Academia.eduAcademia.edu

Kadına Karşı Şiddet Sunum 15/04/2019

2019

6284 Sayılı Kanun, İstanbul Sözleşmesi ve Türk Ceza Kanunu çerçevesinde Kadına Karşı Şiddet İstanbul Bilgi Üniversitesi Genç Hukukçular Kulübü tarafından düzenlenen “Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet ve Kadınların Mücadelesi” başlıklı Etkinlik, İstanbul

6284 SAYILI KANUN İSTANBUL SÖZLEŞMESİ TÜRK CEZA KANUNU ÇERÇEVESİNDE KADINA KARŞI ŞİDDET 15 Nisan 2019 İstanbul Bilgi Üniversitesi © Aras Türay ■ Uluslararası Hukuk – Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi (1979, [CEDAW]) – CEDAW 19 nolu Genel Tavsiye (1992) – Birleşmiş Milletler Kadınlara Yönelik Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Bildirge (1993) – Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesine ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi (2011 [İstanbul Sözleşmesi]) – «Kadına Yönelik Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddet» konulu CEDAW 35 nolu Genel Tavsiye (2017) ■ Ulusal Hukuk – 4320 sayılı Kanun – 6284 sayılı Kanun ■ Türk Ceza Kanunu – Kasten Öldürme (m. 81 – 82) – İntihara Yönlendirme (m. 84) – Kasten Yaralama (m. 86 – 87) – Eziyet (m. 96) – Kötü Muamele (m. 232/f. 1) – Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar (m. 102 – 105) – Haksız Tahrik (m. 29) – Meşru Savunma (m. 25/f. 1) ULUSLARARASI HUKUK ■ Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi (1979, [CEDAW]) ■ CEDAW 19 nolu Genel Tavsiye (1992) ■ Birleşmiş Milletler Kadınlara Yönelik Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Bildirge (1993) ■ Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesine ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi (2011 [İstanbul Sözleşmesi]) ■ «Kadına Yönelik Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddet» konulu CEDAW 35 nolu Genel Tavsiye (2017) CEDAW ■ 1979 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu bünyesinde kabul edilmiş dokuz temel insan hakları sözleşmesinden bir tanesidir. ■ Kadınlara karşı ayrımcılık konu alınmıştır. Buna karşın kadına karşı şiddet özel olarak Sözleşme metnine alınmamıştır. ■ 1979 yılındaki uluslararası siyasi ve kültürel ortam, kadına karşı şiddetin CEDAW metni içerisine alınmasına imkan tanımamıştır. Kadınlara yönelik şiddetin, ayrımcılıkla ve insan haklarıyla ilişkisi bakımından o dönemde uluslararası bir mutabakata varılamamıştır. ■ CEDAW Komitesi, Sözleşmenin izleme ve denetim mekanizmasından sorumlu organıdır. Kendisine verilmiş, yetkiyle Sözleşmenin nasıl yorumlanmasına ilişkin Genel Tavsiye görüşleri oluşturabilmektedir. CEDAW Komitesi 19 nolu Genel Tavsiye ■ 1980 yılında Kopenhag’da toplanan 2. Dünya Kadın Konferansı sonuç bildirgesinde «aile içi şiddet» konusuna yer verilmiştir. ■ BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi 1984 yılındaki aile içi şiddet konulu kararında «kamuoyunda farkındalık, duyarlılık yaratılması» gerektiğine işaret etmiştir. ■ 1985 yılında Nairobi’de toplanan 3. Dünya Kadın Konferansı sonunda «Kadının İlerlemesi İçin Geleceğe Yönelik Nairobi Stratejisi» Belgesi CEDAW Komitesi 19 nolu Genel Tavsiye ■ CEDAW Komitesi’nin Ocak 1992 tarihli 11. Oturumunda oluşturulan 19 nolu Genel Tavsiye , kadına yönelik şiddet ile ilgilidir. Cinsiyete dayalı şiddet, kadınların erkeklerle eşit temelde hak ve özgürlüklerden yararlanma becerisini ciddi şekilde kısıtlayan bir ayrımcılık şeklidir. ■ İnsan Hakları Sözleşmesi, genel uluslararası hukuk bağlamında kadınların insan hak ve temel özgürlüklerinden yararlanılmasını etkisizleştiren ya da ihlal eden cinsiyete dayalı şiddet Anlaşma’nın 1’inci maddesi anlamında ayrımcılıktır. Bu haklar ve özgürlükler; a) Yaşam hakkı, b) İşkenceye, zalimane, insanlık dışı veya onur kırıcı davranış veya cezalandırmaya maruz kalmama, c) Ulusal ya da uluslararası silahlı çatışma zamanında, insani normlara göre eşit korunma, d) Kişi güvenliği ve özgürlüğü hakkı, e) Yasalar önünde eşit korunma, f) Aile içinde eşitlik, g) Elde edilebilir en yüksek standartta fiziksel ve zihinsel sağlık, h) Tam ve elverişli çalışma koşulları, haklarını içermektedir. CEDAW Komitesi 19 nolu Genel Tavsiye ■ «..Cinsiyete dayalı şiddet, kadının, kadın erkek eşitliğine dayanan haklarını ve özgürlüğünü zedeleyen bir ayrım biçimidir. Üye devletlere, aile içi şiddete ve her türlü cinsel istismara, tacize, tecavüze karşı tüm kadınları koruyacak, onların onuruna saygı gösterecek yasaları çıkarmaya; taraf devletlerin, kadınlara karşı şiddetin sürdürülmesine neden olan davranışların, örf ve adetlerin ve uygulamaların niteliği ve yaygınlığı ile bunların sonucu olan şiddet türlerini Komiteye verdikleri “Ülke Raporlarında” belirtmeyi tavsiye eder” BM Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Bildirge ■ 20 Aralık 1993 tarihli BM Genel Kurul’unda kabul edilmiştir. ■ Bildirgede; şiddetin önlenmesi, failin cezalandırılması ve şiddete uğrayanın korunması konusunda Devletlere düşen sorumluluklar ve görevler ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Devletlerin iç hukuklarında ceza, medeni ve iş kanunu başta olmak üzere ilgili kanunlarda düzenleme yapılması ve uygulamaya geçirilmesi, bu konuda STK’larla işbirliği yapılması” öngörülmüştür. ■ Ayrıca mağduriyetin öngörülmüştür. giderilmesi bakımından bütçe öngörülmesi gerektiği BM Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Bildirge ■ Bildirgenin, bağlayıcı olmamasına karşın (soft law instruments) Türk hukuku bakımından iş hukuku, medeni hukuk ve ceza hukuku alanlarında önemli etkileri olmuştur. ■ 4230 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun da 14 Ocak 1998 tarihinde kabul edilmiş ve17 Ocak 1998 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. CEDAW Komitesi 35 nolu Genel Tavsiye ■ CEDAW Komitesi tarafından 14 Temmuz 2017 tarihinde kabul edilmiştir. ■ 35 nolu Genel Tavsiye, 19 nolu Genel Tavsiyede yer alan rehber ilkeleri tamamlar niteliktedir. ■ Kadınlara yönelik şiddet, toplumsal cinsiyete dayalı bir şiddet biçimi olarak tanımlanmıştır. Bu şiddet türü, bireysel bir sorun olmaktan ziyade bilimsel olayların ötesinde kapsamlı tepkiler gerektiren, bireysel uygulayıcıları ve mağdurları olan sosyal bir sorun olduğu anlayışını daha da güçlendirmektedir. ■ Genel Tavsiye ile şiddet biçiminde ortaya çıkan dikey (devlet veya devlet aktörleri tarafından) veya yatay (devlet veya devlet aktörleri dışından) ilişkiler temelinde ortaya çıkabileceği ve devletlerin negatif (şiddet uygulamama) ve pozitif (şiddet uygulanmasına yol açan ihmallerde bulunmama) şeklinde yükümlülükleri olduğu vurgulanmıştır. CEDAW Genel Tavsiyeleri ■ CEDAW Genel Tavsiyeleri zorlayıcı olmayan düzenlemeler olmasına karşın kadına karşı şiddet konusuyla ilgili oldukça etkili enstrümanlar olmuşlardır. ■ Örneğin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Opuz v. Türkiye kararı gibi, pek çok kararında CEDAW ve 19 nolu Genel Tavsiye metnine atıf yaptığı görülmektedir. İstanbul Sözleşmesi ■ 2006 yılında Avrupa Konseyi Genel Sekreteri yedi kişilik bir uzmanlar heyeti atayarak kadınlara yönelik şiddetle mücadele için özel bir görev gücü kurmuştur. 