Academia.eduAcademia.edu

İnsan, Dil ve İlahi İletişim

İnsanlık tarihine baktığımız zaman, insan ve dil gerçeğinin birbirinden ayrılmayan iki önemli unsur olduğunu görürüz. Çünkü birinin varlığı diğerini gerektirmektedir. İnsanda ne varsa onun tezahürü (ortaya çıkması) ancak onun iletişim sistemi dil ile gerçekleşmektedir.

İnsan, Dil ve İlahi İletişim İnsanla ilgili her şey din, dil, iletişim, yazı, bilim, üreme, çoğalma, dağılma, yayılma, yerleşme, aile, hukuk, medeniyet, kültür, toplumsal ve bireysel hayat ilk yaratma ile başlamıştır. İnsanlık tarihine baktığımız zaman, insan ve dil gerçeğinin birbirinden ayrılmayan iki önemli unsur olduğunu görürüz. Çünkü birinin varlığı diğerini gerektirmektedir. İnsanda ne varsa onun tezahürü (ortaya çıkması) ancak onun iletişim sistemi dil ile gerçekleşmektedir. İnsan, bildirilen güzellik ve yücelikleri idrak edebilecek şekilde güzel yaratılmış olması yanında, ilahi ahlak ve niteliklere sahip olarak gelişme ve olgunlaşmaya da kabiliyetli bir varlıktır. İnsanın özelliklerinden biri de düşünen ve konuşan bir varlık olmasıdır. İnsanı dünyadaki başka varlıklardan ayıran ve insanı insan yapan dildir. Dil bir çok açıdan araştırılabilir. Dil felsefenin, dil bilimin, sosyolojinin, ilahiyatın ve bir çok başka dalın konusu olabilir; çünkü dil insan mayasına katılmış en önemli öğelerden biridir, belki de en önemlisidir. İnsanın kendini ve çevresini tanımlayabilmesi için mutlaka bir dile ihtiyacı vardır. Kendini anlatan bir insanın mutlaka ikinci bir insana ihtiyacı vardır. Zaten iletişim de bu noktada başlar, toplum da bu noktadan sonra oluşur. İnsan ve dilinin yaratılması ilahi bir iletişim kurma gerekliliğinin bir neticesidir. İnsanın iletişim etkinliğinin aracı olan dil insanın kendisini de içine alan varlık alanının mükemmel seviyede anlaşılmasını göstermekten başka bir şey değildir. Tüm insanlığın şahit olduğu görünen bir geçek var ki o da, dilin sosyal ve kültürel bir olgu olduğudur. Yani iletişimde kullandığımız dilin, başka bir ifadeyle iletişim sistemi ve göstergelerinin bize doğuştan verilmeyip, önce bize öğretildiği, sonra onu kendi sosyal çevremizde geliştirdiğimiz gerçeğidir. Farklı kültürlerin ve dillerin varlıkları da dilin toplum içinde (conventionnel) uzlaşmacı bir yapıya (sisteme) sahip olduğunu göstermektedir. Hepimizin bildiği gibi, bilinmenin tek şartı iletişim kurmaktır. İletişimin şartı da, bir mesaj veren ve bir de alan olmak üzere en az iki kişinin olması ve bu mesajın bir kod (dil) ile kodlanıp, iletişim kanalları aracılığıyla karşılıklı 1 iletilmesidir. Gerek dilin oluşumu, gerek dil ve insan gerçeği konusunda Kuran’da verilen bilgiler, dil bilim açısından bazı ilginç noktalara işaret etmektedir. Bunlardan birincisi; dil gerçeğinin ilk insanın yaratılmasından itibaren ortaya çıktığı ve bunun eğitim ve öğretimle başladığı fikridir. Bu bilgiye göre, ilk dil bilimci önce evreni ve Âdemi yaratan, sonra evrendeki varlıkların isimlerini Âdem’e öğreten ve onunla iletişim kuran, Yüce Yaratıcı, Allah’tır. İkincisi; beşeri planda, ilk iletişimin bir erkekle dişiden yaratılan, Âdem ve Havva arasında başladığı, zamanla çoğalarak çeşitli grup ve milletlere ayrıldığı ve bu insanların değişik iletişim