AVRASYA Uluslararası AraĢtırmalar Dergisi
Cilt : 6 Sayı : 15 Sayfa: 857-871 Kasım 2018 Türkiye
AraĢtırma Makalesi
KADĠM KENTĠN KĠMLĠĞĠ ANTAKYA UZUN ÇARġI
ArĢ. Gör. Selçuk GÜNDÜZ
Dr. Öğr. Üyesi Gönül REYHANOĞLU
ÖZ
Anadolu‟dan Mısır‟a giden yol güzergâhında, Ön Asya ile Suriye toprakları arasında
kavĢak noktası olan Antakya; Asuri, Roma, Pers, Arap ve Osmanlı gibi birçok medeniyete ev
sahipliği yapmıĢ kadim bir kenttir. Kadim kentlerin kent kimliğinin bir parçası olan tarihi çarĢılar,
toplumsal hafızayı örneklemeleri itibariyle önemli kamusal alanlardır. Birçok faaliyetin bir arada
yürütüldüğü bu tür kamusal alanlar yalnızca ticaret merkezi olarak hizmet etmezler. GeçmiĢi
XVII. yüz yıla kadar dayandırılan çarĢı, Evliya Çelebi‟nin Seyahatname ‟sine dahi konu
olmuĢtur. Uzun ÇarĢı, tarihi ve yüzyıllardır devam eden çarĢı kültürüyle bulunduğu kenti
tanımlayan önemli bir mekândır. Sosyal hafızanın önemli bir unsuru olarak kültür canlıdır,
geliĢir, değiĢir ve hatta ölebilir. Bu çalıĢma Uzun ÇarĢı‟da, çarĢıya ve esnafına has birtakım
inanç, gelenek ve göreneğin dolayısıyla toplumsal hafızanın değiĢim-dönüĢümünün izlerini
sürmüĢtür. ÇalıĢmanın bulguları 2017 yılı içerisinde çeĢitli zaman dilimlerinde Uzun ÇarĢı‟ya
gidilerek yerinde gözlem ve rastgele örneklem tekniğiyle çarĢı esnafıyla görüĢmeler yapılmak
suretiyle elde edilmiĢtir. Yapılan görüĢmeler ses kayıt cihazı ile kaydedilmiĢ ve daha sonra
analiz edilmiĢtir. Elde edilen bulgular, alan yazınındaki konuyla ilgili kaynaklarla da
desteklenmiĢtir. ÇalıĢmada bulgular; “iĢ kolları ve iĢ kollarına ayrılan yerler”, “esnaflar arası
iliĢkiler”, “çıraklık” ve “Nazar inançları, Resim ve Dua Asma Geleneği” gibi baĢlıklarla tasnif
edilerek kente ait toplumsal hafızanın izleri analiz edilmeye çalıĢılmıĢtır.
Anahtar Kelimeler: Antakya, Uzun ÇarĢı, kent kimliği, pazar, toplumsal hafıza
IDENTITY OF ANCIENT CITY ANTIOCH; “UZUN ÇARġI”
ABSTRACT
Antioch, which is the crossroads between the Asia Minor and the Syrian lands on the
road route from Anatolia to Egypt is ancient city that have been home to many civilization such
as Egypt, Assyrians, Roma, Persians, Arabs and Ottomans. Historical bazaars, which are part
of the identity of urbanized cities, are important areas for sampling social memory. The bazaars
in which you can see the projection of social life, the traditions and the activities are the social
areas where various activities are made. Such areas, where many activities are carried out
together, do not serve only as trade centers. Antioch‟s Uzun ÇarĢı, which has even been the
subject of Evliya Çelebi's Seyahatname is an important part of urban identity with its historyoriented tradition that goes back to the XVI century. With its centuries-old bazaar culture and
history Uzun ÇarĢı is an important place that defines the city. Culture, which is an important
element of social memory, is an organism that evolving, changing and even dying. This study
traces the beliefs and the traditions of the tradesman giving a sight of Uzun ÇarĢı which is also
sampling the changes and transformations of the collective memory of Uzun ÇarĢı. Findings of
the study were obtained by going to Uzun ÇarĢı in various time periods in 2017 and making
3-5 Mayıs 2018 tarihlerinde NevĢehir Hacı BektaĢ Veli Üniversitesi ev sahipliğinde ve Ankara
Üniversitesi, Ahi Evran Üniversitesi, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi ve Yüksek Ġhtisas
Üniversitesi iĢbirliğiyle gerçekleĢtirilen I. Uluslararası Spor, Antropoloji, Beslenme, Anatomi ve
Radyoloji Kongresi‟nde (SANAR2018) bildiri olarak sunulmuĢtur.
Hatay
Mustafa
Kemal
Üniversitesi,
Türk
Dili
ve
Edebiyatı
Bölümü,
[email protected], ORCID NO: 0000 0001 6052 4488
Hatay
Mustafa
Kemal
Üniversitesi,
Türk
Dili
ve
Edebiyatı
Bölümü,
[email protected], 0000 0003 3473 3344
Makalenin Dergiye UlaĢma Tarihi:29.09.2018 Yayın Kabul Tarihi: 25.10.2018
ArĢ. Gör. Selçuk GÜNDÜZ - Dr. Öğr. Üyesi Gönül REYHANOĞLU
858
interviews with tradesmen by random sampling technique along with on-site observation.
Interviews were recorded and then analyzed. Findings were also supported by relevant sources
in the literature. In this paper it is tried to analyze the traces of the social memory of the city by
classifiying the obtained findings with topics such as “business lines”, “relationships of the
tradesmen”, “apprenticeship”, “a set of beliefs and customs”.
Keywords: Antioch, Uzun ÇarĢı, city identity, bazaar, social memory
GiriĢ
Yüzyıllara dayanan tarihi geçmiĢe sahip Antakya; Büyük Ġskender‟in ölümünden
sonra onun kumandanlarından Seleukus tarafından kurulmuĢtur. M.Ö 301 yıllarında
Antigonos ile karĢılaĢan Seleukus savaĢı kazanmıĢ, önce Samandağ‟da bir yerleĢim
yeri, ardından da efsaneye göre Zeus‟a nerede kent kuracağını sorarak ondan aldığı
cevap doğrultusunda Silpius (Habib-in Neccar) etekleri ile Orontes nehri (Asi) kıyısında
bir yerleĢim yeri kurmuĢtur. Kent adını yine Seleukus‟un babası Antiochus‟dan alır
(Downey,1961: 67-79 ). Anadolu‟dan Mısır‟a giden yol güzergâhında, Önasya ile Suriye
toprakları arasında kavĢak noktası olan Antakya, önemli bir konuma sahiptir. Asuri,
Roma, Pers, Arap ve Osmanlı gibi birçok medeniyete ev sahipliği yapmıĢ olan Antakya,
askeri stratejik ve ekonomik öneminden dolayı çeĢitli dönemlerde iĢgallere de maruz
kalmıĢtır (Downey 1961).
Verimli topraklarının varlığı ve ticaret yolları üzerinde oluĢu, Antakya‟yı her
zaman değerli kılmıĢtır. Bu özellikleriyle bir dönem Roma‟nın en büyük üçüncü kenti
dahi olmuĢ, medeniyetlere sadece ev sahipliği yapmamıĢ, aynı zamanda katkıda da
bulunmuĢtur.
Tarih boyunca önemli bir cazibe merkezi oluĢu, kentin ticari anlamda da canlı
olmasını sağlamıĢtır. KuruluĢundan beri Antakya‟da agora olduğu bilinmektedir.
Yunancada toplanma yeri, kamuya açık alan ve çarĢı demek olan agora (Mortan ve
Küçükerman, 2010: 17-18) Downey‟ e göre Helenistik dönemde kentte birden fazla
sayıda mevcuttu. Zira Downey (1961: 101) kayıtlarda “dörtgen agora” (tetragonal
agora) diye geçen ibarenin bir baĢka agora olduğuna dair bir ipucu olduğunu söyler.
Ticaret ve diğer bir takım faaliyetlerin yapıldığı bu alanlar daha o zamanda Antakya‟nın
ne kadar canlı bir ticaret merkezi olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.
