Papers by Abdulkadir Baran
Olba, 2023
PROQUEST ve TÜBİTAK-ULAKBİM Sosyal Bilimler Veri Tabanlarında taranmaktadır. Alman Arkeoloji Enst... more PROQUEST ve TÜBİTAK-ULAKBİM Sosyal Bilimler Veri Tabanlarında taranmaktadır. Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün (DAI) Kısaltmalar Dizini'nde 'OLBA' şeklinde yer almaktadır. OLBA dergisi hakemlidir. Makalelerdeki görüş, düşünce ve bilimsel değerlendirmelerin yasal sorumluluğu yazarlara aittir. The articles are evaluated by referees. The legal responsibility of the ideas, opinions and scientific evaluations are carried by the author. OLBA dergisi, Mayıs ayında olmak üzere, yılda bir kez basılmaktadır.
OLBA XXXI, 2023
PROQUEST ve TÜBİTAK-ULAKBİM Sosyal Bilimler Veri Tabanlarında taranmaktadır. Alman Arkeoloji Enst... more PROQUEST ve TÜBİTAK-ULAKBİM Sosyal Bilimler Veri Tabanlarında taranmaktadır. Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün (DAI) Kısaltmalar Dizini'nde 'OLBA' şeklinde yer almaktadır. OLBA dergisi hakemlidir. Makalelerdeki görüş, düşünce ve bilimsel değerlendirmelerin yasal sorumluluğu yazarlara aittir. The articles are evaluated by referees. The legal responsibility of the ideas, opinions and scientific evaluations are carried by the author. OLBA dergisi, Mayıs ayında olmak üzere, yılda bir kez basılmaktadır.
"2019 -2020 YILLARI RHODOS PERAİASI YÜZEY ARAŞTIRMASI" 2019-2020 YILI YÜZEY ARAŞTIRMALARI CİLT 1 ANKARA 2022, 43-69, 2022
Cedrus
Öz: Halikarnassos yarımadasında yer alan Pedasa, antik Karia Bölgesi'nin önemli yerleşimlerinden ... more Öz: Halikarnassos yarımadasında yer alan Pedasa, antik Karia Bölgesi'nin önemli yerleşimlerinden birisidir ve Leleg halkıyla bağdaştırılan yerleşimler arasında kazısı yapılan tek merkezdir. Pedasa akropolis suru koridorlu güney geçidinde kazılar sonucunda açığa çıkartılan anakaya düzlemindeki kâse formlu bir düzenleme sunu çanağı olarak yayınlanmıştır. Bununla birlikte geçidin genel düzenlemesine bakıldığında ve özellikle de paralel örneklerle karşılaştırmalar yapıldığında bu oyuğun bir sunu çanağı olmadığı görülmektedir. Klasik Dönem'de oldukça yaygınlaşan koridorlu sur geçitleri düşmanın dar bir alanda az sayıda kişiyle saldırmasını ve bu sayede savunmacıların saldıran düşmanı kolaylıkla bertaraf etmelerini amaçlamaktadır. Mevcut örneklere bakıldığında koridorlu geçitlerin iç bitimlerinde içe açılan çift kanatlı ahşap kapılarla kapanmış oldukları görülmektedir. Bu düzenlemenin erken örneklerinden birisi olan Pedasa Güney Kapısı koridorlu sur geçit düzenlemesinin iç batı köşesinde yürüme düzleminde yer alan bu yuvanın da çift kanatlı ahşap sur kapısının yaklaşık 2 m genişliğindeki batı kanadını taşıyan kapı direğinin dönüş yuvası olarak biçimlendirilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Mediterranean Journal of Humanities, 2016
Yozgat İli, Sorgun İlçe'si yakınında yer alan Kerkenes yerleşimi iyi belgelenmiş bir yerleşim ola... more Yozgat İli, Sorgun İlçe'si yakınında yer alan Kerkenes yerleşimi iyi belgelenmiş bir yerleşim olarak bilinmesine karşın kazıların sınırlı olmasına bağlı olarak yerleşimle ilgili hemen her bilgi halen tartışılabilir durumdadır. 2012-2013 yıllarında ekibimiz yerleşimde çalışma fırsatı edinmiştir. Hem çalışmalarımızın sonuçları hem de yerleşimle ilgili değerlendirmelerimiz bu makalenin kapsamını oluşturmaktadır. Dönemine göre Anadolu'daki en büyük boyutlu yerleşim olan Kerkenes'in stratejik konumu, tahkimat sistemi ve yerleşim sistemi yerleşimin askeri karakterine işaret etmektedir. Bu nedenle, Kerkenes'in Lydia krallığı tarafından Samsun Akalan ve Niğde Göllüdağ ile birlikte kurulan üç askeri garnizondan biri olduğu önerilmektedir. Lydia Krallığın genişleme evresinde özellikle Kimmerlere karşı yürütülen savaşta güçlü bir ön hat oluşturmak için tahkim edilmiş bu yerleşimler Medlerle yapılan antlaşma sonrasında Pers savaşlarına değin ağırlıklı olarak ticari aktiviteler için bir sınır yerleşimi olarak kullanılmış olmalıdır. Yerleşimi tamamen kaplayan