Pers Satrapının Gölgesinde
Çok Kültürlü Bir Kent
DASKYLEION
70
Aktüel Arkeoloji
Aktüel Arkeoloji
71
Il in el modipsunt, quatur? Bis alibusaero maximil itemperspici sape
quaeris aut quo imus experis totatiasit et quid quam lit, soluptam
et et rerro dolore, aliatemodis vid et, simaion sequos voluptasrro
quam natendi blaborp oresti nullantia quis archilisque sitectusam
renihitas earchillaut qui con estecae eserehent aliquosamum rerum
eos qui cus evellup tatiur, optae nimus illuptur, natia non
B
ugünkü Manyas Kuş Gölü’nün güneydoğusunda konumlanmış Hisartepe üzerinde yer alan Daskyleion Antik Kenti; Trakya, Boğazlar,
Marmara Denizi, Karadeniz ve Küçük Frigya
(Phrygia) bölgelerinin kesiştiği coğrafyaya
hâkim olan ve onun kontrolünü sağlayan jeopolitik konuma sahip bir yerleşmedir.
Doç. Dr. Kaan İREN
Muğla Üniversitesi Arkeoloji Bölümü
Çiçek ATAY
1952 yılında Kurt Bittel tarafından Hisartepe üzerinde yer aldığı saptanan Daskyleion’da
ilk arkeolojik kazılar, bir yıl sonra Ekrem Akurgal tarafından başlatılmış ve 1959 yılına kadar
da devam etmiştir. Bu ilk dönem kazılarında
ele geçen Greko-Pers kabartmaları ve bullalar,
Daskyleion’un bir Akhamenid Dönemi satraplık (valilik) merkezi olduğuna dair en önemli
kanıtları oluşturur. 28 yıllık bir aradan sonra
1988 yılında Prof. Dr. Tomris Bakır tarafından
yeniden başlatılan kazılar 2008 yılına kadar kesintisiz devam etmiştir. Bu ikinci dönem kazı-
larında ise Daskyleion’da Akhamenidlerin yanı
sıra Frig (Phryg) ve Lidya (Lydia) kültürlerinin
de varlığına işaret eden önemli yapı kalıntıları
ve eserler ortaya çıkarılmıştır.
Orta Çağ yazarı Stephanos Byzantios
Anadolu’da Daskyleion adı verilen beş yerleşmeden söz eder; ancak tarihçiler ve arkeologlar Kuzeybatı Anadolu’da, Bandırma’ya 40
kilometre mesafedeki Ergili Köyü’ne çok yakın olan, Manyas Gölü kıyısındaki Hisartepe
üzerinde yer alan kalıntıların satraplık merkezi
Daskyleion’a ait olduğu konusunda hemfikirdir. Söylenceye göre kent, ismini Lidyalı bir
soylu olan Daskylos’tan almıştır. Daskylos’un
annesi, çeşitli saray entrikaları sonucunda
Sardis’ten Hellespontos Frigya’sına kaçarak
daha sonradan Daskyleion adını alacak olan
kente yerleşmiş ve oğlunu burada dünyaya getirmiştir.
Daskyleion’da ele geçen en erken buluntular -“8” biçimli idoller, taş baltalar ve mühürler- Tunç Çağına aittir. Ancak Tunç Çağı ertesinde MÖ 8. yüzyıla kadar tarihlendirilebilir
bir malzeme henüz ele geçmemiştir.
Kentteki Frig varlığı, hem epigrafik hem
de arkeolojik buluntularla kendini gösterir.
Frig dilinde yazıtlar, bir Kybele tapınak modeli ve çok miktarda bezemeli ve grafitolu
seramik eser Friglerin buradaki varlığını kanıtlar. Friglerin Daskyleion’daki varlığının sadece kendi dönemleri ile sınırlı olmadığı, daha
geç dönemlere tarihlenen eserler üzerinde yer
alan Frig dilindeki yazılardan anlaşılabilir.
72
Aktüel Arkeoloji
Aktüel
Akkt
Akt
A
k tü
tüel
üüeel
e l Arkeoloji
A r kkeo
Ar
keeeoo lo
lloj
oojj i
7733
Daskyleion’da Frig yerleşiminin tespit edilmesi, bölgenin antik yazarlar tarafından neden
“Frigya Hellespontos’u” olarak adlandırıldığını
açıklamakla kalmayıp aynı zamanda Friglerin
Anadolu’daki yayılımlarının Kütahya-Eskişe-
hir sınırının daha da batısına ve kuzeye kaydığını ortaya koyması açısından önemlidir.