2006 – 2009 yılları arasında gerçekleştirdiği çalışmalar sonucunda Görev Gücü, Avrupa bağlamında bölgesel bir Sözleşmeye ihtiyaç duyulduğu yönünde görüş bildirmiştir. ■ Görev Gücüyle eş zamanlı olarak Avrupa Suç Önleme Komitesi de benzer konuda yürüttüğü faaliyet sonucunda oluşturduğu bağımsız raporda benzer bir görüş benimsemiştir. ■ 2009 – 2011 yılları arasında Avrupa Konseyi üye devletleri tarafından temsil edilecek bir komite tarafından Sözleşme hazırlıkları gerçekleşmiştir. ■ Oluşturulan metin 11 Mayıs 2011 yılında İstanbul’da imzaya açılmıştır. ■ Türkiye Sözleşmeyi herhangi bir çekince koymaksızın, ilk imzalayan ve onaylayan devlet olmuştur. Sözleşme 8 Mart 2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır. ■ Sözleşme on devletin onaylamasının ardından 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. İstanbul Sözleşmesi (Amaç) a) Kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak; b) Kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak; c) Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak; d) Kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak; e) Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak. İstanbul Sözleşmesi (Tanımlar) a “kadına karşı şiddetten”, kadınlara karşı bir insan hakları ihlali ve ayrımcılık anlaşılacak ve bu terim, ister kamu ister özel yaşamda meydana gelsinler, söz konusu eylemlerde bulunma tehdidi, zorlama veya özgürlüğün rastgele bir biçimde kısıtlanması da dahil olmak üzere, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar ve acı verilmesi sonucunu doğuracak toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet eylemleri olarak anlaşılacaktır; c “toplumsal cinsiyet”, herhangi bir toplumun, kadınlar ve erkekler için uygun olduğunu düşündüğü sosyal anlamda oluşturulmuş roller, davranışlar, faaliyetler ve özellikler olarak anlaşılacaktır; b “aile içi şiddet”, eylemi gerçekleştiren, mağdurla aynı ikametgahı paylaşmakta olsun veya olmasın veya daha önce paylaşmış olsun veya olmasın, aile içinde veya aile biriminde veya mevcut veya daha önceki eşler veya birlikte yaşayan bireyler arasında meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet eylemleri olarak anlaşılacaktır; e “mağdur”, a ve b fıkralarında belirtilen davranışlara maruz kalan herhangi bir şahıs d “kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet”, bir kadına karşı, kadın olduğu için yöneltilen veya kadınları orantısız bir biçimde etkileyen şiddet olarak anlaşılacaktır; olarak anlaşılacaktır; f “kadın” terimi, 18 yaşından küçük kızları da kapsayacaktır. İstanbul Sözleşmesi (4P) ■ Önleme (Prevention) ■ Koruma (Protection) ■ Kovuşturma (Prosecution) ■ Politika (Policy) Ulusal Hukuk ■ 4320 sayılı Ailenin Korunması Hakkında Kanun: 14 Ocak 1998 tarihinde kabul edilmiş ve 17 Ocak 1998 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir (CEDAW ve BM Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Bildirge etkili olmuştur). ■ Avrupa Birliği müzakerelerinin etkisiyle Medeni Kanun, İş Kanunu ve Ceza Kanunu’nda köklü değişiklikler gerçekleştirilmiştir. ■ 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun: 8 Mart 2012 tarihinde kabul edilmiş ve 20 Mart 2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir (İstanbul Sözleşmesi etkili olmuştur). 6284 sayılı Kanun (Amaç, m. 1) MADDE 1 –Bu Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. 6284 sayılı Kanun (Tanımlar, m. 2) b) Ev içi şiddet: Şiddet mağduru ve şiddet uygulayanla aynı haneyi paylaşmasa da aile veya hanede ya da aile mensubu sayılan diğer kişiler arasında meydana gelen her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddeti, ç) Kadına yönelik şiddet: Kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile kadının insan hakları ihlaline yol açan ve bu Kanunda şiddet olarak tanımlanan her türlü tutum ve davranışı, d) Şiddet: Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranışı, e) Şiddet mağduru: Bu Kanunda şiddet olarak tanımlanan tutum ve davranışlara doğrudan ya da dolaylı olarak maruz kalan veya kalma tehlikesi bulunan kişiyi ve şiddetten etkilenen veya etkilenme tehlikesi bulunan kişileri, g) Şiddet uygulayan: Bu Kanunda şiddet olarak tanımlanan tutum ve davranışları uygulayan veya uygulama tehlikesi bulunan kişileri, İfade eder. 6284 sayılı Kanun (Tedbirler) ■ Mülki Amir Tarafından Alınabilecek Koruyucu Tedbirler (m. 3) – a) Kendisine ve gerekiyorsa beraberindeki çocuklara, bulunduğu yerde veya başka bir yerde uygun barınma yeri sağlanması. – b) Diğer kanunlar kapsamında yapılacak yardımlar saklı kalmak üzere, geçici maddi yardım yapılması. – c) Psikolojik, meslekî, hukukî ve sosyal bakımdan rehberlik ve danışmanlık hizmeti verilmesi. – ç) Hayatî tehlikesinin bulunması hâlinde, ilgilinin talebi üzerine veya resen geçici koruma altına alınması. – d) Gerekli olması hâlinde, korunan kişinin çocukları varsa çalışma yaşamına katılımını desteklemek üzere dört ay, kişinin çalışması hâlinde ise iki aylık süre ile sınırlı olmak kaydıyla, on altı yaşından büyükler için her yıl belirlenen aylık net asgari ücret tutarının yarısını geçmemek ve belgelendirilmek kaydıyla Bakanlık bütçesinin ilgili tertibinden karşılanmak suretiyle kreş imkânının sağlanması. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde a ve ç bentlerindeki tedbirler kolluk amiri tarafından da alınabilir. 