yapıların yoğunluğu ve görülen farklılıklar ile yoğunlukla Phryg kültürüne işaret eden buluntuların varlığı Lydia ordusunun egemenliği altındaki halklardan oluşturulmuş olmasıdır. Lydia Krallığı'nın yıkılmasından sonra bölge halkı için oldukça büyük boyutlu olan bu yerleşim Pers İmparatorluğu için de kullanışsız hale geldiği için bir daha iskan edilmemiştir. Herodotos tarafından Pteria (kanat, sınır hattı ?) olarak adlandırılan bölgede yer alan yerleşim bir Lydia askeri garnizonu olduğu için normalde sivil halkın yaşamadığı ve ismi bulunmayan bir yerleşim olmalıdır. Bu durum da yerleşimin antik yazarlar tarafından bilinmemesinin ve diğer yazılı metinlerde bahsedilmeyişinin gerekçesi olarak anlaşılabilir.
Muğla Sitki Kocman Universitesi Sosyal Bilimler Ensitusu Dergisi, Nov 9, 2013
ÖZET Milas müzesi bahçesinde sergilenilen bir İon başlığı orijinalinde taşımış olduğu boya bezeme... more ÖZET Milas müzesi bahçesinde sergilenilen bir İon başlığı orijinalinde taşımış olduğu boya bezemeleri ile oldukça önemli bir örnektir. Abakus cephesinde Lesbos kymationu, ekhinus cephesinde ise İon kymationu bezemelerinin bulunduğunu gösteren boya izleri kısmen korunmuştur. ...
The Colourful Look of the Maussolleion at Halikarnassos, 2021
This paper aims to investigate the painting remains and with the help of parallel examples to pro... more This paper aims to investigate the painting remains and with the help of parallel examples to propose a
restitution of the original colourful look of the Maussolleion at Halikarnassos which is the monumental tomb of
Karian satrap Maussollos who died in 353/352 BC. It is known that the Maussolleion stood intact at
Halikarnassos until an earthquake in the 12th century AD. The monumentality and artistic effect of the building
influenced many architects of its time who later constructed several monumental buildings and it was listed as
one of “the Seven Wonders of the World” by the ancient writers. It is well known that ancient builders coloured
all the building parts including sculptures, and the Maussolleion was originally richly coloured. The colouring
was not only for visual effect but it also created protection layers for the monument as we know stood intact more
than fifteen centuries. Newton reported that he had observed parts of the colours were still visible on the newly
excavated fragments but he also mentioned that they quickly disappeared after the exposure. A coat of varnish
should have protected these colours, which were mostly organic based. The polychromy of the ancient buildings
and sculptures has long been in discussion because of the remains of organic colours are scarce and not easily
visible by naked eye but the advanced technics applied on the remains in recent times proved that the use of
colour in antiquity was extensively common. The investigations and analyses on the existing remains of the
Maussolleion also point to the colourful look. Blue, red and creamy white varnish were the dominant colours
used especially on the architectural details of the monument, but yellow, brown, light blue, purple and green
were also used on the mouldings and sculpture. The technique of gilding and attachments from bronze, precious
stones, gold etc. were also employed for the decoration. The use of bluish limestone on the lower parts of the
cella, podium, plinthoi and probably for chamber walls was also for decorative purpose and this enriched the
look of the monument. All of the evidence helps us to propose the best possible reconstruction on colouring of the
monument. Further investigations in the future might reveal more evidence but for now, it seems this colourful
look is quite acceptable and it is more than a hypothetical reconstruction for the most parts. The examples from
Halikarnassos, Labraunda and Priene indicate the usage of a standard way of painting and point to the unity of
the Hekatomnids’ architectural decoration as seen on many parts of the architectural progress of the region.