sistemleri (dilleri) geliştirdikleri gerçeğinin vurgulanmasıdır. Üçüncüsü ise; çocuğun ilk doğduğu zaman hiçbir bilgiye, dolayısıyla dile de sahip olmadığı, daha sonra tıpkı Hz. Âdem örneğinde olduğu gibi, dilin ona birileri tarafından öğretildiği gerçeğidir. İletilmeyen bir bilgi yok gibidir. İster somut ister soyut olsun, varlığı bilinmeyen bir eşya, bir canlı, bir düşünce veya bir görüş yok demektir. Bunların bilinmesi için de iletişimin gerçekleşmesi gerekmektedir. Dilin temel fonksiyonu, bildirişimde bulunmak, iletişimi sağlamak ve düşünceleri ifade etmektir. Buna göre dil, bir anlaşma (bildirişme) aracıdır ve temelde insanlar-arası iletişimi sağlamak, onun asli fonksiyonudur, ancak tek fonksiyonu değildir. Ayrıca, tek bildirimi iletişim aracı da dil değildir, ama bildirişim türleri arasında en gelişmişidir. Dil, insanlar arasında iletişimi sağlayan bir araç, bir kod, bir göstergeler sistemidir. Bu sistemin asıl görevi iletişimdir. Sosyal, kültürel veya tarihi nedenlerle bu iletişim görevini yerine getiremeyen bir dil yok olmaya mahkûmdur. İnsan için anlam yükleyebildiği her şey bir iletişimdir, ya da bu amaçla kullanılabilir. Ancak bunlar arasında dilin farklı bir yeri vardır. Tüm toplumlarda meydana gelen sosyal ve kültürel evrimlerin mirasını taşıyan dil veya dil gurupları kendilerini kullanan toplumlarla adeta aynı kaderi taşırlar, onlarla doğar, gelişir ve onlarla yok olurlar. Tıpkı kendine özgü öznel ve nesnel işlevleriyle toplumu ve onun dinamiklerini oluşturan fertler gibi; bir dili oluşturan sözcükler de canlı birer organizma gibi dil içinde yeni gereksinimlerle doğar, gelişir ve ölürler. Dilin yardımıyla inanç, düşünce, tasarı, dilek ve isteklerimizi başkalarına bildirdiğimiz gibi, duygu ve tutumlarımızı onunla açığa vurur, isteklerimizin yerine getirilmesini onunla sağlarız. Hatta bazı hâllerimizi yine dil yardımıyla 2 gizlemeye çalışırız. Bütün bu görevleri üstlenen dil, son derece ince ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Bununla beraber dil, her şeyden önce kavramları belirten bir göstergeler sistemidir. Terminoloji, yapı, deyimler ve kültür öğelerini bir araya getiren toplumsal bir olgudur ki, kişisel olan konuşma onunla var olur. Zira herkes bir dili, kendi ana dilini konuşur. Görülmektedir ki, iletişim bağlamında dil bir anlam taşıyıcısıdır. Anlam ise iletişimin anahtarı, iletişim sürecinin odak noktasıdır. İnsanlar-arası iletişimde, duygu ve düşüncelerin aktarılmasında en önemli araç dildir. Bu sebeple, insanlar-arası iletişimin temeli dile dayanır demek, yanlış olmayacaktır. O halde, dil ve iletişim arasında doğrudan bir ilişki vardır. İletişimin en temel unsuru olan dil karmaşık biçimde kullanılırsa, iletişim engeline yol açar. Bunun için mesajın iletilmesinde, kaynağın seçtiği kelimeler ve kullandığı dil, iletişimin kalitesini belirleyeceğinden, iletişimde basit, yalın ve açıklayıcı bir dil kullanılmalıdır. İletişim zorluklarının asıl nedeni, birçok kelimenin çoğu zaman farklı anlamlarda kullanılması ve dinleyicinin de bunlarıfarklı anlamlandırmasıdır. Gerek dilin yapısal yetersizliği, gerekse terminolojik yetersizlikten doğan dil güçlükleri, iletişimi olumsuz etkilemektedir. İletişim kavramının 160'in üzerinde