Kastamonu’nun Doğal Zenginlikleri Sempozyumu
16–17 Ekim 2012
PROGRAM VE
BİLDİRİLER
KASTAMONU’NUN DOĞAL
ZENGİNLİKLERİ
SEMPOZYUMU
16-17 EKİM 2012
Kastamonu Üniversitesi
3 Mart Konferans Salonu
I
Kastamonu’nun Doğal Zenginlikleri Sempozyumu
16–17 Ekim 2012
Sempozyum Başkanı
Prof. Dr. Seyit AYDIN
Sempozyum Koordinatörü
Prof. Dr. M. Sıtkı ARAS
Sempozyum Bilim Kurulu
Prof. Dr. Ahmet Hilmi ÇON
Prof. Dr. Atilla DURSUN
Prof. Dr. Feyzi UĞUR
Prof. Dr. Mustafa Kemal ÖZSOY
Prof. Dr. M. Sıtkı ARAS
Prof. Dr. Sezgin AYAN
Prof. Dr. Temel SARIYILDIZ
Prof. Dr. Yaşar AKTAŞ
Doç. Dr. Cevdet YAKUPOĞLU
Doç. Dr. Hünkar Avni DUYAR
Doç. Dr. Hüseyin ŞEN
Doç. Dr. Ömer KÜÇÜK
Doç. Dr. Saim ATEŞ
Doç. Dr. Ünal İBRET
Doç. Dr. Yahya TÜLEK
Yrd. Doç. Dr. Gözde GÜRELLİ
Yrd. Doç. Dr. M. Cengiz BALOĞLU
Yrd. Doç. Dr. Nur BELKAYALI
Yrd. Doç. Dr. Bahri İZCİ
Sempozyum Düzenleme Kurulu
Yrd. Doç. Dr. Adem Yavuz SÖNMEZ
Yrd. Doç. Dr. Nejdet GÜLTEPE
Yrd. Doç. Dr. Soner BİLEN
Yrd. Doç. Dr. Rıza AKGÜL
Yrd. Doç. Dr. Özlem FINDIK
Arş. Gör. Ali Eslem KADAK
Arş. Gör. Rahmi Can ÖZDEMİR
Ondokuz Mayıs Üniversitesi
Atatürk Üniversitesi
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi
SUFFA Vakfı
Kastamonu Üniversitesi
Kastamonu Üniversitesi
Kastamonu Üniversitesi
Kastamonu Üniversitesi
Kastamonu Üniversitesi
Sinop Üniversitesi
KUZKA
Kastamonu Üniversitesi
Kastamonu Üniversitesi
Kastamonu Üniversitesi
Pamukkale Üniversitesi
Kastamonu Üniversitesi
Kastamonu Üniversitesi
Kastamonu Üniversitesi
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
III
Kastamonu’nun Doğal Zenginlikleri Sempozyumu
16–17 Ekim 2012
Sempozyum Programı
16 Ekim 2012, SALI
Saat
09:00
09:30
09:30
10:30
3 Mart Konferans Salonu
Kayıt
Açılış
Panel I
“Kastamonu Doğal Zenginlikleri”
Panel Başkanı
Prof. Dr. Seyit AYDIN
Kastamonu Üniversitesi Rektörü
Panelistler
Prof. Dr. Ahmet MARANKİ
Öğretim Üyesi
“Kastamonu’da Yetişen Şifalı Bitkilerin Sanayi ve Üniversite İşbirliği ile Ekonomiye Kazandırılması”
10:30
12:30
Prof. Dr. Feramuz ÖZDEMİR
Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı
“Kastamonu’nun Doğal Gıda Kaynakları”
Prof. Dr. Feyzi UĞUR
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı
“Kastamonu’da Hayvancılık ve Başarılı Olma Koşulları”
Prof. Dr. Sezgin AYAN
Kastamonu Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi
“Kastamonu Orman Ekosistemleri ve Odunsu Tür Genetik Potansiyeli”
Prof. Dr. Yaşar AKTAŞ
Kastamonu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı
“Kümelenme Kastamonu İçin Bir Kalkınma Modeli Olabilir”
12:30
13:45
Öğle yemeği
Panel II(STK ve Sektörel Konuşmalar)
“Doğal Zenginliklerinin Kastamonu’ya Katkıları”
Panel Başkanı
Prof. Dr. Mustafa Kemal ÖZSOY
SUFFA Vakfı Genel Sekreteri-Emekli Öğretim Üyesi
Panelistler
14:00
15:30
Halil ÖZTOSUN
Kastamonu Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı
“Kastamonu Doğal Zenginliklerinin Ticari Hayata Katkıları”
Ziraat Yük. Müh. Cihat SİPAHİ
ZMO Kastamonu İl Temsilcisi
“Kastamonu İli Tarımsal Potansiyeli ve Ekonomiye Yansımaları”
Kadir TONBUL
Kastamonu İş adamları Derneği Başkanı
“Kastamonu Doğal Zenginliklerine Dair Yatırım Kolları ve İş Dünyasının Yaklaşımı”
Celal CİVCİOĞLU
İş Adamı
“Kastamonu’da Girişimcilik ve Uygulanabilir Bir Ortaklık Modeli”
15:30
16:00
Çay ve Kahve Arası
IV
Kastamonu’nun Doğal Zenginlikleri Sempozyumu
16–17 Ekim 2012
Saat
16:00
16:15
16:15
16:30
16:30
16:45
16:45
17:00
19:00
20:00
Saat
10:00
10:15
10:15
10:30
10:30
10:45
10:45
11:00
Sözlü Bildirilerin Sunumu
3 Mart Konferans Salonu
Oturum Başkanı: Prof. Dr. Ahmet MARANKİ
Bir şehir olarak Kastamonu’nun Pazarlanmasında Öne Çıkan Değerler
Niyazi GÜMÜŞ
Kastamonu’nun Doğal Zenginliklerinin Turistik Ürün Bakış Açısıyla İrdelenmesi
Aydoğan AYDOĞDU
Kastamonu Su Potansiyeli ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Açısından Kullanılabilirliği
Adem Yavuz SÖNMEZ
Seyit AYDIN
M. Sıtkı ARAS
Orman Gen Kaynakları ve Kastamonu Ormanları
Sezgin AYAN
Esra Nurten YER
Kokteyl
Kültür ve Turizm Bakanlığı THM Korosu Konseri
17 Ekim 2012, ÇARŞAMBA
Salon A
Salon B
Oturum Başkanı
Oturum Başkanı
Prof. Dr. Temel SARIYILDIZ
Prof. Dr. Ahmet Hilmi ÇON
Küre Dağları Milli Parkı Rekreasyon ve Turizm
Faaliyetlerine İlişkin Tespit Edilen Sorunlar Ve
Kastamonu İli Ormanlarının Noel Ağacı Üretim
Çözüm Önerileri
Potansiyeli
Nur BELKAYALI
Hakan ŞEVİK
Ahmet SIVACIOĞLU
FSC (ForestStewardshipCouncil) Orman
Kastamonu’nun Kültürel Mirasının
Yönetimi Sertifikasyon Sürecinin Kastamonu
Sürdürülebilir Turizm Yaklaşımıyla
Yöresi Ormanlarında Biyoçeşitliliğin
Değerlendirilmesi
Korunmasına Katkılarının Değerlendirilmesi
Muharrem AVCI
Ahmet SIVACIOĞLU
Kastamonu Yetiştirilen Kestane Meyvesi
Kastamonu Karaçomak Deresinin Kastamonu
Kabuklarının Polipropilen Esaslı Odun Polimer
Halkına Kazandırılması
Kompozit Üretiminde Kullanılması
Çiğdem SAKICI
Alperen KAYMAKCI
Elif AYAN
Nadir AYRILMIŞ
Kastamonu Ormanlarının Biyokütle ve Karbon
Kastamonu’da Yetişen Tıbbi Bitkiler ve
Depolama Miktarlarının Belirlenmesi
Bunların Su Ürünleri Üretimi Açısından
Değerlendirilebilirliği
Oytun Emre SAKICI
Alper BULUT, Adem GENÇ
Soner BİLEN
11:00
11:30
Çay ve Kahve Arası
Salon A
Oturum Başkanı
Prof. Dr. Atilla DURSUN
11.30
11.45
11:45
12:00
12:00
12:15
Bahçe Bitkileri Üretiminde Kastamonu İlinin
Mevcut Durumu ve Potansiyeli
Muharrem ÖZCAN
Kastamonu Taşköprü Yöresinde Yetiştirilen
Sarımsak Bitkisinin Selenyum İçerikleri ve Bazı
Toprak Özellikleri Arasındaki İlişkiler
Süleyman TABAN
Murat Ali TURAN
Satı Mehmet SEZER
Nilufer TURKMEN
Tosya Pirincinin Üretim Ve Pazarlama Sorunları
Niyazi GÜMÜŞ Nihal Eraslan
Salon B
Oturum Başkanı
Prof. Dr. Yaşar AKTAŞ
Kastamonu’nun Coğrafi İşaretli Marka Ürünü:
Taşköprü Sarımsağı
B. Ünal İBRET
Nihal KÜLLÜ
Bartın-Kastamonu Küre Dağları Milli Parkı
Jeolojik, Jeomorfolojik, Hidrojeolojik Kaynak
Değerleri ve Turizm Amaçlı Değerlendirilmesi
Ahmet SIVACIOĞLU
Cumhur BAT
Ali Tanju KOZAN
Sevim YAVUZ
Azdavay İlçesi Saray Köyü Şelalesi
Erdal ARSLAN
V
Kastamonu’nun Doğal Zenginlikleri Sempozyumu
16–17 Ekim 2012
12:15
12:30
Triticum monococcum (Siyez-Einkorn)
Buğdayının Fiziksel, Kimyasal ve Teknolojik
Özellikleri
Burcu EMEKSİZOĞLU
12:30
13:30
Öğle Yemeği
Salon A
Oturum Başkanı
Prof. Dr. Feramuz ÖZDEMİR
13:30
13:45
Kastamonu Yaş Tarhanasının Muhafaza Kalitesi
Nilgün ÖZDEMİR
Latife Betül ALKAN
Ahmet Hilmi ÇON
13:45
14:00
Selenyumca Zenginleştirilmiş Sarımsak Üretimi
Murat Ali TURAN
Süleyman TABAN
Satı Mehmet SEZER
Nilufer TÜRKMEN
14:00
14:15
Tosya Çeltik Tarımının Değerlendirilmesi
Nihal Eraslan
Niyazi Gümüş
14:15
14:30
Taşköprü Sarımsağı
Satı Mehmet SEZER
14:30
15:00
15:00
15:15
Salon B
Oturum Başkanı
Prof. Dr. Sezgin AYAN
Kastamonu’da Yetişen Mürver Türlerinin
Botanik ve Kullanım Özellikleri
Çağrı OLGUN
Osman Emre ÖZKAN
Hasan VURDU
Bartın-Kastamonu Küre Dağları Milli Parkı
Mağaralarının Biyoçeşitlilik ve Turizm
Potansiyeli Yönünden Değerlendirilmesi
Metin ALBÜKREK
Ali AYTAN
Mehmet Sait TAYLAN
Ender USULOĞLU
Ahmet SIVACIOĞLU
Kastamonu Yöresinde Ağaç mantarı Pleurotus
ostreatus (Jack.Ex.Fr.) Kum. (Kayın Mantarı)
Yetiştiriciliği
Sabri ÜNAL
Kerim GÜNEY
Özkan EVCİN
Elekdağ Yaban Hayatını Geliştirme Sahasındaki
Bazı Memeli Türler ve Kızıl Geyiğin Yaşam
Alanları
Ömer KÜÇÜK
Özkan EVCİN
Çay ve Kahve Arası
Salon A
Oturum Başkanı
Prof. Dr. Mustafa Kemal ÖZSOY
Büyük Zelzele: 26 Kasım 1943 Tarihli Tosya
Depremi ve Sonuçları Üzerine Bir
Değerlendirme
Ercan ÇELEBİ
15:15
15:30
Kastamonu’nun Doğal Zenginliklerinden Küre
Madenlerinin Tarihî Arka Planı
Cevdet YAKUPOĞLU
15:30
15:45
Kastamonu İli Hava Kalitesinin Karbondioksit
