STUART HALL VE GRAMSCİ ETKİSİ
Selda TUNÇ SUBAŞI*
ÖZ
1950’lerin sonlarına doğru Yeni Sol’un ilgi alanları değişmeye başlamıştır.
Kültür -Stuart Hall öncülüğünde- kültürel hegemonya, otoriteryanizm gibi
kavramlarla birlikte değerlendirilmektedir. Fakat kültür, salt gündelik hayat
deneyimi anlamına gelecek şekilde değil, politik ilişkileri içine alan bir şekle
bürünmeye başlamıştır. Karşı hegemonik mücadeleler buna bir örnek olabilir.
Gramsci’nin yeniden değerlendirilmesiyle kültür konusu farklı bir teorik zemin
kazanmıştır. Peki, öyleyse Gramsci’nin Yeni Sol çalışmalarına eklemlenmesi, nasıl
bir tarihsel ve politik düzeyde oldu ve kavramlar nasıl dönüşüm geçirdi? Bu
çalışmada Britanya Yeni Solu’nun Gramsci’nin teorik pozisyonundan nasıl
yararlandığı, tarihsel bir değerlendirmeyle analiz edilmektedir. Hegemonya,
ortakduyu, ideoloji, kültür gibi kavramlar, İngiltere ve İtalya teorik mirasını ortak
kesen ana eksenlerdir. Tarihsel süreç bu iki ayrı hattın kesişimine münkün kıldı. Bu
anlamda Kültürel Çalışmalar’ın entelektüel tartışmalara olan katkısı, özgül teorik
farklılaşmaların bağlamını belirlemekle mümkün olabilir. Bu çalışma, tarihsel
bağlamı içinde ağırlıklı olarak göz ardı edilen teorik kırılmaları ele almaktadır.
Kültürel Çalışmalarda Gramsci'nin etkisini açığa çıkarmak bilhassa önemli bir
husustur.
Anahtar Kelimeler: Gramsci, Stuart Hall, Kültürel Çalışmalar, Kültür,
Hegemonya.
STUART HALL AND GRAMSCI EFFECT
ABSTRACT
By the end of the 1950s, New Left’s fields of interest began to change.
Culture- a concept which Stuart Hall has pioneered- is evaluated with such as
cultural hegemony, authoritarianism. But culture is not just meaning the experience
of everyday life and begin to include the shape of political relations. It may be, for
instance, that counter-hegemonic struggle. A culture has gained a different
theoretical basis with the reassessment of Gramsci’s theoretical position. If so, how
did Gramsci's articulation to the New Left works have been on a historical and
political level, and how concepts have transformed? This study, within a historical
perspective, analyses how Britain’s New Left benefited from the Gramsci’s
theoretical position. Concepts such as hegemony, common sense, ideology and
culture are the central axes crosscutting the English and Italian theoretical
heritage. The historical process made it possible that these two separate lines are
intersected. In that sense, only with specifying the theoretical shifts, the intellectual
contribution of the Cultural Studies can be clarified. This paper deals theoretical
fractures which is mainly ignored in discussions within the historical context. It is
particularly important to clarify the impact of Gramsci in Cultural Studies.
Keywords: Gramsci, Stuart Hall, Cultural Studies, Culture, Hegemonya.
Ankara Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü doktora öğrencisi.
FLSF (Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi), http://flsfdergisi.com/
2018 Bahar/Spring, sayı/issue: 25, s./pp.: 487-502.
ISSN 2618-5784
Makalenin geliş tarihi: 08.01.2018
Makalenin kabul tarihi: 24.03.2018
*
“Stuart Hall ve Gramsci Etkisi”
Selda TUNÇ SUBAŞI
Giriş
488
İtalya ve Britanya, tarihsel gelişmeler bakımından oldukça zıt iki
konumdadır. Bir yanda Üçüncü Enternasyonel [1918-1921] ve faşizme karşı
mücadele, diğer tarafta ise 1945 sonrası refah devleti ile yaşanan toplumsal
değişimler vardır. İtalya tarihi; tüccar kapitalizmi, siyasi bölünme, ulusal
birlikte yaşanan gecikme ve sanayileşmenin geç döneminde başlayan
yükseliş ve düşüşlerle şekillenirken, Britanya tarihi neredeyse tam tersi bir
tarihsel süreç içerisindedir. Antonio Gramsci'nin İtalya'sı çok sayıda küçük
sanayi proletaryası, azgelişmiş Güney ile tarımsal küçük topluluklar ve
proleteryaya sahiptir; İngiltere’de büyük bir sanayi işçi sınıfı hakimdir.
İtalya'nın genç ve zayıf parlamento gelenekleri Mussolini'nin "Sezarizmi" ne
giden yolu açmıştır; İngiltere ise eski ve dirençli demokratik geleneklere
sahiptir. İtalya, kültürel açıdan güçlü bir Katolik Kilisesi’ne sahipken
İngiltere'nin sekülerleşmiş bir kültürü vardı. İtalya'da baskın işçi hareketleri
geleneği Marksist ve sendikalistken; İngiltere'de ise İşçi Partisi ön plandaydı.
İtalya'da baskın kültürel gelenekler, Hegel ve Croce gibi düşünürlerin
etkisiyle idealist ve tarihselciydi. Britanya'da ise ampirik ve tarihsicilik karşıtı
bir pozisyon hüküm sürmektedir. Bu karşılaştırmalı tarihsel koşullar ışığında
Britanya hattı, Gramsci’nin bazı çalışmalarını ön plana çıkarırken bazılarını
gözden kaçırır. David Forgacs’a göre iki ülke arasındaki bu farklılıklar,
Gramsci'nin çalışmalarının bir kısmını, İngiltere'de tercüme edilmemiş ya da
etkili bir şekilde okunamamış halde kalmasına neden oldu. Okunamayan ya
da daha az okunabilir bölümler arasında, ulusal bir işçi-köylü bloğu
oluşturmak ve genel olarak "köylü sorunu" ile ulusal popüler bir kültürün
oluşumu konuları yer alır1
İtalya’da 1950’li yılların başlarında, İngiltere ve Amerika’da ise
1950’lerin sonlarında ilk yayımlanışından itibaren Gramsci’nin eserlerine
olan ilgi büyük oranda artmıştır. Bu ilgi, Marksist teorideki gelişmelerle daha
da canlanmıştır. Ekonomik belirlenimi öne çıkaran Marksist yaklaşımların
eksikleri, egemen grubun iktidarının sağlanması ve devamı için ideolojik ve
kültürel güçleri anlamak, Gramsci ile daha mümkün hale gelir2 1956 yılında
Nikita Kuruşçev, Joseph Stalin’in cinayetlerini açığa vurduktan ve
Sovyetler’in Macaristan’ı işgalinden önce, E.P. Thompson ve partideki
arkadaşı John Saville, Stalinizmin yol açtığı sonuçlarla ilgili tartışmayı
başlatmak için parti basınından bağımsız bir tartışma dergisi olan The
Reasoner ve aynı zamanlarda kurulan editörleri içinde Stuart Hall’un de
bulunduğu Universities and Left Review dergisi içerikleri, savaş sonrası
Britanya toplumunun ve kültürünün sarsılmasıyla şekillenmiştir. 1959
1 David Forgacs, “Gramsci and Marxism in Britain”, New Left Review, sayı: 176, 1989,
ss. 72-77.
2 Paul Ransome, Antonio Gramsci: Yeni Bir Giriş, çev. A.İ.Başgül, Ankara: Dipnot, 2011,
s. 50.
