ARKADYA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ARKADYA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Ocak 2019 Cuma

Okudum Bitti- 3: Beyaz Kasımpatı || Mary Lynn Bracht





          Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı annemin tavsiyesi Beyaz Kasımpatı. Benden önce okuyup elindeki bitince bunu da oku dedi. :) Anne sözü dinlemek lazım hemen başladım okumaya. Severek okudum ama aynı zamanda zor da okudum çünkü çok çok üzücüydü. 

        

      
          1943 yılında Japon işgali altındaki Kore'de zor şartlarda hayata tutunmaya çalışan ailelerden birinin on altı yaşındaki kızı Hana, annesiyle beraber dalgıçlık yapıp ailesini geçindirmeye çalışıyor. Bir gün küçük kardeşini kurtarmak için Japon askerlerine esir düşer ve çook çok korkunç şeyler yaşar. Mançurya'ya oradan da Moğolistan'a uzanan her anı acılara dolu hayatını okurken gözlerim doldu sık sık.

         2011 yılında ise Güney Kore'de Emi'nin yaşadıklarına tanık oluyoruz. Acı dolu geçmişini kalbinde taşıyan ve artık yaşlı bir kadın olan Emi'nin herkesten sakladığı sırlarını ortaya dökme zamanı gelmiştir. 

        Çift zamanlı ilerlemesi sayesinde daha da ilgiyle, merakla ve hep bir buruklukla okudum. Gerçeklere dayalı bir kurgu olması daha da iç acıtıcı. İnsanların ne kadar zalim olabileceklerini ne yazık ki biliyoruz. Savaşlar çok kötü, keşke hiç olmasa... Daha da önemlisi keşke ekmeğini yediği ülkeye ihanet eden insanlar yok olsa... Neyse okuyun bence çok güzeldi.




''Acı, iyi bir öğretmendi...''


''Düşünmemek çok daha kolaydı, yokmuş gibi davrandığında aynı şeyleri defalarca yaşamak zorunda kalmıyordu.''


''Bir gün babası siyasi şiirlerinden birini okuduktan sonra kelimeler çok güçlüdür demişti. Ne kadar çok kelime bilirsen o kadar güçlü olursun. Japonların kendi dilimizi yasaklamasının sebebi de bu. Kelimelerimizi kısıtlayarak gücümüzü azaltıyorlar...''



ARKADYA YAYINLARI

Çeviren: Dilek Parsadan
1. Baskı Aralık 2018
392 Sayfa



13 Aralık 2018 Perşembe

Okudum Bitti- 146: Kabus Devam Ediyor || Jeff Gunhus





                 Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı daha önce okuduğum Kâbus'un devamı olan Kâbus Devam Ediyor. Kâbus hakkındaki yazım burada. İlk kitabı da severek okumuştum bu kitabı da heyecanla okudum, daha da çok sevdim hatta. Daha dehşetengizdi. :) 




         İlk kitaptaki olayların üstünden on yıl geçmiş, Tremontlar yaşananların bir şekilde üstesinden gelmiş, normale yakın bir hayat yaşamaktadırlar. Sarah artık genç bir kız olmuştur. Anne babası artık kızlarının özel güçleri olmadığını düşünürler ama Lonetree'nin ziyareti ve  sonrasında yaşanan olaylar hiçbir şeyin bitmediğini gösterir. Peşlerinde Mama D isimli özel güçlü çocukları avlayan korkunç bir kadın vardır ve bu defa daha da tüyler ürperten sahnelere hazır olun. Girişten itibaren merakla okudum. Lonetree ve Sorenson da tüm bu gerilimin içine tatlı atışmaları ile renk kattılar. 

            Jeff Gunhus ilk kitapta olduğu gibi yine tatlı bir teşekkür yazısı eklemiş kitaba. :) 


   


  ''Lonetree geri dönmüştü ve bunun tek bir anlamı olabilirdi.
     En kötüsünü henüz yaşamamışlardı.''