Keywords: Karia, Halikarnassos, Maussolleion, Polychromy, Painting, Architecture
Arkhaia Anatolika, 2021
This paper aims to investigate the painting remains and with the help of parallel examples to pro... more This paper aims to investigate the painting remains and with the help of parallel examples to propose a
restitution of the original colourful look of the Maussolleion at Halikarnassos which is the monumental tomb of
Karian satrap Maussollos who died in 353/352 BC. It is known that the Maussolleion stood intact at
Halikarnassos until an earthquake in the 12th century AD. The monumentality and artistic effect of the building
influenced many architects of its time who later constructed several monumental buildings and it was listed as
one of “the Seven Wonders of the World” by the ancient writers. It is well known that ancient builders coloured
all the building parts including sculptures, and the Maussolleion was originally richly coloured. The colouring
was not only for visual effect but it also created protection layers for the monument as we know stood intact more
than fifteen centuries. Newton reported that he had observed parts of the colours were still visible on the newly
excavated fragments but he also mentioned that they quickly disappeared after the exposure. A coat of varnish
should have protected these colours, which were mostly organic based. The polychromy of the ancient buildings
and sculptures has long been in discussion because of the remains of organic colours are scarce and not easily
visible by naked eye but the advanced technics applied on the remains in recent times proved that the use of
colour in antiquity was extensively common. The investigations and analyses on the existing remains of the
Maussolleion also point to the colourful look. Blue, red and creamy white varnish were the dominant colours
used especially on the architectural details of the monument, but yellow, brown, light blue, purple and green
were also used on the mouldings and sculpture. The technique of gilding and attachments from bronze, precious
stones, gold etc. were also employed for the decoration. The use of bluish limestone on the lower parts of the
cella, podium, plinthoi and probably for chamber walls was also for decorative purpose and this enriched the
look of the monument. All of the evidence helps us to propose the best possible reconstruction on colouring of the
monument. Further investigations in the future might reveal more evidence but for now, it seems this colourful
look is quite acceptable and it is more than a hypothetical reconstruction for the most parts. The examples from
Halikarnassos, Labraunda and Priene indicate the usage of a standard way of painting and point to the unity of
the Hekatomnids’ architectural decoration as seen on many parts of the architectural progress of the region.
Abstract: Pedasa on the Halikarnassian peninsula is
one of the important sites of ancient Caria a... more Abstract: Pedasa on the Halikarnassian peninsula is
one of the important sites of ancient Caria and it is the
only excavated site of the so-called Lelegian settlements.
A bowl shaped cavity in the bedrock spur at rear
back corner in the corridor of the south gate of the
acropolis fortifications of Pedasa was published as a
cultic bowl. However, when one looks at the general
arrangement of the gate and compares with parallel
examples, one can conclude it is not a cultic bowl. Fortification
gates with a corridor became common in the
Classical period with the intention of reducing the
number of attackers in front of the doors, to create a
killing zone in front of the door for the defenders. All
the parallel examples were closed at the rear by heavy
two leaf wooden doors that opened inwards. The Pedasa
south gate with corridor is one of the earlier examples
of this type, and in this context it can be easily
understood that the bowl shaped cavity cut in the
bedrock spur at rear back corner was the pivot-socket
for one of the two wooden doorposts, that of the 2 m
wide west leaf of the two leaf wooden door.
Öz: Halikarnassos yarımadasında yer alan Pedasa, antik
Karia Bölgesi’nin önemli yerleşimlerinden birisidir
ve Leleg halkıyla bağdaştırılan yerleşimler arasında kazısı
yapılan tek merkezdir. Pedasa akropolis suru koridorlu
güney geçidinde kazılar sonucunda açığa çıkartı-
lan anakaya düzlemindeki kâse formlu bir düzenleme
sunu çanağı olarak yayınlanmıştır. Bununla birlikte ge-
çidin genel düzenlemesine bakıldığında ve özellikle de
paralel örneklerle karşılaştırmalar yapıldığında bu oyu-
ğun bir sunu çanağı olmadığı görülmektedir. Klasik Dö-
nem’de oldukça yaygınlaşan koridorlu sur geçitleri düş-
manın dar bir alanda az sayıda kişiyle saldırmasını ve
bu sayede savunmacıların saldıran düşmanı kolaylıkla
bertaraf etmelerini amaçlamaktadır. Mevcut örneklere
bakıldığında koridorlu geçitlerin iç bitimlerinde içe
açılan çift kanatlı ahşap kapılarla kapanmış oldukları
görülmektedir. Bu düzenlemenin erken örneklerinden
birisi olan Pedasa Güney Kapısı koridorlu sur geçit dü-
zenlemesinin iç batı köşesinde yürüme düzleminde yer
alan bu yuvanın da çift kanatlı ahşap sur kapısının yaklaşık
2 m genişliğindeki batı kanadını taşıyan kapı direğinin
dönüş yuvası olarak biçimlendirilmiş olduğu
anlaşılmaktadır.
