~
TÜRKIYE DIYANET VAKFI YAYlNLARI 1330
ÜÇÜNCÜ 1000'E
GiRERKEN İSLAM
Kutlu Doğum
Sempozyumu - 2000
ANKARA
2005
Eserde yeralan
dini, hukuki ve bilimsel
aittir.
görüşlein
yazriın
Türkiye Diyanet Vakfı
sayıl
sorumlkaı
Bu kitap;
Mütevelli Heyeti'nin 21.09.1999/952-1
karanyla basılmşhr
.
•
© Bütün Yayın
Birinci Baskı:
Haklan Türkiye Diyanet Vakfı'n
Şubat
•
2005, 1.000 Adet
aittir.
DiNi ANLAMA ÇABASI OLARAK FELSEFi ANLAMA
Yard. Doç. Dr. Osman Bilen*
islam 'iahyi Hz. Muhammed' e ve hicazda değil
de, başk
bir yerde vuku bulsayne olurdu şeklind
bir akıl
yürütmesi yapılmşt
bir ilahytçı
tarfınd.
islam dini eski-Yunalır
arsınd
birine vahyedilseydi, "onu felsefe bozardı;
eski Hint ortamınd
birine verilse idi, onun Hindu dini gelenekleri içinde safiyetini ve asliyetini
koruması
pek mümkün olmazdı
şeklind
bir değrlnim
yapılmşt.
Bu görüş,
ilk bakışt
islamiyet'i yüceitme ve onun bozulmadan devamlığn
sürdüren inanç
ve düsturlar olduğn
gösterme çabsı
olarak takdire şayndır.
Fakat aynı
zamansayıln
telseteye atfetme ve
da bu bozulma ve asliyeti kaybetmeyi insan düşncesi
karşıy
koyma yüzıl
felsefeyi daima bir tehdit olarak görme veya onu din ile karşı
larca geriye uzanan bir gelnği
bir ifadesidir.
dı
dini tefekkürün felsefeyi hertaraf etiğ
ve bu çatışmdn
beklndiğ
gibi
üstnlğ
ile çı kıldğ
hakim kanaat olarak sürmektedir. islam dünyasınd
en yagın
olan görüşe
bakılrs
sosyolojik bir vakı
olarak islam dünyası
da sıradn
bir Müslümana islam ve felsefenin bir arada adı
anıls
gelecek tepkinin
şeklind
olacğınd
hiç bir kuş
"bu iki ke_limenin yan yana gelmesi uygun düşmez"
ku yoktur.
Aslında
dini düşncei
Düşnce
tarihinde tehafüt sorunu olarak anıl
tarışmy
girecek değilm.
Bu
bolümde islam düşnce
tarihinde bu 'sözde· çatışmdn'
şu yada bu tarfın
üstün
olarak çıktğ
üzerinde de duracak değilm.
Asıl
üzerinde duracğım
husus, ewela,
gerçekten islam düşnce
tarihinde 'felsefe' başlığ
altınd
toplanan tefekkür faaliyeanldığ
-bu asla dinin burada özellikle islam dininin beltinin 'din' olgusunu nasıl
li bir inanç ilkesini ve belli başlı
düsturlaın
ahlaki, sosyal, ilmi içerikli düsturlaın
değil
'din'in ne olduğn
nasıl
anlşıdğ
irdelycğm.
ikinci olarak, bu anlyış
nereye kadar islam düşnce
tarihi içindeki öteki "dini
anlama ve açıklm"
yoları
ile benzerlik veya karşıtl
österdiğg
üzerinde durmaya çalışcğm.
Üçüncü olarak, felsefe gelnği
dışna
veya bu gelnği
içinden gelen belli başlı
düşnrlei
'felsefe'yi nasıl
anldıkr
belirlemeye çalı
şacğım.
Felsefenin ne olduğna
dair oluŞan
bu anlyışr
onuçlarıs
neye işa
ret etiğn
değrlnicm.
Bu çerçevede 'felsefenin çağdş
anlamda' nasıl
bir
faaliyet olduğ
ile ilgili cevaplrın
ışğnda
islam dünyası
mevcudiyeti sosyolojik
olarak inkar edilemez felsefe karşıtlğn
bu çerçevede sürdebilğn
tarışlm• D.E.Ü. ilahiyat Fakültesi, Öğretim
Üyesi, !zmir.
63
sın
zengilğ
önemine dikkat çekcğim.
Hakikatan yeni bin yılda
islam dininin düşnce
ve açıklnms
ile mevcut olan 'felsefe aleyhinde oluşan
bilinci' fiilen sürdürmenin ne anlama gelcğin
sorgulanmı
isteyen bir soru ile
anlşıms
bitrecğm.
a. Klasik Felsefe Gelnğid
Din Anlayış
Ayrıntla
kadar bilndğe
inaı
temel düşnce
tarihi olguarınd
biri, islam filozarı
olarak da adlnırğmz
telasitenin din ile fefsefeyi uzfaştırmy
çalışmasdr.
Daha bu ifade ediş
biçiminin tazammun etiğ
fikri güçlükleri görmemek
imkansızdr.
Bu ifadede felsefe ile din iki farklı,
birbiriyle bağdşmz,
ayrı
unsurlar olarak önce karşı
karşıy
düşnp
sonra bunları
birbiriyle uziaştırmk
yani telif etmek söz konusu. Bu telif, tanışrm,
bir araya getirip yakıniştrm
hangisinin
zemininde ve hanesinde cereyan etmişr
ya da buna nerede girşlmt?
Klasik düşnce
gelnğimz
bu soruyu doğru
teşhis
etmiş,
fakat farklı
cevap vermeyi tercih etmişlrd.
Felsefe, islam tarihinde kendi iç fikri ve ilmi sorunlaıd
dolayı
pekala doğabilr;
ancak bunun adı
ne olurdu, o başk
bir mesele! Bu yüzden felsefe adı
altındki
müdevnatı
eski-Yunan kaynlı
oluş
ve islam dünyasın
siyaseten güçlü bir konumda olduğ
bir sırad
yaılm
istdaı
gösteren literatürde işlen
konuları
genel adı
olan felsefi ilimiere 'yabncı
ilimler' anlmıd
'ulum-u dahife' denilğ
biliyoruz. Bu literatürü alıc
durumdaki zihnin, kendisini
içinde bulndğ
tarihin ve coğrafynı
hakimi konumunda hisseden ilim erbaın
bunu bir karşılm
olarak, bir müdahale, daha doğrus
'devletlünün' bir dayatması ve zorlamsı
olarak gördüğ
muhaktır.
Felsefi ilimiere merak duyan öğren
öğretn
fertlerin kişsel
durmlaın
yola çıkar
anlşıck
olan bu durumu belki 'Beytu'I-Hikme'nin bir devlet destekli kurum olması
kısmen
açıklmtdr.
Bu
destğinaıl
sebebi ise daha çok pratik ve tatbiki ilim ve bilgilere duyulan ihtyaçır.