''Gecenin bir yarısı paramparça edilen adamların acı dolu çığlıkları Jack'in kulaklarından bir türlü gitmiyordu. Evdeki her gölgede mağaradaki şamanın eğri büğrü bedenini gördüğünü sanınca kızını kıskanıyor, bir taraftan da kızı yaşananları unutabildiği için Tanrı'ya şükrediyordu.''



ARKADYA YAYINLARI

Çeviren: Uğur Mehter
1. Baskı Kasım 2018
350 Sayfa




2 Kasım 2018 Cuma

Okudum Bitti- 130: Ölüm Çemberi || M. W. Craven





                    Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı Arkadya Polisiye'nin son çıkan güzeli Ölüm Çemberi. Severek okudum, özellikle punto ve satır aralığının genişliği çok konforlu bir okuma sağladı. Bazı kitaplar kör edecek kadar küçük puntolu oluyor ne yazık ki.:) Yaşasın göz yormayan kitaplar.


                 Yaptığı bir hatadan dolayı görevden alınan Komiser Washington Poe, sessiz sakin hayatına tam da alışmaya başlamışken eski iş arkadaşı olan Flynn tarafından ziyaret edilir. Çünkü korkunç cinayetler işlemeye başlayan bir seri katil vardır ve ardında bıraktığı tek iz cesetlerden birinin göğsüne kazınmış isimdir: Washington Poe. Acaba sıradaki kurban Poe mu, ya da katil Poe'dan ne istiyor olabilir ? Bu sorulara cevap bulmak için geçici olarak görev başına dönen Poe'nun en büyük yardımcısı çok sevdiğim Tilly olur.

         Olaylar ilerledikçe, tüyler ürperten detaylar, gerçekler ortaya çıkıyor. Merakla okudum, üzüldüm, kızdım ve kitabı bitirdiğimde mutluydum. Bu arada Washington Poe 'nun köpeğinin adı Edgar sırf bu yüzden bile sevebilirdim onu. :) Çünkü ben hayvanlarıma soy adlarıyla da hitap ederim Elvin Erdoğan, Apaçi Belli, Hayko Belli gibi. :)) 




''Poe kesik izlerini tekrardan inceledi. Özensizce kazınmış beş rakamı hariç, kırk iki tane saydı. 'Washington Poe' yazmak için açılan kırk yara. Çekilen ıstırabın kırk iki işareti.''


''Terk edilmekten korkmuyordu, onun bildiği tek şey buydu...''


''Gerçekler artık önemini yitirmişti. Popülizm ve sahte haberler nüfusun yarısını her duyduğuna veya okuduğuna atlayan akılsız sazanlara çevirmişti.''


''Edmund Burke şöyle demişti: 'Kötülüğün zaferi için gereken tek şey, iyilerin hiçbir şey yapmamasıdır.' ''



ARKADYA YAYINLARI

Çeviren: Ali Kemal Yakar
1. Baskı Eylül 2018
470 Sayfa





7 Eylül 2018 Cuma

Okudum Bitti- 110: Masallar Gerçek Olsa || Kristan Higgins





               Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı yine ilk defa okuduğum bir yazara ait. Kristan Higgins'in kaleminden Masallar Gerçek Olsa. Arkadya Yayınları'nın kitapları hep keyifle ve kolay okunuyor. Bu kitabı da severek okudum ama Rachel'in olduğu bazı bölümlerde sinir olup, ya bir git diye bıraktım kitabı. :) 

           Şimdi kitabın ismini çok sevdim öncelikle. Severek de okudum. Rachel'e rağmen diyeceğim ama Jenny de beni sinir etti. Niye mi? Jenny boşandığı eşi ve onun yeni eşiyle arkadaşlık yürütmeye çalışan, harika gelinlikler tasarlayan bir tasarımcı. Adam senin kalbini kırmış bir şekilde, o nasıl bir affedicilik, kabulleniş?! Neyse... Kardeşi Rachel de üçüz kız bebekleri olan, mutlu bir evliliği olduğunu düşünen bir kadın. Pislik kocası da onu aldatacak kadar karaktersiz. Rachel da onu affetmeyi deniyor. Herkes ikinci şansı hak eder, nasıl olsa değil mi? Hayır etmez işte, etmemeli de. İşte bu yüzden çok sinir oldum ona. :) 



            İki kardeşin hayatlarına kısa kısa bölümlerle misafir olup benim gibi sinirlenerek, arada tebessüm ederek, üzülerek okumak isterseniz kaçırmayın. Beni tüm kitapta en çok etkileyen yaşlı köpek Loki'ydi. En sevdiğim de sahibi Leo. Tüm bu sinirli söylemlerime rağmen kitabı çok severek okuyup bitirdim. 





