XVI. ve XVII. Yüzyıl Osmanlı İdaresinde Budin Şehri
Ahmet Rüştü FAKAZLI
Fatih Sulatan Mehmet Vakıf Üniversitesi, Tarih Yüksek Lisans Öğrencisi
Giriş
Budin Osmanlı için ne kadar önemli ise Avrupa Hıristiyan dünyası içinde önemli bir şehirdi. Çünkü Budin, Osmanlıya karşı bir güç simgesi, aşılamayan bir kale idi. Bu nokta-i nazardan Budin Osmanlı için bir kat daha önem arz etmekteydi. Osmanlı bu şehri, genel bir bakış açısıyla değerlendirmek gerekirse adeta bir askeri üst, bir kale, bir tampon bölgesi olarak kullanmıştır. Her fethi gerçekleşen şehir gibi Budin’de, Osmanlının temsil ettiği İslam şehir modelinden nasibini almıştır. Her ne kadar diğer Balkan şehirleri kadar uzun bir süre Türklerin egemenliğinde kalmasa da, Osmanlı’nın şehre verdiği değerin önemi nispetin de dini, ekonomik, sosyal ve askeri alanlarda motifler sergilenmiş, şehrin gelişmesi ve şekillenmesinde bu süreç büyük önem arz etmiştir. Özellikle Türklerin idaresine geçiş sürecini icmâlen ele aldıktan sonra, Osmanlının bu şehirde nasıl bir mimari uyguladığını, sosyal ve kültürel hayatın ne suretle devam ettiğini, şehrin hangi etnik gruplardan oluştuğunu alt başlıklar halinde incelemeye çalışacağız.
Budin şehrinin merkez olarak eyalet statüsüne gelmesi de yine Osmanlının şehre verdiği önemi ortaya koyar. Osmanlı en kıymetli ve kabiliyetli elemanlarını bu bölgede istihdam eder. Aslında bu coğrafyanın özellikle Balkanların Osmanlı Devleti’ne geçmesiyle birlikte, sürecin evvelinde ve ahirinde Osmanlı her daim işgalci ve zorba olarak nitelenmiştir. Bu bakış açısı bizim tarihçilerimizi de etkilemiş olmalı ki Budin şehri ile ilgili tarih dünyasını tatmin edecek sayıda çalışmamız olmamıştır. Budin ile ilgili en önemli çalışmalar yine bölge insanı tarafından gerçekleşmiştir.
1-Budin Şehri ile İlgili Çalışmalar
Budin ve diğer tüm Macar şehirleri ile ilgili çalışmalar ilk olarak Macar tarihçiler tarafından yapılmıştır. İlk dönem çalışmalar Macar kaynaklarını esas almış sonraki dönemde Janos Repiczky ve Armin Vambery ile devam eden süreç Osmanlı Arşivlerini ön plana çıkarmıştır. Fekete ise Osmanlı yönetimindeki Macar şehirlerini tahlilde bu süreci metodolojik hale getirmiştir.
Fatma Sel Turhan, Özgür Kolçak, Ali Gökaçtı, “Osmanlı Dönemi Balkan Şehir Tarihi: Bosna, Macaristan ve Yunanistan Şehirleri”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt III, Sayı 6, 2005, s.135-136.
Budin şehri ile ilgili görebildiğimiz en kapsamlı çalışma Lajos Fekete tarafından kaleme alınan öncü eserdir. Bahse konu olan eser, Türk yönetiminde Buda ve Peşte’yi anlatmaktadır.
1891 tarihinde Macaristan’da Tardosbanya kasabasında doğmuştur.Tarih ve Latin filolojisi mezunudur. I. Dünya Harbinde Ruslara esir düştü. Esir kampında Türk subaylardan Türkçe öğrendi. Esaretten ülkesine dönünce Macar Arşivinde görev yaparak Osmanlı diplomatik alanında uzmanlaştı. 1936-37 yıllarındaki Başbakanlık Osmanlı Arşiv tasnif çalışmaları için Türkiye’ye davet edildi.1939’da Budapeşte Üniversitesinde Türkoloji Bölümünde ders vermeye başladı.1969 yılında öldü. Fekete’nin ortaya koyduğu en önemli eser Budin ve Peşte şehirlerinin incelendiği “Budapest a Törökkorban, Budapest 1944” orijinal adıyla kaleme aldığı çalışmadır.Bu eser daha sonra Kaldy Nagy tarafından İngilizce “ Buda and Pest under Turkish Rule “ adıyla StudiaTurko-Hungarica’da 1976 yılında Fekete’nin ölümünden 7 yıl sonra yayımlanmıştır
.David Gezza, "LajosFekete.", Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C XII. , İstanbul,1995, s,299-300.
Eser, Fekete’nin ölümünden sonra diğer önemli Türkologlardan Gyula Kaldy Nagy tarafından 1976 tarihinde yayımlanmıştır. Kitap ile ilgili Erol Aköğretmen’in verdiği özet bilgilere göre eser şehrin tarihçesi ve fethi ile başlar. Devamında şehir beş bölümde ele alınır. Tahrir kayıtlarında nüfusun dini gruplara göre yaklaşık 90 yıllık dağılımı ve değişimi, yönetim şekli, ekonominin nasıl şekillendiği, şehrin mimari yapısı ve şehrin sanatsal boyutu ele alınmıştır.
Budin şehri ile ilgili çalışmaları bulunan diğer bir şahsiyet az önce adını verdiğimiz Kaldy Nagy’dır Şehir ile ilgili en önemli eserleri Budin tahrir defterleri kaynaklı, 1971 yılında başlattığı çalışmalardır. 1546-1562 tarihli defterlerin neşri, akabinde 1559 tarihli defterin neşri, çalışmaların devamında ise 1546-1590 yıllarını kapsayan tahrir defterleri çalışmaları yayımlanmıştır.
1927 yılında Nagydemen ‘de doğdu. 1955 yılında mezun oldu.1963 yılında yardımcı doçent, 1981 yılında doçent,1990 yılında profesör oldu. Akademik hayatı boyunca zor Osmanlı metinlerinin okunmasında ve açığa çıkarılmasında oldukça önemli katkıları olmuştur. Macaristan üzerinde en önemli etkiyi gerçekleştiren Osmanlı padişahı Kanuni ile yerli ve yabancı eserler vermiştir. Özellikle bizim konumuzada ışık tutan 1546-1562 yıllarını kapsayan [Kanuni Devri Budin Tahrir Defteri] adlı ekonomik ve demografik içerikli eser olmuştur;
(Çevrimiçi)http://hu.wikipedia.org/wiki/K%C3%A1ldy-Nagy_Gyula. 19.12.2014
En son tüm defterleri içine alan çalışma “1546-1590 Yıllarına ait Budin Sancağı Tahrir Defterleri Demografik ve İktisat Tarihi Verileri” adlı çalışmadır. İsminden de anlaşıldığı üzere eser ekonomi ve nüfus içeriklidir. Araştırmacının diğer bir eseri Adnan Şişman tarafından içeriği bize aktarılan “Macaristan’da 16. Yüzyıl’da Türk Yönetimi” dir. Bu eserde araştırmacı Buda şehrini demografik yapı ve ticari hayat nokta-i nazarından incelemektedir. Nagy’ın bu çalışmaları sosyal hayatın en önemli unsurları olan ekonomi ve nüfus bakımından da oldukça doyurucu kaynak eserlerdir.
