A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 33 Erzurum 2007
-263-
ERMENİ TEHCİRİ ANILARI ÜZERİNE
On Armenian Deportation Memories
Dr. Muammer DEMİREL *
Dr. Mehmet TAKKAÇ **
ÖZET
Ermenilerin Türkler tarafından tehcir ettirilmesi uzun süredir
dünya basınında Türklere karşı bir propaganda tartışması olmuştur ve
şimdi Ermeniler Türkiye içinde bir tartışma ortamı oluşturarak Türk
kamuoyunu etkilemeyi amaçlamaktadırlar. Ermenilerin göç anılarını
Türkçeye tercüme etme Türk halkını etkileme amacı taşımaktadır.
Ancak, anıların taraflı olduğu açıktır. Böyle olsa da, ayrıntılı bir
şekilde ele alındığında, göç ettirilen Ermenilerin hepsinin masum
olmadığı anlaşılacaktır. Kuşkusuz, bu çalışmada da belirtildiği gibi,
ister Osmanlı ister Ermeni kaynaklarından araştırılsın, Ermenilerin
göç sırasında yaşadıkları güzel şeyler değildir; ancak, sorunlarla ilgili
bütün suçu Türklere yüklemek adaletsizlik olur. Bu çalışmada, bazı
Ermenilerin göç anılarını sunduk ve onları ayrıntılı bir şekilde
değerlendirmeye çalıştık.
Anahtar kelimeler: Ermeni tehciri, Ermeni propagandası,
anılar.
ABSTRACT
Armenian deportation by Turks has been the primary discussion
in the world press against Turkey for a long time, and now
Armenians aim to affect Turks by creating a discussion on the issue
within Turkey. Translating deportation memories of Armenians into
Turkish is intended to affect Turkish public. However, it is obvious
that their published memories are partial. Even so, when they are
analyzed in detail, it will be understood that not all Armenians who
were deported were innocent. Of course, as indicated in this study,
the experience of Armenians during deportation is not a happy one
when investigated from either Ottoman or Armenian documents, yet
it is unfair to put all the blame concerning the problems on Turks. In
this study, we presented the deportation memories of some
Armenians and tried to evaluate their memories in detail.
Keywords: deportation of Armenians, Armenian propaganda,
memories.
*
Atatürk Üniversitesi, Kâzım Karabekir Eğitim Fak., Tarih Eğitimi Anabilim Dalı Öğrt. Üyesi.
Atatürk Üniversitesi, Kâzım Karabekir Eğitim Fak., İngiliz Dili Eğt. Anabilim Dalı Öğrt. Üyesi.
**
TAED 33, 2007, 263-276
-264-
M. DEMİREL-M. TAKKAÇ: Ermeni Tehciri Anıları Üzerine
U
zun yıllardır dünyada tartışılan ve Türkiye aleyhtarı propagandanın
başında yer alan Ermeni tehciri, son yıllarda Türkiye’de de
tartışılmaya başlanmıştır. Ermenilerin Türkler tarafından soykırıma uğratıldıkları
konusunda dünya kamuoyunu etkileyen Diaspora Ermenileri ve onlarla hemfikir
çevreler artık Türk halkını etkileme çabası içine girmişlerdir. Göçü yaşamış
Ermenilerin anıları Türk kamuoyunu etkilemek üzere son yıllarda Türkçe olarak
yayınlanmaya başlandı. Ermeni meselesinin özgür tartışılması adına yayınlanan
bu anılar konuyu sadece kendi yönlerinden anlatan kaynaklardır. Buna rağmen
bu tek taraflı kaynaklar iyi incelendiğinde tüm Ermenilerin sütten çıkmış ak kaşık
olmadıkları görülmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki ister Osmanlı
kaynaklarından incelensin isterse Ermeni anılarından incelensin göç sırasında
Ermenilerin yaşadıkları tasvip edilebilecek bir durum değildir ve çok acı
olaylardır. Konuyu sadece Ermeni anıları ile inceledik. Bu anılarda anlatılanları
evvela Osmanlı Hükümeti’nin tehcir gerekçesi olarak ileri sürdüğü konuların
tutarlılığı yönünden ele alacağız. İkinci olarak, Ermenilerin tehcirinde mahalli
yetkililerin uygulamalarına değinilecektir. Üçüncü olarak, göç ettirilen kafilelerin
güvenlik, barınma ve iaşe konularında yaşananlar incelenecektir. Son olarak da,
göçe tabi tutulmayanlara değinilecektir.
Daha çok Ermenilere uygulanan tehcir kanununun gerekçesinde savaşan
ordunun cephe gerisi emniyeti ile şehir ve köylerdeki halkın güvenliğinin
sağlanmasının hedeflendiği beyan edilmektedir. Geçici kanunda her hangi bir
toplum adından bahsedilmeden, askeri nedenler, casusluk ve hıyaneti hissedilen
köy ve kasaba halkının tek veya toplu olarak başka mahallere sevk ve iskân
edilmelerine ruhsat vermiştir. 1 Meclis-i Vükelâ’dan çıkan son kanunda ise savaş
bölgelerine yakın yerlerde bulunan Ermenilerden bir kısmının, savaşan ordunun
hareketini güçleştirmek, askeri erzak ve mühimmat nakliyatını engellemek,
düşmanla işbirliği yapmak ve tarafına geçmek, memleket içinde askeri kuvvetlere
ve masum halka silahla saldırmak, Osmanlı şehir ve kasabalarına saldırı ile
katliam ve yağma yapmak, düşman deniz kuvvetlerine erzak tedarik etmek,
Osmanlı müstahkem mevkilerini düşmana bildirmek gibi fiilleri işleyen
ihtilâlcilerin savaş bölgelerinden uzaklaştırılması kararlaştırılmıştır. Bu
isyancıların hareket üssü olan köylerin tahliyesi gerekmektedir. 2
Osmanlı Hükümeti’nin bu isnatlarının bir kısmının Hatay, Zeytun, Van
gibi bölgelerde tehcir tarihinden önce meydana geldiği görülmüştür. Dolayısıyla
bu bölgelerde tehcire gerekçe olarak gösterilen konuların fazlası ile meydana
1
2
Takvim-i Vekâyi, 18 Receb 1333 – 19 Mayıs 1331, No.2189.
