Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
1 page
1 file
Umran Dergisi, sy.180 (İstanbul 2009)
Sezai Karakoç'un "Hatıralar"ı, 2023
2019
Karakoç'un Kitab'ı. "Taha'nın Kitab'ı" der gibi. 22 Kasım'da Ahmed Sezai'yi konuşuyoruz.. "Şâir, Şuur, Meş'âr" Sâhib'i...
Hâtıralar’dan söz ederken her ne kadar zorunlu olarak “Karakoç’un anıla rı” ibaresini kullanıyor olsak da esasında bu bir Türkiye hikâyesidir. 1930’lar dan 1970’lere kadar uzanan zaman dilimindeki siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal hayat; ülke gündemini hâlâ meşgul eden dindar-laik gerilimi; edebiyat dünyasının geçirdiği dönüşümler, öbekleşmeler, edebiyat mahfilleri; şehirlerin mimari durumu, eğitim sistemindeki sorunlar, siyasi kutuplaşmalar başta olmak üzere onlarca mesele bu kitabın muhtevasını teşkil eder.
Türkiyat Mecmuası / Journal of Turkology
İkinci Yeni şiirinin öncü şairlerinden Sezai Karakoç, hikâye sanatı açısından da önemli eserler ortaya koymuştur. Hikâyeci olarak anılmak yönünde özel bir çabası olmasa da hikâyelerini tıpkı piyesleri gibi Türk edebiyatında metafizik duyarlığın örnek metinleri arasında gösterebiliriz. Hikâyelerinde ortaya koyduğu biçimsel ve tematik yönelişler, onun şiir sanatının duyarlılığıyla birebir örtüşür. Sezai Karakoç, hikâyelerinde hem varoluşçu edebiyat hem de sosyalist gerçekçi edebiyata alternatif olabilecek numuneler ortaya koymuştur. Sezai Karakoç, sadece hikâyeleriyle değil, hikâyeye dair görüşleriyle de hikâye sanatına farklı bir bakış açısı sunmuştur. Hem "Kasaba Edebiyatı" ve "Romanla Hikâyenin Arası Açılıyor" isimli yazılarında hem de bunlardan ayrı olarak düşünsel külliyatının satır aralarında kendisinin hikâyeye dair yaklaşımlarını bulabiliriz. Bu yaklaşımlar, onun hikâyelerinin fikrî zeminini oluşturur. Yerli kaynaklardan beslenen fakat evrensel sanat akımlarını hesaba katan teklifler sunar. Bu tekliflerini tıpkı şiirlerinde olduğu gibi hikâyelerinde de pratiğe döker. Sezai Karakoç'un Diriliş olarak kavramlaştırdığı bir tezinin olduğunu dikkate aldığımızda, hikâyeleri de bu tezi tamamlayan parçalardandır. Diriliş tezinin aynı zamanda bir edebiyat akımı olduğunu kabul edersek, bu akımın hikâye sanatındaki yansımalarını da ortaya koymak gerekmektedir. Bu bağlamda, Sezai Karakoç'un Diriliş tezi çerçevesindeki yaklaşımlarının yeni bir bakış açısı getirebileceği düşüncesiyle, kitaplarının satır aralarında kalmış hikâyeye dair görüşleri derlenecek, aynı zamanda bu görüşleri kendi hikâyelerinde nasıl pratiğe döktüğü gösterilmeye çalışılacaktır.