Bu alanda başı çeken diğer araştırmacı David Geza’dır. Kendisini seleflerinden ayıran önemli noktalardan biri yaptığı çalışmalarda tahrir defterleri ile kendini sınırlandırmayıp ruus, cizye, mühime defterlerini de incelemesi, ayrıca bu eserleri Macar kaynaklarıyla kritik yapmasıdır. Kendiside 15 Ocak 2007 tarihinde Sinan Çuluk ile yaptığı röportajında kendinden şöyle bahsetmektedir:
“İlk geldiğimde oldukça gençtim. Yirmi yedi yaşımdaydım. Büyük bir duygu ile geldim acaba hangi ölçüde ne gibi malzemeler bulabiliriz, diye. Hocam Gyula Káldy-Nagy daha çok yerel seviyede, sancak seviyesinde Osmanlı yönetim sistemi çalışması yapmamı önerdi. Onun için ben bu konuda otuz yıldan beri çalışıyorum. Çeşitli defterlere bakıyorum, karıştırıyorum. Benim başta gelen ilgi alanım demografi veOsmanlı döneminde Macaristan′daki nüfus dalgalanmalarıüzerine. İstanbul′a Başbakanlık Osmanlı Arşivi′ne o ilk geldiğim dönemde de ağırlık biraz bu yönetim konusuna, sancak ve idarî taksimata, sancak beylerinin görevlerine münhasır kaldı. Tabîi görevleri hakkında çok şey yok. Ben de prosopografi, yani görevde bulunanların mümkün olduğu kadar tam listelerini hazırlamak için çalıştım. İlk sürpriz olarak Ruus Defterleri′nde pek çok kayıt buldum. Hâlbuki Nejat Göyünç Hoca′nın yazdığına göre prensipte ruuslara sancak beyi tayinlerinin girmemesi gerekiyormuş. Buna rağmen belirli dönemlerde olmuş.”
(Çevrimiçi) http://sinanculuk.blogspot.com.tr/2012/06/prof-dr-geza-david-ile-mulakat.html. 08.01.2015
Araştırmacının Budin şehrini de içine alan farklı makale ve yazıları mevcuttur. “XVI. Yüzyılda Macaristan’da Osmanlı İdari Sistemi”,“ Budin Vilayetinin İlk Tımar Sahipleri”, ”XVI. Yüzyılda Macaristan’ın Demografik Durumu” başlıklı yazılar konumuz itibari ile ışık tutacak veriler içerir.
Türk dünyasından Budin şehri ile ilgili çalışmalar arasında Tayyip Gökbilgin’in “Türk İdaresinde Budin” adlı makalesi önemli bir araştırma yazısıdır. Eser Fekete tarzında Budin şehrini çok yönlü ele almıştır. Makale Şehrin fetih süreciyle başlar. Daha sonra sırasıyla şehrin mimari dokusu, Budin’de görev yapan yönetim kadrosunun seçkin isimlerinden ve kısaca icraatlarından, Türk ve Macar milletlerinin sosyal etkileşimlerinden bahseder. Türk Tarih Kurumu Yayınlarından 1975 yılında yayımlanmıştır.
2. Budin Şehrinin Osmanlı İdaresine Geçiş Süreci ve Coğrafi konum
Budin, Osmanlı İmparatorluğu için büyük önem arz etmekte ve Osmanlı’nın Avrupa’ya açılan kapısı sayılmakta idi. Osmanlı, Avrupa siyasetini Budin şehrinden yönlendirmiş,devlete gelebilecek tehlikeler bu merkezden yönetilmiştir.
Bizansdevletinin Balkan devletleri ile olan bağlantısı zayıflamaya başladığında bu bölgeler başka milletlerin, Venedik ve Macar gibi yabancı devletlerin eline geçmiştir. Bizans dönemi hudutları Tuna ve Sava bölgeleri arasında bulunan Macaristan, Bizans’ın zayıflaması ile Aşağı-Tuna bölgesinde Balkanların kuzeyinde güçlenmiştir. Bizans’ı yıkarak Balkanlara giren Türklerle de ilk defa bu bölgede karşı karşıya gelmişlerdir. Osmanlı ve Macar çarpışması ilk defa 1366 yılında vukua gelmiştir. Sırası ile 1396 Niğbolu, 1428 Güvercinlik, 1443 İzladı Derbendi ötelerinde, 1444 Varna, 1448 Kosava, 1456 Belgrad, 1463 Bosna’da harpler vukua gelmiştir. Bosna harbinden sonra Macarlar herhangi bir gelişme kaydetmemiş ama Osmanlılar hızla gelişmişlerdir.Belgrad’ın ele geçmesinden sonra nihai savaş Mohaç savaşı olmuş. Bu savaştan tam 15 yıl sonra Macaristan’ın kalbi sayılan Budin tamamen Osmanlı idaresine girmiştir.
LayosFekete, "Osmanlı Türkleri ve Macarlar 1366-1399 ", Belleten, C.XII , S. 52, 1949, s.664-666.
Macaristan topraklarında Buda, Osmanlıda Budin, günümüzde ise Budapeşte. Şehir Tuna nehri tarafından iki parçaya ayrılan bir şehirdir. Nehrin batı kısmı Budin, doğu kısmı ise Peşte olarak isimlendirilir. Budin şehri Osmanlı’nın en ihtişamlı dönemi olan XVI. ve XVII. Yüzyıllarda I.Süleyman tarafından feth edilmiştir. Şehir 1526 Mohaç Savaşı ile Osmanlı topraklarına girmiş, 1686 Haçlı ordularının zaferinden sonra elden çıkmıştır. Toplamda 145 yıl Osmanlı hâkimiyeti altında kalmıştır.
Hicri 3 Zilhicce 932, Miladi 10 Eylül 1526 tarihinde padişah Mohaç’ta üç gün dinlendikten sonra yapılması gereken işleri tamamladı. Dördüncü gün sadrazam yola çıktı. Bir gün sonra Padişah yola çıktı ve Macaristan başkenti Budin önlerine geldi. Şehir ahalisinden iki kişi Buda ve Peşte’nin anahtarlarını Padişaha takdim ettiler. Solakzâde tarihinde halkın ehli zimme olmaya rağbet gösterdikleri yazılmıştır. Kimsenin malına zarar verilmemiştir.
11 Eylül 1524 tarihinde padişah kaleyi teslim almıştır.Kalenin hazinelerine el konmuştur.Kanuni Sultan Süleyman tam 10 gün burada konaklamıştır.Aman dileyen gayri Müslim ve Yahudilerden oluşan halk İslam diyarına gönderilmiştir. Özellikle Yedikule civarına gönderilmişlerdir. Yahudiler ise Selanik başta olarak farklı bölgelere gönderilmişlerdir.
JosephVonHammer, Osmanlı Tarihi, Çev. Mehmet Ata, Haz. Abdülkadir Karahan , M.E.B Yay. , Cilt I, 1991, s.462-463. Bkz., İbrahim Peçevi, Peçevi Tarihi, Haz. Bekir Sıtkı Baykal.", Kültür Bakanlığı, C.I, Ankara, 1981, s.76. Bkz. Çelebi Mehmet Hemdemi, Solak-zâde Tarihi, Haz. Vahit Çabuk, C. II, Ankara , 1989, s.146-147.
