Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2014, DergiPark (Istanbul University)
…
2 pages
1 file
2013
The İzmit Bay, with an area of 1810 km2, appears over the active tectonic fault belt of Northern Anatolia. The area is surrounded by graywackes of different ages. These gray wakes mostly are composed of Paleozoic elements. Depending upon the drifts of active plates, morphology exists on the control of drifts in different tectonic types. The erosion and corrosion surfaces, terraces, slope breaks in river valleys found in the field, which belong to different periods with different levels, can be treated as indications to multiple cycles. From this aspect, the field is considered as polycyclic. The available landforms on the field are under the control of fluvial processes in the context of morpho-climatic. Thus, a monogenetic relief exists. The height starting from the sea level, reaches up to 1460 meters so height amplitude is 1460 meters with mean slope of 10,9o. Classically, the main landform of the field area can be classified as mountain, plateau and coastal base level. The hilly field stands out in the south-southeast region of the bay. The plateaus can be found both north and south which have widely spread throughout the area. The plateaus are ragged by the rivers and widely a hilly topology is generated. Especially, in the water-division tracks, hills which survived from erosion and corrosions are observed. The base level appears just behind the coastal. Since the observation area accommodates a bay with a shore of 158,92 km in length, thereby it consists of ingredients of shore reliefs. Furthermore, reliefs which belong to karst and volcano morphology attract attention in the region. Also, in the region, it is observed that a pattern formation by river based on tectonics, actively continues. The relief is classified according to cycle, its former youth and maturity phase with respect to the erosion cycle.
2015
Daha bir yüz yıl öncesine kadar yerşekillerinin açıklanmasına kadar bir dizi tabiat olayı büyük oranda sırf farazi ve müphem yaklaşımlara istinaden gerçekleştiriliyordu. Fakat son yüz yılda bu bakımdan önemli adımlar atılmış ve birçok tabiat olayının en azından nasıl gerçekleştiği konusunda bazı hipotezler yaygın olarak kabul görmüştür. Bugün bizim bildiğimiz birçok mekanizma geçmiş yüzyılda bilinmemekte idi. Örnek olarak bugün ayağımız bastığımız yerin plakalardan oluştuğunu ve bu plakaların magma üzerinde yüzdüğünü söyleyebiliyoruz. Biraz önce bulunduğumuz noktada artık bulunmadığımız açıktır. 1912 yılında Alfred Wegener ayağımızı bastığımız kayaçların bir levha olduğuna ve bu levhanın yüzdüğüne işaret etmesi bu bilgiler doğrultusunda 1950 li yıllarda levha tektoniği kuramının sağlam temellere oturtulması yerşekilleri hakkında birçok sorunun cevap bulmasına imkân hazırlamıştır. Bu bakımdan Jeomorfoloji dersi dikkate değer hususlar içermektedir. Etrafımızda gördüğümüz yerşekillerinin ne olduğu ve nasıl oluştuğu hemen hemen herkesin merak ettiği ve kendisine göre cevap verdiği konulardandır. Oysa bunların doğru cevaplarını ancak jeomorfologlar verebilir. Yerkabuğu üzerinde ve kısmen de içinde, iç ve dış etmen ve süreçler tarafından oluşturulan yer şekillerini tasvir etmek, onların oluşum ve gelişimleri ile coğrafi dağılışlarını nedenleriyle birlikte ortaya koymak jeomorfoloji biliminin temel amacıdır. Yerşekillerinin tanımlanması, tasvir edilmesi, kantitatif ve kalitatif olarak değerlendirilmesi, sınıflandırılması, dağılışlarının ortaya konulması, onların oluşum ve gelişimlerinde etkili olan etmen ve süreçlerin belirlenmesi, oluşum ve gelişim safhalarının saptanması bu bakımdan jeomorfolojinin en temel konuları olarak ifade edilebilir. Yerşekilleri bilimi olarak tanımlanan jeomorfoloji Amerika’da Jeolojinin Avrupa’da ise Coğrafyanın bir alt disiplini olarak dikkat çekmektedir. Bunun da ötesinde jeomorfoloji yer bilimleri sahasında temel ders olarak yerini almış bulunmaktadır. Lisans düzeyinde Coğrafya birinci sınıflar için jeomorfolojiye giriş olarak düşünebileceğimiz bu ders ilerleyen dönemlerde, topografyalar dizisi şeklinde Akarsu Jeomorfolojisi, Kurak ve Yarıkurak Jeomorfoloji, Glasyal ve