Çeviribilim by Sezer YILMAZ
Şarkiyat Mecmuası, 2023
Teknolojinin gelişimine paralel olarak gün geçtikçe yeni özellikleriyle gündeme gelen yapay zekâ ... more Teknolojinin gelişimine paralel olarak gün geçtikçe yeni özellikleriyle gündeme gelen yapay zekâ uygulamaları, özellikle son dönemlerde çeviri alanında ChatGPT gibi nöral makine çeviri modellerinin geliştirilmesiyle dikkatleri üzerine çekmeyi başarmış, bu durum çeviri dünyasında kıymetli bir aşama ve umut verici bir gelişme olarak kabul görmüştür. Nöral makine çeviri modelleri arasında yer alan ChatGPT modelinin geliştirmesiyle çeviri sektöründe "çeviri editörlüğü" popülerlik kazanmış ve çevirmenlerin iş tanımlarında bir dizi değişiklikler yapılmıştır. Öte yandan makine çeviri modellerinin geliştirildiği ilk yıllardan beri çeviri sektöründe bir tartışma konusu olarak karşımıza çıkan; "makine çevirileri çevirmenin yerini alabilir mi?" sorusu yeniden gündeme gelmiştir. Bu gelişmeler neticesinde; Arapça-Türkçe çeviri çıktılarındaki kalitenin ve yapay zekânın çeviri bağlamında katettiği mesafenin betimlenmesi çalışmanın ereğini oluşturmuştur. Çalışmada sırasıyla, yapay zekâ tabanlı makine çeviri modellerine, gelişim evrelerine ve geldiği son aşamaya yer verilmiş, akabinde Arapça-Türkçe ChatGPT çeviri çıktılarının karşılaştırmalı analizleri yapılmıştır. Kaynak metin dili Arapça, hedef metin dili Türkçe olarak belirlenen bu çalışmada karşılaştırılmalı analizler ChatGPT çeviri çıktıları ile insan çevirileri çerçevesinde sürdürülmüştür. Arapçadan Türkçeye çevirisi yapılan; düz metin, yazınsal metin ve teknik metinler ChatGPT ile Arapçadan Türkçeye yeniden çevrilmiş, ChatGPT çeviri çıktıları; genel olarak semantik ve dilbilimsel eşdeğerlik bağlamında incelenmiştir. Bu inceleme neticesinde Arapça-Türkçe farklı metin türü çevirilerinde yakaladığı başarı grafiği değerlendirmiştir.
RumeliDE, 2023
Toplumlar iletişimlerinin büyük çoğunluğunu sözlü çeviriler üzerinden sürdürmektedirler. Ancak bu... more Toplumlar iletişimlerinin büyük çoğunluğunu sözlü çeviriler üzerinden sürdürmektedirler. Ancak buna rağmen sözlü çevirileri konu edinen çalışmaların yazılı çevirilere oranla sınırlı olduğu, dolayısıyla çeviri alanında yapılan çalışmaların genellikle yazılı çeviriler ile ilgili olduğu görülmektedir. Bu çalışma, sözlü çevirinin bir türü olan ardıl çeviride literatürün sınırlı olduğu tespitinden hareketle; genelde çeviribilime özelde ise Arapça Mütercim-Tercümanlık alanına katkı sağlama ereğini taşımaktadır. Çalışmadaki diğer hedefler; ardıl çeviride belleğin nasıl geliştirilebileceğine ve en etkin şekilde nasıl kullanılacağına yönelik strateji ve teknikler geliştirmek, çeviri sürecinde çevirmenin karşılaşabileceği olası problemleri saptamak ve ardıl çeviri eğitiminde bu sorunlara yönelik çözüm önerileri üretmektir. Çalışmada öncelikle sözlü çevirinin ayırıcı özelliklerine kısaca yer verildikten sonra konu; ardıl çeviride evreler, dinleme türlerinin çeviriye etkisi, bellek işlevleri ve geliştirme stratejileri üzerinde sürdürülmüş, akabinde ardıl çeviride daha kaliteli çeviriler sunabilmek ve süreci kontrollü stresle yönetebilmek açısından gerekli bellek işlemleri ve bilişsel süreçler ele alınmıştır. Bu bağlamda çeviri ve bellek arasındaki ilişki ve eylem süresince izlenecek adımlar betimlendikten sonra çeviri sürecini kolaylaştıran etkin not alma tekniklerine, not almanın ardıl çevirideki yerine, çeviri süresince olası kriz durumlarında izlenecek stratejilere, çevirmenin ardıl çevirideki rolü ve sorumluluklarına değinilmiş, saptanan sorunlara yönelik çözüm önerileri geliştirilmiştir. Ayrıca Arapça-Türkçe akademik çeviri eğitiminde müfredat içeriği ve izlenecek adımlar ile ilgili önerilere yer verilmiştir.
Sonçağ Yayınları
Yayın No. : 2166 © Tüm hakları yazarına aittir. Yazarın izni alınmadan kitabın tümünün veya bir k... more Yayın No. : 2166 © Tüm hakları yazarına aittir. Yazarın izni alınmadan kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, çoğaltılması yapılamaz. Yalnızca kaynak gösterilerek kullanılabilir.
