Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2022
…
2 pages
1 file
Göç ile ilgili konular, sosyal bilimciler tarafından sıklıkla incelemektedir. 1950'li/1960'lı yıllarda işçi göçü olarak Almanya'ya göç edenlerin, uyum süreci, göç araştırmalarında oldukça önemlidir. Türkiye'den Almanya'ya göç edenlerin, başlangıçtan bugüne dek yaşadıkları uyum sorunları, aradan geçen yarım asırlık süreye karşın hala güncelliğini korumaktadır. Almanya'da en yoğun nüfusa sahip mülteci gruplarından Türk toplumunda uyum sınırları, tanımı, engelleri gibi hususlarda, ev sahibi toplum, kurumlar ve bilim insanları, tarafından yapılan incelemelerde farklılaşmalara rastlanmaktadır. Özellikle tarihsel açıdan bakılırsa, bazı süreçler sonucunda uyum-din ilişkisi tartışmalarına yol açmıştır. Günümüzde ise Almanya'da en üst düzey devlet yöneticilerinin dile getirdikleri, "Müslümanların Almanya'nın bir parçası olduğu" ifadesinin konuya yeni, hatta ciddi anlamda bir boyut kazandırdığı gözlenmektedir.
ALMANYA'DA GÖÇMENLER , 2021
Göç ile ilgili konular, sosyal bilimciler tarafından sıklıkla incelemektedir. 1950’li/1960’lı yıllarda işçi göçü olarak Almanya’ya göç edenlerin, uyum süreci, göç araştırmalarında oldukça önemlidir. Türkiye’den Almanya’ya göç edenlerin, başlangıçtan bugüne dek yaşadıkları uyum sorunları, aradan geçen yarım asırlık süreye karşın hala güncelliğini korumaktadır. Almanya’da en yoğun nüfusa sahip mülteci gruplarından Türk toplumunda uyum sınırları, tanımı, engelleri gibi hususlarda, ev sahibi toplum, kurumlar ve bilim insanları, tarafından yapılan incelemelerde farklılaşmalara rastlanmaktadır. Özellikle tarihsel açıdan bakılırsa, bazı süreçler sonucunda uyum-din ilişkisi tartışmalarına yol açmıştır. Günümüzde ise Almanya’da en üst düzey devlet yöneticilerinin dile getirdikleri, “Müslümanların Almanya’nın bir parçası olduğu” ifadesinin konuya yeni, hatta ciddi anlamda bir boyut kazandırdığı gözlenmektedir.
ÖZ Modern toplum çok sayıda altkültür içerecek biçimde gelişmiş, kendilerine oluşturdukları alternatif kültürel biçim içerisinde yaşayan gençlik altkültürleri egemen değerlere yönelik protestolarının bir kısmını giyim göstergeleri aracılığıyla gerçekleştirmişlerdir. Gençlik altkültürlerine red ve protestolarını gösterebilecekleri bir zemin oluşturan giyim göstergeleri, uğradıkları yapıbozumunun ardından yeniden tanımlanarak simgeleşmiştir. Böylece nesnelerin işlevleri dönüştürülmüş, gençlik altkültürlerinin gösterilenlerini ilettikleri bir iletişim aracı olmuşlardır. ABSTRACT The modern society has developed to include numerous subcultures, youth subcultures, who living in the alternative cultural form they have created, have carried out some of their protests against dominant values via their wear signs. The wear signs, which provide a platform for youth subcultures to show their rejections and protests, become a symbol by beging redefined after deconstruction. İn this way, the objects " functions are transformed and it became a communication tool which has forwarded youth subcultures signals.
“Göçmenler İçin Göçmenler: Berlin`de Aydın Göçmenlerin Göçmenlere İlişkin Özgürleştirici Kolektif Deneyimleri” adıyla 10-11 Mayıs 2012 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilen A.Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi Uluslararası Eğitim Sosyolojisi Sempozyumuna sunulan ve daha önce yayınlanmamış bir araştırmanın verilerinden yararlanılarak yayına hazırlanmıştır.