“Stuart Hall ve Gramsci Etkisi”
Selda TUNÇ SUBAŞI
yılında iki dergi birleşerek New Left Review adını almıştır3 Gramsci teorisinin
etkisiyle New Left Review dergisini 1962 yılında devralan Edward Thompson
ve Raymond Williams’ın da içinde olduğu Yeni Sol, Gramsci çalışmalarında bir
canlanmaya sebep olur.4 İtalya’nın dışında ve en çok da Britanya’da
Gramsci’nin yazıları bölünmüş, derin ve çeşitlenmiş bir etkiye sahiptir. Bu
etkiler, siyasal bilimler, kültürel çalışmalar, tarih gibi akademik disiplinlerde
ortaya çıkarken, birçoğu da doğrudan Sol teori ve pratikte ortaya çıkmıştır.5
1956 sonrası İngiltere’de Sol kültürün Stalinizme karşı bir kültür
yaratma eğilimi güçlenir. İlk Yeni Sol ve Tarihçiler grubu CPGB (Büyük
Britanya Komünist Partisi) içinde Anti-Stalinizm akımı ortaya çıkar. Bu
aşama 1960’lı yılların ortalarına kadar sürer. 1960’lı yılların başlarında
Raymond Williams ve Edward Thompson gibi entellektüellerin ürettikleri
kültür ve sınıf üzerine yapılan çalışmalarla, Perry Anderson ve Tom Nairn'in
ortaya çıkardığı emek hareketi üzerine teorik yenilikçi yazılar, 1963-64
yıllarında Marksist politikayla aktif olarak ilgilenen küçük bir “halk
grubu”nun kurduğu New Left Review’de Yeni Sol’un öncülüğünde gözden
geçirilmeye başlanır.6 İngiltere’de Gramsci özellikle gelişmiş kapitalist
toplumlarda siyasi istikrar, kültürel ve ideolojik kaynakların “hegemonya”nın
doğasını sorgulayarak kavramı, modern siyasete uygulayacak şekilde
genişletir. İngiltere’de sol siyasetin “ekonomik-kurumsal” bir görünümden
çıkarak, sivil toplumun ise siyasal örgütlenme ve mücadele alanı olarak
tanınması olanaklılığında hegemonik bir siyaset kurma ihtiyacı, Gramsci’yi
modern bir tarzda yorumlama ve ilerletme eğilimini güçlendirir.7
1960’lı yıllarda İngiltere’de sosyalist ve diğer “sol kanat” davalara
verilen destekler farklılaşmaya başlar. İşçi Partisi, 1960’ların başında nükleer
karşıtı politikaları reddetmiş, 1964 ve 1966’lı yıllarda Harold Wilson
hükümetlerinin sosyalist olmayan politikaları giderek koyulaşmış ve genel
sol tabanın geniş kesimlerine yabancılaşmaya başlamıştır. Aralarında
Williams ve Thompson’ın yer aldığı Yeni Sol üyeleri, hem Komünist Parti hem
de İşçi Partisi’yle ilgili hayal kırıkları yaşar ve ilgileri “halk haretleri” ne
yönelir. Nükleer silahsızlanma kampanyaları, Vietnam dayanışma
kampanyası, 1950’lerin sonunda sol grupların yaşam felsefeleri üzerinde
yeniden canlandırma çabaları, “acil eylem planı” ve eylemler olmaktan çok
teorik tartışma ve çözümleme düzeyinde yoğunlaşır. Siyasal ortamdaki
keskin değişim ve dönüşümler farklı sol grupları sekteye uğratır. Toplumun
sosyalist dönüşümüyle ilgilenmek arka planda kalırken “bireysel hak ve
3 Ellen Key Trimberger, “E.P.Thompson: Tarihin Sürecini Ayarlamak trimberger”,
Tarihsel Sosyoloji Bloch’tan Wallerstein’e Görüşler ve Yöntemler, çev. Ahmet Fethi, der.
T. Skocpol, İstanbul: Tarih Vakfı, 2014, s. 240.
4 Ransome, a.g.e , s. 35.
5 Forgacs, a.g.e, s. 70.
6 Forgacs, a.g.e, ss. 73-74.
7 Forgacs, a.g.e, s. 72.
489
“Stuart Hall ve Gramsci Etkisi”
Selda TUNÇ SUBAŞI
özgürlükler” öne çıkmaya ve dillendirilmeye başlanır. Kadın sorunları,
eşcinsel hakları, ırkların eşitliği ve yok olmaya başlayan kol emeğine dayalı
işçi sınıfının ataerkil retoriği yerine yeni alanlar, söylemde çeşitlilik
oluşturmaya başlar.8 Marksizmin önceki versiyonlarının eleştirilmesiyle
Stalinizm’e karşı “değerlerin” öne çıkarılması ilk Yeni Sol’un öncü bir işlevi
olur. Marksizm krizi, ekonomik indirgemecilik eleştirileriyle devam ederken
Gramsci’nin çalışmaları Kültürel Çalışmalar’la modern Marksist bir yeniden
canlanma ve 1970’ler boyunca oluşan Kültürel Çalışmalar “projesine” önemli
takviyeler sağlar. Kadın hareketi, ırkçılığa karşı mücadele, nükleer
silahsızlanma kampanyası demokratik ve sosyalist vaatleri genişletmiş ve bu
yeni açılımlar Yeni Sol’u yeni yapan bu konumları açığa çıkarmıştır. Bu
konum grubun ideoloji eleştirilerinde toplumsal kimlikler, öznellikler,
popüler zevkleri içeren bir kaymaya neden olmuştur.9
490
Tom Nairn, 1957-58 yılları arasında Pisa'daki Scuola Normale
Superiore'da Gramsci'yi İtalyan metinlerinde okur. Gramsci'nin Croce
felsefesine ilgisi ve İtalyan ulusal tarihinin ve kültürünün sınıf analizi,
Nairn'de güçlü yansımalar bulmuş ve 1963'de PCI'ın (İtalyan Komünist
Partisi) kültürel takvimi II Contemporaneo'da İngiliz sınıf tarihinin Gramscian
analizi olan "La nemesi borghese" yayınlanmıştır. Bu analiz, New Left
Review'deki Nairn-Anderson makalelerinin temelini oluşturur. Nairn ve
Anderson makalelerinin Gramscici karakterinin özelliklerinden ilki, ulusal
tarih incelemeleri; ikincisi, tarihsel analizlerin karşılaştırılması ve bugünkü
durumun analizi ve Sol için stratejik perspektif geliştirme çabasıdır.
Üçüncüsü, “yapı-üstyapı” ilişkisinde siyasal egemenliğin kültürel ve ideolojik
yönlerine vurgu, dördüncüsü, toplumsal egemenlik biçimlerindeki istikrar ve
devamlılıığa “sağduyu” kavramı üzerinden bakmaktır. Beşincisi ise emek
hareketinin toplumsal bir güç bloğu oluşturamamasının eleştirilerini içerir.
Böylelikle Gramsci; Tom Nairn ve Perry Anderson tarafından daha sonra
İngiltere’de faaliyet gösteren diğer iki Marksizm biçimine güçlü bir alternatif
oluşturmalarını sağlayacak şekilde özümsenir. Komünist Parti’de egemen
olan ekonomist Marksist-Leninist bilim ve kültürcü Hümanizm teorileri
sonraları Williams ve Thompson tarafından geliştirilmeye başlanır. Bu
Marksist yorumların izleyicileri “profesyonel aydınlar”, tarihçiler ve siyaset
bilimcilerle sınırlandırılmış, görece izole bir kitledir. Somut bir siyasi proje ve
bir emek hareketi eylem programıyla çerçevelenen pratik bir araç değildir.10
Kültürel çalışmalar tarihinde, edebi eleştiri geleneği ile Raymond
Williams ve Richard Hoggart farklı yollarla Leavisçi geleneğin -edebiyat
eleştirisi- yazınsal-toplumsal değerlendirmeleri üzerine eğildiler, ancak
Ransome, a.g.e, s. 38.
