Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2022, Toplumsal Tarih
…
4 pages
1 file
Birinci Dünya Savaşı'nın mağluplarından Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun dağılmasının hemen ardından Avusturya'nın yeniden yapılanma sürecine ilişkin genel bir çerçeve
Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi, 2005
' XV[. ytizyrhn ikinci yausrna gelindifinde, aynr d<inemde Batr Avrupa iilkelerinde "merkantilizm" adtyla anrlan iktisadi aktm, 'kameralizm" adryla Avusturya'da da kabul g<irmeye baglamrg ve Avusturya ydnetimi ticaret faaiyetlerine daha fazla <inem u.r..y" ve bu iktisadi u[ragtan uzun vadeli kazanglar elde edebilmek igin daha bilingli adrmlar atmaya baglamqtu. ' Felix-Beaulout, Tableau du Conmqce de la Gthe, Form6 dapris une onn6e moyenne,
Journal Of History School, 2014
Social Sciences Studies Journal, 2018
Osmanlı-Avusturya ilişkileri, 14. yüzyılda başlamıştır. Çünkü Türkleri Avrupa'dan atmak isteyen Doğu Avrupalı koalisyon güçlerine Avusturyalı Habsburglar da destek vermişlerdir. Avrupa yönündeki Türk ilerleyişi, takip eden iki yüzyılda hızla devam etmiştir. Türkler, Fatih Sultan Mehmet devrinde İstanbul'un fethinden sonra Avusturya sınırına epey yaklaşsa da bu dönemde Osmanlı-Avusturya ilişkileri henüz yoğunluk kazanmamıştır. Avusturya için asıl Türk tehlikesi Kanuni Sultan Süleyman devrinde başlamıştır. Çünkü Kanuni'nin Macaristan'ı fethinden sonra Osmanlı-Devleti ile Avusturya sınır komşusu olmuştur. Bundan sonra iki devletin çıkarlarının aynı bölgede çatışması, yüzyıllarca sürecek olan bir savaşlar sürecinin başlamasını kaçınılmaz hale getirmiştir. Tabi ki bu mücadeleler esnasında her iki taraf da birçok esir ele geçirmiştir. Osmanlı Devleti'nin, ele geçirdiği Avusturyalı esirler hakkında bilgi veren kaynakların sayısı, özellikle II. Viyana kuşatması sonrasında artmaktadır. Bu kaynakların verdiği bilgilerden, esirlere bazı şartlarla özgürlüklerine kavuşma hakkı tanınmıştır. Esirler, genellikle fidye ödeyerek özgürlüklerine kavuşabilmişlerdir. Sıkça başvurulan diğer bir kurtulma yolu ise din değiştirme olmuştur. İslam'ı kabul eden esirler, serbest bırakıldığı gibi devlet hizmetine alınma, maddi destek gibi devlet tarafından sağlanan bazı imkan ve ayrıcalıklardan da faydalanmışlardır.
Karadeniz İncelemeleri Dergisi, 2017
Batum halkına kendi geleceklerini tayin etme hakkı vermişti. Bu çerçevede 14 Temmuz 1918'de yapılan halk oylaması sonunda Evliye-i Selâse Osmanlı Devleti'nin bir parçası olmuştu. Dış kamuoyunda Batum'un stratejik önemi vurgulanarak Brest Litovsk ile birlikte Türkiye'ye Batum'un da dâhil olduğu geniş bir alanın verildiğine dair yorumlar yapıldı. Mondros sonrası ise Boğazların mayınlardan temizlendiği ve Müttefiklerin savaş gemilerinin Karadeniz'e girdiğine dair haberlere yer verildi. Boğazlar temizlendikten sonra da savaş gemileri, Batum'un da dâhil olduğu Karadeniz limanlarını ziyaret etmişlerdi. Aslında her an Batum'un İngilizlerin işgaline uğrayabileceğinin anlaşıldığı bu tür dış kaynaklı haberlerde, Türk ordusunun Ermenilere saldırdığı iddia edilerek, bu saldırılarının devam etmesi halinde de İngilizlerin savaş gemilerini Batum'a gönderecekleri bildiriliyordu. Osmanlı belgelerine göre 1918 yılının Mayıs ayından itibaren Üçüncü Osmanlı kolordusu, Batum'da ırk, mezhep ve din ayrımı yapmadan tüm halkı himaye edecek uygulamalarda bulunmuştu. Yine Osmanlı belgelerine göre İngilizler, Batum'u işgal ettikten sonra da kendi dillerine aşina olan Ermenilerden alaylar oluşturmuşlardı. Batum'un 1918 yılının ikinci yarısında Türk ve dünya kamuoyundaki algısının ortaya konulmasının amaçlandığı çalışmada, ağırlıklı olarak dış basın ve Başbakanlık Osmanlı Arşivi belgeleri olmak üzere, iç basın, ilgili telif ve tetkik eserlerden yararlanılacaktır.
