Information
E-Mail:
[email protected]
Web Page: http://www.beytulhikme.org
Phone: 90-850-305-5523
Designed by İlyas Altuner
ii
Yayın Bilgileri / Publishing Information
Editörler Kurulu Editorial Staff
Editörler Editors-in-Chief
Mustafa Çevik, Social Sciences University of Ankara, Turkey
İlyas Altuner, Iğdır University, Turkey
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
Yardımcı Editörler Associate Editors
Eriko Ogden, University of Exeter, UK
Enes Bilgin, İnönü University, Turkey
Feride Kızıldağ, Ondokuz Mayıs University, Turkey
Dil Editörü Language Editor
Hatice Keskin, Social Sciences University of Ankara, Turkey
Yayın Kurulu Editorial Board
Ahmet Ayhan Çitil, İstanbul 29 Mayıs University, Turkey
Charles E. Butterworth, University of Maryland, USA
Ernest Wolf-Gazo, The American University in Cairo, Egypt
Maha Elkaisy Friemuth, University of Erlangen, Germany
Mehmet Hilmi Demir, Middle East Technical University, Turkey
Mehmet Sait Reçber, Ankara University, Turkey
Timothy Williamson, University of Oxford, UK
Dizinleme Indexation
Academic Journals Database • Akademia Sosyal Bilimler İndeksi (ASOS) • Arastirmax Sosyal
Bilimler İndeksi • CiteFactor Academic Scientific Journals • EBSCO Central & Eastern
European Academic Source • EBSCO The Belt and Road Initiative Reference Source •
European Reference Index for Humanities and Social Sciences (ERIH Plus) • Genamics
Journal Seek • Index Copernicus • Index Islamicus • International Citation Index (ICI) •
İSAM İlahiyat Makaleler Veritabanı • OCLC WorldCat • Philosopher’s Index • PhilPapers
Index • Polska Bibliografia Naukowa (PBN) • Ulakbim TR Dizin • Ulrich's Periodicals
Directory • WoS - Emerging Sources Citation Index (ESCI).
Beytulhikme 12 (3) 2022
iii
Yayın Bilgileri / Publishing Information
Danışma Kurulu Advisory Board
Abdülkadir Çüçen, Bursa Uludağ University, Turkey
Ali Osman Gündoğan, Muğla Sıtkı Koçman University, Turkey
Amos Bertolacci, Scuola Normale Superiore, Italy
Cemal Bali Akal, İstanbul Bilgi University, Turkey
Charles Burnett, University of London, UK
Ciano Aydin, University of Twente, Netherlands
David Grünberg, Middle East Technical University
Frank Griffel, Yale University, USA
Hasan Aslan, Akdeniz University, Turkey
Hasan Ayık, Ankara Hacı Bayram Veli University, Turkey
Hatice Nur Erkızan, Muğla Sıtkı Koçman University, Turkey
Hayri Şafak Ural, İstinye University, Turkey
Işıl Bayar Bravo, Ankara University, Turkey
İbrahim Çapak, İstanbul University, Turkey
İoanna Kuçuradi, Maltepe University, Turkey
Könül Bünyadzade, National Academy of Sciences, Azerbaijan
Maha Elkaisy Friemuth, University of Erlangen, Germany
Mauro Zonta, Sapienza University of Rome, Italy
Mehmet Bayrakdar, Yeditepe University, Turkey
Musa Kazım Arıcan, Yıldırım Beyazıt University, Turkey
Naomi Scheman, University of Minnesota, USA
Oliver Leaman, University of Kentucky, USA
Paul Thom, University of Sydney, Australia
Rahmi Karakuş, Sakarya University, Turkey
Salahaddin Halilov, National Academy of Sciences, Azerbaijan
Semiha Akıncı, Anadolu University, Turkey
Théresè-Anne Druart, The Catholic University of America, USA
Beytulhikme 12 (3) 2022
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
Burhanettin Tatar, Ondokuz Mayıs University, Turkey
iv
Yayın Bilgileri / Publishing Information
Sayı Hakemleri Referees
Abdullatif Tüzer, Muş Alparslan University
Alaaddin Yanardağ, Iğdır University
Barış Mutlu, Van Yüzüncü Yıl University
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
Buket Korkut Raptis, Muğla Sıtkı Koçman University
Fatih Özkan, Ankara Hacı Bayram Veli University
Fegani Beyler, Bingöl University
Feyza Şule Güngör, Necmettin Erbakan University
Hasan Asşln, Akdeniz University
Hatice Nur Erkızan, Muğla Sıtkı Koçman University
Hüsameddin Erdem, KTO Karatay University
Hüseyin Yılmaz, Sivas Cumhuriyet University
İlhan Yıldız, Çankırı Karatekin University
İlyas Altuner, Iğdır University
Kemal Göz, Bilecik Şeyh Edebali University
Mehmet Emin Kalgı, Ardahan University
Mehmet Murat Karakaya, Social Sciences University of Ankara
Mehmet Vural, Ankara Yıldırım Beyazıt University
Mirpenç Akşit, Iğdır University
Mustafa Çevik, Social Sciences University of Ankara
Nergiz Aydoğdu, Kırklareli University
Olena Lobanchuk, National Pedagogical Dragomanov University
Ruhattin Yazoğlu, Atatürk University
Sadık Erol Er, Çukurova University
Svitlana Khyripko, Borys Grinchenko Kyiv University
Ufuk Özen Baykent, Bursa Uludağ University
Vefa Taşdelen, Yıldız Technical University
Yakup Yıldız, İnönü University
Yasin Parlar, İnönü University
Beytulhikme 12 (3) 2022
Beytulhikme Int J Phil 12 (3) 2022
Doi: 10.18491/beytulhikme.1990
Research Article: 623-643
___________________________________________________________
İslam Çevre Ahlakına Dair Bir Yöntem Denemesi
___________________________________________________________
HASAN ÖZALP
Sivas Cumhuriyet University
Received: 08.08.2022Accepted: 12.09.2022
Abstract: The world of being that surrounds man, formed by cities, forests, seas,
and the sky is called the environment. These places are the habitat of all living
things like humans. Although the man was a part of these areas, he began to
damage these areas over time. In parallel with the technical progress, trees were
cut down, soil and water became polluted, and the sky began to be poisoned.
Environmental problems began to destroy the future of man and all living species. For this reason, thinkers have started to produce solutions to overcome
these problems. For this purpose, they developed new environmental theories
and environmental moral principles. In this process, there is no doubt that the
Islamic faith, which guides humanity and claims universality, also has solutions
to the problems experienced. The environment had an important place in the
Qur'an and the life of the Prophet Muhammad. However, since there were no
destructive environmental disasters in their periods, Islamic scholars did not
make a systematic discourse on the subject. Today, however, it is necessary to
formulate a systematic environmental theory of how Muslims should view the
environment. Because in many academic circulars, the environmental principles
of the religion of Islam are frequently asked. In this article, we will try to develop
a method and theory on Islamic environmental ethics. Our claim is relative and
aims to present a perspective to scientists who want to work on this subject.
Keywords: Environment, environmental pollution, environmental ethics, Islamic environmental ethics theory, method.
___________________________________________________________
Hasan Özalp
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü
58140, Sivas, Turkey
[email protected]
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
A Method Trial on Islamic Environmental Ethics
624
Hasan Özalp
Giriş
İnsan kendisini dağlar, vadiler, denizler, akarsular, ormanlar, çiçekler
ve kuşlar gibi varlıklarla kuşatan bir varlıklar evreninde yaşamaktadır. Kendisi de aynı zamanda bu çevrenin bir parçasıdır. Tüm varlıklar insanın ya-
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
şamasına ve varlığını devam ettirmesine katkı sağlamaktadır. Hatta insan
yaşamının en temel argümanlarıdır. İnsan da çevrenin bir parçası olmak sebebiyle çevreye, varlıklar dünyasına karşı sorumludur. Kendisini bir çatı
gibi koruyan ve rahmet tecellisi yağmurların oluştuğu atmosferden tutun,
nefes almak için ona oksijen üreten çiçeklere ve ağaçlara, etinden, sütünden
ve yününden faydalandığı hayvanlara kadar her şeye değer vermeli, korumalı ve onların devamlılığını sağlamalıdır. Aslında insanın etrafını kuşatan
bu varlıklar dünyasını koruması ve ona değer vermesi için ille de bir fayda
görmesine gerek yoktur. İnsan, bu çevrenin bir parçası olduğu için tüm varlıklara değer vermesi ve koruması gerekir. Fakat yaşadığımız çağda insanlığın hammadde ihtiyacı, sanayileşme, kontrolsüz ve bilinçsiz tüketimi, teknik ve teknolojik ilerlemesi doğal alanlara ve canlılara zarar vermeye hatta
onları yok etmeye başladı.