Richard Johnson, “What is cultural studies anyway”, Social Text, sayı: 16, 1986, ss.
38-40.
10 Forgacs, a.g.e, ss. 74-76.
8
9
“Stuart Hall ve Gramsci Etkisi”
Selda TUNÇ SUBAŞI
değerlendirmeleri edebiyattan gündelik hayata çevrildi. Gündelik hayat
içerisinden örnekler
tarihten alınarak yapıldı, savaş sonrası, savaş
geleneklerinin popüler kültür veya “özellikle halkın kültürü” üzerindeki
etkilerine odaklanılarak geliştirilir. 1950'lerin başında, “eski Marksizm”
eleştirisi ve tarihsileştirilen projeyle Komünist Parti Tarihçileri Grubu
merkezi hale geldi.11 Gramsci’ye aşina olan Williams ve Thompson, 1960’ların
başlarında kültür ile ilgilenen iki teorisyen olarak Gramsci’nin belirli
düşüncelerini almışlardır. Kültür alanına entellektüel bir çerçeve ve 1956’da
zemin bulmaya başlayan Marksist hümanist gelenek içindeki “kültür ve
toplum” alanına Gramsci’nin belirli düşünceleri dolaylı bir etki yapmıştır.
Gramsci’nin yeniden bir revizyonu ve okunabilir hale getirilmesi sağlanmaya
çalışılır.12
Birmingham Çağdaş Kültürel Çalışmalar Merkezi (CCCS) ve Açık
Üniversite’de popüler kültür grubunun (Colin Mercer, Tony Bennett ve
diğerleri) merkezi etkileri olduğu kültürel ve medya araştırmalarında
ideoloji, Britanya, “otoriter popülizm” gibi konular, Stuart Hall’un bireysel ya
da işbirliğiyle olan çalışmalarıyla iç içe geçmiştir.13 Forgacs’a göre, 1960’lı
yıllardan itibaren Marksizmin “ekonomizm”den kurtulmasında ve 1970’li
yılların ortalarından itibaren Thatcherizm ve Sol Krizin yorumlanmasında
Gramscian kavramlar daha önemli hale gelmiş ve bu konuların önemi yaygın
bir şekilde kabul görmüştür. Gramsci’nin İngilizce’deki mevcut seçilmiş
metinlerinin kullanımı, Britanya’da sol kültürle ve siyasi iklimin değişmesiyle
ilgili olup Gramsci, daha fazla; fakat farklı yollarla okunur hale gelmiştir.
Gramsci’nin kullandığı kavramların-hegemonya, üstyapı, sağduyu gibianlamları metinlere eklemlenerek kullanımları teorisyenlerce değiştirilip
kültür boyutuyla ele alınmıştır. Ayrıca Gramsci, İngiltere’de Komünist parti
tarafından, ekonomik indirgemecilik ve mekanik basitleştirmeleri düzeltmek
için 1956 yılındaki Marksist-Leninist teori ve politik krizde mevcut
“boşlukların” doldurulması için kullanılır. Gramsci’nin belirli metinlerinin
öne çıkartılarak sınırlanması Forgacs’a göre, çalışmaların İngiltere’de siyasi
açıdan soyut kalacak şekilde okunmasına yol açtı. Gramsci, “hegemonya,
organik aydın, sağduyu ya da üstyapılar” teorisyeni olarak kültürel bir
yaklaşımla yorumlanır.14 Sonraki başlıklarda Gramscian perspektif ve
üzerinde durduğu hegemonya, ortakduyu gibi kavramların kültür kavramıyla
birlikte nasıl ele alındığı tartışılacaktır.
Johnson, a.g.e, s. 38.
Forgacs, a.g.e, s. 74.
13 Forgacs, a.g.e, s. 79.
14 Forgacs, a.g.e, ss. 71-77.
11
12
491
“Stuart Hall ve Gramsci Etkisi”
Selda TUNÇ SUBAŞI
“Yapı-Üstyapı” İkiliği ve İdeoloji
492
Gramsci, İtalyan idealist filozof, Benedetto Croce’un toplumu
birarada tutmaya yarayan ahlak ve kültürel ideoloji ile ilgili düşüncelerinden
faydalanmıştır. Croce, temel-üstyapı modelini öz-görünüş olarak ele alırken
ekonomiye “sahne gerisinde bir Tanrı işlevi” yüklemiştir. Gramsci, bu görüşe
karşı çıkarak yapı ile üstyapının zorunlu diyalektik ilişkisini vurgular.
Gramsci’ye göre yapı, doğa bilimlerinin metotlarıyla incelendiği için bile “gizli
bir Tanrı” değildir.15 Gramsci, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’nın
Önsöz’ünde16, altyapı ve üstyapı arasındaki çatışmaların ideoloji yolu ile
kavrandığını dile getirirken bu çatışmanın psikolojik ve ahlaki değerlerle ilgili
olmadığını, bunu açıklamanın yolunun epistemolojiden geçtiğini savunur.
Gramsci’ye göre, bu çelişkinin tarifini ve en güzel örneğini Lenin vermiştir.17
Lenin, kuramsal öğreti ile pratiği birlikte ele alıp felsefi olarak ilerletmiştir.
Marksist bir öğreti kuramının öncülüğünde devrimci bir işçi sınıfı hareketi ile
hegemonya oluşturmaya çalışmıştır. Gramsci, hegemonik aygıtın hayata
geçirilmesinin yeni bir ideolojik alan oluşturması gerektiğini, çünkü yaratılan
ideolojik alanın bilinç ve bilgi üzerinde etkili olacağını savunur. Croce’un yeni
dünya anlayışının yeni bir ahlak anlayışı ve bunun da yeni bir felsefenin
belirleyici öncüsü olduğunu savunan Croce’un izinden giden Gramsci,
hegemonyanın oluşmasında kuramsal-pratik bir felsefi yaratının
epistemolojik olarak yerleştiğinde bunun hegemonyanın gelişmesinin
çıkarına olacağını ifade eder. 18
Klasik Marksist ideolojideki yapı kavramı, Batı Marksist
düşünürlerden biri olan Gramsci’nin hegemonya teorisinde nasıl ifade
bulmuştur? Gramsci’nin “yapı” ile kastettiği ilk evre, nesnel insan
arzularından bağımsız maddi üretim güçleridir. Bahsedilen, bilimsel yollarla
sayılabilir ve ölçülebilir gerçekliklerdir. Üretimin maddi güçlerinin gelişme
düzeyi, çeşitli toplumsal sınıfların ortaya çıkışına zemin hazırlar ve her bir
sınıfın üretim sürecinde belirli bir işlevi yerine getirir. Şirket sayısı ya da
işçilerin sayısı, nüfus bunlar temel verilerdir ve bu verilere bakıp kendi
ortamlarında şekillenmiş ideolojilerin gerçekliği ve uygulanabilirliğini kendi
gelişim düzeyleriyle açıklamak ve değerlendirmek mümkündür. İkinci evre,
sadece ekonomik anlamda toplumsal sınıfların dayanışmasını içerir. Üçüncü
evrede, siyasi aşamaya geçişle sınıfın çıkarları tüm madun sınıfları da
kapsayacak şekilde ortak bir çıkar birliğine varılarak üstyapı alanına geçilir.
Filizlenmeye başlayan ideolojiler, çatışma yaratarak mücadele eder ve en az
15 Antonio Gramsci, Selections from the Prison Notebooks of Antonio Gramsci, çev. Q.
Hoare & G. Nowell-Smith, International Publishers, 1971, ss. 69-70.