Tarihte kamuya açık, ticari ve her türlü faaliyetlerin yürütüldüğü bu odak
noktaları, kentlerin kurulmasında ve medeniyetin gerçekleĢmesinde önemli dönüm
noktaları olmuĢtur. Nitekim Mezopotamya‟da ticaretin baĢlamasıyla ortaya çıkan ticari
merkezler, kentlerin kurulmasında da önemli bir dönüm noktası teĢkil eder. (Mortan ve
Küçükerman: 2010).
Tarihi süreçte, ürün takası ile baĢlayan bu iletiĢim ve etkileĢim sonucu ticaret
faaliyetleri doğmuĢ, bu faaliyetler en basitinden en kompleksine kadar çeĢitli
mekânlarda yapılmıĢtır. Ticaret, kent oluĢum ve geliĢimlerinde önemli etkenlerden
olmuĢ ve ilk kentler, bir pazar etrafında kurularak geliĢmiĢtir. (Karagel ve Karagel 2014:
167)
Bu yapılar zamanla merkezden çevreye yayılan bir oluĢum sergilemiĢlerdir. Bu
da pazarların kent imgesi olması ve toplumsal hafızayı/belleği yansıtması noktasında
aydınlatıcıdır.
ArĢ. Gör. Selçuk GÜNDÜZ - Dr. Öğr. Üyesi Gönül REYHANOĞLU
859
Pazar yerleri Osmanlı döneminde de kentlerin yapılanması noktasında odak
noktası olmuĢtur. Ahilik teĢkilatı, pazar yerlerinin bu iĢlevi kazanmasında önemli bir yer
teĢkil etmiĢtir. Beylikler döneminde istikrarsızlığa karĢı örgütlenme Ģeklinde tezahür
eden Ahilik teĢkilatı Osmanlı döneminde Lonca sistemiyle kapsayıcılığını geniĢletmiĢ
ve bu dönemde disipline olmuĢ bir Ģekilde çarĢı geliĢimini devam ettirmiĢtir.
Günümüzde olduğu gibi Osmanlı döneminde de çarĢılar merkezi konumdaydı ve yine
kent merkezleri bu çarĢılar etrafında yayılma eğilimi göstermekteydi. ÇarĢılar özellikle
Ulu Camii ve Külliye ile bir arada olurdu.
Böylelikle denilebilir ki Mezopotamya‟da Karum olarak geçen kamuya açık
birçok faaliyetin bir arada yürütüldüğü bu yerler, iĢlevselliğini korumuĢ, farklı
dönemlerde Agora ve Forum, Pazar olarak anılmıĢ, günümüze çarşı olarak gelmiĢtir
(Mortan ve Küçükerman 2010). Farsça dört sokak manasına gelen “cahar” ve “su”
kelimelerin birleĢiminden oluĢan “çarĢı” ekonomik, dini ve sosyal birçok faaliyetin bir
arada yürütüldüğü kent merkezleridir. Turgut (1986: 143), çarĢıyı “Bir kentte alış-veriş
yapmaya elverişli işlek yerde ve kentin merkezinde iki tarafı dükkân ve üstü örtülü veya
açık olan sokak ve meydan” Ģeklinde tanımlar. Odak noktası ekonomik faaliyetler olan
çarĢılar, bulunduğu kentlerin kültürel izdüĢümlerini de verir. Bu doğrultuda Mortan ve
Küçükerman‟ın çarĢı için söyledikleri anlamlıdır: “ÇarĢı, bir üretim ve ekonomik değer
alıĢ-veriĢ strüktüründen daha fazlasıdır. O esnafın baĢkahraman olduğu kent kültürü
bağlamında, bir sentez potasında, kültürel ifadesini bulan, tutarlı bir bütündür.” (2010:
108)
Tanımın yapıldığı disipline göre anlam kazanan çarĢı ifadesi sosyal bilimler için
elbette sadece alıĢ-veriĢten ibaret değildir. Nitekim bir dinamizmin hâkim olduğu bu
alanlarda, sosyo-kültürel bir yapı da mevcuttur. ÇarĢının kültürü, kültürün de çarĢıyı
Ģekillendirdiği karĢılıklı bir iliĢkiden bahsedersek herhalde yanlıĢ olmaz. ÇarĢı bu
anlamda kültürel bir kimlik taĢır. Bu kimlik de bulunduğu kentin genel bir izdüĢümüdür.
Bir çalıĢmasında Tekeli (1991: 60), kent kimliğinin sadece fiziksel çevreden
ibaret olmadığını, orada edinilen deneyimlerin, oraya yüklenen değerin ve fiziksel çevre
ile oluĢan bağlılığın ancak anlamlı bir kent kimliği oluĢturacağını ifade eder. Kentin
içinde yaĢayan insanlar, onların etnik ve dini yapıları, konuĢtukları diller, birbirleriyle
iletiĢimleri, üretimleri de kimliği meydana getiren unsurlardır:
Bir kentin kimliği o kentin tarihi, coğrafyası, içinde yaĢayan medeniyetleri, ilk
yerleĢimden bu güne geçirdiği evreleri, topografyası, bitki örtüsü, iklimi, jeopolitik
konumu, içinde yaĢayan insanları, Doğu kenti veya Batı kenti oluĢu, deniz ve
karayollarıyla olan bağlantısı, baĢka kültürlere olan açıklığı veya kapalılığı, içinde
barındırdığı canlı türleri, geçirdiği iĢgaller veya savaĢlar, depremler, bir devlete
baĢkentlik yapıp yapmadığı ve sayısı artırılacak daha birçok etken bir kentin kimliğini
oluĢturan öğelerdir. Modern dönemde turizm, sanayi, hizmet, tarım vb. kent kimliğini
etkileyen baĢlıca unsurlar olmuĢlardır. (AktaĢ 2009)
Bu anlamda kent kimliğini meydana getiren, kadim kentlerin beraber anıldıkları
tarihi yapılar ve yerler her zaman anıldıkları kentler için önemli unsurlardır aynı
zamanda sembolik bir değer taĢırlar. Bu yapıların çoğu zaman Ģehir tanıtım afiĢlerinde
sembol olarak da yer aldığı görülür. Kentin tarihini toplum hafızasında canlı tutan bu
yerler ya da yapılar, orada yaĢayan insanların o kentle aralarında aidiyet duygusu
860
ArĢ. Gör. Selçuk GÜNDÜZ - Dr. Öğr. Üyesi Gönül REYHANOĞLU
geliĢtirmesine vesile olur. Tabii dıĢarıdan gelen insanların da görmek istedikleri ilk Ģey
bu yapılar ve yerler olur çünkü oraya gelenler kenti ancak gördükleriyle anlamlandırır
ve tanır. Kentin bahsi geçtiğinde zihinde canlanan bu sembolik yapılar kiĢiler için o
kenti daha anlamlı yapar, ilk akla gelenler bu imgelerdir. Bu noktada denilebilir ki kentin
etrafında büyüdüğü tarihi çarĢılar da kentin, içerisinde bulunan sokaklarından
yapılarına kadar bir bütün olarak oluĢturduğu kimlik algısının önemli bir parçasıdır. Bu
noktada tarihi yapıların/yerlerin tanıklık ettiği tarihi de vurgulamak gerekir. Kent
içerisindeki yapıların tarihselliği, kentte yaĢayanların kent ile oluĢturduğu bağa katkıda
bulunan en anlamlı birlikteliktir denilebilir. Nitekim Tekeli‟ye (1991: 61) göre kent kimliği
tarihsel bir süreçtir. Buna göre aynı zaman dilimi içerisinde, aynı mekânda
yaĢanılanlara birlikte tanıklık edilmesi toplumsal hafızayı oluĢturur (Ġlhan 2015: 14011402).
Gaziantep çarĢısı ile ilgili yapılan bir çalıĢmada Topçu ve Bilsel (2016: 60),
çarĢının kaynaĢtırıcı yapısı ve sosyo-kültürel yönünden yola çıkarak kentte yer alan
çarĢıların, kentin kimliğini oluĢturduğunu ve aynı zamanda kentin toplumsal belleğini
yansıtan bu çarĢıların gelecek nesillere bırakılacak bir miras olduğunu, ifade ederler.