6284 sayılı Kanun (Tedbirler) ■ Hakim Tarafından Verilecek Koruyucu Tedbir Kararları (m. 4) – a) İşyerinin değiştirilmesi. – b) Kişinin evli olması hâlinde müşterek yerleşim yerinden ayrı yerleşim yeri belirlenmesi. – c) 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunundaki şartların varlığı hâlinde ve korunan kişinin talebi üzerine tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulması. – ç) Korunan kişi bakımından hayatî tehlikenin bulunması ve bu tehlikenin önlenmesi için diğer tedbirlerin yeterli olmayacağının anlaşılması hâlinde ve ilgilinin aydınlatılmış rızasına dayalı olarak 27/12/2007 tarihli ve 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu hükümlerine göre kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerinin değiştirilmesi. 6284 sayılı Kanun (Tedbirler) ■ Hakim Tarafından Verilecek Önleyici Tedbir Kararları (m. 5) – a) Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması. – b) Müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi. – c) Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması. – ç) Çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması. – d) Gerekli görülmesi hâlinde korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması. – e) Korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev – – – – – eşyalarına zarar vermemesi. f) Korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesi. g) Bulundurulması veya taşınmasına kanunen izin verilen silahları kolluğa teslim etmesi. ğ) Silah taşıması zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile bu görevi nedeniyle zimmetinde bulunan silahı kurumuna teslim etmesi. h) Korunan kişilerin bulundukları yerlerde alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin etkisinde iken korunan kişilere ve bunların bulundukları yerlere yaklaşmaması, bağımlılığının olması hâlinde, hastaneye yatmak dâhil, muayene ve tedavisinin sağlanması. ı) Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması ve tedavisinin sağlanması. Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde birinci fıkranın (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde yer alan tedbirler, ilgili kolluk amirlerince de alınabilir. 6284 sayılı Kanun (Tedbirler) ■ Tedbirlere uyulmaması halinde (m. 13) – Bu Kanun hükümlerine göre hakkında tedbir kararı verilen şiddet uygulayan, bu kararın gereklerine aykırı hareket etmesi hâlinde, fiili bir suç oluştursa bile ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre hâkim kararıyla üç günden on güne kadar zorlama hapsine tabi tutulur. – Tedbir kararının gereklerine aykırılığın her tekrarında, ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre zorlama hapsinin süresi onbeş günden otuz güne kadardır. Ancak zorlama hapsinin toplam süresi altı ayı geçemez. 6284 sayılı Kanun (Tedbirler) İhbar MADDE 7 – (1) Şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin varlığı hâlinde herkes bu durumu resmi makam veya mercilere ihbar edebilir. İhbarı alan kamu görevlileri bu Kanun kapsamındaki görevlerini gecikmeksizin yerine getirmek ve uygulanması gereken diğer tedbirlere ilişkin olarak yetkilileri haberdar etmekle yükümlüdür. 6284 sayılı Kanun (Tedbirler) Tedbir kararının verilmesi, tebliği ve gizlilik MADDE 8 – (1) Tedbir kararı, ilgilinin talebi, Bakanlık veya kolluk görevlileri ya da Cumhuriyet savcısının başvurusu üzerine verilir. Tedbir kararları en çabuk ve en kolay ulaşılabilecek yer hâkiminden, mülkî amirden ya da kolluk biriminden talep edilebilir. (2) Tedbir kararı ilk defasında en çok altı ay için verilebilir. Ancak şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin devam edeceğinin anlaşıldığı hâllerde, resen, korunan kişinin ya da Bakanlık veya kolluk görevlilerinin talebi üzerine tedbirlerin süresinin veya şeklinin değiştirilmesine, bu tedbirlerin kaldırılmasına veya aynen devam etmesine karar verilebilir. (3) Koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için, şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaz. Önleyici tedbir kararı, geciktirilmeksizin verilir. Bu kararın verilmesi, bu Kanunun amacını gerçekleştirmeyi tehlikeye sokabilecek şekilde geciktirilemez. 6284 sayılı Kanun (Tedbirler) (4) Tedbir kararı, korunan kişiye ve şiddet uygulayana tefhim veya tebliğ edilir. Tedbir talebinin reddine ilişkin karar ise sadece korunan kişiye tebliğ edilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde ilgili kolluk birimi tarafından verilen tedbir kararı şiddet uygulayana bir tutanakla derhâl tebliğ edilir. (5) Tedbir kararının tefhim ve tebliğ işlemlerinde, tedbir kararına aykırılık hâlinde şiddet uygulayan hakkında zorlama hapsinin uygulanacağı ihtarı yapılır. (6) Gerekli bulunması hâlinde, tedbir kararı ile birlikte talep üzerine veya resen, korunan kişi ve diğer aile bireylerinin kimlik bilgileri veya kimliğini ortaya çıkarabilecek bilgileri ve adresleri ile korumanın etkinliği bakımından önem taşıyan diğer bilgileri, tüm resmi kayıtlarda gizli tutulur. Yapılacak tebligatlara ilişkin ayrı bir adres tespit edilir. Bu bilgileri hukuka aykırı olarak başkasına veren, ifşa eden veya açıklayan kişi hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanır. (7) Talep hâlinde ilgililere kişisel eşya ve belgelerinin kolluk marifetiyle teslimi sağlanır. 6284 sayılı Kanun (Tedbirler) m. 14: Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM) m. 15: Destek Hizmetleri m. 16: Kurumlar Arası Koordinasyon ve Eğitim m. 17: Geçici Maddi Yardım m. 18: Nafaka m. 19: Sağlık Giderleri Türk Ceza Kanunu ■ Kasten Öldürme (m. 81 – 82) ■ İntihara Yönlendirme (m. 84) ■ Kasten Yaralama (m. 86 – 87) ■ Eziyet (m. 96) ■ Kötü Muamele (m. 232/f. 1) ■ Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar (m. 102 – 105) ■ Haksız Tahrik (m. 29) ■ Meşru Savunma (m. 25/f. 1) Türk Ceza Kanunu (Kasten Öldürme) Kasten Öldürme: Madde 81: (1) Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır. Nitelikli Haller: Madde 82: (1) Kasten öldürme suçunun; d) Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı, f) Gebe olduğu bilinen kadına karşı, k) Töre saikiyle, İşlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır. Türk Ceza Kanunu (Töre Saikiyle Öldürme) Yerel mahkemenin direnme