KKÜ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ (KÜSBD), 2023
Bu çalışmanın amacı, çeviri ve oryantalizm arasındaki ilişkiyi betimlemek ve oryantalist yaklaş... more Bu çalışmanın amacı, çeviri ve oryantalizm arasındaki ilişkiyi betimlemek ve oryantalist yaklaşımlarla
sürdürülen faaliyetlerin çeviriye olan etkilerini ortaya koymaktır. Çalışmada art süremsel bir metotla;
oryantalizm kavramı, tarihi süreçleri, Doğu’da uyandırdığı yankı bütünsel olarak değerlendirilmiş,
akabinde, oryantalist faaliyetlerin çeviriye olan etkileri mikro bir yaklaşımla ele alınmıştır. Batı’nın,
Doğu ile çeviri faaliyetleri üzerinde gerçekleştirdiği iletişim sayesinde egemenlik girişimlerini
gerçekleştirmeye çalışmış olması, oryantalist faaliyetlerde gerek iletişim noktasında gerekse kültür
noktasında çevirinin ana enstrüman rolünü ve önemini ortaya koymuştur. Ancak oryantalist faaliyetler
çerçevesinde yürütülen söz konusu faaliyetler sadece bir çeviri aktarımdan ibaret değildir, yapılan
çeviriler bir dilden diğerine aktarımın ötesinde çoğunlukla oryantalist yaklaşımlarla oluşturulmuş
projelerdir. Doğu kültürüne yönelik algılar çerçevesinde yürütülen bu projeyle, Doğu kültürünün
Batı’da farklı anlaşılması hedeflenmiştir. Bu süreçte özellikle Kur’ ân-ı Kerîm çevirilerinin ayrı bir yeri
vardır. Kur’ân-ı Kerîm’in Avrupa’da yapılan Arapça basımları ve çevirileri, her şeyden önce siyasi ve
iktisadî çıkarlar, özellikle de İslâm devletlerinde sömürgecilik ve misyonerlik çalışmalarını başarıya
ulaştırmak için yapılmış plânlı projelerdir. Batılı müsteşrikler Kur’ ân-ı Kerîm’i Batı dillerine çevirirken
Kur’ân’da verilen asıl iletinin dışına çıkmış, düşüncelerini ve dinsel önyargılarını çeviri kisvesi altında
aktarmışlardır. Böylelikle oryantalist merkezli yapılan çevirilerle Kur’ân-ı Kerîm’in Batı dünyasındaki
algısı üzerinde etkili olması hedeflenmiştir. Nitekim bu hedeflerle yapılan tüm oryantalist çabalar
günümüzdeki İslamofobi olgusuna da zemin hazırlamıştır
AKADEMİK HASSASİYETLER DERGİSİ, 2022
Kültürler toplumların ayrılmaz parçaları niteliğindedir. Çeviri ise bir topluluktan diğerine kült... more Kültürler toplumların ayrılmaz parçaları niteliğindedir. Çeviri ise bir topluluktan diğerine kültür alışverişi sağlayan başat bir rol görevi üstlenmiştir. Bu yönüyle çeviri, dilbilimin önemli bir alt başlığı olmasının yanında kültürler arasında mühim bir köprü vazifesi görmektedir. Müzik çevirileri ise toplumlararası sınırları kaldırarak kültürlerin birbirine katkı sağlamasına ve zenginleşmesine olanak tanımaktadır. Çünkü müzik, var olduğu kültürün müzikal kodlarını taşıyan evrensel bir olgu niteliğindedir. Pop, rock, jazz, opera, sanat ve halk müziği gibi müziğin bütün türlerini içerisinde barındıran müzik çevirileri, kültürlerin birbiriyle harmanlanmasını, kültürlerarası kodların aktarımı ile farklı estetik hazlar ve değerler yüklenmesini, nihayetinde farklı toplumlarda aynı estetik etkiyi hissettirme ereğini gütmektedir. Her ne kadar müzik çevirileri biçimsel ve anlamsal estetiğin yanı sıra melodik bir estetik arayış içerisinde olsalar da benzer melodi ve ifadelerle hedef kültürde estetik bir haz ve etki oluşturabilmektedirler. Bu anlayışla ele aldığımız çalışmamızda Türk-Arap müziğinin gelişim süreci ile etkileşimi hakkında bilgi verildikten sonra müzik çevirisi ve çevirmeninin genel özellikleri üzerinde durulmuştur. Müzik çevirisi alanında özellikle karşılaştırmalı incelemelerin az olması nedeniyle ele aldığımız bu çalışmanın çeviribilime katkı sağlayacağı düşünülerek çalışmamızın uygulamalı bölümünde Arapçaya "Belgharam" )بالغرام( adıyla çevrilen "Aramam sormam bir daha" adlı şarkının çevirisi karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. İlgili şarkı rastgele seçilmiştir. Şarkının "yeniden söz oluşturma" stratejisiyle oluşturulduğu göz önünde bulundurularak inceleme, güfteler üzerinde sürdürülmüştür. Uyarlama süresince çevirmenin izlediği metotlara ve karşılaştığı sorunlara genel olarak yer verilmiş, değerlendirme sürecinde Peter Low'un müzik çevirilerinde belirlediği kriterler esas alınmıştır. Arapça-Türkçe özelinde yapılan müzik çevirilerin çoğunluğunda yeniden söz yazıldığı, anlamsal düzeyde eşdeğerlik sağlamak yerine şarkının temasına sadık kalındığı çalışmada elde edilen bulgular arasındadır.
DEMAVEND YAYINLARI, 2022
Bütün hakları saklıdır. 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'nın hükümlerine göre bu kitabı... more Bütün hakları saklıdır. 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'nın hükümlerine göre bu kitabın tamamı ya da bir bölümünün, Demavend Yayınları'nın yazılı izni olmadan elektronik, mekanik, fotokopi veya herhangi bir kayıt sistemi ile yayınlanması, çoğaltılması ya da depolanması yasaktır.
R u m e l i D E D i l v e E d e b i y a t A r a ş t ı r m a l a r ı D e r g i s i 2 0 2 2 . 3 1 ( A r a l ı k ) / 4 0 3, 2022
Yabancı dil öğrenme ihtiyacı kültürel etkileşim sonucu siyasi, askeri, ticari ve/veya turistik ne... more Yabancı dil öğrenme ihtiyacı kültürel etkileşim sonucu siyasi, askeri, ticari ve/veya turistik nedenlerle
hâsıl olmuş olup, günümüzde de hızla artmaktadır. Yabancı dil öğrenme sürecinde karşılaşılan
zorluklar; ana dil ile hedef dil arasındaki kültürel boyut, dil yapısında olan benzerlik ve/ veya
uyuşmazlıklar bu süreci etkileyen faktörler arasındadır. Bu bağlamda öğrenen gruplarının kültürel
arka planı, hedef dilin özellikleri ve ana dil ile hedef dil arasındaki farklılıklar öne çıkan
değişkenlerden ve öğrenmeyi etkileyen faktörlerdendir. Bununla birlikte dil öğrenme sürecinde
kullanılan yöntem ve teknikler de büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de
yükseköğrenim gören Arap öğrencilerin karşılaştıkları “dil sorunları” ile ilgili görüş ve çözüm
önerilerini ortaya koymaktır. Dil öğrenim sürecinde, Türkçenin farklı cümle yapısı, bazı harflerin
telaffuzu, birçok aksanın bulunması gibi sorunların yanı sıra dil öğreniminde, dilbilgisi odaklı bir
öğretimin benimsenmesi, uyum ve katılım gibi bir dizi farklı sorun bulunmaktadır. Söz konusu
sorunların daha net anlaşılabilmesi açısından gerek “kültür” gerekse “Arapça-Türkçe dil çiftinin farklı
yapıları” karşılaştırılmalı olarak incelenmiştir. Araştırma, sorunların önem durumuna göre; “dillerin
yapısal farklılıkları”, “eğitmenin dil öğretimi sürecinde izlediği metot” ve “öğrencinin kendisinden
kaynaklandığı sorunlar” olmak üzere üç ana başlık altında değerlendirilmiştir. Araştırma neticesinde,
dillerin farklılığından kaynaklanan temel sorunların ses bilgisi, biçim bilgisi, biçem bilgisi (üslup) ve
semantik gibi bazı konulardan kaynaklandığı yönündeki bulgu ve saptamalarda bulunularak çeşitli
çözüm önerileri sunulmuştur. Ayrıca dil eğitmeninin, kullanılan materyalin ve kaynakların öğrenim
sürecindeki etkisi ve rolü belirlendikten sonra öğrenci kaynaklı sorunlara çözüm önerileriyle birlikte
yer verilmiştir.
AKDEM YAYINLARI, 2021
Bir bilim ve sanat olarak çevirinin ele alındığı eserde; Arapça-Türkçe çeviri özelinde, teorik ve... more Bir bilim ve sanat olarak çevirinin ele alındığı eserde; Arapça-Türkçe çeviri özelinde, teorik ve pratik düzlemde inceleniyor. Çalışmanın teorik bölümünde, çeviri biliminin tarihi, gelişim süreci ve çeviriyle ilgili genel kuram ve ilkeler ele alınmış; akabinde estetik bilimi tüm yönleriyle ele alınmış ve nihai olarak çeviri estetiğinin sınırları belirlenmiştir.