Bunu biraz daha açacak olursak 9 ve 1O. .yüzılard
yoğunlk
kazanan ve çevirilerle ve teliflerle artan felsefi literatür, siyasi, eğitm,
hukuki ahlaki, bilimsel sorun ve ihtiyaçlara karşı
aranan çözüm önerilerini içermekteydi. Aynı
sorunlaı
farklı
açılr
dan da çözümlenmesi mümkün görünebilirdi. Bu çözümlerden biri de, söz geliş,
fı
kıh
ilminin üzerinde durğ
hukuki tedbirler olabilirdi. Nasıl
ki günümüzde trafik sorununa yasal yolla çözüm aramak- veya bilim ve teknolojiden yararlanarak çözüm
aramak iki farklı
durş
noktası
ve uzmanlık
alnı
bakış
açısn
belirtiyor ise; islam dünyası
da durum böyle bir görünüm arzediyordu. Şimd
buradan bakıld
ğında
felsefi ilimler ve dini ilimler bir durş
ve bakış
açıs
farklığn
temsil eder.
Kendi ilmi perspektiflerinden farklı
bir bakış
açısn
karşı
alıc
ve maruz bırakln
bir
konumda olan (dini ifimlerfe ilgilenen) alimierin fefsefeyi yabncı
ilimler saymlrı
doğal
addedilebilir.
Peki bu ilim çevreleri fefsefeyi nasıl
anldır.
islam dünyası
felsefeye karşı
64
fikri hareket bulşma
noktası
olarak "gerçkliğ
ilimierin nesnel konusunu
değil,
yöntem farklın
öne sürerek bu karşılmy
kavrmlştıd.
Felsefeyi makbul sayılbieck
bir çerçeve içinde sunma ya da karşılm
çabsı
isim değiştrmek·suyl,
"hikmet" kelimesinin ''felsefe" yerine ikamesi ile denendi. Bu, diğer
kavramlar için de denenen bir yoldu. Yani dini veya felsefi kavramlar tevil edildi. Bu denemeler geçerli ve yagınlş
bir çerçeve oluştramdı.
oluşan:
ikinci yol, yöntemler arsındki
benzerlik üzerinde uzlaşm
denemesi olarak görülebilir. Bu deneme felsefi ilimierin kaznıl
bilgilerin nesne ile uygnlğ
deyöntemi olarak gösterilen "ilm-i mantığ"
gramerden özelliknetleme ve kanıtlm
le eski-Yunac'ı
gramerinden başk
bir şey
olmadığ
şeklind
başlngıçt
nabir şekild
yumşatılsn
yol açtı.
Mantık
zaten
hivcilerin reddedici tavırln
farklı
bir adla uygulanmakta olan bir yöntem idi ve bunun en iyi .örneği
de fıkhtai
kıyas
idi.
Peki felsefeci sayılnr
bu karşılmy
nasıl
anldır.
Diğerln
dini ilimler
üzerindeki ısran,
mesela Ki ndi'den aynı
şidet
ve kave özellikle yöntem farklığ
tılka,
fakat bulşma
noktası
olarak felsefi ilimleri seçen bir tepki geldi. Kindi felsefeyi gereksiz görenleri ağır
bir dille suçlamakta idi. Ona göre din, yani "ilahiyat" felidi.1 Burada da tek bir evrensel bilim olduğ,
tek bir yöntem oldusefenin bir kısm
ğu
ve ilahytın
bu evrensel ilmin bir kısm
olduğ
için bulşmayı
felsefenin kendi
hanesinde karşılm
çabsı
vardı.
Farabi'nin yöntem düzeyinde bu bulşmanı
sağlnmı
yanlışğ
kavrdığn
ve dilcilerden gelen itrazı
haklı
bularak mantığn
dilin yerini almycğın
ve dilin zaten ilmin vazgeçilmez ön-şartı
olduğn
belirterek nahve ilimler tasnifinin en başınd
yer verir. Ancak Farabi'nin kavrdığ
ikinci önemli nokta bulşmay
ilim ya da yöntem üzerinde değil
de, bilimlerin ve digerktiğd.
Felsefe ve din
nin gayesi olan nesne ya da hakikat üzerinde sağlmk
aynı
nesnel gerçkliğ
farklı
yöntemlerle yaklşır.
Böylece FarabT, tek hakikat;
farklı
yöntem, farklı
ilimler anlyış
.ile uzlaşmyı
sağlmy
çalışr.
Ancak Farabi'nin çözemdiğ
söylenemezse de açıklymdğ
sorun şu idi. Metafizik ya da felsefetu'l-ula, neden ilm-i ilahiyata yer verir. Farabi'nin bilimin gaye ve amaç gözetmeksizin yapıln
bir faaliyet olmadığn,
aksi takdirde bilim olamycğın
düşn
ğü
söylenebilir. Amaç iki bakımdn
önemli. Hem kendisi hakınd
bilgi sahibi olduğumz
nesnenin top yekun evren içindeki yeri, işlev
ve ulaşbiecğ
gayeyi de bil- .
rnek gerekir ki, bir husustaki bilgi yı~n
sistemli bir ilim karakteri kazanabilsin; çünkü nesneleri tek tek bilmemiz birbirinden kopuk malumatlardan ibaret olur. Hem de
bilgi ile bizim hedfliğmz
amaç onu tatbik edebilmektir. Farabi, felsefenin nihai
karakterini bu soyut bilme faaliyetinin ameiT, pratik sonuçlar ile birleştmk
suretiyle mevcut seviyeye yükseldiğn
inaır.
işte
Farabi'nin metafizikten bir bilim olarak
1 Bkz. Mehmet Bayraklar,
islam Felsefesine Girş,
Ankara: TDV Yayınlr,
1997, s. 155-156.
65
anldığ
şey
esas olarak, dış
dünyadan edinğmz
bilgiler bizi varlık
ilgili belli
bir düzeye ulaştırbi
şeklindr.
Bu da esas itibariyle türnevaım
ve tecrübe ile
ulaşın
bilgi düzeyidir ki buna "illeti muarrife" yani bilme düzeyi denir. Bu düzeyde
biz eşyaı
bilgimize neden olan veçhesiyle, ya da bize göreliğ
ile bilebiliriz, yani fekendi başlrın,
nomenal yönü ile bilebiliriz. Metafizik ise söz konusu varlıkn
kendi varlık
itibariyle bilgiye yol açma dışna
nelere sebep olabilecekleri, ya da
onları
etken olarak ne gibi sonuçlar hasıl
edcğin
anlmız
yarar. Bilginin bu
düzeyi veya varlık
nedenleri (illetdüzeydeki yöntemi tümdengelim ve konusu varlık
i vücudiyye)dir.2
Felsefi bir ilim olarak metafizik ve onun bir kısmn
teşkil
eden ilahiyat ilmin bütünlğ
açısnd
gerekli görülmş
ve bütün varlıkn
sebebi, kendisinden meydana geldiğ
varlık
ilahiyat konusu iken varlıkbim
kısm
diğer
eşyaı
varlık
olmarı
bakımnd
ve sebep olabilecekleri sonuçları
tahriın
etmek, bilmek açısnd
geFarabi ilimierin yöntem farklın
giderme değil,
bunu olağn
rekli görülmşt.
ve lüzumlu sayma eğilmndr.
