Academia.eduAcademia.edu

BELGE VE FOTOĞRAFLARLA MECLİS-İ MEBUSAN 1877-1920

^ ' 1 A .,' *' d v BELG ELER V E FO T O Ğ R A FL A R L A MECLİS­İ MEBÛSÂN ( 1 8 7 7 ­1 9 2 0 ) ^ ^ ^ g t ' * zyvutsrponmlkjihgfedcbaYVTSRP zsrnmlieaYUTSRNMLIGECBA zyvutsrpnmlkihgedcba BELG ELER VE FO T O Ğ R A FL A R L A zsrnmlieaYUTSRNMLIGECBA MECLİS­İ MEBÛSÂN ( 1877­ 1920) zyvutsrponmlkihgfedcbaYVUTSRPONMLKIHGFEDCBA TBMM KÜTÜPHANESİ Be l g e l e r v e Fo to ğ raf l arl a 19 M art ­ 11 T B M M Yasin i M ebûsân D olmab ahçe ( 1 8 7 7 ­ 1 9 2 0 ) S aray ı M il l i S aray l ar D a i re Baş k an ı l ğ ı A d ı n a Hüseyin ­ Camlı Yöneten S e rg i s i Köşk G al e ri zywvutsrponmlkjihgfedcbaZYXWVUTSRPONMLKIHG K u ru l u Yaz ıc ı A kça Taner Kısa Muhsin H ro l Ozcan Sa v r a ı ı Si n a n Bö l e k D üzenleme Fa h r e tti n İl h an K u ru l u Giin Dr. Kem al Kahraman Ko caman Pro j e K o o rd i n atö rü T. Cengiz Göncü O rg an i z as y o n Uzevir Fa t i h A kyiiz Omer'ul Fa t i h K u ru l u Karataş Muharrem A li M ecl i s 2 0 1 0 Yıld ız Y ürütm e Es r a N isan V aro l Fa r u k Bö l ü k b a ş ı Tetik Gö zellcr K atkıda Bul anan S ek siyonl ar Ki tap Se k s i y o n u : A kile Ç e l i k , Şe h n a z K ü ç i i k k ı l ı n ç , Fe y z a Ö k l ü , N a c i y e H a t v e Yaz ı T ak ı m l ar ı Se k s i y o n u : G ö k ç e S e rg i D üz eni ve M e k an Mehmet M ekan Uçar Ba ş a r a n Karataş T as arı m A kkay a A ydınl atma ('.cm Çelik S e rg i Pan o l arı ibrahim G raf i k T as arı m Çakır K atkıda A y d an D eıniray , Üz ey ir Bul unanl ar Giirün Hüseyin Mehmet A kkay a İlo na M iy aso ğ lu Ba v ta r Fo to ğ raf A hm e t N aim Teşekkür Danışo ğ lu yurnmlkieaTSRONMLKDBA Ku ru m l ar T . C . Baş b ak an l ı k D e v l e t A rşiv leri G e ı ı c l M ü d ü rlü ğ ü İ BB Kü tü p h an e l e r ve M ü z e l e r M ü d ü rl ü ğ ü Yap ı Kre d i K ü l ti i r San at Y ay ı n c ı l ı k A . Ş. A rte r­ Sa n a t İç i n A lan Kişiler Ö m e r M . Ko ç Mi l l i Saray l ar D ai re Pro f . D r . Z e k e ri v a K u r ş u n Ba h a tti n ö z t u n c a y D o l m a b a h ç e Saray ı M ü d ü r l ü ğ ü Pro f . D r . C e z m i D r. O rh an Ko lo ğ lu Başkan l ı ğı Şe n n u r Se n t ü r k K o r u m a Şu b e D o ç . D r . Y u s u f Sarı n av Kası m Ç e l i k İd ari Şu b e M ü d ü r l ü ğ ü ( P e r s o n e l Ö z l ü k v e Eğ i t i m ) D o ç . D r . M u stati ı Bu d a k Yücel İd ari Şu b e M i i d i i r l ü ğ ı ı ( So sy al T e s i s l e r i D o ç . D r . Ö n d e r Bay ı r İs k e n d e r T ü r e İd ari Şu b e M ü d ü r l ü ğ ü ( M a l i D o ç . D r . Rı d v an A k ı n C e v a t Hkici O b j e ­ R e s t o r a s y o n Şu b e D o ç . D r. Ke nan O l g u n A li Sarıkav a T ar i h i Bi n al ar R e s to r a s y o n Şu b e D r . A li M a z a k A li O k t a y İş l e tm e Şu b e Ram az an Şe f i k K a n v ı l m a z Sa tm a l ı n a Şu b e Fu a t R e c e p A y n i y at Şe f liğ i Kraslan Mind er İl h an O v a l ı o ğ l u N i z a m e r ti n D em irel M ü d ü rlü ğ ü İş l e r) M ü d ü rlü ğ ü M u ınırıu g ıi M ü d ü rlü ğ ü M ü d ü rlü ğ ü zyvutsrponmlkihgfedcbaYVUTSRPONMLKIHGFEDC Oğuz T B M M K Ü T Ü P H A N E S İ I BMM ÜIK'M w 2W><^S73 >H < ılı. TBMM Mii.Lt Saray İ A .K Kıunt Kıw|ı n IhniKİu^ \n BELG ELER VE FO T O Ğ R A FL A R L A zyvutsrponmlkjihgfedcbaYVTSRPONMLKIHGFEDCBA zsrnmlieaYUTSRNMLIGECBA MECLIS­I MEBÛSÂN ( 1877­ 1920) zyvutsrponmlkihgfedcbaYVUTSRPONMLKIHGFEDCBA Hazırlayan T. Cengiz GÖNCÜ İSTANBUL 2010 TBMM KÜTÜPHANESİ T B M M M illi Saray lar D aire Başkanlığ ı y ay ınıd ır. H e r tü rlü y ay ın hakkı saklıd ır. Yay ın N o . 5 6 I SBN 978­975­6226­68­1 zyvutsrponmlkjihgfedcbaYVTSRPONMLKIHGFEDCBA M i l l i S aray l ar D a i re Baş k an l ı ğ ı A d ı n a Y ay ı n l ay an Yasin Yıld ız Yay ın Ku ru lu Fahre ttin G iin D r. Kem al Kah ram an D r. H alil İb rah i m Hrbay lale Beşko naklı İlhan K o c am an G ü l l e r Karahüsey iıı Şu le G i i rb i i z M ıırat Taşar H az ı rl ay an T. (ieng iz G ö nc ü A ra ş t ı rm a ­ O s m a n l ı ca Ç e v i ri l e r U z e y ir Karaıaş Fatih A ky ü z M u h ar r e m V aro l Ö m e r ' u l Faru k Bö liikb aşı Fatih T e ti k A li G ö z e l l e r Fran s ı z ca Ç e v i ri l e r Rasiın Karaku llu kç u Sü m e v ra Yılm az G raf i k T a s a rı m Kreıı Fahri O ti i ı ı ç T a s a rı m a K atk ı d a B u l a n a n l a r Fsin O ı ı c ü M e h m e t Mivas< >0,1 ıı D ü z e l ti N esrin Taş e r Teknik K o o rd i n a s y o n A y d an G ü rü n T e k n i k D e s te k Ke re m Fikret Sağ v aşar Fo t o ğ r a f A lııııed N aim D aııışo ğ lıı Bas k ı TBM M Bu Basım e v i, A nkara k i tap ; T B M M ' n i n Saray l ar D aire O o lm ab ahç e A sıllının 90. Ba ş k a n l ı ğ ı Saray ı C a m l ı Yıld ö nümü ta r a f ı n d a n , 19 Ktkinlikle ri ç e r ç e v e s i n d e M art­ 11 Kö şk G ale riM e d ü z e n l e n e n M e b ı ı s â n " serg isi iç in h az ı rl an m ı ş tı r. TBM M tari h l e ri M illi N i s an 2010 ara­ ınd a " Be l g e v e Fo to ğ r af l ar l a M e c l i s i zyvutsrponmlkihgfedcbaYVUTSRPONMLKIHGFEDCBA TBMM KÜTÜPHANESİ İçindekiler II. Abdülhamid'in İlk Yıllarında Meclis ve Meşrutiyet Kavramları Üzerine Bazı Tespitler 11 Prof. Dr. Cezmi Eraslan 90. Yıldönümünde Son Osmanlı Meclis­i Mebûsân'ı ve Misâk­ı Millî 21 Doç. Dr. Mustafa Budak 1908 Meclis­i Mebûsân Seçimleri ve Mebusların Meclisteki Temsili 33 Doç. Dr. Kenan Olgun Kanuni Esasi'den Teşkilat­ı Esasiye'ye Siyasi Sistemimiz 55 Dr. Kemal Kahraman Katalog 1. Bölüm: I. Meşrutiyet 68 2. Bölüm: II. Meşrutiyet 118 3. Bölüm: Belgeler Işığında II. Meşrutiyet'te