8Evliya Çelebi, Seyahatname, C VI, 1896, s.216-224. Sultan ölen kralı Budin’e gömer ve daha sonra şehir, ölen kralın oğlu ile karısına bırakılır. Budin’deki önemli eserler gemiler ile İstanbul’a nakledilir. 3 bin kişilik Yahudi, Hıristiyan ve sair reaya Galata,Yedikule ve Hasköy’e yerleştirilir. Macar Kralları 934 tarihinde Budin kalesine farklı bahaneler ile saldırırlar. Kraliçe İzabella her bir Macar Kralına ayrı mektup yazar. Şehri teslim edeceğini söyleyerek zaman kazanır veKanuni Sultan Süleyman’a durumu bildirir. Osmanlılar Semendire Bey’i Yahya paşazade Mehmet Bey, Bosna Beyi Hüsrev Bey ve sadrazam idaresinde ki 40 bin asker ile Budin’i işgalden kurtarır. Sonraki saldırı ise Hıristiyan ve Hersek beyleri 700 bin askerle Budin’i kuşatır. Yanoş, kayınpederi olan Erdel Prensine sığınır ve şehir düşmanlara bırakılır. Durumdan haberdar olan Kanuni 3. kez şehri alır. Kanuni dönüşte Peç kalesini kuşatır. Muhasara uzaması ve kış mevsiminin gelmesi üzerine kuşatmakaldırılır. Almanlar bu durumu Osmanlının zaafına yorarlar ve tekrar şehre saldırırlar. Durum haber alındığında Sultan Edirne’de idi. Mevsimin kış olmasına rağmen harekete geçen I. Süleyman 948 senesinde kesin olarak Budin’i alır. Şehre bir vezir tayin eder. Ölen Yanoş’un küçük oğlunu Erdel beyi yaparak annesi ile birlikte Erdel’e gönderir.
9Tayyip Gökbilgin, "Türk İdaresinde Budin." Atatürk Konferansları, 1971 (1972), s.164-165.
Kanuni dönemi Habsburglar ile olan mücadeleler sadece bu dönemle sınırlı değildir. 200 yıllık bir dönemi kapsamaktadır. Aslında sultanın Macarlarla bir mücadelesinin olmadığı olayın tamamen Kral Şarl ve Ferdinand ile yapılan savaşlarda bu bölgenin arada kalmasından kaynaklanmış oluşuydu.Kanuni Sultan Süleyman sefer esnasında Macarlardan topraklarını kullanma izni istemiş fakat Habsburg hegemonyası altında olan Macarlar bu isteği reddetmişlerdir.Neticede Macarların mağlubiyeti ile sonuçlanan Mohaç Savaşını netice vermiştir.
Osmanlıların Habsburglarla olan münasebetlerini dört bölümde değerlendirebiliriz. Kanuni Sultan Süleyman Budin üzerine farklı tarihlerde sefer düzenlemiştir. İlk olarak 1526 yılında Mohaç Savaşı sonucu şehir kuşatılması ile başlar.1529 yılında tekrar kuşatılır.1532 tarihinde üçüncü kez ordu şehrin önlerine gelir.Son olarak 1541 tarihinde kesin olarak Budin Osmanlı topraklarına katılır.Tuna nehri boyunca uzanan bölge “ Budin Beylerbeyliği “ olarak Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Sadık Müfit, Bilge, " Macaristan’da Osmanlı Hâkimiyetinin ve İdarî Teşkilatının Kuruluşu ve Gelişmesi.", Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, S. 11, 2000, s.34
Tayyip Gökbilgin Budin’in fethinde Osmanlı’nın askeri açıdan Avrupa’ya üstünlüğünün, ileri bir medeniyet ve teknik bakımdan güçlü oluşla birlikte teşkilat olarak ta o dönemde zirve de olmasının bir sonucu olarak görmektedir. Avrupa’nın ise bu fütühatın bölgeyi tahrip ettiği, istilacı bir yayılma sergilediği, Budin’de ki Türk idaresinin doğunun geri kalmış medeniyetini bölgeye getirdiğini savunan, kin ve nefreti aşılayan bir taassup içerisinde bulunduğunu söylemektedir. Fakat yakın tarih içerisinde yapılan çalışmalar neticesinde bu düşünce değişime uğramaya başlamıştır. Kiel Üniversitesi’nden Prof. J. Jacobe konu ile ilgili olarak kendini üstün gören Hıristiyan medeniyetinin insanlık tarihi içinde tek olmadığını, Osmanlı medeniyetinin de o dönem içerisinde İslam medeniyetini temsilen uzun bir tekâmül geçirerek Hıristiyan medeniyetinden daha ileride bulunduğunu ifade etmiştir.
Gökbilgin, a.g.m. , s. 163
Şehrin en önemli yapıtı kalesidir. Budin Kalesi, Tuna’nın garp kenarında bir yüksek tepe üstünde şarktan garba doluncaya kadar vaki olan Nemçe krallarından biri tarafından inşa edilmiştir. Gül Baba tarafından bakılınca bademsi bir görüntüsü vardır. Gürz-i İlyas’tan bakılınca ise bir Osmanlı kadırgasına benzer. Güya Kızıl Hisar tarafı kadırganın yüksekte kalan kısmıdır. Kalenin ortasında kalan arsanın iki tarafında dükkânlar vardır. Kalenin cirmi on bin adımdır. Kale duvarları da o kadar kalındır ki yan yana iki araba üzerinde gidebilir.
E. Çelebi, a.g.e. , s. 229-231 Fekete, kalenin batısında kalan Veli Bey Tekkesi, Keşişlik Bayırı, Kestane Bayırı, Kasım Paşa Çeşmesi, kuzey tarafındaki Kızlar adası, Eğri dere, Kurukavga deresi, Güney bölgesindeki Kazan ovası, Kaya burnu, Çil bayırı, Karga bayırı, Kele ovası isimlerini eserinde zikretmektedir.
Gökbilgin, a.g.m. , s.167-168
3. Budin Şehri İdari ve Demografik Yapılanma
Osmanlı devleti en seçkin yöneticilerini Budin’e göndermesi bu şehrin coğrafi ve siyasi olarak ne kadar önemli olduğunu bir kere daha bize göstermiştir. Fekete, ilk Budin beylerbeyi Süleyman Paşa ile birlikte 145 yıllık Osmanlı idaresinde 75 tane paşa bu görev için Budin’e gönderildiğini, diğer bir eserinde ise 70 tane paşanın görev yaptığını bunların 28 tanesinin iki defa görev yaptığını toplamda 98 tane atama gerçekleştiğini söyler.
LajosFekete, "Macaristan'da Türklerin Mülk Sistemi." IUEF Tarih Dergisi, Cilt, XII 16 (1961), s.34 Tayyip Gökbilgin bu sayıyı 99 olarak verir. İlk olarak Süleyman Paşa gibi dirayetli ve en yetenekli Osmanlı paşalarından birinin Budin Beylerbeyi olması Osmanlı’nın bölgeye ne kadar ehemmiyet verdiğinin bir başka delilidir. Yine Osmanlının bu bölgede görevlendirdiği diğer önemli şahsiyetlerden birisi de Sokullu Mustafa Paşa’dır.
Enderun’da yetişen ve Osmanlının en seçkin ailelerinden biri olan Sokullu Mustafa Paşa, Sokullu sülalesine mensuptur.Aynı zamanda Sokullu Mehmet Paşa’nın da amcasının oğludur. Arslan Paşa’nın 1566 Zigetvar Seferi sonrası I. Süleyman tarafında idam ettirilmesinden sonra Budin Beylerbeyliğine getirilmiştir. Öncesinde Temeşvar Paşa’sı olarak başladığı idareciliği Fülek, Kilis, Segedin ve Bosna beyi olarak devam ettirmiştir. Kendisi 12 yıl boyunca Budin’de en uzun süreli görev yapan beylerbeyidir. Budin’e atanan 12. idarecidir. Mustafa Paşa’nın, Osmanlı-Macar siyasetine şekil vermesi açısından kâtipleri vasıtasıyla yazmış olduğu 123 adet mektup bulunmaktadır.Buda bize Mustafa Paşanın ne kadar aktif bir idareci olduğunu göstermektedir. Mustafa Paşanın en önemli vasıfı raiyetinin hukukunu bizzat kendisinin gözetmesidir. Örnek verecek olursak Eğrililer tarafından kaçırılan dul bir kadın ve iki kızı ile ilgili İmparator Maximilien’e bizzat mektup yazmıştır. Sokullu Mustafa Paşa, idam edilerek hem hayatı hemde görevi sona ermiştir.