BOA, BEO, No.326758; Azmi Süslü, Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı, Ankara, 1990, s.112.
TAED 33, 2007, 263-276
A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 33 Erzurum 2007
-265-
geldiği konusunda herhangi bir tartışmaya mahal kalmadığı açıktır. Bu konuda
Ermeni kaynakları da zaten bu bölgelerdeki çatışmalarda Ermeni komiteci ve Rus
Ordusu’ndaki Ermeni gönüllü alayların kahramanlıklarından bahsederler. Esas
tartışılan konu iç ve batı bölgelerinde yaşayan Ermenilerin herhangi bir hareket
yapmadıkları halde göçe ve katliama tabi tutuldukları iddiasıdır. Bizim ele
aldığımız hatıratlar da zaten bu iç ve batı bölgelerinde yaşarken göç ettirilen
Ermenilere aittir.
Sivas şehrinden göç ettirilen Aram Guréghian’in anlattıkları ile konuya
başlayalım. Aram, kendi ifadesine göre tehcir başladığında 11 yaşındadır. Sivas
şehrinde oturan orta halli dindar bir aileye mensuptur. Aram, Sivas şehrinde
tehcirin başlama tarihini vermemektedir. Ancak yola çıktıklarında açık havada
rahat yattıklarından bahsettiğine 3 göre yaz mevsimi yani Haziran veya Temmuz
olduğu anlaşılmaktadır. Tehcirde ileri sürülen devlete başkaldırı noktasından
baktığımızda o zaman Sivas’a bağlı olan Şebinkarahisar’a 15 Haziran 1915
tarihide başlayan büyük bir Ermeni ayaklanması olmuştur. 4 Bu ayaklanma
güvenlik kuvvetlerini önemli ölçüde yıpratmış ve ayaklanmayı yapıp tüm
Şebinkarahisar Ermeni halkını olayın içine sokan Ermeni komiteciler de
yakalanamamıştır. Sivas bölgesinde de Murat isimli bir Ermeni çete reisi Mart
1915’de ayaklanarak dağa çıkmıştır. Murat çetesinin ayaklanması da güvenlik
kuvvetleri tarafından bastırılamamıştır. Sivas şehrinde askerden kaçan, askere
gitmek istemeyen ve sair genç Ermeni erkekler peyderpey Murat’ın hareketine
katılmaktadır. Nitekim Aram’in amcası Serop da kaçarak dağa çıkmış ve bu
ayaklanmaya katılarak yıllarca silahla savaşmıştır. 5 Şebinkarahisar ve Sivas,
Doğu Cephesi’ne lojistik destek sağlayan iki yol güzergâhı üzerindedir. Her iki
ayaklanma da tehcir kanununda belirtilen ordunun erzak ve mühimmat
nakliyatını engellemeye dönük eylemlerdi. Böylece Sivas bölgesi Ermenileri,
tehciri için gösterilen gerekçelere fazlası ile uymaktadır.
Burada tartışılacak konu Sivas’ta tehcir edilen Ermeni halkın top yekûn
bu ayaklanmalara katılmamış olduklarıdır. Nitekim Sivas bölgesi Ermenilerinden
bir kısmı göç ettirilmemiştir. 6 Samsun’dan göç ettirilen Çorbacıyan ailesinin
Şarkışla’da kalmış ve daha sonra Sivas’a nakledilmiş olması da bunu
3
Jean-Varoujean Guréghian, Babamın Yazgısı Küçük Asyanın Golkotha’sı, (Çeviren: Emine
Demir), İstanbul, 2004,21-24.
4
Daha geniş bilgi için bkz. Muammer Demirel, “1915 Şebinkarahisar Ermeni İsyanı”,
Şebinkarahisar I. Tarih ve Kültür Sempozymu (30 Haziran – 1 Temmuz 2000) Bildirileri, İstanbul,
2000, ss.81-88.
5
Guréghian, a.g.e., s.24.
6
Ahmed İzzet Paşa, Ferydım, C.I, İstanbul, 1992, s.208.
TAED 33, 2007, 263-276
-266-
M. DEMİREL-M. TAKKAÇ: Ermeni Tehciri Anıları Üzerine
göstermektedir. 7 Osmanlı Hükümeti, uç veren olayları büyütmeden söndürmek
için tehcir kararını almıştır. Aksi takdirde Van’daki gibi tüm Ermeni halkın
olaylara katılması durumunda olayların önlenemeyeceğini görmüştür. Sivas
Ermenilerin böyle bir harekete katılacaklarına dair emareler de görülmeye
başlamıştır. Aram Guréghian Sivas’ta Ermeni asker kaçaklarının çok olduğundan
ve bunların cezalandırıldığından acı acı bahsetmektedir. 8
Aram’ın hatıralarında Sivas Ermeni halkının ayaklanmaya meyil ettikleri
ve fırsat kolladıklarının ip uçlarını görmekteyiz. Aram, Urfa’da bulunduğu sırada
Eylül 1915’de Ermeniler ayaklanmışlardı. Silahlı çatışmalar üç hafta sürmüştü.
Aram on bir yaşında bir çocuk almasına rağmen çatışan Ermeni çetelerine
cephane taşıdığını övünçle anlatmaktadır: “…biz çocuklar hepimiz teçhizatların,
malzemelerin taşınmasına ve barikatların kurulmasına yardım ediyorduk…”
Yine Urfa olayında Ermeni kadınların da yer aldıkları anlatılmaktadır. 9
Aram mahalli yetkililerin Sivas tehciri sırasında kanunsuz öldürmeye ve
zulme dönük harekette bulunduklarına dair herhangi bir bilgi vermemektedir.
