Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi • Cilt-Sayı 60 • Haziran 2021 • ISSN 1302-4973 • ss. 259-262
DOI: 10.15370/maruifd.953775
KİTAP DEĞERLENDİRMESİ / BOOK REVIEW
Recep Koyuncu. Kıraat İlminde Tahrîrât: Mustafa elİzmîrî ve ‘Umdetü’l-‘İrfân Adlı Eseri (Edisyon Kritik).
İstanbul: Hikmetevi Yayınları, 2021, 264 Sayfa.
Eren PİLGİR*
“Tarîk ve rivayetlerde ortaya çıkabilecek telfîk ve terkîblerin önlenmesini sağlamak” şeklinde tarif edebileceğimiz tahrîrât, İbnü’l-Cezerî’nin (ö. 833/1429) en-Neşr fi’l-kırâ’âti’l-aşr adlı
eserinde kıraat birikimi adına geniş bir kaynakça kullanarak yaklaşık bin tarike yer vermesi
sebebiyle farklı bir boyut kazanmıştır. Söz konusu tariklerin çokluğu tahrîrâtın daha geniş zeminde ele alınmasını sağlamış ve kıraat ilminde tahrîrâta dair geniş bir literatür ortaya çıkmıştır. Ülkemizde tahrîrât hakkında bazı akademik çalışmalar yapılmışsa da bu çalışmalar ilgili
ilmi ana hatlarıyla tasvirin ötesine geçebilmiş değildir. Bu bağlamda artık yüzeysel çalışmaların yerini tahrîrât geleneği hakkında ortaya çıkan ekollerin yöntem tahlilinin yapılmasına
ve sahanın önemli eserlerindeki görüşlerin bir bütünlük arz edip etmediğinin incelenmesine
bırakması gerekir. Koyuncu’nun, sahadaki ilk çalışmalardan kabul edilecek kitabı, tahrîrâttaki “İzmîrî Ekolü”nün kurucusu Mustafa b. Abdirrahman el-İzmîrî’nin (ö. 1154/1741) Umdetü’l-irfân ve bu eserin şerhi olan Bedâi‘u’l-burhân’ı mercek altına almayı hedefliyor (s. 13).1
Bu yazıda eser, ana kurgusu takip edilerek bazı açılardan tahlil edilecektir.
Eser, giriş ve dört bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında çalışmanın konusu, gayesi,
kapsam ve metodu ile beraber kısa bir literatür değerlendirmesi yer alır. Literatür değerlendirmesi yapılırken bu eserin, İzmîrî’nin tahrîrât anlayışını somut bir şekilde ortaya koyacak
olması nedeniyle önceki tahrîrât çalışmalarından ayrıldığı belirtilmektedir (s. 15). “Kıraat İlminde Tahrîrât” başlıklı Birinci Bölüm’de yazar, tahrîrât ilmine zemin teşkil edecek şekilde
kıraat tarihini, İbnü’l-Cezerî’nin tahrîrât hakkında nasıl bir rol oynadığını ve bu bağlamda
ortaya çıkan ekolleri ele alır. Aynı başlık altında “tahrîrât”ın tanımı, mahiyeti, kıraat ilmine
katkısı ve faydasına işaret edilir. İkinci Bölüm, “Mustafa el-İzmîrî’nin Hayatı, İlmi Kişiliği ve
Eserleri” başlığını taşır. “‘Umdetu’l-İrfân Adlı Eserin Tahlili” başlıklı Üçüncü Bölüm’de kıraat imamları, râvileri ve tariklerine temas eden yazar, burada Umdetü’l-irfân’a tahrîrât açısından kaynak teşkil eden kitapları listeler. Son olarak tahrîrât hakkında geniş sayılabilecek
*
1
Arş. Gör., Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kur’an-ı Kerim Okuma ve Kıraat Anabilim Dalı. eren.pilgir@
marmara.edu.tr
ORCID: 0000-0002-1077-227X
Çalışmanın hem ana metni hem de tahkik kısmı aynı kapak arasında ve yeniden numaralandırılarak verilmiştir.
Ana metin 128, tahkik kısmı ise 136 sayfadır. Bu sebeple bu yazıda ana metne yapılacak atıflar “s.” ile, tahkik kısmına
yapılacak atıflar ise “t.” ile gösterilecektir.