Miktarı Açısından Değerlendirilmesi
Hakan ŞEVİK
Nur BELKAYALI
15:45
17:00
Karst Topografyası Açısından Değerlendirilmesi
Gereken Bir Yöre: Ilgarini Mağarası (Pınarbaşı Kastamonu)
Fatih İMAT
B.Ünal İBRET
Duran AYDINÖZÜ
Salon B
Oturum Başkanı
Prof. Dr. Feyzi UĞUR
Kastamonu İlinde Sürdürülebilir Kalkınma İçin
Örnek Bir Model: TAT (Tarih, Akuakültür,
Tabiat)
Nejdet GÜLTEPE
Kastamonu Deniz Algleri ve Ekonomik Açıdan
Önemli Türler
Rıza AKGÜL
Hüseyin ERDUĞAN
Beyler Baraj Gölünün (Kastamonu) Bazı
Limnoekolojik Özellikleri
Özlem FINDIK
Değerlendirme ve Sonuç Raporu
VI
Kastamonu’nun Doğal Zenginlikleri Sempozyumu
16–17 Ekim 2012
İÇİNDEKİLER
Karst Topografyası Açısından Değerlendirilmesi Gereken Bir Yöre: Ilgarini
(Ilvarini) Mağarası (Pınarbaşı - Kastamonu) ..................................................................... …1
Bir Şehir Olarak Kastamonu’nun Pazarlanmasında Öne Çıkan Değerler ............................... 13
Tosya Pirincinin Üretim ve Pazarlama Sorunları. .................................................................... 20
Kastamonu Yetiştirilen Kestane Meyvesi Kabuklarının Polipropilen Esaslı Odun Polimer
Kompozit Üretiminde Kullanılması.. .................................................................................. 27
Triticum monococcum (Siyez-Einkorn) Buğdayının Fiziksel, Kimyasal ve Teknolojik
Özellikleri… ....................................................................................................................... 32
Kastamonu’nun Doğal Zenginliklerinden Küre Madenlerinin Tarihî Arka Planı…. .............. 36
Kastamonu’da Yetişen Mürver Türlerinin Botanik ve Kullanım Özellikleri… ...................... 46
FSC™(Forest Stewardship Council) Orman Yönetimi Sertifikasyon Sürecinin Kastamonu
Yöresi Ormanlarında Biyoçeşitliliğin Korunmasına Katkılarının Değerlendirilmesi… ..... 50
Küre Dağları Milli Parkı Jeolojik, Jeomorfolojik, Hidrojeolojik Kaynak Değerleri ve Turizm
Amaçlı Değerlendirilmesi.................................................................................................... 54
Küre Dağları Milli Parkı Mağaralarının Biyoçeşitlilik ve Turizm Potansiyeli Yönünden
Değerlendirilmesi ................................................................................................................ 60
Kastamonu Karaçomak Deresinin Kastamonu Halkına Kazandırılması ................................. 67
Büyük Zelzele: 26 Kasım 1943 Tarihli Tosya-Lâdik Depremi Ve Sonuçları Üzerine
Bir Değerlendirme ................................................................................................................ 73
Kastamonu İli Hava Kalitesinin Karbondioksit Miktarı Açısından
Değerlendirilmesi ................................................................................................................. 83
Kastamonu İli Ormanlarının Noel Ağacı Üretim Potansiyeli .................................................. 87
Kastamonu’nun Kültürel Mirasının Sürdürülebilir Turizm Yaklaşımıyla Değerlendirilmesi . 91
Bahçe Bitkileri Üretiminde Kastamonu İlinin Mevcut Durumu ve Potansiyeli .................... 101
Kastamonu’nun Coğrafi İşaretli Marka Ürünü: Taşköprü Sarımsağı .................................... 107
Tosya Çeltik Tarımının Değerlendirilmesi ............................................................................ 111
Küre Dağları Milli Parkı Rekreasyon ve Turizm Faaliyetlerine İlişkin
Tespit Edilen Sorunlar Ve Çözüm Önerileri ...................................................................... 117
Kastamonu Ormanlarının Biyokütle ve Karbon Depolama Miktarlarının
Belirlenmesi ....................................................................................................................... 122
VII
Kastamonu’nun Doğal Zenginlikleri Sempozyumu
16–17 Ekim 2012
Elekdağ Yaban Hayatını Geliştirme Sahasındaki Bazı Memeli Türler ve
Kızıl Geyiğin Yaşam Alanları ............................................................................................ 136
Kastamonu Yöresinde Ağaç mantarı Pleurotus ostreatus (Jack.Ex.Fr.) Kum. (Kayın Mantarı)
Yetiştiriciliği ...................................................................................................................... 141
Taşköprü Sarımsağı ................................................................................................................ 147
Orman Gen Kaynakları ve Kastamonu Ormanları ................................................................. 155
Kastamonu’nun Doğal Zenginliklerinin Turistik Ürün
Bakış Açısıyla İrdelenmesi................................................................................................. 161
Kastamonu’da Yetişen Tıbbi Bitkiler ve Bunların Su Ürünleri Üretimi Açısından
Değerlendirilebilirliği ........................................................................................................ 187
Kastamonu Su Potansiyeli ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği
Açısından Kullanılabilirliği ................................................................................................ 192
Azdavay İlçesi Saray Köyü (Başdeğirmen) Şelalesi .............................................................. 195
Kastamonu İlinde Sürdürülebilir Kalkınma İçin Örnek Bir Model: TAT
(Tarih, Akuakültür, Tabiat) ................................................................................................ 210
Kastamonu Deniz Algleri ve Ekonomik Açıdan Önemli Türler ............................................ 215
Beyler Baraj Gölünün (Kastamonu) Bazı Limnoekolojik Özellikleri ................................... 217
VIII
Kasta o u’ u Doğal Ze gi likleri Se pozyu u
16–17 Ekim 2012
Kastamonu’nun Doğal Zenginliklerinden Küre Madenlerinin Tarihî Arka Planı
Doç. Dr. Cevdet Yakupoğlu
Kastamonu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü
Özet: Büyük Selçukluların fethiyle birlikte Türklerin egemenliğine giren Kastamonu, XII. yüzyıldan itibaren
gelişmeye başlamış; Çobanoğulları ve Candaroğulları beylikleri yönetiminde hızla gelişerek Anadolu’nun büyük
ve müreffeh kentleri arasındaki yerini almıştır. Osmanlı Devleti zamanında da bir süre gelişimini devam ettiren
bu kent, XVII. yüzyıldan itibaren bütün Anadolu vilayetleri gibi durağan bir ekonomik sürece girmiştir.
Kastamonu’nun son bin yıldaki ekonomik ve sosyal gelişimi içinde bu ilin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının
oynadığı rolleri belgeleyen tarihî dokümanlara ulaşmak mümkün olmuştur. Bu kaynaklar içinde en dikkate değer
olanı şüphesiz ki Küre bakır madenleridir. Bu çalışmada Küre bakır madenlerinin Bizans, Selçuklular, Beylikler
ve Osmanlılar devrindeki durumu üzerine bir değerlendirme yapılmış olup, ilgili madenlerin tarihî süreç
içerisinde Kastamonu ilinin kalkınmasındaki rolü ele alınmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kastamonu, Küre, Bakır madeni, Madencilik
Giriş
Kuzeyi tamamen Karadeniz’le çevrili, güneyi ise bozkıra açılan Kastamonu vilayetinin coğrafi açıdan ana
iskeletini, doğu batı istikametinde uzanan Küre (İsfendiyar) Dağları ile bunun güney paralelindeki Ilgaz Dağları
oluşturmaktadır. Roma ve onun halefi olan Bizans devleti zamanında tarihî kayıtlarda fazla geçmeyen
Kastamonu’nun bir vilayet olarak hudutları, Selçuklular zamanında ve XI. yüzyıl sonlarından itibaren
şekillenmeye başlamıştır. Selçuklular öncesinde Kastamonu yöresine hâkim olan Doğu Roma (Bizans)
döneminde, şehir hüviyetini haiz bir Kastamonu’dan ve ona tâbi kazalarından net olarak bahsetmek zordur.