Fakat bu bazen onun tek bir geçerli yöntem olduğuna
inadığ
izlenimini verecek bir dille ifade edilir.
"Her meselede aranan, onun hakınd
kesin gerçği
elde etmektir. Ama çok defa kesinlğ
elde edemeyiz; Buna karşıl
biz, ardığmzn
bir kısmna
dair kesinlik,
dair de zan ve kanaat elde edebiliriz. Belki ona dair bir tasawura (tageri kalnı
hayyüle) ulaşbirz
veya ondan sapar ve ona rastlmdığz
halde onunla karşı
laştığmz
inaırz
veya lehte ve aleyhteki deliller bize eşit
olarak gözükünce şa
kalırz.
Bunun nedeni bir sorunu çözümlerken kulandığmz
metoların
değişk
olmasıdr;
çünkü tek bir metot bizi sorunlar hakınd
çeşitl
kanaatiere sürükleyemez."3
gibi yöntem farklı
aynı
konudaki bilginin yanlışğ
değil
kesinya da bilgimizin güvenirlğ
etkileyen bir amildir. Bu açıdn
bakıldğn,
Farab(, telasitenin Kindi ile beliren tek hakikat, tek ilim, tek yöntem anlyış
değiştr
me, ya da başk
bir zeminde açıklm
eğilmnd
görünmektedir. Tek hakikat, farklı ilim, farklı
yöntem anlyış
ile ortaya çıkan
felsefe ile dini hakikat ve nesnel gerçekliğn
özdeş
olması,
farklı
ilimler yöntem farklı
ve bilginin öznel kesinlğ
etkileyen unsrladı;
nesnel kesinl~
değil.
Burada, Farabi'nin din ile felsefeyi uzlaştırm
amcıyl
başvurdğ
meşhur
felsefe ve nübüwet tecrübeleriyle ilgili açık
lamrı
da bu görüş
teyit eder. Kanun koyucu, nebi ya da filozof için bilgisinin nesuygnlğ
kesindir. Arneli ve nazari nesneler- adın
alan biri nesnenel gerçkliğ
nin bize görünen fenomenal yönü, diğer
onun sonuç veren etken yönüdür- "kanun
koyucunun nefsinde mevcut olduğ
zaman, bu nesneler felsefedir. Bunlar çoğunlGörüldğ
liğn,
2 Farabi, "Tahsilı.!'-Sde
3 Farabi, Tahsil. s. 4.
66
Farabi'nin Üç Eseri, Çev. Hüseyin Atay, Ankara: A. Ü. i. F.
Yayınlr,
1974, s. 4.
nefislerinde iseler dindir. Zira ne zaman kanun koyucu bunları
bilirse onlar kendisine iç görüşn
kesinlğ
ile açık
olmuşardı,
oysa çoğunl
nefislerinde yerlş
tirlmş
olan nesne bir hayal ve inadırc
yöntem (delil) yoluadır
... Fakat hayaller
deliller başklrı
için kastedilmşr,
oysa bunlar kendisi için kesindir.
ve inadırc
için dindir, ama kendisine göre onlar felsefedir."4
Bunlar başklrı
ğun
Yöntem konusunda ortaya çıkan
ana sorun, felsefi ilimierin olduğyabncı
ve
evrensel olamycğı
görüş
ile biliözellikle de bu ilimierin yöntemi olan mantığ
min evrflsiğ
ve yerliğ
üzerinde yürütülen tarışmld.
Dil ve gramer konusunda da kendisini hissettiren sorun Kufe ve Basra nahiv (gramer) ekallerinin görüşlein
de belirlemekteydi. Basra ekolü gramer ve mantığ
evrensel olduğn
sasavunur.5 ibn Haldun'a gövunur. Kufe dil ekolü ise, dilin ve bilimin yerel olduğn
re, daha Gazali'den önce mantık
ilimlerinin tedrisi yasklnmışt.
Gazali ve Razi'nin
mantığ
karşı
müsahlı
tumları
mantığ
yöneliş
sağlmıştr.
islam dünyası
da mantığ
karşı
çıkşn
arksınd
ontolojik, varlık
ve varlıkn
mertebeleriyle ilgili bir görüş
yatar.
ilke olarak Aristoteles'in düzenliğ
mantık,
belirli bir ontoloji (varlık
ve hakikat)
nlayış
daynır
ve islam kelamcır
bu ontolojiyi ve dolayıs
da mantığ
redçağdş
bir elştir
yöneiterek
dederler. Muhammed ikbal de islam felsefesine karşı
eski-Yunan ontolojisini aklrdı
için felasifeyi suçlar ve alternatif bir antolajik yaklaşım
önerir. s Kelamcırn
mantığ
karşı
çıkşlar
felsefidir, ancak fıkhçlarn
ve hasavunma adın
yapılmŞ
bir karşı
çıkştr.
Gazali, araçdisçilerinki sadece yerliğ
gerekli görürken, mantığ
daynılğ
antolajik temeli
sal bir ilim olarak mantığ
reddeder. Bu mantık, bakışl
antolajik bir temele dayanmayan ve sırf
kıyas
için araç
sayıln
bir ilim olarak yüzılarc
medreselerde okutlmşr.
Kelamın
kendisinin
daynığ
antolajik temel de zayıf
kalmıştr.
Kelam sadece Kitap destekli olduğn
dan Allah'la ilgili görüşlei
sağlm
ve yerinde olmakla beraber, evrenin açıklmsy
la ilgili antolajik temel zayıftr.
Mantık
kavrmlın
doğrulanmsı
(tasdikata), doğ
rulama da kavrmlın
oluştrmasın
(tasawurata) daynır.
Kavrmlın
nesnel
(gerçek) bir daynğı
olması
gerekir. Kelamcırn,
özellikle de Eşarl
keve şe'nl
lamcırn,
Tanrı'd
başk
her şeyi
gerçek olamayan (gayr-i şe'nl)
olarak saydık
larınd,
Tanrı'd
başk
daynklrı
yoktu. Mantık
ise, Aristoteles'in Tanrı
da dahil her şeyin
değişmz
ve sabit saydığ
bir ontoloji anlyış
daynıoru.
ikbal,
ve kelamın
evreni açıklmt
güçlük çıka
Aristoteles'in bu sabit ontoloji anlyış
ran açıklmr
reddederek Kur'anı
dinamik bir antolajik anlyış
sahip olduğn
söyleyerek bunları
yerine alternatif bir ontoloji geliştrmy
4 Farabi, Tahsil, s. 59.
5 Mehmet Bayraklar, Islam Felsefesine Girş,
6 Muhammed ikbal, islfımda
Dini Düşncei
siz), özelikle 1. ve 5. Bölümler.
s. 86.
Yeniden Doğuş,
çalışr.