1. Çevreye ve Tüm Varlıklara Yönelik Bir Saldırı ve Yıkım: Fesat
Kuranı Kerim’e göre varlıklar dünyasında her şey düzenlidir ve dengelidir. Allah tüm kozmik ve biyolojik gerçekliği bir denge ve düzen içerisinde
yaratmıştır (55/Rahman, 5-8). Fakat insan yaptığı eylemlerle tüm bu denge
ve düzeni bozmuş ve bozmaya devam etmektedir (30/Rum, 41). Özellikle
son zamanlarda yaşanan bir kısım küresel çevre felaketleri bize göstermektedir ki; insan, bırakın çevreyi korumayı ona korkunç zararlar vermektedir.
Denizleri kirletmekte, balıklara zarar vermekte, ormanları; ağaçları ve bitkileri yok etmekte, havayı ve toprağı mahvetmektedir. Çevrenin ve orada
yaşayan tüm canlıların varlığını ve hayatını olumsuz yönde etkiletmesi, zararlı maddelerin hava, su ve toprağa karışarak varlıklar üzerinde yapısal zararlar oluşturması, doğalarını ve işleyişlerini bozmasına çevre kirliliği denilmektedir. Aslında doğaya ve içindekilere zarar veren her şey çevre kirliliğidir.
Tüm bu çevre kirliliğinin ve felaketlerinin nedeni insandır. İnsan çevreyi mahvederek kendi geleceğini yok etmektedir. İnsanın çevreyi kirlet-
Beytulhikme 12 (3) 2022
İslam Çevre Ahlakına Dair Bir Yöntem Denemesi
625
mesinin birçok nedeni vardır. Ancak görünen en önemli nedenlerden bazıları, insanın doyumsuzluğu, kontrolsüz üretimi, bilinçsiz tüketimi ve israftır. Bu bağlamda insanın çevreyle kurmuş olduğu sağlıksız ve ruhsuz iletişimi, egosu ve bencilliği kirlilik ve yıkıma neden olmaktadır.
dan önce zihninde bir kurgu ve düşünceye sahiptir. Yani önce kurgular ve
plan yapar sonra eylemi gerçekleştirir. Bu sebeple çevre kirlenmesine neden olan ve çevreden önce kirlenen insan ruhu ve zihnidir. Bu nedenle çevre
temizliğine önce insan zihninden ve ruhunda başlamak gerekir. Evimizi,
sokağımızı, çevremizi, denizleri ve ormanları temizlemeye önce zihinlerden
başlamak gerekir. Nesillere iyi bir çevre ahlakı öğretilmeli; çevrenin değeri
ve önemi anlatılmalıdır.
Kur’an-ı Kerim’de insanın çevreye ve tüm varlıklara yönelik yıkımı fesat kavramıyla ifade edilir. Fesat aslında çok kuşatıcı bir yıkım faaliyetidir.
İnsanın, bitkilerin, hayvanların ve tüm varlıkların yok edilmesi, doğalarının
değiştirilmesi ve bozulması fesat olarak görülür. Fesat kelimesi etimolojik
olarak, bir şeyin değişmesi¸ az olsun çok olsun normalin dışına çıkmak anlamlarına gelmektedir. Bu kelimeyle eş anlamlı olarak sirkat, fücûr, nifâk,
fitne ve zulüm kavramları da zikredilir. Bu şekliyle fesat, barış ve düzenin
zıttıdır (Yüksel, 2020, ss. 50-51).
Fesat kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de sosyal, iktisadi ve doğal düzeni bozmak gibi farklı şekillerde kullanılır. Konumuzu ilgilendirdiği şekliyle kozmik ve biyolojik düzeni bozmayı ifade eden ayetler dikkat çekicidir. Kozmik düzenin insan eliyle bozulduğunu ve bunun insanlık için ağır sonuçlarının olacağını ifade eden ayette Allah şöyle buyurmaktadır:
İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulmalar (fesat) ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır (30/Rum, 41).
Son on yıllar boyunca denizler ve karada yapılan nükleer ve kimyasal
silah ve ilaç denemeleri, biyolojik atıklar, fabrika atıkları, zirai ilaçlar kozmik düzenin bozulmasının bir parçası olmuştur. Bununla birlikte bu sistemlerde biyolojik bozulma ve yıkım daha korkunç boyutlara ulaşmıştır.
O, (senin yanından) ayrılınca yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekin ve nesli
yok etmeğe çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez (2/Bakara, 205).
Beytulhikme 12 (3) 2022
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
Hemen hemen tüm felsefi doktrinlere göre, insan bir eylemi yapma-
626
Hasan Özalp
Müfessirlerin birçoğu bu ayeti dünyayı imar etme konusunda en çok
ihtiyaç duyulan şeylerin bu ikisi (ekin ve nesil) olduğunu ve bununla ifade
edilen durumun insanların kanını dökmek ve bitki türlerini ve ağaçları keserek veya yakarak vs. yok etmek şeklinde anlamışlardır (Razi, 2002, s. 13-
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
17). Ayetin devamı ise hayli ilginçtir. Allah bozgunculuğu sevmez.
Şayet anakronik bir okuma olmazsa Kur’ân-ı Kerîm’in mesajının evrenselliğini de dikkate alarak şöyle bir yorum yapılabilir. Bugün özellikle
gen araştırmaları canlı türünü kopyalama ve klonlamaya odaklanmıştır.
Klonlamalar ise tıpkı ayette belirtildiği gibi bitki ve hayvan (insan ve at gibi
canlılar) insan geni üzerinde yapılmaktadır. Yaptıkları şey her ne kadar bir
insan yaratmak değil de kopyalamak şeklinde olsa da bazen yaratılışın ve
fıtratın sınırları dışına çıkıldığını duymaktayız ve okumaktayız. Örneğin insanları doğmadan önce bazı şeylere programlamak ve daha itaatkâr ve güçlü
askerler elde etmek için insan geninin katır geniyle sentezlenerek melez
türler yaratılma gayretine girildiğini okuyoruz (Tartışmalar için bkz.
(McKibben, 2006). Bu bağlamda ayette geçen ekin ve nesil kavramlarının
fıtratı yani doğal düzeni bozmaya yönelik bir uyarı olabileceği kanaatindeyiz. Yani ayet açısından baktığımızda kişisel düşüncemiz klonlama ve kopyalamanın bir sakıncası yoktur. Ancak biyolojik dengeyi ve düzeni değiştirme ve bozma noktasına gelindiğinde yürütülen faaliyetlerin doğru doğru
değildir. Yani bu bir fesat olarak görülebilir. Bazı araştırmacılar yapılan bu
çalışmaların gelecekte insanın faydasına olabileceği iddiasında bulunmaktalar. Evet, bu araştırmaların insana faydası olabilir ancak süreç fıtratı değiştirme ve bozma aşamasına gelirse yapılanlar doğru değildir. Allah bozgunculuğu sevmez. Bu konudaki aşırı ısrarı ise, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın”
denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz!” derler (2/Bakara, 11) ayeti ile yorumlayabiliriz. Fakat insanın inatçı ve aceleci yapısı bu arzusunun önüne geçemeyecek gibi görünüyor. Bununla birlikte insan karadaki ve denizdeki canlılara zarar vermeye devam ediyor. İnsan çevreye yönelik yıkıma devam edecektir ancak bunun da bir bedeli olacaktır. İnsanın başına daha korkunç
şeyler gelmeden çevreye yönelik bu zarar ve yıkımından vazgeçmesini umuyoruz.
Peki insanın karada ve denizde yaptığı ve sonucuna katlanacağı bozulmalar nelerdir? Bahsi geçen çevre kirliliğinin en önemli nedenleri arasında
Beytulhikme 12 (3) 2022
İslam Çevre Ahlakına Dair Bir Yöntem Denemesi
627
kabaca doğal kaynakların ölçüsüz kullanılması, plansız sanayileşeme ve endüstrileşme, hızlı nüfus artışı ve plansız kentleşme gösterilmektedir. Bununla birlikte insanın gözlemlediği ve göremediği onlarca faktörde vardır.
