Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2024, Onculanalitikfelsefe.com
…
8 pages
1 file
Dünyada halihazırda kaim olan anayasal rejimler aynı zamanda birer “hukuk devleti” olma iddiası taşımaktadırlar. Bu ülkelerin çoğunluğunun hukuk düzenlerinin temelinde Roma Hukukunun yer alması, entelektüel olma iddiası taşıyan her insanın da onu tanımasını gerektirmektedir. Onculanalitikfelsefe.com'da yayınlanması için kaleme alınan bu yazı ile Roma Hukukunun değişken ve karmaşık maddi içeriğinden ziyade özü itibarıyla tanınması, öneminin vurgulanması ve nasıl günümüze geldiğinin açıklanması amaçlanmıştır.
Yaşar Hukuk Dergisi, 2021
Mülkiyet hakkı, tarihsel gelişimi oldukça eskilere dayanan ve günümüzde de varlığını sürdürmeye devam eden, herkese karşı ileri sürülebilen mutlak bir ayni haktır. Bu nitelikler, hukuk sistemlerini mülkiyet hakkını doğrudan hedef alan saldırılara karşı maliki koruyucu davalar düzenlemeye itmiştir. Bu doğrultuda, Kıta Avrupası hukuk sisteminde benimsenen ve hala günümüz hukukuna yol gösteren Roma hukukunda bu korumayı sağlayan en temel davalardan biri rei vindicatio olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk hukukunda ise istihkak davası, aynı amaç çerçevesinde şekillenmesi sebebiyle rei vindicatio ile büyük ölçüde benzerlik barındırmaktadır.
2011
ÖZET Roma Devleti'nin çeşitli siyasal dönemlerinde Roma Hukuku yürürlük kaynaklarının da farklılıklar gösterdiklerini görmekteyiz. Genel olarak, Ius civile'nin öngördüğü şekil şartlarına uygun olarak yapılan temel öğeleri eksiksiz hukuki işlemler geçerli sayılmakta; aksi halde hukuki işlemlerin hükümsüzlüğünden bahsedilmekteydi. Yürürlük kaynaklarından yola çıkmak üzere Romalılar, günümüz modern hukuklarının aksine hukuki işlemlerin hükümsüzlüğüne ilişkin kesin kurallara ulaşamamakla birlikte, somut olay incelemeleri neticesinde birtakım ilkelere ulaşmışlardır. Günümüz hukukunu da etkileyen bu halleri başlıca üç ana grupta toplamak mümkündür. Roma Hukuku'nda hukuki işlemleri hükümsüz kılan başlıca haller: Hukuki işlemin konusunun başlangıçtan itibaren imkansız olması (başlangıçtaki imkansızlık), hukuki işlemin hukuka aykırı olması (hukuka aykırılık) ve son olarak da hukuki işlemin konusunun ve amacının ahlaka aykırı (ahlaka aykırılık) olmasıdır. Anahtar Kelimeler: Hüküms...
Roma imparatorluğu 1543 yılına kadar var olmuş ise de Roma Hukuku MS. 565 yılına kadar sürmüştür. MS. 527 yılında imparator Iustinianus Roma hukukunu yeniden canlandırabilmek için önemli adımlar atmıştır. Bu bağlamda en önemli eser olan Corpus Luris Civilis adındaki hukuk külliyatını ortaya çıkarmıştır. Bu külliyat o günden önceki hukuk kurallarını toplamak ve ihtiyaçlara uygun olarak yeni kurallar ilave etmek için oluşturulmuştur. Bu külliyat modern hukukun da kaynağı olmuştur. Roma Hukukunun Önemi Türkiye, Cumhuriyet'le birlikte iktibas yoluyla kanunlaşmaya gitmiştir. Batı Hukuku örnek alınarak onların kanunları tercüme edilip ufak değişiklikler ile kabul edilmiştir. Batı Hukukunun ise kaynağı Roma Hukuku'dur. Bu nedenle ülkemizdeki hukuk roma hukuku ile ilintilidir. Bununla birlikte hukuk kurallarının nasıl sonuçlar doğuracağı kanun koyucu tarafından kestirilemez. Kanunkoyucu bunu hukuk tarihi ile kısmen de olsa kestirmeyi umar. Bu nedenle en önemli hukuk tarihi Roma hukukudur. Bundan başka hukuk kurallarının yorumlanması için de Roma Hukukunu bilmek gerekir. Çünkü hukuk kurallarını tarihte en iyi yorumlayan Roma Hukukçularıdır. Roma Toplumunun Yapısı Roma Devleti, gens adı verilen toplulukların birleşmesinden oluşmuştur. Genslerin temeli de aileydi. Ancak aile bugünkü aile kavramından epey farklıydı. Aile başında Poter familias (baba) vardı. Poter familias olma hakkı