Yol boyunca Ermeni göçmenlerin yaşadıkları içler acısı bir durumdur. O
günün şartlarında uzun yol boyunca yaşananlar açlık, susuzluk ve açık alanlarda
geçirilen geceler gerçekten tahammül edilmesi zor bir durumdur. Aram’ın
anlattığına göre yolda kafileleri korumak üzere jandarma kuvvetti tayin
edilmiştir. Jandarmalar kafileye herhangi bir olumsuz davranışta bulunmamışlar
ve onları dışardan gelen saldırılara karşı korumuşlardır. Daha Sivas’tan pek
uzaklaşmadan kafileye Kürt eşkıyalar yağma ve talan maksadı ile saldırmaya
başlamışlardır. Jandarma bu saldırılara karşılık vererek silahlı çatışma dâhil her
türlü müdahalede bulunmuştur. Kafileyi sürekli yakından takip eden Kürt
eşkıyalar jandarmaların yemek, uyku ve sair ihtiyaç anlarından yararlanarak
yağma ve talandan geri durmuyorlardı. Hekimhan’a girerken bir Ermeni’nin eşya
sandığını çalan bir Kürt, jandarmalar tarafından köyün girişinde yakalanarak bir
tüfek darbesi ile öldürülür.10 Malatya’dan sonra yakın köyden ekmek getirmek
üzere seçilen Ermeni erkek çocukların üzerine Kürtler balta ve bıçaklarla
saldırarak bir kısmını katletmiş ve giysilerini soymuşlardır. 11
Göçmenler Malatya’dan sonra Urfa’ya yaklaştıkça yağma, talan ve
katliam amacında olan Kürt haydutlara Arap haydutlar da katılmıştır. Aram bir
vadideki saldırıyı şöyle anlatmaktadır: “Bir vadide Kürt ve Arap haydutlar bize
7
George Jerjian, Gerçekler Bizi Özgür Kılacak, Ermeni ve Türk Barışması, (Çevren. H. Zafer
Korkmaz), İstanbul, 2004, s.38-39.
8
Guréghian, a.g.e., s.22.
9
Guréghian, a.g.e., s.51-52.
10
Guréghian, a.g.e., s.27.
11
Guréghian, a.g.e., s.30.
TAED 33, 2007, 263-276
A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 33 Erzurum 2007
-267-
saldırdılar. Bize eşlik eden çok sayıda jandarma onlara karşılık verdi.
Soyguncular jandarmaların bir yöne doğru gittiklerini gördüklerinde savunmasız
insanlara saldırıyorlardı. Jandarmalardan biri tüfekle bir Arap’ı öldürdü.
Yağma bütün gün sürdü. Akşam bir kuyunun yanında mola vermiştik. Arap’ı
öldüren jandarma bunu çok pahalıya ödemek zorunda kaldı, çünkü ölenin
arkadaşları daha kalabalık olarak dönüp geldiler ve onu alıp götürerek
öldürdüler. Gecenin geç saatlerinde jandarmalar ve haydutlar arasındaki
çatışmalar hâlâ sürüyordu.” 12
Görüldüğü üzere göçmen kafilelerini korumak üzere jandarma
görevlendirilmiş, ancak sayıları yetersiz olduğundan eşkıyaların saldırıları ve
talanları önlenememiştir. Hükümetin göçmenleri korumak adına gerekli tedbirleri
almada yetersiz kaldığı anlaşılmaktadır.
Aram’ın anlattıklarından, din değiştirip Müslüman olanların yerlerinde
bırakıldığı da anlaşılmaktadır. Malatya’ya geldiklerinde Sivas’ta din
değiştirmeye meyilli olmayan Ermenilerin yollarda çektiklerinden sonra din
değiştirmeye razı oldukları anlamı çıkmaktadır. Burada herhalde kendi
aralarında, din değiştirmeyenlerin yolda öldürüleceğine dair yayılan şayia etkisi
ile birçok Ermeni ailesi din değiştirerek Malatya’da kalmıştır. Pek çok Ermeni
genç kız evlenmek maksadı ile alıkonulmuştur. 13
İkinci müşahit Sivas’a yakın olan Samsun’dan tehcir edilen Hovsep
Çorbacıyan’ın kızı Viktorya’dır. 1915 yılında 15 yaşında olan Viktorya evlenince
Kasapyan soyadını alacaktır. Bu aile aslen Tokatlı olup Samsun’a yerleşmiştir.
Hovsep ticaretle uğraşmakta ve varlıklıdır. Viktorya’nın anlattığına göre tehcir
kanunu çıktığında babası Hovsep’in yakın arkadaşı olan Samsun Mutasarrıfı
Süleyman Nemci Bey aileyi tehcirden kurtarmak ister ve onlara Müslüman
olmayı teklif eder. Hovsep ailesiyle konuyu tartışır ve aile teklifi kabul
etmeyerek göç eder. 14 Viktorya ailenin komitecilerle ilişkisine dair herhangi bir
ifadede bulunmamaktadır. Mutasarrıfın ailenin göçünü engellemeye çalışması da
ailenin komitecilerle ilişkileri olmadığını göstermektedir.
Karadeniz sahilinde yer alan Samsun için Rus tehdidi ve Ermeni işbirliği
her zaman muhtemeldi. Samsun’da yapılan aramalarda Ermenilerin iş ve
evlerinde birçok silah ve cephane bulunduğu gibi Ermeni Kilisesi’nin zemininde
20 bomba ile çok miktarda bomba yapımında kullanılan barut ve sair malzeme
bulunmuştur. 15
12
Guréghian, a.g.e., s.33-34.
Guréghian, a.g.e., s.29.
14
Jerjian, a.g.e., s.30-32.
15
Ermeni Komitelerinin A’mal ve Harekât-i İhtilâliyesi, (Yayına Hazırlayan: H. Erdoğan Cengiz),
Ankara, 1983, s.297.