The site on Kerkenes Mountain near Sorgun, Yozgat is supposedly a well-documented site, but almos... more The site on Kerkenes Mountain near Sorgun, Yozgat is supposedly a well-documented site, but almost anything about the site is still discussable, because of insufficient excavations. Our team had the opportunity to work in 2012 and 2013 on the site and the results of our works and some suggestions about the site’s history and function are the topics of this paper. We could excavate 100 m long part of fortification wall and part of a building block. The results of the excavations and site arrangements made the site more accessible and understandable. Kerkenes was the biggest and crowded site for its period in Anatolia and the strategic position of site together with the fortification and occupation arrangements is best explained with the military character of the site. Therefore, it seems suggestible that Kerkenes was a military foundation of Lydian Kingdom together with Akalan in Samsun and Göllüdağ in Niğde. It served as a stronghold for the Lydian Army during their expansion period and especially wars against Cimmerians in the VIIth century and after the peace with Medes functioned as a border site functioned mainly for commercial activities together with Akalan and Göllüdağ till Persian wars. The differences in the building designs which cover almost all the enclosed area and the finds from different cultures, which are mostly Phrygian, were because the Lydian army was combined by all the nations under Lydian rule. After the fall of Lydia this destroyed site which was too big for any local community in the region and useless for Persian Empire, was not occupied again. Because, the site was actually a Lydian garrison in the region called as Pteria (wing, border line?) by Herotodus should never had a civil population and a name. This must be the reason for being unknown to the ancient writers and not being mentioned in any documents or inscriptions in the history.
Öz: Yozgat İli, Sorgun İlçe’si yakınında yer alan Kerkenes yerleşimi iyi belgelenmiş bir yerleşim olarak bilinmesine karşın kazıların sınırlı olmasına bağlı olarak yerleşimle ilgili hemen her bilgi halen tartışılabilir durumdadır. 2012-2013 yıllarında ekibimiz yerleşimde çalışma fırsatı edinmiştir. Hem çalışmalarımızın sonuçları hem de yerleşimle ilgili değerlendirmelerimiz bu makalenin kapsamını oluşturmaktadır. Dönemine göre Anadolu’daki en büyük boyutlu yerleşim olan Kerkenes’in stratejik konumu, tahkimat sistemi ve yerleşim sistemi yerleşimin askeri karakterine işaret etmektedir. Bu nedenle, Kerkenes’in Lydia krallığı tarafından Samsun Akalan ve Niğde Göllüdağ ile birlikte kurulan üç askeri garnizondan biri olduğu önerilmektedir. Lydia Krallığın genişleme evresinde özellikle Kimmerlere karşı yürütülen savaşta güçlü bir ön hat oluşturmak için tahkim edilmiş bu yerleşimler Medlerle yapılan antlaşma sonrasında Pers savaşlarına değin ağırlıklı olarak ticari aktiviteler için bir sınır yerleşimi olarak kullanılmış olmalıdır. Yerleşimi tamamen kaplayan yapıların yoğunluğu ve görülen farklılıklar ile yoğunlukla Phryg kültürüne işaret eden buluntuların varlığı Lydia ordusunun egemenliği altındaki halklardan oluşturulmuş olmasıdır. Lydia Krallığı’nın yıkılmasından sonra bölge halkı için oldukça büyük boyutlu olan bu yerleşim Pers İmparatorluğu için de kullanışsız hale geldiği için bir daha iskan edilmemiştir. Herodotos tarafından Pteria (kanat, sınır hattı ?) olarak adlandırılan bölgede yer alan yerleşim bir Lydia askeri garnizonu olduğu için normalde sivil halkın yaşamadığı ve ismi bulunmayan bir yerleşim olmalıdır. Bu durum da yerleşimin antik yazarlar tarafından bilinmemesinin ve diğer yazılı metinlerde bahsedilmeyişinin gerekçesi olarak anlaşılabilir.
The temple in the acropolis of Tios (Filyos-Zonguldak) has been excavated and investigated by our... more The temple in the acropolis of Tios (Filyos-Zonguldak) has been excavated and investigated by our team during the seasons of 2011 and 2012. It was understood after these investigations that the temple was a Roman temple stood on a high podium with 11 steps. There are two crypts inside the podium and while one of them below the cella has vault, the other one under the pronaos is smaller and in worse condition. The temple looks south towards the city and has dimensions of 15,40 x 31,40 on euthynteria level and 14,20 x 24,50 m on stylobate level without the steps. It was built in Corinthian order and having 6 x 11 columns. Today the core of the temple which was built with mortared rubble walls and their andesite coating blocks are mostly visible and unfortunately only a small part of original
limestone podium arrangement is preserved on the eastern side. The columns and entablatures were of white marble according to the small fragments uncovered during the excavations. There is no information about the deity of the temple but Zeus seems to be the most probable
god. It should have been built between the second half of the second century AD and the first half of the third century AD. A coin uncovered at foundation level and the style of the
architectural decoration most probably point to the reign of Alexander Severus (222-235 AD).