Lidya Uygarlığı’na ait yerleşim kalıntılarının, Hisartepe’nin en tepesinde, yani yerleşimlerin merkezinde, “Kült Yolu” olarak
adlandırdığımız alanda yoğunlaştığı görülür.
Akhamenid Dönemin hemen altında yer alan
Lidya tabakaları özellikle son yıllarda çok
önemli buluntular vermiştir. Bu tabakalardan
birinde Perslerin kente gelişi ile aynı zamana
(yaklaşık MÖ 540) denk gelen bir yangın enkazı tespit edilmiştir. Bu durum Perslerin kenti
savaşarak ele geçirmiş olabileceğini gösterir.
Söz konusu yangın tabakası içinden, olasılıkla
dinsel bir sahneyi betimleyen değerli maden
figürler ele geçmiştir. Bu buluntuların yanı sıra
höyüğün genelinden de Lidya Dönemine ait
çok sayıda tam kap ve kaliteli Lidya seramikleri
ele geçmektedir. Dönemin mimarisini yansıtan
kalıntılar, “Kült Yolu” alanındaki Lidya mekanları ve kenti çevreleyen bir sur kalıntısıdır.
Kyros’un MÖ 546 yılında Lidya Krallığı’nı
ve ardından Batı Anadolu’yu ele geçirmesi ile
MÖ 334 yılında Büyük İskender’in Granikos’ta
Pers ordusunu yenmesine dek, iki yüzyılı aşkın
bir süre boyunca tüm Anadolu Persler tarafın-
74
Aktüel Arkeoloji
Daskyleion Tümülüslerine Çarpıcı Bir Örnek
KORU TÜMÜLÜSÜ
Doç. Dr. Kaan İREN
Muğla Üniversitesi Arkeoloji Bölümü
M
dan yönetilmiştir. Perslerin Anadolu’daki hâkimiyeti süresince de Daskyleion
Pers Satraplık (valilik) merkezi olarak
varlığını sürdürmüştür. Persler Asurlulardan aldıkları bir miras ile imparatorluklarını eyaletler ve bunlara atadıkları
sadık satraplarla (valilerle) yönetiyorlardı. Buradaki satrap, imparatorluktaki
çok sayıdaki halk arasından Frigyalıları,
Asya’daki Trakları, Paphlagonialıları,
Mariandynianları ve Suriyelileri (yani
Kapadokyalıları) yönetmekteydi. Bu
şu demekti: Güney Marmara, Bitinya
(Bithynia) ve Paphlagonia’nın Karadeniz kuşağı Frigyanın içleri ve sınırları
Armenia ve Fırat kıyısına kadar uzanan
Kapadokya’yı (Kappadokia) içine alan
bir idare alanına sahip bir merkezdi.
anyas Kuş Gölü’nün
çevresindeki çok sayıda ve geniş bir alana
yayılmış olan tümülüsler Sardis yakınlarındaki Bin Tepeler
tümülüsleri ile karşılaştırabilir. Özellikle gölün güney ve doğu kıyılarında,
yer alan tümülüsler Daskyleion’un
kentsel teritoryumuna ait olup kentin nekropolisinin birer parçasıdırlar.
Bunlar, burada yaşamış olan Frigler
(Phrygler), Lydler, Persler ve hatta
Makedonların ileri gelen kişileri için
yapılan anıt mezarlardır.
Bu tümülüsler İlkçağdan beri soyulmaktadırlar. Özellikle son yıllarda
kaçak kazıların büyük bir hızla artması sebebiyle Daskyleion kazılarında
tümülüs araştırmalarına ağırlık verilmiştir. Bu araştırmalar kapsamında
son zamanlarda gerçekleştirilen Pers
dönemine ait Koru tümülüsü kazısı
olağanüstü sonuçlar vermiştir.
Koru Tümülüsü oldukça uzun bir
dromos, bir ön oda ve bir ana mezar
odasından oluşur. Ön oda ve mezar
odasında tamamen Prokonnessos
mermeri kullanılmıştır. Mezar odasında Lidya tipi iki adet kline yer alır.
Klinelerin kenarlarında ve içlerinde
çok yoğun ve canlı mor renkli boya
kalıntıları ile karşılaşılmıştır. Bu iki
mermer kline dışında, mezar odasında ahşap bir mobilyaya ait parçalar ele geçmiştir. İçeride üç kişiye
ait insan kalıntılarına rastlanılmıştır.