13
TAED 33, 2007, 263-276
-268-
M. DEMİREL-M. TAKKAÇ: Ermeni Tehciri Anıları Üzerine
Hosep Çorbacıyan ve ailesi diğer Ermenilerle birlikte Samsun’dan
muhtemelen yaz başında göçe tabi tutulmuşlar. Yolda erkekler ayrıldığından
Hosep ve 21 yaşındaki oğlu Harutyan kafilenden ayrılarak ayrı gönderilmiştir ve
akıbetleri hakkında Viktorya herhangi bir bilgiye sahip değildir. Viktorya, annesi,
kız ve erkek kardeşleri Sivas’ın Şarkışla ilçesine gelmişler ve orada
kendilerinden önce bir kısım Ermeni aileler Müslüman ailelerin yanlarında
kaldıklarından bunlar da bir Müslüman ailenin evinde kira ile kalmaya
başlamışlar. Şarkışla’ya gelinceye kadar yolda jandarmaların herhangi bir kötü
davranışı ve başkaca bir olumsuzluk yaşanmamıştır. Şarkışla’da kaldıkları sırada
Samsun Mutasarrıfı Süleyman Nemci Bey, Sivas Valiliğine tayin edilmiş ve
Şarkışla’ya teftişe geldiğinde ailenin on yaşındaki oğlu Pierre ona giderek burada
kaldıklarını anlatmıştır.
Süleyman Nemci Bey, Çorbacıyan ailesine sahip çıkarak Şarkışla
Kaymakamına onlarla ilgilenmesi ve koruması için gerekli talimatları verdiği
gibi daha sonra kendi ailesi ile birlikte bu aileyi de Sivas’a getirmiştir. Vali
Nemci Bey, Sivas’ta Amerikalı misyonerlerinin işlettiği Ermeni kız okulunun
yanında lojman olarak kullanılan ve şimdi boş olan binanın bir katının bunlara
ayrılmasını sağlamıştır. Gerekli diğer ihtiyaçlarını da sağlayan Vali Nemci Bey,
Çorbacıyan ailesini burada muhafaza etmiştir. Aile Mütareke dönemine kadar
burada kalmıştır. Daha sonra Viktorya ve kız kardeşi Varvar Mısır’a giderek
orada yerleşmişler, anneleri Maritza ve erkek kardeşi Pierre’de yanlarına
gelmiştir. Bu ailenin hikâyesinden anlaşıldığına göre Anadolu’nun çeşitli
yerlerinde böyle zararsız çok sayıda Ermeni ailesi mahalli yetkililer tarafından
korunmuş veya kalmalarına göz yumulmuştur. Yoksa Şarkışla gibi orta halli bir
kasabada mahalli yetkililerin haberi olmadan yabancı insanların kalıp
saklanmaları mümkün mü?
Hatıratı yayınlayan Viktorya (Çorbacıyan) Kasapyan’ın torunu George
Jerjian’ın belirttiğine göre Viktorya’nın “genelde Türklere karşı bir kırgınlığı
yoktur.”16 Bu kendilerine karşı olumsuz davranışların olmadığından kaynaklansa
gerektir.
Ele aldığımız üçüncü hatırat İstanbul Ermenilerinden Erşavir Şiracıyan’a
ait. Erşavir Şiracıyan Taşnaksutyun Komitesi’nin suikastçı militanlarında olup 5
Aralık 1921 tarihinde Roma’da eski sadrazam Said Halim Paşa’yı, 17 Nisan 1922
tarihinde Berlin’de eski Trabzon Valisi Azmi Bey ile İttihad ve Terakki
Cemiyeti’nin liderlerinden Dr. Bahaddin Şakir’i katletmiştir. Arşavir Şiracıyan,
16
Jerjian, a.g.e., s. 32-45.
TAED 33, 2007, 263-276
A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 33 Erzurum 2007
-269-
Legasy (Vasiyet) adıyla yayınladığı ve Türkçeye de çevrilerek yayınlanan
hatıratında bu katliamlardan övünçle bahsetmektedir. 17
Şiracıyan’ın anlattığına göre İstanbul’da Taşnak komitesi Osmanlı
güvenlik kuvvetleri ile muhtemel hesaplaşma zamanı için gerekli örgütlenme,
silahlanma ve sair hazırlıkları yapaktaydı. Osmanlı Devleti savaş seferberliğini
başlattığında İstanbul Ermeni Taşnak komitesi liderleri de silah toplama ve
topladıkları silahları saklama çalışmalarına hız verdiler. 18 Şehirdeki Ermeni
tüccarlar silahları temin ediyor, Arşavir gibi 15 yaşın altında olan veya öyle
görünen Ermeni çocuklar da mağazalardan aldıkları Mauser, Luger,
Simith&Wesson gibi silahları alarak önce kendi evlerine daha sonra da
Komitenin belirlediği saklanacak yerlere götürmekteydiler. 19
Tehcir Kanunun gerekçeleri arasında yer alan düşmanla işbirliği yapma
ve tarafına geçme fiili İstanbul Ermenilerinde mevcuttur. 1916 yılında casusluk
için İstanbul’a gelen bir İtalyan subay Taşnak Komitesi’nin organizasyonu ile
Ermenilerin evlerinde, bir süre de Şiracıyan ailesinin evinde de saklanmıştır. 20
İstanbul Ermenileri düşman kuvvetlerine her türlü yardıma hazırlanmaktaydılar.
