sobeler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sobeler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Aralık 2007 Cuma

KüL KeDiSi

Bugün çok mutsuzum...Küskünüm,dargınım,sinirliyim...Sebebini şimdi ayrıntılı ayrıntılı açıklayamıycam ama hiç keyfim yok.Adam gibi uyuyamadım,üşüdüm başım ağrıyo ve gözlerim batıyor.Kendimi kül kedisi gibi hissediyorum.Güya Cuma günü ama ben çok keyifsizim. Neyse Mutlucum sobelemiş beni "Gece ve karanlık nedir, benim için?" diye.
Bari onu cevaplayayım da kafam dağılsın birazcık...

Gece benim için hüzündür ama aynı zamanda da huzurdur.Ne kadar zıt değil mi? :) Ben eğer kendimi kötü hissettiğim bir günde isem o günün sonundaki gecede ışıkları karartıp hüzünlü bir müzik açıp oturur kendimle hesaplaşırım, bazen saatlerce ağlarım,sonunda yorgun düşüp ağlamaktan sızar uyurum...Gece aynı zamanda benim için hayat demektir.Üniversitede iken2. Öğretim olduğum için derslerimiz akşam saat 17.00 da başlar ve 21.30 gibi falan biterdi. Dolayısıyla akşamüstü saat 4 ten sonra başlardı bizim için hayat.Üniversitenin ilk yılında evde arkadaslarla akşam takılırken ben en fazla saat ikiye kadar oturabilirdim ve onlar muhabbet ederken ben yatağın kenarında sızıp kalırdım.Sonraları ortama adapte olup Gece Kuşu olmuştum :) Ama okul hayatı bitip çalışma hayatına başladığımdan beri,gece geç vakite kadar oturduğumuzda ya da Kemo hadi sabahlıycaz dediği zaman ben paniğe kapılıyorum;niye çünkü ben yine eski tavuk modunda en fazla 2-2 buçuğa kadar dayanabiliyorum :) Aslında ben geceyi çok severim;tek başıma müzik dinlemeyi,birşeyler yazmayı ya da dostlarımla bitmek tükenmek bilmeyen sohbetlere girmeyi... Şimdilerde gece demek huzur demek; çünkü evime gidiyorum ayaklarımı uzatıp keyfine bakıyorum.Günün en keyifli saati ise huzur içinde yatağıma girmek.Eğer huzursuz uyursam ertesi günüm kabus olur zaten bana...

Karanlık nedir in cevabına gelince...Çok umutsuz olduğum zamanlarda içimde hissettiğim o çok dipsiz uçurum karanlıktır. Ben gecenin karanlığından o karanlıkta yalnız kalmaktan çok korkarım ama bundan daha çok kendi içimdeki yalnızlık yüzünden oluşan karanlıktan korkarım. Çünkü bence bir insanın hayatında olabilecek en koyu karanlık yüreğindeki karanlıktır...

Bu sobe konusu tam bana göre olmuş bugün :) Ben de Biyo'yu ve Fikrimin İnce Gülü'nü sobeliyorum.

Hepinizi çok çok öpüyorum,iyi haftasonları...

10 Aralık 2007 Pazartesi

EBE SOBE,HAFTASONU,DENETİM,CUMA,ÖFF PÖÖFFF ANLATACAK ÇOK ŞEY VAR....


Evet bomba gibi fişşşek gibi bir dönüşle işte karşınızdayımmm... Anlatacak bir sürü şey birikti bi yerlerden başlamam lazım... Bu arada Börülcem beni sobelemiş bi de üstüne üstlük sanki yazacak çok az şeyim varmış gibi... Neyse efendim herşeyden kıssa kıssa çok kısa yazarak giriyorum mevzuya.
Öncelikleeeee.... Hepinizin denetimi merak ettiğini biliyorum ve fazla bekletmeden sonucu sizlere iletiyorum... Ohh beee diyebilirsiniz çünkü kazasız belasız atlattık mevzuyu... bu seneki denetçi abilerimiz pek insaflıydı yahuuuu valla ben ömrü hayatımda böyle rahat denetçi görmedim şeytan kulağına kurşun.Sağolsunlar pek uğraştırmadılar beni efendi efendi bitirdik denetimimizi hatta şunu şunu yapsanız iyi olur diye öneride bile bulundular bana o derece iyiliksever ve Kalite Yönetim Yöneticisi dostu kadim kişilerdi... Neyse bu kadar yalakalık yeter bitti işte.. Kendilerine bu hafta içinde belge yenilemelerimiz için bi kaç doküman göndericem sonra hepimiz ebedi huzura kavuşucaz....