16 Karl Marx, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, çev. Sevim Belli, Ankara: Sol
Yayınları, 1979.
17 Bkz. Lenin, Ne Yapmalı?, çev. A. Berberoğlu, İstanbul: Evrensel Yayınları, 2011.
18 Gramsci, a.g.e, ss. 365-366.
“Stuart Hall ve Gramsci Etkisi”
Selda TUNÇ SUBAŞI
biri ya da birkaçı baskın hale gelmeye başlar. Daha üst bir konuma geldiğinde
ise siyasi ve ekonomik birlik, ahlaki ve entellektüel birliğe neden olur.19
Gramsci’ye göre yapı, durağan değildir ve politika zemini de herhangi
bir zamanda yapıdaki gelişmelerin bir yansımasıdır. Fakat bu eğilimlerin yani
yapının belirli bir üstyapı, yani belirli bir politikayı hayata geçirmesi zorunlu
değildir. Tarihsel materyalizm öğretisinde yapı, siyasal edimin köklü bir
biçimde değiştirildiğini varsayar. Fakat bu değişiklik, hegemonya kurmak
isteyen spesifik bir grubun başarısız bir girişimi de olabileceğinden bu
üstyapıların parçalı gerçekliklere sahip olabileceği gerçeği göz önünde
bulundurulmalıdır. Yapının değişimi illa ki köklü ve zorunlu bir değişim
yaratmayabilir.20 Gramsci, yapı ve üstyapıların birleşerek “tarihsel bir blok”
oluşturduğunu belirtir. Gramsci’ye göre, uyumsuz görünen karmaşık üstyapı
topluluğu, üretim ilişkilerinin yansımasıdır ve üstyapılar da altyapılar kadar
“gerçektir”: “Ancak totoliter ideoloji sistemleri, yapıda oluşan çelişkinin ussal
olarak bir yansımasını verir ve dönüştürücü praksisin nesnel koşullarını
temsil eder. Yapı ile üstyapı arasındaki zorunlu karşılıklılık diyalektik bir
süreçtir.”21 Gramsci, Klasik Marksist görüşte yapının verili önceliğini ve
Ortodoks Marksizm’de giderek üstyapıdan bağımsız hale gelmesini eleştirmiş
ve üstyapının da yapı kadar gerçek ve maddi yaşam biçimlerine tekabül
ettiğini belirtmiştir. Gramsci’de üstyapı metaforunun gelişimi, onun
uyumsuz, parçalı, değişken nitelikleri göz önüne alınarak gelişmeye
başlamıştır. Üstyapı alanının Klasik Marksist ideoloji düşüncesindeki
yansıma ya da daha sonra Lenin’de ifadesini bulacak olan psikolojik
özelliklerinin dışında Gramsci, üstyapıyı oluşturan bileşenlerin keyfi,
pejoratif anlamlarının dışında “tarihsel bloğu” oluşturan yanının da dikkate
alınması gerektiğini belirtir. Böylelikle üstyapı alanı, mekanik bir yapıüstyapı, maddi gerçeklik-yansıma ilişkilerinin dışına taşmaya başlar.
Gramsci’ye göre ideolojilerin “yanlış anlaşılması”nın nedeni, zorunlu
olarak hem bir yapının üstyapıyı belirlediği düşüncesine hem de “keyfiyete”
dayanmaktadır. İdeolojilerin yararsız ve görünüşten ibaret oldukları, yapıları
değiştirenin ideoloji olmadığı, tam tersine ideolojiyi değiştirenin yapı olduğu
iddia edilir. Dolayısıyla “organik ideolojilerle” yani yapı’nın karşılığı zorunlu
ideolojilerle; “ussal” olan “bilinçli” kurulan ideolojileri ayırt etmek
gerekmektedir diyen Gramsci, “ideolojiler, tarihsel açıdan zorunlu
olduklarında ‘psikolojik’ geçerliğe sahip olurlar, kitleleri örgütleyerek kendi
konum, mücadelelerine ilişkin bilinç kazandıkları alanı oluştururlar” der.22
Hegemonya mücadelesinde var olan toplumsal formasyonun desteğini alan
yapı ve üstyapının birleşimi olan tarihsel blok analizi, hegemonyanın
Gramsci, a.g.e, ss. 180-181.
Gramsci, a.g.e, ss. 407-409.
21
Gramsci, a.g.e, s. 366.
22
Gramsci, a.g.e, s. 367.
19
20
493
“Stuart Hall ve Gramsci Etkisi”
Selda TUNÇ SUBAŞI
sürekliliğinin sağlanması açısından elzemdir. Hegemonya mücadelesinde
“tarihsel blok” oluşturmada ideolojinin rolü kitlelerin örgütlenme, mücadele
ve kazanımlarında ifadesini bulur. Bu sebeple üstyapı belirli bir “bilinç” haline
gelmeye başlayınca kazanılan hegemonya ne basitçe ezilen sınıfların
“kültürü” ne de yapının zorunlu karşılığı gibi görünen üstyapılardır. Sınıf
mücadelesi, hegemonyanın biçim ve içeriğinde değişikliklere yol
açmaktadır.23
İdeoloji ve Ortakduyu
494
Gramsci’ye göre, ortakduyu, “taş devri” unsurlarından ileri bilimin
ilkelerine kadar tüm geçmiş evrelerden gelerek önyargıları da içine alarak
genişleyen dünyayı biraraya getiren insan ırkının felsefi sezgilerini
içermektedir.24 Sınırları genişleyen sağduyu kavramı, ideolojik mücadelenin
gerçekleştiği alanlardan biri haline gelmiştir.25 Gramsci, geleneksel
düşünceleri de içeren pratik bilgilerin sorgulanmaksızın kabülünü içeren ve
ayrı ayrı olaylardan oluşan “epizodik” düşünce biçimlerinin “ortakduyu
(sağduyu)” olarak adlandırdı. Birbirinden ayrı ve farklı düşünce sistemlerinin
nasıl birarada durduğu, bu düşüncelerin nasıl doğup belirli yerlerde ne gibi
çatlaklar oluşturduğu üzerinde durulması gereken önemli referans
noktalarıdır. Düşünce evreninin kolektif mücadelelerle hangi yöne doğru
kırılmalar yaşadığı ya da olduğundan farklı şekillerde gözükmeye başladığı
bölgeler, “ortakduyu”yu oluşturur.26 Gramsci’ye göre, “her toplumsal
tabakanın temelde hayat ve insana ilişkin en yaygın anlayışlar”ını biraraya
getirme alanı olan “ortakduyu” ve “sağduyu”su vardır. Her felsefi akım,
ardında “ortakduyu çökeltisi” bırakır. Bu çökelti onun tarihsel etkililiğinin bir
belgesidir. Ortakduyu, katı ve hareketsiz bir bilgi alanı değildir, kendisini
sürekli dönüştürmekte, sıradan hayata girmiş bulunan bilimsel düşünceler ve
felsefi kanaatlerle zenginleşmektedir. “Ortakduyu” geleceğin folklorunu yani
verili bir yer ve zamandaki popüler bilginin göreceli katı bir evresini
yaratmaktadır.27
Bir üstyapı öğesi olarak ideolojiyi inceleyen Gramsci’nin yapıtlarında
güçlü bir ideoloji kuramı yoktur. İdeolojiyi, hegemonya, sivil toplum, devlet,
parti ve aydınlar konusunda bu kavramların yorumlanmasında açıklayıcı bir
ilişki içinde kullanır. Gramsci, ideoloji ve siyasal mücadelenin maddi
23 Anne Showstack Sassoon, “Hegemonya, Mevzi Savaşı ve Politik Müdahale”, çev. M.
K. Coşkun, O. Kamiloğlu, B. Şentürk & Ç. Erdoğan, Gramsci'ye Farklı Yaklaşımlar, der.
A. S. Sassoon, Ankara: Dipnot Yayınları, 2012, s. 116.
24 Antonio Gramsci, Selections from the Prison Notebooks of Antonio Gramsci, çev. Q.
Hoare & G. Nowell-Smith, International Publishers, 1971, s. 324.