Çalışmanın uygulamalı bölümünde, Mihail Nuayme’nin, Türkçeye Arkaş’ın Günlüğü: Kendini Arayan Adam, Mirdâd: Kundaktaki Ermiş ve Kalk Son Gününe Veda Et başlıklarıyla Türkçeye çevrilen eserleri ele alınarak; eserlerden seçilen bölümler estetiğin dilbilimsel boyutu, fonetik estetik, terkipsel estetik, bağlamsal estetik, biçimsel estetik ve üslûp estetiği çerçevesinde “Teknik Eleştiri” ve “Estetik Eleştiri” başlıkları altında incelenmiştir.
CANTAŞ YAYINLARI, 2017
Bu eserdeki temel hedef; özelde mütercim-tercümanlara genel de ise hukuki yazışmalarla ilgilenen ... more Bu eserdeki temel hedef; özelde mütercim-tercümanlara genel de ise hukuki yazışmalarla ilgilenen tüm araştırmacılara katkı sağlaması yönüyle gerek sözlü gerekse yazılı kaynaklardan elde edilen bulguları bir araya getirme ihtiyacına dayanmaktadır.
Turkish Studies - Language and Literature, 2021
In this study, the distinctive features of military and legal translations, which are included in... more In this study, the distinctive features of military and legal translations, which are included in
specialized translations, and the responsibilities and job definitions of the translators involved in these
translations are discussed. Specialized translations, which have come into prominence in more recent times
with communication and interaction between countries, innovations in the field of technology and many other
developments, are among the most complicated types of translations that need to be translated according to
translation principles and strategies and require special knowledge and experience. Military and legal
translations take place on the top among the most complicated types of this category. One of the main factors
that make them different from other types is their legal importance and enforcement power. The fact that the
military and legal translations do not allow even the slightest mistake, have a precise and strict style, have some
special responsibilities and limitations, and require a high level of confidentiality raise the questions such as
how are these translators working in these translation types determined, whether they are principal or deputy
by their position, what level of education and experience they should have, and under what conditions they
work. In this study, where the questions in question are included under separate headings, the activities of
translators involved in the military and legal fields are examined and the facts they encounter in business life
are tried to be described. On the other hand, some conclusions and determinations have been made that military
and legal translations are in a p
II. ULUSLARARASI ORTADOĞU SEMPOZYUMU, 2016
İngiliz istihbarat ordusunda görev alan arkeolog T.E. Lawrance’in yaptığı faaliyetleri
bir bütün... more İngiliz istihbarat ordusunda görev alan arkeolog T.E. Lawrance’in yaptığı faaliyetleri
bir bütün olarak değerlendirdiğimizde; onun şahsında oryantalistlerin Doğuya bakış açısını,
Doğudan beklentilerini ve ulaşmak istediği nihai hedefleri her şeyden öte günümüz
problemlerinin temelinde ciddi bir payının olduğunu gözlemleyebiliriz. Konuya bu noktadan
bakıldığında bugün küresel dünyada yaşananların esasen T.E. Lawrance, A. Vambery, N.İ.
İlminskiy ve W. Barthold gibi oryantalistlerin ortaya koyduğu vizyon, ileriye dönük bakış ve
yaklaşımların bir neticesi olduğunu söyleyebiliriz. Diğer bir ifadeyle bugün yaşadığımız
sonucun muhtelif sebeplerini yakın tarihimizde yaşanan hadiselerle analiz edebiliriz.
Dolayısıyla bizi bu çalışmaya sevk eden saikler 21.yüzyılın dünya düzeninde fikirleriyle etkili
olmuş, bugüne yön vermiş müsteşriklerin faaliyetlerini daha yakından ortaya koyabilmektir.
Söz konusu analizler için çalışmamızda art süremsel bir metotla oryantalizm kavramını, tarihi
süreçlerini, İslam medeniyetinde uyandırdığı yankıyı genel çerçevede değerlendirdikten
sonra, esasen yapılan oryantalist faaliyetlerin dini, siyasî ve ilmî sebepler açısından
doğurduğu neticeleri mikro bir yaklaşımla değerlendirmeye çalıştık.
If the activities of archeologist T.E. Lawrence, assigned in the English Intelligence
Corps, are evaluated as a whole, one could observe that Lawrance has a profound effect on
the perspective, expectations and ultimate goals of orientalists with regard to the East,
however, above all he had an essential impact on the roots of today’s issues. In consequence
of this approach to the subject, it can purported that the developments of the global world are
fundamentally the outcome of the vision, forward-looking perspective and approaches of
orientalists such as T.E. Lawrance, A. Vambery, N.İ. İlminskiy and W. Barthold In other
words, we may perform analysis on the various reasons of the outcome, which shape our lives
today, with the incidents occurred in recent years. Therefore, the motives, which have
impelled us to conduct this study, can better reveal the activities of orientalists, who
influenced the world order of the 21st Century with their ideas and shaped the present. In
respect of the aforementioned analysis, following the overall assessment of the concept of
orientalism, its historical process and repercussions within the Islam civilization by means of
a diachronic method, we tried to evaluate the outcomes of actual orientalist activities in terms
of religious, politic and scientific reasons with a micro approach.
Çeviri, önemli bir bilim ve aynı zamanda bir “sanattır”. Dolayısıyla bir bilim
olarak birtakım “ç... more Çeviri, önemli bir bilim ve aynı zamanda bir “sanattır”. Dolayısıyla bir bilim
olarak birtakım “çeviri ilkeleri” olduğu gibi, bir sanat olarak da belirli birtakım
“estetik ilkeleri” bulunmaktadır. Çeviri ilkeleri; her türlü çeviri stratejisi, kuram,
dilbilgisi gibi konuları içermektedir ve yazın çevirilerinin niteliği açısından maalesef
tek başına yeterli olamamaktadır. Çünkü bu tür çevirilerde işlev değil “estetik”
ön plandadır. Estetiğin ilkeleri ise; estetik özne, estetik nesne, estetik haz,
estetik yargı ve estetik değer gibi konuları içermektedir. “Çeviri ilkeleri ve estetik
ilkeleri” bir bütün olarak dikkate alındığında ancak yazın çevirilerinde istenilen
başarı elde edilebilir ve “çeviri estetiği”nden söz edilebilir. Bu temel anlayışla çalışmamızdaki asıl amaç; yazın çevirilerinin estetik boyutu üzerine dikkat çekerek,
çeviri estetiğinin genel çerçevesini çizmek ve “çeviri estetiği” açısından; yazarın,
okurun, çevirmenin ve eleştirmenin bu süreçteki yerini belirlemektir.
Translation is an important science and also an “art”. Therefore, as a
science, there are certain “principles of translation” and as an art, there are
“aesthetic principles”. Translation principles include all kinds of translations
trategies, theories, grammar, and it is unfortunately not sufficient by itself in
terms of the quality of the literary translation. Because, not function but “aesthetics”
is at the forefront in these kinds of translations. The principles of aesthetics
inlcude aesthetics subject, aesthetics pleasure, aesthetics value. When
only considering the “principles of translation and aesthetics” as a whole, desired
success can be reached in literary translation and also “translation aesthetics”
can be discussed. The primary objective from this point of view is drawing
general purpose of translation aesthetics through pointing out aesthetics dimension
of literary translation and determining the place of author, reader, translator
and critic in terms of “translation aesthetics”.