Irmak, 2007
Bir yıl kadar önce yazdığım ve yayınlanmayan yazımın ismi: “İnsanı ve Varoluşu Anlamak/Anlamlandırmak Yolunda: Sezai Karakoç” idi. Geçen yılın sonlarına doğru Sezai Karakoç’un partiyi yeniden kurma çalışmaları sürüyordu. Bu sırada, yıllar öncesinden şiirlerinin büyüsüyle ve sonrasında düşünceleriyle tanıştığım Sezai Karakoç’la gerçek anlamda tanıştım. Yazıhaneye ve partiye gitmeye başladım. Özgün ve değerli bir düşünce ve edebiyat insanının iç dünyasına, insani özelliklerinin derinliğine bir nebze yaklaşmış olmanın heyecanını duyuyordum, halen aynı heyecanım devam ediyor. 2007 yılında 7. Sapanca Şiir Akşamları Sezai Karakoç oturumunda yaptığım konuşmanın metni. Yayın Tarihi: Ekim 2007
Sezai Karakoç - Hayatı, Sanatı, Eserleri, 2019
4. 6. 4. Üslup Türleri “Meydan Ortaya Çıktığında” adlı öyküde, öykü merkezî kişisi, iç sesiyle “Yıllar geçti. Anıldım, unutuldum; ve daha çok yanlışlarım anıldı. Yaşasın yanlışlarım. Beni unutturmayan onlar. Sonra gülünçlüklerim konuşuldu sırası geldikçe. Daha doğrusu çağrışım kanunu yeryüzünden kalkmamış olduğu için. Yaşasın çağrışım kanunu.” der. Burada genel olarak yazar Sezai Karakoç’un duygu ve düşüncelerini ifade eden öykü kişisi, “Daha doğrusu…” ile başlayan cümlesiyle, Karakoç’un düzyazılarında da sıklıkla karşılaştığımız açıklayıcı, izah edici üslubunu sürdürür. (HİK-I, 8) Bu iç monolog, aynı zamanda yazarın mizahî üslubuna da bir örnektir. Karakoç, “Bağbozumu” adlı öyküde, pekmez tenekelerinin, aradan geçen zamanla birlikte kabarıp patlamasını “Yaza kadar tenekeler, birer birer, bozulan pekmezin kabarışıyla, içine giren şarap şeytanının kasırgasıyla infilâk ettiler, ya da yamrı yumru oldular.” biçiminde mizahî bir üslûpla aktarır. (HİK-II, 91) “Bekçi” öyküsünde mizah, kasabanın bütün resmî görevlerini şahsında toplamış olan gece bekçisiyle, kasabanın haylaz çocukları arasında yaşanan gece kovalamacalarıyla sağlanır: “Köşelerde görülen karaltılar, onu çileden çıkartıyor ve elinde sopası oradan oraya seğirtiyordu. Fakat belli ki gözleri karanlığa alışmış çocuklar, onun koştuğunu görünce hemen ara sokaklara dalıp kayboluyorlardı. Biraz sonra, bekçi yavaş yavaş bir sokakta yürürken ansızın yanından rüzgâr gibi geçiyorlar, onu çılgınca bir kovalamacaya davet edercesine kışkırtıyorlardı. Bazen birini yakalar, kulaklarını çeker, tokatlar, sonra bırakırdı. Fakat aynı çocuk, biraz sonra kapalı havuzun karanlık köşelerinden birinde ıslık çalardı.” (…) “Bu çocuklara söz anlatmak imkânsızdı. Babalarından belliydi bu. Birinin babası, dağın tepesinde durur, bütün ovaya meydan okur gibi bakardı.” (…) [Bekçi] “Geceler boyu koşuşturmacalar sonucu, çocukları artık uzaktan ve karanlıkta bile seçer hale gelmişti. (…) Fakat, kimseyi karakola haber vermiyor, çocukların babalarını polise çağırtmıyordu.” (HİK-II, 113, 114) Hikemî üslup , Karakoç’un öykülerinde de yoğun olarak kullanılan bir üslup türüdür. “IV. - çağırış -” alt başlıklı öyküde anlatıcı, hasta psikolojisinden ölüm duygusuna ve oradan da yüce yaratıcının gerçekliği düşüncesine varır; fanilik ve kalıcılık durumlarını karşılaştırır. (HİK-I, 33-39) “Kartal” öyküsünde de iç sesine tercüman olunan kartal, tasavvufî bir bakışla, hikmet dairesinde, Allah’ın yanı anda hem zahir hem de batın oluşunu, kendisinin güneşe olan münasebeti üzerinden açıklamaya çalışır. Kartal için, güneşe yaklaşınca yanıp kül olmak söz konusudur. Demek ki güneşin ırak duruşu, onun acıyışından, kartalı korumak isteyişinden kaynaklanmaktadır. (HİK-I, 69-74) “Topraktan Başlayarak” öyküsünde önceki öykülerden farklı olarak ben anlatıcının da sağladığı olanakla bir sohbet havası, üslubu hissedilmektedir. Beton-toprak ilişkisi üzerinden, toprağa seslenen anlatıcı, “Sakin toprağım! Uyu. Neden rahatsız oluyorsun?” diye seslenir. (HİK-II, 32)