Geliş/Recieved: 25.04.2021
Kabul/Accepted: 20.05.2021
Eren PİLGİR
örnek tablolar sunar. Bu bölümü bir değerlendirmeyle sonlandıran yazar, “‘Umdetu’l-‘İrfân
Adlı Eserin Tahkiki” başlığını taşıyan son bölüme geçer. İlgili bölümde eserin müellife nispeti, telif sebebi, ilmî değeri ve nüshaları hakkında bilgiler verip son olarak tahkikte takip ettiği yöntemi açıklar. Bu anlamda kitabın Umdetü’l-irfân özelinde “İzmîrî Ekolü”nü etüt ettiği söylenebilir.
Birinci Bölüm’de tahrîrâtın anlamlandırılması açısından kıraat ilmi tarihini üç ana başlıkta ele alan yazar, daha sonra İbnü’l-Cezerî’nin tahrîr ameliyesi noktasındaki hakkını teslim eder. Ayrıca İbnü’l-Cezerî’nin kendisinden sonraki telif ve tedrisatı da şekillendirdiğini
dile getirir (s. 28). Akabinde tahrîrât ekollerine yer veren Koyuncu, tahrîrât geleneğindeki
iki ana ekolü ele alır. “Mansûrî Ekolü”nün, İbnü’l-Cezerî’nin en-Neşr’de yer verdiği tarik ve
vecihlerle yetindiğini, bunun yanı sıra en-Neşr’deki tafsilî kaynaklara itibar etmekle beraber
eserdeki icmâlî kaynaklarından aktardığı bilgileri de dikkate aldığını ifade eder. “İzmîrî Ekolü”nün ise bizzat en-Neşr’in kaynaklarına geri dönerek bu kaynaklardan hüküm çıkardığını
ve kaynak eserlerle en-Neşr arasında tenakuz olduğunda kaynak eserleri dikkate aldığını belirtir. Yazar son olarak, bu ekolün en-Neşr’de sadece tarik isnâdı bulunan tafsilî kaynaklara
itibar ettiğini söyler (s. 30-1).
Birinci Bölüm’de ayrıca “Kıraat İlmi Öğretiminde Tarikler” adlı bir başlık açan yazar,
kitabın konusu olan Umdetü’l-irfân’ın ve Bedâi‘u’l-burhân’ın kıraat eğitiminde takip edilen tarikler bağlamında nereye oturduğuna işaret etmeden genel geçer bilgiler verir (s. 324). Hâlbuki Mustafa b. Abdirrahman el-İzmîrî’nin tercihlerinin bir kısmının ülkemizde takip edilen “Takrîb/Aşere-i kübrâ” metodunda uygulanması bu başlık altında müstakil bir
değerlendirmeyi hak etmektedir. Yazar bu başlığı tamamlayarak tahrîrâtın tanımı, mahiyeti, önemi ve faydası hakkında bilgiler sunar. Tahrîrâtın tanımına dair bazı tariflere yer
veren Koyuncu, bu tarifler üzerinden tahrîr ameliyesini hadis ilmindeki sened-metin tenkidine benzetir (s. 35, 44). Yazarın kıraat-hadis özelinde kurduğu ilişki dikkat çekicidir.
Kendisinin tahrîrât için yaptığı tarif ise şöyledir: “Tariklere nispet edilen ilgili kıraat vecihleriyle birlikte isnad halkalarının kaynak eserler marifetiyle tetkik edilmesidir” (s. 36).
Daha sonra tahrîrâtın mahiyet ve önemine yer veren yazar, bu başlık altından özet olarak tahrîrâtın rivayet ve tariklerde olası bir telfîk ve terkîbi önlemeye matuf olduğunu belirtir (s. 36-43). Tahrîrât hakkındaki çalışmalarla bölümü sonlandıran Koyuncu, bu bölümde bazı âlimlerin tahrîrâtı gereksiz gördüğüne de işaret etmiştir. Abdülfettâh el-Kâdî
(ö. 1982) bu hususta yazarın örnek olarak yer verdiği iki âlimden birisidir (s. 50). Yazar,
onun tahrîrâtı gereksiz gördüğüne dair görüşünü zikreden herhangi bir kaynak göstermemiştir. Kâdî Ebhâs fî kırâ’âti’l-Kur’âni’l-Kerîm’inde işaret edilen değerlendirmelere yer vermişse de2 kendisinin el-Vâfî fî Şerhi’ş-Şâtıbiyye adlı eserinde bizzat tahrîrât yapmış olduğu
yazarın gözünden kaçmıştır.3
2
3
260
Abdülfettâh el-Kâdî, “Ebhâs fî kırâ’âti’l-Kur’âni’l-Kerîm”, el-A‘mâlü’l-kâmile li’ş-şeyhi’l-allâme Abdilfettâh b. Abdilğinâ
el-Kâdî (haz. Abdülazîz b. Abdülfettâh), Cidde: Ma‘hedü’l-İmâm eş-Şâtıbî, 2014, V, 407.
