Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2017, Toplumsal Tarih
…
4 pages
1 file
Selçuklu medeniyeti araştırmaları dergisi 2, 2020
The Suleymaniye Complex is considered to be one of the important monuments of Hasankeyf now been submerged under the waters of the Ilisu Dam. The Complex was built between the years of 750-753/1351-1354 by Melikü'l Adil Şehabeddin Gazi. It consists of an atrium surrounded by porticos and students' rooms on three sides, as well as classrooms, mudarris rooms and prayer rooms in the south. By adding a small-scale closed atrium to the west side of the prayer room, passing into a derelict Artuqid madrasah adjacent to the prayer room was ensured. Rubble stone bonded by regional mortar called cas (plaster) was used in the architecture. One of the large rooms located on both sides of the Iwan in the south of the atrium was turned into a turbeh (small mausoleum) for Şehabeddin Gazi, who was buried here, and his three sons who died from the Plague; the other one, for Suleiman the Magnificent. Renovating the east front of the madrasah between the years of 1406 and 1416, Suleiman the Magnificent contributed to the madrasah gaining a monumental appearance with minaret, crown door and fountain made of uniformly cut ashlar stones. There is incoherence regarding the dates and names of the founders on the inscriptions above these. Sahabiye Madrasah's mihrabs and the dome of the closed atrium, as well as the architectural components included by Suleiman the Magnificent were transported to the new Hasankeyf Culture Park. Other parts are left underwater. Sahabiye Madrasah is a significant monument of the Ayyubid period with a well-known history and culture among the cultural properties in Hasankeyf.
Mimarın ve mimârinin var olma sebebi olan mâbed, 20. yüzyıla kadar mimarlığın özü olarak kalacak “üslûb”un da yaratıcısıdır. Millî, etnik ve kültürel kimliğin önemli bir tanımlayıcısı olarak 19. yüzyılda Batı’da ve Batı’nın doğrudan etkili olduğu merkezlerde karmaşık bir soruna dönüşmüş olan mimârî üslûb, 20. yüzyılın ilk yarısında uluslararası bir estetiğe evrilmiş, ikinci yarısında ise ferdî üsluplar ve küresel “trend”ler içinde yok olmuştur. 1950’lerden sonra kilise mimârisi, gelip geçici trendlerden uzak durmak şartıyla, sanatçı-mimarın ferdî yaklaşımının belirlediği modern mimarlığa açılmıştır. Batı’daki mimâri gelişmeleri yaklaşık 150 yıldır yakından takip eden Türkiye’de bir tek câmi mimârisi – o da ana akım mimarlık pratiğinin dışında kalması dolayısıyla – “klasik” kabul edilen bir üslûbu sürdürmekte ve modernleşme baskılarına direnmektedir. 16. yüzyılın, özellikle de Mimar Sinan’ın câmilerinin iyi kötü taklid edilmesi üzerine binâ edilen ve aslında “neo-klasik” olarak adlandırılması gereken bu yaygın câmi tipolojisi, 1950’lerden beri târihselci (historiciste) yaklaşımların dışlandığı okullarda yetişen mimarların çoğunluğu tarafından, çağdaş yaratıcılığa kapalı oldukları için kıyasıya eleştirilmektedir. Gerçekte mimarlarla câmi cemâatleri arasında, özellikle metinlerle desteklenen ortak bir zeminin olmaması, anakronik üslûb tartışmasının sürmesine ve Türk şehirlerindeki mescidlerin gerçek sorunlarının gizlenmesine neden olmaktadır. Modern ve [neo] klasik câmi arasında bölünmüş mescidin kavramsallaştırılmasındaki sorun her iki kutup için de aynıdır: mescid, “câmi” adı verilen, “ibâdet alanı” olarak ayrılmış bir parseli olan, kendi içinde başlayıp biten abidevî tekil kütlesiyle sembolik bir ifâde taşıması gereken “sıradışı” bir yapıdır. Bu durumda uzlaşmazlık, apartman, işyeri ve yolların belirlediği sıradan şehir mekânı içinde, câminin sıradışılığını gösterecek biçimlerin tercihinden kaynaklanır. Halbuki mescidi ilgilendiren asıl sorun, onu toplumsal hayatın merkezinden uzaklaştıran ve şehir içinde mekânını “öteki”leştiren sosyal ve kültürel gelişmelerdir. Bu durumda mescidin gerçek konumunu biçimsel özellikleriyle değil, mekânının toplumla kurduğu işlevsel ilişkide görmek gerekir. Cemâatlerin sadece câmiyle sınırlı kalması, mescid tasarımında yeni yaklaşımların içinde düşünülmesi gereken sorunlar arasındadır. Çağdaş mescid mimârisinde önemli bir eksiklik, ferdleri ibâdetin dışında, günlük hayatın diğer kolektif birlikteliklerinde buluşturacak olan