Türklerin Malazgirt Meydan Muharebesi’ni kazanmaları (1071) ve Anadolu’yu hızla istila etmeleri esnasında
Bizans’ın elinde tuttuğu Kastamonu kalesi, Selçuklu komutanı Emir Kara Tegin vasıtasıyla Selçuklu idaresine
geçmiş ve akabinde bu kent XII. yüzyıl boyunca Bizans- Selçuklu arasında birkaç kez el değiştirmiştir. 1
XIII. yüzyıl başlarından itibaren Selçuklulara bağlı Çobanoğulları Beyliği idaresinde Bizans’a karşı gaza
faaliyetlerinin organize edildiği bir “Uc” eyaleti olarak öne çıkan Kastamonu, bu yüzyıl boyunca birkaç
mahallesi olan bir şehir görünümü elde etmiştir. Kırım-Anadolu- Mısır ticaret ve ulaşım yolu üzerinde olması
dolayısıyla sosyal ve ekonomik bakımdan çok hızlı gelişen Kastamonu ile Taşköprü, Devrekâni, Araç, Daday
gibi kazaları, Çobanoğulları beylerinin iskân politikaları sayesinde doğudan ve Karadeniz üzerinden gelen Türk
boy ve topluluklarının, esnaf, zanaatkâr ve bilginlerinin uğrak ve sığınak mercii olmuştur. Anadolu’da Moğol
işgal ve baskısı yüzünden Selçukluların parçalandığı XIV. yüzyıl başlarında, bu şehir ve çevresinde
Çobanoğulları egemenliği yerine, siyasi anlamda yarı İlhanlı (Moğol) devletine bağlı, yarı olarak ise bağımsız
hareket eden Candaroğulları Beyliği teşekkül etmiştir. Kastamonu’yu başkent olarak seçen bu beylik, XIV.
yüzyıl ikinci çeyreğinden itibaren tam bağımsızlığını kazanmış; giderek topraklarını genişletmiş ve Anadolu’da
Karamanoğulları, Germiyanoğulları ve Osmanoğulları gibi beyliklerle boy ölçüşebilecek bir siyasi, ekonomik
güce ulaşmıştır. Candaroğulları devrinde Kastamonu şehri, nüfusu 6 bini aşmış, elliye yakın mahallesi bulunan,
kent merkezi mimari eserlerle donatılmış, ilmî ve kültürel faaliyetlerin canlı olduğu önemli bir Anadolu kenti
hüviyeti kazanmıştır.2
Miladi 1461 yılında Osmanlı hükümdarı Fatih Sultan Mehmed tarafından siyasi egemenliğine son verilen
Candaroğulları yönetiminin devamında Kastamonu kesin olarak Osmanlı egemenliğine sokulmuş ve bu devletin
bir sancağı yapılmıştır. XVI-XVIII. yüzyıllar arasında idari olarak yapısında bir değişiklik olmayan Kastamonu,
XIX. yüzyılda bu günkü Sinop, Çankırı, Bolu, Karabük, Bartın, Zonguldak ve Düzce illerini içine alan bir
vilayet- eyalet merkezi görevini üstlenmiştir. Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte gerçekleştirilen yeni idari
düzenlemede Kastamonu, toprakları büyük ölçüde küçülmek, nüfusu da aynı oranda azalmak suretiyle ve “il”
statüsüyle varlığını devam ettirmiştir.
Selçuklulardan bu yana Kastamonu’nun ekonomik yapısını başlıca şu sektörler oluşturmuştur:
* Orman ürünleri
* Hayvancılık
Cevdet Yakupoğlu: Kuzeybatı Anadolu’nun Sosyo-Ekonomik Tarihi (Kastamonu-Sinop-Çankırı-Bolu) XIII-XV. Yüzyıllar,
Gazi Kitabevi, 1. Baskı, Ankara,2009, s.19-20.
2
Yakupoğlu: Kuzeybatı Anadolu, s.19 vd.
1
36
36
Kasta o u’ u Doğal Ze gi likleri Se pozyu u
16–17 Ekim 2012
* Tarım
* Ticaret
* Sanayi ve Madencilik.
Bu çerçevede Kastamonu’nun ekonomik değerleri içinde maden sanayii de yerini almış bulunmaktadır.
Kastamonu’da maden sanayii denildiğinde hiç şüphesiz akla ilk önce “Küre” kazası, Küre denildiğinde ise
“bakır” madeni gelmektedir. Bakır, insanoğlu tarafından kullanılan madenler içerisinde, uygarlıkların
şekillendirilmesindeki rolü bakımından önde gelmiştir. Dünya madencilik tarihi, büyük oranda bakırın işlenmesi
ile başlar. İnsanlar, bakırı günlük hayatlarında süs eşyalarında, silahlarda ve el sanatlarında kullanmışlardır.
Medeni gelişmeler arttıkça bakıra olan ihtiyaç da artmıştır. Bakırın önemli bir özelliği, tüm diğer metaller
arasında geri kazanımı en fazla olan metal olmasıdır. Mesela dünyada son yıllardaki tüm bakır tüketiminin
%37'sini geri kazanılmış bakır oluşturmuştur. 3 Saf halde iken, yumuşak olan ve bu nedenle dayanıksız olup
tornaya da gelmeyen bakırın alaşım haline getirilmesi icap etmektedir. Saf haldekine nispetle daha sert, dayanıklı
ve döküme de elverişli olan bakırın başlıca alaşımlarını gümüş para, nikel para, pirinç, bronz (tunç) vb.
oluşmaktadır. Sonuç olarak bakırın, insanlık tarihi boyunca gördüğü işlevin önemi tartışılmazdır.
Küre (İsfendiyar) Dağları üzerinde bulunan ve bakır madeni ile var olmuş olan Küre’deki madencilik tarihi
oldukça erken devirlerde başlamıştır. Ancak Roma, Bizans ve hatta Selçuklular döneminde Küre madenlerinin
ne ölçüde işletildiğine dair net bilgilere ulaşmak fazla mümkün olmamıştır. Diğer taraftan Küre madenlerinin
Selçukluların Kastamonu yöresindeki halefleri olan Çobanoğulları ve Candaroğulları beylikleri döneminde
yoğun bir şekilde çıkarılmış ve işletilmiş olduğunu söylemek mümkündür. Küre-i Nühas (Bakır Küresi)’ın
Çobanoğulları beyliği devrinde kesin bir şekilde Türklerin eline geçtiğini anlatan Sarı Saltuk menakıbında bu
yöre Bakır Küresi olarak zikredilmiştir. Eserde yörenin fethi özet olarak şöyle anlatılır: Türkler karşısında
bozguna uğrayıp kaçan Şibad adlı kâfir beyini takip eden Çobanoğlu beyi Melik Muzaffereddin sahile gelmiş;
Şibad, pek muhkem olan kalesine çekilmiş, Melik Muzaffereddin Bakır Küresi’ni kuşatmış ve Şibad’ın kalesini
otuz sekiz günlük bir kuşatmadan sonra ele geçirmiştir. Akabinde Melik Muzaffereddin, Atabey Gazi’nin yanına
dönmüştür.4
Beylikler devrinde Kastamonu ve havalisinde maden sanayiinin bel kemiğini Küre bakır madenleri
oluşturmuştur. Bu bölgenin ve Anadolu'nun bakır ihtiyacının mühim bir kısmını karşılayan, hatta İnebolu ve
Sinop limanları vasıtasıyla Karadeniz’in kuzeyine ve Avrupa’ya dahi ihraç edilen Küre bakır madenlerine sahip
olabilme uğruna Candaroğulları Beyliği ile Osmanlılar arasında mücadeleler olmuştur. Osmanlı hükümdarı
Çelebi I. Mehmed (1413-1421), Candaroğlu İsfendiyar Bey (1385-1440) ile olan siyasi rekabeti esnasında, bu
beyin elinde bulunan Küre bakır madenlerinin hasılatına el koymaya çalışmış (1416), ancak İsfendiyar Bey,
Küre kazası gelirlerinin kendisinin mühim geçim kaynaklarından olduğunu ileri sürerek ve ek olarak da
diplomatik bazı girişimlerde bulunarak Küre bakır madenlerini elinde tutmayı başarmıştır. Bu noktada Osmanlı
kaynaklarının, İsfendiyar Bey’in Çelebi I. Mehmed’e gönderdiği haberde “Benim geçim kaynağım Kastamonu
ile Bakır Küresi'dir. Bu illerin geliri öteki toprakların mahsulünün özüdür....” şeklinde sözler sarf ettiğini
nakletmeleri; Candaroğulları Beyliği ekonomik girdileri ve beyliğin ömrünün devamlılığı bakımından Küre
bakır madeni gelirlerinin ne kadar büyük değer taşıdığına işaret sayılmıştır. 5 Bununla birlikte Osmanlılar, Küre
madenlerinden vaz geçmediklerini de kısa süre sonra göstermişlerdir. Nitekim 1423 yılında Osmanlı topraklarına
taarruzda bulunan Candaroğlu İsfendiyar Bey’le yaptığı savaşı kazanan Osmanlı hükümdarı II. Murad,
Kastamonu ve Küre çevresini Candaroğullarına bırakmasına rağmen, Küre madenlerinden elde edilen bakır
hasılatından bir kısmının vergi olarak Osmanlılara bırakılması şartını İsfendiyar Bey’e kabul ettirmiştir. Osmanlı
Devleti, Candaroğulları beyliğinin kesin olarak Osmanlı idaresine geçtiği tarihe kadar, Küre madenleri
hasılatından bir miktar pay almayı sürdürmüştür. Nitekim Fatih Sultan Mehmed, 1460 yılında Trabzon’u almak
maksadıyla çıktığı sefer esnasında Candaroğlu İsmail Bey’e gönderdiği mektupta, İstanbul’dan gönderilen
3
4
5
Nejat Tamzok: “Bakır Madenciliğindeki Son Gelişmeler ve Türkiye”, Madencilik, Maden Mühendisleri Odası Dergisi,
Haziran, 2005, s.50. http://www.maden.org.tr/resimler/ ekler/ab3238922bcc25a _ek.pdf?tipi=23&turu=X&sube=0 (Erişim:
12.09.2012).
Destanda geçen Atabey Gazi; Çobanoğlu hükümdarı Hüsameddin Çoban Bey, Melik Muzaffereddin ise onun torunu olan
Muzaffereddin Yavlak Arslan’dır. Destanlarda farklı dönemlerde yaşamış kahramanlar, bu şekilde aynı dönemde yaşamış
gibi gösterilebilir. Bk. Yakupoğlu: Kuzeybatı Anadolu, s.307-318.