ÇarĢılar da toplumun sosyalleĢtiği, alıĢ veriĢ yaptığı, yemek yediği, baĢka bir ifadeyle
bireyin ihtiyaç duyduğu her Ģeyi tek bir merkezde toplaması gibi yönleriyle günümüzde
de insanların uğrak yerleridir. Dolayısıyla kentle beraber doğan ve onunla geliĢimini
devam ettiren farklı faaliyet alanlarının toplandığı bu merkezler, geleneklerin, inançların
ve birçok kültürel unsurun örneklemini sunması, ortak anıların yaĢandığı alanlar olması
gibi bir takım özellikleriyle toplumsal hafızayı bir yandan canlı tutar, bir yandan da inĢa
etmeye devam eder.
Tam olarak ne zaman kurulduğu bilinememekle birlikte Antakya‟nın Osmanlı
idaresine XV. yüzyılda girdiği, Ulu Camii‟nin de XVI. yüzyılda yapıldığı göz önüne
alınırsa Uzun ÇarĢı‟nın kuruluĢ tarihi XVI. yüzyıla kadar dayandırılabilir (Turgut 1986:
146). Ticaret merkezi kentin kuruluĢundan itibaren yer değiĢtirmiĢ olsa da Uzun ÇarĢı,
Osmanlı döneminden beri aynı yerde kalmıĢtır. Antakyalılar için Uzun ÇarĢı sadece
alıĢ-veriĢin yapıldığı bir yer değildir zira içerisinde ibadethanelerden kahvehanelere
birçok yapı mevcuttur. Bir yönüyle ekonomik faaliyetlerin yürütüldüğü bu mekân bir
yandan da sosyal, kültürel ve dini aktivitelerin de yapıldığı müĢterek alanlardır. Nitekim
bu tür çarĢılar kurulduğu tarihten beri bedesten etrafında ĢekillenmiĢ, cami, medrese
gibi dini fonksiyonlarla bütünleĢmiĢ, ticari, kültürel ve sağlık gibi her türlü alanda Ģehrin
tek kamusal yaĢama alanı olduğundan kentin odak noktasını oluĢturmuĢlardır (Topçu
ve Bilsel 2016: 59). Hem orada iĢ yapan esnaf hem alıĢveriĢe gelen halk bu ortak
mekânlardan beraber istifade etmiĢtir ve etmeye de devam etmektedir. Mekân-insan
iliĢkisi için Kaypak (2010: 377), kiĢiler yaĢadıkları mekâna değerler yüklediklerinde ve
oraya bağlandıklarında ve bu değerler için bazı özverilerde bulunmaya baĢladıklarında
o yerlerin anlamlı bir kimliğinin oluĢtuğunu ifade eder. “Bir Ģey alacak olmasa bile
çarĢıya yine de uğradığını” söyleyen Antakya halkı ile çarĢı arasında bir bağ
oluĢtuğunu, Uzun ÇarĢı‟nın onların hayatında alıĢ-veriĢin yanında ayrıca vakit
geçirdikleri bir yer olduğunu ve dolayısıyla hayatlarında önemli bir yer teĢkil ettiğini
söylemek yanlıĢ olmaz.
ArĢ. Gör. Selçuk GÜNDÜZ - Dr. Öğr. Üyesi Gönül REYHANOĞLU
861
Esnaf, çarĢının müĢterileri ve ziyaretçileri ile yapılan görüĢmeler ve çarĢıda
yapılan gözlemlerden hareketle kentte kurulan diğer AVM‟ler, artan ticaret merkezleri
ve alanlarına rağmen Uzun ÇarĢı‟nın hala görece aynı kalabalığı taĢıdığını ve
insanların uğrak yeri olmaya devam ettiğini söylemek mümkündür. Uzun ÇarĢı ile ilgili
bir çalıĢmasında çarĢının önemini hala koruduğunu ve korumaya da devam edeceğini
Karagel ve Karagel (2014: 84) Ģu Ģekilde ifade eder:
… UzunçarĢı ticaret merkezi bulunduğu konum itibariyle, farklı iĢyeri türlerini bir
arada barındırmasıyla, her kesimden insana hitap edecek kalite ve fiyat anlayıĢıyla,
hemen herkesin Ģehirdeki ilk uğrak yeri olması sebebiyle Ģehrin diğer alanlarında
geliĢen ve gelecekte geliĢecek ticaret alanlarından daha avantajlı yanlarının olduğunu
göstermektedir. (Karagel ve Karagel 2014: 84)
Son dönemlerde Antakya kent kimliği belli imgeler aracılığıyla ulusala
açılmaktadır. Bu imgelerden belki de en popüler olanı Antakya geleneksel mutfağıdır.
Antakya kent kimliğinin bir parçası olan geleneksel mutfağın Uzun ÇarĢı‟da ticari bir
alan kazandığı (ġahin 2015: 268) ve bu sayede Antakya Kent Kimliğinin çarĢı
aracılığıyla ulusala açıldığı söylenebilir. Antakya kent kimliğini oluĢturan imgelerden bir
diğeri de medeniyetler şehri oluĢudur. Bu bağlamda Uzun ÇarĢı, Antakya‟nın
demografik yapısının çeĢitliliğini de yansıtır. Hem geçmiĢte hem günümüzde birçok
medeniyete ev sahipliği yapmıĢ Antakya, dini, kültürel ve etnik çeĢitliliğin olduğu bir
yerdir. Sünni Türkler ve Araplar, Hıristiyan ve Alevi Araplar (Nusayri), kısmen de
Musevi ve Ermeni toplulukların oluĢturduğu Antakya nüfus çeĢitliliği (Çetin 2010: 218)
çarĢı esnafı1, müĢteri ve ziyaretçilerinde de görülmektedir. Kentte ticari trafiğin en
yoğun olduğu mekân olan Uzun ÇarĢı, Antakya‟nın kültürel, dinsel ve sosyal etkileĢimin
de bu anlamda en belirgin yaĢandığı yerlerdendir. Son beĢ yıldır Suriye‟deki iç savaĢ
nedeniyle göç eden Suriyelilerin Ģehirde olduğu gibi ÇarĢı‟da da yoğun Ģekilde
görülmeleri -müĢteri, ziyaretçi ve çok az da olsa esnaf olarak- kentteki çeĢitlilik, değiĢim
ve geliĢimin hızlı bir Ģekilde buraya nasıl yansıdığını göstermesi bağlamında dikkate
değerdir.
Kent kimliği, zamanla oluĢur ve değiĢebilir (Tekeli 1991: 61). Yukarıda bir
örneğini verdiğimiz üzere, değiĢen hayat Ģartları, ekonomik yapı, kültürel çevre ve yapı
her Ģeyde olduğu gibi Uzun ÇarĢı üzerinde de değiĢtirici etki yapmaktadır. Uzun
ÇarĢı‟nın değiĢen alıĢkanlıkları, çarĢının muhafaza ettiği veya edemediği kültürel
kodları ve gelenekleri, yaĢadığı dönüĢüm bu makalenin araĢtırma konusudur. Birçok
kez çıkılan alan çalıĢmasından edinilen gözlemlerimizden ve çarĢı esnafından 25 (yirmi
beĢ) kiĢiyle yaptığımız birebir görüĢme sonrası elde ettiğimiz bulgular, konu
baĢlıklarına ayrılarak tasnif edilmiĢ ve bu baĢlıklar altında araĢtırma sonuçlarımız analiz
edilmiĢtir.
ĠĢ Kolları ve ĠĢ Kollarına Ayrılan Yerler
Uzun ÇarĢı yolun iki tarafında sıralanmıĢ genellikle tek katlı yapılardan oluĢan iĢ
kollarına göre sokaklara ayrılan bir düzene sahiptir. 1709-1806 yılları arası Antakya‟nın
sosyal ve ekonomik değerlendirmesini yapan Gül (2008: 197), çarĢının genel yapısı
Farklı demografik özelliklere ait esnafların bu çeĢitliliğini ve dağılımını nitel veriler ile sunan bir
çalıĢma için bknz: Asarcıklı, 1989.
