Papers by Nergis Atac
Δελτίον της Χριστιανικής Αρχαιολογικής Εταιρείας (ΔΧΑΕ) , 2024
The fragment of a column made of Thessalicum mar
ble (marmor Thessalicum) in Kutaisi found in the... more The fragment of a column made of Thessalicum mar
ble (marmor Thessalicum) in Kutaisi found in the
ruins of the cathedral of Kutaisi (ancient Kytaia) in
Georgia founded by King Bagrat in 1003 is one of
the few so far known monuments of such material in
the entire region Black Sea. According to Procopius
(De aedificiis) it appears that the emperor Justini
an during the strengthening of the borders in the war
against the Sassanids around 540 AD. built the cathe
dral of Kytaia and may have dedicated to it at least
one ciborium with columns of Thessalian marble and
probably the apse mosaic, of which some inlay stones
have survived.
Sanat Tarihi Dergisi (Journal of Art History), 2024
Konya’nın Sille mahallesinde, Takkeli Dağı’n eteklerinde yer alan Akmanastır
günümüzde askeri al... more Konya’nın Sille mahallesinde, Takkeli Dağı’n eteklerinde yer alan Akmanastır
günümüzde askeri alanda bulunmaktadır. 20. yüzyılın başlarında manastırı ziyaret eden
seyyahlar, Aziz Khariton yortusunun burada kutlandığını bildirmişler ve manastır hakkında
kısa tasvirler yapmışlardır. Manastırda farklı isimler ve farklı sayıda dini yapılar bildirilmiş,
çeşitli kitabelerin transkripsiyonları hazırlanmıştır. Manastırda mescit de bulunmuş
ve Eflâkî’de geçen Mevlâna ile ilişkilendirilmiştir. Eflâkî’deki Eflatun Manastırı’nın
Akmanastır olduğu araştırmacıların çoğunluğu tarafından kabul görürken, farklı yapılarının
tarihlendirilmesi ve evreleri çeşitli zaman dilimlerine dayandırılmıştır. Hangi yapıların duvar
resimleri bulunduğu ve bunların türlerinin ne olduğu sorusu hala tartışılmaktadır. Konu
hakkındaki bulgular, sınırlı olanaklardan ötürü ayrıntılı çalışılamamıştır. Çalışmamızda
manastırın Hıristiyan ve İslam dini yapıları incelenmiş, sözlü ve yazılı arşivler taranmış,
mimarisi büyük oranda laser scanner ile taranıp ortofotoları çıkarılmış, ayrıca fotoğraflanarak
belgelenmiş, Bizans-Türk dönemi ilişkisi üzerinde durularak Orta Çağ Hıristiyan-Türk
İslam özellikleri tartışılmıştır. Çalışmamızın sonucunda, Akmanastır’ın Bizans ve Türk
dönemlerinde manastır işlevine devam ettiği, önemli dini bir merkez olduğu, mimarisinde
onarımlar dışında yeni mekânlarında eklendiği ve süslendiği tespit edilmiştir.
Abstract: This research explores the historical and architectural significance of Akmanastır,
located at the base of Mount Gevale (Mount Takkeli; Mount Philippus), an active
fortress during the Byzantine and Seljuk periods. Akmanastır, also known as St. Chariton
Monastery, has been the subject of interest and study for scholars and visitors alike. In the
early twentieth century, visitors to the monastery observed and documented the celebration
of St. Chariton’s Feast, and provided brief descriptions of the religious structures on the site. Publications from this time also mentioned a variety of names and quantities of these
structures, along with transcribed inscriptions. Furthermore, a mosque situated within the
monastery is intricately linked to Mevlana, as delineated in Eflâkî’s accounts. While the
scholarly consensus aligns with the identification of Eflatun Monastery with Akmanastır, the
chronological attribution and developmental sequences of distinct architectural components
depend on different temporal frameworks. The monastery’s strategic proximity to the city
center and dense Christian population in Sille contributed to the enduring importance
of Akmanastır over the centuries. Despite continuing damage from natural and human
causes in the last century, the monastery, now repurposed as Military Barracks, remains
a valuable archaeological source, bridging gaps in written references. The monastery
incorporates both Christian and Islamic places of worship, reflecting its historical role
as a meeting point for diverse communities. Seljuk sources attest to the monastery’s role