Eski çağlardan günümüze dek dinlenme ve eğlenmeye yönelik birey davranışları, insanlığın kültürel gelişimine uygun olarak kimi dönemlerde az, kimi dönemlerde yoğun biçimde süregelmiş ve büyük bir çeşitlilik göstermiştir. Bu değişimle birlikte günümüzde artan nüfus yoğunluğu, kentleşme, teknoloji kullanımı, gürültü ve çevre kirliliği ile yoğun çalışma temposu, insanlar üzerinde olumsuz bir etki yaratmaktadır. Bu olumsuz etki karşısında insanlar rekreasyon faaliyetlerini bir gereklilik olarak görmeye başlamakta ve rekreasyona imkan tanıyan alanlar da ön plana çıkmaktadır. Rekreasyon, genel olarak kişilerin gönüllü olarak boş zamanlarında katıldıkları ve kişisel tatmin elde ettikleri faaliyetler olarak tanımlanabilir. Gökpınar Gölü de son yıllarda ülkemizde sayıları hızla artan, günübirlik rekreasyon alanlarına bir örnektir. Sivas kent merkezine 147, Gürün ilçe merkezine 10 kilometre uzaklıkta bulunan Gökpınar Gölünün temel çekiciliği jeomorfolojik ve hidrolojik özelliklerinin oluşturduğu, manzara güzelliğine dayanmaktadır. Dipten kaynaklarla beslenen ve derinliği 15 metreyi bulan göl, günümüzde rekreasyon açısından yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olmaktadır. Bu nedenle bu çalışmada önemli bir rekreasyon alanı olan Gürün ilçesinin Gökpınar gölü ve çevresinin rekreasyon potansiyelinin belirlenmesi amaçlanmıştır.
Kitap Dünyası, 2022
Ekonomik, toplumsal, coğrafi, siyasi, dini vb. sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir yerden başka bir yere gitme işine göç denilmektedir. İnsanların sevdiklerini, hatıralarını, birikimlerini, hayatlarını ve memleketlerini geride bırakması zordur. Düşünüldüğünün aksine basit bir olay olmayan göç; bir süreci ifade eder, kendine mahsus bir yapıya sahiptir ve ortaya çıkan sonuç herkes için aynı değildir. Bazen yalnız bazen de topluca hareket etmek gerekir ki göç bir kereye de mahsus olmayabilir. Kimisi için kaçış, kimisi için sığınak, kimisi için yeni bir başlangıç, kimisi için de menzile ulaşma anlamına gelen göçün asıl amacı zahmete göğüs gererek rahmete erişmektir. Hayatta kalabilmenin veya tabiri caizse küllerinden yeniden doğmanın bir başka adıdır. Göçülen yerlerden göç edilen yerlere göçün sebepleri ve sonuçları araştırmacıların dikkatini hep çekmiştir ve göç disiplinlerarası bir konu haline gelmiştir. Göç yapı olarak "Tarih, Coğrafya, Psikoloji, Sosyoloji, Antropoloji, Demografi" vb. ile ilgili olduğu gibi bizzat "Temel İslam Bilimleri, Felsefe ve Din Bilimleri, İslam Tarihi ve Sanatları" ile de ilgilidir. İnsanların gittikleri yerlere geldikleri yerlerin kültürlerini götürmeleri sebebiyle göçün sosyo-kültürel bir tarafı da bulunmaktadır.