25 Hall, “The problem of ideology: marxism without guarantees”, Critical Dialogues in
Cultural Studies, der. S. Hall, D. Morley & K. H. Chen, Routledge, 1996, s. 43.
26 Gramsci, a.g.e, s. 325.
27 Gramsci, a.g.e, s. 326.
“Stuart Hall ve Gramsci Etkisi”
Selda TUNÇ SUBAŞI
biçimlerini ortaya çıkararak, ideolojiyi, “psikolojik yanılsama” özelliklerinden
ayırıp ideolojinin epistemolojik ve yapısal içeriğini ortaya çıkarmıştır.28
Gramsci, ünlü eseri Hapishane Defterleri’nde ideoloji terimini seyrek olarak
kullanır. Bunun yerine az çok aynı anlamı veren “felsefeler”, “dünya görüşleri”
(Weltanschaung) “düşünce sistemleri” ve “bilinçlilik biçimleri” gibi bir dizi
terimden yararlanır. İdeoloji teriminin eşdeğeri olmayan “ortakduyu”nun 29
farklı
başvuru
çerçeveleri
bulunmaktadadır.
Gramsci,
İkinci
Enternasyonel’den bu yana ideolojiyi bir “yansıma” ilişkisi içinde görmeyip
tarihteki konumu ile bağlantılı bir “maddi güç” seviyesinde ideolojiye, ayrı
yeni anlamlar atfederek katkı sağlamıştır. Sınıf mücadelesinin bir görünümü
olarak ideolojinin ve kültürün özgül örgütlenme ve yaygınlaşma biçimlerini
inceleyen Gramsci, Hall’a göre, kültürel alanını ideolojik mücadele
kapasitesinin imkanlarını “ortakduyu” kavramı aracılığıyla sorgulamaya
açmıştır.30
Hapishane Defterleri’nde tarihsel blok, hegemonya, sivil toplum gibi
kavramlar, “altyapı/üstyapı” modeline uzanmakta ve toplumsal karmaşık
ideolojik eklemlenişin kavranabilmesine olanak tanımaktadır. Gramsci’ye
göre, ideolojiler, gerçeklik ve sahtelik ölçütüne göre değil, sınıf ve sınıfsal
ilişkileri bağımlılık ve boyun eğme konumlarını birbirine bağlamaktaki işlev
ve etkinlik derecesine göre değerlendirilir. İdeolojinin işlevi, tarihsel blok ve
sınıflar arasında bir “harç” görevi görmesidir. Gramsci için ideolojinin
“gerçekliği”, siyasal açıdan harekete geçme gücü ve tarihsel olarak
gerçekleşmesinde yatmaktadır. Gramsci, Marx’ın Klasik Marksist İdeoloji
teorisinde Alman İdeolojisi’nde31–egemen fikirler ve egemen sınıf
tekabüliyeti-ünlü formülasyonundaki Marksist ideoloji anlayışı içinde yeni
bir atılım yapmıştır. Yönetici bloğun “halk”, “ulus”, “insanlık” adına konuşma
yetkisi, kendi dayanağının temellerini atabilmesinin ve varolmasını güvence
altına alabilmesinin önkoşuludur. Gramsci, ideolojinin ekonomik düzeydeki
ilişkilerin basit bir yansıması ve yönetici sınıfın tekdüze bir ifadesi haline
gelmesi kavrayışından kopar. Sistemleştirilmiş ve kendisini evrensel olarak
sunmakla birlikte, yönetici sınıftan kaynaklanmayan egemen ideolojinin
sağlanma ve sürdürülmesini ise yönetici bloğun bölümleri arasındaki güç
ilişkilerinin bir sonucu olarak değerlendirir.32
28 Stuart Hall, Bob Lumley ve Gregor Mclennon, Siyaset ve İdeoloji: "Gramsci" , çev.
Sadun Emrealp, Ankara: Birey ve Toplum, 1985, ss. 2-3.
29 Ortakduyu (commonsense) kavramı, Türkçe'deki gündelik kullanımı olan
“sağduyu” teriminin yerine geçer bir şekilde kullanılmaktadır. Toplumsal
hegemonyanın sivil toplumda, ideolojik düzey aracılığı ile tüm bireylerde oluşturduğu
ortak bir kavrayıştır (Hall vd., a.g.e, 1985, s. 5).
30 Hall vd., a.g.e, 1985, ss. 5-6.
31 Marx, K., & Engels, F., Alman İdeolojisi, çev. O. Geridönmez & T. Ok, İstanbul: Evrensel
Yayınları, 2013.
32 Hall, vd., a.g.e, 1985, ss. 7-11.
495
“Stuart Hall ve Gramsci Etkisi”
Selda TUNÇ SUBAŞI
Gramsci’nin Sardunya’daki köylü kültürüne ilişkin deneyimleri 1920’li
yıllardaki ideolojinin nasıl örgütlendiğine ilişkin görüşlerine etki etmiştir.
Fikirlerin nasıl edinildiği ve bu fikirlerin eylem ve davranış biçimleri
arasındaki ilişkinin kavranmasındaki önemi üzerinde durmuştur. Gramsci,
paylaşılan bilgilerin farklı düzeylere eklemlenmesi olarak “ortakduyu”yu,
gündelik yaşamın üstesinden gelmenin bir aracı olarak ideolojiyi, “daha aşağı
kesimlerin” gözünden ciddi şekilde ele alan ilk Marksist olmuştur. Daha
önceki ideolojilerden ve çeşitli toplumsal sınıflardan alınmış bir “bilgi
deposu” olan “ortakduyu”, sistemsiz ve dağınık olmasından dolayı çelişkili
fikirleri, bu çelişikliğin farkına varmadan da birleştirebilir. Egemen ideoloji
ile ortakduyu arasındaki ilişki hiyerarşik açıdan sabit olmayıp sınıf
çelişkilerince yürütülmektedir ve üstyapının bir düzeyi olarak ideoloji
dinamiği, Gramsci’de “yüzer-gezer” bir nitelikte değildir.33
496
Hall, Gramsci’nin paylaşılan çelişkili anlamların izahı olarak ortakduyu
ya da daha gündelik dille ifade edilen sağduyu terimini bir yapıştırıcı işlevi
gören ideolojiyi yeni toplumsal oluşumlarla, temsil ve anlamlandırma ilişkisi
ile birlikte düşünür. Hall’a göre, kapitalist toplumda varoluşun “maddi”
koşulları belirsiz ve gizlidir. Yaşam deneyimi, ideolojik ve “bilindışı” bir öğe
olarak sağduyuda gerçekleşir. Sağduyu, hem bilinçli düşüncenin hem de
varoluşun maddi koşullarının bastırıldığı alan olarak toplumsal bilinçdışının
yapılandığı yerdir ve bilinçli düşüncenin “akılcılık” ile “varoluşun maddi
koşullarının” bastırıldığı toplumsal bilinçdışı olarak işlev görür.34 Marksist
düşüncenin ideolojik alanındaki gelişiminde önemli bir figür olan Gramsci,
ideolojinin sınıfların konum ve mücadelelerinde oynadığı rolü incelemiştir.