as a center for intellectual exchange, where individuals from various backgrounds were
engaged in knowledge-sharing and sought wisdom. Inscriptions on the monastery affirm
the coexistence of Komnenoi, Ahis, Abrahams, and monks within its premises. Oral and
written records indicate continuous donations from both Christians and Muslims for the
monastery’s sustenance and the celebration of religious festivities. Ongoing renovations
and alterations have adapted the monastery to changing circumstances. Notably, the
catholicon, the initial phase of the chapel, and certain cells exhibit architectural features
from the Middle Byzantine period, while the subsequent phases of the chapel, the masjid,
and other cells are believed to be later additions. Rock carved decorations and some wall
paintings within the monastery suggest a probable date to the Turkish period. The rock
carved motifs in the monastery bear a closer resemblance to the Seljuk and Beylik periods
rather than Byzantine examples. Ottoman-era structures and the monastery’s surrounding
wall, identified through photographs and oral archives, no longer exist, leaving uncertainty
about their original construction dates. Interactions in religion, belief, and art, as evidenced
by Eflaki’s text, reveal a rich tapestry of mysticism and syncretism in multicultural
civilizations. Instances such as Mevlana’s water and fire miracle in the Mevlevi tradition,
and Chariton’s monastery rescue narrative and water miracle in Christianity showcase
shared themes of spiritual salvation. The coexistence of a mosque, churches, and cells
surrounding a sacred spring within the monastery substantiates claims of its role as a
hub for both Christians and Muslims. Donations from diverse communities and pilgrims,
along with the celebration of Chariton and Mary’s festivals, underscore Akmanastır’s role
as a sacred center where Christians and Muslims converged. Overall, our research aimed
to shed light on the enduring significance of Akmanastır as a religious site that bridged
Christian and Islamic traditions.
Istanbuler Mitteilungen, 2023
In the Archaeological Museum of Diyarbakιr three reliquaries are kept, produced in
the 5th/6th c... more In the Archaeological Museum of Diyarbakιr three reliquaries are kept, produced in
the 5th/6th century, which come from Silvan – Martyropolis. Two consist of a dark red
stone with numerous white veins, a serpentinite, ›Elaziğ vişne‹ (›Elaziğ sour cherry‹).
Fourteen pieces of reliquaries immured in the walls of the Syrian Orthodox Church of
St. Mary in Diyarbakιr seem to have been made from the same material. So far, no other
sculptures made of this stone are known, neither from the Roman imperial period nor
from late antiquity. The third reliquary consists of a light red limestone and is carefully
worked too. Other limestone reliquaries are much simpler in terms of craftsmanship.
The specimens in Mardin and in Şanlιurfa have antithetic animals as decoration as
a special feature. A lid from Silvan with fine carving made of limestone is unusual.
Kuzey Mezopotamya´daki Birkaç Röliker
Üzerine
Nergis Ataç – Guntram Koch
Diyarbakır Müzesi´nde, alışılmışın dışında boyutlara sahip ve özenli işçilikli üç röliker bulunmaktadır.
MS 5./6. yüzyıla tarihli bu eserler Martyropolis'e
(Silvan) aittir. Rölikerlerden ikisi Elazığ vişnesi de
denilen oldukça beyaz damarlı, koyu kırmızı serpantinden üretilmiştir. Diyarbakır'daki Meryem
Ana Süryani Ortodoks Kilisesi'nin duvar örgüsünde
kullanılan on dört röliker parçası da aynı malzemeden yapılmıştır. Roma İmparatorluk Dönemi ile Geç
Antik Dönem´de aynı malzemeden heykel üretildiği bugüne dek bilinmemektedir. Diğer röliker ise
pembemsi kireçtaşındandır. Kireçtaşından yapılmış
diğer rölikerler ise basit bir işçiliğe sahiptir. Mardin
ve Şanlıurfa'daki örneklerin özelliği, bezeme niteliğindeki antithetik hayvan motifleri olmalarıdır. Kireçtaşından ve ince işçilikli bir kapak ise alışılmışın
dışında bir örnektir.