Çev. Ahmet Asrar, Istanbul: Birleşk
Yayınclk,
(tarih-
67
Böylece, yöntem ile ilgili olarak islam düşnce
tarihinde iki sorun ortaya çıkmş
Birincisi, felsefi ilimierin yöntemi olarak mantığ,
bütün ilimierin yöntemi olup
olamycğı
ve ilimierin yerel kültüre bağlı
olup olmadıkr
sorunudur. ilimierin yerel kültüre bağlı
olup olmadığ,
yani ilimierin menşi
sorunu bütün konularda ve günümüzde bile kendisini hissettirir. ilmin evrnsliğ
ve yerliğ
üzerindeki ihtilaf ilimevrensel olup olmadığ
konularıd
kendisini gösterir.
lerin yöntemi ve sonuçları
konusunda islam dünyası
o zamanlar, şimdler
de
Bilimin yöntemi ve sonuçları
sergimş
ve ilimierin sağldı
imkanlardan
kendisini gösteren, pragmatik bir tavır
-özellikle felsefi ilimler sayıln
tıp,
astronomi, vb., gibi tabiat ilimlerinden- yararlanmasın
bilmştr;
ancak öte yandan yöntem konusundaki nazari tarışml
sürdürülmüştr.
Bilimin sonuçları
konusundaki pragmatik tavrın
sebebi şudr:
Örneği
tıp
· tabiat bilimlerinden biri sayılordu
ve tıp
ilminin sonuçlarıd
yararlanmak zaruri
bunları
yöntemi
görülüyordu. Bu sebeple, tabi at ilimlerinin kendisi tarışlmzken,
tarışm
konusu olmuştr.
Şimdk
zamanda görülen bazı
irrasyonel eğilmr
nabaşlngıçt
tabiat ilimlerinden pratik olarak yarlnmı
dazaran Müslmanrı
ha rasyoneldi. Farabi'nin ilimleri sınfladrm
dil ilimlerine geniş
yer ayırm
sı,
bilimlerin yönteminin mantık
mı,
yoksa dil bilimleri mi olduğ
üzerindeki tarışm
ların
sürdğ
ve Farabi'nin bunları
uzlaştırm
çabsın
yansıtr.
tır.
b. Farabfnin Din ve Felsefe Anlayış
Farabi'nin din konusundaki görüşlei
şimdye
kadar yeterince tahlil edilmş
tir. Hatta, denilebilir ki, Gazali'nin Tehafüt'te telasiteye yöneltiğ
elştirn
ışğn
da konuya yaklştığmzd
Farabi'ye özgü bir din felsefesinin kendisine özgü boyutların
anlamak güçleşir.
Öncelikle şun
belirtmeliyiz ki, Farabi'nin din konusundaki
idealist felsefenin kendisine özgü yaklşım
içinde Hetahlilleri Platon'dan başlyn
gel' e kadar uzanan bir çizgide ortak özellikler arzeder.
Farabi'nin din hakındi
tahlillerinin yalnızc
biçimi değil,
içerğ
dahi eski-Yudaha doğrus
Platon ve Aristoteles'i Yeni-Platoncu bir gözle okunan menşlidr,
Platon'un idelerinden ziyade nesnel dünyaya gözlerini çeviren Arismaya daynır.
toteles kendisinden sonraki felsefecilere de örnek olmuştr.
Dahsı,
Aristoteles
sonraı
felseficiler önce kendi toplumarın
dinlerine daha sonra da bazı
doğu
menşli
diniere karşı
bir mücadeie başltır.
Hıristyanlk
sahneye çıktğnda
ise,
ilahiyatma hizmet ederek Romalırn
mahalli dini
felsefe Helenistik putersliğn
dogmalrın
diğerln
karşı
koruma görevini üstlenmiş.?
Böyle bir gayretle, felsefenin elde bulunan bütün imkanlrıy
kendi din lerini, bütün dinlerin muhteva olarak aynı,
fakat farklın
sembolik ifadelerde olduğn
7 Örneği
Procıus'n
of Theo/ogy, 2.
Baskı,
Stoicheiosis Theoıgica's
tamamen bu amaçla yazılmş
(Ed.) E. D. Dodds, Oxford: Clearndon Press, 1963.
68
---~
---- ·---
sayılbir.
Bkz. Proclus, The Elemenis
öne sürerek savunmaya çalıştr.
Mesela, Plutarchus'a göre, evreni tek bir ilahi ruh
düzene koyduğ,
tek bir ilahi inayet evrene hükmetiğ
halde gelenekiere ve yasalara göre farklı
isimler ve tazimler gösterilir ve insanlar, bazen değr
yükleyerek ve
bazen de insan aklın
ilahi olana giden yolu gösteren açık
dini semboller kulanır
lar.8
Dinin kendisini sembolik dille ifade etiğ
fikrinin menşi
Platon'a kadar uzanır;
hatta ondan önce Ksenofanes kendi yurtaşlın
Tanrı'y
insana benzeten kelimelerle tasvir etinekle suçlamışt.
Şayet
aslanlar ve öküzlerin de elleri olsaydı
onlar da
tanrıl
kendilerine benzer şekild
tasvir ederlerdi diyerek halk inaçlrı
hücum
etmişr.9
Platon'a göre, "saftcılk
geçmiş
zamanlarda kıl
değiştrk
ve gizlilik içinde çalışyordu."
Homer ve Hesiod gibi bazılr
şi;
Orteus gibi diğerl
de dini törenleri ve kehaneti kalkan olarak kulandır.1o
Yine Aristoteles, söz konusu ilş
kiyi düşnce
ile söz arsındki
münasebet içinde değrlnimşt:
"Söz her biri bir
sembol olan kelimelerden teşkül
eder."11 Meşal
filozoflar daha sonra bunu geliştrmed.
"Farklı
diller," der Portiri "geln~ri
eseridir ve tıpk
dini adetler, törenler ve inançlar gibi semboller olarak tanımlbire
ve halkiara göre değişr."12
Kendi devrinde ilahiyatla ilgili düşney
en çok yatkın
bir filozof olan Proclus ise
"mitler gerçkliğ
semboller arcılğy
dile getirir"13 demektedir. Bu fikrin kaynğı
Stoalırd:
Söz haricen sessiz iken dahi, içimizde cereyan eden zihinsel konuşma
nı
sembolik ifadesidir. Stoalırn
kulandığ
"dahili düşnce"
ve "sözle ifade edilen
düşnce"
tabirleri sonraki filozoflar tarfınd
benimsştr,
Daha sonraki YeniPiatoncular özellikle Portiri'den sonra gelenler tarfınd
Stoanı
bu görüşlei
Greklerin putperest dinlerini diğerln
karşı
savunmak amcıyl
kulanımştr.
Hatta, Stoalı
ların,
halkrın
görüş
birlğne
(consensus) daylı
Tanrı'
varlığ
hakınd
bir delilleri
bile vardı.