Periglasyal Jeomorfoloji, Volkan Jeomorfolojisi ile Antropojenik Jeomorfoloji, Kuvaterner Jeomorfolojisi, Uygulamalı Jeomorfoloji, Ekonomik Jeomorfoloji gibi geniş bir yepazeye yayılmış bulunur. Fiziki Coğrafyanın da ötesinde Coğrafya Biliminin temelini teşkil eden Jeomorfoloji konusunda temel bilgiler vermeyi amaçlayan Coğrafya Bilimi ile henüz irtibatlanan lisans başlangıç düzeyindeki öğrencilerimiz için ortaya konulan bu çalışma öğrenci dostu olmanın bir gereği olarak kısa, açık, basit ve öğretmeyi amaçlayan ders kitabı olarak hazırlanmıştır. Kitaptaki bilgilerin kaynaktaki su gibi berrak, öz ve anlaşılır olmasına özen gösterilmiştir. Kitabın Coğrafya öğrencilerimiz için Jeomorfoloji konularında merak uyandırması ve bu disiplini aşkla sevmeleri dileklerimle.
2013
Calisma Sahasini olusturan Ovacik Ovasi (Tunceli) ve Munzur Daglarinin guneybati aklani birden fazla jeomorfolojik etken ve sureclerle olusmuslardir. Ovacik Ovasi'nin jeomorfolojik gelisiminde tektonizma, glasiyal ve fluvyal surecler daha etkin olurken, daglik kesimde glasiyal, karstlasma, fluvyal ve tektonizma gibi surecler etkin olmustur. Munzur Daglarinda Kuvaterner'in soguk donemlerinde siddetli ve yaygin buzullasmalar meydana gelmistir. Bu buzullasmalar daha cok vadi ve daglik alanlardaki ortu buzullari tarzinda gelismislerdir. Buzullasmalara bagli olarak Ovacik Ovasi'nda buzul birikim surecleri, daglik kesimde ise buzul asinim surecleri daha etkili olmustur. Munzur Daglarinda sirk, buzul vadisi, horguc kaya, torpulenmis yuzeyler, aretler gibi buzul asinim sekilleri topografyada onemli izler birakirken, Ovacik Ovasi'nda ise buzullarin asindirdigi malzemelerin cok guclu buzul onu akarsulari tarafindan tasinip biriktirilmesi ile olusan sandurlar onemli izler birak...
Fiziki Coğrafya Araştırmaları, Sistematik ve Bölgesel, Prof. Dr. M. Yıldız Hoşgörene Armağan , 2011
2014
Geomorphotourism features of the city of Bursa This study examines and indicates Bursa and its neighborhood in terms of scientific, historical, and cultural values including environmental importance and the foundation of geographical formations, foundation process, and also evaluates these items in the light of geomorphotourism. Geomorphotourism, called geomorphologic tourism or geographical formation tourism in international literature, has not fit into Turkish tourism culture yet. The investigation place which is inside Marmara Region, beside its natural beauty and morphologic inheritance, is rooted to very old times with culturally, historically and artistic rich, and by these features it creates variety and differences for the tourism of region. Because of that, this study covers usage of every aspect of Bursa's local sources which has four season opportunity for tourism, and discovers the region's geomorphotourism items, historical and valuable resources that show the previous cultures which lived in these areas. By this scale, the potential geomorphotourism in Bursa was examined and compared by previous global geomorphotourism works. The fieldwork of this potential geomorphotourism was done, by taking pictures of elements, locational, geologic, geomorphologic, etc. maps were created, touristic activities were examined in the field and also a questionnaire which includes written questions on it to identify participants' ideas was applied for 3 months to people who can reach internet. According to results of the questionnaire, people think that seeing the natural beauties relaxes them, places which have scientific, natural and cultural beauty are interesting, and they also choose the facilities that care environment. Most of the respondents know Bursa's local regions which have geomorphotouristic potential because of natural beauty and touristic features, but they were not informed about formation of geography, geographical differences and its history. In terms of these matters, this study aims to give a vision and background knowledge about all possible geomorphologic tourism activities, advertise Bursa and its neighborhood by education activities that focus on tourism programs. Key Words: Geomorphology, geomorphotourism, geopraphical formation tourism, Bursa, factors for geomorphotouris.