Dördüncü kişinin kalıntılarına da ön
Akhamenid Dönemi mimarisine
ilişkin sağlam korunabilmiş en önemli
kalıntı, tepenin güneybatı bölümünde,
Kuş Gölü’ne hâkim bir noktada bulunan “Kült Yolu” ve onun etrafında
barındırdığı yapı kompleksidir. Erken
Akhamenid Döneme tarihlenen ve ortasında yer alan kanalla ikiye ayrılan bu
yol bir apsisle son bulur. Bu yol, Tomris Bakır tarafından ateş kültüyle ilgili
törenlerin yapıldığı kutsal bir yol olarak yorumlanmaktadır. Daskyleion ve
çevresinden ele geçen plastik eserlerde
Aktüel Arkeoloji
75
görülen rahip ve soylu tasvirleri de kültsel aktivitelere işaret eder.
Daskyleion’un bir Akhamenid Dönem satraplık merkezi olduğuna dair en önemli buluntular antik dönemde güvenli iletişimi sağlamak için kullanılan kil mühür baskılar olan
‘bulla’lardır. Devletlerarasındaki yazışmalarda
kullanılan papirüsler, bu bullalar ile mühürlenmekte ve bu sayede başka bir kişinin yazıyı
açıp okuması engellenmekteydi. Daskyleion,
Anadolu’da bulla bulunmuş az sayıdaki yerleşimden biridir. Bullaların esas önemi, üzerinde
barındırdığı yazılardan ve sembollerden ileri
gelir. Daskyleion bullaları üzerinde Aramca,
Eski Persçe ve Yunanca yazıtlar, bunun yanı
76
Aktüel Arkeoloji
sıra kuş tasvirleri ve av sahneleri yer alır. Tüm
bu veriler, Daskyleion halkının, lorası ve faunası son derece zengin bir bölgede yaşayan
çok-kültürlü bir toplum olduğunu kanıtlar.
Bullalar dışında Daskyleion’un Pers karakterini en net ortaya koyan diğer buluntular altın
dareikos ve gümüş sigloslardır.
Hellenistik kalıntılar bu dönemde
Daskyleion’un halen önemli bir merkez olduğunu gösterir. Özellikle İncili Duvar olarak adlandırılan teras-sur duvarı Hellenistik Dönem’e
ait en dikkat çekici mimari kalıntılardan biridir.
Duvarın yapımı esnasında, üzerinde inci dizileri bulunan ve aslında daha önceki dönemlere
ait olan devşirme mimari blokların kullanılmış
KORU TÜMÜLÜSÜ
olması nedeniyle, duvara İncili Duvar
adı verilmiştir. Bu döneme ait bir diğer
görkemli unsur ise mermer ve andezit
bloklardan yapılmış bir yoldur. Bu yolun Hellenistik Dönem kentine girmek
için kullanıldığı anlaşılmaktadır. Kazılarda ele geçen ahşap parçaları ve çiviler, kentin giriş kapısının da burada
olabileceğini gösterir.
MÖ 2. yüzyıldan sonra Daskyleion’da
yerleşim zayılamıştır. Roma Döneminde höyüğün çevresinde çitliklerin kurulmuş olduğu bilinir. Ortaçağda ise
Hisartepe’de bugün yer yer surları ve
kuleleri takip edilebilen bir Bizans Kalesi inşa edilmiştir. Kalenin yapımında
höyükteki daha erken yapılardan alınan
mimari blokların kullanıldığı anlaşılmaktadır. Kalenin girişi günümüzde
net bir biçimde saptanabilmiştir ve Hellenistik Dönem girişiyle aynı yerde olduğu anlaşılmaktadır.
odada rastlanılmıştır. Ayrıca Kyzikos
üretimi elektron sikkeler, altın kakma
bir yüzük, alabaster, tüm ve parçalar
halinde alabastronlar, tüm ve parçalar halinde lydionlar, fildişinden çeşitli
ufak süs eşyaları ve parçaları birleştirilerek tümlenmiş cam bir rhyton ele
geçmiştir. Bazı alabastronların ve
lydionun içinde merhem ya da parfüm
benzeri bir maddeye ait olabilecek
kalıntıların bulunması dikkat çekicidir.
Ele geçen eserlerin ön araştırmaları
şimdilik tümülüsün tarihi olarak MÖ 5.
yy.ın ikinci yarısını işaret eder. İlginç
olan mezarın girişinin yakınındaki şiddetli bir yangın tabakası ve bu tabakadan ele geçen buluntuların burada
tümülüs yapılmadan önce bir demirci
işliğinin bulunduğuna işaret etmesidir. Yangın tabakasından ele geçen
buluntular, MÖ erken 5. yüzyıl tarihini
verir. Başka bir deyişle tümülüs demirci işliğinden 30 veya 40 sene daha
geçtir. Bu tümülüste ele geçen buluntular, birçok bilim adamının bir araya
gelmesiyle disiplinler arası bir çalışmayla yayına hazırlanmaktadır.