Meclis­i Mebûsân 171 Katalog Kaynakçası 281 Seçilmiş Belgeler: Sultan II. Abdülhamid'in 19 Mart 1877'de Meclis­i Mebûsân'ı Açış Konuşması 285 Heyet­i Mebûsân Nizâmnâme­i Dâhilisi 291 Sultan V. Mehmed Reşad'ın Meclis­i Mebûsân'ı Açış Konuşması (Nutk­ı Hümâyûn) 325 Parlamento 331 Karesi Bağımsız Mebus Adayı Orhan Şemseddin'in Seçim Beyannamesi 347 Meclis­i Mebûsân Riyâsetine İntihâb Olunan Erzurum Mebûsu Celâleddîn Ârif Beyefendi'nin Meclis­i Mebûsân'da îrâd Eyledikleri Nutukdur 353 Son Osmanlı Mebûsân Meclisi'nin Feshi 357 TBMM KÜTÜPHANESİ Mt Itiİ^v Egemenliği üç kıtaya yayılan Osmanlı Devleti 600 yılı aşkın bir süre farklı din ve etnik unsur­ lara mensup milletleri aynı idari mekanizma ile yö netmiştir. Z amanın değişen koşulları Osmanlı Devleti'nd e de yö neten ve yö netilenler arasındaki sistemin yenilenmesini zo runlu kılmıştır. Osmanlı mo dernleşmesi 19. yüzyılda Sened i İttifak, Tanzimat Fermanı ve Islahat Fermanı gi­ bi süreçlerle gelişirken, II. A bdülhamid tarafından onaylanarak ilân edilen ilk Türk Anayasası ile I. Meşrutiyet d ö nemine girilmiştir. Devlet ile millet arasında bir köprü vazifesi kuracağı düşünü­ len ilk Osmanlı meclisi Do lmabahçe Sarayı'nda yapılan bir tö renle açılmıştır. Yakın tarihimiz açısından ö nemli bir diğer d ö nüm noktası ise II. Meşrutiyet Devri'dir. Osman­ lı mo dernleşmesinin son süreci olarak da tanımlanan bu d ö nem, Türkiye'd e ço k partili sistemin ilk kez uygulanmasına da tanıklık etmiştir. Osmanlı Devleti'nin çö zülüşüne çare arayan düşünce akımlarının ortaya çıktığı bu d ö nemd e Anayasa değişiklikleri ve vatandaşlık hukukunda ö nemli gelişmeler kaydedilmiştir. Bu d ö nemd e ortaya atılan bir ço k yeni siyasal tez, Cumhuriyet'in ku­ rucu kadrosunu da yakından etkilemiştir. So n Osmanlı Mebusan Meclisi, işgal baskısına rağmen çalışmalarını mtidafaa­i hukukçu tavrı ile devam ettirmiş ve 28 Ocak 1920 tarihinde aldığı Misâk­ı Millî kararı ile tam bağımsızlık yo­ lunda ö nemli bir katkı sağlamıştır. Bu meclisin 12 Nisan 1920' d e feshedilmesinden 11 gün so n­ ra Gazi Mustafa Kemal A tatürk'ün ö ncülüğünd e açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi; Türk mil­ letinin bağımsızlık mücadelesinin en so mut gö stergesi o lmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 90. Yılı Etkinlikleri çerçevesinde Milli Saraylar Daire Başkan­ lığı tarafından d üzenlenenvtsronmlkigfecbaTMKFB Belgeler ve Fotoğraflarla Meclis­i Mcbûsân sergisi, Türk parlamento geleneğinin tarihsel arka planını aydınlatmaktadır. Milli Saraylar Daire Başkanlığı'mn böyle bir sergiye ev sahipliği yapmasının daha ö zel bir ne­ deni d e, ilk Osmanlı A nayasası'nın onaylandığı ve ilk Osmanlı parlamento sunun açılış tö reninin yapıldığı mekânın Do lmabahçe Sarayı olmasıdır. Hazırlanan serginin; A nayasa, parlamento , demokrasi ve millet iradesi kavramlarına ışık tutma­ sını diliyor, sergi ve kataloğa katkı sağlayanlara teşekkür ed iyo rum. M ehm et Ali ŞA H İN Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı zyvutsrponmlkihgfedcbaYVUTSRPONMLK TBMM KÜTÜPHANESİ İri T B M M MILU SA R A Y L A R zsrnmlieaYUTSRNMLIGECBA zywvutsrponmlkjihgfedcbaZYXWVUTSRPONMLKIHGFEDCBA İlk A nayasa'nın ilânı ve Meclis­i Umumi'nin toplanması kararlan Do lmabahçe Sarayı'ndan verildi. İlk p arlamento nun her iki yasama d ö nemi açılışının D o lm abahçe Sarayı'nd a gerçekleşmesi, bu tarihi mekâna, Anayasa ve demokrasi tarihimiz bakımından ö zel bir ö nem kazandırmaktadır. T BM M Milli Saraylar Daire Başkanlığı'nca hem Do lmabahçe Sarayfnın belirtilen süreçlere olan mekânsal tanıklığını hatırlatmak hem de ilk kez araştırmaya açılan Kurumumuz arşiv belgeleri ile Meclis i Mebûsân'ın yasama ve idari faaliyetlerine ışık tutmak amacı ilevtsronligfecbaMFB Belgeler ve Fotoğraflarla M eclis­ i M ebûsân sergisi d üzenlend i. Hazırladığımız sergi kendi içinde üç bö lümd e kurgulandı. İlk olarak I. Meşrutiyet sürecinin ö nemli evreleri belgeler ve fotoğraflarla canlandırılmaya çalışıldı. İkinci bö lüm ise, II. Meşrutiyet'in en ö nemli gelişmelerinin yaşandığı 23 Tem m uz 1908'd en V. M ehmed Reşad'ın tahta çıkışını da kapsayan sürece ayrıldı. Bu süreçle ilgili o bje, fo to ğraf, gravür ve belgeler bir arada değerlendirildi. Serginin so n bö lümü ise ağırlıklı olarak Milli Saraylar A rşivi'nden seçilen ve ilk kez araştırmaya açılan II. Meşrutiyet d ö nemi Meclis­i Mebûsân'ı ile ilgili belgelere ayrıldı. Meclis­i Mebûsân'ın yasama ve idari faaliyetlerinin ele alındığı bu bö lümd e Meclis­i Mebûsân Başkanları, mebuslar, Başkanlık Divanı ve bağlı birimlerin işleyişi ile son olarak Meclis i Mebûsân'ın idari yapısını aydınlatan belgeler yer almaktadır. Belgeler ve Fotoğraflarla M eclis­ i M ebûsân sergisinin parlamento tarihimiz ile ilgili yapılacak bilimsel çalışmalara katkı sağlamasını diler; sergimizde sunulmak üzere eser katkısında bulunan tüm kişi ve kuruluşlara ve emeği geçen mesai arkadaşlarıma teşekkür ed erim. Yasin Y ILD IZ Milli Saraylar Daire Başkanı V . zyvutsrponmlkihgfedcbaYVUTSRPONMLK TBMM KÜTÜPHANESİ BELGELER VE FOTOĞRAFLARLA MECLİS­İ MEBÛSÂN (1877­1920) 11 II. Abdülha m id'in İlk Yıllarında Meclis ve Meşrutiyet Kavramları Üzerine Bazı Tespitler* zyvutsrponmlkihgfedcbaYVUTSRPONMLKIHGFEDCBA Prof. Dr.zsrnmlieaYUTSRNMLIGECBA Cezmi Eraslan ** Gir iş zywvutsrponmlkjihgfedcbaZYXWVUTSRPONMLKIHGFEDCBA Meşruti bir idare kurmak; yani Padişahın, bir diğer deyişle devleti yö neten icra gücünün ira­ desini muayyen bir kanunla sınırlamak, idarenin