değişik tanımları yapılmış olmakla birlikte genelde "bilgi, haber, mesaj, duygu, düşünce, arzu ve isteklerin yazılı veya sözlü olarak iletimi ve aktarımı eylemine iletişim denir. İletişim, insanın kültür tarihi kadar eskidir. O, insan hayatının, toplumsal ve kültürel düzenin olmaz ise olmaz bir koşuludur. Hayatın her anında insan bir iletiler ağı içinde yaşamaktadır. Hayatın vazgeçilmez en temel unsurlarından biri olan iletişimi; insanlar arasında her türlü bilgi, duygu ve düşünce alışverişinin yazılı ya da sözlü olarak aktarılması ve bilginin ortaklaşa kullanılması şeklinde ifade etmek mümkündür. Tanımdan da anlaşılacağı gibi, iletişim hem kişisel, hem de toplumsal bir süreci kapsamaktadır. İnsanın bunun dışında ne varlığını sürdürmesi, ne de kendini tanıyıp geliştirmesi mümkün olabilir. İnsan için iletişim; kültürel bir varlık olarak sosyo-kültürel bir çevre içinde kendini konumlandırmanın aracıdır. Dolayısıyla insan, sosyal bir varlık olarak hemcinsleriyle yaşama, iş birliği yapma, yardımlaşma ve dayanışma gibi toplumsal ilişkileri gerçekleştirmek durumundadır. Çünkü insanların, inanç ve değerleri benimsemesi, bunlara uygun bir yaşam sürdürebilmesi ancak iletişim ve etkileşimle mümkündür. İnsanlar, başkalarıyla 3 bir arada olabilmek, onları anlayabilmek, kendilerini etkileyebilmek için iletişim içindedirler. anlatabilmek ve İletişim, karşılıklı ileşitim yani karşılıklı bilgi alış-verişidir. Aktarılan şey yeni bir bilgi olmasa da karşılıklı olarak paylaşılan her şey iletişimdir. Selamlaşmalar, temenniler, duyguların ifadesi, kısaca iki varlık arası (canlı-canlı, cansız-canlı, canlı-cansız, cansız-cansız) her türlü anlamlı birimlerin aktarımı bir iletişimdir. Bu çerçevede düşündüğümüzde, Yaratıcı ile yaratılan arasındaki ilişki de bir iletişim boyutunda olmalıdır. Allah ile insan arasında iki çeşit haberleşme/iletişim aracı vardır. Biri sözlüdür; her iki taraf ta insan dilini kullanarak meramını anlatır. İkincisi sözsüzdür; yani Allah tabiat ayetlerini, insan da vücudunun hareket ve işaretlerini kullanarak meramını anlatır. İlahi iletişim Allah-İnsan düzleminde ilk olarak, Yüce Allah'ın Hz. Adem (a.s)'e öğrettiği eşyanın isimleriyle başlamıştır. Böylece Allah bilginin temelini oluşturan varlıkların isimlerini, önce Hz. Adem (as)'e, sonra onun aracılığı ile diğer insanlara öğretmiştir. Allah-insan iletişiminin konumunu varlık ilkeleri belirlemektedir. Allah özünde ve niteliklerinde bir, eşsiz, yüce, kutsal, her şeye gücü yeten, hayat veren, tüm kural ve ilkeleri belirleyen, mutlak irade ve güç sahibi, kıdem ve bekâ sahibi, bu nitelikleri ile rubûbiyyet sahibi olan Mutlak varlıktır. Kur'an'da iletişim; bilgilendirme, öğretme, karşılıklı konuşma ve haberleşmeyi temin etme, yeryüzünde güvenlik ve özgürlüğü sağlama, inanç kardeşliği ve içtimaî dayanışmayı sürekli kılma, hakka ve hayra yönelik kamuoyu oluşturma gibi gayeler taşımaktadır. Kur'an'a göre Allah, insan ile konuşmak isterse birtakım ayetler (işaretler) gönderir. Bu durumda sözlü işaretlerle sözsüz işaretler arasında bir ayırım yoktur; her ikisi de Allah'ın ayetleridir (fakat, ayet denince akla ilk önce, vahiy ayetleri gelir). Allah'tan insana doğru olan konuşmanın tipik bir örneği olan