Uploads
Papers by Abdulkadir Baran
restitution of the original colourful look of the Maussolleion at Halikarnassos which is the monumental tomb of
Karian satrap Maussollos who died in 353/352 BC. It is known that the Maussolleion stood intact at
Halikarnassos until an earthquake in the 12th century AD. The monumentality and artistic effect of the building
influenced many architects of its time who later constructed several monumental buildings and it was listed as
one of “the Seven Wonders of the World” by the ancient writers. It is well known that ancient builders coloured
all the building parts including sculptures, and the Maussolleion was originally richly coloured. The colouring
was not only for visual effect but it also created protection layers for the monument as we know stood intact more
than fifteen centuries. Newton reported that he had observed parts of the colours were still visible on the newly
excavated fragments but he also mentioned that they quickly disappeared after the exposure. A coat of varnish
should have protected these colours, which were mostly organic based. The polychromy of the ancient buildings
and sculptures has long been in discussion because of the remains of organic colours are scarce and not easily
visible by naked eye but the advanced technics applied on the remains in recent times proved that the use of
colour in antiquity was extensively common. The investigations and analyses on the existing remains of the
Maussolleion also point to the colourful look. Blue, red and creamy white varnish were the dominant colours
used especially on the architectural details of the monument, but yellow, brown, light blue, purple and green
were also used on the mouldings and sculpture. The technique of gilding and attachments from bronze, precious
stones, gold etc. were also employed for the decoration. The use of bluish limestone on the lower parts of the
cella, podium, plinthoi and probably for chamber walls was also for decorative purpose and this enriched the
look of the monument. All of the evidence helps us to propose the best possible reconstruction on colouring of the
monument. Further investigations in the future might reveal more evidence but for now, it seems this colourful
look is quite acceptable and it is more than a hypothetical reconstruction for the most parts. The examples from
Halikarnassos, Labraunda and Priene indicate the usage of a standard way of painting and point to the unity of
the Hekatomnids’ architectural decoration as seen on many parts of the architectural progress of the region.
Keywords: Karia, Halikarnassos, Maussolleion, Polychromy, Painting, Architecture
restitution of the original colourful look of the Maussolleion at Halikarnassos which is the monumental tomb of
Karian satrap Maussollos who died in 353/352 BC. It is known that the Maussolleion stood intact at
Halikarnassos until an earthquake in the 12th century AD. The monumentality and artistic effect of the building
influenced many architects of its time who later constructed several monumental buildings and it was listed as
one of “the Seven Wonders of the World” by the ancient writers. It is well known that ancient builders coloured
all the building parts including sculptures, and the Maussolleion was originally richly coloured. The colouring
was not only for visual effect but it also created protection layers for the monument as we know stood intact more
than fifteen centuries. Newton reported that he had observed parts of the colours were still visible on the newly
excavated fragments but he also mentioned that they quickly disappeared after the exposure. A coat of varnish
should have protected these colours, which were mostly organic based. The polychromy of the ancient buildings
and sculptures has long been in discussion because of the remains of organic colours are scarce and not easily
visible by naked eye but the advanced technics applied on the remains in recent times proved that the use of
colour in antiquity was extensively common. The investigations and analyses on the existing remains of the
Maussolleion also point to the colourful look. Blue, red and creamy white varnish were the dominant colours
used especially on the architectural details of the monument, but yellow, brown, light blue, purple and green
were also used on the mouldings and sculpture. The technique of gilding and attachments from bronze, precious
stones, gold etc. were also employed for the decoration. The use of bluish limestone on the lower parts of the
cella, podium, plinthoi and probably for chamber walls was also for decorative purpose and this enriched the
look of the monument. All of the evidence helps us to propose the best possible reconstruction on colouring of the
monument. Further investigations in the future might reveal more evidence but for now, it seems this colourful
look is quite acceptable and it is more than a hypothetical reconstruction for the most parts. The examples from
Halikarnassos, Labraunda and Priene indicate the usage of a standard way of painting and point to the unity of
the Hekatomnids’ architectural decoration as seen on many parts of the architectural progress of the region.
one of the important sites of ancient Caria and it is the
only excavated site of the so-called Lelegian settlements.
A bowl shaped cavity in the bedrock spur at rear
back corner in the corridor of the south gate of the
acropolis fortifications of Pedasa was published as a
cultic bowl. However, when one looks at the general
arrangement of the gate and compares with parallel
examples, one can conclude it is not a cultic bowl. Fortification
gates with a corridor became common in the
Classical period with the intention of reducing the
number of attackers in front of the doors, to create a
killing zone in front of the door for the defenders. All
the parallel examples were closed at the rear by heavy
two leaf wooden doors that opened inwards. The Pedasa
south gate with corridor is one of the earlier examples
of this type, and in this context it can be easily
understood that the bowl shaped cavity cut in the
bedrock spur at rear back corner was the pivot-socket
for one of the two wooden doorposts, that of the 2 m
wide west leaf of the two leaf wooden door.