yalnızca erkekte idi. Poter familias'ın hakimiyetinde ise filius familias (aile evlatları) vardı. Bunlar babanın evlatları, eşleri, torunları, hizmetçi ve köleleri idi. Poter familias'ın (baba) filius familias (aile evlatları) üzerinde sınırsız ve sorumsuz bir çok hakkı vardı. Ölüm cezası verme gibi. İşte bu aileler zamanla birleşerek gens leri oluşturdular. Her gens'in kendine ait arazisi, dini ve sınırlı siyasi müessesesi vardı. Gens lerin başında Dux yada Princeps adı verilen ve askeri, dini ve yargısal önderlik yapan kişiler bulunmaktaydı. Gens ler birleşerek curia yı, curia lar birleşerek tribüs u ve tribus lar ise birleşerek CİVİTAS ı oluşturdu. Mustafa Hakan IŞIK -415 713 4026 İstanbul Üniversitesi -Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü ROMA HUKUKU http://istanbul.academia.edu/mustafaisik AİLE-GENS-CURİA-TRİBUS-CİVİTAS Her ne kadar birleşme yoluyla CİVİTAS olunmuş ise de gensler yapılarını koruyarak birleşmişler toplumsal alanda pek değişiklik yapmamışlardır. Civitas'ın ortaya çıkmasından sonra kaynağı belirlenemeyen pek çok yabancı halk Roma ve çevresine yerleşti. Pleb adı verilen ve genslere mensup olan petriciilerin sahip oldukları hakların hiçbirine sahip olmayan yeni sosyal sınıf ortaya çıktı. Patriiciler ve pleblerin işgücü ve askeri gücüne ihtiyaç olduğu için zamanla civitas tarafından imtiyaz verilmiştir. Daha sonra zamanla Etrüskler bölgeye hakim oldu. Etrüskler siyasi bir birlik oluşturup devlet olmanın temellerini attılar. Bu devlet krallık ile idare edildi. Krallık adı verilen dönemden sonra ayaklanma çıktı ve Kral devrildi. Etrüsklerin hâkimiyeti bitti. Bundan sonra bugünkü Cumhuriyete tam olarak benzememekle birlikte, Cumhuriyet denilen bir kral yerine iki consül'ün 1 yıl süre ile magistralık yaptığı yeni dönem oluştu. Cumhuriyet dönemi, devletin güçlendiği ve Roma'nın sınırlarının önemli ölçüde genişlediği bir dönemdir. Cumhuriyet döneminde Roma oldukça fazla genişlemiş ve genişlemenin sosyolojik ve ekonomik sorunları baş göstermiştir. Bu sorunlarla uğraşmak Cumhuriyet müesseselerini yıpratmıştır. Zamanla consuller diktatörlük ilan etmişlerdir. Cesar (consul) yavaş yavaş cumhuriyet rejimini devirmeye çalışmıştır. Kendi yetkisini arttırırken cumhuriyet kurumlarının yetkilerini sınırlamıştır. Cesar suikatte uğrayınca iktidar mücadelesi başlamıştı. Sonra Octourus geldi. Bir barış dönemi başladı. Bu dönem Roma Hukukunun gelişmesine ve kökleşmesini sağladı. Daha sonra zaten Roma Doğu ve batı olarak ikiye ayrıldı. Batı Roma kısa zamanda Kavimler Göçünün etkisiyle yok olurken Doğu Roma uzunca bir süre daha tarih sahnesinde kalırken Fatih tarafından ortadan kaldırılmıştır. Roma devletinin Tarihi dönemleri ve Roma Hukukun Gelişimi Mustafa Hakan IŞIK -415 713 4026 İstanbul Üniversitesi -Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü ROMA HUKUKU http://istanbul.academia.edu/mustafaisik c)Krallık dönemi Senatus: genslerin temsilcileridir. Ancak gensler kendi senatuslarını kendileri seçmezlerdi. Kral her gensin senatusunu seçerdi. Seçilen kişi önde gelen saygın bir kişi olurdu. Ölene kadar görev yapardı. Senatus kralın danışma organıydı. Kralın isteğiyle toplanırlar bağlayıcı olmayan görüş beyan ederlerdi. Krallık Döneminde Roma Hukukunun Özellikleri Bu dönemde özel hukuk alanında Ius Civile 1 geçerliydi. (vatandaşlar hukuku) Bu hukuk Roma vatandaşlarına uygulanan Romalı olmayanlara uygulanmayan bir hukuktu. Ius Civile son derece sert hükümler içeren şekilci bir kanundu. Sözlü şekil geçerliydi. "Şerefli bir vatandaşın sehadeti, tahrifi mümkün bir vesikadan daha iyidir". Ius Civile'de öngörülen yaptırımlar da oldukça ağırdı. Ius Civile başlangıçta yazısızdı. Din=hukuk olduğu için Ius Civileyi en iyi bilenler ve uygulayanlar rahiplerdi. 