Çevre Kirliliğinin Türleri ve nedenleri:
duğu kirliliktir.
• Su kirliliği: Kanalizasyon, sanayi ve fabrika atıklarının akarsu, göl ve
denizlere salınması sonucu ortaya çıkan kirliliktir. Su da yaşayan tüm canlı
türleri ve suyun etrafında şekillene yaşam bundan olumsuz etkilenir.
• Toprak kirliliği: Zirai ilaçlama, çevresel atıklar, çöpler vs. gibi zararlıların toprağa karışması sonucu oluşan kirlilik türüdür. Bu tür atıkların geri
dönüşümü sağlanırsa zarar minimuma indirilebilir. Hemen hemen tüm
canlı türleri bundan doğrudan ve dolaylı olarak zarar görmektedir.
• Gürültü kirliliği: Araba kornaları, yüksek müzik, motorlu araçları gibi
sesli uyaranların ortaya çıkardığı ses kirliliğidir.
• Radyoaktif kirlilik: Nükleer enerji santrallerinin sebep olduğu kirlilik
türüdür. Özellikle devletlerin silahlanma yarışı bu kirliliğin boyutlarını artırmaktadır. Nükleer kirlilik geri dönüşü olmayan korkunç ve yıkıcı sonuçlara neden olabilir.
Toprağın, suyun ve havanın kirlenmesine neden olan etmenler ise,
1) Gecekondulaşma ve çarpık şehirleşme,
2) Aşırı sesli ve gürültülü uyaran kullanımı,
3) Şehirlerin, sokakların ve diğer yaşam alanlarının gereğinden fazla
ışıklandırılması
4)
5)
6)
7)
Endüstriyel ve kentsel kaynaklı gürültü kirliliği,
Motorlu deniz ve kara araçları ve onların ürettiği zararlar,
Suyun gereksizi kullanımı sulak alanların ve göllerin kurutulması,
Kontrolsüz gübre ve zirai mücadele ilaçları,
8) Maden ocaklarının suya, toprağa ve havaya yıkıcı etkisi,
9) Kanalizasyon sularının arıtılmaksızın doğaya salınması,
10) Katı atıklar ve çöplerin kontrolsüzce doğaya atılması,
Beytulhikme 12 (3) 2022
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
• Hava kirliliği: Kömür tüketimi, araç egzozları ve fabrika bacaları gibi
yerlerden kontrolsüz ve bilinçsizce havaya salınan zehirli gazların oluştur-
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
628
Hasan Özalp
11) Kontrolsüz ve düzensiz sanayileşme,
12) Fabrikaların kimyasal atıklarının doğaya bırakılması,
13) Yangın ve kontrolsüz ağaç kesimi ile ormanların tahribi,
14) Kaçak avlanma,
15) Aşırı otlatma ve doğal bitki örtüsünün tahribi,
16) Tarım arazilerinin bina yapımına açılması ve yanlış kullanımı,
17) Kişi başına tüketilen gıda, su ve enerji tüketimindeki artış,
18) Plastiklerin yağın olarak kullanımı ve doğada çözünememesi
19) Geri dönüştürülemeyen atıklar,
20) Sera gazı yayan aletlerin yaygın kullanımı,
21) Radyasyon yayan cihazların üretimi ve fazla kullanımı,
22) Kimyasal içerikli ürünlerin aşırı kullanımı,
23) Nükleer santraller.
Bu sorunlar günlük yaşamda gözlemlediğimiz veya haberlerden sıkça
duyduğumuz şeylerdir. Oysa sorun daha karmaşık ve çok boyutludur.
Çünkü insanın gözlemleyemediği ve bir kısım siyasi ve ekonomik nedenlerle gizlenen veya fark edilemeyen onlar sorun vardır (Bkz. (Baykal & Baykal, 2008, ss. 5-7). Problemin özünde ise insanın acımasız kontrol etme isteği, sınırsız hırsları, bilinçsiz tüketim arzusu, baş edilemez rekabet duygusu gibi ahlaki sorunlar yatmaktadır. Oysa bir Kızılderili Şefi olan Seattle’ın topraklarını isteyen Amerikan başkanına yazdığı gibi: Ancak son ağaç
kesildiğinde, son nehir zehirlendiğinde ve son balık tutulduğunda paranın yenilebilir
bir şey olmadığını anlayacağız. Tüm bunları aşmanın belirli inanç ve ahlak ilkelerine dayandığını kabul etmemiz ve siyaset, eğitim ve ekonomik faaliyetlerimizi bu ilkeler çerçevesinde şekillendirmemiz gerektiği artık vazgeçilmez bir gerçektir. İşte bu çerçevede İslam inancının çevreye bakışını ele
almak istiyoruz.
2. İslam’ın Çevreye Bakışı
Evren tüm içindekilerle birlikte Allah’ın bir sanatıdır. Bu sebeple değerlidir. İnsan kendisine çevrenin içindekilerle birlikte emanet edildiği bir
varlıktır. Ayetler ve hadislerde doğal çevre, bitkiler ve hayvanlar ile ilgili
ahlaki tavsiyeler olmasına rağmen ahlak kitaplarında aynı ölçüde gerekli
Beytulhikme 12 (3) 2022
İslam Çevre Ahlakına Dair Bir Yöntem Denemesi
629
hassasiyetin gösterilmediğini görüyoruz. Şüphesiz bunun nedeni o dönemlerde insan eliyle çevreye bu ölçüde ağır zararın verilememesi ya da verilen
zararın bu gün ki kadar hissedilmemesi olabilir. Çünkü ne plastikler, sanayi
atıkları ve çöpler ne de biyolojik ve kimyasal atıklar o dönemlerde yoktu.
Nüfus kalabalık olmadığı gibi, bilinçsiz ve şuursuz bir üretim ve tüketim
değildi. Atıkların birçoğu doğal olduğu için yine doğaya dönüşüyordu. Örneğin arkeolojik kazılarda 3. ya da 11. yüzyıldan kalma bir pet şişe atığına
veya otomobil lastiğine henüz rastlanmamıştır. Açıkçası eski çağlardan
kalma hiçbir çevresel atık yoktur.
Fakat bugünün insanı, korkunç bir şekilde kendi yaşamını dahi tehdit
edecek boyutta bitkilere, hayvanlara ve doğal kaynaklara zarar vermektedir.
Oysa İslamiyet insanı halife yani Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi yapmış,
varlıkları onun emrine vermiş (teshîr) ve tüm bu değerlerin korunmasını istemiş ve koruma görevini de insana vermiştir.
Ayrıca O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini kendinden bir lütuf olarak emrinize vermiştir (teshir). Bütün bunlarda düşünenler için işaretler vardır (45/Casiye, 13).
Fakat ve malesef insanoğlu ayetin sonunda ki “Bütün bunlarda düşünenler için işaretler vardır” ilahi hikmetini anlayamamış ve etrafındaki çevreye
yönelik hilafetini adalet ve itidal ile değil kötülük, zulüm ve tahrip ile devam ettirmiştir. Hatta bazıları dinlerin “varlıkları insanın emrine/eline verildiği” mesajının çevrenin yok edilmesinin en büyük nedeni olduğunu iddia
etmişlerdir. Oysa İslam’a göre emanet ve hilafet demek, emri altındaki varlıklara kahır, zulüm ve kötülükle muamele etmek değildir. Aksine varlıkların gerçek sahibinin Allah olduğunu, bütün bunların geçici olarak yaşamak
ve korumak amaçlı insanın emrine verildiğinin bilgisi ve şuurunda olmaktır.
Bu sebeple teshîr yani varlıkların insanın emrine musahhar kılınması insanın onları dilediği gibi kullanması değil koruması, imar etmesi ve ihyadır.
Evet, İslam’a göre insanın bu dünyada etrafını kuşatan tüm varlıklara karşı
görevi imar, inşa, ihya ve muhafazadır.
Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih’i gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a
kulluk edin; sizin O’ndan başka tanrınız yoktur. O sizi yerden var etti ve size
orayı imar etme görevi verdi (11/Hud, 61).