'' Kız kardeşinin kocası ona ihanet ediyor, kendi kocan seni terk ediyor, annen yalnız bir dul ama sen hâlâ aşka inanıyorsun, öyle mi? Hem de bir genç kız gibi en kelebekli, kalpli hâliyle?''



''Yüzü tıpkı İngiltere'nin meşhur havası gibiydi. Kâh güneşli kâh yağmurlu...''


''Erkekler aldatmasalar bile, bir şekilde kalbini kırmanın ve kendini yoktan yere suçlu hissetmenin bir yolunu mutlaka buluyorlar. Ama durup sana cevap verecek vakit de bulamıyorlar çünkü çoktan yeni bir aşka yelken açmış oluyorlar. Sense caddenin ortasında öylece kalakalıp nasıl olup da kocanın seni sevmekten vazgeçtiğini anlayamadığının hesabını soruyorsun kendine.''




ARKADYA YAYINLARI

Çeviren: Bahar Yaldız Çelik
1. Baskı Temmuz 2018
526 Sayfa


23 Temmuz 2018 Pazartesi

Okudum Bitti- 97: Kurban Mı Cellat Mı? || James Tucker





                       Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı Arkadya Polisiye'nin son çıkan kitabı Kurban Mı Cellat Mı? Dedektif Buddy Lock serisinin ilk kitabı. 
Yine çok severek okuduğumu söylemek istiyorum. Başından sonuna kadar hep katilin kim olabileceğini düşünüp durdum ve bütün karakterlerden şüphelendiğim halde bir tek katilden şüphelenmedim. Benim mi tahmin gücüm kötü, yoksa yazarın mı yeteneği okuyup siz karar verin. :) 

         Yeni yıl kutlaması için birada olan Brook ailesinin gecesi kabusa döner. Eli baltalı katil aileyi hunharca katleder. Sadece 10 yaşındaki Ben kurtulur. Dedektifimiz Buddy küçük Ben'i yakın korumaya alıp sevgilisiyle yaşadığı eve götürür. Katil bu kadarla kalacak mı, amacı ne, çok zengin bir aile oldukları için mi peşlerinde, aile içi bir hesaplaşmamı ve benzeri soruları kafanızda kurarken bir sonraki sayfada yeni gelişmelerle karşılaşıp soluksuz okuyacağınız bir okuma bekliyor sizi. 







           Yazarın ilk kitabıymış. Ve gerçekten çok severek, merakla heyecanla okudum. Dedektif Buddy 'nin yeni maceralarını heyecanla bekliyorum. Ben de küçük yaşına rağmen çok akıllı, çok cesur, tatlı bir çocuktu. Kısaca okuyun bence, siz de seversiniz. Kitabın kapağı da korkunç ama güzel. ;)







''Buddy gözlerini kapatıp bu korkunç manzaranın nasıl oluştuğunu hayal etti. Panik ve korku dolu bir aile, baltalı bir katil ve seri darbeler... ''



''Acısı kulakları sağır edecek denli gürültülü olsa da gözyaşları sessizdi.''




''Kendini haklı gören birinin de neler yapacağı belli olmazdı.''



''Ancak gerekçeyi makul bulmak ipleri elinde tutan kişinin korkunç bir canavar olduğu  gerçeğini değiştirmiyordu. İyi dans ediyor olması karşındaki kişinin şeytan olduğunu unutturamazdı.''



''Bütün bunlar sıradan bir adamdan ziyade gazap saçan ve ayrıntılarda gizlenen bir şeytanın işiydi.''