1
862
ArĢ. Gör. Selçuk GÜNDÜZ - Dr. Öğr. Üyesi Gönül REYHANOĞLU
için benzer bir tasvir yapar. Buna göre çarĢının genel nizamının pek değiĢtiği
söylenemez. Osmanlı döneminde çarĢılarda ürünlere ayrılan yerler konusunda da tıpkı
kent mimarisinde olduğu gibi belli bir nizam söz konusuydu. Sakaoğlu yaptığı
çalıĢmada Osmanlı dönemindeki çarĢılar için bu durumu Ģöyle izah ediyor:
Lonca sistemine dayalı örgütlenme ile biçimlenen çarĢıların iç düzeninde belirli
iĢlevler bir arada yer seçmiĢtir. Örneğin kumaĢçıların ağırlıklı olduğu alanın yakınında
terziler yer almaktadır. GeçmiĢteki çarĢı düzeninde manifatura dükkânlarının arasında
kebapçı dükkânı; dingin çarĢıların olduğu yerlerde hallaç dükkânı olamazken,
dericilerin yanında saraçlar, debbağlar ve ayakkabıcılar olabilmektedir. Dükkânların
sıralanıĢı bir sisteme bağlıdır. (Sakaoğlu 2010: 256)
Uzun ÇarĢı‟da da eskiden buna benzer nizam içeren belli bir yapının olduğunu,
buradaki kimi cadde ve sokakların Çıkrıkçılar ÇarĢısı, Hasırcılar ÇarĢısı vs. Ģeklindeki
günümüzde de kullanılagelen adlarından anlıyoruz. Ancak zaman içinde baĢta
ekonominin değiĢmesi, dükkânların el değiĢtirmesi, bazı iĢ kollarına ihtiyaç kalmaması
gibi çeĢitli sebeplerle esnafı da rahatsız eden çarĢı içinde nizamın bozulması ve
karıĢıklığın baĢlaması söz konusu olmuĢtur (K.K.14; K.K.15, 2017). ÇarĢıda
ayakkabıcının yanında fırın, oyuncak dükkânı ya da peynirci görmek mümkün
olabilmektedir.
ÇarĢının geçirdiği en büyük değiĢikliklerin baĢında iĢ kolları gelmektedir.
ÇarĢıda günlük ihtiyaç malzemelerinden, el sanatlarına kadar birçok dükkân ve iĢ yeri
bulunmaktadır.2 1930‟lu yıllarda çarĢıda Bıçkıcılar, Çıkrıkçılar, Hasırcılar, TaĢ
Yontucular, Semerciler, Kalaycılar, Tenekeciler gibi meslek kollarının mevcut olduğu
kayıtlarda mevcuttur. ÇarĢıda özellikle gıda dükkânlarının birçoğunun günümüzde daha
kazançlı olduğu gerekçesiyle giyim sektörüne döndüğü belirtilmektedir. Yine bugün
Çıkrıkçı ve Hasırcı gibi iĢ kolları sokak adlarında (Çıkrıkçılar ÇarĢısı, Hasırcılar ÇarĢısı
vs.) kalırken; kimi iĢ kolları ise sadece nostaljik hediyelik eĢya dükkânı olarak, bir baĢka
deyiĢle sembolik olarak varlığını devam ettirmektedir. Örneğin tahta oymacılığı yapan
K.K.1‟in (2017) iĢ yerinin duvarını süsleyen, eskiden hamam, banyo gibi yerlerde
ihtiyaç duyulan takunyaların çarĢıda dükkânları süsleme objesi olarak kullanıldığı
görülmekte ve takunyalar ancak hediyelik eĢya olarak satılabilmektedir. Sadece iki
semerci ustasının bulunduğu çarĢıda semercilik, yan iĢ olarak varlığını devam
ettirmekte ve bu iĢ yerlerinde yalnızca zaman zaman köylerden gelen talepler
doğrultusunda sayıyla üretim yapılmaktadır. Semercilikle beraber beĢik oymacılığının
da yapıldığı bu iĢ yerlerinde beĢiğin diğer ürünlere göre köylerden daha fazla talep
aldığı belirtilmiĢtir (K.K.1, 2017). Yine tenekecilik, maliyetinin fazlalığı ve artık üretiminin
olmayıĢı gibi sebeplerden ötürü devam etmeyecek meslek kollarından biridir. Ayakkabı
imalathanelerinin kimi küçülmeye gitmek durumunda kalırken kimi de faaliyetlerini
durdurmak zorunda kalmıĢtır. Ayakkabı yüzü yapan kaynak kiĢimizin (2017), “bayrak
bende bitti” ifadesi mesleğin geleceğini özetlemektedir. Nitekim askerliklerine kadar
kendisiyle beraber çalıĢan çocuklarının döndüklerinde eski kazancının olmayıĢı
gerekçesiyle baĢka iĢlere yönelmeleri ve kendisinden sonra iĢi devredebileceği
kimsenin olmayıĢı gibi nedenlerden ötürü bu iĢ yerinin kapanacağı ya da baĢka bir
Bunların bir listesi Karagel ve Karagel‟in (2014: 180) “Tarihi Bir Ticaret Merkezinin Pazarlama
Coğrafyası Kapsamında Analizi: UzunçarĢı (Antakya/Türkiye)” baĢlıklı çalıĢmasında görülebilir.
2
ArĢ. Gör. Selçuk GÜNDÜZ - Dr. Öğr. Üyesi Gönül REYHANOĞLU
863
dükkâna dönüĢeceğini öngörmek mümkün. Zira kendisinden sonra iĢi devredeceği
baĢka biri yoktur. Yine görüĢtüğümüz K.K.1 (2017) de önceden ağaç oymacılığı
yaparken Ģimdilerde tamamen hediyelik eĢya satıĢı sektörüne dönen meslek
sahiplerinden biridir.
Aynı iĢ koluna ait malzemelerin aynı sokak veya caddede satıldığı tek yer
Kuyumcular ÇarĢısıdır. Kuyumcuların diğer kimi iĢ kollarıyla aynı kadere sahip
olmaması, ziynet eĢyası ve birikim olarak altının halen talep görmesi, iĢ yerlerinin
kiralık değil mülk sahiplerine ait olması gibi nedenlerden dolayı, esnafın çoğunluğunu
Hıristiyanların oluĢturduğu Kuyumcular ÇarĢısı diğer yerlere nazaran homojenliğini
koruyan, çarĢının nadir bölümlerindendir.
Özetle bir takım iĢ kolları, ürünlerinin sanayi çıktıları haline gelmesiyle ya bitmiĢ
ya da bitmek üzeredir. Kimi iĢ kolları ise bir nevi hediyelik ve süs eĢyası olarak devam
etmektedir. Yapılan iĢin eski gelirinin olmaması ve iĢ yerini daha çok kâr getirecek
baĢka bir iĢ alanına çevirme gibi nedenlere bağlı olarak da çarĢıda belirli iĢ kollarının
belli bölümlerde toplandığı o eski yapının bozulduğu görülebilir. Yine bu yapının
bozulmasına dolaylı etkenlerden bir diğerinin merkezde kurulan AVM olduğu
söylenebilir. Nitekim yapılan görüĢmelerde AVM‟nin önceleri çarĢıyı ziyaret eden belli
bir kesimi çarĢıdan uzaklaĢtırdığı belirtilmiĢtir. Eskiden yaygın olarak ihtiyaç duyulan
takunya, semer, oyma, el yapımı ayakkabı vb. ürünlerin çarĢıda üretilmemesi ve
satılmaması kentteki insanların günlük yaĢamından ve kültüründen de bunların izlerinin
silindiğini göstermektedir. ÇarĢıda üretilen ve satılanlar kentte kullanılanların
yansımasıdır.
Esnaf ĠliĢkileri
Türkler Anadolu‟ya gelmeleriyle birlikte, Rum ve Ermenilere karĢı
örgütlenebilmek ve dayanıĢma içinde olabilmek için fütüvvetnamelerdeki dini ve ahlaki
kurallarla belirlenen Ahilik TeĢkilatı altında organize olmuĢlardır. Ahilik TeĢkilatı
üretimin, aynı zamanda hem esnaflar arası iliĢkilerin hem de sosyal hayatın
düzenlenmesinde etkin olmuĢtur (ġahinkesen 1991: 387-390; Turan ve GümüĢ 2015:
598-600). Önceleri gayrimüslimlere karĢı dayanıĢma içinde olmak için kurulan Ahilik,
Osmanlıda gayrimüslim tebaanın büyümesiyle ortaya çıkan birlikte çalıĢmanın sonucu
olarak “loncalar”a dönüĢmüĢ, Osmanlının dağılmasıyla da son bulmuĢtur (Mortan ve
Küçükerman 2010: 69-74).