Çanakkale’ye çıkarma yapan İtilaf kuvvetlerinin başarılarını sevinçle takip edip
gelişlerini sevinçle beklediklerini Arşavir Şiracıyan şöyle anlatmaktadır:
“ sevinç ve coşku içinde geçen saatlerimiz de oldu diyebilirim. 1915 yılı
başlarında İtilaf Devletleri Çanakkale’yi bombalayarak bazı kesimlerini işgal
ettiler. Onlar bizim için medeniyeti ve Batı Avrupa değerlerini temsil
etmekteydiler. O zaman ne güzel günlerdi!” 21
İstanbul Ermenileri askere çağrılan genç erkekleri askere
göndermedikleri gibi Anadolu’dan gelen 15.000 kadar Taşnak militanı Ermeni
gencini de evlerinde saklamışlardır. İstanbul’da 50.000 Ermeni nüfus
bulunmaktaydı. Savaş boyunca Şiracıyanların evinde 10-12 kadar Ermeni
kalmaktaydı. Arşavir Şıracıyan bunların ölümden kurtarıldığını yazarken,22
kitabın bir başka yerinde de evlerinde kalanların Taşnak partili olduklarını
yazmaktadır. 23 Bu saklananlara tavan arası ordusu adı takılmıştır. 24 Saklananlar
17
Arşavir Şiracıyan, Bir Teröristin İtirafları, (Çeviren: Kadri Mustafa Orağlı), İstanbul, 1997,
s.185, 277.
18
Şiracıyan, a.g.e., s.43.
19
Şiracıyan, a.g.e., s.45-46.
20
Şiracıyan, a.g.e., s.74.
21
Şiracıyan, a.g.e., s.44.
22
Şiracıyan, a.g.e., s.55.
23
Şiracıyan, a.g.e., s.74.
24
Şiracıyan, a.g.e., s.61.
TAED 33, 2007, 263-276
-270-
M. DEMİREL-M. TAKKAÇ: Ermeni Tehciri Anıları Üzerine
için kullanılan bu ifadeye bakılırsa bunlar muhtemel çatışma zamanı için silahlı
Ermeni kuvveti olarak organize edildikleri anlaşılmaktadır.
Şiracıyan’ın anlattıklarından göre İstanbul’da da Taşnakların
hazırlıklarının eyleme dönüştürüleceği açıktır. Şiracıyan, “24 Nisan akşamı
milletimiz başsız bırakıldı” 25 derken bu kalkışmayı harekete geçirip yönetecek
kadrolardan mahrum kaldıklarından yakınmakta olsa gerektir. Osmanlı
Hükümeti’nin 24 Nisan 1915 tarihinde bütün İstanbul Ermeni ve Türk halklarını
yeni bir çatışmaya sürükleyecek olan ihtilâlcileri tutuklamakla muhtemel olayları
önlediği anlaşılmaktadır.
Bu terör kadrosunun Mütareke döneminde yaptıklarını da anlatan
Şiracıyan polisleri ve polis muhbirlerini planlayarak katlettiklerini övünç vesilesi
olarak anlatmaktadır. İstanbul’da 1919 yılında yayınlanan Djagadamard (Savaş
Cephesi)’ın yayınlandığı apartmanda kurulan bir infaz bürosunda, İttihat ve
Terakki yöneticileri, polis ve muhbir Ermeniler yargılanarak ölüme mahkûm
etmiştir. 26 Bu kararlar sonucunda Ermeni Aramiantz, Arşak Yezdanian
tarafından, Müslüman olup polis olan Vahe İhsan, Arşavir Şiracıyan tarafından
27 Mart 1920 tarihinde katledilmiştir. 27 Yeni Müslüman olup polisle birlikte
çalışan Ermi asıllı Hidayet’in de ölüm kararı çıkmış, fakat Hidayet Anadolu’ya
geçtiği için öldürülememiştir. 28 Arşavir Şiracıyan’ın eski sadrazam Said Halim
Paşa, Azmi Bey ve Dr. Bahattin Şakir’i katlettiği yukarıda zikredilmişti.
Dördüncü anı sahibi kendisi tehcirden sonra doğan, ailesinin göç
hatıralarını dinleyerek büyüyen Sarkis Çerkezyan’dır. Çerkezlikle ilişkileri at
yetiştiriciliğinden öteye gitmeyen ama Çerkezyan lakabını taşıyan 29 Karamanlı
varlıklı bir ailenin hikâyesi diğerlerine göre daha farklıdır. Karaman
Ermenilerinden olan ve hikâyesi nakledilen Çerkezyan ailesinin, herhangi bir
ihtilâlci yanları olmadığı halde, tehcire tabi tutulmuş oldukları anlaşılmaktadır.
Karaman’a komşu olan Ereğli Ermenilerine tehcir uygulanmadığına göre bunun
Karaman’ın
mahalli
yöneticilerinin
işgüzarlığından
kaynaklandığı
anlaşılmaktadır. Tehcir kanunu çıktığında Afyon Karahisar, Ereğli, Balıkesir gibi
yerlerde tehcir uygulanmadığına halde merkezi emir, mahalli yetkililere tehlike
görüldüğünde tehcir uygulanması yetkisi vermektedir. Ancak Anadolu’nun bazı
yerlerinde, örneğin ihtilâlciliğin girmediği Karaman gibi yerlerin mahalli
yetkililerinin kendileri için görev tanımı yattıkları anlaşılmaktadır.
Şiracıyan, a.g.e., s.51.
Şiracıyan, a.g.e., s.87.
27
Şiracıyan, a.g.e., s.100-101.
28
Şiracıyan, a.g.e., s.97.
29
Sarkis Çerkezyan, Dünya Hepiize Yeter, (Hazırlayan: Yasemin Gedik), İstanbul, 2003, s.56.
25
26
TAED 33, 2007, 263-276
A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 33 Erzurum 2007
-271-
Sarkis Çerkezyan’ın anlattığına göre Karaman Ermenileri Ağustos
1915’de göç ettirilmişler. Sarkis Çerkezyan’ın babası Gazaros, annesi Arusyak,
ablası Münevver (Arşaluys) ve amcası Ohannes ile diğer akrabaları yola çıkarlar.