Öz: Halikarnassos yarımadasında yer alan Pedasa, antik
Karia Bölgesi’nin önemli yerleşimlerinden birisidir
ve Leleg halkıyla bağdaştırılan yerleşimler arasında kazısı
yapılan tek merkezdir. Pedasa akropolis suru koridorlu
güney geçidinde kazılar sonucunda açığa çıkartı-
lan anakaya düzlemindeki kâse formlu bir düzenleme
sunu çanağı olarak yayınlanmıştır. Bununla birlikte ge-
çidin genel düzenlemesine bakıldığında ve özellikle de
paralel örneklerle karşılaştırmalar yapıldığında bu oyu-
ğun bir sunu çanağı olmadığı görülmektedir. Klasik Dö-
nem’de oldukça yaygınlaşan koridorlu sur geçitleri düş-
manın dar bir alanda az sayıda kişiyle saldırmasını ve
bu sayede savunmacıların saldıran düşmanı kolaylıkla
bertaraf etmelerini amaçlamaktadır. Mevcut örneklere
bakıldığında koridorlu geçitlerin iç bitimlerinde içe
açılan çift kanatlı ahşap kapılarla kapanmış oldukları
görülmektedir. Bu düzenlemenin erken örneklerinden
birisi olan Pedasa Güney Kapısı koridorlu sur geçit dü-
zenlemesinin iç batı köşesinde yürüme düzleminde yer
alan bu yuvanın da çift kanatlı ahşap sur kapısının yaklaşık
2 m genişliğindeki batı kanadını taşıyan kapı direğinin
dönüş yuvası olarak biçimlendirilmiş olduğu
anlaşılmaktadır.
Öz: Yozgat İli, Sorgun İlçe’si yakınında yer alan Kerkenes yerleşimi iyi belgelenmiş bir yerleşim olarak bilinmesine karşın kazıların sınırlı olmasına bağlı olarak yerleşimle ilgili hemen her bilgi halen tartışılabilir durumdadır. 2012-2013 yıllarında ekibimiz yerleşimde çalışma fırsatı edinmiştir. Hem çalışmalarımızın sonuçları hem de yerleşimle ilgili değerlendirmelerimiz bu makalenin kapsamını oluşturmaktadır. Dönemine göre Anadolu’daki en büyük boyutlu yerleşim olan Kerkenes’in stratejik konumu, tahkimat sistemi ve yerleşim sistemi yerleşimin askeri karakterine işaret etmektedir. Bu nedenle, Kerkenes’in Lydia krallığı tarafından Samsun Akalan ve Niğde Göllüdağ ile birlikte kurulan üç askeri garnizondan biri olduğu önerilmektedir. Lydia Krallığın genişleme evresinde özellikle Kimmerlere karşı yürütülen savaşta güçlü bir ön hat oluşturmak için tahkim edilmiş bu yerleşimler Medlerle yapılan antlaşma sonrasında Pers savaşlarına değin ağırlıklı olarak ticari aktiviteler için bir sınır yerleşimi olarak kullanılmış olmalıdır. Yerleşimi tamamen kaplayan yapıların yoğunluğu ve görülen farklılıklar ile yoğunlukla Phryg kültürüne işaret eden buluntuların varlığı Lydia ordusunun egemenliği altındaki halklardan oluşturulmuş olmasıdır. Lydia Krallığı’nın yıkılmasından sonra bölge halkı için oldukça büyük boyutlu olan bu yerleşim Pers İmparatorluğu için de kullanışsız hale geldiği için bir daha iskan edilmemiştir. Herodotos tarafından Pteria (kanat, sınır hattı ?) olarak adlandırılan bölgede yer alan yerleşim bir Lydia askeri garnizonu olduğu için normalde sivil halkın yaşamadığı ve ismi bulunmayan bir yerleşim olmalıdır. Bu durum da yerleşimin antik yazarlar tarafından bilinmemesinin ve diğer yazılı metinlerde bahsedilmeyişinin gerekçesi olarak anlaşılabilir.
limestone podium arrangement is preserved on the eastern side. The columns and entablatures were of white marble according to the small fragments uncovered during the excavations. There is no information about the deity of the temple but Zeus seems to be the most probable
god. It should have been built between the second half of the second century AD and the first half of the third century AD. A coin uncovered at foundation level and the style of the
architectural decoration most probably point to the reign of Alexander Severus (222-235 AD).