Bir toplumunun temelini oluşturan ekonomik, siyasi, sosyokültürel ve demografik yapı gibi unsurlar göç sonucu yapısal bir değişim ve dönüşüm süreci yaşar. Bu değişim kendisini göçün boyutu ve oranına bağlı olarak farklı şekillerde gösterir. Bu durum hem göç alan hem de göç veren ülkeler için geçerlidir. Böylece tarih boyunca göç ve mülteciler sorunu ülkelerin ekonomik, siyasi ve sosyokültürel yapılarını sarsmış, köklü demografik değişim ve dönüşümlere yol açmıştır. Bu doğrultuda insanlar gönüllü göç ettikleri gibi zorla göçe tabi tutulmuşlardır. Bu durum Türkiye için özel bir önem taşımaktadır. Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan bu yana batı medeniyetini ekonomik ve sosyokültürel ilerleme için bir model olarak kabul etmiştir. Bu bağlamda Batı Bloku ülkeleriyle ekonomik ve siyasi iş birliği yapmıştır. Bu doğrultuda Almanya 1961 yılında Türkiye'nin de içinde yer aldığı müttefik ülkelerden "İşgücü Alımı Anlaşması" çerçevesinde doğrudan işçi alımı gerçekleştirmiştir. Öte yandan Türkiye göç veren bir ülke olarak kabul edilmekle beraber, 2011 yılında Arap Baharıyla başlayan yoğun bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalmıştır. Bunun sonucunda Suriye'den Türkiye'ye yaklaşık olarak 4 milyon insan göç etmiştir. Ancak Türkiye için 1961 yılında Avrupa'ya yönelen göçün getirdiği sonuçlar ile 2011 yılında Suriye'den gelen göç dalgası arasında amaç, ekonomik, sosyokültürel ve demografik yapı açısından büyük farklar gözlemlenmektedir. Türkiye bu göç dalgası sonucu "göç veren ülke" yerine "göç alan ülke" konumuna gelmiştir. Bu temel perspektifler ışığında Türkiye'den Almanya'ya göç eden "Gurbetçiler" ile Suriye'den Türkiye göç eden "Suriyeliler" kavramları ekonomik ve sosyokültürel sonuçları çerçevesinde entegrasyon bağlamında karşılaştırmalı bir analizle mercek altına alınmıştır.
Göç insanın bulunduğu yerden bir başka yere ekonomik, sosyal, politik ya da doğal(coğrafi) nedenlerden dolayı yer değiştirmesidir. Bu göç hareketi yaşanan ülke sınırları içerisinde gerçekleşiyorsa iç göç, başka ülke sınırları içerisinde gerçekleşiyorsa dış göçtür. İnsanoğlunun tarih boyunca göç etmesinin altında yatan temel neden daha iyi yaşam elde etme arzusu, daha iyi şartlarda hayatlarını idame ettirme olmuştur. Bu “daha iyi şartlar” ekonomik olabilir, sosyal yönden olabilir. Birisine “göçmen” demek için belli bir süre zarfı gerekmektedir. Bu süre Birleşmiş Milletlere, Avrupa Birliği’ne, Uluslararası Göç Örgütü’ne göre süresi değişse de, bir yerde bir yıl veya bir yıldan fazla kalmış kişiye göçmen denir. Göç kavramı bulunulan konuma göre, uluslararası çerçeveye göre kavramı değişmekte ve çeşitlenmektedir. Göç teorileri insanların hareketlerinin altında yatan nedenleri araştırır ve ortaya bir takım savlar ortaya atar. Göç teorileri insanların neden göç etmek istediklerini, nerelere göç etmek istediklerini ve insanlara neler kazandıracakları açıklamaya çalışır. Bu çalışmada göçün tanıma yapılarak, göç teorilerine değinilecektir. Göç ile teorileri açıklanarak, insanların neden göç ettikleri ile ilgili çeşitli göç teorileri karşılaştırmalı olarak analiz edilecektir. Ekonomik temeller ile başlayan sosyal, siyasi etkilerle şekillenen göç teorileri ele alınmıştır. Ayrıca genel olarak bu teoriler ekonomik, sosyal ve tarihsel olarak değerlendirilecektir.