2. CUMHURİYET DÖNEMİ: uzun bir dönemdir. Magistranın yetkisi kısıtlanmış, cumhuriyete geçilmiştir. Cumhuriyet döneminde devlete hakim olan organlar Magistra, halk meclisi ve Senatus'tur. Fakat magistranın yetkileri kısıtlanmış, halk meclisi ve senatus'un yetkileri arttırılmıştır. a) Cumhuriyet Dönemi Magistra: Romalılar bu dönemde magistra sayısını arttırarak tek magistranın sahip olduğu yetkileri sınırlamış magistraların birbirlerini denetlemelerini istemiştir. Magistraların görev süresi de sınırsız olmaktan çıkmış 1 yıllık süreye tabi olmaya başlamıştır. Magistraların seçimi de halk meclisi tarafından 1 Ius Civile vatandaşın hukuku şehir kurallarıdır kaynağı örf ve adettir, şekilcidir, milliyetçidir, sert ve katıdır. Romalıların dışındakilere uygulanmaz. Mustafa Hakan IŞIK -415 713 4026 İstanbul Üniversitesi -Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü
2021
Roma Hukukunda zilyetliğin korunabilmesi için öncelikle zilyetliği korunacak kişinin zilyet olması gerekmekte idi. Zilyetliğin var olabilmesi için ise corpus ve animus'un aynı anda bulunması aranmaktaydı. Zilyetliğin varlığının kabulünden sonra ise zilyet olunan şeyin özelliğine (taşınır yahut taşınmaz olması) ve mevcut zilyedin zilyetliği elde ediş biçimlerine göre (silah zoru kullanıp kullanılmadığı vb.) farklı interdictum'lar uygulanmıştır.
2018
Roma hukukunda eser sozlesmesi, locatio conductio adi verilen ve kira, hizmet, eser sozlesmelerini icine alan ozel bir sozlesme tipidir. Locatio conductio’nun hukuki niteligi tartismalidir. Baskin goruse gore, locatio conductio, Roma’da kullandirma borcu doguran sozlesmelere olan ihtiyaci karsilamistir. Locatio conductio icinde yer alan sozlesmelerden biri olan eser sozlesmesinde ifa imkansizligi, eserin teslimine ya da tamamlanmasina engel fiziksel ya da hukuksal bir durumun ortaya cikmasidir. Bu imkansizlik, sozlesmenin kurulusundan once veya sonra ortaya cikabilir. Sonradan imkansizlik halinde, eger yuklenici kusurlu ise, yuklenici zarari gidermek zorundadir; eger kusurlu degilse, borc iliskisi sona erecek ve yuklenici borcundan kurtulacaktir. Kusursuz imkansizlik halinde hasar problemi ortaya cikar. Roma hukukunda eser sozlesmesinde hasar, bazi metinlerde yukleniciye bazi metinlerde is sahibine ait kabul edilmistir. Bu nedenle metinler arasinda celiski var gibi gorunur. Ancak bi...
Roma Klasik Hukukundan Modern Hukuklara Obligatio Naturalis (Tabii Borç), 2023
Obligatio naturalis (tabii borç), Romanist araştırmaların yöneldiği problemler arasında her dönemde en ilgi çekicilerinden biri olma özelliğini korumuştur. Bir borcun sorumluluk içermemesine karşın ifasına hukuken geçerlilik tanınması o borcun hukukiliğini sağlamaya yeterli midir? Hukuk düzeninin müeyyideye bağlamadığı ilişkilerden doğan borcun temeli pozitif hukukta mı yoksa ahlaki ve sosyal ödevlerin tezahürü olarak tabii hukukta mı aranmalıdır? Modern hukuklarda dava vermeyen borç tipinin belki de en yaygın örneği olan 'kumar borcunun' Roma hukukunda 'tabii' olmaması ya da obligatio naturalis'in menşeinin köle borcu olmasının bu bağlamda önemi nedir? Ya da bu gerçekler aslen bir önemi haiz midirler? Muhtemelen obligatio naturalis'e ya da modern hukuk doktrininin isimlendirmesiyle tabii/eksik borca (natural obligation, naturobligation, imperfect obligation, impropi obligatio) ilişkin günümüz hukukçularının zihinlerinde oluşacak ilk sorular bunlardır. Bu çalışma ile hem tüm bu sorulara yanıt aramak hem de kavramının Roma hukukundan günümüze yaptığı seyahat sonucu vardığı noktanın tarihsel, hukuksal ve de kavramsal bir kritiği yapılarak modern tabii borç olgusunun anakronistik yapısının ispatlanması amaçlanmıştır.