Türk Coğrafya Dergisi, 2019
Ülkemizin güneydoğusunda jeomorfolojik olarak; MardinMidyat Eşiği adı ile ifade edilen yüksek karstik plato, Arap platformunun, Miyosen'den itibaren Anadolu plakasını sıkıştırması ve altına dal ması sonucunda kısmen çarpılmış ancak daha çok blok halinde yükselmiştir. MardinMidyat Eşiği üzerindeki Beyazsu havzasının büyük bölümü ortalama 9001400 m yüksekliğindeki platoluk bir alandan oluşmaktadır. Bununla birlikte yapılan morfometrik analizler, havzada yükseltinin kademeli olarak kuzeybatıya doğru arttığını göstermektedir. Havzada, 630 m'den 1070 m'ye kadar 10 adet yükselti kademesi tespit edilmiştir. Bu kademeler arasında ortalama 50 m yükselti farkının olması tektonik hareketlere bağlı gençleşme ile açıklanmıştır. Böylece, Beyazsu ve Karasu akarsuları da karstik platformda derine doğru gömülerek dik yamaçlı derin antesedant vadiler meydana getir miştir. Yapılan çalışmalar sonucunda, havzada tespit edilen başlıca jeomorfolojik birimler; flüvyo karstik depresyonlar, kanyon vadiler, lapya, dolin, uvala oluşumları, birikinti koni ve yelpazeleri, kuesta yapıları, kornişler ve mağaralardır. Vadi uzanış doğrultuları incelendiğinde platform üzerin deki mendereslerin antesedans dolayısı ile zamanla derine doğru gömülerek kanyon görüntüsü al dığı sonucuna ulaşılmıştır. MardinMidyat Eşiğinde karstik yapıdan dolayı yüzeysel akış azdır. Bu durum yağışlı günlerde dahi değişmemektedir. Suların büyük kısmı zemine sızmaktadır. Beyazsu, havzada etkili olan yaz sıcaklığı ve kuraklığına rağmen su seviyesi her dönemde yüksek olan karstik bir kaynaktır. Mevsime bağlı olarak su çıkışında kısmi bir azalma olsa dahi akım değerleri ortalama 3,8 m3/sn civarındadır. Çalışmanın sonucunda Beyazsu kaynağının, akım miktarının fazlalığı bes lenme havzasının büyüklüğü ile yeraltı su ağı ve akiferlerinin gelişmiş olması gibi nedenlerle ilişki lendirilmiştir. Çalışmada akarsu akım özellikleri ile meteorolojik olaylar arasındaki ilişkiler açıklanmaya çalışılmıştır. Beyazsu kaynağı kimyasal verileri ile litolojik özellikler ilişkilendirilmiştir..