intizamını şahıslar ile değişmeyen salim bir tar­ za bağlamak, XIX. asrın son çeyreğinde Osmanlı aydınlarının devletin kurtuluşu için gördük­ leri en önemli çö züm şekillerinin başında geliyordu.1 Yüzyılın başında ayanlarla Padişah arasın­ da imzalanan Sened i İttifak, bu yoldaki çabaların farklı mahiyetteki ilk habercisi gö rünümün­ dedir. Tanzimat ve Islahat dönemlerinde gerçekleştirilen ve halkı nispeten de olsa mahalli ida­ re yönetimlerine katılmaya alıştıran düzenlemelerin beklenen neticeleri vermemeleri, gerek ay­ dın, gerekse bürokrat kesim üzerinde olumsuz etkiler oluşturmuştur. Sö z konusu dö nemdeki düzenlemelerin bir yandan gayri ­ müslim teb'âyı adeta imtiyazlı hale getirmesi, diğer yandan da yabancı devletlerin müdahalelerine açık bir durum yaratması toplumda dini kaynaklı bir tep­ ki oluşmasını kolaylaştırmıştır. Yeni Osmanlıların gazeteyi kullanarak teoride en güçlü olması gerekirken yerleşik anlayış dolayısıyla bu sürecin en ilgisiz aktörü durumunda olan halkın hâ­ kimiyet hakkı kavramını devreye sokmaları, kelimenin tam manası ile bir dönüm noktası nite­ liğini haizdir. Her ne kadar, halkı mahalli idareler seçimleri ile yö netimle ilgilenmeye sevk eden Tanzimat uygulamaları ve bilhassa Sadık Rıfat Paşa'nın hükümetleri halk için, halka hizmet için kurulan müesseseler olarak nitelemesi2 söz konusu ise de hâkimiyetin kaynağına halkın ko nul­ ması ço k ö nemli bir aşamadır. Halk iradesinin temsilcileri olan Meclis ve o nun oluşturacağı Anayasa ile sınırlandırılacak bir Padişah iktidarı Türk demokrasi sürecinin de başlangıcını oluş­ turacaktır. Her ne kadar I. ve II. Meşrutiyetler II. A bdiilhamid devrinde idrak edilmişse de bu yoldaki kararlı ilk teşebbüs ondan biraz ö nce gerçekleştirilmişti. Biz burada olayların kro no lo ­ jik gelişiminden ve Anayasanın metin hususiyetlerinden ziyade olayların ardındaki itici güç olan anlayışın gelişimini ana hatları ile tespit etmenin daha yararlı olacağını düşünmekteyiz. Yeni Osmanlıların dürüst bir padişah ile halkın temsilcilerinden oluşan bir Meclisin (Meclis­ i Şûrâyı Üm m et) hükümet işlerini ko ntro l etmesi olarak formüle edebileceğimiz anlayışı mev­ cut şartları yakinen gö z ö nüne almaktaydı. Hâkimiyetin halkın hakkı o lduğu, ancak mevcut du­ rumda uygulamanın mahzurlu olduğunu belirten Namık Kemal'in Millet Meclisi dışında ha­ nedan ve rical­i devletin ileri gelenlerinden oluşacak bir meclis kurma projesi devlet adamları­ nın ko ntro l edilmeye, tenkide katlanamayacakları değerlendirmesine dayanmaktaydı/ A ncak yine de bütün gelişmeler meşru sınırlar ve gelişme seyri içerisinde düşünülmekteydi. Sultan A b­ dülaziz'in yakın devlet adamı çevresinin kırgınlıkları ve şahsi hesaplaşmaları neticesinde gerçek­ leşen hal1 i ve V. Murad 'ın tahta geçirilmesi ile fikir adamlarının işbirliği sonucu uygulanma noktasına getirilen meşrutiyet düşüncesi, tabiatı ile devlet ricalinin değil padişahın yetkilerini vtsronmlkigfecbaTMKFB * ** Türk Kültürü İncelemeleri, S. 1, İstanbul: 2 0 0 0 , s. 1 1 ­ 2 2 ' d e yayınlanan makalenin g ö z d en g eçirilmiş şeklid ir. İstanbul Üniv ersitesi, Ed ebiy at Fakültesi, Tarih Bö lü m ü Ö ğ re tim Üy esi. TBMM KÜTÜPHANESİ 12 BELGELER VE FOTOĞRAFLARLA MECLİS­İ MEBÛSÂN (1877­1920) 12 zywvutsrponmlkjihgfedcbaZYXWVUTSRPONMLKIHGFEDCBA bir Anayasa ile kısmak istikametinde ilerleyecekti. Bu noktada Yeni Osmanlıların Padişahtan değil devlet adamlarının baskısından şikâyet etmelerinin nedeni daha da netleşmektedir. A n­ cak bu yolda da her iki kesimin fikir birliği içinde olmadıklarını hatta grupların kendi içlerinde farklı fikirler taşıdıklarını gelişmeler teyit edecektir. zyvutsrponmlkjihgfedcbaYVTSRPONMLKIHGFEDCBA G eçiş D öneminde Beklentiler Gerçekten de Sultan A bdiilaziz'in tahttan indirilip yerine V. Murad 'ın çıkarılması planları yapıldığı sırada, işin tehlikesi değerlendirilirken, girişilen işe ve gö ze alınan tehlikeye karşı As­ keri Okullar Müd ürü Süleyman Paşa amaca ulaştıktan sonra "millet için ne istifade teveccüh edecek? Bana kalırsa Efendi hazretleri şimdiden Meşrutiyet i idareyi dahi taahhüd buyurma­ lıdır." 4 derken Mid hat Paşa'nın "Ev et, muradımız bir despot kaldırıp yerine bir diğer despot getirmek değildir. Elbette öyle olacak! Cülusları anında bir hatt ı hümayun neşrederler bu ar­ zu hâsıl o lur"* şeklindeki beklentisi hal' olayından sonra işbirlikçilerinin muhalefeti dolayısıy­ la gerçekleşememiştir. Sultan V. Murad'ın tahta çıkışı sırasında Midhat Paşa'nın Padişah için "meşrutiyet­i idare ve mesuliyet­i vükela­yı miiteahhid ve mu'lin " hazırladığı konuşma metni Sadaret makamına ge­ tirilen M . Rüştü Paşa tarafından değiştirilmiştir. Süleyman Paşa'nın işbirlikçisi Sadrazamı "ni­ ce senelerden beri me'lüfu olduğu zevk i istibdada halel getirmemek azmi" ile ithamı dikkat çekmektedir.6Diğer ortak Hüseyin Avni Paşa ise A bdülaziz'e olan hıncını almış olmanın rahat­ lığı ile iki tarafı da idare etmekteydi. Midhat Paşa da birlikte hareket etmeye söz verdiğini ifa­ de ile daha ileri gitmekten kaçınmıştır. Burada dikkate değer bir hususu işaret etmeliyiz. Hal esnasında A bdiilaziz'in yakın adamı Cevher A ğa'ya hal gerekçesini açıklarken "milleti ho şnut etmedi. Ef al ve harekâtından mem­ nun olmadılar. Kendisini hal ettiler. Sultan Murad hazretlerini ittifak ı ulema ve vükela ile millet cülus eyledi" 7 ifadesi kullanılmıştır. Süleyman Paşa'nın icracı d ö rt kişiden biri olarak ba­ şında bulunduğu ve sonuna kadar anlattığı hal olayında