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2023
Ölüme bağlı tasarruflar aracılığıyla mirasbırakan ölümünden sonra mülkiyet hakkı üzerinde tasarruf edebilmektedir. Vasiyet, tarih boyunca birçok toplumda uygulaması olan bir müessesedir. Vasiyetçi, vasiyet yapmak suretiyle iradesini ortaya koymaktadır. Vasiyetçinin vasiyet yapması kadar yaptığı vasiyetten dönmesi ve hatta döndüğü vasiyetten de daha sonra dönmesi ölüme bağlı tasarruf çerçevesinde ihtimal dahilindedir. Vasiyetçinin bu gibi işlemleri gerçekleştirdiğinde iradesinin açık olması halinde herhangi bir problemle karşılaşılmaz. Ancak vasiyetçinin iradesinin bu denli açık olmadığı hallerde farklı ihtimallerin gündeme geleceği görülür. Bu ihtimaller, yorum faaliyeti sonucunda vasiyet özelinde değerlendirilmeli, böylelikle bir sonuca varılmalıdır. Bu çalışmada, vasiyetten dönme ve vasiyetten dönmeden dönme konuları Roma, İslâm ve Türk hukukları üzerinden mukayeseli olarak ele alınmaktadır.
İstanbul hukuk mecmuası, 2022
Öz Roma Hukukunda esas olarak iki sorumluluk prensibi mevcuttur. Bunlar objektif ve sübjektif sorumluluk prensipleridir. Haksız fiiller alanında çok eski dönemlerden itibaren sübjektif sorumluluğa geçiş başlamıştır. Lex Aquilia kanunu bu konuda bir dönüm noktasıdır. Klasik hukuk döneminde, sözleşmeler alanında asıl olan objektif sorumluluk olup en yaygın görünüş biçimi olarak custodia sorumluluğu cari olmuştur. Bu anlayışta sorumluluğa neden olan duruma sebebiyet veren kişi bunun nedenine bakılmaksızın sonuçlarına katlanır. Öte yandan iyiniyet sözleşmelerinde ise kasttan sorumluluk bu dönemde kabul edilmeye başlanmıştı. Klasik sonrası dönemde ise kusur sorumluluğu benimsenmiş ve ihmal de sorumluluğun belirlenmesinde hesaba katılır olmuştur. Objektif sorumluluktan sübjektif sorumluluğa geçiş, sorumluluğa neden olan durumun araştırılmasını ve hukuka aykırı sonucun meydana gelmesinde borçlunun kusurunun aranmasını gerektirmiştir. Kusuruna göre borçlunun sorumlu tutulması esası ise beraberinde kusurun nasıl belirleneceği sorunsalını da getirmiştir. Kusur (culpa), kast (dolus) ve ihmal (culpa) olarak ayrılmış ve ihmal de kendi içerisinde hafif ihmal (culpa levis) ve ağır ihmal (culpa lata) olarak ölçeklendirilmiştir. Her ne kadar Roma hukukunun tarihsel süreci içerisinde kusursuz sorumluluktan kusur sorumluluğuna doğru bir gidişat yaşanmış ve sorumluluğun hesabında ilgilinin kusuru derecelendirilip hesaba katılmaya çalışılmış olsa da günümüzde hakkaniyetin sağlanabilmesi için kusursuz sorumluluğun kabul edilip yaygınlaştırıldığı alanlar da artmaktadır.
Fecit III. Spanish Old Master & Modern Drawings, 2011
International Institute of Historiography, 2024
El Universal , 2024
International Journal of Academic Research in Business and Social Sciences
Gender Studies - Wissenschaft oder Ideologie?, 2019
Industrial Archaeology Review, 2011
Current Opinion in Psychology, 2016
RUSI: Commentary, 2024
Human Resource Development Quarterly, 2012
International Journal of Gynecology & Obstetrics, 2012
1993
Vaccine, 2000
Applied Microbiology and Biotechnology, 2012
Alsinatuna, 2023
Computer Animation and Virtual Worlds, 2017