Varlıklı bir aile olan Çekesoğulları at arabaları ile yola çıkarlar. Bu bölgeden
göçürülen kafilelere gece kalmaları için çadırlar verilmiştir. O zamanın
şartlarında yolların zorlukları, barınma, salgın hastalıklar gibi olumsuzluklar
yaşanmıştır. Kafile Kilis’te iken göçmenler arasında tifüs salgını yayılmış,
Gazaros’un annesi de burada tifüsten ölmüştür. 30
Çerkezoğlu ailesinin göç sırasında bir kız çocukları dünyaya gelmiş,
bulundukları yerde kalarak annenin iyileşmesini istemişler ancak jandarma buna
müsaade etmeyerek onları da kafile ile birlikte yola devam ettirmiştir. Bu bebek
yolda ölmüştür. 31
Bu kafile Halep yakınında Meskene’de ikamet ettirilmiştir. Üç buçuk
sene burada kaldıktan sonra 27 Ekim 1918 tarihinde Halep İngilizler tarafında
işgal edilince aile geri memleketlerine dönme izni alarak Karaman’a gelmişler. 32
Diğer bir hatıra nakleden de Adana Ermenilerinden tehcir sırasında
dokuz yaşında olan Menuel Kırkyaşaryan’dır. Adana Ermenilerinin tehcir
edilmesi konusunda savaş sırasında herhangi bir ihtilâlcilik ve düşmanla işbirliği
emaresi görülmese dahi 1909 Adana Ermeni olayının 33 yaşanmasının devlet
tarafından yeterli sebep görülmüş olması olağan karşılanmalıdır.
Birinci Dünya Savaşı Avrupa’da patlak verdiğinde, İtilaf devletlerinin
Osmanlı Devleti’ne karşı savaş açacağından emin olan Osmanlı ve diğer
ülkelerdeki Ermeni siyasi komite ve grupları İtilaf ordularına gönüllü yazılarak
savaşa katıldılar. Bundaki amaçları ise zaferle çıkacak olan İtilaf devletlerinin bir
Ermenistan oluşturmasıdır. Adana bölgesi Ermenileri de gönüllü olarak Fransız
ve İngiliz ordularına katılmışlardır. Menuel Kırkyaşaryan, pek çok Ermeni’nin
gönüllü olarak Kıbrıs kampında Fransızlar tarafından eğitildiğini anlatmaktadır.
Bunlar eğitildikten sonra Filistin cephesinde savaşa sürülmüşlerdir. Adana
Ermenileri de bu kampa katılmışlardır. 34 Kıbrıs Ermeni Gönüllü Kampı adayı
elinde bulunduran İngilizler ve Fransızlar tarafından ortak organize edilmiştir. 35
30
Çerkezyan, a.g.e., s.32-33.
Çerkezyan, a.g.e., s.34.
32
Çerkezyan, a.g.e., s.41.
33
Bu olay için bkz. Salahi Sonyel, İngiliz Gizli Belgelerine Göre Adana’da Vuku Bulan TürkErmeni Olayları, Ankara, 1988.
34
Baskın Oran, M.K. Adlı Çocuğun Tehcir Anıları 1915 ve Sonrası, İstanbul, 2005, s.38-39.
35
Kıbrıs Gönüllü Ermeni Kampı için bkz. Halil Aytekin, Kıbrıs’ta Monarga (Boğaztepe) Ermeni
Lejyonu Kampı, Ankara, 2000.
31
TAED 33, 2007, 263-276
-272-
M. DEMİREL-M. TAKKAÇ: Ermeni Tehciri Anıları Üzerine
Tehcir gerekçeleri arasında yer alan düşman kuvvetleri ile birleşme maddesinin
Adana Ermenileri tarafından gerçekleştirildiği görülmektedir.
Menuel Kırkyaşaryan, Adana şehrinden anne ve babası ile tehcire tabi
tutulmuştur. Adana Ermenileri Osmaniye’ye kadar trenle sevk edilmişler, bir
müddet Osmaniye’de kaldıktan sonra kağnılarla ile Halep bölgesine
gönderilmişlerdir. Kafile yolda Kürt ve Çeçen eşkıyalar tarafından soyulmuştur.
Katma ovasına gelip bir müddet kaldıktan sonra trenle Resuleyn’e
gönderilmişler, kışı burada geçirmişlerdir. Ancak göçmenlerin etrafı
kirletmesinden dolayı hastalık çıkmış, bundan dolayı köyün sakinleri olan
Çeçenler, göçmenleri oradan zorla göçe sevk etmişlerdir. 36 Manuel Çeçenlerin
insafsız bir şekilde, kılıçla kendilerini tehdit ederek göç ettirdiklerini şu açı
sözlerle ifade etmektedir: “Nihayet emir bu itaat etmeyenin kılınç boynunda.
Bunlar Çerkez; Türk’de vardır biraz Allah korkusu, lakin bunlarda merhamet
yoktur.” 37
Manuel’in annesi, yolda yürüyecek takati kalmadığından, kendini Murat
ırmağına atarak intihar etmiştir. Bir müddet sonra babası gece çadırda yatarken
ölmüştür. Yine yol boyunca birçok soygun ve eziyet yaşamışlardır. Manuel
bundan sonra Midyat- Çizre arasında çeşitli aileler yanında hizmetçi olarak
bulunmuştur. 38 Manuel, Halep’e ve daha sonra ablasının bulunduğu Kıbrıs’a
gelip yerleşmiş ve sonra da çocuklarının ısrarı ile Avustralya Sydney’e göç etmiş
ve orada vefat etmiştir. 39
Yukarıdan ele aldığımız müstakil hatıratlardan başka hatırat derlemeleri
de yapılmıştır. Bunlardan iki kitabı değerlendireceğiz. Bunlardan birincisi Miller
çiftinin yayınladığı “Tanıkların Dilinden Ermeni Soykırımı” kitabıdır. Amerikalı
bir sosyolog olan Donald E. Miller’in Ermeni meselesi hakkında bilgi ve konuya
ilgisi kendi ifadesine göre eşi Lorna Touryan Miller ile tanıştıktan sonra
başlamıştır. 40 Bu tip derleme kitaplarında derlemeler tam metin olarak verilirken
bu kitapta bu yönteme uyulmamış ve derlediklerini söylediği metinler arasından,
kurguladığı metni destekleyen kısımlar alınmıştır. Bu alınan ifadeler ise genelde
bildik ifadeler Ermenilerin öldürüldüğü, mallarının gasp edildiği, saldırıya
uğradıklarının anlatımıdır. Bu kitapta sadece bir anlatıya başından sonuna kadar
yer verilmiş, fakat yazar bu hikayeyi kendi nakletmiştir. Bu hikaye Kiği’nin
Temran / Temuran (Bağlarpınarı) köyünden göç ettirilen Vahram isimli bir
36
Oran, a.g.e., s.43-47.