Her toplum Tanrı'y
dualar ve kurbanlar sunuyor ve tapınklr
inşa
ediyor
-her ne kadar onlar Tanrı'y
farklı
kelimelerle tasvir ediyor ve onun mahiyeti konusunda görüş
ayrıliğ
içinde bulunuyor iseler de- çünkü hepsi Tanrı'
varlığnd
ittifak ediyorlar.14 Bu kanıtlm
daynığ,
dinlerin muhtevalrın
farklığ
fikri, daha sonraki filozoflar tarfınd
dini haki:ı.tlern
izaflğn
gösteren bir olgu olarak savunlmş
tur-. Kadim Yunalır
akla gelebilecek her türlü dini tapınm
ve tören biçimlerine derin
bir ilgi duymakta idi. Tyre'li Maxsimus ikinci konuşmasıd,
sembollerden birisiyle, taCambridge University Press,
8 G.S. Kirk, J. E. Raven, M. Schofield, The Presocraüc Philosophers, 2. Baskı,
Cambridge, 1983, s. 179.
9 Burnet, Early Greek Philosophy, 1945, 15. Fragmen, s. 119, Krş. Hegel, Introduction to the Lectures on the History
of Philosophy, Çev. T. M. Knox and V. Miller, Oxford: Ciarendon Press, 1985, s. 36.
10 Platon, Protagoras, 316d.
11 Aristotales, De Sensu ı, 437a 12;
12 Popyhry, De Abstinentia, ll, 23 Farabi, AJ-Farabi On the Perfeci State, Nşr. ve Çev. Richard Walzer, Oxford:
Ciarendon Press, 1985; Walzer'in bu esryazdığ
"Commentary"., s. 476'den naklen.
13 Proclus, Commentane sur la Timee, 1-V, Fransızc'y
Çev. A. J. Festugiere, 1966-8,1, s. 30.
14 Sexti Emprici, AdversusMathematicos, nakleden Walzer, s. 4n.
69
pı~ma
biçimleriyle ifgilenir. Kendi dininde, çobanlrı
ve denizcilerin farklı
tapınm
biçimlerine atıf
bulunur. Kendilerinden söz etiğ
toplumlar arsınd
Araplı
da anar:
"Onlar da tapınyr
-kime olduğn
bilmiyorum ama- suretini ben gördüm, o kübik bir
taşı"15
demekle Kabe16 ile ilgili en eski atıfrdn
birini yapmış
oluyor.
Farab11 O. yüzılda
böyle bir felsefi gelnği
az çok tanıy
birisi olarak dinle felsefe arsındki
ilşky
açıklm
amcıyl
peygamberlik nazariyesini geliştr.
Gerçi Hegef'in Farabfyi, onun Latince'ye çevrilmş
eserlerinden tanıdğ
aşikr
ise de her ikisinin de din felsefesi ile ilgili görüşlei
arsındki
benzrfiğ
doğruan
esinfenme olduğun
söylemek imkansızdr.
Farabi'ye göre, felsefe ve din beşri
sanatfar ya da ilimler tarihinin seyri içinde daha sonra gelişmtr
denilebilir. Bunları
gelişms
-Greklerin kulandığ
asıl
anlamda,
ev idaresi mansıdekonomi, ahlak, hukuk gibi pratik ve genel ilimierin ve dilbilimsel sanatfar olan hitabet ve şirn
mevcudiyetini varsymktdı.
Ancak bunları
geliş
mesinden sonradı
ki kendisiyle insaoğlu
düşnlr
nesnelerin ve afgınbilr
olguların
nedenlerini anlmyı
arzuldığ
nazari bilimler ortaya çıkabilrd.17
Farabi felsefenin gelişmsn
beş
safhada ele alır.
ilk arştımf
hitabet yöntemleri yardıml
yürütüldü.1a Araştımc
cedef1 (diyalektik) yöntemleri öğrendi
de ikinci aşmy
geçildi. Üçüncü aşm
cedel1 yöntemin yetrsizlğn
keşfdil
mesi ile başldı
ve felsefenin doğuş
ile sona erdi.19 Bu durum Felsefe'nin Platon
zamnıdki
seviyesine çıkncaydr
sürdü. Dördüncü safha konuları
Aristatefes tarfınd
inceldğ
şekild
efe alınmy
başlnmsı
kadar sürdü.2o Bu
aşmd
felsefi arştım,
evrensel nazari ilimferfe arnefi ilimierin birleşmsy
sonuçladı
ve olgunaştı.
Beşinc
ve son aşm
ise bütün bu zikredilenlerden sonra
ihtiyaç duyfanlrı
kapsar; yani, yasa -şeria
verilmesini. Filozoffar bunları
zaten bilsefer de, insafığ
genefi için ihtiyaç duyulan yaslrdı
bunlar.
Burada dikkatimizi çeken diğer
bir husus, ilmin yalnızc
üç yöntemi olduğ
görüşd:
Burhani, cedeli ve iknai yöntemler. Bunlar sırayl,
felsefenin, ilahytın
ve
dinin yöntemleridir. Fa:rab1 sürekli felsefe ve dinin muhtevafrın
aynı
olduğna,
fakat ifade tarzfın
farklığnd
söz eder. Dinin kulandığ
dil temsili ve mecazidir, kulandığ
delilleri iknaldir çünkü alelade halk ancak böyle bir dili ve kanıtlm
yı anlayabilir. 21 Kelamcıfr
sadece cedel yöntemini kulanırf
ve karşıt
kavramlar15 Walzer, "Commentary", s. 478'den naklen.
16 Hegel'in Ka'be hakındi
bilgileri de bu kaynaklara daynıor.
G. W. F. Hegel, The Phenomenology of Mind, Çev.
J.B. Baillie, New York: Harper and Row, 1967, s. 707.
7
1 Farabi, A/Farabi's Book of Letters (Kitab ai-Huruf), ed. Muhsin Mahdi, Beyrut, 1970, s. 150.6. Bunun daha ayrıntl
bir tahlili için bkz. M. Mahdi, "AI-Farabi on the Philosophy of Religion•, The Phi/osophical Forum, 4{1972), ss. 5-25.
18 Farabi, Book of Letters, s. 150.6.
19 Farabi, a.g.e. s. 152.6.
20 Farabi, a.g.e. s. 143.
21 Farabi, .The Attainment of Happiness, in A!Farabi's Phi/osophy of Plato and Aristotle, Çev. Muhsin Mahdi, New York:
·Free Press of Glencoe, 1962, s. 44.
70
la düşi:nrle
ve esas aldıkr
mukaddimeler akidelere ve nasslara daynır.
Felseönce, dini küçümsememeli; aynı
zamanda da, dinin felsefeyle çafeci, her şeydn
tışğ
kanaatini gidermekle ve bir dine mensup olanrı,
kendi dinlerinin temsili olduğn
anlmrı
sağlmk
yetinmelidir.
iki yolu vardı.