kullanılan askerin ne yapmakta o ldu­ ğundan haberi yokken halkın hoşnutsuzluğunu temel sebep gö stermesi, halkın onayının meş­ ru' idarenin temel düsturu sayıldığının, ancak halk bu gücün bilincinde olmadığında nasıl is­ tismar edildiğinin müşahhas bir delili olmalıdır. Bu noktada devlet ricalinin her şeyiyle ko n­ trol altında tutabilecekleri bir Padişahı işbaşına getirmek için hal olayını kullandıkları anlaşıl­ maktadır. Hemen ilave edelim ki, halkın hâkimiyete hakkı olup olmadığı hususu Tanzimat d ö nemind en beri çeşitli suretler de tartışılmaktaydı. Devlet adamları hakkı kabul etmekle be­ raber halkın henüz yeterli o lgunluğa erişmediğini iddia etmekteydiler. Fikir adamları ise, dağ­ daki ço banınd an, şehirdeki kalem efendisine kadar her vatandaşın kendini en iyi şekilde tem­ sil edebilecek insanları seçebilecek seviyede o lduğunu savunmaktaydılar.8 Bu d ö nemd e de benzer tartışmalar yaşanmıştır. 8 Haziran 1876'd a Şeyhülislamlıkta yapılan ve meşrutiyetin kabul veya reddinin tartışıldığı toplantıda Sadrazam Riişdii Paşa, "Meşrutiyet­i idareye ehl­i vatanda adem i kabiliyet ve hürriyet­i ahalide enva­i mazarrat mev cuttur" düşüncesini seslen­ dirmekteydi.9 Sadrazamın "halka bir takım müsaadeler gö sterelim, onlar bir şeyler aldık san­ sınlar, ama esasta bir şey vermeyelim" diyerek meşrutiyete karşı tavır aldığını ifade eden Sü­ leyman Paşa yapılan toplantıları da göstermelik olarak nitelemektedir. Hal' olayını herkesin "temin­i istikbal için" gö ze aldığını, yoksa her iki padişaha da kimsenin garezinin olmadığını ifade eden Süleyman Paşa, Sadrazam M ehmet Rüştü Paşa'nın Girit ö rneğini gö stererek, 'hal­ kın verdikçe daha fazlasına talip o lduğunu ve kanaat etmeyeceği' iddiasıyla meşrutiyeti engel­zyvutsrponmlkihgfedcbaYVUTSR TBMM KÜTÜPHANESİ 13 zywvutsrponmlkjihgfedcbaZY BELGELER VE FOTOĞRAFLARLA MECLİS­İ MEBÛSÂN (1877­1920) lediğini söylemektedir. Bu arada İngiliz parlamentosu ö rneğine uygun olarak sadece Müslü­ manlardan oluşan bir Meclise taraftarlığını ifade eden Mehmet Namık Paşa'nın "ro u g e"(b u ­ rada d espo t) olmakla suçlanması bütün vatandaşların temsili hususunda gelinen noktayı gö s­ termektedir.10 Uzun tartışmalara sahne olan toplantıda Fetva Emini Halil Efendi de söz ala­ rak, "Efend im, siz ümera yı devletsiniz. Maşaallah cümleniz ukaladan ve umur­d id esiniz. A nad o lu'nun, Rumeli'nin bir takım cehele­i etrâkini toplayıp da onlardan istifsar ı rey ve ted ­ bir mi edeceksiniz? Her işi adilane rüyet ediniz. Şayet bir meselede iştibah vaki olursa fetva­i şerife müracaat ediniz" 11 derken meslektaşlarının gö rüşüne bir ö rnek teşkil etmiş olmalıdır. Bıı d ö nemd e takip edebildiğimiz genel kanı, halkın ancak devlet işlerinde tecrübeli, bu işi bi­ len devlet adamlarınca yö netilebileceğidir. Padişahın yetkilerinin kısıtlanmasından ziyade, ha­ reket serbestisi kısıtlanacak olan devlet yöneticilerinin bu gelişimin engellenmesinde ö n plan­ da o lduğunu söylemek mümkün gö rünmekted ir. zyvutsrponmlkjihgfedcbaYVTSRPONMLKIHGFEDCBA A b d ü l h am i d ve M eşrûti y et' i n İl ânı nd an Bekl entil er Sultan V. Murad 'ın 93 günlük padişahlığından sonra Meşrutiyet'i ilan etme pazarlığı ile iş­ başına getirilen II. A bdiilhamid'in devri, Türk toplumu ve devleti için her sahada köklü de­ ğişikliklere sahne olacaktır. Dö nemind e iki meşrutiyet ilan edilen Padişahın bu konudaki yak­ laşımı da farklılıklar gö stermiştir. Sultan A bdiilaziz'den kendisinin tahta çıkışına kadar olan süreç, Osmanlı Devleti'nd e iktidarın gerçek sahipliğinin saraydan ziyade Bab­ı A li'ye kaymış o lduğunun delilleri ile doludur. Bir ö rnek verecek olursak; devlet harcamalarında usul ö nce Padişahın izni alınmak o lduğu halde Meşrutiyetin ilanı günlerinde Mid hat Paşa'nın sözlü em­ ri, işlerin yapılmasını sağlamada yeterli olmaya başlamıştı. Nitekim o günlerde basıldığı anla­ şılan yirmi dö rt bin ( 24000) Anayasa kitapçığı ve seçim beyannamelerinin Padişah izni alın­ madan ö nce basılmış olması anlaşılamamış ve sebebi Şura yı Devlet Maliye dairesine bir müd­ det sonra sorulabilmiştir.12 Tahta çıkarken yapıldığı söylenen pazarlık için II. A bdülhamid de hatıralarında "anlaşılan kurtlarla birlikte ulumak gerek. İyi de olsa, kötü de olsa Meclis i Mebusan'ı açmak ve Kanun­ ı Esasi'yi ilan etmek suretiyle ifa edeceğim vazifenin ehemmiyetine inandığımı gö stermeliyim" 13 derken aslında meşruti idare için halkı yeterince olgun bulmayan devlet adamlarına hak ver­ mekteydi. Bu çerçevede Midhat Paşa'nın hazırladığı Ciilûs hatt­ı hümâyûnunda yer alan meş­ rutiyetin ilanı ile ilgili ifadeleri inceden inceye tedkik ettirdikten sonra yayınlatmıştır. Padişahın ve yakın çevresinin bilhassa metindeki millet meclisi tabirini sakıncalı bularak "meclis­i umu­ m î" tabirini yeğlediği dikkat çekmektedir.14 Elbette ki bunda, Padişahlık hak ve hukukunun el­ den gideceği endişesi ile o nun vehmini tahrik eden yakın çevresinin etkisi unutulmamalıdır.15 M eşrutiyet'ten D evlet D üzenine Yönelik Beklentiler Padişahın Anayasanın ilanı ve meclisin faaliyete geçmesi sürecinde konu ile ilgili iradeleri o nun farklı beklenti ve düşünceler arasında dolaştığını gösterir mahiyettedir. Her şeyden ö nce dış baskılara karşı söz konusu edilen düzenlemelerin, bir yandan da devleti medeni memleket­ ler seviyesine ulaştıracak adeta mucize bir ilaç gibi değerlendirildiği dikkat çekmektedir. A na­ yasanın ilanı ve Meclisin faaliyete geçmesinin mevcut bütün idari, siyasi, sosyal problemlerin