Studies of the Ottoman Domain
Öz Bu çalışma 1788-1791 yılları arasında gerçekleşen Osmanlı-Avusturya Savaşı sırasında Osmanlı tarafından alınan esirler konusuna odaklanmakta ve savaşı neticelendiren Ziştovi Antlaşması'nın yedinci maddesine göre esir mübadelesinin ne şartlarda gerçekleştiğini incelemektedir. Bu kapsamda hukukî ve pratik uygulamalarıyla Osmanlı'da savaş esirleri meselesi de tartışılmaktadır. Savaşta esir alınan Avusturyalıların İstanbul'a ve diğer Osmanlı eyaletlerine dağıtılırken takip ettikleri güzergah ile esirlerin tahliyesi sırasında izlenilen yol ve yöntem detaylandırılmaktadır. Avusturyalı esirlerden İslamiyet'i tercih ettikleri için Osmanlı tarafında kalacak olanlar ile Hristiyanlık üzere oldukları için Avusturya tarafına teslim edileceklerin tespit işlemleri yetkilileri en çok uğraştıran mesele olmuştur. Esirlerin tahliyesini düzenlemek üzere görevlendirilen mübaşirler ile esirleri teslim alacak Avusturyalı konsolosların yetki ve sorumlulukları bir diğer inceleme konusudur. Esirlerin nerelere dağıldıklarına dair bir araştırma bize, geniş Osmanlı coğrafyasına dağılmış bir Avusturyalı esir kitlesi olduğunu örnekleriyle göstermiştir. Esirlerin kimliklerine yönelik araştırma ise, esirlerin dört yaşından altmış yaşına kadar kadın, erkek ve çocuklardan müteşekkil oldukça geniş bir grubu kapsadığını; esir sahipleri söz konusu olduğunda farklı meslek grupları ve farklı milletlerle kimliklerin hayli çeşitlendiğini ortaya koymaktadır. Tahliye sırasında karşılaşılan güçlükler ve Avusturya tarafının şikayet ettiği hususlar makalenin bir diğer konusudur. En fazla şikayet konusu olan çocuk esirler meselesine ise müstakilen değinilmektedir. Avusturya tarafından alınan Osmanlı esirleri konusu da örnekler doğrultusunda ele alınmaktadır. Abstract This study focuses on the war captives taken by the Ottomans during the Ottoman-Austrian War between 1788-1791 and examines the conditions under which they were evacuated according to the Sistova Treaty. In this context, the issue of prisoners of war in the Ottoman Empire is discussed with its legal and practical implications as well. Under the themes of distribution and evacuation of captives, the route through which the Austrian war prisoners were distributed is studied, as well as the plans and methods used during their evacuation. The most troublesome issue for the authorities has been the determination of the Austrian prisoners converted to Islam since they would remain on the Ottoman lands while those who kept Christian belief would be delivered to Austria. The duties and responsibilities of the Ottoman officials who would handle the evacuation of captives and the Austrian consulates who would take over them are another topic of the article. A survey about where the captives were scattered in the Ottoman Empire exhibits that there was a huge group of captives spread all over the vast Ottoman geography. An analysis of the captives depending on identities shows the age range varies from four to sixty, and the group, besides men, was including women and children as well. Owners of captives were also diversified in terms of occupation and ethno-religious identity. The difficulties during the evacuation process of captives and the complaints of Austrian authorities on the issue are other topics. The issue of Child captives, which was the subjects of many complaints is studied separately. Ottoman war captives taken by Austria are also researched, based on available cases.