Papers by Sezer YILMAZ
Şarkiyat mecmuası, Oct 23, 2023
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi :/RumeliDe Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, Dec 21, 2022
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi
Toplumlar iletişimlerinin büyük çoğunluğunu sözlü çeviriler üzerinden sürdürmektedirler. Ancak bu... more Toplumlar iletişimlerinin büyük çoğunluğunu sözlü çeviriler üzerinden sürdürmektedirler. Ancak buna rağmen sözlü çevirileri konu edinen çalışmaların yazılı çevirilere oranla sınırlı olduğu, dolayısıyla çeviri alanında yapılan çalışmaların genellikle yazılı çeviriler ile ilgili olduğu görülmektedir. Bu çalışma, sözlü çevirinin bir türü olan ardıl çeviride literatürün sınırlı olduğu tespitinden hareketle; genelde çeviribilime özelde ise Arapça Mütercim-Tercümanlık alanına katkı sağlama ereğini taşımaktadır. Çalışmadaki diğer hedefler; ardıl çeviride belleğin nasıl geliştirilebileceğine ve en etkin şekilde nasıl kullanılacağına yönelik strateji ve teknikler geliştirmek, çeviri sürecinde çevirmenin karşılaşabileceği olası problemleri saptamak ve ardıl çeviri eğitiminde bu sorunlara yönelik çözüm önerileri üretmektir. Çalışmada öncelikle sözlü çevirinin ayırıcı özelliklerine kısaca yer verildikten sonra konu; ardıl çeviride evreler, dinleme türlerinin çeviriye etkisi, bellek işlevleri ve...
DergiPark (Istanbul University), Nov 10, 2022
Kültürler toplumların ayrılmaz parçaları niteliğindedir. Çeviri ise bir topluluktan diğerine kült... more Kültürler toplumların ayrılmaz parçaları niteliğindedir. Çeviri ise bir topluluktan diğerine kültür alışverişi sağlayan başat bir rol görevi üstlenmiştir. Bu yönüyle çeviri, dilbilimin önemli bir alt başlığı olmasının yanında kültürler arasında mühim bir köprü vazifesi görmektedir. Müzik çevirileri ise toplumlararası sınırları kaldırarak kültürlerin birbirine katkı sağlamasına ve zenginleşmesine olanak tanımaktadır. Çünkü müzik, var olduğu kültürün müzikal kodlarını taşıyan evrensel bir olgu niteliğindedir. Pop, rock, jazz, opera, sanat ve halk müziği gibi müziğin bütün türlerini içerisinde barındıran müzik çevirileri, kültürlerin birbiriyle harmanlanmasını, kültürlerarası kodların aktarımı ile farklı estetik hazlar ve değerler yüklenmesini, nihayetinde farklı toplumlarda aynı estetik etkiyi hissettirme ereğini gütmektedir. Her ne kadar müzik çevirileri biçimsel ve anlamsal estetiğin yanı sıra melodik bir estetik arayış içerisinde olsalar da benzer melodi ve ifadelerle hedef kültürde estetik bir haz ve etki oluşturabilmektedirler. Bu anlayışla ele aldığımız çalışmamızda Türk-Arap müziğinin gelişim süreci ile etkileşimi hakkında bilgi verildikten sonra müzik çevirisi ve çevirmeninin genel özellikleri üzerinde durulmuştur. Müzik çevirisi alanında özellikle karşılaştırmalı incelemelerin az olması nedeniyle ele aldığımız bu çalışmanın çeviribilime katkı sağlayacağı düşünülerek çalışmamızın uygulamalı bölümünde Arapçaya "Belgharam" )بالغرام( adıyla çevrilen "Aramam sormam bir daha" adlı şarkının çevirisi karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. İlgili şarkı rastgele seçilmiştir. Şarkının "yeniden söz oluşturma" stratejisiyle oluşturulduğu göz önünde bulundurularak inceleme, güfteler üzerinde sürdürülmüştür. Uyarlama süresince çevirmenin izlediği metotlara ve karşılaştığı sorunlara genel olarak yer verilmiş, değerlendirme sürecinde Peter Low'un müzik çevirilerinde belirlediği kriterler esas alınmıştır. Arapça-Türkçe özelinde yapılan müzik çevirilerin çoğunluğunda yeniden söz yazıldığı, anlamsal düzeyde eşdeğerlik sağlamak yerine şarkının temasına sadık kalındığı çalışmada elde edilen bulgular arasındadır.
DergiPark (Istanbul University), Nov 18, 2022
4 02 / Ru m el iDE Jo u rn al of L an gu a ge an d L i t er at u r e St u d i es 2 0 2 2. 31 (Dec... more 4 02 / Ru m el iDE Jo u rn al of L an gu a ge an d L i t er at u r e St u d i es 2 0 2 2. 31 (Dec em b er) The language problems of Arabic students studying in Türkiye and the solution suggestions for these problems / Yılmaz, S. & Ceyhlan, S.
DergiPark (Istanbul University), Nov 10, 2022
Kültürler toplumların ayrılmaz parçaları niteliğindedir. Çeviri ise bir topluluktan diğerine kült... more Kültürler toplumların ayrılmaz parçaları niteliğindedir. Çeviri ise bir topluluktan diğerine kültür alışverişi sağlayan başat bir rol görevi üstlenmiştir. Bu yönüyle çeviri, dilbilimin önemli bir alt başlığı olmasının yanında kültürler arasında mühim bir köprü vazifesi görmektedir. Müzik çevirileri ise toplumlararası sınırları kaldırarak kültürlerin birbirine katkı sağlamasına ve zenginleşmesine olanak tanımaktadır. Çünkü müzik, var olduğu kültürün müzikal kodlarını taşıyan evrensel bir olgu niteliğindedir. Pop, rock, jazz, opera, sanat ve halk müziği gibi müziğin bütün türlerini içerisinde barındıran müzik çevirileri, kültürlerin birbiriyle harmanlanmasını, kültürlerarası kodların aktarımı ile farklı estetik hazlar ve değerler yüklenmesini, nihayetinde farklı toplumlarda aynı estetik etkiyi hissettirme ereğini gütmektedir. Her ne kadar müzik çevirileri biçimsel ve anlamsal estetiğin yanı sıra melodik bir estetik arayış içerisinde olsalar da benzer melodi ve ifadelerle hedef kültürde estetik bir haz ve etki oluşturabilmektedirler. Bu anlayışla ele aldığımız çalışmamızda Türk-Arap müziğinin gelişim süreci ile etkileşimi hakkında bilgi verildikten sonra müzik çevirisi ve çevirmeninin genel özellikleri üzerinde durulmuştur. Müzik çevirisi alanında özellikle karşılaştırmalı incelemelerin az olması nedeniyle ele aldığımız bu çalışmanın çeviribilime katkı sağlayacağı düşünülerek çalışmamızın uygulamalı bölümünde Arapçaya "Belgharam" )بالغرام( adıyla çevrilen "Aramam sormam bir daha" adlı şarkının çevirisi karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. İlgili şarkı rastgele seçilmiştir. Şarkının "yeniden söz oluşturma" stratejisiyle oluşturulduğu göz önünde bulundurularak inceleme, güfteler üzerinde sürdürülmüştür. Uyarlama süresince çevirmenin izlediği metotlara ve karşılaştığı sorunlara genel olarak yer verilmiş, değerlendirme sürecinde Peter Low'un müzik çevirilerinde belirlediği kriterler esas alınmıştır. Arapça-Türkçe özelinde yapılan müzik çevirilerin çoğunluğunda yeniden söz yazıldığı, anlamsal düzeyde eşdeğerlik sağlamak yerine şarkının temasına sadık kalındığı çalışmada elde edilen bulgular arasındadır.
