Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Türkiye, 2014 yılı Ekim ayının yirmi sekizinci günü öğle vakti saat on ikiyi çeyrek geçe yeni bir madencilik faciasıyla daha karşı karşıya kaldı. Facia, bu defa Karaman ilinin Ermenek ilçesinde işletilmekte olan bir yeraltı kömür ocağında meydana geldi. On sekiz işçi, ocağı basan suyun altında kaldı. Bu makale yazıldığı sırada kurtarma çalışmaları hala sürdürülmekte. Ama ümitler de giderek tükenmekte. Bundan çok kısa bir süre önce 301 çalışanın yaşamını yitirdiği Soma faciası ile sarsılan Türkiye, bu yeni olay karşısında tam bir çaresizlik yaşamakta. Neredeyse tüm ülke, kadere razı olmuş, sessizce beklemekte. Acaba yeni bir facia ne zaman ve nerede ortaya çıkacak? Ve daha facianın üzerinden üç gün geçmeden Bartın ve Zonguldak’taki ocaklardan da peş peşe ölüm haberleri geldi. Amasra’daki kömür ocağında iki ve Zonguldak Kilimli’deki kömür ocağında bir işçi daha yaşamını yitirdi. Soma ile Ermenek arasında geçen kısa zaman diliminde ise otuzun üzerinde maden işçisi hayatını kaybetmiş, toplu değil de birer ikişer gittikleri için kamuoyunda yankı bulamamışlardı.
Arapça'da göz manasına gelen "ayn" tabirinin kullanıldığı çeşmeler, kaynaktan borular vasıtasıyla getirilen suyun bir hazeneye toplanarak veya bir lüleye bağlanarak halkın kullanımına sunulduğu yapılardır. Hayır amaçlı inşa edilen yapılardan birisi olan çeşmeler şehir meydanlarında, cadde ve sokaklarda, köşe başlarında, hatta bazen bir evin ya da yapının duvarına bitişik olarak inşa edildikleri görülür. Dönemlere ve inşa edildikleri devirlere bağlı olarak farklı plan ve formlarda, farklı bezeme programlarına göre tasarlanmaktadırlar. Sayıları her geçen gün azalan bu yapılar özellikle şehirlerde yeni caddeler açma, yeni yapılaşma ve ihmal yüzünden bakımsız kalmıştır. Bir bölümü ise tıpkı Ermenek'teki çeşme gibi kaderine terk edilmekte ve kurtarılmayı beklemektedir. Bu çalışmada Karamanoğlu Beyliği'ne başkentlik eden Ermenek'in Ardıçkaya Mahallesi'nde bulunan Nadire Çeşmesi plan, mimari, süsleme ile malzeme ve teknik özellikleri bakımından ele alınacaktır. Ayrıca başta Karaman ve çevresi olmak üzere Anadolu'daki benzer örnekler ile karşılaştırılacaktır.
Çizgi Kitabevi, 2023
1923-1938 yılları arasında iktidarın gölgesi edebî metinleri kuşatır. Erken Cumhuriyet döneminde Türk edebiyatına yeni rejimin ideolojisi yön verir. 'Yeni hayat' tahayyülü, edebî söylemi biçimlendirir. Kurucu kadronun ulus devlet inşası, Anadolu'ya/taşraya yöneliş, sekülerleşme, militarizm ve modernleşme düşünceleri dönem romanının temel meseleleri olarak karşılık bulur. Dönem yazarının 'neyi konu alacağı', 'hangi bakış açısıyla' kurmaca bir evren kuracağı ve hikâyesini nasıl anlatacağı büyük ölçüde inkılap(çılık) söylemi çerçevesinde belirlenir. 'Neyin, niye ve nasıl' anlatıldığı sorularının cevapları arandığında, dönem yazarlarının belirli temalar etrafında dolaştıkları, belirli stereotipler yarattıkları, temsil ağlarını belirli toplumsal yargılardan hareketle kurguladıkları gözlemlenir. Buna göre dönem romanında genel olarak savaş, reform mücadelesi, siyaset ve aşk gibi izlekler ön plana çıkarılır. İşaret edilen izlekler, erkek kahramanların eylemleri ve düşünceleri etrafında somutlaştırılır. Toplumsal öznellik konumu, erkek kahramanlar üzerinden temsil edilir. Savaşçılık, koruyuculuk, milliyetçilik, güçlülük, aydınlanmacılık gibi ulus devlet değerleri erkeklikle bağdaştırılır. Başka bir ifadeyle iktidar; erkek ağzından konuşturulur ve muktedir bir erkek olarak tahayyül edilir. Tahakküm ilişkileri cinsiyet söylemine bağlı biçimde oluşturulur. Erkek kahramanlara ve erkekliğe yapılan bütün bu vurgular, dönem romanına dair soruların erkeklik kurgularından hareketle cevaplanabileceğini düşündürür. Bu bağlamda 1923-1938 arası Türk romanını inkılapçı erkeklerin ve yeni erkeklik düşüncesinin hikâyesi olarak tartışmak gerekir. Elinizdeki kitapta, bir asrı deviren Cumhuriyet ve erken Cumhuriyet dönemi Türk romanı erkeklik söylemi üzerinden ele alınmıştır. 'Yeni hayat' ve 'yeni rejim' idealleri, 'cinsiyet rejimi' inşası sorunu etrafında tartışılmıştır. Kurmaca metinlerdeki yansımalardan hareketle inkılabın ve edebiyat kurumunun erkeklik ideolojisi rehberliğinde şekillendirildiği değerlendirilmiştir.