Hoca Sâdeddin Efendi: Tâcü't-tevarih II., Haz. İ. Parmaksızoğlu, İstanbul,1992, s.94; Aşık Paşaoğlu Tarihi, Haz. H. N.
Atsız, İstanbul,1992, s.88.
37
37
Kasta o u’ u Doğal Ze gi likleri Se pozyu u
16–17 Ekim 2012
gemilerin Sinop limanına uğrayacaklarını, Bakır Küresi’nden Osmanlı devletine tayin olunan akçe karşılığı bu
gemilerin ihtiyacının görülmesi için bir miktar ödeme yapılmasını istemiştir. 6
Candaroğulları devrinde, Küre’deki bakır madeni ocaklarının ürettiği bakırın, memleketin ihtiyacını karşıladığı
gibi dış ülkelere yollanmakta bulunduğu ve Avrupa bakır madenciliğinin henüz Türkiye madenciliği ile rekabet
edemediği bilinmektedir.7 Venedik senatosunun 18 Ağustos 1394 günlü bir kararında en iyi kalitedeki bakırın
Kastamonu’da olduğundan bahsedilmesi ve yine aynı senatonun 1434 yılında Karadeniz’e gönderilen ticaret
gemilerine yüklenecek Kastamonu bakırının navlun ücretini bile saptamış olmaları, 8 Candaroğulları devrinde
Küre bakırlarının, Venedik ve Cenevizliler gibi İtalyan tacirleri eliyle ve özellikle Sinop Limanı üzerinden
Batıya ihracının yapıldığını göstermektedir.
XIV-XV. yüzyıllarda Kastamonu-Sinop havalisi üzerinden Anadolu dışına başlıca ipekli kumaşlar, yatak
çarşafları, astarlar, kadifeler, cins atlar, av kuşları, tilki derileri, postlar, meşinler, şap, halılar, kilimler, yünlü ve
pamuklu dokumalar, hasırlar, kereste, un, bal, balmumu ve Kastamonu sahtiyanı gibi eşya ve mallar yanında
bakır ve bakırdan mamul kazanlar, ibrikler, taslar vs. ihraç edilmekte idi. Beyliğin iç piyasasında ise bakır,
hemen hemen her sektörde mamul olarak kullanılmakta idi. Bakırcılar çarşısında işlenen bakır dışında bazı
Candaroğlu hükümdarlarının kendi adlarına bastırmış oldukları paralardan bir kısmını bakırdan darp
ettirdiklerine bakılırsa Küre bakırları beyliğin darphanesinde de işlem görmekte idi.
Candaroğulları hükümdarları Küre bakır gelirleriyle, yüksek düzey memurların, medrese hocalarının maaş ve
ikramiyelerini de karşılamakta idiler. Mesela Candaroğlu İsmail Bey, devrin ilim adamlarından Hayreddin Halil
b. Kasım’ı, Taşköprü’deki Muzaffereddin medresesine aylık 900 dirhem maaşla müderrisliğe getirmiş, bu zatın
maaşına ek olarak Küre bakır madenleri gelirinden aylık 1500 dirhem daha maaş tahsisinde bulunmuştur.
Candaroğulları döneminde Küre ve Kastamonu’da “bakır” madeni veya “bakırcılık” mesleğinin sosyal hayatta
ne kadar etkili izler bıraktığını gösteren delillerden biri yörede karşımıza çıkan yer adlarıdır. Nitekim XV.
yüzyılda Küre çevresinde Bakırluca Köyü (Azdavay), Bakırlu Köyü (Daday), Bakırcı-sini Köyü (Devrekâni),
Bakırlı Zemini (Kastamonu) gibi yer adlarının, Küre’deki bakır madenine yakın yerlerde bulunması her halde
gözden kaçmayacaktır.9
Osmanlılar, 1461 yılında Kastamonu ve Sinop’u kesin olarak egemenliklerine aldıktan sonra, Küre’deki bakır
madenini doğrudan işletmeye başlamışlardır. Bu devlet, XV. yüzyıl ikinci yarısında Küre'deki bakır madenine
büyük ehemmiyet vermiş ve çıkarılan bakır, gemilerle öncelikli olarak başkent İstanbul’a sevk edilmiştir. 10
Sinop ve İnebolu limanı bu açıdan önem arz etmiştir. Madenin dışarıya ihracı da Osmanlılar zamanında
sürmüştür.
1475 yılında, Anadolu’dan elde edilen vergi gelirlerinden olarak gösterilen cizye ve başlıca mukataalar içinde,
Kastamonu ve Küre maden gelirlerinin 150 bin duka altını tuttuğu tespit edilmiştir. Gerçekten, Anadolu’nun
diğer tarafları ile bir karşılaştırma yapıldığında Kastamonu ve Küre gelirlerinin ne miktarda olduğu
anlaşılmaktadır. Bu yıllarda, Batı Anadolu bac ve tuzla gelirinden 32 bin, Alâiye bac ve öşründen 12 bin, Eski ve
Yeni Foça cizyesi ile şap gelirinden 20 bin, Bursa bacı ve ipek gümrüğü resimlerinden 50 bin, Trabzon, Amasra
ve Samsun’un gümrük resimlerinden 10 bin, Kefe gelirinden 10 bin, Karaman gelirinden 35 bin, Tuzlalardan 12
bin ve böylece toplam 331 bin düka altını gelir temin edilmekte idi. 11 Diğer bir ifade ile Kastamonu ve Küre
bakır gelirleri bu meblağın % 45’i idi ki, bu miktar Bursa gümrüğünün bile üç katı kadardı. Bütün bunların bir
sonucu olarak Küre bakır madenleri sayesinde, Küre kazası ve Kastamonu merkezi hem Candaroğulları devrinde
hem de Osmanlıların ilk egemenlik yıllarında giderek büyümüştür. Bu büyüme ise Kastamonu vilayetini ve Küre
kazasını daha da mamur kılmıştır. Nitekim XV. yüzyılda Küre, Kastamonu’ya tabi kazalar içinde nüfus kesafeti
açısından önde gelmekte idi. Osmanlıların Küre’deki ilk egemenlik yılları sayılan 1487 yılında Küre kaza
Neşrî Tarihi II. Yay. F.R. Unat, M. A. Köymen, İstanbul,1987, s.81,82; Aşık Paşaoğlu Tarihi, s.100,101,154.; Tâcü’ttevarih, II, s.141.; Müneccimbaşı Tarihi I, Çev. İ. Erünsal, Tercüman 1001 Temel Eser, İstanbul, s.206.; İstanbul'un
Fethinden Önce Yazılmış Tarihî Takvimler, Haz. O. Turan, s.22.; C. Yakupoğlu: İsfendiyar Bey ve Zamanı, G.Ü. S.B.E.,
Yüksek Lisans Tezi, Ankara,1999, s.83-89.
7
Macar bakırları ancak XVI. yüzyıl ortalarından itibaren Küre bakırlarına rakip olabilecektir. Bk. Mustafa Akdağ:
Türkiye'nin İktisadî ve İçtimaî Tarihi, II., İstanbul,1995, s.148.
8
Ş. Turan: “Karadeniz Ticaretinde Anadolu Şehirlerinin Yeri”, I. Tarih Boyu Karadeniz Kongresi Bildirileri, 1986,
(Samsun,1988), s.156.
9
BOA. TD. 23M, s.176,317,769,795.; BOA. TD. 438, s.601,624,656.
10
Osmanlı devrinde bu bakır ocaklarına dair arşiv malzemesi hakkında bk. T. Mümtaz Yaman: Küre Bakır Madenine Dair
Vesikalar, Maarif Matbaası, 1941.
11
H. İnalcık: Osmanlı İmparatorluğunun Sosyal ve Ekonomik Tarihi, I, Eren Yay., İstanbul,2000, s.93-94.
6
38
38
Kasta o u’ u Doğal Ze gi likleri Se pozyu u
16–17 Ekim 2012
merkezinde on ayrı mahalle bulunmakta idi. Bu mahallelerin hemen hemen tamamı Candaroğulları devrinde
kurulmuştur.
Tablo 1. Küre’de Mahalleler ve Hane Nüfusları12
Mahalle Adı
S.N. 1487 Tarihi
Abdüssamed Mescidi
1.
Cami Mescidi
2.
Debbağîn
3.
Eşref Hoca Mescidi
4.
Furun Mescidi
5.
Hacı Hayreddin Mescidi
6.
Hayreddin n.d. Hacı Seydi
7.
Kadı n.d. Hacı Murad Mescidi
8.
Kanber Tekkesi Mescidi
9.
Nâib Mescidi
10.
Toplam (Hane- Mücerred)
1530 Tarihi
Hacı Abdüssamed Mescidi
Hoca Şems Camii
Debbağîn Mescidi
Eşref Mescidi
Furun Mescidi
Hacı Hayreddin Mescidi
Hayreddin
Hacı Murad Mescidi
Kanber Tekkesi Mescidi
Nâib Camii
1487 Tarihi
Hane Müc.
41
73
8
44
16
104
11
44
40
34
76
9
480
?
1530 Tarihi
Hane Müc.
33
8
66
14
21
2
35
6
21
4
82
19
45
12
35
8
31
4
41
20
410
97
Tablodan da görüldüğü üzere 1487’de küçük çapta bir şehir kadar olan Küre kazası merkezinde askerîler,
muaflar ve işçiler dâhil 3000 civarında bir nüfus bulunduğu anlaşılıyor. Bu yıllarda Küre merkezinde
gayrimüslim nüfus bulunmamaktadır. Şehir merkezinde madencilerin de sakin olduğu bellidir. Küre kaza
merkezinde oturan madenci nüfusunun köleler hariç yaklaşık 150-200 kişi olduğu söylenebilir. Bu rakam yıllara
göre azalıp çoğalmıştır.13
XV. yüzyılda, Küre madeninde “ustabaşılar”, maden işleyiciler (küreciler), “kalcılar” (arıtımcılar) ve
mühendisler de görev yapmakta idiler. Madende kölelerin çalıştırıldığı da bilinmektedir. Köleler daha çok
derinden çıkarılan madende görevli olmuşlar, ağır işleri yapmışlardır. Bunun yanında maden için değişik hizmet
alanlarında çalışan meslek grupları ve bunların tabi oldukları köyler, tahrir kayıtlarından çıkarılabilmektedir.