Beytulhikme 12 (3) 2022
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
kültürü de yoktu. Açıkçası insan doğaya karşı bu kadar acımasız ve hunhar
630
Hasan Özalp
İslam’a göre insanın inşa görevi varlıkları imar ve muhafazadır. Kur’ânı Kerîm ve hadislerde doğal kaynakların, bitkilerin ve hayvanların korunmasına yönelik tavsiyeler ve emirler vardır. Bize görede hayvanların hakları
insanların tasarrufuna bırakılmamalı, hukuki olarak güvence altına alınarak
korunmalıdır. Nasıl ki bir kişinin kendini hukuki olarak savunamama du-
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
rumunda onu temsil edecek bir avukat tayin ediliyor ve mağduriyetinde
kamu davası açılıyorsa, benzer haklara hayvanların hatta asırlık ağaçlarında
sahip olması gerekir. Bununla birlikte hayvana değer verirken insanı unutmak doğru bir yaklaşım değildir.
İslam’a göre öncelikle insanın temiz olması gerekir. Bu sebeple İlmihal
kitaplarının tamamı temizlik ile başlar. Her ne kadar zaman zaman hatipler
bu temizlik bahsinde sözü manevi temizliğe getirseler de önce maddi temizlik gelir. Kur’an-ı Kerimde temizlenenden övgüyle bahsedilmiştir.
Hatta ilk inen ayetler Peygamberimize temiz olmayı emretmektedir: “Ey
örtüsüne bürünen peygamber! Kalk insanları uyar. Sadece Rabbini yücelt ve elbiseni
temiz tut” (74/Müddessir, 1-5). Hadislere baktığımızda ise Müslüman, temizdir, bakımlıdır, güzel kokar, saçı-sakalı temiz ve bakımlıdır ve etrafını temiz
tutar. Bununla birlikte İslam’a göre Müslümanların bitkiler, ağaçlar ve hayvanlara karşıda sorumluluğu vardır. En temel ilke şudur: Allah güzeldir, güzel
olanı sever; temizdir, temizliği sever; kerem sahibidir, cömertliği sever (Müslim,
Îmân, 147; Tirmizî, Edeb, 41). Hz. Peygamber “yeryüzü bana bir mescit ve temizleyici kılınmıştır” (Buhârî, 7 Teyemmüm, 1) buyurmuştur. Bir yerin mescit olabilmesi için temiz olması gerekir.
Hz. Peygamber bizatihi ağaç dikmiş, dikmeyi ve yetiştirmeyi tavsiye
etmiş ve ağaçlara ve bitkilere zarar vermeyi yasaklamıştır. Bu bağlamda Hz.
Peygamberin onlarca tavsiyesi bulunmaktadır.
Kıyamet koparken sizden birinizin elinde bir hurma dalı bulunur da kıyamet kopmadan dikmeye gücü yeterse mutlaka onu diksin, bırakmasın (Ahmed
b. Hanbel, Müsned, III, 184, 191).
Herhangi bir Müslüman bir ağaç diker veya ekin eker de ondan insan, kuş, kurt yerse
mutlaka onun için bu bir sadaka olur. (Buhârî, Hars ve Muzara’a, 1, III, 66).
Kim bir ağaç diker de büyüyüp meyve verinceye kadar bakımını yaparsa elde edilen her
meyvesi Allah katında onun için sadaka olur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 374).
Beytulhikme 12 (3) 2022
İslam Çevre Ahlakına Dair Bir Yöntem Denemesi
631
Kim yolcuların ve hayvanların gölgelendiği bir ağacı boşuna ve lüzumsuz olarak keserse, Allah onu baş aşağı Cehenneme atar.” buyurmuştur (Ebû Dâvud, Edeb, 158159).
Hatta Hz. Peygamber savaşlarda bile ağaçlara zarar vermeyi yasaklazararla sorunu çözmeyi emretmiş ve aslın barış yolu ile sorunları çözmeyi
yeğlemiştir. Ordu komutanlarına ve askerlere çocukların, kadınların ve yaşlıların öldürülmemeleri, müsle1 yapılmaması, kiliselerin yakılmaması, ağaçlara zarar verilmemesi, hurma ağaçlarının yakılmaması ve ihtiyaç dışı hayvanların kesilmemesi gerektiğini emretmiştir. Hz. Ebû Bekir ise Suriye'ye
Yezîd b. Ebû Süfyan kumandasında birlikler gönderirken, ona şu tavsiyelerde bulunmuştur: “...Sana şu on şeyi tavsiye edeceğim: Kadın, çocuk ve ayakta
zor duran ihtiyarı öldürme, hurma ağaçlarını sökmeyiniz ve onları yakmayınız,
meyve veren ağaçları kesme, mamur binaları yıkma ihtiyaç durumu hariç, hiçbir
koyun, hiçbir inek ve hiçbir deve bile öldürmeyiniz, arıları yakma, kovanları tahrip
etme! İhanet etmeyin ve korkaklık göstermeyin!(Macit, 2005, s. 98; Nargül, 2024,
s. 230).
Hz. Peygamber insanın hayvanlara karşı merhamet ve sevgi ile hareket
etmesi gerektiğini söylemiş, hayvanlara yapılan her türlü işkence ve zararı
yasaklamıştır. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’e göre onlarda tıpkı insanlar gibi Allah’ın yaratmış olduğu birer varlık ve ümmettirler. Nitekim Kuran-ı Kerim’de Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve gökyüzünde iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi sizin gibi topluluklardır (6/En‘am, 38) buyrulmuştur. Bununla birlikte Hz. Peygamberin hayvanlarla ilgili evrensel tavsiyeleri şunlardır.
Merhamet edene Allah da merhamet eder; siz yerdekine merhamet edin ki
gökteki de size merhamet etsin (Ebû Dâvûd, Edeb 58).
Haksız yere bir serçeyi öldürenden Allah, kıyamet gününde hesap soracaktır
(Nesâi, Dahâyâ, 43/42 (VII, 239))
Abdurrahman İbn Abdullah, babası Abdurrahman Radıyallahu
Anh’dan rivayet eder ki şöyle demiştir: “Biz bir seferde Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber idik. Resûlullah bir ara bir ihtiyacı için
1
Müsle; savaşta öldürülenlerin el, ayak, burun vb. uzuvlarının kesilmek suretiyle işkenceye
uğratılmasıdır.
Beytulhikme 12 (3) 2022
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
mıştır. Sadece bitkiler değil hiçbir canlıya zarar verilmemesini ya da asgari
632
Hasan Özalp
yanımızdan ayrıldı. O sırada hummara denen bir kuş gördük, iki tane de
yavrusu vardı. (Kuş kaçtı) yavrularını aldık. Kuşcağız etrafımıza yaklaşıp çırpınmaya, kanatlarını çırpıp havada inip çıkmaya başladı. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz gelince: “Kim bu zavallının yavrusunu alıp
onu ıstıraba attı? Yavrusunu geri verin!” diye emretti. Bir ara, ateşe verdi-
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
ğimiz bir karınca yuvası gördü. “Kim yaktı bunu?” diye sordu. “Biz!” dedik.
“Ateşle azab vermek sadece ateşin Rabbine hastır” buyurdu.” (Ebu Davud,
Cihad 122).
Hz. Peygamberin hayatından hayvanlara ve çevreye verilen değer ve
bunun iyi bir insan olmaya ve Allah’ın rızasını kazanmaya vesile olmasını
anlatan en çarpıcı ve dramatik örnekler verecek olursak:
Bir adam yolda giderken çok susadı. Hemen bulduğu bir kuyuya indi
ve oradan su içti. Sonra kuyudan çıktı bir de ne görsün, kuyunun başına
gelmiş bir köpek orada soluyor ve susuzluktan ağzını toprağa sürtüp nemli
toprağı yalıyordu. Onu görünce kendi kendine dedi ki, bu köpek de benim
gibi çok susamıştır. Hemen kuyuya indi, ayakkabısını su ile doldurdu. Sonra
ayakkabısını ağzıyla tutarak kuyudan yukarı çıktı ve çıkardığı suyu o köpeğe
içirdi. Bundan dolayı Allah o kulundan memnun oldu ve onu mükâfatlandırdı ve onun günahlarını bağışladı. Arkadaşlarımız “Ey Allah'ın elçisi, bize
hayvanlara yaptığımız iyilikten dolayı da sevap mı var?” diye sordu. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Evet, can sahibi her varlığa yapılan iyiliğe sevap vardır.” (Müslim, Selâm, 41).
Bir kadın bir kedi yüzünden Cehenneme girmeyi hak etmiştir. Şöyle
ki, kediyi hapsedip bağlayarak ona yemek yedirmedi ve (onun) yerin haşerelerinden de yemesine izin vermedi (Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 16).
