Academia.eduAcademia.edu

UZUN HASAN VE AKKOYUNLULAR DEVLETİ

2020

Akkoyunlu devletini imparatorluk seviyesine çıkartan Uluğ (Uzun) Hasan Bey

AKKOYUNLU DEVLETİ VE ULUĞ HANI UZUN HASAN BEY Orta Çağ’da Yakın Doğu’nun ticaret merkezlerini kontrol eden devletler, 14.yy’da karşılaştığı sorunlarını bir kez daha savaşarak çözmek istemişlerdi. Ne yazık ki bitmek tükenmek bilmeyen ve yüzyıllar boyu aşılamayan bu eşik, geniş coğrafyaları çalkantılı bir döneme sürüklemiş, kimi devletleri dağıtıp yok etmiş, yeni devletlerin kuruluşuna sebebiyet vermiştir. Taht kavgaları ve toprak savaşlarıyla giderek genişleyen bu ortamda, Oğuzeli göçeri Kınık Türklerinin kurduğu Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılışı hızlanmış, Anadolu, Azerbaycan, İran ve Irak’ta hüküm süren İlhanlılar ile Bizans’ın yanı sıra Mısır ve Suriye’nin hâkimi Memluklerin siyasi, sosyal ve askeri gücü zayıflamıştır. Yakın Doğu’nun içine düştüğü bu karmaşadan yararlanmak isteyen devletlerin kendi arasındaki mücadelesi; Osmanlı, Karakoyunlu ve Akkoyunlu isimlerinde üç yeni Türk Devletinin yükselişine aracı olmuştur. Oğuzeli göçerlerinden Kayı Türkmen’i Osmanlılar ile Yıva Türkmeni Karakoyunlular ve Bayındır Türkmeni Akkoyunlular bulundukları coğrafyalarda devletleşme çabasına girmişlerdi. Sakarya Nehrinin batısında güçlenen Osmanlılar, Bursa ve Edirne’nin fethinden sonra balkanlara yönelmişti. Doğu Anadolu’daki yaylaların konar-göçeri Karakoyunlular, Tebriz’i üs edinerek Memlukler ve Celayirlilere komşu olmuştu. Akkoyunlular ise Bayburt’ta kurdukları boy birliğiyle tarih sahnesine çıkmış, genişleyerek devlet niteliği kazanmıştı. 1340’tan itibaren Trabzon İmparatorluğu’na yaptıkları akınlarla isminden söz ettiren Akkoyunlular (Bayındıriyye); 1362-1398 arasında Erzurum’dan Musul ve Bağdat’a kadar uzanan Karakoyunlulara ait topraklara, İç Anadolu’da Eretna (Kadı Burhanettin) şehirlerine saldırarak sürekli güç toplamış, Memluk yönetimindeki Suriye’yi, Cezayirli yönetimindeki Bağdat’ı işgal etmiş, Timurlularla ittifak kurmuştur. 1398’de Emir Timur'un yanında Kadı Burhanettin Devletinin başkenti Sivas seferine katılan Akkoyunlular, yine 1402’de Osmanlı ordusunun yenildiği ve Yıldırım Beyazıt’ın tutsak edildiği Ankara Savaşı'nda Emir Timur'a destek vermiştir. Emir Timur’dan yardımları karşılığında Diyarbakır ve yöresini savaş ganimeti almışlar, Bayburt’tan Ergani’ye göç ederek askerlik ve divan işleri dâhil ilk devlet teşekküllerini 1405’te başkent ilan ettikleri Diyarbakır’da kurmuşlardır.