gerekçesinde belirttiği ve öğretide de bir kısım yazarlarca kabul edilen, töre saikiyle suçun işlendiğinin kabulü için, aile meclisi kararı alınması ve bunun ailenin fertleri tarafından uygulamaya konulması gerekliliğinin, 765 sayılı TCY dönemindeki yargısal uygulamalardan kaynaklandığı, yasal dayanağı bulunmayan bu görüşe, hükmün konuluş amacı da nazara alındığında katılmanın olanaksız olduğu, belli bir yöreye özgülenmiş bir kavram olan, aile meclisi kararı aranmasının, Anayasa’daki eşitlik ilkesine aykırı olacağı ve bu suçun ancak belirli bir bölgede veya belirli bir kültürel yapıya sahip kişilerce işlenebileceği sonucunu doğuracağı, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayacak bu kabulün, suçun yasallık ilkesine de aykırılık oluşturacağı ve hukuki dayanağı bulunmayan bir kuruma hukuk düzenince geçerlilik tanıyacağı açıktır. Kaldı ki, bir saikin etkisiyle işlenen, töre saikiyle insan öldürme suçunun, tek bir fail tarafından ve anlık bir karar ile işlenebilmesi olanaklı olup, aile meclisi kararının aranması ve bu hususun suçun önkoşulu olarak görülmesi halinde, adeta işlenemez ve zorunlu azmettirmeyi gerektiren bir suç tipi yaratılmasına da yol açılacaktır. (CGK., E. 2010/1-56 K. 2010/111 T. 11.5.2010 ) Türk Ceza Kanunu (Töre Saikiyle Öldürme) TCK’nın 29. maddesinin gerekçe kısmında, “Töre veya namus cinayeti” anlatılırken, gerçekleşecek tüm namus cinayetlerinde hiçbir zaman tahrik uygulanamayacağını, dolayısıyla töre saikinin uygulanacağını belirtmek istememektedir. Gerekçede gösterilen örnekten de anlaşıldığı gibi, rızayla değil, saldırı sonucu, zorla tecavüze uğrayan mağdurelerin, alın lekesiymiş gibi, birde babaları veya kardeşleri tarafından öldürülmeleri halinde, bu takdirde, sanıkların cezaları arttırılarak, töre saikinden dolayı, cezalandırılıp, haklarında, tahrik uygulanamayacağını belirtmeye çalışmaktadır. Özellikleri nedeniyle, tahrik uygulanabilen namus cinayetlerinde töre saikinin uygulanmaması gerektiği ortadadır. (CGK., E. 2010/1-56 K. 2010/111 T. 11.5.2010 ) Türk Ceza Kanunu (Töre Saikiyle Öldürme) Töre belli koşullarda namusu da içine alan bir üst kavram ise de, öncelikle töre ve namus cinayetlerinin aynı kapsamda olmadığı belirtilmelidir. Ait olunan toplulukta geçerli ve herkes tarafından kabul edilen töre gereğince namus cinayeti işlenmesi olanaklı olup bu durumda kasten öldürme fiilinin töre saikiyle işlendiği kabul edilebilir. Ancak bununla birlikte toplumda “namus cinayeti” olarak adlandırılan her kasten öldürme eyleminin töre saikiyle işlenmediği ve bu tür eylemlerin kişilerin kendi namus anlayışının bir sonucu olarak ve töre ile yakından uzaktan ilgisi olmayacak şekilde gerçekleştirildiği de gözden uzak tutulmamalıdır. Töre saikiyle hareket ederek kasten öldürme suçunu işleyen fail, görev bilinciyle hareket etmekte ve hukuk düzenince uygun görülmeyerek cezalandırılan bu davranışı nedeniyle ait olduğu toplulukta saygınlık ve itibar kazanmakta, hoş görülmekte ve korunmaktadır. Oysa töre saikinden bağımsız olarak kendi namus anlayışının bir sonucu olarak kasten öldürme fiilini gerçekleştiren fail açısından aynı durum söz konusu olmamaktadır. (CGK., E. 2011/1-138 K. 2011/130 T. 14.6.2011) Türk Ceza Kanunu (Töre Saikiyle Öldürme) Töre ile namusun benzer ancak farklı kavramlar oldukları, törenin belli koşullarda namusu da içine alan üst bir kavram olarak ortaya çıkabileceği durumlar var ise de, diğer koşulların bulunmadığı hallerde, sırf kişilerin subjektif namus anlayışından, kıskançlıktan, cinsel arzu ve isteklere karşılık alamamaktan, kınamaktan, hoşlanmamaktan, tasvip etmemekten, söz geçirememekten kaynaklanan öldürme fiillerinin "töre saikiyle öldürme" olarak nitelendirilemeyeceği, aynı şekilde, toplumun tasvip etmediği veya kınadığı davranışları işleyenlerin ya da yaşam biçimini tercih edenlerin öldürülmesi" biçiminde gerçekleştirilen her fiilin de toplumdaki öldürme beklentisi açıkça ortaya konulmadan", sırf bu nedenle "töre saikiyle öldürme" olarak değerlendirilemeyeceği, buna göre, "töre cinayeti ile namus cinayetinin" aynı kavramlar olduğunun söylenemeyeceği (1. CD., E. 2014/1719 K. 2014/2733 T. 29.4.2014 ) Türk Ceza Kanunu (Töre Saikiyle Öldürme) KARŞI OY: Mağdur, yaklaşık 5 aylık evlidir. Resmi nikahlı eşi ile anlaşamadığı gerekçesi ile Artvin ilindeki ortak evini terk ederek, ailesinin bulunduğu .... ilçesine olaydan birkaç gün önce gelmiştir. Ailesinin ortak iradesi, herzaman olduğu gibi onu, resmi nikahlı eşi ile barıştırmak olup, boşanmaya engel olmaya yönelik olduğu mağdurun beyanından da anlaşılmaktadır. Bunun üzerine, eski erkek arkadaşı ile anlaşarak, onun yanına gitme çabası içerisine girmiştir. Mağdurenin öldürülmek istenmesinin tek nedeni olay tarihinde evli olmasına rağmen rızası ile bir başka erkeğin yanına gitmeye çalışması ve bu erkekle telefonla mesajlaşmasıdır. Sanık tarafından eylem, “namus” anlayışı doğrultusunda gerçekleştirilmiştir. Mağdurenin kendi rızasıyla erkek arkadaşının yanına gitmeye kalkışmasına ilişkin hareketinin, ailenin namus ve şerefini eksilttiği düşüncesiyle ve mağdura karşı töre/namus saikiyle gerçekleştirdiği halde, mahkemenin suç vasfında yanılgıya düşerek yazılı şekilde karar vermesi karşısında, eylemin ayrıca TCK 82/l-k maddesi uyarınca da vasıflandırılması gerekeceği düşünce ve kanaati ile bozulması gerektiği düşüncesi ile Mahkeme kararının onanmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum. (1. CD., E. 2014/4735 K. 2015/790 T. 18.2.2015 ) Not: Yargıtay haksız tahrik indirimi uygulamamıştır. Türk Ceza Kanunu (Töre Saikiyle Öldürme) KARŞI OY: Sanık ...’in kız kardeşi olan, 19 yaşındaki ..., maktul ...’in amcasının oğlu olan ... ile öldürme olayından 15-20 gün kadar önce rızası ile kaçmıştır. Maktulün, ... ile ...’in kaçtıkları olaya hiç bir katkısı bulunmadığı gibi, sanık tarafınında bu olayda maktulün parmağı olduğuna dair bir iddiası bulunmamaktadır. Sanık tarafı ...’nın geri getirilmesi konusunda maktulün ailesinden bir istekte bulunmuş maktul ise bu işe karışmamıştır. Sanığın kız kardeşinin maktulün akrabalarından biri ile kaçmış olması dışında bir öldürme sebebi bulunmamaktadır. TCK’nun 82/1-k maddesinde “töre saikiyle” denilmekle, bu saikle suçun