Uzun ÇarĢı‟da “Ahilik” anlayıĢının ancak izleri görülebilmektedir. Yapılan
görüĢmelerde ahilikten sadece bir kavram olarak bahsedilmekte ve o anlayıĢın eskide
kaldığı belirtilmektedir. Yine buna iliĢkin olarak yapılan görüĢmelerde geçmiĢe nazaran
samimiyetin azaldığından ve eski dostluğun kalmadığından (K.K.8; K.K.11. ; K.K.7 ve
diğerleri 2017) bahsedilmektedir. Tabii insanoğlunun geçmiĢe bir özlemi her zaman
olmuĢtur. Buna aslında sadece çarĢıda değil kentteki her kesimde ve hayatın her
döneminde rastlamak mümkündür. Ġzlerini mitolojide de bulabileceğimiz “eskiye özlem”
tarihi yeniden kurmak, onu tekrardan yaĢamak olarak ritüellerde ortaya çıkar. Burada
esnafın “eskiye özlemi” elbette eski samimiyetin olmayıĢıyla açıklanabilir fakat bir
864
ArĢ. Gör. Selçuk GÜNDÜZ - Dr. Öğr. Üyesi Gönül REYHANOĞLU
güven sorunu yaĢayan esnafın bu durumunun kronik olduğunu ve bu sorunun bize
mitolojideki renovatio3 olgusunu hatırlattığını söylemek yanlıĢ olmaz.
GörüĢülen esnafın çoğunluğu, bulunduğu sokaktaki esnafın yarısından çoğunu
ya tanımıyor ya da bu kiĢilerle “çok” samimi olmadıklarını belirtiyor. YaklaĢık 15 yıl
öncesine kadar komĢusuna dükkânını bırakıp Cuma namazına veya kahvehaneye
tavla oynamaya gidebilecek kadar esnaf birbirine karĢı güven ve samimiyet sahibiyken;
bugün aynı sokakta olduğu birçok kiĢiyi tanımamaktadır. Bugün gelinen noktada,
köyden ve dıĢardan kente göçle artan nüfusa paralel kalabalıklaĢan ve değiĢen yapının
çarĢıya yansımasıyla Uzun ÇarĢı esnafı arasındaki iletiĢim kopukluğu ve rekabet çarĢı
içinde güven ve samimi iliĢki içinde bir çalıĢma ortamına imkân vermemektedir.
Bulunduğu sokakta kendisiyle beraber sadece iki kiĢinin kadim olduğunu belirten K.K.7
(2017), çoğu dükkânın devredildiğini ve geriye kalan esnafın çoğunun da çarĢıya
sonradan geldiğini ifade etmiĢtir.
ÇarĢının daha az kalabalık ve çalıĢanların daha eski olduğu dönemlerde,
akĢam iĢ çıkıĢı birlikte toplanılıp düğünü veya sünneti olan esnaftan birinin eğlencesine
katılabiliniyordu. Ġhtiyaçlı olan bir kiĢi için esnaf bir araya gelerek para veya yardım
toplayabiliyordu (K.K.18 2017). Uzun ÇarĢı‟nın değiĢen yapısıyla beraber artık önemli
geçiĢ dönemlerinde dahi ziyaretler azalma eğilimindedir. Bugün çarĢı içinde bir düğüne
daha yakın arkadaĢlık iliĢkilerinde olunan “ilk halkanın” çağrıldığı; cenazelerde ise
durumun biraz daha farklı olduğu ve hemen hemen herkesin cenazelere gitmeye
çalıĢtığı belirtilmektedir (K.K.7, 2017). En son Uzun ÇarĢı içinde genç bir esnaf vefat
edince tüm dükkânların kapatılıp topluca cenazeye gidildiği ifade edilmiĢtir.
Uzun ÇarĢı‟da değiĢen iĢ kolları ve esnaf yapısıyla beraber en çok dostluk ve
esnaflık iliĢkilerinin değiĢtiği kaydedilmektedir. BaĢka bir kaynak kiĢi K.K.8‟e (2017)
göre “eskiden sabah siftahında iki kalem dahi satılacak olsa, müĢteriye bir diğerini gidip
baĢka bir yerden alması” söylenirdi. Eskiden makul olanın bu olduğu fakat bugün Ahilik
kültürünün izlerinden olan “ben satıĢ yaptım komĢum da yapsın” anlayıĢının bittiği
belirtilmektedir.
Halen çalıĢmakta olan esnafın da sık sık uğradığı kahvehaneler çarĢı içindeki
sembolik alanlardan biridir. Kahvehanelerin müdavimleri daha çok, uzun yıllar Uzun
ÇarĢı‟da çalıĢmıĢ emeklilerdir ve hemen hemen herkes birbirini tanımaktadır. Ancak
burada görüĢtüğümüz bazı esnaflar eskisi kadar buraya uğramadıklarını zira
Suriyelilerle beraber artan yoğunluğun Uzun ÇarĢı‟nın zaten dar olan caddelerinde
hareket etme alanlarını kısıtladığını ifade etmiĢtir.
ÇarĢının geri kalan kısmına göre daha statik ve homojen bir yapı gösteren
kuyumcular çarĢısında ise esnaflar arasında iletiĢim daha güçlüdür. Her ne kadar artık
kronikleĢmiĢ “eskiye özlem” herkeste olduğu gibi onlarda da devam ediyor olsa da,
kuyumcular bedesteninde esnaf birbiriyle sık sık görüĢmektedir (K.K.11, 2017). Düğün,
cenaze, dini bayram gibi özel günlerde de ziyaretlere mutlaka gidilmektedir. Bu yapının
Renovatio: Yenileme. Eliade, “Mitlerin Özellikleri” adlı eserinde Renovatio kavramından
hareketle her Ģeyin baĢladığı zamana geri dönme arzusundan bahseder. Çünkü zaman‟ın
geçmesi baĢlangıçlardan uzaklaĢmaktır. Bu da her Ģeyin aĢınması ve yozlaĢması demektir
(Eliade 2014, 61-77). Konuyla ilgili daha fazla bilgi için: Mircea Eliade (2014:61-77), “Mitlerin
Özellikleri”.
3
ArĢ. Gör. Selçuk GÜNDÜZ - Dr. Öğr. Üyesi Gönül REYHANOĞLU
865
korunmasındaki en önemli etken iĢ yerlerini iĢletenlerin yine iĢ sahiplerinin olması,
etno-dinsel kimlik benzerliği ve birçoğunun birbirilerini uzun yıllardan beri tanımalarıdır.
Özetle el değiĢtiren dükkânlar, iĢ kaygısı, artan rekabet ortamı, kentin sürekli
göç alması ve bunların yanında bu değiĢkenlerin doğurduğu bireyselleĢme gibi
nedenlerden ötürü esnafların birbirileri arasındaki iliĢki, eskiye nazaran zayıflama
temayülü göstermektedir. Dükkânların daha az el değiĢtirdiği Kuyumcular çarĢısında
ise esnafın daha sıkı bir etkileĢim içinde olduğu, çarĢının geri kalanına göre esnaf
iliĢkilerinin daha güçlü bir yapı gösterdiği gözlemlenmiĢtir.
Çıraklık
Ahilikte çırağa, gündüz ustasıyla baba-oğul iliĢkisi çerçevesinde mesleğinin
gerektirdiği yaĢayıĢ biçimleri öğretilirken; akĢam ise esnafa ve insana lazım olan
değerler öğretiliyordu (ġahinkesen 1991: 393).
Yakın zamana kadar da çarĢıda usta-çırak iliĢkisi sadece ekonomik bir
bağlılıktan ibaret değildi. Çıraklar için iĢ yeri sadece meslek öğretilen yer değildi.