vahiy, Allah ile insan arasındaki konuşmanın/iletişimin yalnız bir bölümüdür. İslam’ın daha Kur’an’ın indirilişi sürecindeki Allah, vahiy meleği Cebrail ve Hz. Muhammed arasındaki görüşmelerde, iletişimin bütün öğelerinin (kaynak, ileti, kanal, alıcı, geri dönüt) etkin bir şekilde tecrübe edildiği gerçeğiyle karşılaşılmaktadır. Kur’an’ın kodlayıcısı olarak Allah ve kod açıcısı Hz. Peygamber olarak, bu ikili arasındaki iletişimin temelinde “anlaşılma, anlatma ve açık bir biçimde diğer insanlara aktarma” motivasyonlarının olduğu görülmektedir. Bu ilişkide Kur’an’ın, iletişimin bütün taraflarının ve unsurlarının önemini vurguladığı çıkarımını yapmak yanlış olmayacaktır. Ayrıca, vahiy esnasındaki iletişim; mesajın açık bir dille iletilmesini, alıcının dikkatle ve 4 sabırla dinlenilmesini ve onun anlayacağı bir üslup edinilmesi gerektiğini salık vermektedir. İslam, insanın Allah ile dua yoluyla doğrudan iletişime geçebileceğini ilan eder. İnsanın Rabbi’yle iletişimi, başka varlıkların aracılığına (tevessül) ihtiyaç olmadan gerçekleşir. İslam düşüncesinde insanın Allah ile iletişimini sağlayacak olan dua da böyle bir düşüncenin tezahürü olarak ortaya çıkmıştır. Dua, insanın Allah’a yaklaşmak ve isteklerini sunmak için kullandığı bir vasıtadır. Kur’ân, Allah’tan insanlara doğru gerçeklesen üç olası iletişim yolundan söz etmektedir; vahy ederek, bir perde arkasından ve bir elçi göndermek suretiyle sözü edilen ilahi iletişim gerçekleşmiştir. Kur’ân’a göre Allah ve insanlar farklı mahiyettedirler ve iletişimleri zor görünmektedir. En azından öyle düşünülmektedir. Fakat iletişim sadece konuşmayla sınırlı olmadığı için, Allah ile insanoğlu arasındaki keyfiyet farklılığına rağmen, iletişimin diğer şekilleri de böyle mümkün bir etkileşim olarak kabul edilebilir. Allah’ın insanlara görünmezliği, iki varlığın mahiyet itibariyle farklı olmalarıyla ilgilidir. Kur'an'ın ortaya koyduğu ve gerçekleştirdiği iletişim, çok yönlü, hakka ve hakikate bağlı, barışa ve iyiliğe yöneliktir bir süreçtir. Dolayısıyla insan ve onun iletişim alanı, ilahi mesajların varlık alanını oluşturmaktadır. Kur’an’ın ortaya koyduğu iletişim tek boyutlu; sadece maddî varlık alanını kapsayan bir süreç olmayıp, bilakis çok boyutludur. Yaratan ve yaratılan arasında bu sürecinin başlaması ve gelişmesi, sözel veya sözel olmayan unsurlarla sağlanır. Bu sürecin ana hedefi ise, Allah-insan ilişkisinin Rab-kul ilişkisine dönüşmesini sağlamaktır. Bunun sağlanması, Allah-insan arasında sağlıklı bir iletişim düzeninin ve ortamının kurulması ile mümkündür. Kur'an’ın bir kitap olarak sahip olduğu özellikler, içerdiği tebliğ, davet, nasihat, hidayet, zikir, beyan, haber, gibi kavramlar ve iletişime ilişkin araçlar, varlıkların iletişim türleriyle ilgili açıklamalar ve bu konularla ilgili iletişim sahnelerinden sunduğu kesitler onun başlı başına bir iletişim kitabı olduğunu gösteren hususlardır. Kur'an'da iletişim; bilgilendirme, öğretme, diyalog ve haberleşmeyi temin etme, yeryüzünde güvenlik ve özgürlüğü sağlama, inanç kardeşliği ve içtimaî dayanışmayı sürekli kılma, hakka ve hayra yönelik kamuoyu oluşturma gibi gayeler taşımaktadır. Bunun için Kur’an insanı tek düzey iletişim sürecinden kurtarmış, iletişimi