Yasemin. Altaylı, "Macarca Mektuplarıyla Sokullu Mustafa Paşa (1576-1578)",Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi 49, 2 (2009), s.157-171
Kendisi Büyük Mustafa olarak adlandırılırdı. Kendisine ithaf edilen “Cevahir’ül Menâkib” ve “Gencine-i Ahlak” adlı eserlerde bahsedildiğine göre asil, hareketli, cana yakın, sözü doğru olan bir insandı. Kendisinin olaylar karşısında serinkanlı ve adaletli olduğundan bahsedilir. Kanuni Sultan Süleyman’ın Zigetvar’daki türbesini de Mustafa Paşa yaptırmıştır. Yine Mustafa Paşanın idaresi zamanında Buda ve Peşte bağ ve bahçeleri ile ün yapmıştır.
Gökbilgin, a.g.m., s. 171
Bir başka önemli şahsiyet Arslan Bey’dir. Soyu “Yahyalılar” sülalesine dayanır. Babası Mehmet Paşa, amcaları Bâli Paşa ve Ahmet Paşa’dır.Büyükbabası Yahya Paşa II. Mehmet’in hocalığını yapmış yine vezirlik makamında bulunmuş değerli şahsiyetlerdendir. Diplomasi alanında oldukça kabiliyetli bir şahsiyettir. Özellikle Macaristan’da o zamana kadar kullanılan Latin dili yerine Macarca kullanılmaya başlamıştır. 40 yıl serhatlerde ömür geçirmiş hakkında şiirler yazılmış, Kanuni Sultan Süleyman’ın son dönemlerinde Budin Beylerbeyliği’ne geçmiş yiğit bir şahsiyettir. Devrin önemli tarihçilerinden olan Istvanffy’de Arslan Bey’den övgü ile bahseder. Başkentle ile Viyana arasındaki ilişkileri her zaman yumuşak bir şekilde ayarlamaya çalışmış fakat muvaffak olamamıştır. Zamansız yapmış olduğu seferden dolayı, Sokullu Mehmet Paşanında etkisi ile başı vurdurularak idam edilmiştir.
Yasemin Altaylı, "Budin Beylerbeyi Arslan Paşa 1565-1566", Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, S. 19-20, 2006, s.150-171
Osmanlı Budin şehrini nüfus bakımından şekillendirmek noktasında bir Balkan şehri gibi görmemiştir. Yani bölgenin etnik olarak Türkleştirilmesi yapılmamış, dışarıdan göçle bölgede Müslüman nüfusu artmamıştır. Ne Kanuni Sultan Süleyman nede halefleriböyle bir uygulamayı gerçekleştirmemişlerdir. Sadece Buda, Peşte, Vac, Tolna ve Segedin şehirlerine 200 ve 300 civarı ailenin yerleştirildiği bilinmektedir.
Adnan Şişman, "Macaristan'da 16. Yüzyılda Türk Yönetimi.", Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, S. 8-9 2012, s.303Buda ve Peşte nüfusu Osmanlı idaresi döneminde değişiklik arz etmiştir. 1490 yılı kayıtlarından Fekete’nin verdiği bilgiye göre şehirde 8000 civarında bir nüfus vardı.1526-1530 yılları arasında savaşlar nedeni ile nüfus azalmış fakat 1530-1540 yılları arasında nüfus tekrar artmıştır. Fekete Budin’nin yaklaşık nüfusunu tahrir defterlerinden çıkardığını, bu defterlerde nüfusun halkın din yapısına göre kaydedildiğini söyler. Bunun nedeninin ise tahrir defterlerinin vergi veren gayr-ı Müslimlere ait olmasıdır. Fekete’nin tahrir defterleri kayıtlarına göre verdiği Hıristiyan aile sayıları 1546 yılından itibaren azalmış özellikle 1590 yılından sonra artan savaşlar nedeni ile yok denecek seviyelere gelmiştir. 1546 yılı Hıristiyan aile sayısı 269’dur. 1590 yılı 140 aile, 1633 yılında ise 14 Hıristiyan aile Budin şehrinde kalmıştır. Yahudilerde 1590 yılında sayıları biraz artmış fakat 1546 yılında 72 olan aile sayısı, 1633 yılında 20 olarak kaydedilmiştir. Budin şehrinde en fazla nüfusu Müslümanlar teşkil etmekteydi.Şehirdeki Müslüman nüfusu askerler ve memurlar oluşturmuştur. Buda ve Peşte’deki asker sayısı 1541 yılında 914, 1628 yılında ise 3340 olarak kayıtlara geçmiştir. Gayrimüslimlerin tersine savaş yıllarında şehirdeki asker sayısı artmıştır. Şehir bölgeye yerleşen ticaret erbabı ile 5000 kişiye ulaşan bir Türk nüfustan meydana gelmiştir.Dubalar ile Budin şehrine bağlanan, muhafaza edilmesi zor olduğu için fazlaca akına uğrayan Peşte’nin de 1546 yılı gayrimüslim aile sayısı 122 olup hızla azalarak 1633 yılında 1 aileye düşmüştür. Peşte’nin nüfus çoğunluğunu da Müslüman aileler oluşturmaktaydı. 2000 kadar Müslüman nüfusu, Slav kökenli Müslümanlar oluşturuyordu.
Erol Aköğretmen, "Türk Yönetiminde Buda ve Peşte", Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, S. 8-9, 2012, s.313-315.
Budin feth edildikten sonra yine kendi adıyla anılan eyaletin sancağı olmuştur.1546 yılında Budin sancağı 296 köyden meydana gelmekteydi. Budin nahiyesi ise 9 mahalleden meydana gelmiş, bunların birini Yahudi, diğerini Çingene mahallesi oluşturmuştur. Peşte nahiyesi ise 10 mahalleli olup biri Yahudi mahallesidir. 1632 yılında Budin ve Peşte’nin 29 köyü bulunmakta idi. Dokuz mahalleli Budin’de 1546 tarihinde 2500-3000. 1590 tarihinde 2500-2600 Müslüman nüfus, bunlara ilave 1200 gayrimüslimle beraber toplamda 3900 kişi yaşıyordu. On mahalleli Peşte’de ise 1546 yılında 300-350. 1590 yılında 1500 Müslüman bunlara ilave 850-900 gayrimüslim toplamda 2350-2400 kişi yaşamaktaydı. XVII. Yüzyılın sonlarında ise Budin nüfusu 55.000 olarak bilinmektedir. Budin’deki Yahudi cemaatide azımsanmayacak kadar fazla idi. Yahudi nüfusu “Çıfıt Mahallesi” denen Yahudi mahallesinde ikamet ediyorlardı. 1580 yılında sayıları 80 haneye ulaşmıştı. Özellikle XVII. Yüzyılda Osmanlı topraklarındaki üçüncü büyük Yahudi nüfusunu barındırmaya başlamıştı.1660 yılında sayıları 1000 kişiye ulaşmış üç sinagogları olan, genel itibarı ile Aşkenazlardan oluşan Yahudi topluluğu mevcuttu. Aşkenazlar Doğu Avrupa’daki Yahudi Cemaatinin adıdır. Çingeneler ise hızla İslamlaşmış ve 1580 tarihinde Hıristiyan Çingene nüfusu kalmamıştı.