Artıgerçek, 2019
İktidar Mücadelesi Kızışırken Sol-içi Mücadelede Önemli Dönüm Noktası: Konseyler Genel Kongresi (16-21 Aralık 1918) https://artigercek.com/forum/yuzuncu-yilinda-almanya-devrimi-1918-19-viii-96768h
Toplumsal Tarih Dergisi, Nisan 2022
Tarih Kritik Dergisi, 2021
Furkan Ali SEVİM * I. Dünya Savaşı, bütün dünyayı derinden etkileyen ve sonuçları ile yeni gelişmelerin yaşandığı bir savaş olması bakımından çok önemli bir savaştır. Osmanlı Devleti de Almanya ve Avusturya-Macaristan ile birlikte bu savaşa dâhil olarak birçok cephede büyük mücadeleler yaşamıştır. Ele alacağımız bu eser, Osmanlı cephelerinde savaşmış olan Avusturya-Macaristan askerlerinin durumları ve nerelerde savaştıkları hakkında bilgi sahibi olmamız açısından önemli bir eserdir. Kitabın içeriğine geçmeden önce yazarları hakkında da kısa bilgiler vermek istiyorum. Yazarlarımızdan Emre Saral, 1983 yılında dünyaya gelmiştir. İlköğrenim ve ortaöğreniminden sonra 2004 yılında Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden mezun olup yüksek lisansını Ankara Üniversitesinde Avrupa Birliği'nin uluslararası ilişkileri üzerine yapmış, 2016 senesinde "Türkiye-Macaristan İlişkileri 1920-1945" başlıklı teziyle doktora derecesine ulaşmıştır. Bu alanda çeşitli çalışmaları olmakla birlikte İngilizce, Macarca ve Almanca dillerini de bilmektedir. Diğer yazarımız İsmail Tosun Saral ise 1941 yılında doğmuştur. İlköğrenim ve ortaöğreniminden sonra 1961 yılında Viyana'da Dünya Ticareti Yüksek Okulunda okumuş olup birçok farklı işte çalışmıştır. Kendisi Türk-Macar Dostluk Derneğinin kurucularındandır; 1992 yılından itibaren Yönetim Kurulu üyesi ve başkan yardımcısı olarak görev yapmış ve 2017'de derneğin başkanı olmuştur. Bektaşi dervişi Gül Baba üzerine, Macar tarihi ve kültürüne dair çeşitli çalışmaları mevcut olup bunlar Macarcaya çevrilmiştir. 5 Mart 2013 tarihinde, Macaristan Cumhurbaşkanı tarafından Macar-Türk kültürel ve tarihi
Bu yazı 1919-1939 yılları arası Atatürk dönemi dış politikası üzerine yazılmıştır.Dönemim dış politikasının nasıl bir çerçeve içinde çizildiği ve ilkelerinin neler olduğu, hangi ülkelerle hangi antlaşmaların olması ve hangi sorunların çözüme kavuşturulmasını açıklayan bir yazıdır.
Atatürk Ansiklopedisi, 2021
Osmanlı ve Avusturya-Macaristan İmparatorlukları, müttefik olarak katıldıkları Birinci Dünya Savaşı (1914-1918)'ndan yenik ayrıldılar. Çok uluslu yapıya sahip Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nda, savaşın sonlarına doğru bağımsızlık hareketleri arttı ve buna ekonomik zorluklar da eklenince imparatorluk, 3 Kasım 1918 tarihinde Villa Giusti'de imzalanan mütareke ile savaştan çekildi. Bu dönemde imparatorluk topraklarında ardı ardına bağımsız devletler kuruluyordu. Avusturya'da da Almanlar 30 Ekim 1918'de Avusturya Cumhuriyeti'ni kurduklarını ilan ettiler. Savaşın sonunda, 18 Ocak 1919 tarihinde, Paris kentinde toplanan barış konferansında alınan kararlar neticesinde Avusturya Saint-Germain Barış Antlaşması'nı ve Osmanlı Devleti de 10 Ağustos 1920'de Sevr Barış Antlaşmasını imzaladı. İki mağlup devletin imzaladığı barış antlaşmaları arasındaki en önemli fark, Saint-Germain yürürlüğe girerken Türk milletinin işgaller ve Sevr Antlaşması'nın ağır şartları nedeniyle Millî Mücadeleyi başlatmasıdır.
Administración de Recursos Humanos - Enfoque latinoamericano
Volume 5: High-Pressure Technology; ASME Nondestructive Evaluation, Diagnosis and Prognosis Division (NDPD); Rudy Scavuzzo Student Paper Symposium and 26th Annual Student Paper Competition, 2018
Soils and Foundations, 2013
Appl. Sci. , 2023
Green Chemistry, 2011
Nutrients
International Journal of Immunogenetics, 2010
Folios de literatura e idiomas, 2017
Studia mythologica Slavica, 2015