Sosyal, Beşerı Ve İdarı Bılımler Alanında Uluslararası Araştırmalar Xxvıı, 2023
Orta Bizans Dönemi’nde (843-1204) yeniden güçlenmeye başlayan
Bizanslılar, Makedonyalı Rönesansı... more Orta Bizans Dönemi’nde (843-1204) yeniden güçlenmeye başlayan
Bizanslılar, Makedonyalı Rönesansını (867-1056) yaşamıştır (Lemerle,
1971). Antik dönemin edebi ve görsel sanatına ilgi artmış, kitaplar toplanmış,
yeni eserler üretilmiştir. Resim sanatı, İsa’nın resmedilmesi tartışmalarına
tepki olarak canlanmış, liturjilerin gelişimiyle yeni ikonografik gelişmeler
görülmüştür. Komnenoslar döneminde (1081-1185) ise
büyük oranda gelişimini tamamlayan liturji yerine kültürel, felsefi ve teolojik
tartışmalar öne çıkmıştır. Niketas Khoniates’e (1155-1215-16) (1984) göre
askeri konuların zamanla arka planda kalması, Komnenoslar Hanedanının son
ferdi I. Andronikos Komnenos’un (1183-1185) imparator olduğu dönemde
askeri zırhını dahi giymemesi, ekonominin de zayıflamasıyla devletin çöküşe
doğru gitmesine yol açmıştır. Buna karşın sarayın askeri konulardan ziyade
kültüre ilgisi, Komnenos döneminde sanatın gelişmesine olanak sağlamış
olup, asıl meyvesini 12. yüzyılın sonunda vermiş görünmektedir. Bu duruma
Nerezi Agios Panteilemon (1164), Kurbinovo Agios Georgios (1191),
Kastorya Agios Nikolaos Kasnitzi (1170-1180) ve Agioi Anargyroi (1170-
1180), Lagourda tou Arakos (1192), Chios Panagia Krena (1197) kiliselerinin
ve Antalya Myra Şapelinin (12. yüzyıl) duvar resimleri örnek verilebilir
ADALYA, 2023
In Asia Minor, only a relatively small number of reliefs with biblical depictions or images of sa... more In Asia Minor, only a relatively small number of reliefs with biblical depictions or images of saints from the early Christian period (fourth to sixth / seventh centuries AD) have been preserved. They represent an exceedingly small percentage of what was likely actually produced, with a substantial amount considered to be lost. This makes it difficult to classify the art based on geographic region, in comparison, for example, to the proliferation of the Roman grave reliefs of the second and third centuries. Nevertheless, Asia Minor was of an area of great importance for the theology of early Christianity. Numerous churches from the Early Byzantine period have been preserved or at least documented. Many were large and magnificent buildings, showing excellent masonry techniques, and some had unusual shapes. The
churches were richly adorned with capitals, barrier plates, and ambons, as well as floor
mosaics. Although only a few remnants of wall paintings and mosaics are preserved today, it can be assumed that most of churches possessed them. While there are portrait sculptures and busts of excellent quality, very few reliefs are based on the Bible. They are almost all very simple pieces, in terms of craftsmanship, with a few exceptions. The existence, noonly, of the customary iconography, but also rare and unique character depictions of the reliefs of biblical scenes, illustrates the reach of
the Byzantine Church in even the most remote areas of that region, shedding light on Late Antique art in Asia Minor as the heartland of the Byzantine Empire.
Mitteilungen zur Christlichen Archäologie, Band 29 (2023), 2023
Near the village of Wardisubani, southwest of Tbilisi, Georgia, stand the ruins of a church, firs... more Near the village of Wardisubani, southwest of Tbilisi, Georgia, stand the ruins of a church, first uncovered in 1989, but not yet published in detail. This church deserves special attention because of its shape – “round with gallery” – and its prominent position on a terrace above the river Mashavera. It appears to be a copy of the Anastasis Rotunda, part of the Church of the Holy Sepulchre in Jerusalem, donated by Constantine the Great (constructed 326–335 AD). Twelve such copies from early Christian times are now known. The thick walls indicate that there must have been a barrel vault over the gallery and a stone dome crowning its center. There are no external indications for the dating. According to the excavator, the pottery found can be dated to between around 500 and the middle of the 7th century. It seems likely that the church must have been destroyed during an Arab invasion. The masonry is roughly hewn stone and mortar, not emplekton. The earliest example of this building technique is the Sioni Church in Bolnisi (478–493). Even small relevant churches from the 6th century around Wardisubani exhibit emplekton construction. This could indicate that this church was built around 500 AD. The exceptional location suggests that it was a pilgrimage church. Its patrocinium, however, must remain open. During the Middle Ages, copies of the Anastasis Rotunda were erected in many countries, and named examples demonstrate that the church’s form does not necessarily indicate the church’s original dedication. Such rotundas were dedicated to the Trinity, Mary and the apostles Peter and Andrew, John, Mauritius or Michael, and a few to the Holy Cross. But in case of Wardisubani, no such statement can be made. It must have been a pilgrimage church, though only of local importance and was forgotten after its destruction in the mid-7th century.