sadece insanlar arasında gerçekleşen bir etkileşim değil; aynı zamanda canlı ve cansız diğer varlıklar 5 arası etkileşim için de kullanılan bir tabir olarak değerlendirmiştir. İnsanlık tarihinde ilk iletişim ve bilgi, vahiy şeklinde Hz. Adem (as) aracılığı ile insanlara ulaştırılmıştır. Bu bilgi akışı daha sorna gelen peygamberler ve ilahi kitaplarla desteklenmiş son peygamber Hz. Muhammed (sav)'e kadar devam etmiştir. Allah ve insan arasındaki mahiyet farklılığı, bu iletişim düzeninin ortaya konmasındaki zorluk olarak algılanabilir. Ancak iletişimin sadece karşılıklı konuşma ile sınırlı olmadığı düşünüldüğünde, bu sürecin ortaya konulması kolaylaşacaktır. Çünkü Yaratan ve yaratılan arasındaki ontolojik farklılıklar, beraberinde çok yönlü iletişim düzenini ortaya çıkarmıştır. Bu iletişim sürecinin gerçekleşmesinde ve insanın bunun bir parçası olmasında, vahiy en önemli araçtır. Oldukça kapsamlı bir kavram olan ‘vahiy’, Allah’ın beşer ile ilişki boyutlarını göstermesi açısından önemlidir. Allah-insan münasebetinde insan daima pasif kalmaz, bazen o da Allah ile sözlü bir ilişki başlatır ve onunla lisan yoluyla konuşmak ister. Bunun neticesinde iletişimin yönü, vahiyde yukarıdan aşağıya doğru iken, duada ise aşağıdan yukarıya doğrudur. İslam, insanın Allah ile dua yoluyla doğrudan iletişime geçebileceğini ilan eder. Bu anlamda insanın Rabbi’yle iletişimi, başka varlıkların aracılığına (tevessül) ihtiyaç olmadan gerçekleşir. İslâm'a göre hayat, bütün yönleriyle bir iletişim ağı olmakla birlikte, ölümle son bulmaz, iletişimin metafizik boyutu âhiret hayatında da devam etmektir. Onun için Kur'an, iletişimi varlık alanına ve boyutuna göre ele almaktadır. Kur'an'da; “Tebliğ et, ilet, çağır, söyle, haber ver, bildir, anlat, öğüt ver, selam ver”, gibi hitapların çokluğu onun muhtevasının baştan sona bir iletişim sürecinin varlığını ortaya koyarken, bu sürece bütün varlık alanlarını katmış ve iletişim kurulmasını öğütlemiştir. Kur'an Allah merkezli bir kitap olmasına rağmen muhatabı insandır. Kur'an, yaratıcı kadar yaratılana da dikkat çekerek; Allah ile insan arasındaki ilişkide, insan algısının Allah'a yönelmesini sağlayacak mesajlar içermektedir. Bu algının insanda yeşermesi veya vücut bulması, insanoğlunun bütün varlık alanları ile iletiĢimini olumlu etkilemektedir. İslâm'ın temel kaynağı olan Kur'an, nazım ve üslubuyla başlı başına bir iletişim mucizesinin göstergesidir. Kur'an, "Oku" emriyle insanı hem Kur'an'dan âyetler okumaya, hem de gözlem ve tefekkürle keşfine çıktığı kâinatı okumaya ve 6 öğrenmeye teşvik ederek insanı adeta bir iletişim ağının içine sokmuştur. İslam iletişim ve ikna temelli bir dindir. Kur’an’daki “Rahmân Kur'an'ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona açıklamayı öğretti.” ayetleriyle vurgulanan da bu özelliktir. Allah-insan iletişiminde, verici (Allah) aşkın olanı temsil ederken, alıcı (insan) düşük varlık düzeyini temsil etmektedir. Ontolojik uyumsuzluğun bulunduğu bir ortamda dilsel bir iletişimin gerçekleşmesi mümkün değildir. Hz. Peygamber vahiy alma anında beşeri özelliklerinin ve iradesinin dışına çıkarak tamamen ilâhi iradenin yönetimine giriyor ve Cebrail’in getirdiği vahyi, Rasûlullah, onunla mânevi yönden