[1] Akkoyunlular, Türk töresi gereği “Uluğ” kabul ettikleri yöneticilerin Oğuz Kağan’ın soyundan geldiğine ve Tanrı tarafından görevlendirildiğine inanırdı. Bu kut anlayışı hiç değişmediği gibi hanedanların elini de oldukça rahatlatmıştır. Akkoyunlu bürokrasisi ve nüfusun büyük çoğunluğu, Alevi İslam inancındaydı. Hanedan üyeleri Sünni mezhebe mensuptu. Devlet, az sayıdaki Hristiyan, Şia ve Sünni tebaaya hoşgörülüyken Alevi nüfustan fazladan surhseran vergisi toplamıştır. Ülkenin güvenliğini sağlamak, sınırları korumak ve ticareti geliştirmek için Karamanlı, Dulkadirli, Mutahartenli ve Artuklu Beylikleriyle, Memluk Emirleri ve Timurlu Mirzalarla ittifaklar kurmuştur. Ayrıca devlet çıkarları adına siyasi ve diplomatik bir hamle olarak tahtın varisi Kutlu Bey, Trabzon Rum İmparatorunun kızıyla evlendirilmiştir.[2] Akkoyunlu ülkesinde iktisadi, askeri ve ticari ihtiyaçları karşılamak için sürekli seferlere çıkılmış, Osmanlı ve Karakoyunlu Devletleri yanı sıra Eretna, Hamitoğulları ve Germiyan Beylikleriyle savaşılmış, ganimet toplanmış, toprak ve asker kazanılmıştır. Akkoyunlular, 1412 ve 1420 yılları arasında sekiz yıl hiç durmaksızın Karakoyunlularla savaşmış, fakat bir türlü üstünlük elde edememiştir. Akkoyunluları himaye eden Timur Mirzası Şah Ruh, devreye girmişse de Karakoyunlular karşısında Erzincan, Mardin ve Urfa’daki savaşları kaybedince metbuluk anlaşması imzalamak zorunda kalmışlardır. Bu duruma Güneydoğu’da savaştan savaşa koşan Akkoyunlu uç beyi ve tahtın varisi Uluğ (Uzun) Hasan müdahale ederek ağabeyi Cihangir’i 1453’te askeri darbe ile devirmiş, başkent Diyarbakır’da Akkoyunlu tahtına çıkarak Cihangir’i Mardin’e sürgün göndermiştir. Uluğ (Uzun) Hasan batıya açılmak, Karadeniz ve Akdeniz’i elde etmek istiyordu. Fakat İstanbul’u fethederek büyük bir zafere imza atan Osmanlı’yı rakip görüyordu. Bu nedenle yüzünü doğuya çevirmiş, devlet yapısını reformlarla yenilemiştir. Mali (vergi) ve mülki (toprak) alanlarda yayınladığı kanunnameleri bölge ülkeleri tarafından da tatbik edilmiştir. Vergi denetimine ve ticaretin güvenliğine yönelik kurduğu denetim sistemiyle devlet gelirlerini güvenceye almış, kadılık dâhil bütün kurumların muhatabına göre Uygur, Fars ve Arap alfabesi kullanmasını şart koşmuştur. Uluğ (Uzun) Hasan Bey, bölgedeki devletlerle rekabet edebilmek ve güçlenmek için ilk seferini 1457’de Erzincan ve Erzurum’a düzenlemiş, Karakoyunlu ordusunu ağır bir yenilgiye uğratmıştır. Bu zaferlerin ardından Gürcistan seferine çıkmış, Tiflis’e kadar tüm bölgeyi ele geçirip Gürcü Kralı Bagrat’ı vergiye bağlamıştır. Siyasi durumunu daha da güçlendirmek amacıyla büyük dedesi Kutlu Bey gibi Trabzon İmparatoru’nun kızı Despina (Theodora) ile izdivaç yapmıştır. İstanbul’a gönderdiği elçiler vasıtasıyla Fatih Sultan Mehmet’ten Trabzon İmparatoru IV.İoannis Komnenos’un Osmanlı Devleti’ne ödediği haraçgüzar vergisinden vazgeçmesini, eşi Despina’nın çeyizliği Kayseri’nin iadesini istemiştir. Bu talepleri reddeden Fatih ise Akkoyunluların her geçen gün gelişerek büyüdüğünü, bölgede hâkim bir güç haline geldiğini anlamış, Uluğ (Uzun) Hasan’ın ateşli silahlar elde edebilmek için Avrupalı devletlerle kurduğu temasları engellemeye çalışmış, bunda da başarılı olmuştur.