Uploads
Çeviribilim by Sezer YILMAZ
sürdürülen faaliyetlerin çeviriye olan etkilerini ortaya koymaktır. Çalışmada art süremsel bir metotla;
oryantalizm kavramı, tarihi süreçleri, Doğu’da uyandırdığı yankı bütünsel olarak değerlendirilmiş,
akabinde, oryantalist faaliyetlerin çeviriye olan etkileri mikro bir yaklaşımla ele alınmıştır. Batı’nın,
Doğu ile çeviri faaliyetleri üzerinde gerçekleştirdiği iletişim sayesinde egemenlik girişimlerini
gerçekleştirmeye çalışmış olması, oryantalist faaliyetlerde gerek iletişim noktasında gerekse kültür
noktasında çevirinin ana enstrüman rolünü ve önemini ortaya koymuştur. Ancak oryantalist faaliyetler
çerçevesinde yürütülen söz konusu faaliyetler sadece bir çeviri aktarımdan ibaret değildir, yapılan
çeviriler bir dilden diğerine aktarımın ötesinde çoğunlukla oryantalist yaklaşımlarla oluşturulmuş
projelerdir. Doğu kültürüne yönelik algılar çerçevesinde yürütülen bu projeyle, Doğu kültürünün
Batı’da farklı anlaşılması hedeflenmiştir. Bu süreçte özellikle Kur’ ân-ı Kerîm çevirilerinin ayrı bir yeri
vardır. Kur’ân-ı Kerîm’in Avrupa’da yapılan Arapça basımları ve çevirileri, her şeyden önce siyasi ve
iktisadî çıkarlar, özellikle de İslâm devletlerinde sömürgecilik ve misyonerlik çalışmalarını başarıya
ulaştırmak için yapılmış plânlı projelerdir. Batılı müsteşrikler Kur’ ân-ı Kerîm’i Batı dillerine çevirirken
Kur’ân’da verilen asıl iletinin dışına çıkmış, düşüncelerini ve dinsel önyargılarını çeviri kisvesi altında
aktarmışlardır. Böylelikle oryantalist merkezli yapılan çevirilerle Kur’ân-ı Kerîm’in Batı dünyasındaki
algısı üzerinde etkili olması hedeflenmiştir. Nitekim bu hedeflerle yapılan tüm oryantalist çabalar
günümüzdeki İslamofobi olgusuna da zemin hazırlamıştır
hâsıl olmuş olup, günümüzde de hızla artmaktadır. Yabancı dil öğrenme sürecinde karşılaşılan
zorluklar; ana dil ile hedef dil arasındaki kültürel boyut, dil yapısında olan benzerlik ve/ veya
uyuşmazlıklar bu süreci etkileyen faktörler arasındadır. Bu bağlamda öğrenen gruplarının kültürel
arka planı, hedef dilin özellikleri ve ana dil ile hedef dil arasındaki farklılıklar öne çıkan
değişkenlerden ve öğrenmeyi etkileyen faktörlerdendir. Bununla birlikte dil öğrenme sürecinde
kullanılan yöntem ve teknikler de büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de
yükseköğrenim gören Arap öğrencilerin karşılaştıkları “dil sorunları” ile ilgili görüş ve çözüm
önerilerini ortaya koymaktır. Dil öğrenim sürecinde, Türkçenin farklı cümle yapısı, bazı harflerin
telaffuzu, birçok aksanın bulunması gibi sorunların yanı sıra dil öğreniminde, dilbilgisi odaklı bir
öğretimin benimsenmesi, uyum ve katılım gibi bir dizi farklı sorun bulunmaktadır. Söz konusu
sorunların daha net anlaşılabilmesi açısından gerek “kültür” gerekse “Arapça-Türkçe dil çiftinin farklı
yapıları” karşılaştırılmalı olarak incelenmiştir. Araştırma, sorunların önem durumuna göre; “dillerin
yapısal farklılıkları”, “eğitmenin dil öğretimi sürecinde izlediği metot” ve “öğrencinin kendisinden
kaynaklandığı sorunlar” olmak üzere üç ana başlık altında değerlendirilmiştir. Araştırma neticesinde,
dillerin farklılığından kaynaklanan temel sorunların ses bilgisi, biçim bilgisi, biçem bilgisi (üslup) ve
semantik gibi bazı konulardan kaynaklandığı yönündeki bulgu ve saptamalarda bulunularak çeşitli
çözüm önerileri sunulmuştur. Ayrıca dil eğitmeninin, kullanılan materyalin ve kaynakların öğrenim
sürecindeki etkisi ve rolü belirlendikten sonra öğrenci kaynaklı sorunlara çözüm önerileriyle birlikte
yer verilmiştir.
Çalışmanın uygulamalı bölümünde, Mihail Nuayme’nin, Türkçeye Arkaş’ın Günlüğü: Kendini Arayan Adam, Mirdâd: Kundaktaki Ermiş ve Kalk Son Gününe Veda Et başlıklarıyla Türkçeye çevrilen eserleri ele alınarak; eserlerden seçilen bölümler estetiğin dilbilimsel boyutu, fonetik estetik, terkipsel estetik, bağlamsal estetik, biçimsel estetik ve üslûp estetiği çerçevesinde “Teknik Eleştiri” ve “Estetik Eleştiri” başlıkları altında incelenmiştir.
specialized translations, and the responsibilities and job definitions of the translators involved in these
translations are discussed. Specialized translations, which have come into prominence in more recent times
with communication and interaction between countries, innovations in the field of technology and many other
developments, are among the most complicated types of translations that need to be translated according to
translation principles and strategies and require special knowledge and experience. Military and legal
translations take place on the top among the most complicated types of this category. One of the main factors
that make them different from other types is their legal importance and enforcement power. The fact that the
military and legal translations do not allow even the slightest mistake, have a precise and strict style, have some
special responsibilities and limitations, and require a high level of confidentiality raise the questions such as
how are these translators working in these translation types determined, whether they are principal or deputy
by their position, what level of education and experience they should have, and under what conditions they
work. In this study, where the questions in question are included under separate headings, the activities of
translators involved in the military and legal fields are examined and the facts they encounter in business life
are tried to be described. On the other hand, some conclusions and determinations have been made that military
and legal translations are in a p
bir bütün olarak değerlendirdiğimizde; onun şahsında oryantalistlerin Doğuya bakış açısını,
Doğudan beklentilerini ve ulaşmak istediği nihai hedefleri her şeyden öte günümüz
problemlerinin temelinde ciddi bir payının olduğunu gözlemleyebiliriz. Konuya bu noktadan
bakıldığında bugün küresel dünyada yaşananların esasen T.E. Lawrance, A. Vambery, N.İ.