işlenmesi yeterli görülmüş, o yörede bu yönde oluşmuş yaygın bir töresel davranış aranmamıştır… Namusunu temizlediği gibi bir düşünceyle tamamen masum olan bir kişinin öldürülmesi, TCK’nun 82/1-k maddesindeki töre saiki ile öldürme suçunu oluşturur düşüncesinde olduğumuz için, sayın çoğunluğun niteliksiz öldürme suçundan TCK’nun 81/1. maddesinin uygulanmasına dair yerel Mahkemenin kararını onayan düşüncesine katılmıyoruz. (1. CD., E. 2017/1971 K. 2018/954 T. 5.3.2018) Not: Yargıtay somut olayda haksız tahrik hükümlerini uygulayan ilk derece mahkemesi kararını onamıştır. Türk Ceza Kanunu (İntihara Yönlendirme) Madde 84: (1) Başkasını intihara azmettiren, teşvik eden, başkasının intihar kararını kuvvetlendiren ya da başkasının intiharına herhangi bir şekilde yardım eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) İntiharın gerçekleşmesi durumunda, kişi dört yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (3) Başkalarını intihara alenen teşvik eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (Mülga ikinci cümle: 29/6/2005 – 5377/10 md.) (4) İşlediği fiilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan veya ortadan kaldırılan kişileri intihara sevk edenlerle cebir veya tehdit kullanmak suretiyle kişileri intihara mecbur edenler, kasten öldürme suçundan sorumlu tutulurlar. Türk Ceza Kanunu (Kasten Yaralama) Madde 86- (1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) (Ek fıkra: 31/3/2005 – 5328/4 md.) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. (3) Kasten yaralama suçunun; a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı, İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Türk Ceza Kanunu (Kasten Yaralama) Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama Madde 87- (1) Kasten yaralama fiili, mağdurun; e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına, Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz.(1) (2) Kasten yaralama fiili, mağdurun; e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine, Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde sekiz yıldan az olamaz. Türk Ceza Kanunu (Eziyet) Eziyet Madde 96- (1) Bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışları gerçekleştiren kişi hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (2) Yukarıdaki fıkra kapsamına giren fiillerin; a) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı, b) Üstsoy veya altsoya, babalık veya analığa ya da eşe karşı, İşlenmesi halinde, kişi hakkında üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Türk Ceza Kanunu (Kötü Muamele) Kötü muamele Madde 232- (1) Aynı konutta birlikte yaşadığı kişilerden birine karşı kötü muamelede bulunan kimse, iki aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) İdaresi altında bulunan veya büyütmek, okutmak, bakmak, muhafaza etmek veya bir meslek veya sanat öğretmekle yükümlü olduğu kişi üzerinde, sahibi bulunduğu terbiye hakkından doğan disiplin yetkisini kötüye kullanan kişiye, bir yıla kadar hapis cezası verilir. Suçların Birbirlerinden Ayrılması Eziyet / Kasten Yaralama / Kötü Muamele ■ Eziyet Çocuk mağdurenin "beni viledanın sapı ile dövdü, onun haricinde başka dövmedi" şeklindeki anlatımına, doktor raporuna ve tüm dosya kapsamına göre; mağdure ...'nun annesi ile gayri resmi olarak birlikte yaşayan sanığın, aynı evde bulunan mağdureyi doktor raporunda belirtildiği üzere basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralamaktan ibaret eyleminin, sistematik ve süreklilik arz edecek biçimde olmaması nedeniyle TCK.nun 86/2, 3...e madde ve fıkralarına uyan yaralama suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması (8. CD., E. 2014/20989 K. 2014/26847 T. 19.11.2014 ) Suçların Birbirlerinden Ayrılması Eziyet / Kasten Yaralama / Kötü Muamele ■ Eziyet Kendini savunamayacak yaşta olan mağdura karşı, tanık beyanlarına göre belirli zaman aralıkları içerisinde, vücudunun farklı bölgelerinde, süreklilik arz eder şekilde işlenen sigara söndürmek suretiyle yaralama eylemlerinin bir bütün olarak eziyet suçunu oluşturmasına rağmen, yazılı gerekçe ile kasten yaralama suçundan dolayı hüküm kurulması (3. CD., E. 2015/18549 K. 2016/20790 T. 19.12.2016 ) Suçların Birbirlerinden Ayrılması Eziyet / Kasten Yaralama / Kötü Muamele Yargıtay Ceza Daireleri; - Lise servisinde birlikte seyahat eden son sınıf öğrencilerinin birinci sınıf öğrencisini sürekli tartaklamaları, - İş yerindeki birini istifaya zorlamak için sürekli cinsel sataşmada bulunulması, - Kişiyi süreklilik arz edecek şekilde soğuk suyun altında tutma - Süreklilik arz edecek şekilde saç çekmek, Şeklindeki hareketleri eziyet olarak kabul etmiştir. Tüm fiillerde görüldüğü üzere suçun temel unsuru sürekliliktir. Eziyet teşkil eden davranış ve hareketler sistematik şekilde belirli bir süre devam etmelidir. (Bkz. 8. CD., E. 2018/203 K. 2018/2245 T. 1.3.2018 ) Suçların Birbirlerinden Ayrılması Eziyet / Kasten Yaralama / Kötü Muamele Kötü Muamele: «5237 sayılı TCY 232/1 maddesinde düzenlenen aile bireylerine kötü davranma suçu; yaralama, tehdit, sövme gibi Yasa'nın başka maddelerinde açıkça düzenlenmiş suçlar dışında kalan, çıplak gezdirme, aç bırakma, sürekli alay etme, korkutma gibi merhamet ve şefkatle bağdaşmayan eylemleri kapsar» Suçların Birbirlerinden Ayrılması Kötü Muamele Somut olayda, sanığın ayrı evde yaşadığı ve suç tarihi itibariyle evlilik birlikleri devam eden katılan ...'e karşı hakaret ve tehdit içerikli sözler söylediği iddiasının TCK'nın 106 ve 125. maddelerinde düzenlenen tehdit ve hakaret suçlarını oluşturduğu gözetilmeden 18. CD., E. 2015/24765 K. 2016/10132 T. 11.5.2016 Somut olayda; iddianamedeki açıklamalara göre sanığın tehdit eyleminden de dava açılması ve sanığın eşi olan katılanı olay günü evden kovma dışında tehdit ettiği katılanın beyanı ile tanık Gamze'nin anlatımından anlaşılması karşısında, ek savunma hakkı verilerek tehdit suçundan ayrıca hükmün kurulması gerekirken 4. CD., E. 2008/7450 K. 2010/855 T. 28.1.2010 somut olayda sanığın, aralarında çıkan tartışma sonrasında gelini olan müştekiyi basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaraladığı, eyleminin yaralama suçunu kapsadığı gözetilmeden 3. CD., E. 2015/11656 K. 2015/24265 T. 