Şimdiiiiii bu denetimin ardından böyle rahatladıktan sonraaa daha tabi işler peşimi bırakmadı henüz... Sen boş durma tubi dediler önüme bi dünya iş verdiler ben de onları bitirmeye çalışıyorum....


Öte yandan bayram için ne otobüs ne de tren bileti kalmadığından ötürüüüü şimdi bir gidiş yolu bulmaya çalışıyoruz.Araba falan ayarlayabilsek olacak aslında ama bize arabasını verecek kimseyi de tanımıyoruz ki..Umarım buluruz çünkü sevgilim üzülsün istemiyorum :(


Cuma günü kuzimin doğumgünüydü balık partisi yaptık akşam.bizim Samsun Yolcusu 12 de geldi yetişemedi ama ben ayıptır söylemesi karides ayıklamaktan bir hal oldum... Biz Kuziciğimle karides manyağı olduğumuzdan kendisi olayı biraz abartmış ama yine de manyak da olsak bitiremedik böcükleri.....


Cumartesi günü zar zor uyanıp (gecenin bir körü uyuduğum için kalkamadım tabi ) markete gidip o poşetleri zar zor eve taşıyıp ondan sonra da bir sürü güzel yemekler hazırladım... Valla kendi kendime hayran kalmadım desem yalan olur vesselam düper süperdü..... Tabi ki fotoğraf çektim size göstercem diye ama unuttum bilgisayara atmayı yine uffff..... :(


PAzar günü öğlen kalktık kahvaltımızı ettik cnbc-e de takılıp akaşamüstü çıkıp kuzicimlere gidip yemek yiyip tıs tıs geri döndük... Hımmm bir de Cumartesi günü taşıdığım poşetlerden dolayı hali hazırda boynumun feci şekilde ağrıdığını söylemeden edemeyeceğimdir....




Öyle işte son 3 günün özeti böyleyken böyle....



Gelelim Sobemize;


Ben Küçükken; feci derecede yaramaz, tombik yanaklı kıvır kıvır saçları olan herkese gülen tatlı,şeker feci güzel bir ız çocuğuymuşum ayıptır söylemesi... Hatta o kadar şirinmişim ki annemle sokağa çıktığımızda bizi yolda habire durdururlarmış bi sevebilirmiyim diye...


Sonra ben hep ananeme ya da babanneme yatıya gitmek ister kendimi götürttürürmüşüm sonra da ben annemi isterim diye tuttturup ağlar kendimi eve geri götürtürmüşüm... Heee bir de kandırılmaya hiç gelemez hemen intikamı mı alırmışım.Mesela rahmetli babannecimin hep anlattığı bişey vardı onu anlatıverem kısacık... Biz o zamanlar caddede oturuyormuşuz(Bağdat Caddesi) annem de o gün beni babannem bizdeyken ona emanet edip çarşıya kadar gitmiş. Biz de babannemle oturmuşuz camdan otobüs durağına bakıyoruz. (Annem orada inip gelecek ya o bakımdan). Neyse efendiimmm hah o otobüsten inicek hah bu otobüsten inicek diye babannem beni oyalarken ben kandırıldığımı farkedip çat diye kadıncağızın suratına tokatı yapıştırmışım. Niye yalan söylüyorsun annem gelmiyo kandırma beni diye. He bu olay gerçekleştiğinde 2 yaşında olduğumu da belirtmek isterim yani.... Bunun haricinde eve geldiğimde evimizin bütün odalarını tek tek dolaşır mutluluk çığlıkları atar sonra da odama gidip oyuncak sepetimi boşaltıp bütün oyuncaklarımı tek tek öpermişim...


Anneme çok düşkün olmamın yanında boğum boğum kollarım olduğunu da hatırlıyorum;bu yüzden yanaklarım ve kollarım hep ısırılırdı hele hele rahmetli amcam tarafından...


Aslında ben; göründüğüm kadar neşeli bir tip olmayabilirim. Çoğu şeyi içime atarım ve bunların dışa vurumuna çok az kişi şahit olur.... Zaten şahit oldukları zaman da inanamazlar sen bu kadar şeyi nasıl içinde taşıyıp da böyle etrafına pozitif enerji yayıyorsun diye..Ama yine de o pozitif enerjiyi içime çevirmeye çalışıyorum bugünlerde... Yani aslında ben biraz bencil olmaya çalışıyorum şu sıralar;becerebilirsem tabi ki....