Bunlar daha çok Devrekâni, Küre ve Daday’a tabi köylerdir. Bu köylerden Küre hizmetkârı olarak kaydedilmiş
hanelerin “öşür verdikleri, rüsûm vermedikleri” kayıtlıdır. Köylülerden bir kısmı, maden ocağında kullanılmak
üzere, kömür temini veya taşımasında çalışmakta; bir kısım köylüler ise maden ocağı için tahta, sırık ve odun,
kütük taşımakta idiler. Bunlar hizmet sahalarına göre “Cemâat-i Kömürcüyân”, “Cemâat-i Tahtacıyân”,
“Cemâat-i Sırıkcıyân”, “Cemâat-i Oduncuyân” şeklinde adlandırılmışlardır. Bazı köylüler ise “yamak” ve
“kullukçu” olarak kaydedilmişlerdir. XVI. yüzyıl ilk çeyreğinde de bu hizmetlerin aynı kazalarda yaşayan reaya
vasıtasıyla yürütüldüğü görülmektedir. Mesela Daday kazasından 386 hane, Küre madeni için lazım olan
tahtanın hazırlanmasında görevli olup, bunlar avârızdan muaf idiler. Aynı dönemde 197 hane ise Küre madeni
için muhtelif türlerde ağaç hazırlamakla mükelleftiler. Yine aynı kazadan Küre madeni için değişik alanlarda
hizmet eden (Hizmetkârân-ı Küre, hane: 36; Küreciyân, hane: 28) reayadan kaynaklar bahsetmektedir. 14
Köylülerin bu hizmetleri yerine getirebilmeleri için çok sayıda büyükbaş hayvana ihtiyaç olacağı aşikârdır.
Bölge halkının hayvancılığa önem vermesi bu açıdan da zaruridir. Köylerde ikamet edip de, madene hizmet
edenlerin dışında bizzat Küre kasaba merkezinde oturan meslek erbabı da bulunmakta olup, bunlar daha çok
teknik konularda ve yan sanayiinde hizmet vermişlerdir. Aşağıdaki tabloda, Küre bakır ocaklarının türlü
ihtiyaçlarını temin için vazifelendirilmiş ve karşılığında bazı vergilerden muaf tutulmuş köyler ile bunların hane
sayıları verilmiştir. Daha çok Devrekâni-Küre ve Azdavay yöresinden seçilmiş bu köylerin reayası Müslüman
Türklerden oluşmakta olup, Küre madenine bu şekilde hizmet eden köylülerin toplam hane sayıları XV. yüzyıl
sonları için yaklaşık olarak 1370 kadar idi. Dolayısıyla Küre ve çevresinde aileleriyle birlikte 6000 kadar kişinin
bakır madeni ile doğrudan bağlantısı vardı.
12
BOA. TD. 23M, s.325-332.; BOA. TD. 438, s.628.
S. Faroqhi: Osmanlı’da Kentler ve Kentliler, Çev. Neyyir Kalaycıoğlu, İstanbul,1994, s. s.217.
14
BOA. TD. 438, s.657,663.
13
39
39
Kasta o u’ u Doğal Ze gi likleri Se pozyu u
16–17 Ekim 2012
Tablo 2. Küre Madeni Hizmetinde Bulunan Reaya (XV. yüzyıl) 15
Köy Adı ve Hizmet Alanı
Afşar
Ağulu
Ahlatçık
Ahlatçık ve Ak-göynük
Alınviran
Alın-viran ve Fınducak (Küre Kullukçuları)
Alınca
Arvala (Kömürcülük ve Yamaklık hizmeti)
Avlacık
Avşar-ovacuğu
Bakırcı-sini
Baş-köy
Bel-viran
Bozca-armud
Bozca-emrud (Tahtacılardır. Hacet oldukça Küre’ye tahta verirler)
Bulaklar
Bürüm (
)
Çalca (Ayvatı adlı şahıs, Aluççuk adlı mezrayı hariçten ekerek, Kömürcülük hizmeti eder)
Çarık ? (
)
Çatak
Çatakçılar ve Uzun-öz
Çenger
Çiğil-erüğü (18 hanesi Sırıkçılık hizmeti eder)
Çorum-viranı
Depe-yurt
Dere-sekü
Dıraban (Yamak ve kömürcülük hizmeti ile Küre kullukçularıdır)
Dikmen
Dört-öküz
Elma-deresi (n.d. Yund-ovacuğu)
Emir Ali
Er-kişi
Eşen
Furuncuk (Kömürcülerdir, rüsum vermezler, öşür verirler)
Güz-erüğü
Itır
İğdir
İncüğez
İskir
Karaman-sini (Sırıkçılık hizmeti ederler)
Kepez, Akça-kilise ve Sekücük
Kırlar
Kilyos (
)
Koru
Koz-köy
Kozlu-köy
Kösrelik
Küre Merkezi (Sırıkçılar-Oduncular ve Kömürcüler var)
Mukra
Palamar
Pelid-seküsü
Salur
Sarpun
Sarta-korusu ve Çatak
Şıhne/ Şahne
Turnacık
Üğürmük
Virancık
Virancık
Hane
63
13
12
7
5
29
56
26
9
59
--43
41
18
7
29
13
1
12
14
29
8
36
11
17
--22
27
10
34
11
11
7
16
26
14
47
14
30
56
2
16
13
27
17
7
17
--37
--10
74
59
32
11
13
71
43
3
Kazası
Devrekâni
Devrekâni
Devrekâni
Devrekâni
Daday
Devrekâni
Devrekâni
Küre
Devrekâni
Küre
Devrekâni
Küre
Devrekâni
Devrekâni
Devrekâni
Devrekâni
Küre
Devrekâni
Küre
Devrekâni
Devrekâni
Devrekâni
Devrekâni
Devrekâni
Devrekâni
Devrekâni
Küre
Devrekâni
Devrekâni
Devrekâni
Devrekâni
Küre
Devrekâni
Daday-Azdavay
Devrekâni
İnebolu
Devrekâni
Devrekâni
Küre
Küre
Sahil-Ginolu
Devrekâni
Küre
Devrekâni
Küre
Devrekâni
Küre
Küre
İnebolu
Devrekâni
Devrekâni
Devrekâni
Devrekâni
Devrekâni
Devrekâni
Devrekâni
Devrekâni
Devrekâni
Daday
Zirte (
30
Küre
5
Devrekâni
---
)
Zeyte (
)
Yekûn Hane (Tespit edilebilen)
15
1370
BOA. TD. 23M, s.165-790.; İBK. MCO. 63,v.73a-80b.; İBK. MCO. 75, v.38a.
40
40
Kasta o u’ u Doğal Ze gi likleri Se pozyu u
16–17 Ekim 2012
Küre maden ocakları, XVI. yüzyıl ilk yarısında bir durağanlığa girmiş bu yüzyıl sonlarından itibaren ise önemini
bir nebze kaybetmiştir. Yukarıda verilen tablo 1’de görüldüğü üzere XVI. yüzyıl ilk çeyreğinde Küre’deki
mahallelerin sayısında ve isimlerinde pek bir değişiklik olmasa da şehrin nüfusunda bir azalma olmuştur. Bunun
bir sebebi; şehir, Candaroğullarının elinden çıktıktan sonra, Osmanlı döneminde Küre bakır madeninin ülkenin
merkez bakır madeni ocakları statüsünde değerlendirilmeyişi olabilir. Hâlbuki bu madenler, Candaroğullarının
en büyük devlet gelirini oluşturmakta idi. Diğer bir neden ise Osmanlı idari ve iktisadi düzenini meşgul eden iç
ve dış meselelerdir. Savaşların uzun sürmesi, ticaret yollarının değişmesi, köle celbinin zorlaşması, bütçenin açık
vermesi, köylünün toprağını terke başlaması bu meseleler arasında gelmektedir.
XVI. yüzyılda Küre madenlerine vergi muafiyeti karşılığı hizmet eden köylüler (hizmetkâran-ı Küre), eskiden
olduğu gibi yine Azdavay, Hoşalay, Devrekâni ve Daday kazaları köylerine mensuptular. Bunlar yine eskisi gibi
madenlerde ve arıtım tesislerinde çalışmakta; maden için odun, kömür, tahta temin etmekte idiler. Küre’de
madende görevli kâtiplerden en fazla maaşı Osmanlı merkez hazinesine bağlı çalışan “hazine kâtibi” almakta idi
ki, günlük 20 akçe yevmiye alırdı. Diğer kâtipler işlerde ona yardımcı olurlardı. Kâtiplerden biri bakır cevherinin
arıtılmasında kullanılan odun kömüründen, bir diğeri ise maden tünellerini sağlamlaştırmakta kullanılan tahta
payandalardan sorumluydu. Mağara adı verilen maden tünellerinin başında ayrı bir kâtip vardı. Bir kâtip de
harcamalardan sorumluydu. “Mutemet” ve “hazine mühürdarı” adı verilen görevliler de harcamalara bakma,
odun, odun kömürü ve tahta sağlanması gibi görevleri ifa etmekte idiler. “Karaboya”dan sorumlu bir mutemet
daha olduğu anlaşılıyor. Mutemetlerin bir kısmı İnebolu’da otururdu. İstanbul’a ve gerek duyulduğunda doğuya
gönderilen bakır, gemilere bu limandan yüklenirdi. İnebolu’daki görevlilerin biri olan muhasip Küre’deki
meslektaşının hesaplarının denetlenmesi amacıyla çalıştırılırdı. Yüklenen bakırın ağırlığını denetlemekle görevli
olduğu varsayılabilecek olan “vezzan”da mutemetler arasında sayılıyordu. İki muhafız ve bir mağara denetçisi
vardı. 1582 tarihli tahrir defterine göre, biri İnebolu’da olmak üzere beş tane de bekçi (hafız) çalıştırılıyordu.
Hafızlardan birine “maden kethüdası” deniyordu. 16
Küre bakır madenleri Sivas, Tokat ve Amasya gibi şehirlerin bakırcı esnafına verilip, fazlası ise İstanbul’a sevk
edilirdi. Kastamonu’da bakırdan imal edilmiş bazı alet edevat Osmanlı ülkesinin doğu eyaletlerinin ihtiyacını
karşılamak içinde sevk ediliyordu. Mesela, 1573 tarihli bir Mühimme kaydında, Erzurum’da yapılan
baruthanelere lazım olan kazan ve sair edevatın hazırlanıp Kastamonu’dan gönderilmesi hususu yer almaktadır.