Çırağa aynı zamanda iĢ yerlerinde ahlak ve saygı öğretiliyordu. Dolayısıyla usta,
mesleği öğreteceği ve aynı zamanda uzun yıllar yanında çalıĢtıracağı çırağı yanına
almadan önce ya çeĢitli yöntemlerle test eder ya da çoğu zaman güvendiği bir aile
yakının çocuğunu yanına alırdı. Güvendikleri ailelerin çocuklarını yanlarına alanlar bu
tür testlere ihtiyaç duymazken kimi Uzun ÇarĢı esnafı ise iĢ yerinde çırağı test etmek
için “yere düĢürülmüĢ” gibi bırakılan bir para numarası yaptıklarını belirtmiĢtir. Bazen
çırağın görebileceği bir yere saklanan para bazen bir Ģeyler almak için gönderilen
çırağın getirdiği veya getirmediği para üstü Uzun ÇarĢı‟da çırağın güvenilirliğini ölçen
testlerden bazılarıydı (K.K.5, 2017). Tabii değiĢen sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel
yapıyla beraber çocukların artık küçük yaĢlarda okula gidiyor olması, dükkânlarda artık
çırakların değil maaĢlı çalıĢanların durması, fatura/fiĢ usulü vb. etkenler bu tür
uygulamaları meydana getiren Ģartların ortadan kalkmasına neden olmuĢtur.
ÇarĢıda çıraklık eğitimleri için eskiden ailelerin çocuklarını bırakırken söylediği
“eti senin kemiği benim” anlayıĢının kalmadığı ifade edilmiĢtir (K.K.2, 2017) . Öyle ki
günümüzde çocuklarını çırak olarak bırakan ailelerin, çocuğa iĢ yerinde kızıldığında
veya çocukları azarlandığında bunu sorun ettiği dile getirilmektedir. Uzun ÇarĢıda biten
ve bitmek üzere olan meslek kollarıyla paralel olarak bu iĢ kollarında artık çırak da
yetiĢtirilmemektedir. Devam eden kimi iĢ kollarında ise kazanılan para çırak maaĢını
karĢılamaya yetmediği için çırak da alınmıyor. Tabii bu, iĢ yerlerinde çırak olmayıĢının
tek açıklaması değildir. Nitekim yaptığımız görüĢmelerde esnaf yetiĢtirecek “çırak”
bulamadıklarını ya da eskisi gibi yanlarında hem çalıĢıp hem de “ iki çift laf edecek”
terbiyede çocuk bulamadıklarını belirtmiĢtir (K.K.12; K.K.2; K.K.3; K.K.5, 2017).
Okul hayatı da yine çıraklık eğitimi önünde engel oluĢturan bir baĢka etkendir.
Artık aileler okulu, Uzun ÇarĢı‟da meslek edinmenin önünde tutmaktadır. Devlette
çalıĢmayı hayatı garantilemek olarak gören ailelerce çocuklar bu tür çıraklık eğitimine
gönderilmezken; meslek öğrenimi teĢvik edilmemektedir (K.K.2; K.K.3; K.K.6, 2017).
Tabii burada zorunlu eğitimin okul dıĢı zamanı daraltıcı ve dolayısıyla bu tür bir mesleki
eğitime engelleyici etkisi göz ardı edilmemelidir.
866
ArĢ. Gör. Selçuk GÜNDÜZ - Dr. Öğr. Üyesi Gönül REYHANOĞLU
Özetle iĢ yerlerinin kiralık olarak iĢletilmesi gibi maliyeti artıran etkenler, biten
veya bitmek üzere olan iĢ kollarının artık çırağa duyulan ihtiyacı ortadan kaldırması,
devam eden iĢ kollarının çırak maaĢı verebilecek kadar iyi kazandırmaması, okul
eğitiminin ön planda olması, çocuğunu bırakan ailelerin çıraklığa bakıĢ açısının
değiĢmesi, çarĢıdaki iĢ kollarının çocuklar için bir cazibe taĢımaması ve değiĢen ahlaki
yapı çıraklık eğitiminin eskiye nazaran daha az olmasında çeĢitli etkenlerdendir.
Nazar Ġnançları, Resim ve Dua Asma Geleneği
Eskiden beri var olduğu bilinen, kötülükten ve kötü gözden korunma amaçlı
kullanıla gelen nazarlık hemen hemen bütün toplumlarda görülmektedir. Neolitik çağa
kadar götürülen nazar inancına (Çıblak 2004: 104-105) genelde Antakya‟da, özelde
Uzun ÇarĢı‟da çok sık rastlanmaktadır. Antakya‟da nazardan veya gözden korunmak,
bereket temin etmek amaçlı birçok âdet bulunmakla beraber bunların en yaygın olanı
nazar boncuğu asma, dua asma (karınca duası, bereket duası, Ayet-el kursi) ve daha
çok Arap Alevileri (Nusayri) arasında görülen pohur’dur (buhur). Türk Dil Kurumu (TDK
2018) sözlüğünde dini törenlerde yakılan kokulu ağaç olarak geçen buhur, Arapça
bahur kelimesinden gelmekte, Antakya‟da halk ağzında ise “pohurlama” olarak
geçmektedir.
Eski uygarlıklarda birçok kullanım alanı olan buhurlama, kutsal kabul edilen
veya Ģifa verici olduğu düĢünülen hayvan veya bitkilerin özelliklerinden yararlanma,
duman vasıtasıyla Tanrıya duasını ulaĢtırma, temizlenme ve kötü ruhlardan sakınma
gibi iĢlevler kazanmıĢtır (Köroğlu 2007: 3-4; Gedük 2013: 129). Roma dönemine ait
seramikler ve benzeri kaynaklardan Paganist dönemde varlığından haberdar
olduğumuz buhurlama, tek tanrılı dinlerde de devam edegelmiĢtir. Nasıl ortaya çıktığı
kesin olarak bilinemese de kurban törenlerinden çıktığı tahmin edilmektedir (Köroğlu
2007: 1). Günümüzde kutsal kabul edilen bitkilerin ateĢe atılması Ģeklinde devam eden
buhurlamanın kullanım alanında da tarihi süreç içerisinde iĢlev kayması yaĢamıĢ,
günümüze nazardan ve kötü gözlerden sakınma gibi iĢlevleriyle hala yaygın olarak
kullanıla gelmiĢtir.
Uzun ÇarĢı‟da yapılan görüĢmelerde buhurlamanın iki farklı amaçla yapıldığı
anlaĢılmıĢtır. Buhurlama, kötü kokular bastırılmak istendiğinde veya güzel koku
yayılmak istendiğinde belirli saatleri olmadan iĢ yerlerinde kullanılmaya devam
etmektedir (K.K.6; K.K.3, 2017). Bunun yanında buhurlama kötü gözlerden ve
nazardan sakınma amaçlı kullanılmaktadır (K.K.7; K.K.9; K.K.14, 2017). Bu iki iĢlevinin
kullanımı orada bulunan esnafın demografik yapısı paralellik göstermektedir.
Nazardan, kötü gözlerden koruma inancının Arap Alevileri arasında daha yaygın
olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim “pohurcunun” her dükkâna uğramaması da
bunu desteklemektedir. Buna rağmen diğer etno-dini grupların da zaman zaman
buhurlamayı yapmaları yüzyıllara dayanan kültürler arası bir etkileĢimin sonucudur.
Esnafta, özellikle belirli zamanlarda kendi dükkânlarında “pohurlama”
yapanların varlığı yanında bir de çarĢının pohurcusu vardır. Belirli bir kiĢi/ihtiyaçlı bir
kiĢi, özellikle PerĢembe günleri sabah erken saatlerde elinde içinde yanan pohur
bulunan bir metal veya kilden yapılmıĢ pohurdanlıkla tüm dükkânları dolaĢarak
pohurlama yapmaktadır. “Pohurcunun” bu iĢi para için yapmadığı dolayısıyla para
vermenin zorunlu olmadığı belirtilse de karĢılığında bu kiĢiye “gönülden ne koparsa”
ArĢ. Gör. Selçuk GÜNDÜZ - Dr. Öğr. Üyesi Gönül REYHANOĞLU
867
verildiği ifade edilmiĢtir (K.K.12, 2017). Kimi esnaf tarafından ise bu iĢin bir dilenme
aracına dönüĢtüğü düĢünülmektedir. Eskiden buhurlamayı her esnafın kendisinin
yaptığı belirtilirken (K.K.11; K.K.6, 2017) Ģimdileri yapamamalarının sebebi olarak
“vakitsizlik ve yoğunluk” gösterilmektedir.
