Yürüdüm; yollar değil zamandı adımladığım...
Bir, iki, üç, dört...
Her adımda birşeylere yaklaştım; her adımda birşeylerden uzaklaştım...
Bir bahar günü akşam üzeri çıktım yola, önceleri bilmezdim sonradan öğrendim: Hayat "Uzun ince bir yol" muş... İlk zamanlar hangi kavşaktan hangi yola döneceğimi gösterenler vardı: Annem, babam, öğretmenlerim, büyüklerim... herbiri birer işaret levhasıydı sanki.. Ben ilerledikçe levhalar azaldı, ben de daha seyrek bakmaya başladım onlara...
Aynı yoldan birden fazla geçtiğim oldu, tarihin tekerrürünü bildim de gene de yanlış yapmaktan kendimi alamadım. Dizlerimdeki dermanın bittiği anlar oldu, işte buraya kadarmış dediğim. Vefasız gönüllerde konakladım, gönlümün terazisini bir türlü dengeleyemedim; kefenin bir tarafı hep ağır geldi. Ayağıma karasular indiğinde kahveleri bahane ettiğim sohbetlerim oldu..
Yağmurlar yağdı, güneşler doğdu, geceler gündüzler oldu, acılar oldu, sevinçler oldu..
Hepsi bir oldu bir ömür oldu..
Adı da SELMA kondu...