Hz. Peygamber (sav) zayıflıktan (açlıktan) karnı sırtına yapışmış bir deveye rastladı ve şöyle dedi: “Bu dilsiz hayvanlar hakkında Allah'tan korkun!
buyurdu (Ebû Dâvûd, Cihâd: 44).
Hz. Peygamber suyun ve doğal çevreninde korunması ve kirletilmesi
ve israf edilmemesi gerektiğini de ısrarla vurgulamaktadır.
Abdullah b. Amr’dan rivâyet edildiğine göre Resûlullah (sav) abdest almakta olan Sa’d’ın yanından geçerken onun çokça su harcamakta olduğunu
görünce “Ne de çok su harcıyorsun?” dedi. Sa’d, “Abdest alırken çok su kullanmak israf sayılır mı ki?” diye sorunca Hz. Peygamber şöyle cevap verdi:
Beytulhikme 12 (3) 2022
İslam Çevre Ahlakına Dair Bir Yöntem Denemesi
633
“Evet, akıp gitmekte olan bir nehir kıyısında olsan bile!” (İbn Mace, Taharet, 48).
İslamiyet’in inanç, çevre ve ahlak arasında kurduğu ilişkinin belki de
en tebellür ettiği yer Hac’da giyilen ihram ile ilgili yasaklardır. Mekke şehri
lerinin kesilmesi veya koparılması ister ihramlı ister ihramsız herkes için
yasaktır. Hatta Mekke bu anlamda sit alanı ilan edilmiştir (Hamidullah,
1981, s. 49). Hz. Peygamber hayatı boyunca çevreyle ve onun korunmasıyla
tavsiyelerde bulunmuş ve kendisi de bizzat buna destek vermiştir. O’nun
canlı varlıklara ve doğaya olan sevgisini, doğanın ve canlıların korunmasına
ilişkin sözsel öğretisi ve fiilen yaptığı şeylerin bütününü, yani çevreciliğini
“ekolojik sünnet” olarak isimlendirmek mümkündür (Bayrakdar, 1992, s.
10).
3. İslam Çevre Ahlakı İlkeleri
İslam’ın çevreye bu ölçüde değer verdiğinin şuurunda olan Müslümanlar gerek yaşadıkları çevrenin bakımı ve temizliği ve gerekse bitkilere ve
hayvanlara değer verilmesi ve korunması hususun da adeta bir merhamet ve
şefkat medeniyeti kurmuşlardır. Örneğin Osmanlı devleti zamanında suyu,
çevreyi ve havayı kirletenlere yönelik fetvalar çıkarması, hakikaten kayda
değerdir. Çünkü bu fetvalarda bahsi geçen doğal unsurların korunması sağlanmış, aksi hareket edenlere uygun cezalar verilmiştir (Arslan, 2009, ss. 9297). Daha da önemlisi çevrenin ve canlıların korunması amacıyla İslam coğrafyasının farklı ülkelerinde vakıflar kurulmuştur. Fatih Sultan Mehmet
hem de Kanuni dönemlerinde çıkarılan fermanlarla çevreyi koruma talimatı en üst makamdan verilmiştir.
Peki, İslam açısından çevre niçin bu kadar önemlidir ve neden çevreye
değer vermek ve onu korumak gerekir? Daha öncede ifade ettiğimiz gibi
klasik dönemlerde böyle yaygın bir sorun olmadığı için ahlakçılarımız bu
konuda çok fazla bir açıklama yapmamaktadır. Çağdaş dönemde İslam’ın
çevreye verdiği değere dair birçok eser kaleme alınmış olsa da sistematik
bir İslam çevre kuramı geliştirilmemiştir. Oysa küçük yaştan itibaren inanç
ve çevre arasında sağlıklı bir bağ kurulması çevrenin korunması ve imar edilmesi açısından kayda değer bir nitelik taşımaktadır. Bu sistematik çevre
kuramı belirli çevre sorunlarını dikkate alarak çevreye bir anlam ve değer
Beytulhikme 12 (3) 2022
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
ve etrafındaki Harem denilen bölgedeki av hayvanlarının avlanması, bitki-
634
Hasan Özalp
yükler nitelikte olmalıdır. Ayrıca ruhunu İslam’ın bazı temel ilkelerine dayandırmalı ve çevrenin var edicisi olan Allah ile anlamlı bir ilişki kurmalıdır.
Ele aldığımız bu konu üzerinde farklı tasnifler yapılmaktadır. Ülkemizde
Cafer Sadık Yaran, dört kuram ve sekiz ilkeden oluşan hiyerarşik bir İslam
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
çevre ahlakı önerisi sunmaktadır.
1. Yararlılık (Menfaat) Kuramı: Yararlılık veya faydalılık ya da menfaat
kuramı; tabiatın, insanın yarar ve menfaatine olduğunu iddia eden inşa merkezcil bir yaklaşımdır. Bu kuramın nimet ve ayet olmak üzere iki ilkesi vardır.
Nimet ilkesi, tabiatın insana dünyevi, biyolojik, bedensel vb. konularda faydalar, menfaatler sağlamasıdır. Ayet ilkesi ise, tabiatın insana manevi, teolojik, ahlaki vb. konularda dersler, delaletler, ibretler vererek epistemolojik,
teolojik ve ruhsal gelişimimize yönelik yararlar sağlamasıdır.
2. Sorumluluk (Mesuliyet) Kuramı: Çevremizdeki varlıkların bizim faydamıza olup olmamaları açısından değil de onların hakları ve bizim de onlara karşı ödevlerimiz, görevlerimiz ve sorumluluklarımız açısından bakmayı esas alır. Bu kuramın ilkeleri, emanet ve hilafettir. Çevre insana Allah’ın
emanetidir ve insan yeryüzünün halifesidir.
3. Erdemlilik (Fazilet) Kuramı: Bu kuram, çevreye fayda ve sorumluluk
açısından değil de gönüllülük ve erdem açısından yaklaşmayı ele alır. Merhamet ve muhabbet (sevgi) olmak üzere iki ilkesi vardır. Çevreye karşı sorumluluklarımızı yerine getirmek, çoğu kere, fıkhî veya hukuki bir durumdur.
Ancak sorumluluğun ötesinde iyilikler yapmak, sevgi beslemek, feragatte
bulunmak ise ahlak ve erdem meselesidir.
4. Bilgelik (Hikmet) Kuramı: En üst düzeydir. Erdemli davranışlarında
ötesinde bir derinliktir. Olaylar ve olguların arka planına vukufiyet ve bunun gerektirdiği gibi davranabilmedir. Çevremizdeki her şeyde olağanüstü
bir bilgelik görebilmektir. Bu kuramın iki ilkesi, ubudiyet ve kutsiyettir. Her
varlık kendi halinde Allah’ı zikreder ve kutsaldır (Yaran, 2010, ss. 139-150,
2012, ss. 129-148).
Şüphesiz Yaran’ın hiyerarşik tespit ve tasnifleri yerindedir. Bununla
birlikte ortaya konulacak olan çevre ahlakı kuramı hangi ilkelere dayanmalıdır? sorusuna cevap vermek gerekir. Konuyla ilgili yazan bir kısım araştırmacıların dikkat çektiği noktalar şunlardır: Öncelikle İslam çevre etiğinin
Beytulhikme 12 (3) 2022
İslam Çevre Ahlakına Dair Bir Yöntem Denemesi
635
temelini tevhid oluşturur. Yani Allah’ın varlığı ve onun tek olduğu ön kabulü olmadan bu ilkeler doğru anlaşılmaz. Nitekim bazı araştırmacıların
tevhid, halife, fıtrat, adalet, ibadet, ilim, cemal ve ahiret gibi konulara odaklandıklarını görüyoruz (Haider, 1984, ss. 175-179; Omar Naseef, 1998, s. 13).