Hall’a göre, sabit ideolojik anlamlar, soyut bir genel ideoloji teorisinden
uzaklaşmış tarihsel durumların, fikirlerin, kitleleri nasıl organize ettikleri ve
üzerinde hareket ettikleri alanları nasıl yarattıklarına doğru kayan bir ideoloji
teorisidir.35
Gramsci, sosyalist ideolojik mücadele bloğunun tam, bütünleyici,
sınıfsal bir düşünceyi yerleştiremediğini bu yüzden “ideolojik mücadelenin”
kazanılamadığını söyler. Eski ideolojik unsurların farklılaştırılması ve
değiştirilmesi süreci ile bağımlı sınıflar, toplumsal olarak gelişmiş,
farklılaşmıştır. İdeoloji teorisinde yeni olan, Gramsci ile birlikte tesadüfi ya
da ikincil olarak savunulan şeylerin şimdi merkezi hale gelmesidir.
Gramsci’nin teorisi yeni ideolojik ve teorik bir kompleksin çekirdeği haline
gelmiştir.36 Hall’a göre, hiçbir ideolojik anlayış, siyasi ve toplumsal güçler
alanına ve farklı güçler arasındaki mücadelelere değinene kadar maddi
olarak etkili olamaz. Bu yüzden ideolojinin alanı “halkın sağduyusu”nun
Hall vd., a.g.e, 1985, ss. 14-16.
Akt, Paddy Scannel, Media and Communication, SAGE Publications, 2007, s. 201.
35 Hall, a.g.e, 1996, s. 40.
36 Akt, Hall, a.g.e, 1996, s. 40.
33
34
“Stuart Hall ve Gramsci Etkisi”
Selda TUNÇ SUBAŞI
nelerden oluştuğunun hangi fikirlere eklemlendiğinin önemi üzerinde durur.
Gramsci'nin önerdiği sağduyu alanı, doğal, evrensel ya da kendiliğinden
popüler bir düşünce biçimi değil, "parçalı, birbirinden ayrık ve epizodik"
tarihsel konumların birleşmesinden oluşmaktadır. Sağduyunun 'konusu' çok
çelişkili ideolojik oluşumları bünyesinde toplamaktadır.37 Geçmişin fikirleri,
bunların dile getirildikleri toplumsal ilişkiler ortadan kalktıktan sonra bile
yeniden etkin hale gelebilir. “Ortakduyu”, Gramsci’nin “envanteri olmayan
ideolojinin izlerini” ortaya çıkardığı, görünür kıldığı ve ideoloji teorisine
yararlı bir ufuk kazandırdığı gibi yön tayin edici bir kavramdır aynı
zamanda.38
Hall’a göre, söylemsel alan, Gramsci’nin “ortakduyu” dediği şeyi dilsel
olarak tanımlamanın bir tarzı gibi görünmekteydi. İdeolojik analiz içine, bir
yanda dilbilimsel ya da göstergebilimsel diğer yanda “ortakduyu”nun
söylemsel oluşumunun tarihsel analizi arasındaki bağ da giriyordu. İdeolojik
söylemler, zaten bilindik olana, tanınana göndermede bulunarak hem
kendilerini ortak bilgi kaynağı olarak onaylamış hem de bu kaynağı yeniden
üretmiş bulunur.39 Hall’a göre ortakduyuda ideolojik söylemlerin oluşması
örneğin, klasik ekonomide burjuvanın kapitalist üretim ilişkileri içindeki
yerini “tarihten bağımsız ebedi yasalar” içinde dondurmasıdır. Burada
kapitalizm ve burjuvazi ilişkisi “soyut anlamda toplumun üzerinde kurulduğu
dokunulmaz yasalar” olarak sunulmaktadır. Çünkü burjuva “ortakduyusu”
sunulan kategoriler içinde çembersel bir döngüde yeniden üretilmektedir. Bu
“gerçeklik etkisi” temsil sürecinin kendisinden, kendi kendisini yaratan ve
tayin eden doğasından kaynaklanmaktadır. Marx’ın nesnenin “görünümleri”
olarak adlandırdığı ilişkiyi Hall, temsil sisteminin “hegemonik süreçleri”ni
işin içine katarak tekrar yorumlamıştır.40 Hall’un dikkat çektiği nokta
hegemonik süreçlerin söylemle nasıl çakıştığıdır. Diğer nokta siyasetin temsil
sistemi içindeki bireylerin “sağduyu”ya sahip olduğu, fakat sağduyunun bir
iktidarın sürekliliğini ya da başka herhangi bir öğenin devamlılığını garanti
edemeyeceğini vurgular. Eskinin üzerine yerleşen yeni kavramlar eskiyi
içeren öğelere de sahip olduklarından popüler kitleler üzerinde dengesiz
poziyon alırlar, işte bu yüzden Hall’a göre tarihsel özne asla bölünmez bir
bütün gibi düşünülmemelidir.41
Hall, a.g.e, 1996, s. 41.
Stuart Hall, “Anlamlandırma, Temsil, İdeoloji: Althusser ve Post-Yapısalcı
Tartışmalar”, Kitle İletişim Kuramları, der. Erol Mutlu, çev. Erol Mutlu, Ankara: Ütopya,
2010, s. 391.
39 Stuart Hall, “İdeolojinin Yeniden Keşfi: Medya Çalışmalarında Baskı Altında
Tutulanın Geri Dönüşü”, Medya, İktidar, İdeoloji, der. Mehmet Küçük, çev. Mehmet
Küçük, Ankara: Bilim ve Sanat, 2005, s. 102.
40 Hall, a.g.e, 2005, s. 102.
41 Stuart Hall, “Gramsci and us”, Antonio Gramsci: Critical assessments of leading
political philosophers, 2002, s. 6.
37
38
497
“Stuart Hall ve Gramsci Etkisi”
Selda TUNÇ SUBAŞI
498
Hall, Althusser’i takip ederek kapitalizmin belirli üretim tarzının
yeniden-üretimi için “kültür”ün etkililiğini kavramaya çalışır. Toplumsal
kurumların kapitalist toplumsal ilişkilerinde-aile, eğitim, medya
dolayımında- karmaşık yeniden-üretimi için davranışlar ve inançlar,
ekonomik üretim tarzının devam etmesi için hem ayrı hem de birlikte
çalışmalıdır. “Ortakduyu” yoluyla yerleşik olan ya da yeni oluşturulan yaşam
biçimleri ve deneyim yapıları ortak dünya görüşünün vucut bulduğu ve ifade
edildiği bir alandır. Bu toplumsal bilinçdışı yapıları, sorgulanmayan maddi
temelin yeniden-üretimi için bir deneyim alanıdır.42 Hall, “bilinçdışı” ve
“ortakduyu” düzeylerine iki düzeyde yaklaşır. Birincisi Ortodoks Freudian
tanımdır, ikincisi, Gramsci’nin tanımında “ortakduyu”nun daha açık hali olan
ideoloji tortuları olarak Althusser tarafından kullanılan ideolojinin genel
tanımıdır. İdeolojiler genel olarak bilinçte (öz farkındalık, öz eleştiri) ancak
çelişkili unsurlarla çalışır. Gramsci'nin bu ideolojileri “ortakduyu” olarak
görmesi, hegemonya mücadelesinin unsurlarını da işin içinde olması ile
ilgilidir.43 Gramsci daha rafine olan bilinçdışı ile geniş bir bağlantısı olan
“ortakduyu”nun verili kültür kategorilerinde oluşumunun daha aktif ve
organik ideolojileri sağladığını, ama “ortakduyu” ve popüler geleneğin
içindeki bazı yaşanmış müdahale biçimlerinin-yasak, yönlendirme, kısıtlama
vs.- kitleleri örgütlemek kapasitesinde önemli rol oynadığı savunur.44
“Ortakduyu”, popüler gelenek içinden halkın düşünce biçimlerinin
kavranması ve fikirlerin örgütlenmesini, geçmişteki farklı örgütlülük
biçimlerini anlamak için yol gösterici bir kavramdır. İdeolojinin günlük
yaşam ve deneyim, anlamlandırma kategorileri içinde ne anlama geldiğini
sorgulayan Hall, kültür ve deneyim alanlarında ortaya çıkan ideolojik
mücadeleleri, Gramsci’nin “ortakduyu” kavramıyla yorumlamaya çalışır.