ARKADYA YAYINLARI


1. Baskı Temmuz 2018

Çeviren: Esra Yüksel
462 Sayfa


17 Temmuz 2018 Salı

Okudum Bitti- 94: Gelincik ile Serçe || Kristy Cambron





                Kitap seven herkese merhaba. Günün ikinci güzeli de Arkadya Yayınları'ndan. Yazarın daha önce Kelebek ile Keman kitabı da çevrildi ama ben henüz onu okuyamadım. İnstagram'da okuma etkinliği yapıp beraber okuyacağız, dediler. Dayanamadım başladım. 

             Birbiriyle bağlantılı kitaplar olsa da ben ilk kitabı daha sonra okuyacağım. Sırayla okusaydım daha güzel olurdu ama böyle de havada kalmadı yani.




         Sera ve William'ın düğünleri, damadının tutuklanmasıyla berbat olur. Kocasına sonuna kadar güvenen Sera kolları sıvar. Onun masum olduğunu ispatlamak için bir yolculuğa çıkar. Hem gerçek bir yolculuk hem de geçmişe yolculuk olur bu. 




        Günümüzde bunlar olurken geçmişe 1939 yılının Prag'ına gidiyoruz. Kaja ve ailesi yarı Yahudi oldukları için Nazi zulmünden kaçmaya çalışırlar. Bu kaçışın sonunda yolu İngiltere'ye varan Kaja, orada bir gazetede çalışmaya başlar. Yaşananları öğrenince ailesini kurtarmak için geri döner. 




      İki güçlü ve fedakar kadının hayatlarına bir şekilde dokunan ise Sophie olur. Günümüzde geçen kısımlar da güzeldi ama geçmişi okumak çok daha dokunaklıydı. Terezin'deki toplama kampına düştüğü var sayılan 15000 çocuğun 100 tanesi bile kurtulamamış. Savaşlar, soykırımlar olmasa keşke. İnsanlar, çocuklar ölmese... Kurgu okurken bile insanı dağıtıyor, bir de gerçeğe dayanıyor olması, bunların ve benzerlerinin yaşanmış olması ne acı.

         Yürek burkan, güzel bir kitaptı.






''Savaş gelmiyordu; o zaten buradaydı. Tam karşılarında duruyor, yüzlerine bakıyordu. Üstünden oluk oluk kötülük akıyor, Prag'ın kalbine hastalık taşıyan virüsler gibi sokaklarda dolanıyordu.''


''Artık uçaklardan ya da bombalardan korkmuyordu. O korku her Londralı gibi onun için de artık sıradandı.''


''Burada yalnızca şeytan var ve gamalı haç taşıyor.''


'' 'Onlara...' diye mırıldandı Kaja, titreyen dudaklarıyla kelimeleri çıkarmayı deneyerek. 'Onlara ne öğreteceğim?'
'Umut etmeyi öğret.' ''


''Onlara umut vereceksin, senin kalbinde hiç umut kalmamış olsa bile...''


''Kitaplar başka bir dünyaya kaçmaya olanak tanır, çocukların buna çok ihtiyacı var.''



ARKADYA YAYINLARI

Çeviren: Oğuz Barış
1. Baskı Mayıs 2018
432 Sayfa



3 Haziran 2018 Pazar

Okudum Bitti- 72: Kafes || Andrew Gross






              Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı daha önce iki kitabını okuduğum Andrew Gross'un yazdığı Kafes. Ty Hauck ile Gizemli Sular ile güzel bir tanışma faslımız olmuştu. Hakkındaki yazım burada. Bu kitap da Dedektif Ty Hauck serisinin ikinci kitabı. Bence bağımsız da okunabilir ama ilk kitapta tanışınca daha da bir pekişiyor haliyle. Üçüncü kitap Kıskaç da kitaplığımda bekliyor. Yakın zamanda okuyacağım. 

     
           Ty Hauck, kızıyla çıkacakları tatil öncesi ufak tefek bir şeyler almak için bir benzincide durur. Tam kasada sıra beklerken benzinci saldırıya uğrar. Bir anda her yer toz duman olur. Kırılan camlar, yıkılan raflar, bağırış çağırış... Yaşanan kaosun ardından bir ceset kalır. Saldırı kime yönelikti, amaç neydi derken soruları çözdükçe yeni sorular, yeni sorunlar ortaya çıkar. 