İkinci olarak tüm bu sorunların çözümünde Allah, evren ve insan arasında
42). Üçüncü olarak, çevreyle insanın ahlaki bir ilişkisini olabileceği gerçeği
kabul edilmelidir (Dutton, 1998, ss. 57-58). Kuran-ı Kerim’in ve Hz. Peygamberin böyle bir algı inşa ettiği gerçeğine vurgu yapılmalıdır. Dördüncüsü, sorunun kuramla birlikte pratik bir boyutu vardır. Yani bireysel ve
toplumsal bir bilincin oluşması için insanların eğitilmesi gerekir. İslam’ın
ortaya koyduğu çevre gerçekliğine rağmen İslam ülkelerinin iyi bir örneklik
sunamadıklarını görüyoruz (Foltz, 2005, ss. 1-85). Bizce yaşanan çevre problemlerine İslami rehber ilkeler ya da İslam çevre ahlakına dair kuram şu
şekildedir:
a. Nimet Olarak Çevre
İnsanın yaşaması için yeme ve içme gibi temel ihtiyaçlara gereksinimi
vardır. İnsanlar yiyecekleri ekmeği, meyveyi, eti, sütü ve suyu doğadan karşılamaktadır. Sadece yiyecek ve içeceğe ulaşmak yeterli değildir. İnsanın
gıda temininin iki süreci vardır. 1) Yeterli gıdaya ulaşmak, 2) Ulaştığı gıdanın temizlik ve sağlık gibi bir kısım yeterlilikleri karşılaması gerekir. İnsanın yaşamsal varlığını sürdüren gıdalar ve gıdaların niteliği ise çevreye ve
çevrenin korunmasına ve temiz tutulmasına bağlıdır. Bu sebeple İslam
inancı hem çevreyi hem de çevrenin içindekileri yaşam için nimet olarak
görmektedir. Bu yaklaşım özünü Allah’ın Râzık, Naîm, Kerim ve Vehhab
isimlerinden almaktadır. Çünkü bizi karşılıksız olarak nimetlendiren ve
beklenmedik yerlerden bize rızık veren (65/Talak, 3) Allah’tır. Çevre ve
içindekiler sadece insan yaşamı için bir nimet değildir. Bitkiler, hayvanlar
ve insanlar için çevre bir nimettir. Çünkü tüm canlılar gıdaya ve suya ihtiyaç
duyar. Aslında tabiatta döngüsel bir nimet ihtiyacı vardır. Şu karşıdaki yeşil
bitkilerin yaşamak için suya ihtiyacı vardır, hayvanların beslenmek için bitkilere, insanların ise hem bitkilere hem de hayvanlara ihtiyacı vardır. Aslında çevreye en fazla ihtiyacı olan varlık insandır. Bu sebeple çevreye en
fazla insan sahip çıkmalı, onu korumalı ve temiz tutmalıdır. Çevrenin bir
nimet olduğu Kuran-ı Kerimde şöyle anlatılır:
Beytulhikme 12 (3) 2022
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
doğru bir ilişki kurulması gerekir (Hobson & Abdel Haleem, 1998, ss. 34-
636
Hasan Özalp
Allah’ın, göklerde ve yerde bulunan şeyleri hizmetinize verdiğini, nimetlerini
gizli ve açık olarak önünüze bolca serdiğini görmez misiniz? (31/Lokman, 20).
Buyruğu ile içinde gemiler yüzsün, lütfettiği nimetleri elde edesiniz ve belki
şükredersiniz diye denizi istifadenize veren Allah’tır. Ayrıca O, göklerde ve
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
yerde ne varsa hepsini kendinden bir lütuf olarak emrinize vermiştir. Bütün
bunlarda düşünenler için işaretler vardır (45/Casiye, 12-13).
Gökleri ve yeri yaratan, gökten su indirip onunla size rızık olarak türlü türlü
ürünler çıkaran Allah’tır; izni ile denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize veren, nehirleri sizin için faydalı olacak şekilde yaratan O’dur. Düzenli
seyreden güneşi ve ayı sizin için yararlı kılan, gece ile gündüzü faydalanacağınız
biçimde yaratan O’dur. O size istediğiniz her şeyi verdi. Allah’ın nimetlerini
saymaya kalksanız başa çıkamazsınız. Şu bir gerçek ki insanoğlu çok zalim, çok
nankördür! (14/İbrahim, 32-34).
O, geceyle gündüzü, ayla güneşi hizmetinize verdi; yıldızlar da O’nun emrine
boyun eğmişlerdir. Bunda aklını kullanan bir topluluk için önemli ibretler vardır. Sizin için yerden türlü renklerde bitirdiği şeyler de böyle; bunda da düşünüp taşınan bir kavim için büyük ibret vardır (16/Nahl, 12-13).
Bir de şunu sor: “Suyunuz çekiliverse size akarsuyu kim getirebilir? (67/Mülk,
30).
Bugün dünyada milyonlarca insan açlık ve yoksullukla mücadele ediyor. Sebebi ise dünya nimetlerinin yokluğu değil ya adil olmayan paylaşım
ya da israftır. Adil olmayan paylaşım haram lokmadır. İsraf ise nimetlerin
bilinçsiz ve kontrolsüz tüketimidir.
Bu sebeple Allah (cc), Ey Âdemoğulları! Her namaz kılacağınızda güzelce
giyinin, yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez (7/Araf,
31) buyurarak israfı haram kılmıştır. Adaletsiz nimet dağılımı konusunda ise
O, (servet) içinizden sadece zenginler arasında dönüp dolaşan bir şey olmasın
(59/Haşr, 7) buyrulmaktadır.
Tüm bunları dikkate alarak bize bir nimet olarak sunulan ve aynı zamanda parçası olduğumuz çevreyi temiz tutmak ve korumak zorundayız.
Çünkü bu nimet bizim yaşamımızı devam ettirmektedir. Aynı zamanda
bize öylesine verilmiş şeyler değildir: Bunların hepsinden birer birer hesaba
çekileceğiz (102/Tekasür, 8).
Beytulhikme 12 (3) 2022
İslam Çevre Ahlakına Dair Bir Yöntem Denemesi
637
b. Barınak ve Ev (Yaşamsal Alan) Olarak Çevre
Canlıların kendini güvende hissedeceği bir ev veya barınağa sahip olmak istemesi onların en temel ihtiyaçlarından biridir. Hemen hemen tüm
canlılar bir ev veya barınak inşa eder. Barınaklar sayesinde canlılar yaşamkorunur ve türlerini devam ettirirler. Dünya ve kozmik düzen içerisindekilerle birlikte aslında insanların bu ihtiyaçlarını karşılayan en kapsamlı ve
geniş bir barınaktır. Üzerimizde bizi, yukarıdan gelen her türlü tehlikelere
karşı tıpkı bir tavan gibi koruyan bir gök kubbe (67/Mülk, 3-2), bu tavana
asılmış bizi aydınlatan muhteşem bir avize gibi yıldızlar (67/Mülk, 5), bizi
ısıtan bir soba gibi güneş, yaşamımızı ve günlerimiz düzenleyen bir takvim
olarak ay (10/Yunus, 5), zemine sabitlenmiş dağlar ve geniş vadiler (21/Enbiya, 31), yaşamaya uygun hale dönüştürülmüş bir zemin (78/Nebe, 6) ve huzurlu bir aile (30/Rum, 21) insanın kendini mutlu hissettiği bir yuva ve bir
barınaktır. Bu sadece insan için değil tüm canlılar için böyledir. Bu sebeple
insanın yerden göğe bu çevreyi koruması ve değer vermesi gerekir. Bu ilke
özünü Allah’ın Hafîz, Settar, Velî ve Mâlik el-Mülk gibi isimlerinden almaktadır. Çünkü Allah koruyan, örten ve gerçek anlamda mülkün sahibi
olandır.
c. Bir Kitap ve Kütüphane Olarak Çevre
İnsan düşünen bir varlıktır. İnsanı insan yapan en değerli şey ise aklını
kullanması, bilimler ve sanatlarda ilerlemesi ve yükselmesidir. İnsanın sahip
olacağı en büyük nimet ise aklını besleyen şeylerdir. Bu sebeple etrafımızı
kuşatan çevre, çiçeklerden, ağaçlara, balıklardan kuşlara, bakterilerden dört
ayaklı hayvanlara, hücreden kompleks organizmalara, atomdan yıldızlara
kadar bir kitaptır ve kütüphanedir. Her bir varlık ve tür bir bilimin laboratuvarıdır. Fizik, kimya, biyoloji, zooloji, botanik gibi onlarca bilim, her biri
bir kitap veya kütüphane olan varlıklar dünyasını araştırmaktadır. Bu yolla
insan maddi ve manevi olarak gelişmekte ve ilerlemektedir. Bu yaklaşım
özünü Allah’ın Alîm ve Hakîm gibi isimleri oluşturur. Çünkü Allah her şeyi
en doğru şekilde bilen ve yarattıklarıyla bildiklerini insanlara öğretendir.