Hegemonya Mücadelesi ve Kültürel Alan
Gramsci, hegemonik düzenin değişen ve geçici niteliğine,
hegemonyanın kazanılıp kaybedilebilen bir alan olduğu üzerindeki
vurgusuyla tek, yaygın ve baskın ideoloji okumalarına yeni bir ivme
kazandırmıştır.45 1970’li yıllarda İngiliz Kültürel Çalışmaları, eleştirel
Marksist problematik içinden yol aldığı çalışmalarında ideolojiyi farklı
yaklaşımlarla değerlendirirken Gramsci’nin çalışmaları içinden özellikle
hegemonya kavramı, Hall’un çalışmalarına yoğun bir şekilde etki etmiştir.
Hegemonya kavramı, Klasik Marksizmin yanıt veremediklerine Marksizm
Scannel, a.g.e, s. 202.
Scannel, a.g.e, ss. 222-223.
44 Hall, a.g.e, 1980, s. 69.
45 Colin Sparks, “Stuart Hall, Cultural Studies and Marxism”, Critical Dialogues in
Cultural Studies, ed. David Morley ve Kuan-Hsing Chen, London and New York:
Roudledge, 1996, s. 90.
42
43
“Stuart Hall ve Gramsci Etkisi”
Selda TUNÇ SUBAŞI
içinden, modern dünya hakkında keşfettiği şeylere de bir yanıt üretme
niteliğine sahiptir. Hall’a göre, Gramsci’nin hegemonya kavramı, kültürün
kendi doğası, disiplini, tarihsel özgüllüğü, “yerinden edilmiş bütünlük” ve
“tarihsel blok” kavramlarının sunduğu katkılarla muazzamdır.46 Hegemonik
kültür için mücadele süreci, kitlelerin içinden geçtiği bir “beyin yıkama”
süreci değil, bir yanıyla kamu söylemlerinin oluşturulmasında diğerlerinin
bilincini görmezden gelmek ve baskılamaya çalışmaktır.47 Düşüncelerin
“dışarıdan dayatıldığı” ya da “yönetici fikirler”lerin mutlak etkisi gibi
terimlerin yerine “hegemonya” kavramı gelmiş ve hegemonya, belli
oluşumların tahakkümlerinin ideolojik zorla değil, kültürel önderlikle
sağlandığını ima ettiği için ideoloji teorisine yeni açılımlar sağlamıştır.
Kültürel önderlik, zor ve rıza aygıtlarının iç içe geçen, kimi zaman birbirini
dışlayan yanlarıyla hegemonik mücadele tarzlarına vurgu yapar, kültürü
içine alan bu mücadele biçimlerini gözler önüne serer.
Hall, egemen ideolojinin yeniden-üretimi konusunda Althusser’i,
“konumlandırılmış özne”lerin yeni bir dil yaratma ve kendilerini yeniden
konumlandırma potansiyelini göz ardı etmiş olduğu için eleştirir ve bu
olanağı hegemonya ve söylem kategorilerinin verdiğini savunur.48 Hegemonya
kavramı için Hall, “egemen bir bloğun önderlik ve yetke alanını bir bütün
olarak toplumun üzerine genişletme ve ekonomik, sivil ve kültürel yaşam ile
eğitsel, dinsel ve diğer kurumları yönetimine etkinlikle uydurma
kapasitesidir” der.49 Hakim ideolojinin hegemonyasını sivil toplum üzerinde
genişletme isteği yalnız başına meşruluk için yeterli değildir. Hall,
Gramsci’nin hegemonya kavramının katkısının hukuksal ve meşru zoru
vurgulmasının yanısıra, sınıf ya da toplumsal grupların rızasını alması
gerektiği üzerinde durmasıyla Gramsci’nin kültür ve mücadele alanına vurgu
yaptığını söyler. Toplum üzerinde hegemonyanın genişlemesi halkın
“sağduyusu”nun yeniden biçimlendirilmesi ve farklı öğelerle eklemlenir hale
gelmesidir. Çünkü eski ve yeni öğelerin yan yana durması sağduyuda varlık
kazanır. Hegemonya, halkın “sağduyusu”nu ele geçirmek ister. Bu yüzden
hayat tarzları, kültürel biçimlerin tekrar üretilmesi, sembolik temsillerin
farklılaşması hegemonyanın bu alanları kendine katarak ilerlemesi ve bu
sistemleri yeniden üretmesini içerir. Hall, gündelik yaşamın örülmesinin
ideolojik boyutlarını, hayatın yeniden-üretiminde ideolojik süreçleri yaratan
güç ilişkilerinin doğasını (organik ideolojiler gibi) vurgular.
Marx ve Lenin başta olmak üzere Klasik Marksistler, devlete, egemen
sınıfın örgütlü şiddeti olarak bakarken Gramsci, sınıf yönetiminin yalnızca
Hall, a.g.e, 2008, ss. 90-91.
Jackson Lears, “The concept of cultural hegemony: Problems and possibilities”, The
American Historical Review, 1985, s. 577.
48 Jan Rehmann, İdeoloji Kuramları: Yabancılaşma ve Boyun Eğme Güçleri, çev. Şükrü
Alpagut, İstanbul: Yordam, 2015, s. 200.
49 Hall, vd., a.g.e, 1985, s. 49.
46
47
499
“Stuart Hall ve Gramsci Etkisi”
Selda TUNÇ SUBAŞI
zor’a dayanmayan yönlerine dikkat çekerek sivil toplumda hegemonyanın
giderek genişlemesi için organik aydınların geliştirilmesi gereği ve geleneksel
kurumların ürettiği geleneksel aydınların ise bu yönetici bloktan ayrılması,
koparılması gerektiği üzerinde durur. Toplumun geliştirdiği ortak “folklorik
üretim”den bugünün eklemlenmiş simgeleri de dahil olmak üzere yaratılan
“ortakduyu”da hegemonik mücadelenin göründüğü yerler çok çeşitlidir.