Researcher Social Science Studies, 2018
Garzan Nehri, kaynağını Güneydoğu Toroslar kuşağındaki Muş Güneyi Dağları'ndan alır. Nehir ve kollarının içinde bulunduğu havza, üç farklı coğrafi ve jeomorfolojik sektör sunmaktadır: (1) Yukarı Garzan çığırında, 'V' şekilli vadiler boyunca akan akarsular, dar ve genç akarsu vadileri olması ile dikkati çeker. Bunun nedeni Geç Miyosen'den itibaren Anadolu Levhası üzerine Arap Levhası'nın itilmesi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Fayı'nın hareketleri ile oluşan baskıya bağlı olarak yükselen Güneydoğu Toros Dağları'nın aşındırılmasıdır. (2) Ortada, Garzan Nehri'nin kanalı Neojen çökellerinden oluşan daha az deforme olmuş bir plato ortaya çıkarır. Vadi genişlemiş ve nehrin eğimi azalmıştır. Vadi, yanal geçişli mendereslerin örgülü akış yataklarını kısıtladığı geniş bir taşkın ovasına karşılık gelir. Bu alan Neojen çökelleri ile ilgili olarak yoğun erozyona maruz kalmaktadır. Orta Garzan Vadisi, düşük eğime sahip olmasından dolayı, üst ve alt kanal arasında bir basamak gibidir. (3) Havzanın aşağı çığırında akarsu vadisi önemli ölçüde derinleşir. Çünkü ana kayanın tektonik deformasyonlarının büyüklüğü artar, kireçtaşı temelin yükselmesi (Neojen tortul örtüsünün altında) görünür mostrası ve topoğrafik etkileri artar. Ancak vadinin enine profili, geniş taşkın ovaları ile, yüksek dikey kayalık yamaçlar tarafından sınırlanan dar vadiler arasında değişkenlik gösterir. Akarsu akış kanalları da yer yer örgülü, kıvrımlı ve kanal akışlı olarak değişir. Bu bölümde, fluviyal dinamikler üzerindeki yapısal kontrolün artması, tektonik (yükselme) ve karstik (çöküntü dolinleri) yarılmanın güçlü etkilerinin nedenleridir. Havzada, Neolitik, Kalkolitik ve Demir Çağları'na tarihlenen birçok yerleşme mevcuttur.
Öz Türkiye'nin güncel buzuilan ve Geç Kuvaterner buzullaşması ile ilgili çökellerîn bulunduğu bölgeler başlıca 3 gurup altında toplanırlar: 1. Toros Dağları, 2. Doğu Karadeniz Dağları, 3, Volkanlar ve Anadolu'nun diğer bağımsız dağları, Toros Dağlan (Akdeniz kıyısı ve Güneydoğu Anadolu): Güncel buzulların üçte ikisi Güneydoğu Anadolu'da toplanmıştır. Bunlardan sadece Cilo Dağı (4168 m) ÎO'dan fazla buzul barındırır. Yapılan hesaplar güncel daimi kar sınırının 3400-3600 m, Son Buzul Çağı daimi kar sınırının ise 2800 m civarında olduğunu göstermektedir. Orta Toroslar'da, Aladağ (3756 m) ve Bolkardağ'da (3524 m) çok küçük de olsa birkaç buzul bulunmaktadır, Batı Toroslar'da ise Son Buzul Çağı daimi kar sınırının 2200 m civarında olduğu bilinmekle birlikte, bu bölgede güncel buzul bulunmamaktadır Doğu Karadeniz Dağları: Bölgenin en yüksek zirvesi Kaçkar (3932 m) olup toplam 5 adet buzul bulunmaktadır. Bunun yanı sıra Verçenik (3710 m), Bulut (3562 m), Altıparmak (3353 m), Karadağ (3331 m) ve Karagö! (3107 m) dağlarında da çeşitli büyüklüklerde buzullar mevcuttur. Bu dağların güncel daimi kar sının yüksekliği güney yamaçlarında 3550 m civarında olup, kuzeye bakan yamaçlarda nemli hava dolaşımından dolayı çok daha aşağılardadır (3100-3200 m). Son Buzul Çağı daimi kar sının ise 2600 m civarında hesaplanmıştır. Volkanlar ve Anadolu'nun diğer bağımsız dağlan: Türkiye'nin en büyük volkanı olan Ağrı Dağı (5165 m) ülkenin yegane buz takkesini (10 km 2 ) barındırır. Süphan (4058 m) ve Erciyes (3917 m) volkanlarında da küçük de olsa güncel bir buzul mevcuttur. Bu volkanların buzullar tarafından aşındırılmış vadilerinde de Kuvaterner buzullaşmasına ait yapılar ve çökeller bol miktarda gözlenir. Bunun yanı sıra Uludağ (2543 