İlk kopyam; kendi çektiğim kopyam değil başkasına verdiğim kopyaydı. Ortaokul 1. sınıftayken Coğrafya dersinde benden daha başarılı hiç kimse yoktu. Hatta Metin Hocamızın da artık canına tak etmişti sorduğu sorulara kimse cevap vermiyor diye;o yüzden hep beni kaldırırdı... Bir gün coğrafya sınavında kendi sınavımı bitirdikten sonra sıra arkadasımla kağıdımı değiştirmiştim o da geçsin diye... Hayatta girdiğim ilk girişimdi ve çok şükür ki yakalanmadım :S İkimiz de çok iyi bir not almıştık tabi ki... Bunun yanında üniversitede her sınava giderken hesap makinamın hafızasına kopya yazardım ama hiç kullanmadım;tırstım hep...(Hocam eğer okuyorsanız siz bunları duymamış olun olur mu :D )




En Saçma Huyum; aslında beni en çok kızdıran huyum aynı zamanda..Bir şeyi anlamadan dinlemeden pat diye karşımdakine patladığım çok olur. Sonra da özür dileyeceğim diye kedi gibi dolanır dururum peşinde ya da şirinlik yaparım. (Bilin bakalım en çok kime yapıyorum ??? )




Cep Telefonum;Sony Ericsson K750i dir... Hani bütün dizilerdeki oyuncuların elinde olan telefon var ya işte ta kendisi.. Ama onlar benden sonra aldılar yanlış anlaşılmasın. Kesinlikle şu anda piyasanın en güzel telefonu olduğunu düşünüyorum ve çok beğenerek kullanıyorum.



Aşk Bence; birine tutulduğunda ondan vazgeçemeyecek kadar gözünü karartmak ve onun için hayatın önüne çıkaracağı bütün zorlukları göze almaktır..Onun gözlerine baktığında derinliklerinde kaybolmaktır..Aşk onunla arana hiç birşeyin hiç kimsenin giremeyeceğini bilmek ama ya öyle bişey olursa diye de bir yandan için içini yemektir. O yanında olmayınca ona sarılıp uyumayınca delirecek gibi olmaktır... KISACASI; Benim için AŞk Kobacan'dır.. (Hayır yani bunu bildiğiniz halde niye soruyosunuz anlamıyorum ki burda aşkı açıklayacam diye bizim Ağır Abi'yi yine soktuk havalara :D halbuki ben bi iltifat duyacam diye ne maskaralıklar yapıyorum yaww )

En Sevdiğim Bloglar; yanda görmüş olduğunuz bloglardır.. Her gün işe gelir gelemz ilk iş olarak sabah çayımı yudumlarken hepsini tek tek dolaşmak ve de yeni şeyler var mı diye bakmak oluyor. Ve biliyor musunuz bunu iki elim kanda dahi olsa yapıyorum;kıymetinizi biliniz yani :)


ayhhhh..... valla parmaklarım yoruldu yazmaktan yaaa amma çok biriktirmişimm beeee... (Bunu hangi tonda söylediğimi biliyosunuuzzz :D )


Hadi şimdi siz bunu okuyun sindirin ben yine yazıcam... İyi haftalar dilerim....


Not: En üstte görmüş olduğunuz resimde Seçillcim ve benim denetimden sonra çekilmiş resmimizdir..... :)



14 Eylül 2007 Cuma

YİNE SOBELENDİİİM :)

Fikriminİncegülü nün bugün yazdığı postu okurken okurken yazının sonuna geldim o da ne!!! O da beni sobelemişşş... Konu yapmayı sevdiğimiz 3 şey...Gerçi bu konuda daha Önce Mutluluk Listem Başlığı altında bir brifing vermiştim ama bu en sevdiğimiz üç şey olduğu için tekrardan yazmam lazım...Hem İncegül Ablam Bu kadar Ebelemiş beni ayıp şimdi yazmamak :)

Başlıyorum....


1) Kış Ayazında Vapurda İstanbul'u izlemek : Of off bir de şöyle ellerimi ısıtacak sıcacık bir çay varsa yanında....Eski işyerimde karşıdaydı; normalde Mecidiyeköy'e çift katlı otobüsle giderdim ama bazen sırf keyif olsun diye sabahın o körü Kadıköy'e iner.Ordan Vapura binip Beşiktaş'a geçip ordan geçerdim...Yol uzardı ama olsun hiç önemli değil...Çünkü kendimle başbaşa kalıp o boğazın sert havasına karşı çay içmek benim için çok büyük bir keyif.. Ohh havalar da soğuyor; ben yine bu keyfi yapıcam...Bir de Vapuru takip eden martılara simit atmak var tabi onu dayapmam lazım :) Aslında denizle ilgili herşeye aşığım ben...

2) Pasta ve Tatlı Yapmak: Bir tatlı delisi olarak yemenin haricinde değişik pastalar yapmayı inanılmaz severim. Bu konuda da gerçekten iddialıyım..İyi olduğumu da düşünüyorum... Diloşum ameliyat olduğunda eve ziyarete giderken ona çilekli bir Cheesecake yapıp götürmüştüm.Hatta ona mms atmak için resmini de çekmiştim gitmeden evvel ama bulamadım şimdi bak görüyo musun hay Allah... Neyse başka zaman gösteririm size marifetlerimi....