Birincisi onun özünün akıl
onun temsilleri arcılğy
muhayyile t.arfınd
mesidir. Burhan ve tasdik yolu ile kavrama ilmine felsefe denir. Eğer
lerle tahayyül edilerek biliniyorsa eskiler buna din adın
verir. Eğer
ikna yöntemi kulanırs
buna halk dini, genel kabul görmüş
esas alınrk
zahiri felsefe denir."22
"Bir şeyin
ranmsıd;
kavrnmsı
diğer,
yoluyla kavtahayyül edilşeylr,
temsilbu akledilirler
din veya
ile arnelf akıl
rasınd
bir vasıt
konumunda olan muhayyileye dayaNazari akıl
lı bilgi ile aklf bilgi arsındki
lişk
üzerindeki bu kısa
incelemeden sonra nihayet Farab! şun
söyler: "Felsefe zaman bakımnd,
dinden öncedir."23
ilklerden olan İhsau'I-Uim
Farabi'nin benzerleri arsınd
açısnd
tasnifinde dini ilimierin yeri onun din anlyış
ilmini tarif ederken genel bir din tasviri de yapar.
(ef'al) vardı.
"Her dinde fikirler (ara) ve işler
daki düşncelr
ile ona sıfat
olarak verilen şeylr
başk
şeylr
hakınd
şeriatın
koymuş
ve vermiş
ise aziz ve ulu Tanrı'y
ibadet ederken yapıln
rin yapılmsn
yarayan işler
gibi şeylrdi."24
Görüldğ
gibi Farabi dini, fıkhn
adlı
önemli ipuçları
eserinde ilimleri
verir. Fıkh
Fikirler sübhan olan Tanrı
hakın
hakınd,
bir de alem ve bundan
olduğ
fikirler gibi şeylrdi.
işler
işler
ile şehirld
türlü muamelele-
akide, ibadet ve muamelat unsrlaı
göre
tasvir ediyor.
ilminden çıkan
şeylri
"destekleme ve muzaffer''
Kelam ilmine ise Farabf, fıkh
işlev
yükler. Dinleri desteklemede seçilen yoları
ve tumları
da benzer bir
şekild
tasvir eder. Bu tavırl
şöyle
özetlenebilir. a) Dinin bildirdikleri aklı
aşr.
Eğer
onlar akıl
kavranacak şeylr
olsaydı,
vahye ve peygambere gerek ya da ihtiyaç
kalmzdı.
b) Dini öğretil
destekleyen aklf ve tecrübf deliller toplanır;
bunlardan digörünen akıl
ve duyu verileri, dine uygun düşeck
şekild
yorumlanı
ya
ne aykır
da dini ifadeler bunlarla tevil edilir. Her ikisinin de mümkün olmadığ
hallerde dini
getirenin doğrulna
iman edilir. c) Başk
dinlerde kötü olan şeylri
göstererek,
kendi dinlerini desteklemek veya sözlü savunma yerine, muhaliflere karşı
cebir ve
hile kullanmak caizdir.25
kılma
Farabi felsefeyi dini n önüne koyuyor ve dini, felsefi olarak da temellendiriyor. Ancak Kalrn'ı
böyle bir işlevn
olamycğın,
yani onun görevinin dini felsefe ile te22 Farabi, The Attainment of Happiness, s. 44.
23 Farabi, a.g.e., s. 45; Farabi sembollerden bahsederken kadim filozarın
24 Farabi, lhsau'/-Uium, s. 123.
25 Farabi, lhsau'/-Uium, s. 132 vd.
madde, karnlı
gibi sembollerini zikreder.
71
mellendirmek olmadığn
inaıyor.
Ayrıca
felsefenin, dinin daha doğru
anlşıms
na katı
sağldı
na, fakat bunları
yöntemlerinin farklı
oldukarın
da inaıyor.
Burada sorulmaı
gereken soru, felsefecinin dini bir yana bırakilecğn
veya
felsefi bilginin dini bilgiden daha yüksek değr
olduğn
kabul edip edemeyeceğimzdr.
Din ile felsefe arsındki
çatışmn
eskiye dayanan bu geçmişnd
haberdar olan Farabi ikisi arsınd
bir uzlaşm
sağlm
amcındr.
ilahiyat ağırlk
lı yazılrnd
felsefenin kendisinden öteye, dine işaret
etiğn
belirten Hegel'in26 tarihte bu uzlaştırm
çablrı
iki farklı
seyir izlemştr.
Uzlaşmyı
ancak felsefenin
şartlı
içinde mümkün gören Hegel'e göre, din ile felsefe çatışmsn
esaı
"düşüncei
bağımszl
ile otorite"27 arsındki
mücadelenin ürünüdür. Dinile felsefenin tarihte uzlaşm
içinde oldukarın
varsaymak bir yanılgd
ibarettir. Çünkü,
ona göre, bu uzlaşm
felsefenin tavizleri ile ve dinin şartlın
göre sağlndı.
Bu
yanlış
uzlaştırm
Hegel'in verdiğ
örnekler: 1) ibn Rüşd'e
atfedilen, felsefe ve
din kendi yolarınd
giderler görüş;
2) Ortaçğ
Hıristyan
ilahytçırn
benimsediğ,
akıl
inanca veya harici bir otoriteye tabi olmaıdr
görüş;
3) telseteye doğal
ilahiyat olma işlev
yükleyerek orta yolu bulmaya çalışn
görüş.28
Farabi'nin tutumunu da din ve felsefenin kendi ayrı
yolarınd
gitmesi gerktiğ
kanaati belirler. Ancak, öte yandan islam dünyası
tercümelerle başlyn
felsefenin doğuş
döneminin başlngıcd
Hint, iran ve eski-Yunan dinlerinden ve düşüncelrid
etkilenen pek çok kiş
arsınd
ateist, materyalist görüşlei
benimsemiş
şahıslr
da görmek mümkündü. Felasifenin bunlara karşı
Tanrı'
varlığn,
ruhun ölümszğn,
nübüwetin imkanı,
tenasühün imkansızlğ
savunmak
amcıyl
bu konularda felsefi kanıtlr
geliştrmy
çalıştkr,
reddiyeler yazdıklr
nı biliyoruz. Felasifenin, mensup oldukarı
dinin akidelerine ters düştğne
inadık
ları
pek çok felsefi öğretiy
sık
bir elştirdn
ve süzgeçten geçirdikleri de bilinmektedir. Onları
felsefeyi inşa,
(erudition) ve insani bir pratik olarak değrlnik
ve bir tek ilimden ziyade bir ilimler mecmuu olarak gördükleri söylenebilir. Ancak bu
arada, felsefeyi sürekliğ
olan bir gelenek olarak algımk
ve mütekamil bir çaba
düşncesiyl
önemli fiolarak görmek yerine müterakim (birikimsel) bir çaba olduğ
lozfarın
görüşlein
telif etme gayreti içine girmeleri, felsefe yi kişler
birlikte· değerlndim
yaniış
onları
düşmtr.
Nitekim Gazali'nin Tehafut'ünün mukaddimesinde bu anlyış
kendisini açık
göstermektedir.
c. Din ilimleri Açısnda
islam ilim gelnğid
26
Felsefe
felsefe aleyhinde veciz pek çok söz aktarmak mümkün-
Hegı.-Early
Theo/ogical Writings, Çev. T. M. Knox, and Richard Kroner, University of Chicago Press, Chicago
1948, R. Corner, "lntroduction•, s. 54.