Oran, a.g.e., s.48.
38
Oran, a.g.e., s.52-84.
39
Oran, a.g.e., s.18-21.
40
Donald E. Miller & Lorna Touryan Miller, Tanıkların Dilinden Ermeni Soykırımı, (Çeviren:
Ajdar Perda), İstanbul, 2006, s.13.
37
TAED 33, 2007, 263-276
A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 33 Erzurum 2007
-273-
Ermeni’ye aittir. Vahram tehcir sırasında yedi sekiz yaşlarındadır. Göçten önce
Ermenilerin ihtilâlci faaliyetlerinden bahsedilmezken, iyi vatandaşlar olduğunu
vurgulayan savaşa giden Osmanlı askerlerinin Ermeniler tarafından misafir
edildiği vurgulanmıştır. Ermeni halkın tümünün göçe tabi tutulmasının aşırı bir
davranış olduğu açıktır. Vahram’ın anlattığı gibi yollarda Kürt eşkıyalar para ve
eşya gaspı için saldırdırmışlardır. Vahram’ın bulunduğu kafileye de güvenlik için
jandarma verildiği anlaşılmaktadır. 41
Derleme kitabı yayınlanan diğer yazar Verjine Svazlian, göçe tabi tutulan
Türkiye Ermeni’si bir ailenin çocuğudur. Svazlian’ın “Ermeni Soykırımı ve
Toplumsal Hafıza”
adlı kitabında belirttiğine göre; kitapta Ermenistan,
Yunanistan, ABD, Fransa ve Türkiye’de yaşayan sözde soy kırımdan kurtulmuş
Ermenilerin anlattıkları derlenmiştir. 42 Bu kitapta da anlatılanlar tam orijinal
anlatıya sadık kalınarak verilmemiş olup anlatılanlardan pasajlar şeklinde
verilmiştir. Bu eser de birincisi gibi derleme yayınlama yönteminden ziyade fikri
sabiti ispat yönünde bir çalışma olduğu görüntüsü vermektedir. Buna rağmen bu
kitapta yayınlanan anılardan aynen alınanlar değerlendirildi. Harputlu Agop
Holobikyan’ın mavzer silahı olduğu yönünde sorguladıklarını anlatıyor.
Babasının askerlere silah yoktur derken Ermenice “duvarda asılıdır, söylemem,
Ermeni ulusuna ihanet etmem” dediğini anlatmaktadır. Ermenilerin silahlanarak
ayaklanmaya hazırlanmaları tehcir kanunun gerekçeleri arasında yer alıyordu ki
bu anlatı bunun doğru olduğunu bize anlatmaktadır. 43
Van olayını anlatan Sirak Manasyan, Van bölgesindeki Ermenilere
katliam ve zülüm yapıldığını anlatırken Ermenilerin de isyana hazırlandıklarını,
Mart 1915’in başından itibaren ayaklandıklarını ifade etmektedir. Ermeni
ihtilâlcilerin Van şehrini ele geçirişini övünçle anlatmaktadır:
“Van’a yaklaşıp şehir içine gireceğimiz sırada askerler bizi durdurup
erkek aramaya başladılar. Dürbünle seyreden Van kahramanları başladı ateş
etmeye. Askerlerden bazıları yere yığıldı bazıları da kaçtı ve biz kurtulduk. Van’a
girdik…Van’da bizi okul binasına yerleştirdiler. Her sabah Van’ın nefesli
çalgılar bandosu müzik çalarak dolaşıyordu, çocuklar da arkasından. Zaten Van
savunması başlamıştı. Bir Ermeni dedi ki: Çocuklar, gidin mermi toplayıp getirin
ki yenilerini yapsınlar. Biz gidip mermi topladık ve getirip atölyeye teslim ettik…
Bizimkiler saldırarak, sadece Osmanlı askerini imha etmekle kalmayıp, top,
mermi v.s gibi büyük bir cephane de ele geçirdiler.
41
Miller, a.g.e., s.21-31.
Verjine Svazlian, Ermeni Soykırımı ve Toplumsal Hafıza, (Çeviren: Emine Demir), İstanbul,
2005, s.16.
43
Svazlian, a.g.e., s.42.
42
TAED 33, 2007, 263-276
-274-
M. DEMİREL-M. TAKKAÇ: Ermeni Tehciri Anıları Üzerine
6 Mayıs günü Van kalesi üzerinde Ermenistan bayrağı dalgalandı.
Vaspuraganlılar Rus birliklerini ve Antranik Paşa komutasındaki ermeni
gönüllülerini büyük sevgi gösterileriyle karşıladılar.” 44
Van Ermeni ayaklanması önlenemez bir boyut kazanınca tüm Ermeniler
için göç kararı alınmış olmasının yersiz olmadığı yukarıdaki ifadelerden açıkça
anlaşılmaktadır. Uzun yıllar hazırlanan Ermeni komitecilerine çoluk çocuk tüm
Ermenilerin katıldığı anlaşılmaktadır. Manasyan’ın ise sözde soykırıma
uğrayanlardan olmadığı açıktır. Manasyan diğer Van Ermenileri gibi göçe bile
tabi tutulmamıştır. Çünkü Van Osmanlı’nın elinden çıktıktan sonra tehcir
uygulaması başlamıştır. Manasyan, on yaşında bir çocuk olmasına rağmen Van
Ermeni ayaklanmasına aktif katıldığını yukarıdaki ifadelerinden de anlaşılıyor.