Manyas Kuş Gölü’nün özellikle güney ve doğu kıyılarında, gölün Daskyleion tarafı ve gölden Daskyleion’a gelen
yolun kenarlarında yer alan tümülüsler
Daskyleion’un kentsel teritoryumuna
ait olup kentin nekropolisinin birer parçasıdırlar. Bunlar, burada yaşamış olan
Phrygler, Lydler, Persler ve hatta Makedonların soylu kişiler için yaptıkları anıt
mezarlardır. Tümülüslerde son yıllarda
yapılan kazılarda önemli pek çok eser
ortaya çıkarılmıştır.
Aktüel Arkeoloji
77
AIOLIS’TE PERSLER
Doç. Dr. Kaan İREN
Muğla Üniversitesi Arkeoloji Bölümü
A
iolis Bölgesi, üç ana alanda ele
alınır: Hermos (Gediz Irmağı)
ile Kaikos (Bakırçay) arasında
kalan Güney Aiolis; Kaikos’tan
Troia’ya kadar olan Kuzey Aiolis ve Lesbos,
Nasos ve Tenedos adalarını içeren Adalar
Aiolis’i.
Güneyde yaşayan Aioller, kendi aralarında 12 kentlik bir birlik kurduysa da, bu birlik
tarih boyunca önemli bir rol oynamamıştır.
Bu bölge içinde kalmasına rağmen Phokaia
(Foça), Smyrna (İzmir) ve Elaia (Zeytindağ)
İon iskânlarıdır. Aiolis halkı komşularına
göre daha barışsever ve kendi halinde bir
halktır. Bu sebepten olsa gerektir ki, üzerinde baskı kuran siyasi güçlerle çatışmaya
girmemiş, onlara direnç göstermemiştir.
Lidya’nın Mermnad Sülalesi’nin kralları batıya, denize doğru genişlemeye çalıştıklarında da Aiol kentlerine otoritelerini kabul
ettirmek için hiç zorlanmamışlardır. Aynı
anlayış Lidya İmparatorluğu’nu sona erdiren
Pers İmparatorluğu’nun bölgeye gelmesinden sonra da devam etmiş, Aioller Perslerle birlikte
78
Aktüel Arkeoloji
yaşamayı sükûnetle kabul etmiş ve genelde
işbirliğine gitmişlerdir. Bu işbirliğinin en
güzel örneği, Kyme’nin, Dareios’un Skythia
seferine katılmış olmasıdır. Hatta Skythia
seferinden sonra, kısa süreli barış ortamında
ekonomisi düzelen Aiol kentlerinden Mytilene ve Tenedos sikke basımında öne çıkan
kentler arasında sayılabilir.
Persler, Asurlulardan devraldıkları bir
sisteme göre imparatorluk topraklarını eyaletlere bölmüşler ve Anadolu’yu, bu eyaletlerin başına güçlü ve sadık satraplar (valiler)
atayarak yönetmişlerdir. Büyük Pers kralı
Kyros bütün Anadolu’yu fethettikten sonra
Aiolis ve Mysia’nın (kabaca Marmara’nın
güneyi) yönetimini Daskyleion’da oturan
satrapı Pharnukhos’a bırakmıştır.
Kyros’a kapılarını açan Larisa ve
Kyllene’nin içine kral, Mısırlı müttefik askerlerini yerleştirmiştir. Kentin şehir surları Persler geldikten sonra yapılmış MÖ 4.
yüzyılın başlarında yenilenmiştir. Larisa’da
yer alan birçok defa eklentilerle genişlemiş
ve yenilenmiş olan saray Pers kültürünü
benimseyen bir tirana aittir. Bu nedenle
mimari özelliklerinde İran etkisi ağır
basmaktadır. Panaztepe’de keşfedilen 5. yüzyıl göz alıcı tiran sarayı
da bir kez daha göstermektedir ki,
İonia’da olduğu gibi işbirlikçi yerel yöneticiler Persler tarafından
kollanıyor ve gönenç içinde yaşıyorlardı. Persler Yunan ya da yarı
Yunan kentlerinde genellikle Yunanlı yöneticiler veya Yunanlaşmış barbar yöneticiler bırakıyorlardı. Her ne kadar
Aiolis’teki Kyme Perslere karşı İonia İhtilalına karışmışsa da Lidya satrapı, 497’de kenti
tekrar ele geçirmiştir. Bundan sonra Aioller
genellikle Pers taratarı bir politika izlemiş-
lerdir. Aioller Pers kralı Kserkses’in
480’deki Yunanistan seferine 60 (ya
da 40) gemi vererek katılmışlardır.