27 Hegı,
Introduction to the Lectures on the History ot Philosophy, s. 145.
28 Hegı,
a.g.e., s. 145-146.
72
se de !;>urada iki hususun üzerinde durmak istiyoruz. Felsefe aleyhindeki tavır
esas
itibariyle doğuş
dönemindeki fikri ve kavramsal karışltn
etkilndğ
kadar, felsefe ile uğraşnlı
kişsel
tavrı
üzerinde de yoğunlaşmıtr.
Ehl-i Hadis deiğmz
ilim zümreleri zaten toplumsal karışln
zihniyet ve inanç bunalımrd,
bunun da felsefi fikirlerden besfndiğ
düşnm
olabilirler. Tasavvuf çevreleri ise,
felsefi yöntemin vadetiğn,
yani somut olandan, dışünya
bilgisinden soyut
olanı
bilgisine, gayba götürebilcğnd
kı,şu
duyğ
için felsefeyi küç.ümsemiştr.
Nazaribilginin arneli bilgi ve davrnış
götürecğind,
yani "bildikten sonra
olma"nı
rmkanıd
kuş
duyup, arneli ve iradi eğitmn
farklı
bir bilgi kapasitesi
ve tecrübe doğuracın
inadıklr
için felsefenin aklf yöntemine karşı
çıkmşlar
dır.
Fakat yine de, burada üç farklı
din ve ilim elde etme yöntemi ön plana çıkma
tadır.
Eğer
bir şeyin
hakikatini bilmek istiyorsak; ya irademizi ona uydururuz; ya duygularımz
değiştrz,
ya da bakış
açımz.
ikbal'in belirtğ
bu üç tavırdn
ilk ikisi tasavvuf ve nakle bağlı
ilim çevrelerinin tavrın;
sonuncusu ise, telasitenin tavrın
tasveren görüşe
göre, din kendisine uylması
gereken ve iravir eder. iradeye ağırlk
demizi teslim etmekten başk
bir şey
gerektirmeyen emirler ve yasklrdı
ve bunların
bilgi içerğn
sorgulamak herhangi bir yarar sağlmz.
Aksine zarlı
da sayı
labilir. Mutasvıflrn
benimsdğ
tutuma göre ise, iradenin emirlere tabi kılnmas
ile insaı
sonradan kazndığ
bir bilme ve tecrübe yetnği
ulaşır
ki, bu yeteneği
sağldı
bilgi ve marifet başk
hiç bir yolla elde edilemez. Felsefenin dinf zemin üzerinde değrlnims
ve tenkit ya da reddedilmesi genel olarak dini ilimler
gelnği
tutumunu ifade eder. Diğer
bir yol ise, bunları
tamamen ayrı
saymktır.
Hem konu, hem de yöntem ol~rak
din ile felsefe ayrı
faaliyet sahlrıd.
ibn Rüşd'e
atfedilen din ile felsefenin tamamen ayrı
iki saha olduğU
ve olması
gerktiğ
görüşn
ibn Haldun'da daha açık
ve ayrıntl
bir şekild
bulmaktyız.
d. lbn Haldun'un Felsefe ve Din Anlayış
ibn Haldun, şehirld
yerlşn
insalrı
meşgul
oldukarı,
öğrenip
başklrın
aktrdıl
ilimierin başlıc
iki gruba ayrıldğn
söyler. Felsefi ilimler ve nakli-vaz'f
ilimler.29
Birinciler, insan için tabii olan düşnme
yetnği
sayesinde öğrenil,
konuları
na, sonuçları,
kanıtir
ve öğretim
yoların,
beşri
idrakle vakıf
olunması
mümkün olan felsefi-akli ilimlerdir. ikinciler ise, bir şeriat
koyucunun getirmş
olduğu
haberlere dayanan, insalrı
onu vaz eden, ortaya koyan birisinden aldığ
şer'i
nakli ilimlerdir. ibn Haldun'a göre, bu ikinci tür ilimlerde ele alın
sorunlarla ilgili
olarak özel halleri (füru') temel ilkelere (usul) geri götürüp onlara bağlmk
dışna
29ibn Haldun, Mukaddime, çev. Süleyman Uludağ,
Istanbul: Dergah Yayınlr,
1997, C. ll, s. 1020.
73
herhangi bir rolü yoktur. 3o
Haldun bu tasnifte felsefi-akli ilimiere "ulum-u dahile" yani ithal ilimler ismini
vermekle, bu ilimiere karşı
tavrın
da ortaya koymuş
oluyordu. Felsefi-akli ilimleri
altınd
toplar. Bunlar mantık,
matematik, tabiat bilimleri, metafizik
dört ana başlık
veya ilahytır.
Bu dört ana gruptan her biri kendi içinde bazı
alt dallara ayrıl.
Örneği
mateiğn
alt dalrı
geometri, müzik, astronomidir. Tabiat biliminin alt dalları
tıp,
ziraat, fizik, kimya, vb.dir.31
Nakli-vaz'i ilimler de, temel malzemeleri Kur'an'da ve Hadislerde mevcut olan
şer'i
haberler olması
ve bu malzemelerin çeşitl
ilimierin ortaya çıkmasn
mümkün
kılan
nitelikte olması
sebebiyle şu ilim dalirın
ayrıl:
Kuran tefsiri ilmi, Kuran okuma ilmi (ilm ei-Kıra'),
hadis ilmi, usul-ü fıkh
ilmi, Fıkh
ilmi, Kelam ilmi. Ayrıca
ibn
Haldun Arapç'yı
konu alan, dilbilgisi, gramer, edebiyat gibi dilbilimlerj, nakli ilimlere yardımc
olan alet ilimleri olarak görür. İbn
Haldun'un nakli ilimlerle akli ilimler
arsınd
böylesine köklü bir ayırm
yapmsı,
felsefe ile dini ilimleri genel bir ilim tasnifi altınd
birleştms,
bu ilimierin arsınd
bir uzlaşm
ve uyum sağlm
yolunda Farabi'nin gösterdiğ
gayretin kabul görmediğn
işaretd.
Gazali'nin telseteye
karşı
geliştrdğ
şidetl
elştir,
hükema ile ulemanı
felsefe ile dini ilimierin ayrı
yollara girmesine yol açmışt.
Akli ve nakli ilimleri tamamen birbirinden ayırm
geleneğin
sonuçları
etkisini İbn
Haldun'da da gösterir. Farabi'nin aksine, İbn
Haldun,
pratik ilimleri felsefenin alnıd
çıkarp
ahlak ve değrl
alnı
dine bırakmy
uygun görecektir. Felsefi bir ahlak ve siyasetin gerçek anlamda bilimle ilgili bir yanı
olmadığn
düşnerk
pratik alnı
felsefenin yetki alnıd
çıkar
·
ibn Haldun'a göre nerede medeniyet gelişms
orada akli ilimierin geliştğ
gözlenmektedir. Akli ilimlerin, yani felsefi ilimierin kısa
bir tarihini veren İbn
Haldun Hı
ristyanlığ
kabulü ile felsefi ilimler, dini g~rekçl
redilmşt.