restitution of the original colourful look of the Maussolleion at Halikarnassos which is the monumental tomb of
Karian satrap Maussollos who died in 353/352 BC. It is known that the Maussolleion stood intact at
Halikarnassos until an earthquake in the 12th century AD. The monumentality and artistic effect of the building
influenced many architects of its time who later constructed several monumental buildings and it was listed as
one of “the Seven Wonders of the World” by the ancient writers. It is well known that ancient builders coloured
all the building parts including sculptures, and the Maussolleion was originally richly coloured. The colouring
was not only for visual effect but it also created protection layers for the monument as we know stood intact more
than fifteen centuries. Newton reported that he had observed parts of the colours were still visible on the newly
excavated fragments but he also mentioned that they quickly disappeared after the exposure. A coat of varnish
should have protected these colours, which were mostly organic based. The polychromy of the ancient buildings
and sculptures has long been in discussion because of the remains of organic colours are scarce and not easily
visible by naked eye but the advanced technics applied on the remains in recent times proved that the use of
colour in antiquity was extensively common. The investigations and analyses on the existing remains of the
Maussolleion also point to the colourful look. Blue, red and creamy white varnish were the dominant colours
used especially on the architectural details of the monument, but yellow, brown, light blue, purple and green
were also used on the mouldings and sculpture. The technique of gilding and attachments from bronze, precious
stones, gold etc. were also employed for the decoration. The use of bluish limestone on the lower parts of the
cella, podium, plinthoi and probably for chamber walls was also for decorative purpose and this enriched the
look of the monument. All of the evidence helps us to propose the best possible reconstruction on colouring of the
monument. Further investigations in the future might reveal more evidence but for now, it seems this colourful
look is quite acceptable and it is more than a hypothetical reconstruction for the most parts. The examples from
Halikarnassos, Labraunda and Priene indicate the usage of a standard way of painting and point to the unity of
the Hekatomnids’ architectural decoration as seen on many parts of the architectural progress of the region.
Keywords: Karia, Halikarnassos, Maussolleion, Polychromy, Painting, Architecture
restitution of the original colourful look of the Maussolleion at Halikarnassos which is the monumental tomb of
Karian satrap Maussollos who died in 353/352 BC. It is known that the Maussolleion stood intact at
Halikarnassos until an earthquake in the 12th century AD. The monumentality and artistic effect of the building
influenced many architects of its time who later constructed several monumental buildings and it was listed as
one of “the Seven Wonders of the World” by the ancient writers. It is well known that ancient builders coloured
all the building parts including sculptures, and the Maussolleion was originally richly coloured. The colouring
was not only for visual effect but it also created protection layers for the monument as we know stood intact more
than fifteen centuries. Newton reported that he had observed parts of the colours were still visible on the newly
excavated fragments but he also mentioned that they quickly disappeared after the exposure. A coat of varnish
should have protected these colours, which were mostly organic based. The polychromy of the ancient buildings
and sculptures has long been in discussion because of the remains of organic colours are scarce and not easily
visible by naked eye but the advanced technics applied on the remains in recent times proved that the use of
colour in antiquity was extensively common. The investigations and analyses on the existing remains of the
Maussolleion also point to the colourful look. Blue, red and creamy white varnish were the dominant colours
used especially on the architectural details of the monument, but yellow, brown, light blue, purple and green
were also used on the mouldings and sculpture. The technique of gilding and attachments from bronze, precious
stones, gold etc. were also employed for the decoration. The use of bluish limestone on the lower parts of the
cella, podium, plinthoi and probably for chamber walls was also for decorative purpose and this enriched the
look of the monument. All of the evidence helps us to propose the best possible reconstruction on colouring of the
monument. Further investigations in the future might reveal more evidence but for now, it seems this colourful
look is quite acceptable and it is more than a hypothetical reconstruction for the most parts. The examples from
Halikarnassos, Labraunda and Priene indicate the usage of a standard way of painting and point to the unity of
the Hekatomnids’ architectural decoration as seen on many parts of the architectural progress of the region.
one of the important sites of ancient Caria and it is the
only excavated site of the so-called Lelegian settlements.
A bowl shaped cavity in the bedrock spur at rear
back corner in the corridor of the south gate of the
acropolis fortifications of Pedasa was published as a
cultic bowl. However, when one looks at the general
arrangement of the gate and compares with parallel
examples, one can conclude it is not a cultic bowl. Fortification
gates with a corridor became common in the
Classical period with the intention of reducing the
number of attackers in front of the doors, to create a
killing zone in front of the door for the defenders. All
the parallel examples were closed at the rear by heavy
two leaf wooden doors that opened inwards. The Pedasa
south gate with corridor is one of the earlier examples
of this type, and in this context it can be easily
understood that the bowl shaped cavity cut in the
bedrock spur at rear back corner was the pivot-socket
for one of the two wooden doorposts, that of the 2 m
wide west leaf of the two leaf wooden door.