hallini sağlayacağı düşünceleri de seslendirilmiştir. Diğer taraftan bütün bu kural ve kaidelerin devletin asli yapısına ve kimliğine uygun olması gerekliydi. Bütün bunları yaparken tamamen Padişahın tercih ve iradesi ile olmuş gibi tarafların birbirlerinin hâkimiyet sahasına tecavüz et­zyvutsrponmlkihgfedcbaYVUTSRPONMLKIHGFEDCBA TBMM KÜTÜPHANESİ 14 BELGELER VE FOTOĞRAFLARLA MECLİS­İ MEBÛSÂN (1877­1920) 14 zywvutsrponmlkjihgfedcbaZYXWVUTSRPONMLKIHGFEDCBA memesinin de sağlanması gerekmekted ir. Böylesine çatışan şartların bir arada gerçekleşmesi imkân dâhilinde o lmadığı için menfaatleri aynı istikamete yö nelenlerin işbirliği ile gelişmeler yönlendirilmiş, dolayısıyla teşebbüsün ö mrü kısalmak zo runda kalmıştır. Mesela, Padişah bö y­ le bir uygulamadan "takviye­i idare­i hükümet, telif­i hukuk ve menafı'i teb'a için ihtiyacat­ı asr ile mütenasip "d üzenlemeler beklemekteydi.16 Bö ylece Osmanlı Devleti medeni devletler arasındaki mevkiine uygun yeni düzenlemeleri hızla gerçekleştirebilecekti. Sö z ko nusu d üzen­ lemelerle "med eniyet ve mamuriyetçe muhtaç o ld uğumuz terakkiyat­ı asriyenin" padişahın bu ihsanı sayesinde ve "peyderpey fiile ve vücude gelmesi" beklenmekteyd i. Dolayısıyla Padişah memleketin mo dernleşmesinde evrimci bir yaklaşım ile meşrutiyetten ço k şeyler beklediğini ifade etmekted ir. A ncak bunun için de hükümetin ve vatandaşların vazifelerini hakkıyla yapma­ ları mecburiyeti vardı.1 Vatandaşların görevlerini yerine getirmelerinde ise Meclis üyelerinin devlet ile millet arasında köprü işlevi gö rmesi beklentilerin en ö nd e geleni olarak dikkat çek­ mektedir. Dolayısıyla Meclis devletin to pluma ulaşmasında aracı bir kurum olarak gö rülmüş­ tür diyebiliriz. Bö yle bir d üzenleme devleti hak ettiği seviyeye çıkaracak araç o lmasına mukabil, devletin yerleşik meşruiyet kıstaslarına da uygun o lmak mecburiyetind eyd i. Geleneksel bir to plum olarak Osmanlı Dev leti'nd e yapılan ve yapılacak olan her türlü d üzenlemeye dini referansla karşı çıkıldığı veya d estek verildiği g ö z ö nüne alındığında II. A bd ıilhamid 'in de bu hususu günd emd e tutmasını yadırgamamak gereklidir. Nitekim 11 Ramazan 1293 tarihli iradesin­ de devletin İslamî temellerine dikkat çekerek yapılacakların bu esasla uyumunun zaruretini gö stermiştir. "Saltanat­ı şer'iyyenin usul­i idare­i esasiyesi şer'­i şerife mıistenid bulunması­ na ve şeriatın mütaabet­i ahkâmı devletin menafi­i maliyesi için dahi zâmin­i kâfi o lması," 18 dolayısıyla İslamî esasların devletin gerek siyasî gerekse mali uygulamalarını d üzenleme ka­ biliyeti vardır. N etice itibarıyla "id are­i umumîye­i hükümet için ilan o lunması lazım gelen Kanun­ı Esasi ile Meclis i Umumînin vezaif­i dâhiliyesine ve vükela ve memurin için ittihaz ed ilecek kaide­i mesuliyete dair nizamnameler ahkâmının herhalde şer­i şerif ile tatbik ve te­ lif edilmesi lazım g eleceğ i" açıktır.19 Biraz dikkatle bakıldığında II. A bd ülhamid 'in hükümet, memurlar ve umumî meclisin kayıt altına alınacağını vurguladığı gö rülür. Halife­Padişah olarak İslamî dayanağı ile o , bu d üzenle­ melerin kaydından azade olmayı hedeflemektedir. Ö te yandan bö ylece devletin umumî işleri­ ni ve icra kuvvetinin belli sınırlamalara tabi tutulmasını sağlayacak düzenlemelerin hazırlanma­ sı da itina isteyen bir iştir. A ncak bu süreçte yaklaşımın dünyeviliği dikkate d eğer: Anayasayı hazırlayacak heyete dâhil olacaklar, "sair devletlerin usul­i idare­i umumîyelerine vakıf ve o n­ larda mer'î olan kavaidin hangileri hükiimet­i devlet i aliyyece kabil i imtisal o ld uğunu temyi­ ze muktedir memurin i mülkiyed en" seçilmeliydi. Diğer yandan bunların yapacağı d üzenleme­ lerin "ahkâm­ı şer'iyyeye ve zaruriyat­ı meşrua­i zamaniye ile tatbike kad ir" 20o luşunu d enetle­ yecek ulemadan zevatın da katılımı gerekliydi. Bö ylece oluşturulacak heyetin incelemelerinden sonra ortaya konacak metin Meclis­i Vükelaca dahi tetkik o lunduktan sonra kendisinin onayı­ na gelecekti. Dö nemin meşrutiyet hakkında risale yazan şahsiyeti Esad Efend i'nin tarifine21 de uyan bu yaklaşımı Osmanlı Devleti gibi geleneksel yapılar için no rmal karşılamak gerekecektir. Bu şekilde idari yapıda icraya d ö nük bir değişimi­ alınacak kanunların ana yapıya uygunluğu ve telifinin aranmasının yanında ulemanın ve halkın tepkisine yol açmayacak ­ ko ntro llü ­bir sos­ yal değişim anlayışı olarak nitelend irmek mümkün gö zükmekted ir. Anayasa çalışmaları so na er­ meden ö nce getirilecek d üzenlemelerin dine aykırı o lduğu yo lunda bir kısım din adamlarının zyvutsrponmlkihgfedcbaYVUTS TBMM KÜTÜPHANESİ BELGELER VE FOTOĞRAFLARLA MECLİS­İ MEBÛSÂN (1877­1920) 15 zywvutsrponmlkjihgfedcbaZY muhalefeti söz konusu olmuştur.22 Meşrutiyetin en ısrarlı taraftarı olan Midhat Paşa, muhalif hocaların hemen sürgün edilmelerini isterken Padişahın açıkça mahkemeye çıkarılıp yargılan­ maları hususundaki ısrarı idari bir krize yol açmıştı. Sürgün yerlerinde yargılanmaları şartıyla Padişahın onay verdiği bu gelişme din adamları arasında da farklı yaklaşımlar olduğunun bir delili sayılmalıdır. Nitekim daha ortaya ko nmamış, bir hayırlı teşebbüse karşı çıkanların ceza­ landırılmalarına destek veren bir grup din adamının hükümete teşekkür beyannamesi yayınla­ maları "sıfat ı muhtereme­i ilmiyelerim suı­ istimal edenler hakkında ulema yı kiramın derece­ i takbih ve nefretini gö stereceği" mülahazasıyla basında da aynen ilan ettirilmiştir. zyvutsrponmlkjihgfedcbaYVTSRPONMLKIHGFEDCBA M