           Merakla, keyifle okudum. Ty Hauck'u seviyorum sanırım. Ben üçüncü kitabı okuyana kadar dördüncü de çevrilir belki. :) 




''Hauck silahlı adamın gözlerine bakmıştı. O anı düşündüğü her seferde aklına aynı soru geliyordu: Kim bu kadar korkunç bir intikam almak isteyebilirdi?''


''Planlar yapılmış ve hayat ölüm kartını çıkarıp onlarla dalga geçmişti, evet, olan kısaca buydu.''


''Sonuçta her şey ve herkes satılıktı.''




ARKADYA YAYINLARI

Çeviren: Esra Yüksel
1. Baskı Mayıs 2018
470 Sayfa



24 Mayıs 2018 Perşembe

Okudum Bitti- 68: Yıldızları Yeniden Yazalım Seninle || Clare Swatman






                Kitap seven herkese merhaba. Okunmuşlar yine birikti. Geçmek bilmeyen bir tembellik var üzerimde. Havalardandır geçer diyorum. Bir umut. Üstelik son beş gündür de çok okuyamıyorum da. Umarım sizin keyfiniz yerindedir. 

         Yıldızları Yeniden Yazalım Seninle 'nin tanıtım yazısını okuduğumdan beri merak ediyordum. İlk gördüğümde yüzümde buruk bir tebessüm oluştu. (O nasıl oluyor demeyin, oluyor işte.) Çünkü konusu çok sevdiğim bir arkadaşımla aramızda sık sık konuşulan bir şey. Belki pişmanlıkların çokluğundan, belki kaybedilenlere duyulan özlemden...

         Aralarının pek hoş olmadığı bir dönemde kocasını kaybeden Zoe'nun acısını, vicdan muhasebesini çok iyi anlıyorum. O da henüz kaybını kabullenememişken bir sabah kendisini geçmişinde bulur. Yani sabah uyandığında üniversiteye başlayacağı, Ed ile tanışacağı ilk güne dönmüş bulur.  Her şeyi hatırlayarak yeniden aynı şeyleri yaşayacağını bilmek hem güzel hem de çok korkunç. Belki de ufak dokunuşlarla kadere boyun eğdirebilir... Umut işte... 

          Çok ilginç, benzersiz bir kitap değildi belki ama güzeldi. Hiç sevmediğim kararları, davranışları da vardı çiftimizin elbette. Sevdiği birini kaybeden herkes, keşke bir kerecik daha görebilseydim, diyordur eminim. Zoe'nun Ed ile olan ikinci ilklerini okurken siz yine de sevdikleriniz yanınızdayken kıymetlerini bilin. Böyle ikinci şanslar ne yazık ki gerçek hayatta olmuyor. 




       

''Müziğin diğer her şeyden çok daha kolay bir şekilde geçmişi hatırlatması tuhaftı.''  



ARKADYA YAYINLARI

Çeviren: Murat Kızılkaya
1. Baskı Mart 2018
366 Sayfa






         

22 Nisan 2018 Pazar

Okudum Bitti- 50: Ölümcül Şifre || Tom Martin





               Kitap seven herkese merhaba. Arkadya Polisiye'nin tazecik kitabı Ölümcül Şifre ile geldim. 

            Oxford'da görevli Profesör Kent 'in ani ölümü resmi kayıtlara intihar olarak geçer. Ama meslektaşı ve yakın arkadaşı Catherine böyle olmadığını biliyordur. Üstelik elinde Profesör tarafından gönderilen oldukça ilginç bir not vardır. Profesör Kent'in neyin peşinde olduğunu, nelere ulaştığını çözmesi gerekmektedir ve bu zorlu macerada yol arkadaşı klasik edebiyat uzmanı Dr. Lames Rutherford olur. Tesadüfen karşılaşan ikili ortak tanıdıkları olan Profesör Kent'in açtığı yolda cesur adımlarla ilerler.