9.7.2015 Suçların Birbirlerinden Ayrılması Suç Tipi Yaptırım Eziyet 2 yıl – 5 yıl Kasten Yaralama 1 yıl – 3 yıl Kötü Muamele 2 ay – 1 yıl Süreklilik İçtima Eşe Karşı İşlenmesi + Başka suçlarla içtima (yaralama gibi) 3 yıl – 8 yıl __ TCK m. 43/f. 3 Şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır + - - SORUN: Birden çok kez gerçekleştirilen eylem, TCK m. 86 kapsamında değerlendirilseydi, TCK m. 43/3 gereği gerçek içtimaya gidilecek ve fail somut olaya bağlı olarak daha ağır bir ceza alacaktı. Ancak eylemler bütün olarak eziyet suçunu oluşturduğunda tek bir ceza verilecektir. Suçların Birbirlerinden Ayrılması Mağdurun sanık S...'in oğlu olduğu ve diğer sanık E... ile aynı evde ikamet ettikleri, doktor raporlarına, fotoğraflara ve dosya kapsamına göre sanık E...'nin farklı zamanlarda uzun süre mağduru çeşitli şekillerde dövdüğü, bacaklarını, ayaklarını, sırtını ve cinsel organını kızgın demir ve soba ile yaktığı, aşağıladığı, vücudunda çok sayıda darp ve yanık izlerinin bulunduğu, mağdurun olaya yakın hazırlık beyanına, eylemlerin ağırlığına, sayısına ve yerine nazaran aynı evde yaşayan sanık S...İn olanları bildiği, bazen tokat ve yumruk atarak eyleme katıldığı ve sanık E...'ye "döv onu" demek suretiyle teşvik edip cesaret verdiği, eylemlerini gizleyerek devamlılığı sağladığının anlaşılması karşısında, sabit olan eylemlerinin bütün halinde eziyet suçunu oluşturacağı gözetilmeden oluşa uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı biçimde beraat kararı verilmesi (5. CD., E. 2010/6869 K. 2011/47 T. 17.1.2011 ) Çocuk düşürtme Madde 99- (1) Rızası olmaksızın bir kadının çocuğunu düşürten kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Tıbbi zorunluluk bulunmadığı halde, rızaya dayalı olsa bile, gebelik süresi on haftadan fazla olan bir kadının çocuğunu düşürten kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu durumda, çocuğunun düşürtülmesine rıza gösteren kadın hakkında bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. (3) Birinci fıkrada yazılı fiil kadının beden veya ruh sağlığı bakımından bir zarara uğramasına neden olmuşsa, kişi altı yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır; fiilin kadının ölümüne neden olması halinde, onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (4) İkinci fıkrada yazılı fiil kadının beden veya ruh sağlığı bakımından bir zarara uğramasına neden olmuşsa, kişi üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır; fiilin kadının ölümüne neden olması halinde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (5) Rızaya dayalı olsa bile, gebelik süresi on haftayı doldurmamış olan bir kadının çocuğunun yetkili olmayan bir kişi tarafından düşürtülmesi halinde; iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan diğer fiiller yetkili olmayan bir kişi tarafından işlendiği takdirde, bu fıkralara göre verilecek ceza, yarı oranında artırılarak hükmolunur. (6) Kadının mağduru olduğu bir suç sonucu gebe kalması halinde, süresi yirmi haftadan fazla olmamak ve kadının rızası olmak koşuluyla, gebeliği sona erdirene ceza verilmez. Ancak, bunun için gebeliğin uzman hekimler tarafından hastane ortamında sona erdirilmesi gerekir. Çocuk düşürme Madde 100- (1) Gebelik süresi on haftadan fazla olan kadının çocuğunu isteyerek düşürmesi halinde, bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. Kısırlaştırma Madde 101- (1) Bir erkek veya kadını rızası olmaksızın kısırlaştıran kimse, üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fiil, kısırlaştırma işlemi yapma yetkisi olmayan bir kimse tarafından yapılırsa, ceza üçte bir oranında artırılır. (2) Rızaya dayalı olsa bile, kısırlaştırma fiilinin yetkili olmayan bir kişi tarafından işlenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar ■ 765 sayılı Türk Ceza Kanunu döneminde «Genel Adap ve Aile Düzenine Karşı Suçlar» başlığı altında düzenlenmekteydi. Suç tipleri, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda «Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar» başlığı altında düzenlendi. ■ Evlenme vaadiyle kızlık bozma suçu (m. 453) kanundan çıkartıldı. ■ Kadın ve kız şeklinde yapılan ayrıma son verildi (m. 429, Kız, Kadın ve Erkek Kaçırmak), mağdur kadının evli olması ağırlaştırıcı bir sebep olmaktan çıkartıldı (429/2) ■ Evlenme vaadi bekaretin korunması bakımından (m. 423) dikkate alınmak yerine, cinsel istismara dahil edildi. Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar Cinsel saldırı - Madde 102- (Değişik: 18/6/2014-6545/58 md.) (1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir. (2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on iki yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır. (4) Cinsel saldırı için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır. (5) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur. Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar ■ Cinsel saldırı suçunun eşe karşı işlenmesi halinde iki temel sorun: – Basit cinsel saldırı suçu eşe karşı işlenebilir mi? – Nitelikli cinsel saldırı suçunun eşe karşı işlenmesi halinin şikayete tabi olması Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar TCK m. 102 Gerekçe “…Cinsel saldırı suçunun nitelikli hâlini oluşturan bu fiiller, eşe karşı da işlenebilir. Evlilik birliği, eşlere sadakat yükümlülüğünün yanı sıra, karşılıklı olarak birbirlerinin cinsel arzularını tatmin yükümlülüğü de yüklemektedir. Buna karşılık, evlilik birliği içinde bile, cinsel arzuların tatminine yönelik talepler açısından tıbbi ve hukukî sınırların olduğu muhakkaktır. Bu sınırların ihlâli suretiyle eş üzerinde gerçekleştirilen ve cinsel saldırı suçunun nitelikli hâlini oluşturan davranışlar, ceza yaptırımını gerekli kılmaktadır. Ancak, bu durumda soruşturma ve kovuşturmanın yapılması, mağdur eşin şikâyetine bağlı tutulmuştur…” Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar “…eşe karşı işlenen cinsel suçlarda cinsel saldırının sadece nitelikli halinin TCK m.102/f. 2’nin ikinci cümlesinde şikâyete tabi suç olarak düzenlenmesi, cinsel saldırı suçunun basit halinin eşe karşı işlenmesinin ise suç olarak düzenlenmemesi karşısında, olay tarihinde mağdure ile resmi evli olan sanığın eşinin rızası hilafına onu kendisine doğru çekerek sarılıp öpmesi şeklindeki eyleminin TCK m.102/f. 1’de düzenlenen suçu oluşturmadığı gözetilmeden sanığın mahkûmiyetine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu...” (14. CD., E. 2012/4276, K. 2014/1689, Tarih: 13.02.2014) Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar ■ Yapılan bir araştırmaya göre cinsel saldırı suçlarında failin yabancı bir kişi olma oranı %31’dir. Yine eylemin tamamlanma olasılığı fail ve mağdurun tanıdık olmaları halinde %70 iken, failin yabancı bir kişi olması halinde %30 olarak belirlenmiştir. 