Allah-u Teâlâ bu durumu şöyle anlatır:
Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün farklı oluşunda aklıselim
sahipleri için elbette ibretler vardır. Onlar ayakta dururken, otururken, yatarken
hep Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler: “Rabbimiz! Sen bunu
Beytulhikme 12 (3) 2022
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
larını güvenle sürdürürler ve dış dünyadan gelebilecek her türlü tehlikeden
638
Hasan Özalp
boş yere yaratmadın, seni tenzih ve takdis ederiz. Bizi cehennem azabından koru!
(3/Al-i İmran, 192-193).
Sizi biz yarattık; artık inansanıza! Akıttığınız meniyi düşündünüz mü? Onu siz
mi yaratıyorsunuz yoksa biz miyiz yaratan? Aranızda ölümü biz takdir ettik;
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
sizi benzerlerinizle değiştirmemiz ve bilemeyeceğiniz bir şekilde sizi yeniden
var etmemiz hususunda bizim önümüze asla geçilemez. Hiç kuşkusuz ilk yaratılışınızı biliyorsunuz; düşünüp ibret alsanıza! Ektiğiniz tohumu düşündünüz
mü? Onu siz mi bitiriyorsunuz yoksa biz miyiz bitiren? Dileseydik onu kuru
bir çöpe çevirirdik de şaşırır kalırdınız: “Doğrusu çok zarara uğradık! Daha
doğrusu büsbütün mahrum kaldık” (derdiniz). İçtiğiniz suyu düşündünüz mü?
Onu buluttan siz mi indirdiniz yoksa biz miyiz indiren? Dileseydik onu tuzlu
yapardık. O halde şükretmeli değil misiniz? Tutuşturmakta olduğunuz ateşi
düşündünüz mü? Onun ağacını siz mi yarattınız yoksa yaratan biz miyiz? Biz
onu çöl yolcularına ve açlık çekenlere bir işaret ve nimet kıldık. Öyleyse ulu
rabbinin ismini tesbih et (56/Vakıa, 57-74).
d. Halife’ye Emanet Olarak Çevre
Çevrenin yaratıcısı ve geçek anlamda sahibi Allah’tır. İnsan yeryüzünde yaşan bir varlık olduğu için çevreye Allah tarafından yeryüzünün halifesi olarak tayin edilmiş (2/Bakara, 30; 33/Ahzap, 72; 6/Enam, 165) ve çevre
ona emanet edilmiştir. Halifenin görevi yeryüzünü zulüm, şiddet ve yıkım
ile değil ayetin ifade ettiği gibi imar etmek yani yaşanabilir bir forma dönüştürmektir (11/Hud, 61). Hatta Hz. Peygamberin ifade ettiği “Bir topluluğun efendisi onların hizmetkarıdır” (Deylemî, 1986, s. 324) ilkesince adalet, sevgi, merhamet, yardımlaşma ve dayanışma esaslarına göre yönetmektir. Bu konuda Allahu Teala şöyle buyurur: Ey iman edenler! Allah ve resulüne
karşı hainlik etmeyin, emanetinizdeki şeylere de bile bile hıyanet etmeyin. (8/Enfal,
27). Yüce Allah yeryüzünü hem maddi hem de manevi hem doğal hem de
sosyolojik olarak bir düzen ve denge içerisinde yaratmıştır. İnsan denge
üzerine kurulmuş bu çevreyi yaratılışına uygun bir şekilde kullanmalı ve korumalıdır. Aksi takdirde “Düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın” (7/Araf, 56) ayetinin muhatabı olur. Bu yaklaşımın özünü Kayyum, Müdebbir ve Muktedir gibi isimler oluşturur. Çünkü Allah varlıkları ideal olarak adalet ve merhametle yöneten ve düzen sağlayandır.
Beytulhikme 12 (3) 2022
İslam Çevre Ahlakına Dair Bir Yöntem Denemesi
639
e. Sanat ve Tecelli Olarak Çevre
Evren üzerinde araştırma yapan insanlar, varlıkların kaba ve dağınık
değil zarif ve düzenli olduklarını gözlemlemektedirler. Aslında basit bir göz
ile bile bunu görmek mümkündür. Gökten muhteşem bir sunum ile yağmur
kuşlar muhteşem bir senfoni sunmakta, hayvanlar kendilerine tanımlanan
fıtratları üzere vazifelerini yapmaktalar. Tüm bunlar bir ahenk, uyum, harmoni ve insicam içerisinde olmaktadır. Kuran-ı Kerim’de onlarca ayet bu
duruma dikkat çekmektedir. Birkaçını dikkat çekecek olursak: Biz insanı en
güzel şekilde yarattık (95/Tin, 4), Gökleri yedi kat üzerine yaratan O'dur. Rahman'ın bu yaratmasında bir düzensizlik bulamazsın. Gözünü bir çevir bak, bir çatlak görebilir misin? (67/Mülk, 3), Andolsun, biz gökte birtakım burçlar yarattık ve
seyr edenler için onu süsledik (15/Hicr,16). Düşünürler evrenin bu durumunu
tasarım, nizam ve gaye kavramları ile ifade etmişlerdir. Allah varlıkları sadece yaratmamıştır. Onlara estetik bir incelik ve zarafet katarak sanatsal
olarak yaratmaktadır. Peki, biz çevrenin bu durumundan ne anlamalıyız?
Öncelikle tasarım fikri bizi tasarımcıya götürür (Özalp, 2022, ss. 19-27). Bu
sebeple varlıklar Allah’ın tasarımı ise buna saygı duymak ve değer vermek
zorundayız. İkinci olarak bu tasarım fikri bizi ilim ve sanatta derinleştirir.
Şöyle ki bugün insanoğlunun teknik ve teknoloji noktasında kat ettiği tüm
ilerlemeler aslında ilahi tasarım ilham olmaktadır. Bu sebeple hem sanatkâra hem de O’nun sanatına saygı duymak, değer vermek ve onu korumak zorundayız. Bu yaklaşım özünü Allah’ın Mükevvin, Musavvir, Müzeyyin ve Bedî gibi isimlerinden almaktadır. Çünkü Allah sanatla, eşsiz ve benzersiz bir güzellikle süsleyerek yapandır.
f. Kutsal Bir Varlık Olarak Yaşamsal Çevre
İnsanın çevreyle fiziksel ve metafiziksel ilişkisi vardır. Aslında çevremizi kuşatan varlıklarında bu şekilde fiziksel ve metafiziksel boyutu vardır.
Dolayısıyla fiziksel ve metafiziksel ilişki ve dengeyi merkeze alan bu yaklaşım hiyerarşik olarak üç boyuttan oluşur. Birinci boyutu çevrenin temiz olmasıdır. Bu yaklaşım özünü Allah’ın Kuddüs isminden alır. İslam’a göre
çevre temizdir çünkü temiz yaratılmıştır. Kuddüs ismi alemde en azami seviyede tecelli etmektedir. İnsanın dokunmadığı ve yapay olarak inşa etmediği her yer temizdir. Ormanlara ve insandan arınmış başka yerlere baktığımızda ne temizlik işçileri ne temizlik araçları ve malzemeleri olmamasına
Beytulhikme 12 (3) 2022
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
ve kar yağmakta, rengârenk çiçeklerle süslenmiş ağaçlar ortaya çıkmakta,
640
Hasan Özalp
rağmen tertemiz ve mis gibi kokmaktadır. Ne zaman ki insan hırs, tamah
ve açgözlülük ile bir yere dokunuyorsa orada kirlenme ve yıkım başlıyor. Bu
sebeple zaten temiz olarak yaratılmış çevreye, yaratılışına uygun muamelede bulunmak gerekir.
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
Yaklaşımın ikinci boyutunu ise canlı ve cansız tüm varlıklar oluşturur.
Aslında en geniş boyutu budur. Şöyle ki İslam inancına göre cansız bir varlık olan taşlardan tutun, çiçeklere, kedilere, kuşlara ve yıldızlara kadar her
şey kendi lisanı ve fıtratı ile Allah’ı zikretmekte ve onu anmaktadır. Alem
bir mescit tüm varlılar ise birer zakirdir. Dolayısıyla bu yaklaşım özünün
Allah’ın Sübhan isminden alır. Bu husus Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle anlatılır:
Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar O’nu tesbih eder; O’nu hamd ile
tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz onların tesbihini anlayamazsınız. O halîmdir, bağışlayıcıdır (17/İsra, 44).
Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; artık kalpleriniz taş gibi, hatta
daha da katıdır. Taşın öylesi vardır ki ondan ırmaklar kaynar; öylesi de
vardır ki, çatlayıp bağrından su fışkırır; bazı taşlar da vardır ki, Allah
korkusuyla yerinden düşer. Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz
değildir (2/Bakara, 74).
Yaklaşımın üçüncü ve en önemli boyutunu yaşamın bizatihi kendisi
oluşturur. Özünü Allah’ın Hayy isminden alır. Etrafımızdaki çiçekler, ağaçlar, kediler, köpekler ve inekler gibi varlıklar birer canlıdır ve hayat taşımaktadır. Bu dünyada hayattan daha değerli ve kutsal bir şey olamaz.
Çünkü hayatı sadece Allah verir. Sadece o Muhyi’dir. Tüm insanları öldürme kabiliyet ve kudretine sahip olabilirsiniz veya öldürebilirsiniz ancak
ölmüş tek bir varlığa hayat veremezsiniz. Ne gereksiz yere bir çiçeği koparmak, ne bir kedi ve köpek gibi canlılara zarar vermenin dinde inançta ve
vicdanda karşılığı yoktur. Bu sebeple hayata saygı duymak ve değer vermek
bir zorunluluktur.
Sonuç
Biyolojik döngü içerisinde biz çevrenin bir parçasıyız, çevrede bizim
bir parçamız. Dolayısıyla çevre insanlığın vazgeçilmez ve göz ardı edilemez
bir gerçekliğidir. Tarihsel olarak filozoflar çevreye ve sorunlarına pek yer
verilmemiş olsa da çağımızda yaşadığımız yerel ve küresel sorunlar insan
Beytulhikme 12 (3) 2022
İslam Çevre Ahlakına Dair Bir Yöntem Denemesi
641
zihninin çevreye odaklanmasına neden olmuş hatta zorunlu hale getirmiştir. Bu sebeple çağımızın düşünürleri, politikacılar, ekonomistler ve birçok
meslek grubu çevrenin nasıl korunması gerektiğine dair teoriler geliştirmektedir. Hatta ‘çevreciler’ şeklinde özel bir sınıf oluşmuştur. Hatta birçok insan haklı olarak kendini çevreci olarak görmekte ve çocuklarını bu
düşünürlerin ilgisiz kalması düşünülemez. Bu sebeple bir İslam çevre etiğinin nasıl olması gerektiğine dair özünü Kuran-ı Kerim ve Allah’ın isimlerinden alan bir çevre kuramı denemesinde bulunduk. Bu kuramın İslami
anlamda çevreye katkı sunması ve çevreyi koruma bilincinin oluşmasına
fayda sağlamasını umut ediyoruz. Araştırmacıların yaşanan sorunlardan hareketle daha emprik ve yaşanabilir ve sürdürülebilir niteliğe sahip yeni
çevre çalışmaları üretmesi gerektiği kanaatindeyiz. Eğitimin tüm düzeylerinde çevre bilincinin oluşmasına dair dersler okutulmalı, seminer verilmeli
ve çalışmalar yapılmalıdır.
Kaynaklar
Arslan, E. (2009). Fetvalarda Çevre Kirliliği. Din ve Hayat, TDV-İstanbul Müftülüğü Dergisi, 4.
Baykal, H., & Baykal, T. (2008). Küreselleşen Dünya’da Çevre Sorunları. Mustafa
Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 5(9), 1-17.
Bayrakdar, M. (1992). İslam ve Ekoloji. Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları.
Deylemî. (1986). El-Firdevs bi-Me’sûri’l-Hitâb: C. II.
Dutton, Y. (1998). Islam and the Environment: A Framework for Enquiry. İçinde
H. Abdel Haleem (Ed.), Islam And Tbe Environment. Ta-Ha Publishers Ltd.
Foltz, R. C. (2005). Enviromentalism in The Muslim World. Nova Science Pub.
Haider, S. G. (1984). Habitat and Values in Islam: A Conceptual formulation of
an Islamic city. İçinde Z. Serdar (Ed.), The Touch of Midas: Science, values and
environment in Islam and the West. Centre for Studies on Science.
Hamidullah, M. (1981). Hz. Peygamberin Savaşları ve Savaş Meydanları (S. Tuğ,
Çev.). Yağmur yayınevi.
Hobson, İ., & Abdel Haleem, H. (1998). Islam’s Guiding Principles for a Solution to Environmental Problems. İçinde Islam And The Environment. Ta-Ha
Publishers Ltd.
Beytulhikme 12 (3) 2022
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
bilinçle yetiştirmektedir. Böyle bir konuya İslam inancının ve Müslüman
642
Hasan Özalp
Macit, Y. (2005). Savaş Kuralları Açısından Hz. Peygamber’in Sünnetinde Doğal
ve Fizikî Yapının Masuniyeti. Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 5(4),
95-110.
McKibben, B. (2006). Yeter! Genetik Mühendisliği ve İnsan Doğasının Sonu (F. Çolak,
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
Çev.). Pınar yayınları.
Nargül, V. (2024). İslam Hukukunda Çevrenin Savaş Sırasında Korunması. İslam
Hukuku Araştırmaları Dergisi, 23, 223-249.
Omar Naseef, A. (1998). The Muslim Declaration on Nature. İçinde H. Abdel
Haleem (Ed.), Islam And The Environment. Ta-Ha Publishers Ltd.
Özalp, H. (2022). Tanrı ve Tasarım. Eski Yeni.
Razi, F. (2002). Tefsir-i Kebir Mefatihu’l Gayb (S. Yıldırım, L. Cebeci, S. Kılıç, & S.
Doğru, Çev.; 2. bs, C. 5). Huzur yayınevi.
Yaran, C. S. (2010). Ahlak ve Etik. Rağbet.
Yaran, C. S. (2012). İslam Ahlak Felsefesine Giriş. DEM yayınları.
Yüksel, Y. (2020). Kur’an’da Fesât Kavramı ve Müfsitlerin Nitelikleri. Mevzu-Sosyal Bilimler Dergisi, 3, 45-80.
Öz: Şehirler, ormanlar, denizler ve gökyüzünün oluşturduğu insanı kuşatan varlık
dünyasına çevre denilmektedir. Bu mekanlar insan gibi tüm canlıların yaşam alanıdır. İnsan bu alanların bir parçası olmasına rağmen zamanla buralara zarar vermeye başladı. Teknik ilerlemeye paralel olarak ağaçlar kesildi, toprak ve sular kirlendi ve gökyüzü zehirlendi. Çevre sorunları insanın ve tüm canlı türlerinin geleceğini yok ediyor. Bu sebeple düşünürler yaşanan bu sorunların üstesinden gelmek için çözüm üretmeye başladılar. Bu amaçla yeni çevre kuramları ve çevre
ahlakı ilkeleri geliştirdiler. Bu süreçte şüphesiz insanlığa yol gösteren ve evrensellik iddiasında bulunan İslam inancının da yaşanan sorunlara yönelik çözüm önerileri bulunmaktadır. Gerek Kuran-ı Kerim’de ve gerekse Hz. Muhammed’in yaşamında çevre önemli bir yere sahipti. Ancak dönemleri itibariyle yıkıcı çevre
felaketleri olmadığı için İslam âlimleri konuya yönelik sistematik bir söylemde
bulunmadılar. Ancak bugün Müslümanların çevreye nasıl bakmaları gerektiğine
dair sistematik bir çevre kuramı oluşturma zorunluluğu doğmuştur. Çünkü birçok akademik sirkülerde İslam dininin çevre ilkeleri sıklıkla sorulmaktadır. İşte
Beytulhikme 12 (3) 2022
İslam Çevre Ahlakına Dair Bir Yöntem Denemesi
643
biz bu makalede İslam çevre ahlakına dair bir yöntem ve kuram geliştirme denemesinde bulunacağız. İddiamız görece olup bu konuda çalışma yapmak isteyen
bilim insanlarına perspektif sunma amacı taşımaktadır.
Anahtar Kelimeler: Çevre, çevre kirliliği, çevre ahlakı, İslam çevre ahlakı kuramı,
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
yöntem.
Beytulhikme 12 (3) 2022
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
644
Hasan Özalp
Beytulhikme 12 (3) 2022