           Vardıkları noktadan çok beni yolculuğun seyri etkiledi. Benim için bol araştırmalı, bol bilgili bir okuma oldu. Piri Reis'in haritasından, piramitlerin gizemlerine kadar farklı detaylarla doluydu. Detaylı, bilgi içeriyordu dedim ama beni sıkmadı. Tam tersine kendimi Viracocha'yı, Hapgood'un levha tektoniği kayması teorisini, araştırırken;  gematrianın ebced hesabıyla aynı şey olup olmadığını düşünürken buldum. 





''Hâlâ kesin olan tek bir şey vardı. Altı gün içinde, pazartesi öğleden sonra dünya sonsuza dek değişecekti.''


''Eğer insanlar harfi harfine kaydetmek yerine efsanelerle dinlerin gizlenmiş anlamlarını bulsalardı tüm dünya tarihi çok farklı olurdu.''


''Akılsızların elindeki bilgi öldürücü olur, dünyanın her yanında görebildiğimiz gibi...''




ARKADYA YAYINLARI

Çeviren: Murat Kızılkaya
1. Baskı Nisan 2018
432 Sayfa



25 Şubat 2018 Pazar

Okudum Bitti- 20: Sisli Hatıralar Rıhtımı || Hazel Gaynor




            Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı Hazel Gaynor'dan Sisli Hatıralar Rıhtımı, Bir Titanic Hikâyesi.

            İrlanda'nın Mayo şehrinden Titanic ile Amerika'ya gitmek üzere yola çıkan on dört İrlandalı göçmenin yaşadıklarından esinlenerek yazılmış kitap. Titanic hakkında hiçbir kurgu okumamıştım. Kitapta her bölümün başında bulunan telsiz telgraf mesajları bulunuyor. Bunlar gerçek mesajlarmış. Titanic trajedisini akıllarımıza kazıyan elbette unutulmaz filmi. O yüzden kitabı okurken sanki her an bir köşeden Jack çıkacakmış ya da Rose 'u güneşlenirken görecekmişim gibi hissettim. Yıllar sonra gidilen o eski kasabada geziyormuş hissi verdi kitap bana. 

           İrlandalı Maggie Murphy, Titanic ile yola çıkan on dört kişiden biridir. Üstelik bu yolculuğa da mecbur kaldığı için çıkar. Arkasında kalbini bırakarak...  On yedi yaşındayken kazadan kurtulan şanslı azınlıktan olan Maggie 'nin hikayesini 1982 yılında büyük büyükannesi olduğun Grace'a anlattıklarıyla öğrenmeye başlıyoruz. Babasını kaybeden Grace'e  zor günlerinde verdiği kocaman bir hediye gibi olur bu hikâye. 

        Çok duygulandığım, şaşırtan bir son oldu. Severek okudum. Kitabı bitirdikten sonra da bir koşu film izledim. 




''Her dalga sesi bizi sevdiğiniz herkesten ve bildiğimiz her şeyden biraz daha uzaklaştırırken, geminin kıç tarafındaki beyaz korkuluklarda vatanımızın giderek solan görüntüsünü izledik.''


''Benim gibilere göre Titanic, muhteşem yatak odalarından ve diğer gemilere kıyasla daha hızlı gitmesini sağlayan kazan dairesinden ibaret değildir. Bana göre Titanic, gerçek insanlar, gerçek yaşamlar ve geleceğe dair gerçek umutlar demek. Ve bu, okyanusun derinliklerinde yok olmasını izlediğim şey...''


''Kathleen teyzemin her zaman dediği gibi 'en büyük hikayeleri zaman anlatır.' ''



ARKADYA YAYINLARI

Çeviren: Filiz Çakır
1. Baskı Ocak 2018
396 Sayfa


6 Ocak 2018 Cumartesi

Okudum Bitti- 1: Lanet || F. Paul Wilson




                Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı senenin ilk biten kitabı Lanet. Arkadya Polisiye'nin bir önceki kitabı Kâbus'u (Jeff Gunhus )da çok severek okumuştum. Hakkındaki yazım için tık tık.  

               Adli tıp uzmanı olan Laura 'nın incelediği son vaka oldukça ilginçtir. Bir cinayet soruşturması için yaptığı çalışmada belirli bir ölüm nedeni bulamaz. Maktul aniden kalbi durarak ölmüştür. Çok geçmeden aynı durumda bir cesetle daha karşılaşır. Her iki cesetin de tamamen sağlıklı organları vardır, hem de şaşırtıcı derecede sağlıklı...