Sadık Müfit Bilge, Osmanlı'nın Macaristanı: Osmanlı Hakimiyetindeki Macaristan'ın Tarihi Coğrafyası ve İdarî Taksimâtı 1526-1718, Kitabevi, 2010, s.153-155
BudinŞehrinin Ekonomik ve Mimari Yapısı
Buda ve Peşte şehirlerinin Osmanlı yönetimine geçmesiyle ticari hayat hareketlenmiştir. Tarım ürünleri, ev tekstili ve giyim, el sanatları gibi alanlarda gelişmeler olmuştur. Bütün bu mamullerin alım satımı ve nakliyesi iktisadi olarak Budin şehrini kalkındırmıştır. Fekete ilk olarak tarımsal ürünlerin yetiştirildiğini belirtir. El sanatları ile ilgili başta dericilik sanatı gelişmiş, bu alanda giyim eşyaları ( pabuç ve çizme ) imal edilmiştir. Yine dönemim başka bir el sanatı çömlekçiliktir. Bu alanla ile ilgili ortaya çıkan kalıntılar olduğu Fekete tarafından belirtilmektedir. Diğer bir el sanatı, madenlerin işlenmesidir. Altın, kurşun, demir, bakır, teneke işlenen madenler arasındadır. Fekete eserinde bu madenlerden silah, kılıç, ev eşyası, toka gibi ürünlerin imal edildiğini yazmaktadır.
Aköğretmen, a.g.m., s.317
Macar tarihinin mali Osmanlı arşiv kaynakları, sancak tahrir defterleri,tımar defterleri, mevacip defterleri, hazine defterleri, gümrük defterleri ve tereke defterleridir. Bu defterlerin verilerine göre Kaldy Nagy önemli bir ticaret merkezi olan Budin’de nüfus olarak Müslümanların yoğun olduğunu söyler. Halkın büyük kısmı, Müslim ve gayrimüslim ticaretle uğraşmışlardır. Peşte ve Buda ticari hayatı ile ilgili kesin bilgileri 1571-1573 yıllarına ait gümrük defterlerinden öğrenmekteyiz. Bu defterlere göre ticari tedavülün % 60 Müslümanlara, % 30 Hıristiyan Macarlara, % 10 ise Yahudilere aittir. Bu sayısal verilerin dışında metaların gümrük değeri hesaba katıldığında ise %60 Hıristiyan ve Yahudi, % 40 Müslüman şeklinde bir oran ortaya çıkar. Buda bize gayrimüslimlerin sermayece daha güçlü olduğunu gösterir. Gümrükten geçen gıda malzemeleri badem, kestane, üzüm, kuru incir, kuru yemiş, ceviz, zeytin, zeytinyağı, bal, kahve gibi ürünlerdir. Bunlar Müslüman tüccarları ithal ettiği ürünlerdir. Gayrimüslim tüccarlar ise genelde en çok aranan bıçak ve şuveg (serpuş) gibi batı metalarını ithal ediyorlardı.
Şişman, a.g.m., s. 303-304
Osmanlı Devleti model olarak İslam şehirlerini kendine örnek almıştır.Özellikle kültür ve şehirleşme bunun bariz örneklerini vermektedir. Taş ve kargir binaların yapımı da mimari faaliyet alanına girmektedir. İçinde yaşadığı döneme göre şekillenen bu yapıtlar kendi aralarında sınıflandırılabilir. Dini içerikli olanlar, eğitim içerikli olanlar, sağlık amaçlı olanlar, sosyal amaçlı olanlar, yine bu sayılan kuruluşları finansal kaynağını teşkil eden han, çarşı, fırın, değirmen, Pazar yeri gibikuruluşlar. Bütün bu sayılan yapıtlar fethi gerçekleşen yerlerde imar ve iskân edilecek şehirler ile yeniden kurulacak şehirlerin nüvesini teşkil etmektedir. Ayrıca askeri içerikli kale ve istihkâm gibi yapılarda şehrin mimari sayfası içinde zikredilmeye değerdir. Cengiz Orhonlu’nun ifadesi ile“ Osmanlı şehri, büyük bir iktisadive içtimai birliğin merkezi idi “
Cengiz Orhonlu, "Şehir Mimarları", Osmanlı Araştırmaları , Cilt II. , 1981, s.1-3
Osmanlılardan önce bölgede Roman ve gotik mimarisi hâkimdi.Osmanlıları gelişi ile yüzyıllar içerisinde tekâmül yaşayan Osmanlı mimarisi şehre ayrı bir hava katmıştır. Elli sene gibi kısa bir sürede Budin şehri tam bir İslam şehir modeline bürünmüştür.150 yıllık zaman diliminde Budin şehrinde 24 cami, 46 mescit, 5 medrese, 16 mektep, 10 tekke, 8 ılıca, 5 hamam, 1 baruthane, 43 kışla, 75 çeşme inşa edilmiş, Peşte’de ise 5 cami, 6 mescit, 2 medrese, 2 tekke inşa edilmiştir. Bu sayılan eserler yeniden inşa edilen eserlerdir. Osmanlı şehre ilk girdiğinde ” Mathias” adlı kiliseyi de camiye çevirmiş ve adı da Büyük Cami veya Süleyman Cami olarak anılmaya başlamıştır. Kiliseden camiye döndürülmüş diğer yapıtlarFethiye Camii ile Orta Camii’dir. Yine Saray Camii’ninde kiliseden dönme cami olduğu Evliya Çelebi tarafından belirtilmektedir.
Oktay Aslanapa, "Macaristan'da Türk Abideleri.",Tarih Dergisi, 2010, s.325-327
Budin mahallerindeki evler süslü ve münakkaştır. Evlerin kapıları ve duvarları değişik şekil ve süslerle müzeyyendir. Budin şehrindeki önemli yapılarından biriside Kızıl Elma Sarayı’dır. Saray meydanında yekpare mermerden inşa edilmiş büyük bir havuz vardır. Macar ustalar bu sarayda böcek tasvirleri üzerine büyük kadeh tarzı mimari yapılar bina etmişlerdir.Öyle ki bu kadehlerin içine otuz kırk adam sığmaktadır. Sarayda ki havuzun önünde Murat Paşa Camii vardır.Evliya Çelebi bu sarayın kapısını da uzun uzadıya anlatmaktadır.
E. Çelebi, a.g.e. , s.234-236
Fekete, Budinşehrindeki imar faaliyetlerinin fethin hemen ardından hızla başladığını, daha sonraki dönemlerde ise mali bakımdan oluşan güçlükler sebebi ilede durma noktasına geldiğini söyler. Osmanlıların kiliseleri camiye çevirdiklerini, sadece “Mary Magdalane “ adlı kilisenin Hıristiyanlar için bırakıldığını söyler.Gül Baba, Miftan Baba, Veli Bey, Hızır Baba, Gürz İlyas, Hindi Baba ve Muhtar Baba adlarıyla anılan tekke ve zaviyelerin varlığından bahseder.Bunların içinde en meşhur olanının bir Bektaşi tarikatı mensubu olan Gül Baba olduğundan bahseder. Peşte’de bulunan dini içerikli mimari yapı ise Yalı Tekkesi’dir.
Aköğretmen, a.g.m. , s.318 Ne yazık ki Budin’de dini içerikli yapılardan Gül Baba türbesi dışında kalanların tümü yıkılmıştır. Bu sebeple Gül Baba ve türbesi üzerinde biraz daha detaylı durmak istiyorum.
Gül Baba Macaristan’da oldukça meşhurdur. Gül Baba’nın asıl adının Cafer olduğunu türbesindeki levhadan öğreniyoruz. Son araştırmalara göre de memleketinin Isparta Uluborlu ilçesi İlegüp köyü olduğu anlaşılmıştır.