Manasyan’ın anlattıkları Osmanlı Ermenilerinin yediden yetmişe ayaklanmaya
hazır olduklarını ve fırsat kolladıklarını göstermektedir. Bu durumda tehcir
uygulamasının haklılığını açıkça göstermektedir. Eğer Ermeniler Van olayını
müteakiben göç ettirilmemiş olsaydı Doğu Anadolu’nun her tarafında Ermeni
ayaklanmaları ve Müslüman halka yönelik katliamlar olacağını göstermektedir.
SONUÇ
Objektif araştırmalar ve ele aldığımız bu anılar göstermektedir ki tehcir
kanunu savaş içinde askeri şartlar, Müslüman ve Ermeni halkın güvenliği gibi
sebepler yüzünden zorunlu olarak alınmış bir karardı. Ancak bu kararın her
bölgeye uygulanmasının zorunlu olmadığı anlaşılmaktadır. Aynı zamanda
tehcirin uygulanmasının gerekli olduğu bölgelerde de tüm Ermeni halk için
uygulanmayabilirdi.
Doğu Anadolu, sahil bölgeleri, Sivas gibi yol güzergâhı ve Ermeni
olaylarının patlak verdiği bölgelerde tehcir daha uygun bir yaklaşım olarak
görülmektedir. Göç ettirilen Ermenilerin anılarında da silahlanma ve ordunun
lojistik desteğini sekteye uğratmaya yönelik Ermeni ayaklanmaları olduğu
anlatılmaktadır. Ermenilerin böyle topyekûn ajite edilmiş oldukları bölgelerden
tamamen göç ettirilmelerinin haklılığı açıktır. Ancak bazen aynı vilayetin farklı
kaza ve kasabalarında Ermeniler arasında siyasallaşma ve komite faaliyetlerine
katılma aynı değildi. Bazılarında komite ve silahlı Ermeni olayları yaşanmışken
diğerlerinde görülmemiştir. O halde tehcir uygulamalarının da bu fark göz
önünde bulundurularak yapılması daha mantıklı olurdu. Örneğin Sivas şehri ve
kuzey bölgelerinin Ermenileri ayaklanmış veya ayaklanmaya hazır beklerken,
güney bölgelerinde böyle örnekler yaşanmamıştır. Bunun için Şarkışla’da
Türkler göç ettirilen Ermenileri muhafaza etmişlerdir. Gerçi bu saklama
örnekleri, çatışmanın yaşandığı Erzurum gibi yerlerde de yaşanmıştır. Bazen de
44
Svazlian, a.g.e., s.48-49.
TAED 33, 2007, 263-276
A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 33 Erzurum 2007
-275-
mülki yetkililer güvendikleri Ermeni aileleri Müslüman oldu görüntüsü ile
saklamışlardır.
Tehcir sırasında bölgelerin özelliklerine göre göç kafilelerine farklı
uygulamalar yapıldığı anlaşılmaktadır. Ayaklanma, Ermeni çetelere katılma ve
düşman askeri saflarına geçme gibi durumların kuvvetle muhtemel görüldüğü
Doğu bölgelerinde askerlik yaşından büyük erkekler ailelerinden ayrılarak göç
ettirilmiştir. Bu tehlikenin olmadığı Karaman ve Adana gibi bölgelerde Ermeni
erkekler aileleri ile birlikte göç ettirilmişlerdir.
Ermenilerin bir tehlike arz etmedikleri Karaman gibi yerlerden göç
ettirilmeleri ise yerel yetkililerin kendi inisiyatifi ile yapılmıştır. Zira komşu
Ereğli’de bu uygulama yapılmamış ve hiçbir sorun da yaşanmamıştır.
KAYNAKLAR
Ahmed İzzet Paşa, Ferydım, I, İstanbul, 1992.
AYTEKİN, Halil, Kıbrıs’ta Monarga (Boğaztepe) Ermeni Lejyonu Kampı,
Ankara, 2000.
BOA, BEO, No.326758.
ÇERKEZYAN, Sarkis, Dünya Hepiize Yeter, (Hzl: Yasemin Gedik), İstanbul,
2003.
DEMİREL, Muammer, “1915 Şebinkarahisar Ermeni İsyanı”, Şebinkarahisar I.
Tarih ve Kültür Sempozymu (30 Haziran – 1 Temmuz 2000) Bildirileri,
İstanbul, 2000, ss.81-88.
Ermeni Komitelerinin A’mal ve Harekât-i İhtilâliyesi, (Yayına Hazırlayan: H.
Erdoğan Cengiz), Ankara, 1983.
GURÉGHİAN, Jean-Varoujean, Babamın Yazgısı Küçük Asyanın Golkotha’sı,
(Çeviren: Emine Demir), İstanbul, 2004.
JERJİAN, George, Gerçekler Bizi Özgür Kılacak, Ermeni ve Türk Barışması,
(Çevren. H. Zafer Korkmaz), İstanbul, 2004.
MİLLER, Donald E. & Miller, Lorna Touryan, Tanıkların Dilinden Ermeni
Soykırımı, (Çeviren: Ajdar Perda), İstanbul, 2006.
ORAN, Baskın, M.K. Adlı Çocuğun Tehcir Anıları 1915 ve Sonrası, İstanbul,
2005.
TAED 33, 2007, 263-276
-276-
M. DEMİREL-M. TAKKAÇ: Ermeni Tehciri Anıları Üzerine
SONYEL, Salahi, İngiliz Gizli Belgelerine Göre Adana’da Vuku Bulan TürkErmeni Olayları, Ankara, 1988.
SÜSLÜ, Azmi, Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı, Ankara, 1990.
SVAZLİAN, Verjine, Ermeni Soykırımı ve Toplumsal Hafıza, (Çeviren: Emine
Demir), İstanbul, 2005.
ŞİRACIYAN, Arşavir, Bir Teröristin İtirafları, (Çeviren: Kadri Mustafa Orağlı),
İstanbul, 1997.
Takvim-i Vekâyi, 18 Receb 1333 – 19 Mayıs 1331, No.2189.
TAED 33, 2007, 263-276