aynı seviyeye geldikten sonra alıyordu. Bu süreç ancak vasıtalı vahiy için düşünülebilir. Allah, insanı yarattıktan sonra onu kendi haline bırakmamıştır. Bu sebepten insana sözsüz âyet olan kâinatı (kevni), kendi varlığının açık belgeleri olarak sunmayı yeterli görmeyerek ona sözlü mesajını (vahyi) da göndermiştir. Vahiy iletişiminde Allah, mesajlarını doğrudan Peygamberler aracılığı ile insanlara iletmektedir. Bu iletişimde Allah’tan insana yönelik sözlü konuşma şekli vahiy, insandan Allah’a yönelik sözlü konuşma ise duadır. Allah’tan insana doğru olan sözel iletişim unsuru vahiy olarak adlandırılırken, insandan Allah’a doğru olan yönelişe dua denmektedir. Kur’an, insanın yaşadığı varlık alanında yer alan olgulardan bahsetmenin yanında, metafizik alandaki varlıkların en temel kavramı olan Yaratıcıdan da bahsederek, Allah’ın insanın algı dünyasında yer almasını sağlamaktadır. Bunu da şüphesiz vahiyle gerçekleştirmektedir. Dolayısıyla vahiy Allah-insan iletişiminin temel unsurlarından biridir ve vahiy kavramını anlamadan, Allah-insan iletişimden bahsetmek mümkün değildir. İnsanın gerek kendi varlık gurubuyla gerekse kendi dışındaki varlık guruplarıyla olan iletişim düzeni, çok yönlülük esasına dayanır. Bu iletişim alanlarıyla, sağlıklı bir ilişki ve iletişim kurmak, ancak insanın Yaratanı ile olumlu bir iletişim sürecini gerçekleştirmesine bağlıdır. Dolayısıyla ilâhi vahyin amacı, insan kabiliyetlerini en üst seviyede geliştirerek, onu üstün varlık bilincine ulaştırmaktır. Kur'an‟ın bir kitap olarak sahip olduğu özellikler, içerdiği tebliğ, davet, nasihat, hidayet, zikir, beyan, haber, gibi kavramlar ve iletişime ilişkin araçlar, varlıkların iletişim türleriyle ilgili açıklamalar ve bu konularla ilgili iletişim sahnelerinden sunduğu kesitler onun başlı başına bir iletişim kitabı olduğunu gösteren hususlardır. 7 Kur’an’a göre Allah ile insan arasında gerçekleşen iletişim iki yönlüdür. Birincisi, Allah’tan insana doğru gerçekleşirken, ikinci ise insandan Allah’a doğru gerçekleşir. Bu iki yönlü haberleşme iki şekilde gerçekleşir: Birincisi sözlü; her iki taraf da insan dilini kullanarak meramını anlatır. İkincisi ise sözsüz; Allah tabiat âyetlerini (işaretlerini), insan da bedeninin hareket ve işaretlerini kullanarak istek ve arzularını anlatır. Kuran'daki âyetler incelendiğinde Hz. Âdem‟den Hz. Muhammed'e kadar bütün peygamberlerin, Allah ile gönderildikleri toplumlar arasında iletişimi gerçekleştirme gayreti, ilâhi mesajın toplumlara ulaşmasını sağlamıştır. Bu noktada dinlerin yayılmasında iletişimin önemli etkisi olmuştur. Özellikle semavi dinlerin yayılması ve yaĢaması, "tebliğ" dediğimiz iletişim yoluyla mümkün olmuştur. Peygamberlerin, "rasul" ve "nebi" (elçi ve haber veren) olarak isimlendirilmeleri, temel görevlerinin de tebliğ olarak belirlenmesi din ve iletişimin birbiriyle ne kadar ilgili olduğunu gösteren hususlardır. İlk peygamber Hz. Adem'den son peygamber Hz. Muhammed'e kadar, pek çok resûl ve nebinin, Allah ile gönderildikleri toplumlar arasında bir çeşit iletişim aracı oldukları tarihi ve dini bir gerçektir. Allah, ister sözlü ayetleriyle, ister sözsüz ayetleriyle insanla iletişime girsin, doğal olarak, olumlu ya da olumsuz bir