Muhsin Kadıoğlu, " Kültürel Strateji Açısından Gül Baba Hakkındaki İlk Çalışma Rumbeyoğlu Fahreddin’in Makalesinin Yeniden Değerlendirilmesi ", Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, S. 69, 2014, s.202Ayverdi ise anne tarafından Gül Babanın soyundan geldiğini ve ailenin en yaşlısı İbrahim Efendi’den sonra bilgi akışında kesinti yaşandığını, ailenin Merzifon’dan Isparta’ya geçtiğini dolayısıyla en son verilerin buradan çıktığını belirtir. Ayverdi’nin verdiği bu bilgilere göre Gül Baba aslen Merzifonludur.
Ayverdi, Ekrem Hakkı, Avrupa'da Osmanlı Mimârî Eserleri, İstanbul Fetih Cemiyeti, 1977, s.132Evliya Çelebide Gül Baba’yı Merzifonlu olarak tanıtır.
Gül Baba,Kanuni’nin emri ile Budin’e 1531 tarihinde gelmiştir. Hangi savaşta şehit düştüğü bilgisi bulunmamaktadır. Türbe Tuna nehrinin akış yönünün sağ tarafında kalır. Margit köprüsünün batı istikametinin sağ tarafındaki Türk sokağından Gül Baba sokağına girilir. Gül Baba türbesi bu sokakla kesişen Mescet sokağındadır.
Kadıoğlu, a.g.m. , s. 201-203 Türbe Kalvari tepesindedir. Bektaşi tekkesi şeyhi olan Gül Baba’nın türbesi Budin valisi Yahya Paşazade Mehmet Paşa tarafından 1543-1548 tarihleri arasında yaptırılmıştır.Türbe sekiz bölümden oluşmaktadır. 1690 yılında şapel haline gelmesi eserin günümüze kadar ulaşmasına yardım etmiştir.Uzun süre Cizvitler tarafından işgal edilmiştir.
Aslanapa, a.g.m., s.330-331 1867 senesinde yurt dışı gezisi gerçekleştiren Sultan Abdülaziz türbeyi ziyaret etmiştir. 1885 yılında Bab-ı Âli tarafından tekrar türbe haline getirilmiş olup türbenin tamiratı Lajos Grill’e yaptırılmıştır. Ahmet Hikmet Müftüoğlu’da türbenin onarılmasında emeği geçenlerin başında gelmektedir. Gül Baba türbesinin Türk-Macar dostluğunun simgesi olarak günümüze kadar gelmesinde Sultan Abdülaziz’in Macar özgürlük savaşçılarını Rus’lara teslim etmeyişi, 1876 Osmanlı-Sırp. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşlarında Macarların Osmanlı lehinde yürüyüşler düzenlemeleri, Kanuni döneminde İstanbul’a getirilen Kornivaların II. Abdülhamit tarafından iade edilmeleri etkili olmuştur.
Kadıoğlu, a.g.m., s. 204
Evliya Çelebi ise Seyahatnamesinde Gül Baba ve türbesinden şöyle bahseder: Gül Baba, kendi adıyla anılan tepede şehit düşmüştür. Ebussud Efendi cenaze namazını kıldırmış, Kanuni Sultan Süleyman da namaza iştirak etmiştir.Gül Baba fukarayı Bektaşi’ye den olup Fatih, Beyazıt, Selim ve Süleyman Hanların gazalarında bulunmuş bir şahsiyettir
E. Çelebi, a.g.e. , s. 225 Gül Baba Tekkesi Budin’deki 7 tekke içinde içinde en kavi olandır. Harus kapısı haricinde Veli Bey ılıcası kurbünde bağlı bir yer üzerinde mamur bir tekkedir. Dervişleri gazaya giden Salih ümmetlerdir.Bu tekkede fakir fukaraya yardım edilir. Kara ve deniz yolcuları burada konaklar.Bu tekke Gazi Mihal zâdelerin hayratı olup lezzetli nimetleri bol bir mekândır.Gül Baba kurşun örtülü bir sanduka içinde metfundur. Ser saadetlerinde Tâc-ı Bektaşi vardır.Etrafı Arabi yazılarla müzeyyendir. Evliya Çelebi birde Gül Baba için yazdığı beyitten bahseder “Âşık-ı sâdıkınım ettim ziyaret ben geda / Bülbül-i güya gibi efgan edem ey Gül Baba”
E. Çelebi, a.g.e. , s.244
Ekrem Hakkı Ayverdi 1964 senesinde ilk ziyaretinde türbenin etrafının binalar ile sarılı olduğu, çevrenin ise oldukça kirli olduğundan bahseder. Daha sonraki ziyaretinde bu durumun düzeltildiği ve türbenin bahçe içine alındığını söyler.Türbenin kuzeybatı tarafından Yunan frontonlu, yuvarlak kemerli bir kapıdan içeri girilip 16 basamakla türbe seviyesine inildiğini söyler ve bu durumu yadırgar. Gül Baba’nın yalnız yattığını, türbenin 1962-63 yıllarında restore edildiğinin yanlış olduğunu, çünkü kendilerinin 1964 senesinde türbenin perişan halini gördüklerini yazar. Türbenin asıl tamirinin 1916 yılında yapıldığını söyler.Türbenin Cizvitlerden sonra Wagner adında bir mimara verildiği, türbenin etrafındaki evlerinde bu şahsın varislerine ait olduğunu, kendisinin bu aileden yaşlı bir hanımla da görüştüğünü belirtir. Ayverdi eserinde türbe içinde ki levhalardan da bahseder.
Ayverdi, a.g.e., s.133
Gül Baba Budin’de efsaneleşmiş bir şahsiyettir. Kendisi ile ilgili masallar dahi yazılmıştır. Bu alandaki örneklerden biri “ Derviş Baba’nın Gül Ağaçları “ adlı Macar Türkolog Dr. Ignacz Kunos’a ait eserdir. Kunos Ankara’da ziyaretleri sırasında “Ankaralı Kel Baba “ efsanesini duymuş, Bu şahsın Budin’deki Gül Baba olduğunu öne sürmüştür. Fekete ise bunu mümkün olmadığını dile getirmiştir.
Saral, İsmail Tosun, "IgnaczKunos' un Gül Baba Masalı." Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi 29 ,(2004). GülBaba ile ilgili diğer bir efsane tahta kılıçlı oluşudur. Aslında tahta kılıç Bektaşi tarikatında var olan bir gelenek ve bir semboldür. Tahta kılıç, aslında Gül Baba ve diğer Bektaşi dervişlerinin aynı zamanda gaza rolünüde üstlendiklerine işaret eder. Gerçekte de bu dervişler ilk dönem gazalara katıldıklarını Osmanlı kroniklerinden öğreniyoruz. Gül Baba’da bunlardan biridir. Bu kılıçtan bahseden ilk masalcı Danimarkalı Hans Cristian Andersen’dir.Tahta kılıçtan bahseden ilk Türk ise Pir Gaib Abdal olmuştur.
SARAL, İsmail Tosun, "Gül Baba ve Tahta Kılıcı." Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi 31 (2004), s. 1-4 Gül Baba ile ilgili bir rivayette, kendisinin Kalaylıkoz Ali Paşa sanılmasıdır. Bu benzetme ilk olarak Alman asıllı Anton Karl Fischer tarafından 1898 yılında yapılmıştır. Bu benzetme Joseph Von Hammer tarafından da kabul görmüş, Gül Babanın gerçekte Edirne’de metfun olduğunu Budin’deki şahsın Ali Paşa olduğunu belirtmiştir. Bu görüşün yanlış olduğunu dile getiren Ludwing Von Nemethy olmuş, Edirne’deki Gül Baba ile Budin’deki Gül Babayı birbirine karıştırmamak gerektiğini söylemiştir. Ali paşa1586 yılında Budin valisi olarak atanmış, 1587 yılında vefat etmiş bir şahsiyettir. Kabri Mihnet tepesindedir.