[3] Fatih, doğu Türklüğünün temsilcisi Karakoyunlu ve Akkoyunlulara karşı kendisinin ve Osmanlı devletinin geleceğini güvencede tutmak amacıyla balkan seferlerini durdurmuş, ateş gücü yüksek ordusuyla 1459’da doğuya hareket etmiş, Akkoyunlu toprağı Koyulhisar’ı teslim alıp Erzincan’a yönelmiştir. Uluğ (Uzun) Hasan ise Osmanlı ordusundaki ateşli silahlar karşısında çaresiz kalacağını düşündüğünden annesi Sara Hatun’u Fatih’e gönderip barış anlaşması önermiştir. Bu gelişme üzerine Akkoyunlularla savaşmaktan vazgeçen Fatih, Sara Hatun’u alıkoyup Trabzon Rum İmparatorluğu üzerine kuzeye yönelmiş, Osmanlı donanmasının denizden kuşattığı Trabzon’u 26 Ekim 1461’de savaşılmadan teslim almış ve Komnenos hanedanlığını (Pontus Devleti) sonlandırılmıştır.[4] Osmanlı Devleti’nin İstanbul’un ardından Trabzon’u fethi ve Sara Hatun’u rehin tutması Uluğ (Uzun) Hasan’ı yeni ittifaklara yöneltince, İstanbul’un fethiyle yaşadığı endişeyi üzerinden atamayan Papalık, Cenova, Venedik ve Fransa beklediği fırsatı yakalamıştır. Akkoyunlularla yaptıkları görüşmeler semeresini vermiş, asker ve ateşli silah sözünü verdikleri Uluğ (Uzun) Hasan’ı harekete geçirmişlerdir. Ateşli silahların teslimini beklemeden topraklarını genişletmeye ve askeri gücünü artırmaya karar veren Uluğ (Uzun) Hasan, Memluklerin elindeki Hasankeyf’i, Karakoyunluların yönetimindeki Bayburt’u ülkesine katmış, Diyarbakır’a yürümekte olan Karakoyunlu ordusuna, 1467’de Kiğı’da beklemedikleri bir anda saldırıp yok ettikten sonra başkent Diyarbakır’a dönmüş ve aynı yıl doğu seferlerine çıkmış, bugünkü Azerbaycan ve İran topraklarını egemenliğine katmış, 1468’de Tebriz’i başkent ilan ederek bu şehre yerleşmiştir. Bağdat emirinin itaat bildirmesinden sonra tekrar Gürcistan seferine çıkarak 1472’ye kadar devletin sınırlarını Horasan’dan Fırat Irmağı'na ve Kafkas Dağları’ndan Umman Denizi’ne kadar genişletmiştir. Fatih Sultan Mehmet ise bu tarihe kadar Akkoyunlular için Avrupa’dan gönderilecek ateşli silahların ve askeri gücün sevk edileceği kara ve deniz yolarını kontrol altına almakla meşgul olmuştur. Ayrıca Akkoyunlu idarecilerin yönetimindeki Karaman ülkesini zapt etmiş, Mersin’e kadar bütün kıyı şeridine hâkim olup Venedik, Napoli ve Papalığın gönderdiği ateşli silahların ve Rodoslu şövalyelerin Akkoyunlu topraklarına girmesine izin vermemiştir. Silah, mühimmat ve asker sevkiyatını bir türlü gerçekleştiremeyen Avrupa ittifak donanması, Osmanlı’ya İzmir, Antalya ve Silifke sahillerinden saldırınca doğu ve batı Türklüğü arasındaki savaşın fitili ateşlenmiştir. Fatih’in Konya’yı, Hasan Bey’in Tokat’ı ele geçirmesi iki Türk devleti arasındaki iş birliğini imkânsızlaştırmış, kontrol altına alınması ve engellenmesi mümkün olmayan bir savaşın habercisi