eşrutiyet'in İlanından D ış Politikada Beklenenler Bütün bu beklentilerin ötesinde fikir adamlarında ve bürokratların liberal kesiminde görülen ­ meşruti idarenin ilanı bütün dertlere devadır­ anlayışının Padişaha da sirayet ettiğini gö rmek­ teyiz. Meşrutiyetin, devletin köklü dertlerine deva olacağı beklentisine ilaveten daha acil ve dış politikada etkin bir görevi de aynı zamanda başarması beklenmektedir. Bu beklentinin devlet ve millet için son derece önemli olduğu söylenen Meşrutiyet olayının kendisini dahi aceleye ge­ tirdiğini de yine Padişahın iradesinden ö ğreniyo ruz. Meşrutiyet'in ilanı ve Meclis i Umumînin teşkili ile Avrupa devletlerinin bilhassa Balkanlar'daki unsurların bağımsızlığı için yaptıkları si­ yasi ve askeri baskıyı hafifletmek amacı güdüldüğü bizzat Padişah tarafından ifade olunmakta­ dır. A ncak bu tür uygulamalar sair yerlerde rahatsızlığa meydan vermemelidir: "Meclis i Umu­ mînin tesri'­i teşkilinde olan makasıd­ı mühimine Bosna ve Hersek ve Bulgaristan için isteni­ len idare­i miistakilenin tesisine mahal bırakmamak maddesi olduğu hald e..." 24 Devletin her beldesinde yaşayan bütün unsurların umumî mecliste temsili, haklarını kendilerinin koruyabi­ leceğinin hamilik taslayan devletlere gösterilmesinin işe yarayacağı ümidi II. A bdiilhamid'de de görülmektedir. Bu beklenti meşrutiyetin ilanı sürecinde oluşturulacak müessese ve yapılacak düzenlemelerin de bir an evvel yapılması için ilgililerin sıkıştırılmasına yol açmıştır, "idare­i umumîye­i saltanat için tesisi lazım gelen kanun­ı esasi" ile kurulması kararlaştırılan Meclis i umumînin içtüzüğü, bakan ve memurların sorumluluk esaslarını belirleyecek nizamnameyi hazırlayacak komisyonun bir an evvel teşkili acil meseleler olarak görülmüştür. Bu hazırlıkların bir an evvel bitirilmesi­ ne "her taraftan intizar olunduğu cihetle komisyonun siirat­i içtimai ehem ve elz em" olduğu da ifade edilmektedir.2" Meclisin kanunen sağlayacağı yetkinin vilayet meclislerince de aynen kullanılabileceğini düşünmek, devletin, vatandaşı karşısındaki otoritesini zayıflatacağı endişesi­ ni ön plana çıkarmıştır. Meclis i umumî, vilayetlerdeki memurları da ko ntro l altında tutmalıy­ dı. II. A bdiilhamid gibi merkeziyetçi anlayışın ö nde gelen bir temsilcisi için bu yaklaşımı da normal karşılamak gerekecektir. Bununla birlikte onun her şeyi kendi şahsında ve sarayda to p­ laması, her şeyden bizzat ve herkesten ö nce haberi olmak ve gelişmeleri yönlendirmek gayre­ tinin zaman ve zeminin gereklerine uygun olmadığı zamanla ortaya çıkmıştır. Aradaki dengelere göre zaman zaman Padişahın, zaman zaman ise hükümetin kontrol tanı­ mayan uygulamalarının devleti her hususta esaslı düzenlemelere ihtiyaç duyacak bir hale getir­ diği, en üst düzeyde, bizzat Padişah tarafından ilan olunmaktadır. Padişah meşrutî idareye ih­ tiyaç duyuran gelişmeleri şöyle ö zetlemektedir: "idare­i umurda tarik i müstakimden inhiraf' dolayısıyla vatandaşların devletten "emniyetlerine kefalet edecek esbabın mail i inhitat" oluşu Tanzimat ile giderilmeye çalışılmıştı. A ncak içişlerinde görülen değişmelerin yanı sıra dış mü­ nasebetlerdeki genişleme ve çeşitlenme dolayısıyla "şekl i idare­i hükümetin kifayetsizliği be­zyvutsrponmlkihgfedcbaYVUTSRPONMLKIHGFEDCBA TBMM KÜTÜPHANESİ 16 BELGELER VE FOTOĞRAFLARLA MECLİS­İ MEBÛSÂN (1877­1920) 16 zywvutsrponmlkjihgfedcbaZYXWVUTSRPONMLKIHGFEDCBA dahet d erecesine" varmıştı.2" İşte bu mecburiyetten dolayı "hükümetçe bir kaide­i salime ve muntazama ittihazı iktiza" etmiştir. Kısaca ifade edersek; mevcut yönetimin gerek dâhilde, ge­ rekse hariçte değişen şartlara ayak uyduramadığı umûmen kabul edilmektedir. Bu noktada mil­ letin tabii servet ve kabiliyetlerinden istifadeyi engelleyen hususları giderip hep birlikte ilerle­ meye çalışmak gerekecektir. Netice olarak, meşruti idare ve Anayasa "milletimizin tamami­i saadet halini zâmin" bir mahiyete bürünmektedir. Onunla hilafet ve saltanat makamının hak­ ları korunacak, Osmanlı vatandaşlarının hürriyet ve eşitliği sağlanacaktır. Hükümet üyelerinin yetki ve sorumlulukları, Umumî Meclis'in olaylar hakkında bilgi sahibi olma hakkı yanı sıra mahkemelerin tam bağımsızlığı onun güvencesi altına verilmiş olacaktır. So n olarak mali den­ ge, merkezi ko ntro l, yanı sıra mahalli inisiyatifin geliştirilmesi söz konusu olabilecektir. Anaya­ sada ö nemle vurgulanan Padişahın hak ve yetkilerinin aynen muhafaza edileceği hususu düşün­ ce birikiminin bu yanının atıl bırakılacağına işaret olmalıdır. A ncak icranın ko ntro lü ve sorum­ luluğu gündeme gelmiştir. Meclis i Umumî yapılan işlerden haberdar olacaktır. Her ne kadar, haberdar olmak ile kontrol edip yönlendirmek birbirinden farklı şeyler olsa da halk temsilcile­ rinin muhatap olarak kabulü kanunen ve resmen söz konusu olmaktadır. Şahsi veya grup bas­ kıları karşısında tebaanın hürriyet ve adalet ve eşitlikten istisnasız yararlanması mümkün ola­ caktır. Padişahın devletin ıslahına yönelik faaliyetlerinden dolayı babası Sultan A bdülmecid'i "muhyi­i d evlet" olarak nitelemesi ayrıca dikkate değer bir diğer husustur. Meşrutiyet idaresinin devletin sağlam bir düzene bağlanması olarak anlaşıldığı vilayetlere gönderilen yazılardan da anlaşılmaktadır: "İd are­i hükümetin bir suret i müstakime ve munta­ zamaya rabtı vacibat­ı umurd an" görülmekteydi. Gerek Meclisin birinci çalışma dö neminde gerekse toplanma dönemini bitiremeyen ikinci devrede Padişahın Meclisin hak ve yetkilerine riayetteki, titizliği