Türkiye’de, göç çalışmaları, göçün günlük hayattaki, politikadaki, ekonomideki yansımaları arttıkça ivme kazanmıştır. İç göç ve Batı Avrupa’ya göç gibi konular, 1990’lardan önceki akademik çalışmaları karakterize ederken, çeşitlenen göç akışlarına ilgi 1990’larda ortaya çıktı; bu ilgi 2000’lerin başında artış gösterdi ve 2010’larda da yaygınlaştı. Göç, doğası gereği farklı disiplinlerin “alanı” içine giren bir araştırma konusu olmasına rağmen, Türkiye’de yapılan çalışmalarda disiplinlerarası bakış kısıtlıdır. Bu çalışmalarda daha çok kendi içine kapanmanın söz konusu olduğu görülüyor. Bu sebeple, elinizde bulunan kitap, farklı disiplinlerden çalışmaları bir araya getirerek, disiplinlerarasılık yönünde bir adım atma niyetini taşıyor. Kitapta yer alan çalışmaların odaklandığı konular arasında düzensiz göç fenomeni, kadın göçü, ayrımcılık, turizm-göç ilişkisi, post-göçmenlik ve Türkiye’deki literatürde pek tartışılmayan göç çalışmalarında araştırmacının konumu yer alıyor.
Göç; insanların, hayatlarının bir bölümünü veya tamamını geçirmek üzere, yaşadıkları yerleşim bölgesinden bir başka yerleşim bölgesine yerleşmeleri olarak tanımlanabilir. İnsanları, göç etmeye zorlayan sebeplerin başında; yeni bir hayat kurma hayali, maddi zorluklardan kaçmaya çalışma, iş bulma umudu, dini ve kültürel nedenler gibi çeşitli nedenler gelmektedir. Göç birçok sorunu da beraberinde getirir. Kırdan kente yapılmış olan iç göç sonucu kırsal alanda verimsizlik görülür. Kentlerde ise düzensiz kentleşme, işsizlik artışı, altyapı hizmetlerinde yetersizlik, kente göç edenlerin uyum sağlayamaması, gecekondulaşmanın artması, suç oranlarının yükselmesi gibi sorunlar görülür. Bu sorunlar kentlerin “yaşanabilirliğini” olumsuz yönde etkilemektedir. Bir kenti “yaşanabilir” olarak tanımlamak için; suç oranı, ulaşım imkânları, eğitimin gelişmişlik düzeyi, kültür-sanat etkinlikleri, trafik yoğunluğu, hava kalitesi, altyapı hizmetleri gibi birtakım kıstasların göz önüne alındığı düşünüldüğünde, kentlerin artan ihtiyaçlara cevap verebilmesi için yeni hizmetler vermesi ve dolayısıyla yeni maliyetlerle yüz yüze gelmesi söz konusu olmaktadır. Bu çalışmada, Türkiye’deki illerin aldığı göçler sayısal olarak değerlendirilecek ve bu göçlerden dolayı genel olarak yaşanan sorunlar ve bu sorunların kentlerin yaşanabilirliğine etkisi araştırılacaktır. Bu duruma karşın alınabilecek önlemler tartışılacak; ilk bakışta tehdit gibi görünen durumun fırsata çevrilmesi için öneriler sunulacaktır.
Apprendistato dello Storico VII edizione 2024-2025
Ressons èpics en les literatures i el folklore hispànic - El eco de la épica en las literaturas y el folclore hispánico, Atenas-Barcelona, 2004
În: Civilizaţia medievală şi modernă a românilor. În onoarea lui Demir Dragnev la 85 de ani, coordonatori Gheorghe Cojocaru şi Igor Cereteu, Brăila, Editura Academiei Române, Ed. Istros, 2021, p.43-57, 2021
Educational Administration: Theory and Practice, 2023
ELS Journal on Interdisciplinary Studies in Humanities, 2024
Contributions to Mineralogy and Petrology, 1990
Computing in construction, 2023
European Spine Journal, 2008
IET Generation, Transmission & Distribution, 2013
Dermatologic Surgery, 2003
Proceedings of the AAAI Conference on Artificial Intelligence
Journal of Agricultural Science and Technology, 2016
Pharmacy, 2023
Macromolecules, 2005
The International Journal of Transitional Justice