Garip  bir şekilde yakılmış olsalar da dövmelerinin de aynı olması Laura'nın dikkatini çeker. İlginç bulduğu için araştırma yapar ve ummadığı bir şekilde olaylarım merkezinde bulur kendini. 

           Gizemli olaylar, mucizeler, kanlı cinayetler, kıtalar arası yolculuklar, garip bir tarikat... Yok yok... Bol detay içermesine rağmen asla sıkmıyor. Bir anda kendinizi öyle bir gücü elimde bulundursaydım ne yapardım derken buluyorsunuz. Zaten kitap çıkmadan kısa bir süre önce Arkadya Polisiye İnstagram sayfalarında bir yoklama yapıp fikrimizi sormuştu. :) İkhar ya da Panekeia 'nın peşinde tehlikeli yolcululuklarında Laura

 ve özellikle Rick'e eşlik etmekten çok keyif aldım. 

            Ben çok severek okudum. Yazar 1946 doğumluymuş. Bir sürü de kitabı var. Hem bu kitabın devamını hem de diğer kitaplarından okumak isterdim. Arkadya Polisiye'den iyi haberler bekliyorum.






'' 'Adeta kendi iradesiyle öldü.'

   'Böyle bir şey mümkün olabilir mi?'
   'Bugüne kadar hiç duymadım ama sanırım şimdi buna şahit olduk.' ''



''Açıkçası inanç konusunda sınıfta kalmıştı. Bunun geri dönüşü yoktu. Çünkü doğruluğu apaçık bir kanıt karşısında inanç artık gerekli değildi.''




'' 'Mucize' ve 'imkânsız' sözcükleri birbirinden bağımsız değildi, değil mi? Biri diğeri olmadan var olamazdı.''




''Bazı insanlar bu dünya için fazla iyi.''




''Kuralları güce sahip olanlar koyar. Ama çevrene bak. İyi, hoşgörülü, barışçıl, sevgi dolu insanları iktidarda görebiliyor musun? Hayır. Neden peki? Çünkü onlar makam ve mevki peşinde değiller. Öyle olsa bile kazanmak için yeterince acımasız değiller.''




ARKADYA YAYINLARI


Çeviren: Neşe Mesutoğlu Kırım

1. Baskı Aralık 2017
560 Sayfa



4 Ocak 2018 Perşembe

Issız Kar Taneleri || Kimberley Freeman (Okudum Bitti-179)




              Kitap seven herkese merhaba. 2017 okuduklarımı henüz yazıp bitiremedim. En kısa zamanda bilanço yazımı ve yıl favorilerimi paylaşmayı düşünüyorum. İnstagram'da paylaştım bile. 

       Kimberley Freeman 'in daha önce fotoğrafta görünen dört kitabını okudum. Hepsi güzeldi. Yormayan, tatlı kitaplar.

Esir Şarkılar Vadisi hakkındaki yazım için burada ,

Zümrüt Şelaleleri hakkındaki yazım burada , 

Kır Çiçeği Tepesi hakkındaki yazım burada

Deniz Feneri Koyu hakkındaki yazım burada



              Sovyetler Birliği'nde yaşayan Sofi, kuzenleri Natalia ve Lena 'nın hayatlarına konuk oluyoruz bu defa. 1970'lerin ikinci yarısında Leningrad'da anne ve babası ile mutlu mesut yaşayan Sofi'nin hayatı kuzenlerinin gelmesiyle değişmeye başlar. Hem odasını hem ailesinin sevgisini bölüşmek zorunda kalır. Kardeş gibi beraber büyürler, hepsinin hayalleri farklıdır ama hayalleri uğrunda ortak hareket etmeye karar verirler. Aldıkları bu karar hepsinin hayatı değiştirir. Vatanlarından uzakta kurdukları yeni hayatlarıyla hepsi farklı farklı yönlere savrulurlar.  Kitabın kalınlığına bakmayın merakla hemencecik okunuyor. Aklım hep Roy Creeedy' de kaldı okurken. :)  

          Sofi en sevdiğim karakter oldu. Lena'yı da sevmiştim ama sonradan sinirimi bozdu. Natalie 'ye ise baştan sona gıcık oldum. 