Benzer bir sürecin islam dünyası
bazı
bölgelerinde de gerçklştiğn
belirtir. Başt
Endülüs ve
Kuzey Afrika olmak üzere felsefi ilimierin kaybolmaya yüz tuğn
ve özellikle de
islam'ın
merkez coğrafysınd
Hicaz ve Bağdt'
da bu ilimierin gerildğn
belirtir. Ancak, ibn Haldun, Irak-ı
Acemde ve Maveraünnehir'de bu ilimierin hala öğretil
diğ
ve rağbet
gördüğn
sevinçle duyğn
ilave eder. İbn
Haldun yeniden felsefenin Hıristyan
alemindeki durumuna döner ve Roma ve Kuzey Avrupa'da tekrar
öğretilm~y
başlndığ
söyleyerek Rönesans hareketlefelsefi ilimierin öğrenilp
rinden haberi olduğn
gösterir.32
ibn Haldun'a göre matematiksel (riyazi) ilimler, nesnelerin nitelikleriyle ilgili soyut
ilşker
arştı
ve tabiat ilimleri ile metafizik arsınd
yer alır.
Matematik tamamen
soyut nesnelerin ilmi değilr
ancak onun konusu maddi olgulara da indirgenemez.
aklın
İbn
30 ibn Haldun, Mukaddime, ll, s. 1020.
31 ibn Haldun, Mukadime,ı
s.1141.
32 lbn Khaldun, The Muqaddimah, Çev. Franz Rosenthal, Princeton University Press, Prlnceton, 1967, s. 375.
74
Sayılrn
somut değrliy
ilgili hesaplar aritmeğn
konusudur. Matematik aritm~
tikten daha soyuttur ve bu yüzden fizik ilimlerinden daha değrli.
Evren hakınd
bilgi edinmede, konusu itibariyle ve nesnelerin soyutlğna
göre varolan hiyeraşk
düzende fizikten sonra, metafizikten önce gelir. Öğrenm
sıran
göre ise, en önce gelir. Konuları
bakımnd
içinde ölçü bulunan ilimierin hepsi matematikseldir.
Müzikten astronomiye kadar pek çok ilim bir yönü ile tabiat ilmi, diğer
yönü ile maibn Haldun akli ilimlerle meşgul
olan kişlern
içine düştk
tematik bir ilim sayılbir.
leri yanlışkr
bedelini bu ilimiere yüklemenin hatlı
olduğn
belirterek Gazaolarak elştir.3
li'nin tutumunu dalyı
ibn Haldun, tamamen dini olan ilimlerle akli ilimierin konu ve yöntem bakımnd
arklıf
oldukarın
ısral
vurgular. Başlngıçt
islam dış
inançlara karşı
islam'ı
safelsefi kavrmlın
kulanıms
gerekli görülmşt.
Zamanla, Gavunmak amcıyl
zali'nin telseteye yöneltiğ
elştirdn
sonra zayıfln
ve rağbet
görmeyen felsefi
konuları
Kelam ilmine dahil edilğn
belirten ibn Haldun, böyleilimierin ele aldığ
ce Kelam ilminin kendi .hüviyetinden çıktğna
inaır.
Felsefi bir mahiyet kazanan
Kelam, ona göre, önemini yitirmeye başlmıtr.
Kelamcır
konuları
felsefi ilimleraksine bir sıra
ile incelemeye başldı
ve böyl_ece metafizikten başl
de olduğn
yıp
fizğe
doğru
bir tertip takip ettiler. ilimleri öğrenmd
somuttan soyuta ilerleme
esaın
tersine çevirdiler ve ibn Haldun'a göre bundan zarar gören de felsefi ilimler
oldu. Kelam felsefenin konuları
ele almaya başlmı
oluyorsa da sonuçta tabiat
ilimleri önemsiz bir konuma .düşyoru
Felsefenin dini ilimler için doğur
probüzerine yoğunlaştı
metafizik alnıd
idi. Ancak felselem Gazali'nin elştirsn
fi ilimiere matematiksel ve tabiat ilimleri de dahil idi. Felsefenin Kalamda devam edişi sorunlaı
çözmekten ziyade daha da karmşı
hale getirmş
oluyor ve tabiat ilimoluyordu.34
leri geri plana itlmş
e.
Çağdş
Anlamda Felsefe
Klasik filozarın
felsefeyi tarif etmedeki rahtlığ
günümüzde kaybolmuştr.
Güen belirgin özellik hiç bir imtyazlı
içerğn
olmanümüzde felsefeyi tanımlyck
yışdr.
Günümüzde felsefi hayat, felsefi sistemler kaybolmuş,
felsefi konular yerini
Fel~f
artık,
çeşitl
ilimierin konuları
yaksadece felsefi yöntemlere bırakmşt.
laşım
tarzın,
ulaştığ
sonuçları
sorgulayan, elştirn,
irdeleyen, inceleyen, deneyen
ise bilimsel bir laboratuar değil,
insan zihnidir. Bu
bir faaliyet türüdür. Deney alnı
çabnı
ölçütleri olarak öne sürülen, rasyonellik, tuarlık,
geçerlilik, şümOIlk
ve
evrensellik gibi kriterlerin kendilerini de sorgulayarak bunları
bile imtyazlı
ölçütler
felsefeciler oldu. Günümüzde felsefe, inşa!
olmak yerine, çö·
saymaktan uzaklşn
3ıbn
Khaldün,
34 lbn KhaldOn,
Muqaddimah, s.
Muqaddimah, s.
371-374.
353.
75
zümleyen, tahlil eden; temeliendiren değil,
elştirn;
bağdştırn
değil,
ilşkend
ren; açıklyn
değil,
anlayan bir çaba olarak görülebilir. insaı
eğitm
anlmıd
inşayı
dine; temellendirmeyi, matematiksel soyut ilimlere; bağdştırmy
hukuk ve ahlaka; açıklmy
tabiat bilimlerine bırakmşt
felsefe. Artık
bir tek felsefeden değil,
her alnı
felsefesinden söz edilebilir. Bütün bu alnrı
yöntemlerini, idalrın
felsefi tahlillere, anlamaya tabii tutabiliriz. Bu nedenle, bir siyaset felsefesinden, bilim felsefesinden, sanat felsefesinden söz edebiliriz. Ama daha çok da, beşri
bilimler felsefesinden.
Şimd
bunları
ışğnda,
islam' ı daha zengin bir tefekkür boyutunda anlamaK.,
anlatmak ve açıklm
için bizim dışmzaki
ahval ve şartld
gelişm
bir çatış
maya sadık
kalarak felsefe karşıt
bir tutumla yolumuza devam mı edcğiz?
Yoksa, mevcut olan bu sosyolojik gerçkliğ
öğretim
ve bilgilenme yoluyla aşmy
mı
çalışcğz.
Sorulması
gereken en temel sorulardan birisi, yeni bin yılda
'felsefe
ile islam'ın
alksı
yoktur' savın
yaymaya devam edecek miyiz? Cevabın
hep
birlikte görecğiz.
76