olmuştur. Tarafların her vesileyle yazdıkları ve karşılıklı hakaret içeren tehdit mektuplarıyla savaş daveti üzerine, 1473’te İstanbul’dan hareket eden Fatih ile Tebriz’den yola çıkan Hasan Bey’in orduları, 11 Ağustos 1473 günü Otlukbeli’nde karşılaşmıştır. Osmanlı’nın ateşli silah gücüne dayanamayan Akkoyunlu ordusu, ağustos ayının son günlerinde dağılmış, Uluğ (Uzun) Hasan Bey ise çok sevdiği küçük oğlu Zeynel’in bir çuval içinde getirilen kesik başını görünce şuurunu kaybetmiş bir halde savaşı yarıda bırakıp Tebriz’e geri çekilmiştir. Savaşın galibi Fatih ise önce Bayburt’u sonra Diyarbakır ve yöresini teslim almıştır. Otlukbeli savaşı, Hasan Bey’in sonu olmuştur. Devleti eski gücüne kavuşturmak için sergilediği çabaları sonuç vermeyince beş yıl sonra 7 Ocak 1478 günü elli beş yaşındayken Tebriz’de vefat etmiş, kendi adına yaptırdığı Nasriyye Medresesindeki türbesinde toprağa yatırılmıştır. Soy şeceresi Celalettin Ali’den Kara Yülük Osman, Kutlu Bey, Ahmet ve Turali Bey’e kadar uzanan Uluğ (Uzun) Hasan Bey; 1423’te Celalettin Ali ve Sara Hatundan dünyaya gelmiş, eşi Despina’dan Yakup, Bayındır, Uğurlu Mehmet, Maksut, Yusuf ve Zeynel, ikinci eşi Selçukşah Begüm’den Halil Mirza isimli erkek çocukları doğmuştur. Uluğ (Uzun) Hasan Bey’in ölümünden sonra çocukları arasında çıkan taht ve toprak kavgalarıyla zayıflayan Akkoyunlular, 1501’de tamamen dağılınca yerine; Alevi Türkmenlerin büyük destek verdiği Safevi Tarikat Şeyhi ve Bayındır Türkmeni Şah İsmail Bey’in öndeliğinde Safevi Devleti kurulmuştur.[5] Doğu Türklüğüne bir imparatorluk kazandıran, ancak Fatih gibi bir Türkmen beyi ile çağdaş olmasının şansızlığını yaşayan Uluğ (Uzun) Hasan Bey, yaptırdığı mimari eserleri yanı sıra Osmanlı ve Safevi devletleri tarafından örnek alınıp kullanılan toprak reformuna ilişkin kanunnameleriyle tarihteki yerini almıştır. Alper UZUNGÜNGÖR *** Kaynaklar: Faruk Sümer, Uzun Hasan Akkoyunlu hükümdarı, İslam Ansiklopedisi, Erişim:2018 (https://islamansiklopedisi.org.tr). Dipnotlar: [1] Trabzon İmparatorluğu (1204-1461), İstanbul’u istila eden Latin ordusundan (Katolik Haçlı Ordusu) kaçarak kurtulan Ortodoks Komnenos hanedanının Trabzon’da kurduğu devlettir. [2] Surh “kızıl”, seran ise “başlar” anlamına gelir. [3] Kutlu beyin türbesi Bayburt’un Sünür köyünde kendi adına yaptırdığı caminin haziresindedir. [4] Türk Kurtuluş Savaşı sırasında İngiliz ve Yunanlılardan destek gören Pontusçular, fetihten 4,5 asır sonra 1920-1923 yılları arasında Batum-Rize arasında bir kez daha devlet kurmuşlardı. [5] Uzun Hasan'ın eşi Despina (Theodora) Hatun, Şah İsmail'in annesi Alemşah Halime Begüm Sultan (Marta)’ın annesidir. Yayınlandığı Yerler: (a) 21.01.2020 tarihli Yeni Kıroba Gazetesi (b) https://www.academia.edu/ (c) https://alperuzungungor.blogspot.com. Güncelleme: 01.07.2024 tarihinde güncellenmiştir. 4 4