        Bol kitaplı, çok sağlıklı, mutlu bir yıl olsun 2018.




''Mutluluk bir rüya gibi, bir kez yaşadığı ve bir daha asla geri gelmeyen bir şey gibi geliyordu.''



''İlişkileri bir çömlek kadar güçlüydü. Yıllar geçtikçe çömlekte bazı çatlaklar belirmiş fakat asla büyük hasarlar olmamıştı...''



'' 'Peki, körkütük âşık mıydın? Yoksa bir aptal ben miyim?'
   Büyükbaba genç kadının saçlarını okşayarak, 'Aşk başlı başına aptallıktır,' diye yanıtladı...''



ARKADYA YAYINLARI

Çeviren: Dilek Parsadan
1. Baskı Kasım 2017
694 Sayfa


28 Aralık 2017 Perşembe

Okudum Bitti- 178: Ağlayan Söğüt || Heather Burch




              Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı Arkadya şekerlerinden: Ağlayan Söğüt. Yazarın daha önce Eflatun Kurdele kitabını da severek okumuştum. Hakkındaki yazım burada.

               Kitaba başlamadan sevdim çünkü söğüt ağaçlarının yeri ayrıdır bende. Çocukluğumun en mutlu günlerinin geçtiği evimizin bahçesinde çok güzel iki salkım söğüt vardı. Altlarına oturup ne oyunlar oynardık. Bir de Charity gibi ben de dedemlerde geçirdiğim zamanı çok severdim.

          Charity de çocukluğunun en mutlu günlerini büyükbabası ve büyükannesiyle beraber adadaki malikânede geçirir. Yıllar sonra o malikâne kendisine miras kalınca adaya taşınır. Sırlar, ortak acılar ve mucizevi dokunuşlarla dolu tatlı bir hikayeydi. Acılarla, anılarla mücadele etme, affedebilme, geçmişle yüzleşme konularına da farklı farklı karakterler üzerinden değinen sıcacık bir kitaptı. Keşke mucizeler gerçek hayatta da olsa. Yakınlarda hiç söğüt ağacı da yok ki...

   


''Bazı anlar çok özel olurdu, sanki görünmez bir elle tasarlanıp yönetilirlerdi. Bu anlar sadece bir an olarak geçmez, insanın hayatında iz bırakan anılara dönüşürlerdi.''


''Charity bahçesinde yalnız kaldığında, geçmişin yıkıcı gücünü iliklerine kadar hissetti. İnanılmaz bir güçtü bu. Fakat bu yıkıcı gücü uzakta tutabilen tek bir şey vardu; umut. Umut olduğu sürece gelecek de güçlüydü. Ve gelecek umudu, gökteki bütün yıldızları aydınlatmaya yeterdi.''



''Keder, olması gerektiğinden çok daha fazla güce sahipti.''



''Ayakkabılar hayatı çağrıştırıyordu. Yolculuğu, seyahati, sahiplerinin gittiği yönleri anlatıyordu. Sahiplerinin ayağının şeklini alıyordu. Ayakkabılar sahibinin gezdiği yerlerdeki tozları, geleceğinde yöneldiği noktalara taşıyordu. Ayakkabılar hayatı çağrıştırıyordu. Ve sahipleri tarafından bir daha asla kullanılamayacak bir çift ayakkabıyı görmekten daha üzücü bir şey olamazdı.''



''Zehir bazen üzerinde ölüm tehlikesi ibaresi olan küçük şişelerden gelirken, bazen kontrolsüz dillerden geliyordu.''



''Güvenmek korkutuyor.''



''Günler hâlâ uzun, evi hâla sessizdi. Ve yalnızdı. Fakat yalnız olmak, kalbi kırık olmaktan iyiydi...''





ARKADYA YAYINLARI

Çeviren: İlayda Dinç
1. Basım Ekim 2017
400 Sayfa