İlminskiy ve W. Barthold gibi oryantalistlerin ortaya koyduğu vizyon, ileriye dönük bakış ve
yaklaşımların bir neticesi olduğunu söyleyebiliriz. Diğer bir ifadeyle bugün yaşadığımız
sonucun muhtelif sebeplerini yakın tarihimizde yaşanan hadiselerle analiz edebiliriz.
Dolayısıyla bizi bu çalışmaya sevk eden saikler 21.yüzyılın dünya düzeninde fikirleriyle etkili
olmuş, bugüne yön vermiş müsteşriklerin faaliyetlerini daha yakından ortaya koyabilmektir.
Söz konusu analizler için çalışmamızda art süremsel bir metotla oryantalizm kavramını, tarihi
süreçlerini, İslam medeniyetinde uyandırdığı yankıyı genel çerçevede değerlendirdikten
sonra, esasen yapılan oryantalist faaliyetlerin dini, siyasî ve ilmî sebepler açısından
doğurduğu neticeleri mikro bir yaklaşımla değerlendirmeye çalıştık.
If the activities of archeologist T.E. Lawrence, assigned in the English Intelligence
Corps, are evaluated as a whole, one could observe that Lawrance has a profound effect on
the perspective, expectations and ultimate goals of orientalists with regard to the East,
however, above all he had an essential impact on the roots of today’s issues. In consequence
of this approach to the subject, it can purported that the developments of the global world are
fundamentally the outcome of the vision, forward-looking perspective and approaches of
orientalists such as T.E. Lawrance, A. Vambery, N.İ. İlminskiy and W. Barthold In other
words, we may perform analysis on the various reasons of the outcome, which shape our lives
today, with the incidents occurred in recent years. Therefore, the motives, which have
impelled us to conduct this study, can better reveal the activities of orientalists, who
influenced the world order of the 21st Century with their ideas and shaped the present. In
respect of the aforementioned analysis, following the overall assessment of the concept of
orientalism, its historical process and repercussions within the Islam civilization by means of
a diachronic method, we tried to evaluate the outcomes of actual orientalist activities in terms
of religious, politic and scientific reasons with a micro approach.
olarak birtakım “çeviri ilkeleri” olduğu gibi, bir sanat olarak da belirli birtakım
“estetik ilkeleri” bulunmaktadır. Çeviri ilkeleri; her türlü çeviri stratejisi, kuram,
dilbilgisi gibi konuları içermektedir ve yazın çevirilerinin niteliği açısından maalesef
tek başına yeterli olamamaktadır. Çünkü bu tür çevirilerde işlev değil “estetik”
ön plandadır. Estetiğin ilkeleri ise; estetik özne, estetik nesne, estetik haz,
estetik yargı ve estetik değer gibi konuları içermektedir. “Çeviri ilkeleri ve estetik
ilkeleri” bir bütün olarak dikkate alındığında ancak yazın çevirilerinde istenilen
başarı elde edilebilir ve “çeviri estetiği”nden söz edilebilir. Bu temel anlayışla çalışmamızdaki asıl amaç; yazın çevirilerinin estetik boyutu üzerine dikkat çekerek,
çeviri estetiğinin genel çerçevesini çizmek ve “çeviri estetiği” açısından; yazarın,
okurun, çevirmenin ve eleştirmenin bu süreçteki yerini belirlemektir.
Translation is an important science and also an “art”. Therefore, as a
science, there are certain “principles of translation” and as an art, there are
“aesthetic principles”. Translation principles include all kinds of translations
trategies, theories, grammar, and it is unfortunately not sufficient by itself in
terms of the quality of the literary translation. Because, not function but “aesthetics”
is at the forefront in these kinds of translations. The principles of aesthetics
inlcude aesthetics subject, aesthetics pleasure, aesthetics value. When
only considering the “principles of translation and aesthetics” as a whole, desired
success can be reached in literary translation and also “translation aesthetics”
can be discussed. The primary objective from this point of view is drawing
general purpose of translation aesthetics through pointing out aesthetics dimension
of literary translation and determining the place of author, reader, translator
and critic in terms of “translation aesthetics”.
Papers by Sezer YILMAZ
sürdürülen faaliyetlerin çeviriye olan etkilerini ortaya koymaktır. Çalışmada art süremsel bir metotla;
oryantalizm kavramı, tarihi süreçleri, Doğu’da uyandırdığı yankı bütünsel olarak değerlendirilmiş,
akabinde, oryantalist faaliyetlerin çeviriye olan etkileri mikro bir yaklaşımla ele alınmıştır. Batı’nın,
Doğu ile çeviri faaliyetleri üzerinde gerçekleştirdiği iletişim sayesinde egemenlik girişimlerini
gerçekleştirmeye çalışmış olması, oryantalist faaliyetlerde gerek iletişim noktasında gerekse kültür
noktasında çevirinin ana enstrüman rolünü ve önemini ortaya koymuştur. Ancak oryantalist faaliyetler
çerçevesinde yürütülen söz konusu faaliyetler sadece bir çeviri aktarımdan ibaret değildir, yapılan
çeviriler bir dilden diğerine aktarımın ötesinde çoğunlukla oryantalist yaklaşımlarla oluşturulmuş
projelerdir. Doğu kültürüne yönelik algılar çerçevesinde yürütülen bu projeyle, Doğu kültürünün
Batı’da farklı anlaşılması hedeflenmiştir. Bu süreçte özellikle Kur’ ân-ı Kerîm çevirilerinin ayrı bir yeri
vardır. Kur’ân-ı Kerîm’in Avrupa’da yapılan Arapça basımları ve çevirileri, her şeyden önce siyasi ve
iktisadî çıkarlar, özellikle de İslâm devletlerinde sömürgecilik ve misyonerlik çalışmalarını başarıya
ulaştırmak için yapılmış plânlı projelerdir. Batılı müsteşrikler Kur’ ân-ı Kerîm’i Batı dillerine çevirirken
Kur’ân’da verilen asıl iletinin dışına çıkmış, düşüncelerini ve dinsel önyargılarını çeviri kisvesi altında
aktarmışlardır. Böylelikle oryantalist merkezli yapılan çevirilerle Kur’ân-ı Kerîm’in Batı dünyasındaki
algısı üzerinde etkili olması hedeflenmiştir. Nitekim bu hedeflerle yapılan tüm oryantalist çabalar
günümüzdeki İslamofobi olgusuna da zemin hazırlamıştır
hâsıl olmuş olup, günümüzde de hızla artmaktadır. Yabancı dil öğrenme sürecinde karşılaşılan
zorluklar; ana dil ile hedef dil arasındaki kültürel boyut, dil yapısında olan benzerlik ve/ veya
uyuşmazlıklar bu süreci etkileyen faktörler arasındadır. Bu bağlamda öğrenen gruplarının kültürel
arka planı, hedef dilin özellikleri ve ana dil ile hedef dil arasındaki farklılıklar öne çıkan
değişkenlerden ve öğrenmeyi etkileyen faktörlerdendir. Bununla birlikte dil öğrenme sürecinde
kullanılan yöntem ve teknikler de büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de
yükseköğrenim gören Arap öğrencilerin karşılaştıkları “dil sorunları” ile ilgili görüş ve çözüm
önerilerini ortaya koymaktır. Dil öğrenim sürecinde, Türkçenin farklı cümle yapısı, bazı harflerin
telaffuzu, birçok aksanın bulunması gibi sorunların yanı sıra dil öğreniminde, dilbilgisi odaklı bir
öğretimin benimsenmesi, uyum ve katılım gibi bir dizi farklı sorun bulunmaktadır. Söz konusu
sorunların daha net anlaşılabilmesi açısından gerek “kültür” gerekse “Arapça-Türkçe dil çiftinin farklı
yapıları” karşılaştırılmalı olarak incelenmiştir. Araştırma, sorunların önem durumuna göre; “dillerin
yapısal farklılıkları”, “eğitmenin dil öğretimi sürecinde izlediği metot” ve “öğrencinin kendisinden
kaynaklandığı sorunlar” olmak üzere üç ana başlık altında değerlendirilmiştir. Araştırma neticesinde,
dillerin farklılığından kaynaklanan temel sorunların ses bilgisi, biçim bilgisi, biçem bilgisi (üslup) ve
semantik gibi bazı konulardan kaynaklandığı yönündeki bulgu ve saptamalarda bulunularak çeşitli
çözüm önerileri sunulmuştur. Ayrıca dil eğitmeninin, kullanılan materyalin ve kaynakların öğrenim
sürecindeki etkisi ve rolü belirlendikten sonra öğrenci kaynaklı sorunlara çözüm önerileriyle birlikte
yer verilmiştir.