, İsmail Tosun Saral, "Kalaylıkoz Ali Paşa Gül Baba mı", Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi , S.35, 2005, s.207-210Edirne’deki şahsın “Gül Baba’yı Dağıstani“olduğu Edirneli Abdurrahman Hıbri Çelebi’nin “Enisü’l-Müsâmirin” adlı kitabından anlaşılmaktadır.
Seher Erdoğan Çeltik, "Ali Emirî'nin Vesâikü'l-Âsâr'ı." Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi , S.51, 2009, s.271
Oktay Aslanapa, Macaristan şehirleri ile ilgili yaptığı çalışmasında özellikle Budin mimarisi ile ilgili detaylı bilgiler vermiştir.Aslanapa makalesinde Fekete’nin eserlerinden istifade ile vermiş olduğu resimler üzerinden Budin camilerinden “Osman Bey Cami” hakkında bilgiler aktarmaktadır. Toygun Paşa, Hacı Sefer ve Ulema Paşa camilerinin de Tuna kıyılarında ki varlıklarından haber verir. Fisher Von Erlach kaynaklı verisinde Sokullu Mustafa Paşa Cami’sine benzer ve ondan daha süslü bir camiden bahseder. Peşte de ise “Plebania” kilisesinin fetihle beraber camiye çevrildiğini söyler. Yıkılan camiler içerisinde en detaylı bilgi “ Sokullu Mustafa Paşa Cami” hakkındadır. Cami taş duvarlar ile çevrilidir.Caminin görüntüsü Orta Asya’daki büyük dini yapıtların figürlerini ve mimarisini yansıtmaktadır.Buda ve Peşte’deki camilerin bir diğer özellikleri de uzun minareli olmaları ve taş kemer kullanmalarıdır.
Aslanapa, a.g.m. , s.328-329
Budin şehrinden günümüze kalan diğer önemli mimari yapıtlar, “Rudas Hamamı”, “İmparator Hamamı” ve “Kral Hamamı”dır. “Rudas Hamamı” Sokullu Mustafa Paşa tarafından inşa edilmiş olup, Budin hatta Macaristan’ın en muhteşem hamamlarından sayılır. Evliya Çelebi’ye göre ise en güzel hamam “Veli Bey Hamamı”dır. Kitabesinde hamamın Sokullu Mustafa Paşa tarafından yaptırıldığı yazmaktadır. İngiliz seyyah Brown’da bu hamamın Rudas Hamamından mimari olarak daha üstün olduğunu söyler. Macaristan’daki en önemli mimari eserler Budin şehrinde inşa edilmiştir.Yapılan bu eserler ile ilgili arşiv vesikalarından bilgi edinemiyoruz. Vesikalarda sadece eserlerin adı verilmekle yetinilmektedir. Dönemi tasvir eden eserler arasında haritalar da yer alır. Budin şehri ile ilgili Osmanlılar tarafından çizilen en eski tarihli harita Bologna Şehir Enstitüsünde bulunmakta ve eserler hakkında önemli kısmlar gösterilmektedir.
Aslanapa, a.g.m., s.334-336
Budin şehrine 57 km mesafede olan Estergon kalesi de, bölgede önemli bir konuma sahiptir. Kalenin ilk banileri Macar asıllıdır. Kale sırası ile Alman, Erdel, Macar ve en son Engürüs Kralı Layoş’un eline geçmiştir. Kale 25 Muharrem 950 tarihinde feth edilmiştir. Fetihten sonra kale defalarca düşman saldırısına uğramıştır. III. Murat zamanında kaleye yapılan düşman kuşatması Yemen fatih Sinan Paşa tarafından bertaraf edilmiştir. Tiryaki Hasan Paşa ve Osman Paşada kaleyi müdafaa eden paşalardandır. Topal Mehmet Paşanın 7 ay süren direnişine yardım gelmeyişi sebebiyle kale savunması bozgunla neticelenmiş ve kale düşmanlara teslim edilmiştir. Kale 10 yıl boyunca düşman elinde kalmıştır.1013 tarihinde Sultan Ahmet Sadrazam Lala Mehmet Paşa’yı Estergon Kalesinin fethi ile görevlendirilmiştir İlk kuşatma 7 ay sürer ve sonuç alınamaz. 1014 senesi baharında ki ikinci kuşatmada kale Mahmut Paşa komutasında 30 Cemâziyel evvel ayında tekrar geri alınmıştır. Evliya Çelebi kaleyi 1073 senesinde gördüğünü yazar. Estergon Kalesi, Budin Kalesini kuzeyindedir. Tuna nehri kenarındaki bir tepe üzerindeki kale badem şeklindedir. Evliya Çelebi kaleyi bulutlar içinde beyaz bir kuğuya benzetir. Buna Orta Macar Kızıl Elması da derler. Kalenin doğusunda Tepedelen mevkisi vardır. Kalenin içinde de muhafızların oturduğu 200 tane ev vardır.
E. Çelebi, a.g.e. , s. İbrahim Peçevi ise kalenin Tuna kenarında bir Peşte-i refi’a üzerindeki tarifi mümkün olmayan güzellikte, duvarlarının ruham rengin ile münakkaş enva-ı tasvir ve temâsil ile müzeyyin olduğunu yazar. Peçevi kalenin yanında bir ılıcadan bahseder. Bu ılıca suyu kalenin dibine getirilip iki adam boyu mesafedeki kaleye yüksekliğinde havuzda toplanır. Burada toplana su büyük bir çark vasıtası ile kalenin daha yukarısına çıkarılır.
İbrahim Peçevi, Tarih-i Peçevi, C. I, Matbaa-i Amire, 1864. s. 251Estergon kalesinde Kızıl Elma-Sultan Süleyman Camii, Mahkeme Camii, Uzuçeli Hacı İbrahim Camii bulunur.
Ayverdi, a.g.e. , s. 176
Estergon kalesi 1543-1595 arası 52 sene, 1605-1683 arası78 sene,toplamda 130 sene Osmanlı idaresinde kalmıştır. Estergon, Budin’in fethinden sonra alınmış ve Budin eyaletine bağlanmış bir sanacaktır. 1570 yılı tahrir defteri kayıtlarına göre yerleşim yeri sayısı 470 idi. 1820 yılında kardinal tekrar Estorgan’a yerleşmiş. Bu vesile ile yapılan katedral de Macaristan’ın en büyük kilisesi konumuna gelmiştir. Günümüzde ise kale burçlarından başka hiçbir eser yoktur.
David Geza, “ Estergon “, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, C. XI. , 1995, s. 440
Siyasi olarak Budin’in elden çıkışı da bölgeyi olumsuz etkilemiştir. Şehrin kaybedilişi Türkler üzerinde derin tesir bırakmış. Sanki Anadolu’nun bir şehri elden çıkmış gibi üzüntü yaratmıştır. Üzüntü ile birlikte ağıtlar yakılmıştır. Edebi hayatta da Budin şehrinin kaybı önemlidir. Şehirlerin kaybı ile gelen hüzün, şiirlerde lirik bir tarzda işlenmiştir. Şehri kaybetmenin üzüntüsü, Âşık Gazi Hasan’a ait olduğu söylenen “Aldı Nemçe bizim Nazlı Budin’i” nakaratlı Budin türküsünde dramatik bir şekilde söylenmiştir. Yahya Kemal Belgrad ve Budin türkülerinin tesirinde kalmış şairlerden biridir. Şair Rumeli’yi hasretle yâdeder şiirlerinde. Orhan Şaik Gökay “Budin Türküsü” şiirinde Osmanlıda ki Budin’i görmek ister. Şair Budin’in Tuna nehri kenarında oluşu coğrafi güzelliğini, 145 yıl Osmanlı idaresinde kalışı tarihi güzelliğini artırdığını anlatır.