Öz: Halikarnassos yarımadasında yer alan Pedasa, antik
Karia Bölgesi’nin önemli yerleşimlerinden birisidir
ve Leleg halkıyla bağdaştırılan yerleşimler arasında kazısı
yapılan tek merkezdir. Pedasa akropolis suru koridorlu
güney geçidinde kazılar sonucunda açığa çıkartı-
lan anakaya düzlemindeki kâse formlu bir düzenleme
sunu çanağı olarak yayınlanmıştır. Bununla birlikte ge-
çidin genel düzenlemesine bakıldığında ve özellikle de
paralel örneklerle karşılaştırmalar yapıldığında bu oyu-
ğun bir sunu çanağı olmadığı görülmektedir. Klasik Dö-
nem’de oldukça yaygınlaşan koridorlu sur geçitleri düş-
manın dar bir alanda az sayıda kişiyle saldırmasını ve
bu sayede savunmacıların saldıran düşmanı kolaylıkla
bertaraf etmelerini amaçlamaktadır. Mevcut örneklere
bakıldığında koridorlu geçitlerin iç bitimlerinde içe
açılan çift kanatlı ahşap kapılarla kapanmış oldukları
görülmektedir. Bu düzenlemenin erken örneklerinden
birisi olan Pedasa Güney Kapısı koridorlu sur geçit dü-
zenlemesinin iç batı köşesinde yürüme düzleminde yer
alan bu yuvanın da çift kanatlı ahşap sur kapısının yaklaşık
2 m genişliğindeki batı kanadını taşıyan kapı direğinin
dönüş yuvası olarak biçimlendirilmiş olduğu
anlaşılmaktadır.
Öz: Yozgat İli, Sorgun İlçe’si yakınında yer alan Kerkenes yerleşimi iyi belgelenmiş bir yerleşim olarak bilinmesine karşın kazıların sınırlı olmasına bağlı olarak yerleşimle ilgili hemen her bilgi halen tartışılabilir durumdadır. 2012-2013 yıllarında ekibimiz yerleşimde çalışma fırsatı edinmiştir. Hem çalışmalarımızın sonuçları hem de yerleşimle ilgili değerlendirmelerimiz bu makalenin kapsamını oluşturmaktadır. Dönemine göre Anadolu’daki en büyük boyutlu yerleşim olan Kerkenes’in stratejik konumu, tahkimat sistemi ve yerleşim sistemi yerleşimin askeri karakterine işaret etmektedir. Bu nedenle, Kerkenes’in Lydia krallığı tarafından Samsun Akalan ve Niğde Göllüdağ ile birlikte kurulan üç askeri garnizondan biri olduğu önerilmektedir. Lydia Krallığın genişleme evresinde özellikle Kimmerlere karşı yürütülen savaşta güçlü bir ön hat oluşturmak için tahkim edilmiş bu yerleşimler Medlerle yapılan antlaşma sonrasında Pers savaşlarına değin ağırlıklı olarak ticari aktiviteler için bir sınır yerleşimi olarak kullanılmış olmalıdır. Yerleşimi tamamen kaplayan yapıların yoğunluğu ve görülen farklılıklar ile yoğunlukla Phryg kültürüne işaret eden buluntuların varlığı Lydia ordusunun egemenliği altındaki halklardan oluşturulmuş olmasıdır. Lydia Krallığı’nın yıkılmasından sonra bölge halkı için oldukça büyük boyutlu olan bu yerleşim Pers İmparatorluğu için de kullanışsız hale geldiği için bir daha iskan edilmemiştir. Herodotos tarafından Pteria (kanat, sınır hattı ?) olarak adlandırılan bölgede yer alan yerleşim bir Lydia askeri garnizonu olduğu için normalde sivil halkın yaşamadığı ve ismi bulunmayan bir yerleşim olmalıdır. Bu durum da yerleşimin antik yazarlar tarafından bilinmemesinin ve diğer yazılı metinlerde bahsedilmeyişinin gerekçesi olarak anlaşılabilir.
limestone podium arrangement is preserved on the eastern side. The columns and entablatures were of white marble according to the small fragments uncovered during the excavations. There is no information about the deity of the temple but Zeus seems to be the most probable
god. It should have been built between the second half of the second century AD and the first half of the third century AD. A coin uncovered at foundation level and the style of the
architectural decoration most probably point to the reign of Alexander Severus (222-235 AD).