işlevlerin eksikliğidir. Modern bir cemâatin ihtiyaç duyduğu, günlük hayatın ferdî ihtiraslarını kolektif bir iyiliğe yönlendirebilecek yeni işlevsel programlara câmiyle birlikte anlamlı bir mekân ve biçim vermek, bu çağda ancak ehil mimarlar tarafından yapılabilir. Kısacası, mimarlar için çok önemli bir hâle gelmiş olan ferdî yaratıcılık, tarihî, felsefî ve sosyolojik hususların hakkı iyi verilerek kullanılırsa, mescid mimârisinin önünü açabilir. Ancak, sanatçı-mimarların ve cemaâatleri oluşturan insanların mâbedlere kaybolan güzellikleri ve işlevleri yeniden kazandırabilmelerinin yolu, belki de Nurettin Topçu’nun çeşitli yazılarında tarif ettiği, o çokluk içinde birliği arayan ferd olmaktan geçecektir. Anahtar Kelimeler: neo-klasik câmiler, mescidler, mimâri, “öteki mekânlar”, Nurettin Topçu
Süleymaniye Cami'inin Haziresi, 2012
İslamiyetin kabulünden sonra, mezar şekli kısmen değişmiş; kişilerin ölümsüzleştirilmesi ve mezarlarını anıtlaştırma düşüncesi silinmemiştir. İlk kez Karahanlılar tarafından “türbe” adı verilen birbirinden ilginç mezar anıtları yapılmıştır. Karakoyunlu ve Akkoyunlular zamanında, hayvan tasvirli mezartaşı yapma geleneği devam etmiştir. Bugün Ahlat-Bitlis yöresinde bu türden mezartaşları halen mevcuttur. Anadolu Selçuklu devletinden itibaren Türk mezar geleneği oturmuş ve Beylikler-Osmanlılar döneminde bu gelenek, ortak motiflerle devam etmiştir. Ancak, herbiri kendi döneminin ve bulunduğu bölgenin özelliklerini taşımıştır… İslâm düşüncesine göre toprağa defnedilen insanın en uzun süre bulunacağı yer, mezardır. Bu nedenle İslam dini mezarlığın düzenli ve tertipli yapılmasını, temiz tutulmasını ve yeşillendirilmesini, hayatta olan insanların ölülerine karşı bir vefa borcu olarak görür
Kanuni Sultan Süleyman Dönemi ve Bursa (Ed. Burcu Kurt), 2019
Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2017
Calismada ele alinan Tokat Camlibel bucaginda yol kenarinda bulunan Camlibel Mescidi, plani ve mimari ozellikleriyle tanitilmaya calisilmistir. Hakkinda fazlaca bilgi bulunmayan mescit, 13. yuzyil ilk ceyreginden itibaren ozellikle Konya ve Aksehir gibi Selcuklu baskenti ve cevresinde gorulmeye baslayan kare planli tek kubbeli mescitlerin onunde Beylikler ve Osmanli Donemi’nde asil seklini alacak “son cemaat yeri” uygulamasinin goruldugu ornekler arasinda bulunmasi acisindan onemlidir. Yapinin, benzer ornekleriyle karsilastirilarak donem icindeki yeri ve tarihi ortaya konulmaya ve oldukca harap durumda oldugu icin kurtarilmasi gereken bir kultur varligi olarak tanitilmaya calisilmistir.
Vakıflar Dergisi, 2018
Bu çalışmada, Mardin kent merkezinde bulunan ve inşa tarihi bilinmeyen Şeyh Şeyhullah Camii tanıtılıp değerlendirilecektir. Büyük oranda tahrip olmuş yapı günümüzde mescid, giriş mekânı, harimle kemerlerle ilişkilendirilmiş tonozlu dikdörtgen mekân ve bu mekânın arkasındaki halvet, ıslak hacimler olarak kullanılan tonozlu birimler ve giriş eyvanı, iki yazlık namazgâh mihrap nişi, avlu, kuyu ve sokak çeşmesinden oluşmaktadır. Yapının bugün giriş mekânı olarak kullanılan selsebîl eyvanı, mescid ve batıda evyanlı girişle ulaşılan tahrip olmuş tonozlu birimler, yapının cami veya medrese merkezli bir Artuklu külliyesi olabileceğine işaret etmektedir. Yapının evreleri, Arapça ve Osmanlıca onarım kitabeleri ile camiyi oluşturan mekânların mimari özelliklerinin betimsel analizi ve kentteki diğer Artuklu dönemi dinî ve sivil yapılarıyla karşılaştırmalı değerlendirmesi yapılarak belirlenmeye çalışılmıştır.
Journal of Urban Research, 2021
A Moral Inquiry into Epistemic Insights in Science Education: Personal and Global Perspectives of Socioscientific Issues,, 2024
ИСТОРИЯ, АРХЕОЛОГИЯ И ЭТНОГРАФИЯ КАВКАЗА. . . , 2018
US-China Education Review , 2024
Historiography and Identity VI: Competing Narratives of the Past in Central and Eastern Europe, c. 1200 —c. 1600, 2021
International Journal of Psychoanalysis and Education, 2017
Acta Poética, 2014
Chemical Analysis in Cultural Heritage, 2020
Acta Philologica vol. 61 (2023): 47–59., 2023
Journal of Physics: Conference Series, 2019
International Journal of Automotive and Mechanical Engineering, 2020
Anadolu hemşirelik ve sağlık bilimleri dergisi, 2020
International Orthopaedics
Blood, 2013
Energy Reports, 2020