kaynaklara yansımış bir husustur. Bununla birlikte hükümet üyeleri ile yakın çevresi bu konuda devamlı olarak Padişahlık vakarının korunması gereğini işlemekteydiler.27 Mevcut anlayışa gö re bu, meclisi fazla dikkate almadan bildiğini okumakla olurdu. Mebusan Meclisi'nin birinci faaliyet dö nemi sonunda milletvekilleri adına yapılan değerlendirme konuş­ ması Osmanlı Milleti'nin meşrutiyete kabiliyeti tartışmalarının zemine ne kadar yansıdığını gösteren iyi bir örnektir. Meclisin hiçbir iş yapmış olmasa da memleketin ve milletin her me­ selesini son derece medeni ve yeterli bir şekilde tartışarak milletin bu sistemi layıkıyla yaşatabi­ lecek seviyede olduğunu göstermiş olduğu ifade olunmaktadır.2"zyvutsrponmlkjihgfedcbaYVTSRPONMLKIHGFEDCBA II. A bdülhamid de yayınladı­ ğı mesajda çıkarılan temel kanunlar dolayısıyla memnuniyetini ifade etmekteydi. A ncak ikinci dö nem çalışmaları esnasında işler karışmıştır. Savaşın aleyhimize gelişmesine ilaveten mecliste hükümete yönelik tenkitlerin artması, yönetici çevrelerin hoşuna gitmedi. Bu aşamada kendi­ sine söz gelmeyen Padişah, Meclisi ve çalışmalarını dikkate almakta, bazı konularda ise hükü­ met ve çevresi tarafından sınırlandırılmaya çalışılmaktaydı. Şüphesiz ki, söz konusu sınırlama­ lar Meclisin önemini arttıracağı düşünülen hususlarda ortaya çıkıyordu.29 M eclisin Kapatılması Bütün bu ö nemsemelere rağmen 10 Safer 1295 tarihinde Rusya ile savaşın yarattığı acil du­ rumu görüşmek için toplanan Saltanat Şurası'nda eleştiri oklarının bizzat Padişaha yönelmesi her şeyi değiştirmeye yetti. Padişah; iyi niyetle yaptıklarının yanlış değerlendirilmesi üzerine atası Sultan Mahmud 'un yolundan gitmeye mecbur o lduğunu, dolayısıyla tamamen merkezi­ yetçi bir şekle dönüleceğinin işaretlerini verdi. Devletin ve milletin hal ve istikbalini garanti al­ tına aldığı hemen her mahfilde ilan edilen Anayasa ve Meclisin tatil edilmesi gündeme geldi. zyvutsrponmlkihgfedcbaYVUTS TBMM KÜTÜPHANESİ BELGELER VE FOTOĞRAFLARLA MECLİS­İ MEBÛSÂN (1877­1920) 17 zywvutsrponmlkjihgfedcbaZY Hükümetin aynı gün Padişaha sunduğu arz tezkiresindeki gö rüşler, meşrutiyet ve Meclis hu­ susunda başta Padişah o lmak üzere icra kuvvetinin yaklaşımını bütiin açıklığı ile ortaya koy­ muştur. Bu yazıda, Meclisin, kendisine havale edilen kanun tekliflerini "ezmine­i adiyede in­ celemek ve müzakere etmekle" görevli o lduğu vurgulanmaktaydı/ 0 Yani barış zamanlarında her şey yolunda iken faaliyet gö sterecek, adeta bir lüks o lduğu ifade o lunmaktadır. Meclis bu görevi dahi tek başına yapamayacak, Hükümet ve Ayan Meclisi üyeleri ile fikir alış verişinde bu­ lunacaktır. Diğer taraftan devletin maruz kaldığı askeri ve politik buhranın her şeyi fevkalade bir şekle sokması normal zamanların işlevlerini imkânsız hale getirmiştir. Yine hükümet üyele­ rinin anlayışına gö re, Meclis çalıştığı sürece "hakk ı vukııf" gereği, "her gün, belki her saat zu­ hura gelen vukuatın gerek politik, gerekse içişleri ile ilgili hükümet kararlarının kaideten o na tebliğ i" gerekecektir. Yukarıdaki ifadeler temeld e çelişmekle beraber ço k ö nemli bir noktayı da açığa çıkarmaktadır, içerd e ve dışarıda her an meydana gelen değişimlerden haberdar olması gereken bir Meclis, normal zamanların bir lüksü o lamaz. A ncak Meclisin etnik yapısı ve hükü­ metin mütareke görüşmeleri içinde olması bu temel gerçeğin Osmanlı Devleti'nd e uygulana­ bilirliğim büyük ö lçüd e sınırlamaktaydı. Diğer taraftan "d ünyanın hiç bir yerinde hükümet; ö nemli gelişme ve görüşmeleri vakit ve zamanı gelmeden Umumî Meclis'e bild irmez", şeklin­ de bir anlayışla nihai karar padişaha bırakılmaktadır. Ed irne'd e Rusya ile yapılan mütareke g ö ­ rüşmelerinin Meclisin normal görev süresi içinde bitirilemeyeceği anlaşıldığından, ya meclisin çalışma süresini uzatmak, ya da vaktinden evvel tatil etmek şıklarından birini tercih etmek su­ retiyle Anayasal hakkını kullanması Padişahtan istenmekteydi. A nayasanın kendisine tanıdığı bu hakkı Padişah, Meclisin vaktinden evvel tatile gö nderilmesi için kullandı/ 1 Bö ylece I. Meşruti­ yet d ö nemi resmen so na erdirilmiştir. Teo rik ve fiili olarak, hükümetin yazılı, esasları belli bir kanuna gö re faaliyette bulunması gerekliliği hemen her aşamadaki devlet adamları tarafından kabullenildiyse de pratiğe geçildiğinde beklenen başarının sağlanamadığı açıktır. II. Meşrutiyet'in ilanına kadar geçen o tuz senelik sürede bu ko nunun tamamen günd em dı­ şı tutulmadığını biliyoruz. Nitekim 18 Haziran 1878 tarihi ile vilayetlere gö nderilen bir ta­ mimde savaş dolayısıyla maruz kalınan ağır mülkî zararların tamiri için gereken adlî ve mülkî ıslahatların esaslarının Şûra yı Devletçe hazırlandığı bildirilmektedir. Dolayısıyla "her yerde asayişin avdetiyle sene­i âtiyede mebusanın içtimaında hasbe'l­ kanun Meclis i Umumî'nin ted ­ kik ve mütalaasına arz o lıınması"nın kararlaştırıldığı bildirilmekteydi/ 2 Buradan meclisin tatili kararının daimi olarak düşünülmediği neticesine varabiliriz. A ncak meclisin toplanması için bir takım engellerin devam etmekte o ld uğunun aynı yazıda zikredilmesi iyi niyet ko nusunu müp­ hem kılmaktadır. Seçim talimatnamesinin henüz kanunlaşamaması (taşrada seçimleri zorlaştı­ racağı için), A nadolu ve Rumeli savaş sonrası sükûnete erişmediğinden buralardan temsilcile­ rin gelmesi imkân dışında gö rülmüş, son ve en ö nemli no kta olarak da barışın imzasından so n­ ra "dâhili ve harici gavail­i mütemadiye ile uğraşıldığı bir sırada Meclis