Kyme Persler için önemli bir limandır. Nitekim Perslerin donanması
zaman zaman şehri kışlamak için de
kullanmışlardır. Kserkses, yandaşlarına Aiolis’ten toprak da bağışlamıştır.
4. yüzyılın başlarında eski Sparta kralı
Demaratus ve Eretrialı Gongylus’un
torunları Aiolis’te hala hatırı sayılır
bir toprağa sahiptiler. Kserkses bu
toprakları dedelerine onun yanında 480-479 seferine katıldıkları için
vermiştir. Kserkses’in yenilgisinden
sonra Aiol kentleri Atinalıların kurduğu askeri ve siyasi Attika-Delos
Deniz Birliğine girmişlerdir. Bununla
birlikte 4. yüzyılda tekrar Pers satraplığına bağlanmışlar ve bu durum Büyük İskender’in gelişine kadar devam
etmiştir.
Mysia Bölgesi ve Kuzey Aiolis
feodal tipte yöneticilerin elindeydi.
Mesela Memnon diye birinin“ memleketinden” bahsedilmektedir. Bu alan
Tenedos’un (Bozcaada) karşı kıyıda
sahip olduğu toprakları içermektedir. Tenedos olasılıkla Kral Barışı
(MÖ 387) ile Perslere geçmiştir. Ancak diğer bir Aiol adası olan İmbros
(Gökçeada) Atinalılarda kalmıştır. Bu
devir hakkında elimizde kalan yazı ve
yazıtlardan, Perslerle alakalı birçok
kişi tanımaktayız: Tithraustes, Asidates ve Aterneus’ta oturan Pers karşıtı
Hermias’ı da unutmamak lazımdır.
Aslında karısı Demaratusoğullarından olmasına karşın İskender’in babası II. Philip ile dalavereler çevirip
Erythrai ile aynı amaçla anlaşma yapmıştır. Karia’da olduğu gibi Aiolis’te
de kadın yöneticilere rastlanır. Bunlardan biri kocasının yerine Daskylei-
on Satrapı Pharnabazos’un altında yöneticilik yapan Dardanoslu Mania’dır.
Aslında bu bölgelerin tam olarak
hangi Persli satrapın idaresinde olduğu şimdilik soru işaretidir. Olasılıkla
zaman zaman Satraplık sınırları değişmektedir.
MÖ 4. yüzyılda yaşayanlar İzmir’in
kuzeyindeki küçük Aiol kenti Temnos
için “her şeye karşın insanın, kralın
tebaasına dâhil olmadan yaşayabildiği
yer” derler. Bir kentin Pers egemenliğine girmemesinin açıklaması Perslerin 4. yüzyıl boyunca Küçük Asya’da
uyguladıkları kontrol politikasıyla
ilintilidir. Bu kontrol politikası, dolaylı, yerel otoriteye saygılı hatta ilgisiz ve
baskıdan uzaktır. Persler Aiol kentlerinde genellikle işbirlikçiler bulmak
ya da satın almakla ilgilenmişe benzerler, bununla birlikte bölge tamamen başıboş da değildir. İskender
geldiğinde bölgede Pers garnizonlarının bulunduğu bilinmektedir. İzmir
Körfezi Persler için de tıpkı daha önceki uygarlıklar gibi stratejik olarak
önem taşımaktadır. Bu nedenle Persli
komutan Takhos 383 yılında körfezin
kuzeyinde Leukai kentini kurmuştur.
Aynı zamanda Modern araştırmacılar
Güney Aiolis’teki Palaudis (Asarlık),
Herakleia (Ballık kayası), Melanpagos (Gökkaya) ve Asarlık-Boztepe
gibi müstahkem mevkileri Perslerin
denizden gelebilecek Yunan saldırılarına karşı kurmuş olabileceklerini düşünmektedirler. Kyme’nin doğusunda
bugünkü Şehit Kemal Köyü’nde bulunan oldukça tahrip olmuş yapının da
Pers dönemine ait ve Pers etkisinde
bir yapı olması muhtemeldir.
Aktüel Arkeoloji
79