Örneğin bk. Abdülfettâh el-Kâdî, el-Vâfî fî Şerhi’ş-Şâtıbiyye, Kahire: Dâru’s-Selâm, 2015, s. 73, 182.
Recep Koyuncu. Kıraat İlminde Tahrîrât: Mustafa el-İzmîrî ve ‘Umdetü’l-‘İrfân Adlı Eseri (Edisyon Kritik)
İkinci Bölüm’de Koyuncu, İzmîrî’nin hayatı ve ilmi kişiliği ile beraber eserlerine yer verir. Yazar bu bölümde daha önce kaleme alınan araştırmaları kullanmakla yetinmiş, yeni bir
tespitte bulunmamıştır. Nitekim İzmîrî’nin eserlerini anarken Bedâi‘u’l-burhân’ın yazmalarını tespitte Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi’ndeki (DİA) “Mustafa el-İzmîrî” maddesindeki bilgilerle yetinmiştir (s. 52). Ancak onun işaret ettiği nüshalar haricinde bu eserin
dört nüshası daha vardır. Bunlardan üçü ülkemizde olup Çorum Hasan Paşa İl Halk Kütüphanesi (n. 19 Hk 200), Manisa İl Halk Kütüphanesi (n. 45 Hk 4554) ve Süleymaniye Kütüphanesi İbrahim Efendi Bölümü’nde (n. 0004) yer alırken diğer nüsha Suudi Arabistan
Câmi‘atü Ümmi’l-Kurâ Mektebetü’l-Melik Abdullah b. Abdilazîz’dedir (n. 949). İzmîrî’nin
eserlerini sayan yazar, Hısnü’l-kâri’nin Hâlid Hasan Ebü’l-Cûd tarafından müellife nispet
edildiğine işaret etmiştir (s. 54). Ancak bu eser İzmîrî’ye değil, onun talebesi olan Hâşim b.
Muhammed el-Mağrîbî’ye (ö. 1186/1772) aittir.4
Yazar, bu çalışmada ortaya koymak istediği temel meseleleri Üçüncü Bölüm’de ele almaktadır. Girişte tahrîrât geleneği bağlamında İzmîrî’nin Umdetü’l-irfân ve Bedâi‘u’l-burhân adlı eserlerini mercek altına alarak mezkûr eserlerin alana katkısını ve bu alandaki yerini tespit etmeyi hedeflediğini söyleyen (s. 13) yazarın bölüm girişinde kıraat imamlarına,
râvilerine ve özellikle tariklerine yer vermesi tahrîrâtın bizatihi bu üçlü sacayağına dayanması açısından önemlidir (s. 56-9). Daha sonra İzmîrî’nin tahrîrât bağlamında kullandığı
eserleri tespit edip listelese (s. 59-60) de listedeki bazı eserlerin aslında İzmîrî’nin elinde
olmayabileceğine işaret etmemiştir. Bu sebeple olacak ki Dördüncü Bölüm’de İzmîrî’nin,
en-Neşr’de geçen kaynakların tamamına müracaat ettiği söylenir (s. 111). Hâlbuki İzmîrî,
en-Neşr’de geçen kaynak eserlerin bazılarına sahip olmadığını bizzat Bedâi‘u’l-burhân’da
belirtmiştir.5 Dolayısıyla böyle bir çalışmada söz konusu iki eserin tahrîrât açısından yeri
tespit edilecekse evvelâ en-Neşr’in kaynaklarına dönmesi sebebiyle İbnü’l-Cezerî’nin yönteminden farklı bir yöntem benimseyen İzmîrî’nin, en-Neşr’de zikredilen kaynakların
hangilerine sahip olmadığı tespit edilmeliydi. Bu bağlamda İzmîrî’nin Umdetü’l-irfân ve
Bedâi‘u’l-burhân’da nasıl bir yöntem izlediği ve bu yöntemin doğru olup olmadığı sorgulanarak İbnü’l-Cezerî’nin mi yoksa İzmîrî’nin mi izlediği yöntemin tutarlı olduğu ortaya
konulmalıydı. Yönteme dair bu eksiklikler yazarı, Umdetü’l-irfân’da bulunan bilgileri Bedâi‘u’l-burhân yardımıyla şemalaştırmasına (s. 61-104) ve konu hakkında kısmen yüzeysel
değerlendirmeler yapmasına itmiştir (s. 104-7).