Çalışmanın uygulamalı bölümünde, Mihail Nuayme’nin, Türkçeye Arkaş’ın Günlüğü: Kendini Arayan Adam, Mirdâd: Kundaktaki Ermiş ve Kalk Son Gününe Veda Et başlıklarıyla Türkçeye çevrilen eserleri ele alınarak; eserlerden seçilen bölümler estetiğin dilbilimsel boyutu, fonetik estetik, terkipsel estetik, bağlamsal estetik, biçimsel estetik ve üslûp estetiği çerçevesinde “Teknik Eleştiri” ve “Estetik Eleştiri” başlıkları altında incelenmiştir.
specialized translations, and the responsibilities and job definitions of the translators involved in these
translations are discussed. Specialized translations, which have come into prominence in more recent times
with communication and interaction between countries, innovations in the field of technology and many other
developments, are among the most complicated types of translations that need to be translated according to
translation principles and strategies and require special knowledge and experience. Military and legal
translations take place on the top among the most complicated types of this category. One of the main factors
that make them different from other types is their legal importance and enforcement power. The fact that the
military and legal translations do not allow even the slightest mistake, have a precise and strict style, have some
special responsibilities and limitations, and require a high level of confidentiality raise the questions such as
how are these translators working in these translation types determined, whether they are principal or deputy
by their position, what level of education and experience they should have, and under what conditions they
work. In this study, where the questions in question are included under separate headings, the activities of
translators involved in the military and legal fields are examined and the facts they encounter in business life
are tried to be described. On the other hand, some conclusions and determinations have been made that military
and legal translations are in a p
bir bütün olarak değerlendirdiğimizde; onun şahsında oryantalistlerin Doğuya bakış açısını,
Doğudan beklentilerini ve ulaşmak istediği nihai hedefleri her şeyden öte günümüz
problemlerinin temelinde ciddi bir payının olduğunu gözlemleyebiliriz. Konuya bu noktadan
bakıldığında bugün küresel dünyada yaşananların esasen T.E. Lawrance, A. Vambery, N.İ.
İlminskiy ve W. Barthold gibi oryantalistlerin ortaya koyduğu vizyon, ileriye dönük bakış ve
yaklaşımların bir neticesi olduğunu söyleyebiliriz. Diğer bir ifadeyle bugün yaşadığımız
sonucun muhtelif sebeplerini yakın tarihimizde yaşanan hadiselerle analiz edebiliriz.
Dolayısıyla bizi bu çalışmaya sevk eden saikler 21.yüzyılın dünya düzeninde fikirleriyle etkili
olmuş, bugüne yön vermiş müsteşriklerin faaliyetlerini daha yakından ortaya koyabilmektir.
Söz konusu analizler için çalışmamızda art süremsel bir metotla oryantalizm kavramını, tarihi
süreçlerini, İslam medeniyetinde uyandırdığı yankıyı genel çerçevede değerlendirdikten
sonra, esasen yapılan oryantalist faaliyetlerin dini, siyasî ve ilmî sebepler açısından
doğurduğu neticeleri mikro bir yaklaşımla değerlendirmeye çalıştık.
If the activities of archeologist T.E. Lawrence, assigned in the English Intelligence
Corps, are evaluated as a whole, one could observe that Lawrance has a profound effect on
the perspective, expectations and ultimate goals of orientalists with regard to the East,
however, above all he had an essential impact on the roots of today’s issues. In consequence
of this approach to the subject, it can purported that the developments of the global world are
fundamentally the outcome of the vision, forward-looking perspective and approaches of
orientalists such as T.E. Lawrance, A. Vambery, N.İ. İlminskiy and W. Barthold In other
words, we may perform analysis on the various reasons of the outcome, which shape our lives
today, with the incidents occurred in recent years. Therefore, the motives, which have
impelled us to conduct this study, can better reveal the activities of orientalists, who
influenced the world order of the 21st Century with their ideas and shaped the present. In
respect of the aforementioned analysis, following the overall assessment of the concept of
orientalism, its historical process and repercussions within the Islam civilization by means of
a diachronic method, we tried to evaluate the outcomes of actual orientalist activities in terms
of religious, politic and scientific reasons with a micro approach.
olarak birtakım “çeviri ilkeleri” olduğu gibi, bir sanat olarak da belirli birtakım
“estetik ilkeleri” bulunmaktadır. Çeviri ilkeleri; her türlü çeviri stratejisi, kuram,
dilbilgisi gibi konuları içermektedir ve yazın çevirilerinin niteliği açısından maalesef
tek başına yeterli olamamaktadır. Çünkü bu tür çevirilerde işlev değil “estetik”
ön plandadır. Estetiğin ilkeleri ise; estetik özne, estetik nesne, estetik haz,
estetik yargı ve estetik değer gibi konuları içermektedir. “Çeviri ilkeleri ve estetik
ilkeleri” bir bütün olarak dikkate alındığında ancak yazın çevirilerinde istenilen
başarı elde edilebilir ve “çeviri estetiği”nden söz edilebilir. Bu temel anlayışla çalışmamızdaki asıl amaç; yazın çevirilerinin estetik boyutu üzerine dikkat çekerek,
çeviri estetiğinin genel çerçevesini çizmek ve “çeviri estetiği” açısından; yazarın,
okurun, çevirmenin ve eleştirmenin bu süreçteki yerini belirlemektir.