6284 sayılı Kanun: Tanımlar MADDE 2 – (1) Bu Kanunda yer alan; b) Ev içi şiddet: Şiddet mağduru ve şiddet uygulayanla aynı haneyi paylaşmasa da aile veya hanede ya da aile mensubu sayılan diğer kişiler arasında meydana gelen her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddeti, d) Şiddet: Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranışı, Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar İstanbul Sözleşmesi Madde 36 – Irza geçme de dahil olmak üzere cinsel şiddet eylemleri 1) Taraflar aşağıdaki kasten gerçekleştirilen eylemlerin cezalandırılmasını sağlamak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır: a başka bir insanla, rızası olmaksızın, herhangi bir vücut parçasını veya cismi kullanarak, cinsel nitelikli bir vajinal, anal veya oral penetrasyon gerçekleştirmek; b bir insanla, rızası olmaksızın, cinsel nitelikli diğer eylemlere girişmek; c Başka bir insanın, rızası olmaksızın, üçüncü bir insanla cinsel nitelikli eylemlere girmesine neden olmak. 2) Rıza, mevcut koşullar bağlamında değerlendirilmek üzere, şahsın özgür iradesi sonucunda gönüllü olarak verilmelidir. 3) Taraflar 1. fıkrada yer alan hükümlerin aynı zamanda iç hukukta kabul edilmiş olan, eski veya mevcut eşlere veya birlikte yaşayan bireylere karşı gerçekleştirilmiş eylemler için de geçerli olmasının temin edilmesi için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır. Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar İstanbul Sözleşmesi Madde 41 – Yardımcı olmak ve yataklık yapmak ve yeltenmek 1) Taraflar bu Sözleşmenin Madde 33, 34, 35, 36, 37, 38.a ve 39. Maddelerince belirlenmiş suçların işlenmesine, bu suçlar kasten işlendiğinde, yardımcı olmak ve yataklık yapmanın suç olarak kabul edilmesi için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır. 2) Taraflar, kasten işlendiğinde, bu Sözleşmenin madde 35, 36, 37, 38.a ve 39. Maddelerince belirlenmiş suçları işleme girişimlerinin suç kabul edilmesi için gerekli yasal veya diğer önlemleri alacaklardır. Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar İstanbul Sözleşmesi Madde 55 – Ex parte (nizasız) ve ex officio (re’sen) yargılama 1) Taraflar, bu Sözleşme’nin 35, 36, 37, 38 ve 39. maddelerinde belirlenen suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturmaların, suçun kısmen veya tamamen kendi topraklarında işlenmiş olması durumunda, mağdurun ifadesine veya şikayetine bağlı olmaksızın ve mağdurun ifadesini veya şikayetini geri çekmesi durumunda dahi devam edebilmesini temin edeceklerdir. Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar İstanbul Sözleşmesi GREVIO Türkiye Raporu (2017) «102. madde, evlilik içi tecavüzü açıkça tanır. Ancak, İstanbul Sözleşmesi'nin 55. maddesinin şartlarına aykırı olarak, evlilik içi tecavüzün kovuşturmaya tabii olması ancak mağdurun şikayetine bağlıdır» Türk Ceza Kanunu (Eksiklikler) ■ Zorla Evlendirme eyleminin bağımsız bir suç tipi olarak düzenlenmemesi ■ Bazı suçlar için öngörülmüş eşe karşı işlenme şeklindeki ağırlaştırıcı hallerin, eski eşleri, nişanlıları veya partnerleri de kapsayacak şekilde genişletilmesi gerekmektedir. ■ Yargıtay uygulaması dikkate alındığında, «namus saikinin» belirli suç tipleri bakımından ağırlaştırıcı bir hal olarak düzenlenmesi gerekmektedir. ■ Yan taraftaki suç tiplerinin «üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı» işlenmesi hali ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenmelidir. – – – – – İntihara yönlendirme (m. 84), çocuk düşürtme (m. 99), kısırlaştırma (m. 101), tehdit (m. 106), şantaj (m. 107), eğitim ve öğretim hakkının engellenmesi (m. 112), – konut dokunulmazlığının ihlali (m. 116), – iş ve çalışma hürriyetinin engellenmesi (m. 117), – kişinin huzur ve sükunu bozma (m. 123) Haksız Tahrik 765 sayılı Kanun döneminde; 5237 sayılı Kanun döneminde; «Haksız bir tahrikin husule getirdiği gazap veya şedit elem» «Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi» Haksız Tahrik YARGITAY ■ Kocasının rızası dışında mağdure eşin evde sigara içmesi (4. CD. 2608/3552, 01/06/1995) ■ İzinsiz terlik satın alması ve eve gelen eşi sanığa yemek hazırlamamış olması (2. CD. 3033/3281, 29/03/2000) İLK DERECE MAHKEMELERİ (Haksız Tahrik uygulaması Yargıtay tarafından bozulmuş dosyalar) ■ Maktulün elini öpmesine karşılık yanaklarından öpmesi (1. CD. 1295/1589, 26/04/2006) ■ Erkeklerle para karşılığı ilişkiye giren maktüle ile sanığın da bir çok defa para karşılığı ilişkiye girdiği, aralarında herhangi bir akrabalık ve duygusal bağ bulunmadığı, sanığın, fuhuş yapmamasını istediği maktülenin bunu kabul etmemesi (1. CD. E. 2005/1410, K. 2006/1683, 27/04/2006) ■ İkram ettiği meyve suyunu içmeyi reddeden eşi maktuleyi boğarak öldürmesi (1. CD. 9687/1691, 31/03/2009) Daha çok sayıda karar içn ayrıca bkz. Türkan Yalçın Sancar, Türk Ceza Hukukunda Kadın, Ankara 2013, s. 220 - 229 Haksız Tahrik «Annesinin başkasıyla duygusal ilişki yaşadığından şüphelenen ve suç tarihinde 17 yaşında olan sanığın, olay günü arkadaşıyla birlikte motorsikletini almak için eve geldiğinde, evin içinde maktul ile annesini birlikte otururken görmesi üzerine evin içine girerek mutfaktan aldığı bıçakla maktulü kasten öldürdüğü olayda, sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nun 29. maddesinde düzenlenmiş olan haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Maktul ile sanığın annesi arasındaki ilişkinin cinsel ilişki boyutuna ulaştığına dair delil bulunmamakta ise de; maktulün evliliği devam eden, eşi ve çocuklarıyla birlikte yaşayan bir bayanın evine gündüzleyin gelmesi, sanığın daha önce maktulü birkaç kez evlerinin önünde görmesi nedeniyle