Hatay-Erzin ovası, Akdeniz bölgesinde, İskenderun körfezinin kuzeydoğusunda, Hatay ve Adana illeri sınırları içerisinde yer almaktadır. Ova alanı yaklaşık 300 km 2 , drenaj alanı ise 350 km 2 'dir.
Divan Edebiyatı Vakfı Dergisi, 2020
Ö Z E T Arap edebiyatında doğan aruz, Fars edebiyatında bazı değişikliklere uğramıştır. Aruzun Türk edebiyatına Fars şiirinden geçtiği yönünde genel bir kabul bulunmaktadır. Türk şiirindeki aruz da Fars şiirindeki aruzdan farklılaşır. Günümüze ulaşan yazılı kaynaklar göz önünde bulundurulunca Türkçenin aruzla olan tanışıklığının XI. yüzyıldan öncesine dayandığı söylenebilir. Başlangıçta aruzun Türkçenin kendi şiir sistemi olan hece vezninden fazla uzaklaşmadığı görülür. Türk şiirinde aruz, daha sonraki asırlarda kendi kurallarını oluşturmuş ve artan bir başarıyla kullanılmıştır. Türkçede aruz uygulamaları bazı teorik eserlerle de desteklenmiştir. Türkçenin kendi ses yapısıyla aruzun en iyi şekilde örtüştüğü dönemlerde yaşanan dönüşüm sonrasında aruz Türk şiirinden yavaş yavaş çekilmiştir. Türkçe aruzla ilgili özellikle XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren araştırma, inceleme ve tenkit çalışmaları yapılmıştır. Çalışmalar edebiyat ve musiki temelli olmak üzere iki koldan ilerler. Çalışmalarda genel olarak hece-aruz kıyası, aruz öğretimi, aruza dair bir eserin neşri, bir şairin veya dönemin aruz tasarrufları, usul-vezin münasebetleri gibi konular karşımıza çıkar. Türkçe aruzu anlamayı ve anlatmayı amaçlayan çalışmaların tespit edilen en kapsamlı kaynakçası bu yazıda araştırmacıların dikkatine sunulmuştur. A B S T R A C T Arud emerging in Arabic literature has undergone some differences in Persian literature. There is a general acceptance that arud passed into Turkish literature through Persian poetry. The prosody in Turkish poetry also differs from the prosody in Persian poetry. In the beginning, it is seen that the arud does not go far from Turkish syllable rhythm, which is its own poetry system. In Turkish poetry, prosody has established its own rules in the following centuries and has been used with increasing success. Arud applications in Turkish are also supported with some theoretical works. After the transformation that took place in the times when Turkish was compatible with its own sound structure, arud gradually withdrew from Turkish poetry. Research, review and criticism studies on Turkish prosody have been carried out especially in the second half of the 19th century. The works are divided into two branches: literature and music. In the studies, we generally encounter topics such as syllable-prosody comparison, teaching of prosody, the publication of a work related to prosody, prosody practices of a poet or period, forms-rhythms relations. In this article, the most comprehensive bibliography of the studies aiming to understand and explain Turkish arud is presented to the attention of researchers.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Journal of the Knowledge Economy, 2024
Hakkı Hakan Erkiner, Konuşma Dökümü, “Filistin Topraklarında İsrail'in Fiillerinin Uluslararası Yargıya Yansıması Ve Güncel Sonuçları”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku Ve Kriminoloji Araştırma Ve Uygulama Merkezi, 6 Mart 2024., 2024
Höyük, No:10, 2022
ANU Press eBooks, 2010
Chromatikon Yearbook X
Anuario De Historia De La Iglesia, 2014
"Penser l'humain avec Henri Maldiney", 2016
Journal of Sensory Studies, 2009
Taeckholmia, 2018
Cellular & molecular biology letters, 2002
Interlocal Adaptations to Climate Change in East and Southeast Asia
Revista de Direito da Cidade, 2021
Sensors
BMC Research Notes, 2014
Journal of Turkish Studies, 2021
Archivos De Zootecnia, 2016