Küre’de çıkarılan bakır, hem Küre’de ve hem de Kastamonu’da mamûl hâle getirildikten sonra Karadeniz
kuzeyine de ihraç olunurdu. Küre ham bakırının veya bu bakırdan mamul kapların, eşyaların ihracında deniz
yolu kullanıldığında mecburen İnebolu ve Sinop limanları tercih edilmekte idi. Bu limanlar vasıtasıyla Kırım ve
Kefe gibi Karadeniz kuzeyi memleketlerine bakır kaplar gönderilmekte idi. Kastamonulu bakırcılar, yaptıkları
eşyaların, kap kacakların üzerine memleketlerini ve usta isimlerini yazarlardı. İç piyasada Kastamonu bakır
kazan ve tasları Osmanlı başkenti İstanbul’da revaçta bulunuyordu. Bu yıllarda Osmanlı idaresi, Küre
madenlerini işleten mültezimlere genişçe bir bölgede bakır satma salahiyeti vermişti. Mesela 1576 tarihinde
Macaristan’dan çıkan bakır, Küre bakır madeni mahsulüne zarar vereceği gerekçesiyle, Anadolu ve Rumeli
Kadılarına hüküm yollanmak suretiyle Anadolu’ya geçirilmemiş ve Rumeli’de sattırılmıştır. Buna göre, Küre’de
çıkarılan bakır Macaristan’dan gelen bakırdan daha kıymetli bulunmaktadır. Diğer taraftan, Küre madenlerinin
piyasadaki bakır talebini karşılayamama durumu da bu hadise ile ortaya çıkmaktadır. 17
XVI. yüzyılın ikinci yarısında Küre’de eskisinden daha fazla bakır çıkarılamasa da bu kasabaya bakır işleyen bir
kısım zanaatkârın yerleştiği anlaşılmaktadır. Bu yüzyıl sonlarında Küre’de Osmanlı merkezî idaresi için ibrik
yapma ve ibrik onarma işi ile uğraşan ibrikçilerin varlığı bilinmektedir. Osmanlı idaresinin Küre zanaatkârlarına
belli dönemlerde belli bir iş yükü yüklediklerini söylemek mümkündür. Mesela bu dönemde Küre’de ikamet
eden üç usta 7.976 vukiye (10.209 kg) bakır kullanarak 47 yeni ibrik ve 17 ibrik altı yapma işini almışlardı.
Küre’nin XVI. yüzyıldaki kentsel gelişimini sağlayan faktörlerden biri zanaatkârların sayısının artmasıdır. Zira
yüz yıl öncesine göre 1582’lerde Küre’de bakır üretiminde önemli bir artış olmasa da, bu yüz sene zarfında kent
nüfusu iki kattan fazla artmıştır. 1582 yılı kayıtlarına göre Küre’de 1330 civarında vergi mükellefi yani yaklaşık
3500-4000 kişi arasında bir nüfus barınmakta idi ki, Küre şehrinde XXI. yüzyıl başlarında bile bu nüfus
yakalanamamıştır. Bu yıllarda, tıpkı 1480’lerde olduğu gibi, Küre yöresinde kayıtlı vergi mükelleflerinin
küçümsenmeyecek bir bölümü “hizmetkâran-ı Küre-i Mamure” sayılmakta idi. İki bini aşkın erişkin erkekten
oluşan bu gruptaki kişilerin büyük çoğunluğu genel olarak işçi statüsünde idi. 18
Padişah hassına dâhil olan Küre bakır madeni geliri, 1582 yılında yaklaşık 2.753.000 akçe tutarında idi. Bu
rakam 1530 yılında 2.255.000 akçe civarında idi. Bu durumda elli yıllık döneminde, bakır madeninden elde
Faroqhi: Osmanlı’da Kentler ve Kentliler, s.214-217.
A. Kankal: Türkmen’in Kâidesi Kastamonu, Ankara,2004, s.120-125.
18
Faroqhi: Osmanlı’da Kentler ve Kentliler, s.217,223.
16
17
41
41
Kasta o u’ u Doğal Ze gi likleri Se pozyu u
16–17 Ekim 2012
edilen gelirde % 22’lik bir artış söz konusudur. Bu artış çıkarılan bakır madenindeki artıştan ziyade bakır
madeninin fiyatındaki artıştan kaynaklanmış görünmektedir.
Küre ilçesi, Osmanlılar devrinde madenin çıkarıldığı bir yerleşim yerinden ziyade çıkarılan bu bakırın sanatsal
olarak da işlendiği, şekil verildiği ve günlük kullanıma hazır hale getirildiği bir zanaat merkezi durumunda idi.
Şehirde madencilerin günlük ihtiyaçlarını karşılayacak olan meslek erbabı da zamanla istihdam olunmuştur. Bu
çerçevede bakkal, fırıncı, ahçı, helvacı, terzi, ayakkabıcı, oduncu, nalbant, eyerci, hamamcı, imam, müderris,
muallim gibi meslek mensupları faaliyet göstermekte idi. Bu bağlamda şehirde cami, mescid, medrese, zaviye,
hamam gibi sosyal tesislerin sayısı da artmıştır. XVI-XVIII. yüzyıllarda Küre madenlerinden elde edilen ham
bakırın Kastamonu’da da işlendiği, mamul hale getirildiği ve buna dayalı zanaat kolunun bir hayli geliştiği
söylenebilir. Bazı kimselerin bakıra altın yaldız işlettiği de olmaktaydı. Bu gibi durumların işitilmesi üzerine
merkezî hükümet hemen harekete geçerek, bakırın kalaylanması durumunda altın yaldızın zayi olacağından
bahisle, bunun önüne geçilmesi hususunda fermanlar yayınlamıştır. Kastamonu ve Küre yöresinde bakırcılıkla
birlikte kalaycılık da gelişmiştir. Esasen kalaycılık, bakırcılıkla ilgili bir sanat koludur. Geçmişte evlerde
kullanılan kazan, leğen, tencere, tava, sini, tepsi, sahan, semaver, tas, maşrapa, güğüm, bakraç, ibrik, şamdan,
fanus vb. gibi eşyalar çoğunlukla bakırdan imal olunmaktaydı. Bakırın oksitlenmesi veya “bakır çalması”
yüzünden bazı insanların zehirlendiğine şahit olunmasından dolayı, halkın gündelik işlerinde kullandığı kapların,
“kalaylama” denilen işleme tabi tutulması gerekirdi. Bu işlemi yapana da “kalaycı” deniliyordu. 19
XVI. yüzyıl ve devamındaki asırlarda top imalinde kullanılmak üzere her yıl Küre'den İstanbul'a bakır
gönderilirdi. 1617-1720 yılları arasında Küre’de yılda yaklaşık 30 ton (3500-4000 batman) bakır üretilmekte
olup, bu bakırın büyük kısmı deniz yolu ile İstanbul Tophanesine gönderilmekte idi. Esasen Küre bakır
madenlerinin en büyük müşterisi Osmanlı merkezî idaresi idi. Mültezimler, iltizam usulü ile işletilen Küre bakır
madeninden elde edilen hasılatı İstanbul’a gönderirler, ellerinde kalan bir miktar bakır ise onların kârı sayılırdı.
Bazı yıllar devlet, bakır madenini iltizama vermezse veya gerekli sermaye sahibi bir mültezim bulamazsa
kendisinin görevlendirdiği bir “emin” 20 vasıtasıyla madeni işletir ve çıkarılan bütün bakırı İstanbul’a
naklettirirdi. Bazen bu eminlerin devlet hazinesine bakır borcu kalır, devlet bu borçları tahsile çalışırdı. 1690’lı
yıllarda, Tophane-i Amire (İstanbul Tophanesi) için çok miktarda (tahminen 10.000 kg.) bakır gerekmiş, bundan
dolayı Küre eminlerinin zimmetlerinde olan bakırı tüccara, dükkânlara, Acem tüccarına satmayarak gerek kara
ve gerekse deniz yoluyla derhal İstanbul’a göndermeleri hususunda Kastamonu ve Küre-i Ma’mûre Kadılarına
emir gönderilmiştir. Yine aynı yıllarda Bağdad’a lazım olan 700 kantar (tahminen 36.000 kg.) bakırın Bakır
Küresi’nden tedarik olunarak Birecik üzerinden Bağdad’a gönderilmesi emredilmiştir. Osmanlı başkenti İstanbul
dışında, Kastamonu’daki bakırcı esnafı ve Tokat, Amasya ve Erzurum gibi Anadolu vilayetleri bakırcıları da
Küre madeninden bakır almakta idiler. Sinop tersanesinde gemi inşasında kullanılan bir kısım bakır da Küre’den
gitmekte idi. O yıllarda Anadolu halkı bakır kapları gerektiğinde para edecek birer yatırım aracı olarak da
görmekte idi. Diğer taraftan Osmanlı hükümetinin, öncelikli olarak devletin bakır ihtiyacının, ikinci olarak esnaf
ve zanaatkârın, daha sonra ise bakır tüccarının ihtiyacının karşılanması yönünde bir politika takip etmiştir.
Özellikle devletin Safevilerle olan siyasi ve iktisadi mücadelesini sürdürdüğü dönemlerde İranlı tüccara bakır
satışı yasaklanmıştır. Çünkü İran tarafından yüzlerce tüccar gelmekte ve bunlar çok miktarda bakır satın alma
yoluna gitmekte idiler. Ayrıca Osmanlı idaresi, bakır almak için Sivas, Tokat ve Amasya tarafından gelen
kazancı taifesinin, madene geldiklerinde, sancakları kadılarından temessük getirecekleri, giderken de ne miktar
bakır satın aldıklarına dair ellerine temessük verileceği bildirilmiştir. Bu şekilde Amasya, Tokat, Erzurum
üzerinden İran’a kayıt dışı bakırın gitmesi engellenmeye çalışılmıştır. 21
XVII. yüzyıl ortalarında, Osmanlı merkezi idaresine Küre bakır madenindeki kürecilerin bazı şikâyeti
aksetmiştir. Şöyle ki, Küreciler (küreciyan), madendeki zorunlu yatırımlar için bazı kişilerden borç aldıklarını,
geçmişte böyle borçların uzun sürede ödenmesinin âdet olduğunu, oysa şimdi alacaklıların beklemeyi reddederek
“küreciyan”ın maden bölgesindeki varlıklarına el koymaya başladıklarını belirterek, madenin düzenli bir
biçimde işleyebilmesi için alacaklılara madenden çıkan bakırın satılmasını beklemelerinin emredilmesini
istiyordu. Satılan her bakır batmanından 10 akçe, borcun ödenmesi için ayrılacaktı. Osmanlı idaresi, bu şikâyette
dile getirilen problemi çözmeye çalışsa da uzun vadede sıkıntılar sürmüştür. Bazı durumlarda küreciler,
Kankal: Türkmen’in Kâidesi Kastamonu, s.124,128,129.; Faroqhi: Osmanlı’da Kentler ve Kentliler, s.222.