Eskiye kıyasla çarĢıda bugün terk edilen bir diğer uygulama ise her sokağa ait
bir duacının olmasıdır. Kaynak kiĢi K.K.6‟ya göre (2017) çarĢıda yaklaĢık on beĢ yıl
öncesine kadar her sokağın bir duacısı bulunmaktaydı. Sabahın erken saatlerinde
dualar okunmadan dükkânlar açılmazdı. Bugün dükkân dükkân dolaĢan pohurcular da
belki o günlerin izlerini taĢımaktadır.
Uzun ÇarĢı esnafında dikkat çeken bir baĢka unsur ise dükkânlara „baba‟nın
veya aile yakınlarından (dede, dayı, amca, ağabey vb.) vefat etmiĢ -genellikle- erkeğin
fotoğrafının asılmasıdır. Genel itibariyle hayatta olan aile yakınlarının fotoğrafları
duvara asılmamakla beraber istisnalar görülebilir. Örneğin kaynak kiĢi K.K.7‟nin (2017)
dükkânında kanserden ölen ağabeyinin fotoğrafı asılıyken; kaynak kiĢi K.K.19‟un
(2017) iĢ yerinde vefat eden ağabeyi ve babasının fotoğrafları asılıdır. Resmi asılan
kiĢiler genellikle dükkânın kurucusu olan kiĢilerdir. Burada ataların, büyüklerin
fotoğrafının asılmasında atalar kültünün izleri de görülmektedir aynı zamanda.
Dükkâna fotoğraf asılması kimi zaman ölen kiĢinin tanınırlığı ve güvenirliliği
özelliklerinden dolayı sahip oldukları dükkâna bir „kimlik‟ kazandırma iĢlevi yani bir nevi
reklam amacı görürken; kimi zaman da dükkân sahipleri için hatıra ve saygı anlamı
taĢımaktadır. Bunların dıĢında abisinin/babasının/dedesinin fotoğrafını “gelen geçen
rahmet eylesin” diye astığını (K.K.7, 2017) ifade edenlere de rastlanılmıĢtır.
Fotoğrafların esnaf için bir baĢka iĢlevi de “uyarıcı” olmasıdır. Kimi zaman imgeler
yoluyla bellek inĢa etmek olarak açıklanabilecek fotoğraf asma geleneği esnafın
geçmiĢine dair hafızasını canlı tutmaktadır. Örneğin kaynak kiĢi K.K.8 (2017) babasının
fotoğrafını kendisine “çeki düzen” vermek amacıyla astığını söylemiĢtir. Hatıra ve saygı
amaçlı asılan fotoğraflar içerisinde annenin veya aile yakınları içerisinden baĢka bir
kadının fotoğrafı yer almamaktadır. Aileden bir kadının fotoğrafının asılması “mahrem”
olarak görülmektedir. Örneğin ayakkabı yüzü yapan K.K.5 (2017) “neden ailedeki
kadınlardan birinin resmini asmadınız” sorusunu “burası ayaküstü, gelen geçen karımı,
annemi mi görsün?” Ģeklinde cevaplamıĢtır. Genel itibariyle kentin kültürel, sosyal ve
ahlaki değerlerini görebildiğimiz Uzun ÇarĢı bu anlamda kentin toplumsal cinsiyet rolleri
bağlamında kadın ve erkek algısını da ortaya koymaktadır.
ÇarĢı esnafının bir baĢka âdeti ise bereket getireceğine inandığı “siftah” (günün
ilk satıĢı) alıĢveriĢi ve dükkâna asılan bazı dualardır. Nitekim hemen hemen her esnaf
dükkânında, sabah ilk gelen müĢteri için “siftah senden bereketi Allah‟tan” deyimi
kullanılmaktadır. Yine duvarlara asılan bereket duaları Uzun ÇarĢı esnafı arasında
“bereket” talebini karĢılayan uygulamalardan bir diğeridir. Kimi zaman ne duası
olduğunu bilmedikleri ya da okuyamadıkları bu duaların ya kötü gözlerden
koruyacağına ya da bereket getireceğine inanılmaktadır. Esnafın, Uzun ÇarĢı içinde
pek rast gelmediklerini belirttikleri siftahtan kazanılan “parayı yere veya dükkânın
içerisine atma”, “parayı öpüp baĢa koyma” gibi âdetleri daha çok ticari alıĢveriĢler için
bulundukları Ġstanbul ve kimi Anadolu Ģehirlerinde gördüklerini söylemeleri Uzun
ArĢ. Gör. Selçuk GÜNDÜZ - Dr. Öğr. Üyesi Gönül REYHANOĞLU
868
ÇarĢı‟nın Ġstanbul ve Anadolu‟daki diğer çarĢılardan bereket uygulamaları açısından
farklılık teĢkil ettiğini göstermesi bakımından dikkate değerdir.
ÇarĢı içinde, özellikle Sünni esnaf “batıl” bulduğu veya yapılmasını tercih
etmediği “buhurlama” yerine duvarlara astıkları dualar tercih etmektedir. GiriĢ
bölümünde de değindiğimiz üzere Antakya‟nın kültürel, dinî ve etnik çeĢitliliği çarĢı
içinde inanıĢlara da yansımıĢtır. ÇarĢı içinde bir yandan buhurlama yapılırken parayı da
nimet olarak gören ve dolayısıyla yere atmadığını belirten bir kısım esnafın yanında
(K.K.5, 2017), kendi inancına göre Kuran-ı Kerim‟de bu tür batıl inançların
yasaklandığını belirten bir kesim de mevcuttur (K.K.1, 2017).
Özetle Uzun ÇarĢı‟da iĢ yerlerinde asılan vefat emiĢ aile büyüklerine –
çoğunlukla da dükkânın kurucusuna- ait resimler dükkâna bir kimlik kazandırmakta
veya dükkân için bir nevi reklam ya da daimi olma eski olma iĢlevi görmekteyken;
kimileri için ise sadece saygı amacı taĢımaktadır. Buhurlama ise demografik yapıyla
paralellik göstermekle beraber çarĢıda bu iĢi tek baĢına üstlenen ve dükkânları gezen
“pohurcular” için bir iĢ alanına dönüĢmüĢtür denilebilir. Özellikle belli bir etnik gruba ait
bir uygulama olduğu düĢünülen “pohurlamanın” Antakya‟da kültürel etkileĢim sonucu
olarak diğer etnik gruplarda da görülmesi mümkün. Bunun yanında batıl bulanlar
olmakla beraber çarĢıda duvarlara dua ve nazarlık asmak ise en yaygın inanıĢlardandır
denilebilir.
Sonuç
Her kentin bir kimliği vardır. Coğrafi özelliklerinden mimarisine, sokaklarından
çarĢılarına kadar her Ģey bu kimliğin bir parçasıdır. Antakya Uzun ÇarĢı da, kent
hafızasının kaydının tutulduğu, inĢâ edildiği ve edilmeye devam edeceği kent kimliğinin
bir kesitini sunan önemli bir mekândır.
Tarihi yüzyıllara dayanan Uzun ÇarĢı‟da yapılan gözlemler, alan yazın taraması
ve görüĢülen kaynak kiĢilerden elde edilen bilgiler doğrultusunda bazı iĢ kollarının
sanayi çıktısı haline gelmesi veya eskisi gibi kazanç getirmemesi gibi nedenlerden
dolayı tenekecilik, hasırcılık, kalaycılık, tahta oymacılığı gibi bir takım meslek kolları ya
bitmiĢ ya da bitmek üzere olduğu söylenebilir. Kimi el sanatları ve zanaatları ise
nostaljik süs eĢyası olarak varlığını çarĢıda devam ettirmektedir. Bu değiĢkenlere bağlı
olarak da çıraklık ve buna bağlı bazı adetler de sona ermiĢtir. Ailelerin okulu, meslek
edinmenin önüne koyması, çıraklığa bakıĢ açısının değiĢmesi de yine çıraklık okulunun
sona ermesine veya erecek olmasına temel oluĢturan nedenlerdendir. Yine biten ve
bitmek üzere olan iĢ kollarına bağlı olarak, dükkân sahiplerinin el değiĢtirmesi veya
dükkânların kiralanması çarĢı içinde aynı iĢ kollarına ayrılan yerlerin de homojenliği
üzerinde bozucu bir etki yapmıĢtır. Bugün çarĢıda bu homojenliği koruyan tek yer
mülkiyet sahiplerinin yine kendileri olması ve devamlılığının olması dolayısıyla
Kuyumcular çarĢısıdır. Antakya‟nın son yıllarda aldığı göç, iĢ kollarının bitmesi, eski
kazancı sağlamaması gibi nedenlere bağlı olarak mülkiyet sahiplerinin iĢ yerlerini
kiraya vermesi ve bireyselleĢmenin ortaya çıkması neticesinde Uzun ÇarĢı esnafı
içinde eski samimiyet ve dayanıĢma ortamı zayıflamıĢtır.