karşılık bekleyecektir. Çünkü iletişim sürecinin son işlevi tepkidir. Tepki, sadece vahyi iletişimde söz konusu değildir; beşeri iletişim, yani insanın dua hareketi de Allah tarafından cevaplandırılmak ister. Başka deyişle insan, arzusunun kabul edilmesi amacıyla Allah'a yalvarır. Allah'ın insanların yaptığı duaya cevap verişine Kur'an'da isticabe denmiştir ki, tam "cevap verme", "cevaba hazır olma" demektir. Kur’an, Allah merkezli bir kitap olmasına rağmen temel muhatabı insandır. İnsanın yaratılmasıyla başlayan ve değişik şekillerde devam edegelen Allahinsan iletişiminin yazıya dökülmüş son şekli olan Kur’an; insanlar arası iletişim için hem bir araç, hem de birey ve toplumla ilgili mesajları düzenleyen en önemli kaynaktır. Kur’an’ın ortaya koyduğu interaktif iletişim süreci, kaynağı Allah, hedefi başta insan olmak üzere bütün varlıktır. Bu iletişim sürecinde mesaj kaynağı Allah, vasıtası Cebrail, alıcılar ise Peygamberler ve insanlardır. Bu süreçte iletişim, sözel veya sözel olmayan unsurlarla gerçekleşmektedir. İslâm inancı Allah, vahiy, elçi ve ahiret ilkeleri bağlamında şekillenmiştir. Diğer esaslar bu ilkeler bağlamında biçimlenmiştir. Bu dinin inanç, ibadet ve ahlak ilkelerini Yüce Allah koymuştur. Allah, iman, ibadet, takdis ve tesbih edilmesi gereken yegâne varlıktır. Tüm mükemmellikler yalnız O’na özgüdür. Vahiy, 8 Allah'ın kelâmı, insana seslenişi ve konuşmasıdır. Allah, insanlara elçileri aracılığı ile hak ve doğruluğun yollarını gösteren mesajlarını göndermiştir. Bu bağlamda vahiy, Allah’ın insana seslenişi ve konuşmasıdır. Elçiler, insanlar gibi vahye karşı muhatap ve sorumlu olan insanlardır. Allah insan iletişiminin temel kuralları vardır. Rubûbiyyet ve ulûhiyyet yüce Allah'a ait olan niteliklerdir. Bu sıfatlar Allah- insan iletişiminin temel ilkelerini belirlemiştir. Kur'an'daki hitap biçimi bazı özellikleriyle Arap toplumuna yönelik olsa da evrensellik özelliğiyle bütün insanlığa seslenmektedir. Bu nedenle, Kur’an’ın sınırlandırılmış bir hedef kitlesi olmadığı düşünülürse, kurulacak cümlenin ve yararlanılacak iletişim stratejisinin çok yönlü ve evrensel olması gerekliliği ortaya çıkar. Hz. Muhammed; “herkese meşrebine göre konuşun” tavsiyesiyle özellikle kişisel ve küçük gruplarla etkili iletişimde sosyal, etnik, kültürel ve bireysel çevrelerinin dikkat edilmesi gerektiğini söyler. Bu çerçevede özellikle siyasal ve toplumsal iletişimde ya da evrensel hususların öne çıkarıldığı konuşmalarda herkesin anlayabileceği bir tarzda, duyguyu anlatabilen bir üslupla iletişimin desteklenmesi gerekmektedir ki Kur’an’ın bütün insanlığı muhatap kabul etmesi bu nedenledir. Kur’an, Yaratan ile yaratılan arasında iletişim sürecini oluşturan mesajlar içeren bir kitaptır. O, Allah merkezli bir kitap olmasına rağmen muhatabı eşrefi mahlûk olan insandır. İnsanın maddi ve manevi gelişimi, bu alanlarla kuracağı sağlıklı iletişime bağlıdır. İnsanoğlu bu alanlarla iletişimde bulunduğu sürece varlığını gerçekleştirip, kendini dışa açabileceği gerçeği, iletişimin insan için nedenli önemli olduğunu, ortaya çıkarmaktadır. Kur'an, Allah-insan iletişiminin yazıya dökülmüş son şekli olduğu gibi; insanlar arası iletişim için hem bir araç hem de bir düzenleyici