XVIII. yüzyıl son çeyreğinde Osmanlı idaresi adına Küre madenlerinin işletilmesinden sorumlu eminler arasında Mustafa
Ağa, Tuzcuoğlu Hacı Mustafa, Seyyid Hacı Ahmed Ağa, Mehmed Ağa, Salih Ağa, Altıkulaçzade Hüseyin Ağa, Tosyalı
Mustafa gibi şahıslar bulunmakta idi. Bk. Fahri Maden: XVIII. yüzyıl Sonlarında Kastamonu, Roza Kitabevi, İstanbul,2012,
s.59-60.
21
Musa Güner, “Kuzey Türkiye”, Maden Teknik Arama Dergisi, 30 Mayıs 1980, s.66.; Şennur Şenel, Ş. Korkmaz: “XIX.
yüzyıl Ortalarında Küre-i Nühas Kazasında Sosyal ve İktisadi yapı”, II. Kastamonu Kültür Sempozyumu Bildirileri, (2003),
Ankara,2005, s.17.; Yaman: Küre Bakır Madenine Dair Vesikalar, s.273.; Kankal: Türkmen’in Kâidesi Kastamonu, s.122124.; Faroqhi: Osmanlı’da Kentler ve Kentliler, s.217-218.
19
20
42
42
Kasta o u’ u Doğal Ze gi likleri Se pozyu u
16–17 Ekim 2012
mültezimlerden borç almışlar ve ödeyememişlerdir. Küre’deki bakır fırınları, genellikle özel kişilere aitti. 1645
yılında Küre’de zenburekleri (yüksek fırın) ve bakır cevheri olan bir adam, bu varlıklarını üç yıllık bir süre için,
yılda 400 batman bakır karşılığında başkasına devretmişti. Cevher ve fırın üzerinde geçici kullanım hakkı elde
eden kişi, mal sahibinin (ve Osmanlı devletinin) payını ödedikten sonra elinde kalan bakırla istediğini
yapabilirdi. Bu tip ortaklıklar, mali kaynakları yetersiz olan küreci adaylarına maden ya da yüksek fırın
işletmeye başlama fırsatı veriyordu.
XVII. yüzyılda Anadolu topraklarında, sadece Gümüşhane ve Küre’de bakır madeni üretilmekte olduğu
görülmektedir. Ancak XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren Ergani ve Keban madenleri, Osmanlı maden üretim
merkezleri haline gelmişlerdir. Küre’de ise yüzeye yakın bakır madeninin zamanla azalmasıyla bakır verimi
düşmeye başlamıştır. Bunun nedenleri arasında, teknik imkânsızlıklardan dolayı derinlerdeki galerilere inen yer
altı sularının boşaltılmasının güçlüğü, yeterli havalandırmanın yapılamaması ve tenör oranı yüksek madenin
derinlerden çıkartılamaması sayılabilir. Küre maden ocağında en iyi cevherin madenin dibinde olduğu ve yüksek
nitelikli cevher elde etmek için derine gitmek gerektiği gerçeğini dile getirenler olmuştur. Ayrıca madenin
derinlere inen ocaklarında çalıştırılan kölelerin sayısı da her geçen gün azalmıştır. Çalıştırılan kölelere ise
yeterince ilgi gösterilememiştir. XVIII. yüzyıl belgelerinde kürecilerin köle gereksiniminin karşılanması
gereğinden söz edilmesi, yeterli sayıda köle bulunmadığını göstermektedir. Kâtip Çelebi yeraltına inen
ocaklardaki çalışma koşullarının ağırlığından, kir ve pastan dolayı buralarda çalıştırılan kölelerin cesede
benzediklerinden bahsetmekte ve madendeki suların boşaltılması için açılan tünelin yıkıldığını belirtmektedir.
Zamanla çalışma şartlarının ağırlaşması üzerine Küre ocaklarında çalışacak yeterli “küreci” de bulunamaz hale
gelmiştir. Mesela 1719 tarihli bir belgeye göre, Küre madeninde çalıştırılacak işçi bulunamadığından maden
battal duruma gelmiş, bu yüzden Küre halkının bir kısmı İstanbul gibi büyük şehirlere göç etmiştir. Osmanlı
idaresinin Küre madenlerini ıslah için aldığı tedbirler de yetersiz kalmış; geçimi madenciliğe dayalı Küre
kasabası, bakır üretiminin azalmasıyla eski canlılığını kaybetmeye başlamıştır. 22
XIX. yüzyılın ilk yarısında artık Küre’de yer altı ocaklarından maden çıkarımı neredeyse tamamen durmuştur.
1840’larda Küre maden ocağında önceden çıkarılan cüruftan bakır elde edilmeğe çalışılmakta idi. Bu dönemde
Küre bakırı, Kastamonu esnafının talebini karşılamaya yeter seviyede bile çıkarılamamıştır. Pek tabiidir ki
Kastamonu bakırcı esnafı bu durumdan şikâyetçi olmuştur. 1257 (1841) tarihli bir ferman, Kastamonu’daki
bakırcı esnafının bu şikâyetine örnek sayılabilir. Nitekim Kastamonu bakırcı esnafı, Küre-i Nühas madeni
hâsılatından her ay kendilerine bahasıyla biner vukiyye bakır verildiğini ve kendilerinin de bu bakırı işleyip
satarak geçimlerini temin ettiklerini; ancak bu bakırın kendilerine yetmediğini, bundan ötürü borçlarının
fazlalaştığını dile getirmişlerdir. Bunun üzerine 1840 senesi hâsılatından olarak 10.000 vukiyye bakırın, beher
kıyyesi 12 kuruştan, Kastamonu’daki bakırcı esnafına verilmesi hususunda ferman gönderilmiştir. Buna göre,
Kastamonu’daki bakırcı esnafı yıl boyunca işlediği bakır miktarı 12.828 kg, yani 13 tona yakın olup, bu rakam
Kastamonu’da bakırcılık sanayinin hacminin büyüklüğünü göstermektedir. 23
1845 yılında Küre madenlerinin işletilme imtiyazı Hacı Kosti veya Bedos adıyla bilinen kişiye verilmiş, bu kişi
çay kenarına kurduğu 17 fırından (Zemberek) bakır üretimi yapmıştır. Aynı tarihte Küre’de bir madenin çökmesi
ile çok sayıda madenci hayatını kaybetmiş, geri kalanları da madene girmekten çekindiği için madencilik
faaliyeti kesintiye uğramıştır. 24
Osmanlı devletinin son yıllarında bazı yabancı şirketler Bakibaba çevresinde maden ocağı işletmişlerdir.
Prospecting and Mining Ltd. Şirketi, cüruf yığınını şaftlar yardımıyla inceleyerek, burada, % 2-2,5 bakır içerikli
200.000 ton cevher olduğunu saptamıştır. I. Dünya Savaşı’ndan sonra, 1924’te, Fransız sermayesi ile kurulmuş
olan Balya Kara Aydın Madencilik Şirketi tarafından eski üç seviyede çalışmalar yapılmış ve orta seviyeden
cevher çıkarılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti döneminde 1939’da, MTA yeni bir program başlatarak bölgenin
jeolojisini inceletmiştir. 1941 yılı verilerinde Türkiye’de açık bulunan maden ocaklarından Ergani ve Kuvarslan
Bakır Maden işletmelerinden bahsedilmiş, ancak Küre’den bahsedilmemiştir. 25
1955’ten itibaren Küre- Aşıköy açık işletmesi Küre Pyrites-Turkish Joint Stock Company tarafından işletilmeye
başlanmış, 1959’da Etibank’a devredilmiştir. Bu tarihte Türkiye’de bakır yatakları deyince Murgul, Ergani ve
Küre gelmekte idi. Dünyada bakır üretiminde 1960 yılında 13. sırada olan Türkiye, 1970 yılında 17. sıraya
Yaman: Küre Bakır Madenine Dair Vesikalar, s.269,273.; Faroqhi: Osmanlı’da Kentler ve Kentliler, s.121-122,220-222.;
Mehmet Beşirli, “Tokat Bakır Kalhânesi’nin Yönetimi (1793-1853)”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 14,
Sayı:1, Elazığ 2004, s.230.; M. Cunbur: “Kastamonu Tarihinde Ahiler ve Esnaf Kuruluşları”, Türk Tarihinde ve
Kültüründe Kastamonu, Tebliğler, (Ankara, 1989), s.13.
23
Ü. İbret: Küre, Bakır Diyarının Coğrafyası, Aktif Yayınevi, 2007, s.209.; Kankal: Türkmen’in Kâidesi Kastamonu, s.122.
24
Güner, “Kuzey Türkiye”, s.66.
25
Bk. “Umumi Maden Durumu: 1941 Yılının İlk Dokuz Ayında Madenciliğimiz”, Maden Tetkik ve Arama Dergisi, Yıl:
1942, Sayı: 26, s.3-15.
22
43
43
Kasta o u’ u Doğal Ze gi likleri Se pozyu u
16–17 Ekim 2012
düşmüştür. Dünya bakır üretiminin % 60’ını kalkınmış ülkeler gerçekleştirmiştir. Bu kalkınan ülkeler, bakırın %
90’ını tüketmişlerdir. 1930’lardan 1970’lere gelindiğinde dünyada bakırın fiyatı yaklaşık 12 misli artmıştır.
1970’lerde Türkiye bakır üretimi ihracata dönüktü. Üretilen bakırın % 70’i yurt dışına satılmakta idi. Ancak aynı
dönemlerde Türkiye dışarıdan daha pahalıya mal olacak şekilde rafine ve yarı mamul bakır ithal etmiştir.