Uzun ÇarĢı içinde nazar âdetleri yaygın bir Ģekilde devam etmektedir.
Buhurlama daha çok Arap Alevileri arasında yaygın olmakla beraber diğer etnik gruplar
ArĢ. Gör. Selçuk GÜNDÜZ - Dr. Öğr. Üyesi Gönül REYHANOĞLU
869
arasında da görülebilmektedir. Bu da çok kapsayıcı olmamakla beraber Antakya‟nın
demografik yapısına bağlı olarak kültürler arası etkileĢim olarak değerlendirilebilir.
Uzun ÇarĢı‟da devam eden bir baĢka gelenek ise duvarlara asılan baba
fotoğrafı veya aileden dede, amca gibi vefat etmiĢ bir baĢka erkeğin fotoğrafıdır.
Dükkân için kimi zaman eski olma, güvenilir olma iĢlevi gören bu resimler kimi zaman
da dükkân sahibi için bir „uyarıcı‟dır. Bazen de saygı ve hatıra amacıyla asılan bu
resimler arasında kadın resmine rastlanmamıĢtır. Kadın çarĢı alanında „mahrem‟ olarak
görülmekte ve resminin asılması uygun bulunmamaktadır. Bu da kent kültüründeki
toplumsal cinsiyet rollerini yansıtması bağlamında önemli bir örnektir.
ÇarĢının müĢterileri ve ziyaretçileri ile yapılan görüĢmeler ve çarĢıda yapılan
gözlemlerden hareketle kentte kurulan diğer AVM‟ler, artan ticaret merkezleri ve
alanlarına rağmen Uzun ÇarĢı‟nın hala görece aynı kalabalığı taĢıdığını, insanların
uğrak yeri olmaya devam ettiğini ve önemini koruduğunu söylemek mümkündür. Buna
göre Uzun ÇarĢı‟nın Antakya kent kimliğini göstermesi bakımından ideal bir örneklem
sunduğu ve toplumsal hafızanın hala inĢa edilmeye devam ettiği önemli toplumsal
mekânlardan biri olduğunu söylenebilir.
KAYNAKLAR
AKTAġ, Ġhsan, (2009, 12 Mayıs), “Kent Kimliği”, EriĢim Tarihi: 3 Mart 2018.
http://www.haber7.com/yazarlar/ihsan-aktas/402431-kent-kimligi
ASARCIKLI, Mehmet, (1989), Antakya Kent Formunun Oluşturan Öğelerin
Araştırılıp Değerlendirilmesi, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri
Enstitüsü, Ankara.
ÇETĠN, Bayram, (2010), “Antakya (Hatay) Nüfusunun 1940-2008 Yılları Arasındaki
GeliĢimi ve Temel Özellikleri”, Hatay Araştırmaları, Ankara: Cantekin Matbaası.
ÇIBLAK, Nilgün, (2004), “Halk Kültüründe Nazar, Nazarlık Ġnancı ve Bunlara Bağlı
Uygulamalar”, Türklük Bilimi Araştırmaları, XV, 15: 103-125.
DOWNEY, Glanville, (1961), History of Antioch, New Jersey: Princeton University
Press.
ELĠADE, Mircea, (2014), Mitlerin Özellikleri, Ġstanbul: Melisa Matbaacılık.
GEDÜK, Serkan, (2013), “Osmanlı Sarayın Buhur ve Gül Suyu Geleneği”, Topkapı
Sarayı Müzesi Yıllık 6, Ġstanbul.
GÜL, Abdülkadir, (2008), Antakya Kaza’sının Sosyal ve Ekonomik Yapısı (17091806), Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum.
KARAGEL, D. ve H. KARAGEL (2014), “Tarihi Bir Ticaret Merkezinin Pazarlama
Coğrafyası Kapsamında Analizi: UzunçarĢı (Antakya/Türkiye)”, European Journal of
Research on Education, II, Özel Sayı: 166-184.
870
ArĢ. Gör. Selçuk GÜNDÜZ - Dr. Öğr. Üyesi Gönül REYHANOĞLU
KAYPAK, ġafak, (2010), “Antakya'nın Kent Kimliği Açısından Ġrdelenmesi”, Mustafa
Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, VII, 14: 373- 392.
KÖROĞLU, Gülgün, (2007), “Bizans Döneminde Buhur Geleneği ve Buhurdanlar”,
EriĢim Tarihi; 27.01.2017/saat: 01:20.
MORTAN, Kenan ve KÜÇÜKERMAN, Önder, (2010), Çarşı, Pazar, Ticaret ve
Kapalıçarşı, Ankara: Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları.
ġAHĠN, Kadriye, (2015), “Antakya‟nın Ortak YaĢam Alanı Uzun ÇarĢı‟dan Geleneksel
Yansımalar”, Halk Kültüründe Ġktisat ve Ticaret Uluslararası Sempozyumu
Bildirileri, Ġstanbul: Motif Vakfı Yayınları, 13, 258- 269.
ġAHĠNKESEN, Ali, (1991), “Çıraklık Eğitiminin Osmanlı Dönemi Durumu”, Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, XXIV, 2: 387- 403.
TDK [Türk Dil Kurumu], (2018), “Buhur” maddesi. http://tdk.gov.tr
TEKELĠ, Ġlhan, (1991), “Bir Kentin Kimliği Üzerine DüĢünceler”, Kent Planlaması
KonuĢmaları, Ankara: TMMOB Mimarlar Odası Yayınları, 79- 89.
TOPÇU, Kadriye ve S. Güven BĠLSEL, (2016), “Geleneksel Gaziantep ÇarĢısının
Mekânsal Kalite Açısından Değerlendirilmesi”, Artium, IV, 1: 58-74.
TURAN, Abdullah ve K. Safa GÜMÜġ, (2015), “Türk Dünyasında Kültür, Sosyal
DayanıĢma ve Birlik Köprüsü Olarak Ahilik TeĢkilatı ve Bu Bağlamda Türk Devletlerine
Öneriler”, Journal of International Social Research, VIII, 41: 597- 612.
TURGUT, Nevin, (1986), Antakya Tarihi Ticaret Merkezi Mekânsal Yapı Değişim ve
Gelişim Sürecinin Kent Ticaret Merkezi Planlamasına Etkinliği, Yüksek Lisans
Tezi, Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
http://www.obarsiv.com/pdf/gulgunkoroglu_nihal.pdf
KAYNAK KĠġĠLER
K. K.1: Ġ. K., 41, Semerci.
K. K.2: N. B.,64, Ayakkabı tamircisi.
K. K.3: M. B., 65 , Ayakkabı tamircisi.
K. K.4: Adil Bey, 55, Terzi.
K. K.5: M. B., 65, Ayakkabı yüzü yapıyor.
K. K.6: M. G., 71, Tenekeci.
K. K.7: (isim vermek istemedi), 55, Fırıncı.
K. K.8: M. B. A., 53, Zücaciyeci.
K. K.9: N. I., 58, Hediyelik eĢya satıcısı.
K. K.10: Y. B., 34, Elektrikçi.
ArĢ. Gör. Selçuk GÜNDÜZ - Dr. Öğr. Üyesi Gönül REYHANOĞLU
K. K.11: A. S., 66, Kuyumcu.
K. K.12: Y. E. Y., 25, Baharatçı.
K. K.13: Ç. Z. S., 26, Öğrenci.
K. K.14: S. Ö., 40, Kasap.
K. K.15: G. K., 54, Künefeci.
K. K.17: O. Y., 45, Kasap.
K. K.18: A. G. G., 78, Emekli.
K. K.19: A. U., 35, Bakkal.
871