olarak birey ve toplumla ilgili birçok bilim dalıyla ilgili mesajları içeren bir kaynaktır. Kur'an, Allah (kaynak) merkezli bir kitap olmasına rağmen temel muhatap insandır. Dolayısıyla amaç insanın maddi ve manevi tekâmülünü gerçekleştirmektir. İnsanoğlu, bireysel ve toplumsal, maddi ve manevi varlığını devam ettirmede hiç şüphesiz iletişime muhtaçtır. Başka ifade ile insanın kendini iletişimden soyutlaması mümkün değildir. Çünkü iletişim, insanın kendi varlığının farkından olması ve bunu bütün varlık alanlarıyla paylaşmasıdır. İletişimin insanın var olması ile özdeş olduğu; insanın iletişimde bulunduğu sürece varlığını gerçekleştirip, kendini dışa açabileceği gerçeği dikkate alındığında; hangi türden olursa olsun iletişimin, insan için hem kişisel hem de toplumsal seviyelerde önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla insanların ve toplumların ortaya koydukları maddi ve manevi bütün birikimler 9 iletişimle gerçekleşmiştir. İnsanoğlu, bireysel ve toplumsal, maddi ve manevi varlığını devam ettirmede hiç şüphesiz iletişime muhtaçtır. Başka ifade ile insanın kendini iletişimden soyutlaması mümkün değildir. Çünkü iletişim, insanın kendi varlığının farkından olması ve bunu bütün varlık alanlarıyla paylaşmasıdır. İletişim dilinde barış ve huzura ulaşmak için gerekli ön adımların samimiyet, sevgi, saygı ve iyi niyet gibi ilkelerden oluştuğu göz ardı edilmemelidir. Kaynakça; -Kur’an’da İletişim Müjdat GÖKÇE -Dr. Süleyman GÜMRÜKÇÜOĞLU K u r ' a n ' d a İ l e t i ş i m i n Ö n e m i v e E n g e l l e r i Ya l o v a S o s y a l B i l i m l e r D e r g i s i Sayı 3 -Abdullah ÖZTÜRK Prof. Dr. S.Ü. Edebiyat Fakültesi İLETİŞİM AÇISINDAN İNSAN VE DİL GERÇEĞİNİN İLAHİ VE BEŞERİ BOYUTU Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/10 Fall 2013 -Dr. Süleyman GÜMRÜKÇÜOĞLU International Journal of Social Science Volume 6 Issue 4, p. 837-862, April 2013 -Fikret KARAMAN Prof. Dr. İnönü Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dekanı Kur'an'ın İnsan)ararası İletişim Ve ilişkilere Verdiği Değer i. Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi Güz. 201415(2) 21-48 -Berat SARIKAYA Yrd. Doç. Dr., Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 5 -Furat AKDEMİR Yrd. Doç. Dr., Düzce Ü. İslami İlimler Fakültesi ALLAH -İNSAN İLETİŞİMİNİN MAHİYETİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME KELÂM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ Cilt: 14, Sayı: 2, 2016 Sayfa: 509-540 -Ekmel Geçer Dr. Öğr. Üyesi, Sakarya Üniversitesi İletişim Fakültesi Marife dini araştırmalar dergisi cilt / volume: 18 sayı -Doç.Dr. Selahattin SÖNMEZSOY Yüzüncü Yıl Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi KISSALARI IV. KUR'AN HAFTASI Kur'an Sempozyumu 17-18 Ocak 1998 İLETİŞİM AÇlSINDAN KUR'AN -Dr. Mehmet Ali ŞİMŞEK Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İLETİŞİM UNSURLARI AÇlSlNDAN VAHiY CUMHURİYET ÜNiVERSiTESi iLAHiYAT F AKÜLTESİ DERGISI V. Cilt I. Sayı -M. Zakyi İbrahim Kanada’daki Winnipeg Üniversitesi’nde İslami çalısmalar yürüten bir ögretim üyesidir. Çev. Burhan Sümertaş Yrd. Doç. Dr., Artvin Çoruh Üniversitesi Egitim Fakültesi KUR’ÂN’DA İLETSM MODELLERİ ALLAH İNSAN ETKİLESİM DEÜİFD, XXXI/2010, ss. 235-261 10