Dördüncü Bölüm’de yazar, eserin müellife aidiyetine, telif sebebine, ilmî açıdan değerine
ve eserin nüshalarına yer verir. Eserin müellife nispeti noktasında herhangi bir şüphe olmadığını dile getiren Koyuncu, bir grup kurrânın İzmîrî’den Tayyibetü’n-Neşr’in tarik ve vecihlerini dikkate alarak bu konuda eser yazmasını talep etmesi üzerine onun Umdetü’l-irfân’ı
4
5
Tayyar Altıkulaç, “Mustafa İzmîrî”, DİA, XXIII, 530; Murad Sadıkov, “Hâşim b. Muhammed el-Mağribî’nin Hayatı
ve ‘Hısnu’l-Kâri’ fî İhtilâfi’l-Mekâri’ Adlı Eseri”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2018, XI, sy. 60, s. 1304.
Örneğin bk. Mustafa b. Abdirrahman b. Muhammed el-İzmîrî, Bedâi‘u’l-burhân alâ Umdetü’l-irfân (nşr. Meryem
İbrahim Cündelî), Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 2008, s. 51, 68, 74.
261
Eren PİLGİR
kaleme aldığını söyler (s. 110). İlmî bakımdan ise İzmîrî’nin izlediği yöntemin hem en-Neşr’in yönteminden ayrılması hem de dirayet ürünü olması sebebiyle önem arz ettiğini ifade
eder. Bir başka deyişle bu eserin, en-Neşr’i incelemeye tabi tutması açısından ayrı bir öneme
sahip olduğunu belirtir. Bu bağlamda son olarak Umdetü’l-irfân’ın kendinden sonraki takipçilerine öncülük ettiğini söyler (s. 110-1). Yazar, eserin nüshalarından bahsederken iki müellif nüshası olduğunu kaydeder (s. 113-5). Bunlardan ilki Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi Kılıç Ali Paşa, diğeri ise Laleli bölümündedir. Hâlbuki Laleli nüshası müellif nüshası
değildir. Çünkü müellif nüshasındaki yazı stili diğer nüshadaki yazı stilinden oldukça farklıdır. Ayrıca Laleli nüshasının son varağında; “ ”كتبت هذا الكتاب من خط المؤلفifadesi bulunur (s.
115) ki, bu ifade eseri istinsah eden kişinin bu nüshayı müellif nüshasından yazdığını gösterir. Nüshalar bağlamında yazarın Üçüncü (s. 106) ve Dördüncü Bölüm’de (s. 109-10) yazmaya atıf yaparken ilk sayfayı “1a” olarak kaydetmesine mukabil yazma eserlerin her zaman
“1b” ile başladığı belirtilmelidir.6 Dolayısıyla çalışmadaki yazma atıflarının tamamının gözden geçirilmesi faydalı olacaktır. Tahkik metninde ise İzmîrî’nin Umdetü’l-irfân’da kaynaklara sarahaten atıfta bulunduğu yerler oldukça az olmasına rağmen yazar ilgili kaynaklarda
geçen bilgileri kaynağından kontrol etmemiştir (t. 8-10, 13, 33, 57, 69, 121).
Eser, mezkûr eksikliklerine rağmen çalışmayı tetkik eden birine tahrîrâtın tarihsel serencamını açık ve net bir akademik üslupla takip etme imkânı sunmaktadır. Eserin kıraat
ilmi açısından önemi ise bu alanda kaleme alınan ilk müstakil çalışmalardan olmasıdır.
Dolayısıyla bu çalışmanın tahrîrât hakkında genel anlamda bir perspektif sunduğu ve tahrîrât bağlamında yapılacak diğer çalışmalara alan açarak önemli bir boşluğu doldurduğu
söylenebilir.
6
262
İsmail E. Erünsal, Ortaçağ İslam Dünyasında Kitap ve Kütüphane, İstanbul: Timaş Yayınları, 2018, s. 169.