Güneş, Mehmet. "Rumeli’nin Kaybının Türk Şiirindeki Akisleri", Turkbilig/Turkoloji Arastirmalari Dergisi , S.21, 2011, s.198-202
Eyice, Osmanlının hiçbir zaman İmparatorluk olmadığını, çünkü gittiği yeri kendisi için sömürge olarak görmediğini söyler. Osmanlı feth ettiği her yerde daimi kalacağını düşünmüş, o bölgeleri benimsemiş, Anadolu’daki bir Bursa’dan farklı görmemiş, aynı ihtimam ve önemi göstermiştir. Fakat İbni Haldun’un devletlerin ömürleri için ortaya koyduğu Tavırlar Nazariyesine göre mukadder son geldiğinde elden çıkan şehirler, Avrupa’nın İslamiyet düşmanlığının kurbanı olmuşlardır. Günümüze çok az sayıda vakıf eseri gelebilmiştir.
Eyice, Semavi, "Gurbette Kalan Türk Eserleri.",Vakıf Haftası Dergisi. 9, (1992), s.181
Sonuç
Budin şehri Osmanlıların ve Habsburgların, Balkanlar ve Orta Avrupa’da ilerlemek için karşı karşıya geldikleri yerdir. Osmanlı, Orta Avrupa’daki üstünlüğünü göstermek için Budin’i feth etti. Şehir, Kanuni Sultan Süleyman zamanında Mohaç Savaşı ile birlikte Türklerin hâkimiyetine girdi. Budin yaklaşık bir buçuk asır Osmanlı idaresinde kaldı. Bu süre zarfında Türkler şehre, Osmanlı medeniyetinin izlerini vurdu. Budin’i, İslam şehircilik anlayışına göre imar ettiler. Diğer Balkan şehirleri gibi Müslüman aileleri taşıyarak İslamlaştırma politikası uygulamamışlardır.
Budin ile ilgili Türk tarihçilerinin araştırmaları oldukça azdır. Şehirle ilgili detaylı bilgileri Evliya Çelebi’nin Seyyahatname’sinde görmekteyiz. Evliya Çelebi’de bilgilerin bir kısmını babasından nakletmektedir. Yakın dönemde şehirle ilgili en önemli bilgiler Lajos Fekete, daha sonra öğrencisi Kaldy Nagy ve David Gezza tarafından Osmanlı Arşiv belgeleri incelenerek ortaya çıkarılmıştır.
Osmanlı idaresinde Budin şehrini, askeri bir üst olarak kullanmıştır. Avrupa ve Balkanlara düzenleyeceği seferler buradan yürütülmüştür. Şehir askeri yönünün dışında ticari olarak da gelişmiştir. Halkın çoğunluğu ticaret ile uğraşmıştır.
Osmanlı şehre o kadar değer vermiştir ki en önemli paşalarını bu şehre göndermiştir. 145 yılda doksandan fazla beylerbeyi görev yapmıştır. III. Murat’la birlikte Osmanlı Devleti askeri ve idari olarak sıkıntılı sürece girmeye başlamıştır. Osmanlı yönetimi de şehir de düzensizliğe izin vermek istememektedir. Bu gibi sebepler nedeniyle görev yapan idareci sayısı artırmıştır.
Şehirden günümüze mimari olarak Gül Baba tekkesi ve birkaç ılıca dışında eser kalmamıştır. Şehrin elden çıkışı Osmanlı’yı derinden etkilemiş, şairlerin şiirlerine konu olmuştur. Budin’in elden çıkışından sonra “Nazlı Budin “ olarak yâd edilişi şehre verilen değeri bir kere daha göstermiştir.
Kaynakça
Aköğretmen, Erol. "Türk Yönetiminde Buda ve Peşte." Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi 8-9 (2012).
Altaylı, Yasemin, "Budin Beylerbeyi Arslan Paşa (1565-1566)." OTAM: Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi dergisi 19-20 (2006).
Altaylı, Yasemin. "Macarca Mektuplarıyla Sokullu Mustafa Paşa (1576-1578)."Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi 49, 2 (2009).
Aslanapa, Oktay, "Macaristan'da Türk Abideleri."Tarih Dergisi 1, 2 (2010), s. 325-327
Ayverdi, Ekrem Hakkı, Avrupa'da Osmanlı Mimârî Eserleri, İstanbul Fetih Cemiyeti, 1977.
Bilge, Sadık Müfit, Osmanlı'nın Macaristanı: Osmanlı Hakimiyetindeki Macaristan'ın tarihi coğrafyası ve idarî taksimâtı (1526-1718). Kitabevi, 2010.
Çelebi, MehmedHemdemi, Solak-zâde Tarihi, haz Vahit Çabuk, II, Ankara (1989). Cilt II.
Çeltik, Seher Erdoğan, "Ali Emirî'ninVesâikü'l-âsâr'ı." Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, 51 (2009),
Eyice, Semavi, "Gurbette Kalan Türk Eserleri." Vakıf Haftası Dergisi, 9 (1992),
Fekete, Lajos, "Osmanlı Türkleri ve Macarlar 1366-1399 " Belleten, C. XII, 1949, 52,
Fekete,Lajos, "Macaristan'da Türklerin Mülk Sistemi." IUEF Tarih Dergisi, Cilt, XII 16 (1961).
Geza David, “ Estergon “, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, C. XII, İstanbul 1995,
Gezza David, "LajosFekete.", Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi”, C.XII, İstanbul (1995).
Gökbilgin, Tayyip. "Türk İdaresinde Budin." Atatürk Konferansları 1971 (1972). s.167-168
Güneş, Mehmet. "Rumeli’nin Kaybının Türk Şiirindeki Akisleri "Turkbilig/Turkoloji Araştırmaları Dergisi, S. 21, 2011.
Kadıoğlu, Muhsin. "Kültürel Strateji Açısından Gül Baba Hakkındaki İlk Çalışma Rumbeyoğlu Fahreddin’in Makalesinin Yeniden Değerlendirilmesi" Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, S. 69, 2014.
Müfit, BİLGE Sadık,"Macaristan’da Osmanlı Hâkimiyetinin ve İdarî Teşkilatının Kuruluşu ve Gelişmesi", Kd D 11 2000.
Orhonlu, Cengiz. "Şehir Mimarları." Osmanlı Araştırmaları Cilt II, 1981.
Peçevi, İbrahim, "Peçevi Tarihi I,(Haz.) Bekir Sıtkı Baykal", Ankara: Kültür Bakanlığı 1981.
Saral, İsmail Tosun, "Kalaylıkoz Ali Paşa Gül Baba mı." Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, S. 35 ,2005.
Saral, İsmail Tosun, "Tarih Sürecinde Gül Baba Türbesi'nin İçine Genel Bir Bakış.", Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, S. 30, 2004.
Saral, İsmail Tosun. "Gül Baba ve Tahta Kılıcı." Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi , S.31, 2004.
Saral, İsmail Tosun. "IgnaczKunos' un Gül Baba Masalı." Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, S.29, 2004
Şişman, Adnan. "Macaristan'da 16. Yüzyılda Türk Yönetimi", Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, S.8-9, 2012
Turhan Fatma Sel, Kolçak Özgür, Gökaçtı Ali,“Osmanlı Dönemi Balkan Şehir Tarihi:Bosna, Macaristan ve Yunanistan Şehirleri”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt III, Sayı 6, 2005,
VonHammer, Joseph, Çev. Mehmet Ata, Haz. Abdülkadir Karahan, Osmanlı tarihi. MEB Yay. , C. I, 1991.
Yasemin, Altaylı, "Macarca Mektuplarıyla Sokullu Mustafa Paşa 1576-1578" ,Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, S. 49, 2009.