Bu yazı, vefat yıl dönümü sebebiyle, Üstad Sezai Karakoç ve onun "Diriliş" idealine dair özet bir inceleme sunmaktadır. Yazıda temel olarak şu noktalar öne çıkmaktadır: Diriliş İdeali: Sezai Karakoç’un "Diriliş" kavramı, İslam medeniyetinin yeniden inşası ve öze dönüş hareketi olarak tanımlanır. Bu hareket, bireysel uyanıştan toplumsal bir dönüşüme uzanan kapsamlı bir yolculuk olarak ele alınır. Batı'ya Karşı Alternatif: Karakoç’un idealindeki diriliş, Batı’nın dayattığı geçici ve yüzeysel değerlere karşı derin bir manevi ve ahlaki uyanışı temsil eder. Batı’nın hız ve güç odaklı yaklaşımına karşı sabır, hikmet ve ilahi referanslarla şekillenen bir yöntem önerilir. İhlas ve Samimiyet: Diriliş idealinin temelinde, samimi bir iman ve saf bir niyet yatar. Karakoç, bu değerlerle hareket ederek, birey ve toplum için kalıcı bir ahlaki yükselişi hedefler. Toplumsal Dönüşüm: Diriliş, bireysel değişimle sınırlı kalmayıp toplumun her kesimini etkileyen bir harekettir. Öğretmenlerden mühendis ve iş insanlarına kadar herkesin rol oynadığı bu hareket, toplumun köklü bir ahlaki düzen içerisinde birleşmesini amaçlar. Modern Çağ ve Teknoloji: Metaverse gibi modern teknolojik gelişmelerin insanları hakikatten uzaklaştırabileceği belirtilerek, bu teknolojilere karşı ilahi düzenle uyumlu bir alternatif çerçeve sunulması gerektiği vurgulanır. Yeni Yapılar ve Stratejiler: Diriliş idealinin sürdürülebilirliği için yeni kurumlar ve organizasyonel yapılar önerilir. Sezai Karakoç Vakfı, Diriliş Düşüncesi ve Hareketi Derneği, Diriliş Enstitüsü gibi kurumların kurulması gerektiği ifade edilir. Yazı, Sezai Karakoç’un düşüncelerini çağımıza taşımak ve hakikate dayalı bir medeniyet inşa etmek için somut adımların önemini vurgular. Aynı zamanda, teknolojinin insanın yaratılış amacıyla uyumlu şekilde kullanılmasını sağlayacak projelere dair başlangıç fikirleri sunar.
Sezai Karakoç'un Balıkesir Günleri
Üsküdar Kültür, Sanat ve Medeniyet Dergisi, 2021
Merhaba... Sizleri Üsküdar'ın on üçüncü sayısında buluşmanın memnuniyet ve heyecanı içerisinde selamlıyoruz. Üsküdar Dergisi on üçüncü sayısında da ilk sayısında olduğu gibi hem Üsküdar'ın, hem de İstanbul başta olmak üzere tüm cihanın kadim tarihini ve kültürel birikimini anlamayı, anlamlandırmayı, günümüze taşıyıp geleceğe aktarmayı ve bunu yaparken sizleri şahit tutmayı görev edinmiştir. 2021 yılı fikir ve sanat dünyamız için adeta hazan mevsimi olmuş, toplumumuzun önemli simaları bir bir aramızdan çekilmeye başlamıştır. Dergimizin bu sayısında vefâyât bölümünü bu insanlara ayırdık. Sezai Karakoç, Teoman Duralı, Mustafa Yazgan, Alaeddin Yavaşça gibi sanat ve fikir dünyamızın kayıplarını andığımız yazılarımızı dikkatinize sunuyoruz. Derginin ikinci bölümü ise genellikle birbirine zıt meclislerde zikredilmeye gayret (!) gösterilen geleneksel ve modern sanatlar. Bu minvalde yazarlarımızın her iki saha için de değerlendirmeleri, gençliğin geleneksel sanatlarla ilişkisi, teknolojinin geleneksel sanatlarda kullanımı, zanaat ve sanat ilişkisi ve "eser"in hukuki durumuyla ilgili yazılar kaleme alındı.
Orphanet J Rare Dis, 2019
Revue d'études comparatives Est- Ouest, 2007
MILITARY AEROMEDIC RESCUE SERVICE: A PORTRAIT OF OPERATIONS IN AMAZONAS. (Atena Editora), 2024
Lecture Notes in Mathematics, 1977
Memoria y sociedad, 2011
APTISI Transactions on Management, 2019
mcluhansnewsciences.com, 2016
Les Nouvelles de l’archéologie, 2011
Silicon Chemistry, 2007
DergiPark (Istanbul University), 2023
Bulletin of the Seismological Society of America, 2011
Swiss Medical Forum ‒ Schweizerisches Medizin-Forum, 2005
Journal of Ecophysiology and Occupational Health, 2011