annesiyle maktul arasında ilişki olduğundan şüphelenmesi ve olay günü de maktulü ailece birlikte yaşadıkları evin içinde annesinin yanında görmesi, kendisinin eve mutfak kapısından girdiği sırada daire kapısından çıkan maktulün apartmanın girişinde babasıyla tartışmaya başlaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, haksız tahrikin ulaştığı boyuta göre yerel mahkemece TCK'nun 29. madde uyarınca alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle takdir edilen haksız tahrik indiriminin adil ve yerinde olduğunun kabulü gerekmektedir» (YCGK. E. 2013/1-528, K. 2014/269, Tarih: 20/05/2014) Meşru Savunma ■ Yargıtay Ceza Genel Kurulu, yıllardır dayak yediği kocasını yedi yıl önce tülbentle boğarak öldüren Zarife D.'nin “meşru müdafaa” nedeniyle verilen beraat kararını bozdu. ■ Yasemin Çakal, sistematik şiddet gördüğü kocası Özkan Kaymaklı’yı 10 Temmuz 2014’te öldürdü. Çakal, defalarca polise şikayette bulunmuş, ailesinden yardım istemiş ve kocasının kendisini ölümle tehdit ettiğini belirtip bir süre sığınakta kalmıştı. Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi, “korku ve heyecan altında işlediği suça ceza verilmesine yer olmadığını” söyleyerek, Çakal’ın tahliyesine karar verdi. ■ Sistematik şiddet uygulayan kocasını öldüren Aylin Işık, bugün ilk defa hakim karşısına çıkacak. Meşru Savunma Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesinde dün görülen karar duruşmasında, E.Y.’ye hakim tecavüz ve tacizleri neden eşine anlatmadığını sordu. E.Y. “Sürekli tehdit ederdi beni. Bebeğimin boğazına defalarca bıçak dayadı. Eşime bunu söyleyebilmiş olsaydım kendisi öldürürdü. Çok direniyordum ama karşı koyamıyordum. Gücüm yetmiyordu. Hiçbir şey yapamıyordum. Gidecek bir yerim yoktu. Babam vefat etmişti. Annem tekrar evlenmişti ve başka memlekette yaşıyordu” dedi. Oy çokluğu ile alınan kararda şu ifadelere yer verildi: “Haksız saldırının halen ve meşru müdafaa anının varlığının geniş manada yorumlanması gerektiği, tekrar başlayacağı muhakkak olan bir saldırının başlamış, keza bitmemiş olmasına rağmen tekrarı muhakkak olduğundan henüz sona ermemiş sayılması gerektiğinin zorunlu olduğu, dava konusu olayda da maktulün sanığa yönelik her üç saldırısının da süreklilik arz ettiği ve tekrarı yönünde de mani bir sebep olmadığı, tekrarının muhakkak ve beklenebilir olduğu, bu kabulün hakkaniyet ile adalet ve hak duygusuna uygun olduğu gözetilerek sanığın eyleminin meşru savunma kapsamında kaldığı anlaşılmakla beraatine karar verildi.” Meşru Savunma Çilem Doğan, iki buçuk yıllık evliliğinin ilk ayından itibaren şiddet görmeye başladı. Çilem Doğan, kocasını defalarca karakola şikayet etti, 9 kere koruma koruma kararı çıkarttı. Kocası Hasan Karabulut hakkında , eşine yönelik tehdit, yaralama suçlarından asliye ceza mahkemelerinde altı ayrı dava açıldı. Çilem Doğan, mahkemeye, eşinin akrabalarıyla birlikte çek senet çetesi kurduğunu, eşini polise ihbar ettiğini, polisin eşinin tüm hareketlerinin kendilerine bildirilmesini istediğini söyledi. 8 Temmuz 2015’te Çilem Doğan kendisine şiddet uygulayan ve seks işçiliği yapmaya zorlayan kocası Hasan Karabulut’u, yatak odalarında kocasının silahıyla öldürdü. Ardından polise teslim oldu. Meşru Savunma ■ Meşru Savunma – Saldırı ■ Haksız ■ Hakka Yönelik ■ Mevcut, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olması – Savunma ■ Zorunlu ■ Orantılı ■ Saldırgana karşı ■ Saldırı ile eşzamanlı Şiddete Maruz Kalmış Kadın Sendromu ■ Lenore E. A. Walker tarafından geliştirilmiştir. (Bkz. Battered Woman Syndrome, BWS) ■ Amerikan hukukunda meşru savunma bakımından dikkate alınır. ■ «Kendisine kötü muamelede bulunulan kadının, saldırının bulunmadığı bir anda bu davranışı ortaya koyan partnerine tepki göstermesi hukuka uygun kabul edilmelidir. Kadının yaşamında baskın bir role sahip olan ve kendisine fiziksel ve psikolojik şiddete başvuran erkeğe, reaksiyon göstermesi»dir. ■ Şiddet döngüsü içerisindeki kadın, sürekli olarak kendisini, her an gerçekleşebilecek bir saldırının içerisinde zanneder. Bu noktada öğrenilmiş çaresizlik ve duygusal felç (emotional paralysis) nedeniyle kadın yardım talep edemez bir hale gelir. Şiddete Maruz Kalmış Kadın Sendromu ■ Şiddet Döngüsü – Birinci Aşama (Gerginlik Evresi): Erkek çeşitli sebeplerle gerilim yaratır, kıskançlık davranışı sergiler, tartışma çıkartır, en küçük konular dahi kavgaya dönüşür. Kadını kontrol altında tutmaya çalışır; istediği gibi davranmadığında ise tehdit eder. Kadın durumu kontrol edebileceğini düşünür, gerginliği azaltmaya çalışır; ancak gerginlik gittikçe artar. – İkinci Aşama (Şiddet Evresi): Fiziksel veya cinsel şiddetin görüldüğü aşamadır. Erkek fiziksel veya cinsel şiddet uygular, hemen arkasından bahaneler bulur; uyguladığı şiddet nedeniyle başkalarını, hatta kadını suçlar. Bu aşamada şiddet tokat veya tartaklama şeklinde görülebileceği gibi, yaralama ve cinayete kadar artabilir. Kadın şiddet karşısında kendini korumaya ve erkeği sakinleştirmeye çalışır; ancak bu mümkün olmaz. Bu nedenle kadın kendisi ve varsa çocukları için şiddeti en az zararla atlatmaya çalışır. – Üçüncü Aşama (Balayı/Uzlaşma Evresi): Erkek özür diler, yaptıklarını telafi etmeye çalışır, hediyeler alır. Gerilim azalır, erkek bir daha asla yapmayacağına dair sözler verir. Ancak bu aşama uzun sürmez; erkek bir süre sonra tekrar gerilim yaratır ve döngünün başına, yani ilk aşamaya dönülür. Şiddetin uzun yıllar devam ettiği ilişkilerde ise üçüncü aşamanın artık yaşanmadığı görülebilir. Şiddete Maruz Kalmış Kadın Sendromu Akıl hastalığı Madde 32- (1) Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur. (2) Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir. Şiddete Maruz Kalmış Kadın Sendromu Geçici nedenler, alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma Madde 34- (1) Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. (2) İradi olarak alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisinde suç işleyen kişi hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz. Teşekkürler ______________________________________________ Ar. Gör. Aras Türay İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Anabilim Dalı [email protected] Sunuma Erişim (academia.edu)