1970’lerde Türkiye’nin bilinen başlıca bakır yataklarının bakır metal muhtevaları sıralamasında Murgul 1. sırada
idi. Bunu sırasıyla Çayeli, Ergani ve Espiye izlemiştir. Küre bakır madeni bunlardan sonra gelmiştir. Murgul
yatakları muhtevası genel potansiyel içinde % 37 iken, Küre bakır yatakları % 3,7 civarındadır. 26
2004’lü yıllara gelindiğinde dünya bakır piyasalarındaki hareketlenmeler sürmüştür. Bu tarihte Londra Metal
Borsası’nda bakır fiyatı son iki yıla göre iki kart artmıştır. 2002-2004 yıllarında dünyada bakır fiyat artışı % 40
civarındadır. Aynı yıl, New York Ticaret Borsası’nda bakır fiyatı en çok artan 4. mal olmuştur. Bakır fiyatlarının
bu denli yükselmesinin en önemli nedenleri arasında; özellikle Çin, ABD ve Japonya’daki tüketim artışları
sonucu bakır stoklarının giderek azalması (2004 yılında bakır stoklarında % 89'luk bir azalma söz konusudur),
önemli bir bakır tüketicisi olan Avrupa'nın para birimi Euro karşısında Doların rekor düşüşü ve son yıllarda
Grasberg and Andina gibi bazı önemli bakır madenlerinin kapanması bulunmaktadır. Özellikle Çin ve diğer
Güneydoğu Asya ülkelerindeki elektrik, iletişim ve ulaştırma sektörlerinde yaşanmakta olan gelişmelerle, bakır
fiyatlarında gözlenen hareketlenme arasındaki doğrudan ilişki son derece açıktır. Bakır talebi, geleneksel
tüketiciler olan Avrupa ve Kuzey Amerika'dan Asya'ya doğru yön değiştirmektedir.27
1994 yılında 9.74 milyon ton olan dünya blister bakır üretimi, 1998 yılında yaklaşık 11.03 milyon tona
ulaşmıştır. Dünya bakır üretimi 2003 yılında 13.6 milyon ton olmuştur. Bu rakam 2010’larda daha artmıştır. En
büyük bakır rezervleri Şili ve ABD.’dedir. Türkiye'de ise faaliyette olan dört ana bakır madeni kalmıştır. Bunlar;
Murgul, Küre, Çayeli ve Ergani bakır madenleridir. Bu işletmelerden Murgul ve Ergani'de bakır rezervleri
tükenmek üzere olduğu için yakın gelecekte ülkemiz bakır üretiminde önemli düşüşler olması beklenmektedir.
Ülkemiz bakır rezervleri ile ilgili çalışmalar MTA Genel Müdürlüğü, Eti Holding A.Ş., KBİ ve özel sektör
tarafından yürütülmektedir. Türkiye, bakır rezervleri açısından Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri
olmak üzere iki önemli bölgeye sahiptir. Türkiye görünür bakır rezervi, 2000 tarihi itibariyle Cu içeriği olarak
1,7 milyon tondur. Ancak ekonomik bakır rezervi 63 bin ton civarındadır. Bunun 12 bin tonu kadarı Küre
Bakibaba ve Aşıköy ocaklarındadır.28 Günümüzde Türkiye’de madencilik sektöründe, “kamu madencilik
kuruluşlarının özelleştirilmesi” düşüncesi ön plana çıkmıştır. Son yıllardaki uygulamalar en fazla Etibank'ı
etkilemiş, bu kurum pek çok parçaya bölünmüştür. Bu süreçte, maden aramalarına kaynak ayrılmadığı gibi,
maden işletmecisi olan kuruluşlarda gerekli olan yatırımlar da yapılmamıştır. Özel sermayenin ise kamudan
boşalan yeri dolduramaması nedeniyle Türkiye, bakır konsantresi ve blisterelektrolitik bakır ithal etmektedir. 29
Küre Bakır Maden ocaklarında, son yıllarda Eti Bakır (Eti Holding) A.Ş. üretim gerçekleştirmektedir. Aşıköy ve
Bakibaba Maden sahalarından % 95’i açık ocak işletmeciliğinden üretilen yıllık ortalama 700,000 ton/yıl
tüvenan cevher, 900,000 ton/yıl tesis kapasiteli maden sahası yanında bulunan konsantratör tesisinde ortalama
% 15 Cu tenörlü yıllık ortalamada 42,000 ton/yıl bakır konsantresi üretilmektedir. Üretilen konsantre piyasaya
serbest piyasa şartlarında satılmaktadır. Burada üretimin tam kapasite gerçekleştirilemediği ifade edilmiştir.30
Bakırın elektrik sanayi, elektronik sanayi, inşaat sanayi, ulaşım sanayii, endüstriyel ekipman, kimya sanayi, boya
sanayi, turistik eşya sanayi vd. alanlarda tüketildiği de düşünülürse Kastamonu- Küre bakırının kıymeti daha da
artmaktadır. Bu çerçevede Küre bakır madeni ocaklarının tam kapasite çalıştırılmaya ihtiyacı olacaktır. Atık
durumda olan maden ocaklarının çevre düzenlemesi ile doğal görünümlerinin iyileştirilmesi de şarttır. Bu
konuda çalışmaların yapıldığı söylenmektedir. İnebolu limanının Küre bakırının naklinde önemli olduğunu da
belirtmek gerekir. Bakır süs ve kullanım eşyalarının Kastamonu ve Küre esnafı tarafından işlenerek turizmde
kullanılmasına yönelik de projeler geliştirilmelidir.
Kaynakça
438 Numaralı Muhasebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri (937/1530) I-II., Haz. Ahmet ÖZKILIÇ, Ali COŞKUN ve
Başk., BDAGM Yay., Ankara,1993-1994.
Akdağ, Mustafa (1995): Türkiye'nin İktisadî ve İçtimaî Tarihi, II., İstanbul.
Yavuz Aytekin: “Karadeniz Bölgesi Bakır ve Bakıra Bağlı Kurşun- Çinko Potansiyeli ve Bu Potansiyelin Verdiği
İmkânlar”, s.1-6, http://www.maden.org.tr/resimler/ekler/0794e3b050f8153_ek.pdf (Erişim: 12.09.2012).
27
Tamzok: “Bakır Madenciliğindeki Son Gelişmeler, s.50.
28
DPT Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Madencilik özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara,2001, s.56.
29
Tamzok: “Bakır Madenciliğindeki Son Gelişmeler, s.53.
30
DPT Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, s.7.
26
44
44
Kasta o u’ u Doğal Ze gi likleri Se pozyu u
16–17 Ekim 2012
.Aşık Paşaoğlu Tarihi (1992), Haz. H. N. Atsız, İstanbul.
Aytekin, Yavuz: “Karadeniz Bölgesi Bakır ve Bakıra Bağlı Kurşun- Çinko Potansiyeli ve Bu Potansiyelin
Verdiği İmkânlar”, s.1-6, http://www.maden.org.tr/resimler/ekler/0794e3b050f8153_ek.pdf (Erişim:
12.09.2012).
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Tapu-Tahrir Defteri (Boa. Td.), Nr. 23m.
Beşirli, Mehmet (2004): “Tokat Bakır Kalhânesi’nin Yönetimi (1793-1853)”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi, Cilt: 14, Sayı:1, Elazığ, s.229-258.
Cunbur, M. (1989): “Kastamonu Tarihinde Ahiler ve Esnaf Kuruluşları”, Türk Tarihinde ve Kültüründe
Kastamonu, Tebliğler, Ankara.
DPT Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, (2001), Madencilik özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara,.
Faroqhi, S. (1994): Osmanlı’da Kentler ve Kentliler, Çev. Neyyir Kalaycıoğlu, İstanbul.
Güner, Musa (1980): “Kuzey Türkiye”, Maden Teknik Arama Dergisi, s.65-109.
Hoca Sâdeddin Efendi (1992): Tâcü't-tevarih II., Haz. İ. Parmaksızoğlu, İstanbul.
İbret, Ünal (2007): Küre, Bakır Diyarının Coğrafyası, Aktif Yayınevi.
İnalcık, H. (2000): Osmanlı İmparatorluğunun Sosyal ve Ekonomik Tarihi, I, Eren Yay., İstanbul.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı Muallim Cevdet Yazmaları (İbk. Mco.), Nr. 75.
İstanbul'un Fethinden Önce Yazılmış Tarihî Takvimler, Haz. O. Turan.
Kankal, A. (2004): Türkmen’in Kâidesi Kastamonu, Ankara.
Maden, Fahri (2012): XVIII. yüzyıl Sonlarında Kastamonu, Roza Kitabevi, İstanbul.
Neşrî Tarihi II. (1987), Yay. F.R. Unat, M. A. Köymen, İstanbul.
Şenel, Şennur, Ş. Korkmaz (2005): “XIX. yüzyıl Ortalarında Küre-i Nühas Kazasında Sosyal ve İktisadi yapı”,
II. Kastamonu Kültür Sempozyumu Bildirileri, 2003, Ankara, s.15-25.
Tamzok, Nejat: “Bakır Madenciliğindeki Son Gelişmeler ve Türkiye”, Maden Mühendisleri Odası, Haziran,
2005, s.50-53. http://www.maden.org.tr/resimler/ ekler/ab3238922bcc25a _ek.pdf?tipi=23&turu=
X&sube=0 (Erişim: 12.09.2012).
Turan, Şerafettin (1988): “Karadeniz Ticaretinde Anadolu Şehirlerinin Yeri”, I. Tarih Boyu Karadeniz Kongresi
Bildirileri, 1986, Samsun, s.147-158.
Umumi Maden Durumu (1942), 1941 Yılının İlk Dokuz Ayında Madenciliğimiz, Maden Tetkik ve Arama
Dergisi, Yıl:, Sayı: 26, s.3-15.
Yakupoğlu, Cevdet (2009): Kuzeybatı Anadolu’nun Sosyo-Ekonomik Tarihi (Kastamonu-Sinop-Çankırı-Bolu)
XIII-XV. Yüzyıllar, Gazi Kitabevi, 1. Baskı, Ankara.
------------------ (1999): İsfendiyar Bey ve Zamanı, G.Ü. S.B.E., Yüksek Lisans Tezi, Ankara.
Yaman, T. Mümtaz (1935): Kastamonu Tarihi, Kastamonu.
------------------ (1941): Küre Bakır Madenine Dair Vesikalar, Maarif Matbaası.
45
45