i Umumî'nin küşadının mümkün g ö rülmed iğ i" bildirilmiştir. So n tahlilde Hükümet ve Padişahın Meclisi, kanunlaştır­ ma çalışmalarında danışma meclisi görevi yapacak bir müessese olarak değerlendirdiği, adeta normal zamanların bir müessesesi, olağanüstü zamanlar için bir lüks olarak gö rd üğü sö ylene­ bilir." Bu yaklaşıma mukabil 1876 anayasasını tadil için Said, Mahmud Ned im, Suphi ve Hay­ reddin Paşalardan oluşan bir komisyon kurulduğunu gö rüyo ruz. Komisyon Anayasa tadiline ancak Meclisin yetkili o lduğu yolundaki raporunu 27 Nisan 1880' d e açıklamıştır. Bu esnada Padişahın Tunuslu Hayreddin Paşa'dan meclis ve hükümetin sorumlulukları hakkında gö rüş aldığı gö rülmektedir/ 4 zyvutsrponmlkihgfedcbaYVUTSRPONMLKIHGFEDCBA TBMM KÜTÜPHANESİ 18 zyvutsrpnmlkihgedcbaYVTSRONMLKIGFECBA BELGELER VE FOTOĞRAFLARLA MECLİS­İ MEBÛSÂN (1877­1920) 18 zywvutsrponmlkjihgfedcbaZYXWVUTSRPONMLKIHGFEDCBA Netice olarak; II. A bd iilhamid , mevcut anayasanın tadil edilerek Osmanlı mülkünde uygu­ lanmaya daha müsait hale getirilecek yasalarla tekrar denenmesi için ilim ve sadakatine itimat ettiği devlet ricalini çeşitli zamanlarda görevlendirmiştir. Bu çabalara bakarak o nun Anayasalı bir yö netimin gerekliliğine samimi olarak inandığını düşünmek mümkün gö rülmekted ir. Meş­ rutiyetin 1908 yılında o rta dereceli subayların ö ncülük ettiği İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin baskısı ile yeniden yürürlüğe girene kadar muhalefetin adeta "kızıl elma"sı olarak gö rülmekle ayrı bir etkinlik gerçekleştirdiğine de işaret etmeliyiz. Burada 1876 Anayasasının beklendiği ö l­ çüde kişi hak ve ö zgürlüklerine ve halkın temsilcilerinin sistemde belirleyici ko numa gelmesi­ ne katkıda bulunmad ığını, buna rağmen muhalefetin söyleminde bir simge haline geldiğini de ifade etmeliyiz. Meşruti idarenin lafiz ve şekilden fiile geçişi ise ancak A ğusto s 1909 düzenlemeleri ile müm­ kün o lmuştur. Bu düzenlemelerin milli hâkimiyet düşüncesini uygulamaya sokan mahiyeti meşruti idarede halkın etkinliğinin artarak devam ed eceğinin belgesi olarak değerlendirilmeli­ dir. Burada son olarak Meşrutiyet ve sair düzenlemelerin halkın isteği ve dayatması ile olması gerektiğini, bu şart olmadığı zaman gelişme olarak gö rülen hallerin devamlı o lamadığını, mii­ esseseleşemediğini belirtmek gereklidir.35 yurnmlkieaTSRONMLKDBA N O T LA R 1 Ticaret i Bahriye Z abıt Kâtibi Esad Efendi yazdığı Hükumet­i Meşruta adlı risalede meşrutiyeti "kât>c­i muamelatta bir şer'i kanunla mukayyed olan hüküm et" şeklinde tarif ed erken bunu uzun bir gelişme sürecinin so nund a o ld uğu­ nu da gö zd en ırak tutmamalıyız. Yazar, A sya'nın sö mürge haline gelmesini mutlakıyet idarelerine bağlamakta, meşru­ ti ve med eni memleketlerin az nüfuslu olsalar da dünyaya hâkim o lduklarına dikkat çekmekted ir. Risalenin tamamı için bkz. Esad Efend i,zyvutsrponmlkihgedcbaTSPONMHGEDCBA Hiikumet­i Meşruta, İstanbul: 1293, Tarık Z afer Tunaya'nın ö nsö zü ile yayına hazırlayan Z afer To p rak, Boğaziçi Üniversitesi Dergisi, Vo lüm 6, İstanbul: 1978, s. 227­ 237; II. A bd ülhamid de Meşrutiyetin ilanın­ da Ayan ve M ebusan'a hitaben yaptığı ko nuşmad a ıslahata yö nelik kanunların yapılmasında karşılaşılan pro blemin te­ melind e, yapılan işlerin "hüküm et i istibdadiye elinden çıkıp kaide­i meşverete miistenid o lmamasınd an neş'et eyledi­ ğinin sabit ve mütehakkik" o ld uğunu belirtmekted ir. Buna mukabil ileri memleketlerin gelişmişliğinin temelind e bü­ tün işlerin "cümlenin rey ve ittifakı ile va'z ve tesis o lunmak semeresi" o ld uğuna işaret etmekted ir. Ko nuşmalar için bak. Suna Kili­ A . Şeref Gö ziibiiyük, Türk Anayasa Metinleri, A nkara: 1985, s. 47. 2 Sadık Rıfat Paşa, İdare­i Hükümetin Bazı Kavâid­i Esasivyesini Mutazammın Risale, Miintehabat­ı 3 Namık Kemal, Usul­i Meşverete Dair Mektup lar, M ektup 3, Makalât­ı 4 Süleyman Paşa, Hiss­i İnkılap, 5 Süleyman Paşa, age, gö s. yer. 6 Süleyman Paşa , age, s. 60. 7 Süleyman Paşa, age, s. 56. 8 9 Asar, s. 42­ 50. Edebiye. İstanbul: 1326 (yazılışı 1293) , s. 23. Bu sahadaki tartışmalar için bkz. Cez mi Eraslaıı, Teni Osmanlılardan cesinin Gelişimi, Siyasiye ve Atatürk'e Türk Aydınında Cumhuriyet Düşün­ yayımlanmamış d o çentlik takdim tezi, İstanbul: 1994. Süleyman Paşa, age, s. 61. M ahmud Celaled d in Paşa, Sadrazam M ehm ed Rüştü Paşa'nın meşrutiyet karşıtlığı hakkın­ da kend isine, "eğ er dış teklifler sırasında bö yle bir jest yapılmak mecburiyetind e o lmasaydı, Kanun­ı Esasiye muvafa­ kat etmeme imkan y o ktu" dediğini kayd etmekted ir, M ahm ud Celaled d in Paşa, Mir'at­i Hakikat (yayına hazırlayan İsmet M iro ğ lu), İstanbul: 1983, s. 2 0 2 ­ 2 0 3 . 10 Aynı eser, s. 62; A hmet Nuri Sinaplı, Mehmet Namık Paşa, İstanbul: 1987, s. 246. 11 Süleyman Paşa, age, s. 63 Süleyman Paşa, kendisi ile beraber Safvet ve Cev d et Paşaların da bu fikre katılmadıklarını belirtmekted ir. Süleyman Paşa'nın devlet idaresinde sıkıntıların sebebini bütün işlerin "vekil­i mutlak namıyla miibec­ cel sadrazamların fikir ve irade­i şahsiyelerine münhasır" o lmasınd a gö rd üğünü ifade etmesi ve kaldırılması gerektiği­ ni vurgulaması o nu bir d ereceye kadar Yeni Osmanlılar ile paralel bir no ktad a mütalaa etmemiz e imkan vermekted ir. Diğ er taraftan Safvet ve Cev d et Paşaların "m em lekette reylerinden istifade o lunur bir ço k ad emler o ld uğ unu" savun­ maları da dikkate d eğer bir yaklaşımdır. zyvutsrponmlkihgfedcbaYVUTSRPONMLKIHGFEDCBA TBMM KÜTÜPHANESİ