Translation is an important science and also an “art”. Therefore, as a
science, there are certain “principles of translation” and as an art, there are
“aesthetic principles”. Translation principles include all kinds of translations
trategies, theories, grammar, and it is unfortunately not sufficient by itself in
terms of the quality of the literary translation. Because, not function but “aesthetics”
is at the forefront in these kinds of translations. The principles of aesthetics
inlcude aesthetics subject, aesthetics pleasure, aesthetics value. When
only considering the “principles of translation and aesthetics” as a whole, desired
success can be reached in literary translation and also “translation aesthetics”
can be discussed. The primary objective from this point of view is drawing
general purpose of translation aesthetics through pointing out aesthetics dimension
of literary translation and determining the place of author, reader, translator
and critic in terms of “translation aesthetics”.
olduğu tartışılmazdır. Uzmanlık çevirilerinin önemli bir bölümünü oluşturan askeri
çeviriler, özellikle son yıllarda Arap ülkelerinde kurulan askerî üsler, savunma
sanayisindeki ve Ortadoğu’daki gelişmelerle birlikte ön plana çıkmış, buna paralel
olarak askerî çevirilere olan ihtiyaç önemli bir ölçüde artmıştır. Taşıdıkları yasal önem
ve yaptırım güçleriyle çeşitli sorumluluklar gerektiren askeri metinlerin kendine
has bir dilinin (terminolojisinin) olması, bu dilin gündelik dilde hiç kullanılmayan
sözcüklerle veya gündelik anlamlarının dışında kullanılan sözcüklerle dolu olması ve
bu dilin sürekli yenilenen devingen bir yapıya sahip olması onu diğer türler arasında
farklı bir yere konumlandırmaktadır. Öte yandan askerî alandaki tüm teknolojik
gelişmelerle bağlantılı olarak askerî terminolojinin devingen olması, gündelik dilde
kullanılmayan köklü ve geniş terminolojisinin bulunması, farklı ordu sistemlerinin
bulunması gibi konular, askerî çevirileri zorlaştıran temel sorunlar arasında yer
almaktadır. Çalışmamızda söz konusu sorunlara çözüm önerileriyle birlikte
detaylı olarak yer verilmiş, çevirmenin çeviri eylemi süresince her türlü durumu
zihinsel süzgecinden geçirerek ve olası tüm durumları göz önünde bulundurarak
ilerlemesi gerektiği, özellikle kültürel ve dilsel farklılıklar gözetilmeden yapılan
hatalı çevirilerin, iki ordu arasındaki ilişkileri zedeleyebileceği ve hatta hatalı bir
sözcük veya vurgunun dahi yanlış bir şekilde aktarılması iki ülke arasında krize
ve savaşa yol açabileceği somut örnekler üzerinde ele alınmıştır. Bununla birlikte,
askeri çevirilerin farklı bir matematiğinin olduğu, eylem sürecinin kompleks olduğu
ve eylem süresince çeşitli sorumluluklar gerektirdiği yönünde bir takım tespit ve
çıkarımda bulunulmuş, tüm bu bilgiler ışığında Arapça-Türkçe dil çiftinde yapılan
askeri çevirilerin diğer türlerden birçok açıdan farklı olduğu, diğer uzmanlık
türleriyle; “amaç ve işlev”, “yöntem ve strateji”, “sorun ve çözüm” açısından benzer
ancak tamamen aynı olmadıkları sonucuna ulaşılmıştır.
We are happy to present the new issue of Eskiyeni. In March-July 2019 period, seventeen different studies from scientists were submitted to the journal for evaluation. These studies were primarily subject to preliminary evaluation within the framework of the publication principles of our journal. In this first phase of assessment, the title, summary, key concepts, footnotes and bibliography/references of the study were examined in accordance with the academic writing techniques and the ISNAD citation style. In order to make the prelimi-nary evaluation process more objective, the evaluation form was announced on our website. The studies that passed this stage were controlled for compliance with the plagiarism detection program and editorial control as well as publica-tion ethics. To contribute to our journal's editorial ethics policy, each of article was screened in the Turnitin plagiarism prevention program, which is also used by internationally respected academic publications. The studies, which contai-ned more than 15% similarity in the result of the scan, were reinstated to their authors. The studies also going through these stages were presented to the referee evaluation within the framework of “the principle of the author's inability to learn the referee and the author (double-sided blind refereeing)”. So as to make the publication evaluation process more objective, the article evaluation form was also announced on our website.
In this issue, it has been put forward with 11 articles that were reviewed and plagiarised, which our referees approved for publication in terms of aca-demic content. I would like to thank especially to the scientists who have writ-ten out the article in this issue, to our editorial, advisory and refereeing boards, our field editors: Associate Prof. Murat ÖZCAN, Dr. Mehmet Murat KARA-KAYA, Dr. Kenan ÖZÇELİK, Dr. Mehmet Ata Az, Dr. İshak Tekin, Dr. İlyas Uçar, Büşra Betül PUNAR and Fatmanur DİKMEN and lastly the directors and employees of the Anatolian Theological Academy who all have great efforts during the evaluation phase of the publication.
Hoping to meet in our 40th issue we will publish on March 20, 2020…
The most suitable type of translation that can be examined in terms of translation aesthetics is undoubtedly literary translation. This is because literary translations, unlike other types of translation, are not only a process carried out within the framework of certain theories and strategies. “Aesthetics” is at the center of literary translations and these translations become meaningful with “aesthetic pleasure” that it gives to its readers and “aesthetic values” given in the translation. Therefore, literary translations are not an activity to be carried out within the framework of predetermined rules, but rather almost a process of recreating them through individual interpretation. There is a certa-inty in technical translations which we describe as other types of translation. They are the translation of meanings that lead the reader to an objective conclusion. Literary text translations have no such purpose. The main goal is to search for the aesthetics given in the source text in the target culture and to revitalize it in a different culture within the framework of certain principles.
In the process of aesthetic analysis of translation, respectively; writers, translators, readers and critics also have certain responsibilities. The first things to come to mind are the questions such as; “What is the role of the author? What qualities should the literary text translator have? Can any reader distinguish the aesthetic values in the text? What and how does a literary critic exactly criticize? To answer these questions briefly; every single literary work is an unique creation of an individual mind and imagination that cannot repeat the previous examples, and the architect of this unique creation is the author. Another architect that will revitalize the unique work in another culture is the literary translator.
The literary translator, who basically takes on the role of reading comp-rehension and transferring what he/she understands, is far beyond this job description. Therefore, the translator takes a tremendous responsibility in this process. A good literary translator must, first of all, have aesthetic and literary discourse ability. On the other hand, the literary translator should have a good command of the source and target language, should know the target culture very well, be free from personal opinions, beliefs, emotions and weaknesses, be loyal to the meaning of the text and avoid the word by word translation method. He/she should also approach translation in a way that distinguishes every single layer of meaning and all possible interpretations. Therefore, literary translation does not mean a mere meaning transfer. The main purpose of the author and the translator is to transfer the message to the reader. For this reason, the aesthetic perceptions of the reader should be clear and conscious. Critic, who has an important role in this process, has a number of duties and responsibilities as well. First of all, criticism requires deep knowledge. Therefore, a good critic should be well-equipped in his field, should have a good knowledge of both languages and cultures, be quite intel-ligent and of good manners, have a developed aesthetic understanding-perception and he should criticize on the basis of objective criteria, not sub-jective inferences.
Finally, translation; it is not just a word transfer but also a process of transferring some mental and aesthetic values. Due to the “aesthetic pleasure” that it creates on the reader and the “aesthetic values” that it includes in itself, especially the literary translations, of which center is “aesthetics”, is different from other types. However, the perception of these aesthetic values in trans-lations is not as easy as it is thought. It is also a grueling effort put forward by a translator and critic with a certain education and experience level to transfer these values to a different culture and to evaluate them aesthetically.