“Ortakduyu” oluşturmada Gramsci’nin “aydın” kategorisi, aydınların bağlı
olduğu sınıfa indirgenemeyen özgül pratikler olarak ideolojinin örgütlenişini
ve yeniden üretilişini görmeye olanak verir. Organik aydın sınıfının
oluşturulması, yeniden-üretilen kültürel düzenin benimsenmesi, kabulu ve
rızası için önemli bir kertedir. Aydınların ürettiği fikirler, sınıfların göstergesi
olmayıp, sınıf çatışmasının özel biçimlerde yer aldığı bir alanı
oluşturmaktadır. Kilise, basın ve siyasal partiler (sivil toplum organları) ve
devlet (yönetici blok) aracılığıyla aydınlar, temel sınıflardan biri için
kendiliğinden oluşan geniş kesimlerden destek elde edebilme savaşında öncü
bir rol oynamaktadırlar.50
Sonuç
500
Kültürel hegemonya için mücadele etmek, genel toplumsal savaşımın
bir parçasıdır. Çünkü düşünceler, belirli toplumsal güçlerin belirli
gruplaşmaları ile bağlantı kurduklarında etkili olabilirler. Fakat, bu sadece
Gramsci’ye göre, bir grup iktidarının, felsefesinin basit bir şekilde
tırmandırılması değildir; bütün bir grubun iktidarının tarihsel bloğunun inşa
edildiği ve o bloğun üstünlüğünün sağlandığı süreci gerektirmektedir. Bu
yüzden Klasik Marksist ideoloji teorisinin ortaya koyduğu “egemen fikirler”
ve “egemen sınıflar” arasındaki ilişkiyi kavramsallaştırmak bu iki terim
arasındaki hegemonik egemenlik süreçleri üzerine düşünmeyi gerektirir.51
Hakim düşüncelerin belirli bir dönemde hegemonik güç kazanarak tarihsel
blok oluşturmaları ideolojik mücadele süreci ile mümkün olup bu durum
önceden yazılmış ve oynanan bir oyun olarak görülmemelidir. Gramsci,
hegemonyanın başlı başına ideolojik bir olgu olmadığı üzerinde ısrarla
durmuştur. Hall, modern dünyanın doğasının siyasi, ahlaki, kültürel, ideolojik
ve cinsel kimlikler üzerine kurulu olduğu, bundan çıkarılabilecek sonucun ise
hegemonya sorununun her zaman yeni bir kültürel düzen kurma sorunuyla iç
içe olduğunu bilme sorunu olduğunu belirtir.52 Hegemonya, gönüllü bir
“rızayı” içerdiğinden ideolojiye, emekçilerin kandırılarak belirli bir yönetici
sınıfın zorla kabul ettirildiği bir “aldatmaca” olarak bakmak Hall’a göre
anlamsız kaçacaktır.53 Çünkü “ideolojinin doğası” çelişkiler içerir ve
Hall vd., a.g.e, 1985, s. 17.
Akt. Hall, a.g.e, 1996, s. 43.
52 Hall, a.g.e, 2002, s.6
53 Hall vd., a.g.e, 1985, s.24
50
51
“Stuart Hall ve Gramsci Etkisi”
Selda TUNÇ SUBAŞI
hegemonya, “ideolojik egemenlik ve boyun eğdirme” gibi bir soyutlama
içerisinden değil, sınıfların ve sınıf bölümlerinin tüm düzeylerindeki
ekonomik ve siyasal olduğu kadar ideolojik-kültürel ilişkilerin bir görünümü
olduğu anlaşılırsa, hegemonya içindeki çelişkilerin doğası daha kolay
kavranabilir.54
Belirli bir tarihsel anda dondurulmuş folklorik bir kültür anlayışı
kültürü eksik kavramaya yol açabilir. Genelde Kültürel Çalışmalar grubu ve
özelde Hall, Gramsci ve onun hegemonya, ortakduyu gibi kavramlarını
kullarak kültürel güç ve egemenlik ilişkilerinin yörüngesi dışında bütünüyle
otantik ve özerk bir popüler kültür olanağının olmadığını iddia eder. Hall’a
göre popüler kültürün sürekli dağılıp toparlanmasına ve yeniden
düzenlenmesine karşı direnç noktaları, kültürel mücadelenin diyalektiğini
oluşturur.55 Kültürel Çalışmalar’a Gramsci’nin özellikle hegemonya kavramı
dahil edilerek kültür ve iktidar ilişkileri arasında farklı bir bağ kurulmuştur.
Gramsci’nin kurduğu teorik hattın Britanya Yeni Sol’u ile yollarının kesişimi
ve kültürel alana dahil olması kültürü “altyapı-üstyapı” tartışmalarından
farklı bir boyuta taşımıştır. Gramsci’nin kavramsal teorik mirası kullanılarak
hegemonik ilişkilerin doğasının sorgulanması güncel kültür odaklı
çalışmalara da taşınmıştır.
501
Hall vd., a.g.e, 1985, s. 13
Stuart Hall, “Notes on Deconstructing 'the Popular'”, Cultural theory and popular
culture, 1998, s. 447.
54
55
“Stuart Hall ve Gramsci Etkisi”
Selda TUNÇ SUBAŞI
502
KAYNAKÇA
Forgacs, D. "Gramsci and Marxism in Britain", New Left Review (176), 1989.
Gramsci, A. Selections from the Prison Notebooks of Antonio Gramsci (Q. Hoare
& G. Nowell-Smith, Çev. Q. Hoare & G. Nowell-Smith der.): International
Publishers, 1971.
Hall, S., Lumley, B., & Mclennon, G., Siyaset ve İdeoloji: "Gramsci" (S. Emrealp,
Çev.). Ankara: Birey ve Toplum Yayınları, 1985.
Hall, S. "The problem of ideology: marxism without guarantees". S. Hall, D.
Morley & K. H. Chen (der.), Critical Dialogues in Cultural Studies:
Routledge, 1996.
Hall, S. "Notes on Deconstructing'the Popular". Cultural theory and popular
culture: A reader, 1998.
Hall, S. "Gramsci and us", Antonio Gramsci: Critical assessments of leading
political philosophers, 227-238, 2002.
Hall, S. "İdeolojinin Yeniden Keşfi: Medya Çalışmalarında Baskı Altında
Tutulanın Geri Dönüşü", (M. Küçük, Çev.), M. Küçük (der.), Medya,
İktidar, İdeoloji. Ankara: Bilim ve Sanat, 2005.
Hall, S. "Kültürel Çalışmalar ve Teorik Mirası", (S. Çelenk & A. E. Arslan, Çev.),
S. Çelenk (der.), İletişim Çalışmalarında Kırılmalar ve Uzlaşmalar.
Ankara: De Ki Yayınları, 2008.
Hall, S. "Anlamlandırma, Temsil, İdeoloji: Althusser ve Post-Yapısalcı
Tartışmalar", (E. Mutlu, Çev.), E. Mutlu (der.), Kitle İletişim Kuramları.
Ankara: Ütopya Yayınları, 2010.
Johnson, R. "What is cultural studies anyway?" Social text(16), 38-80, 1986.
Lears, T. J. "The concept of cultural hegemony: Problems and possibilities",
The American Historical Review, 567-593, 1985.
Lenin, V. İ. Ne Yapmalı? (A. Berberoğlu, Çev.). İstanbul: Evrensel Yayınları,
2011.
Marx, K. Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı (S. Belli, Çev.). Ankara: Sol
Yayınları, 1979.
Marx, K., & Engels, F. Alman İdeolojisi (O. Geridönmez & T. Ok, Çev.). İstanbul:
Evrensel Yayınları, 2013.
Ransome, P. Antonio Gramsci: Yeni Bir Giriş (A. İ. Başgül, Çev.). Ankara: Dipnot
Yayınları, 2011.
Rehmann, J. İdeoloji Kuramları: Yabancılaşma ve Boyun Eğme Güçleri (Ş.
Alpagut, Çev.). İstanbul: Yordam Yayınları, 2015.
Sassoon, A. S. "Hegemonya, Mevzi Savaşı ve Politik Müdahale" (M. K. Coşkun,
O. Kamiloğlu, B. Şentürk & Ç. Erdoğan, Çev.). İçinde A. S. Sassoon (Ed.),
Gramsci'ye Farklı Yaklaşımlar. Ankara: Dipnot Yayınları, 2012.
Scannell, P. Media and Communication: SAGE Publications, 2007.
Sparks, C. "Stuart Hall, cultural studies, and Marxism", Stuart Hall: Critical
dialogues in cultural studies, 71-101, 1996.
Trimberger, E. K. "E. P. Thompson: Tarihin Sürecini Ayarlamak", (A. Fethi,
Çev.), T. Skocpol (der.), Tarihsel Sosyoloji Bloch'tan Wallerstein'e
Görüşler ve Yöntemler. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2014.
Williams, R. Marksizm ve Edebiyat (E. Tarım, Çev.). İstanbul: Adam Yayınları,
1990.