m), Mercan Dağı (3368 m) ve Mescid Dağı (3239 m) gibi ülkenin diğer yörelerindeki dağlarında da Kuvaterner buzullaşmasına ait izlere rastlamak mümkündür. Türkiye'nin çeşitli dağlarında Kuvaterner buzullaşmasının izleri net bir şekilde gözlenmekle beraber buzul evrelerinin mutlak yaş tayinleri henüz yapılmamıştır. Buna rağmen 20. yy'ın başından beri yapılan gözlemler güncel buzulların çekilmekte olduklarını ortaya koymaktadır, Anahtar Sö^çükJen Kuvaterner buzulları, kozmojenik yaş tayini, moren Abstract Preseni day glaciers and Late Quaternary glacier related landforms and deposits in Turkey occur in 3 major regions: J. The Taurus Mountain Range, 2. The Politic Mountain Range and 3. Volcanoes and independent mountains scattered in the A natolian plateau. The Taurus Mountain Range (Mediterranean coast and SE Turkey); Two thirds of the present day glaciers are concentrated in the SE pan. Among these, Mount Clio (4168 m) alone supports more than ten glaciers. Hem the © TMMOB, Jeoloji Mühendisleri Odası, Türkiye Jeoloji Bülteni Editörlüğü ÇİNER actual snowline changes between 3400-3600 m and the Last Glacial snowline is estimated to have been at around 2800. In the Central part, Aladağ (3756m) and Bolkardağ (3524 m) constitute two of the most important mountains where modern glaciers, although very small, are present. Even though there are signs of past glacial activity (Last Glacial snowline is estimated to be around 2200 m), no glaciers are present in the W Taurus Mountains today. The Pontic Mountain Range (Eastern Black Sea coast): The highest peak of the Pontic Range is Mount Koçkar (3932 m,) where five glaciers are developed. Several other mountains such as Verçenik (3710 m) } Bulut (3562 m), Altıparmak (3353 m), Karagöl (3107 m) and Karadağ (3331 m) also support various glaciers. The modern snowline elevation is much lower on the north facing slopes (3100-3200 m) compared to that of south face (3550 m), because of the effect of more humid air masses. The Last Glacial snowline elevation was 2600 m on average. Volcanoes and independent mountains scattered in the Anatolian plateau: In the interior of the country, volcanoes such as Mount Ararat (Ararat) (5165 m), with an ice cap of 10 km 2 ; Mount Şüphem (4058 m) and Mount Erciyes (3917 m) show signs of glacial activity and active glaciers. On the other hand, Mount Uludağ (2543 m), Mount Mercan (3368 m) and Mount Mescid (3239 m) in Central A natolia also bear traces of past glacial activity. Asa whole, very limited data are available on Turkish glaciers, and recent observations indicate a glacier recession at least since the beginning of the 20 th century.
The International Journal for the Semiotics of Law, 2023
Εφημ. ΤΟ ΒΗΜΑ, 2024
Blog Café com Sociologia, 2022
Forthcoming: Journal of Economic Structures, 2020
Explicaciones de los Caprichos de Goya, Tomo I. , Lugo.Ta ta ta. ISBN978-84-09-09-55000-5, 2023
makalah ushul fiqh, 2020
Employing Writing Techniques to Ace the Writing Skill for Saudi Learners to Pass the IELTS Exam, 2024
Scientific Reports, 2021
Academic Pediatrics, 2020
Zenodo (CERN European Organization for Nuclear Research), 2022
Biological Psychiatry, 2019
PAROLE: Journal of Linguistics and Education, 2018
Journal of Entomology, 2009
Shams - Enlightened By The Sun - Nefes Yayınları, 2012
The European Physical Journal A, 1998
Selected papers from the 3rd Edition of the International Conference on Wastes: Solution, Treatments and Opportunities, Vianado Castelo, Portugal,14-16 September 2015, 2015