3) Sinemaya gitmek: Ama bunun özel bir koşulu var. Sinemaya giderken yanımda bulunması gerekenler: Kobacanım, gözlüğüm (miyopum da uzağı göremiyorum ve gözlüğü sadece TV ve sinema izlerken kullanmayı tercih ediyorum), kocaman patlamış mısırım ve suyum... Bir kere birinci unsur olmadan (KOBACAN) sinemaya gitmem. Çünkü o hayatıma girdiğinden beri bütün filmlere beraber gittik.Hatta nişanlıyken o kadar çok sinemaya giderdik ki artık annem isyan etmeye başlamıştı bizim haftasonu sinema seanslarımızdan.BEn o geldiğinden beri hiç onsuz gitmedim. Ama o alçak sanırım gitmişti bir kere Ankara'da mı ne hatılamıyorum;ben çok bozulmuştum... Mısır olmadığında ise huzursuz olurum ciddi ciddi. Ay bak görüyo musunuz şimdi oruçlu oruçlu canım patlamış mısır istedi. Akşama iftardan sonra yapayım olmazsa.Hatırla Sevgili de başlıyor zaten keyif yaparım azıcık :)

İşte böyleeee....Şimdi Ben deeee NaGiS'i,Chido'yu ve deeeee ZilsizZarife yi ebelediiiiiimmmmm...

Hadi bakalım yazın yapmayı en çok sevdiğiniz üç şeyi....

Dip Not: Bugünkü Cuma yazısı bu olsun.Ramazan münasebetiylen birazcık durgun bir ruh hali içindeyim ve muhtemelen haftasonumu evde iftar yemekleri ve tatlı denemeleri yaparak geçiricem :) :) :) Hepinize iyi bir haftasonu diiliyorum...Pazartesi görüşürüz...

10 Eylül 2007 Pazartesi

Sobeeeeee....

Öncelikle herkeşlere iyi bir hafta diliyorum.Nasılsınız bakalım bugün? Yoğun bir haftaya hazır mısınız? İyice dinlenebildiniz mi? Gezip tozdunuz mu? Benim haftasonum güzel geçti :) Size haftasonu yazımı yazacağımı söylemiştim ama resimsiz olsun istemiyorum. Bu akşam evde resimleri bilgisayara yükliycem ve yazımı da yarın yazıcam. Mutlucum beni sobelemiş;konu ise sevdiğimiz kokular. Gerçi kendisi benim sevdiklerimin çoğunu yazmış ama ben de bir sürü başka şey var onları yazayım.






*Deniz kokusu; deniz benim vazgeçilmezimdir. Böyle moralim bozukken falan gider deniz kenarına kokusunu içime içime çekiveririm. Hele bazen rüzgar denizden şöyle bir esintiyle kokusunu da getirir o koku camdan içeri girer ben mest olurum :)



* Fesleğen Kokusu; o kokuyu alınca sanki bahar gelmiş gibi hissederim. Yağmurun kokusu gelir burnuma yeniden doğan toprağın ıslak kokusu... Hep fesleğen yetiştirmeye özenmişimdir ama bir şekilde hep kuruyor sonunda.SAnırım tek yıllık bir bitki olmasındanmış.


*Taze kavrulmuş leblebi ve kahve kokusu; bir yerde dolaşırken ola ki taze leblebi ya da kahve kavruluyorsa mutlaka alırım.Hatta böyle deli gibi koklar koklar dururum eve gidene kadar.:) :)


* Yumuşatıcımın kokusu.O kadar güzel kokuyor ki hani reklamda var ya adam dolabı açıyo öööyle kalakalıyo.Heh işte aynen öyle :) ben de çamaşırları arka odanın balkonuna asıyorum. Onların o tertemiz güzel kokusu odaya doluyor ya. HEr odaya gidişimde içime çekiyorum. Güzel kokular beni çok mutlu ediyor :)


* Bir de çilekli pasta ile Uludağ Gazozun kokusu. SAnırım bunları da çocukluğumu hatırlattıkları için çok seviyorum....Uludağ gazoz Yalova'ya yazları kalmaya gidişimizde küçük cam şişelerde kasa olarak alınırdı. VE her yemekte babannem bir gazozu bize pay ederdi. Ama biz hep tam şişe içmek isterdik :)

İşte benim sevdiğim kokularrr.....BEn de şimdi KakaoluSevgi mi, Terazi'yi,Seçil'i, Görümcem :) i ve de Azimli'yi ebeliyorum..Hadi bakalım neler sevdiğiniz kokular :)