Sanat Tarihi Yıllığı, 2023
The Ihlara Valley rock-cut complex, located about 3km northwest of the village of Belisırma in Ak... more The Ihlara Valley rock-cut complex, located about 3km northwest of the village of Belisırma in Aksaray, sheds light
on medieval settlement architecture. The complex consists of a mosque, two churches, and housing units with
large salons, storage areas and tunnels. While the mosque is in the center of the settlement, the churches lie about
50-250m to the west. The mosque conforms to Seljuk models, the churches to Byzantine ones, and they reveal no
alterations. Rock-cut settlements with churches and rock-cut mosques in medieval Anatolia are not unknown. However,
few examples of mosques and churches in the same settlement or location have been preserved . Although a few
rock-cut mosques in Anatolia have already been studied and evaluated, most Islamic rock-cut settlements remain
unexplored. Does the rock-cut complex reveal a new aspect of Islamic rock-cut architecture? While continuity in
Byzantine rock-cut architecture is supported, a greater prevalence of cohabitation of Christians and Muslims than
generally admitted, in accordance with the needs and tastes of the Seljuks and Ottomans, is highlighted.
Olba, 2023
PROQUEST ve TÜBİTAK-ULAKBİM Sosyal Bilimler Veri Tabanlarında taranmaktadır. Alman Arkeoloji Enst... more PROQUEST ve TÜBİTAK-ULAKBİM Sosyal Bilimler Veri Tabanlarında taranmaktadır. Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün (DAI) Kısaltmalar Dizini'nde 'OLBA' şeklinde yer almaktadır. OLBA dergisi hakemlidir. Makalelerdeki görüş, düşünce ve bilimsel değerlendirmelerin yasal sorumluluğu yazarlara aittir. The articles are evaluated by referees. The legal responsibility of the ideas, opinions and scientific evaluations are carried by the author. OLBA dergisi, Mayıs ayında olmak üzere, yılda bir kez basılmaktadır.
SEFAD, 2022
Mkhargrdzeli sülalesine bağlı mimari; Orta Çağ Anadolu ve Kafkasya'nın dinî, askerî, siyasi ve so... more Mkhargrdzeli sülalesine bağlı mimari; Orta Çağ Anadolu ve Kafkasya'nın dinî, askerî, siyasi ve sosyal ortamına ışık tutmaktadır. Kars Ani Tigran Honents'in Aziz Gregorios Kilisesi (1215-1225) ve Ermenistan Akhtala Kilisesi'nde (1205-1213) kilise babalarından Roma Piskoposu I. Sylvester'ın (314-335) resmedilmesi buna örnektir. Bir Roma piskoposunun bölgedeki bilinen sadece iki örneğinin, Mkhargrdzeli ailesiyle ilgili yapılarda yer alması açıklanmalıdır. Roma piskoposu bu iki kilisenin en kutsal duvarında neden resmedilmiştir? Bir yandan Bizans'tan ümidini kesen bölgenin Hıristiyan devletleri, güçlenen Müslümanlara karşı sözde Hıristiyan Prester John'un (David) beklentisinin rivayet olduğunun farkına varmış, diğer yandan Batı Hıristiyanları doğuda emellerini gerçekleştirmek için destek arayışına girmiştir. Mkhargrdzeli sülalesine bağlı mimari de bu bağlamda dönemin mücadelelerini ve anlaşmalarını aydınlatmaktadır. Elde edilen verilerden yola çıkarak I. Sylvester figürünün Mkhargrdzeli sülalesinin kiliselerinde yer alması sorusuna ve duvar görsellerinin tarihlendirilmesine yeni öneriler getirilmiş, duvar görsellerinin bölgede gelişen siyasi ve dinî olaylarla bağı ortaya konulmuştur.
Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Dergisi, Jul 2, 2021
Before the years of approximately 1071-1092, the leaved cross and crescent beneath the cross appe... more Before the years of approximately 1071-1092, the leaved cross and crescent beneath the cross appeared on Byzantine coins only in miniature size and typically as part of a scene focusing on the emperor. The motifs were generally widespread in the artwork of the provinces rather than the capital, Constantinople. Signifying death and resurrection, their appearance in the eleventh century in imperial Byzantine artwork points to influences of diverse cultures flocking to Anatolia and reflects the political and economic climate in the region. Did the increasing prominence of the leaved cross and the crescent beneath the cross in the eleventh century signal some type of agreements between the Byzantines and other new states to mint and circulate anonymous folles? While I support past
Hacettepe Üniversitesi, 2021
USAD, 2021
Before the years of approximately 1071-1092, the leaved cross and crescent beneath the cross appe... more Before the years of approximately 1071-1092, the leaved cross and crescent beneath the cross appeared on Byzantine coins only in miniature size and typically as part of a scene focusing on the emperor. The motifs were generally widespread in the artwork of the provinces rather than the capital, Constantinople. Signifying death and resurrection, their appearance in the eleventh century in imperial Byzantine artwork points to influences of diverse cultures flocking to Anatolia and reflects the political and economic climate in the region. Did the increasing prominence of the leaved cross and the crescent beneath the cross in the eleventh century signal some type of agreements between the Byzantines and other new states to mint and circulate anonymous folles? While I support past
Ortaçağ Araştırmaları Dergisi, 2021
Öz-Konya ili, Meram ilçesine bağlı İlyas Baba Tekke köyünde, Kasım 2019 tarihinde yapılan yüzey a... more Öz-Konya ili, Meram ilçesine bağlı İlyas Baba Tekke köyünde, Kasım 2019 tarihinde yapılan yüzey araştırmasında yeni bulgular ortaya çıkarılmıştır. Çalışmada; kayaya oyma kiliseler, kârgir yapıya ait olduğu düşünülen duvar kalıntıları, çok sayıda şarap işliği, küçük yerleşkelere işaret eden kayaya oyma mekânlar ve buluntular tespit edilmiştir. Köy merkezinin güneydoğusuna yaklaşık 50-500 m uzaklıkta yer alan yapılar hakkında herhangi bir yayın bulunmamaktadır. Bu çalışmayla yapıların ilk defa literatüre kazandırılması, kiliselerin belgelenmesi ve değerlendirilmesiyle bölgenin sanatına katkıda bulunulması amaçlanmaktadır Bu bağlamda tespit edilen bir kilise, üç şapel ve kayaya oyma yerleşim mekânlarının tescillenme ve belgeleme çalışmalarına başlanmış; şapellerden ikisinin lazer taramayla ortofotoları alınmış, çizimleri yapılmıştır; diğer şapel, kilise ve şarap işliklerinin de mimari çizimleri yapılmış, mekânların ayrıntılı fotoğrafları çekilmiştir. Şapeller ve kilise No.1, No. 2, No. 3 ve No. 4 olarak adlandırılmıştır.
Abstract: – A field survey carried out between 2019 and 2020 in the small village of İlyas Baba Tekke in Konya revealed new findings. Rockcut churches, masonry structure remains, wine presses, and small dwellings were documented for the first time. There is no study nor
registration concerning these structures, which are situated in an area about 50-500 meters from the village center. This study will contribute
to the body of knowledge on Christian art in the region by providing scholarly documentation of the newly found church and chapels, and will
reveal data about the settlements. Furthermore, registration and documentation of the structures and site have been initiated. 3D laser orthophotos and drawings of the rock-cut ecclesial and funerary structures also have been completed. The sacral structures are named No.1, No. 2,
No. 3, and No. 4.
22. Uluslararası Orta Çağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyomu-2018
XX. ULUSLARARASI ORTAÇAĞ VE TÜRK DÖNEMİ KAZILARI VE SANAT TARİHİ ARAŞTIRMALARI SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ (02-05 KASIM 2016) PROCEEDINGS OF THE XXth INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF THE MEDIEVAL AND TURKISH ERA EXCAVATIONS AND ART HISTORY RESEARCHES (02-05 NOVEMBER 2016), SAKARYA, 661-675, 2017
Özet Kappadokia’da kapalı Yunan haçı planlı kiliselerin doğu bölümünde belirlenen resim programla... more Özet Kappadokia’da kapalı Yunan haçı planlı kiliselerin doğu bölümünde belirlenen resim programlarının birbirine büyük ölçüde benzediği; İsa’nın enkarnasyonu, çilesi yeniden dirilişi ve kurtuluş etrafında odaklandığı tespit edilmiştir. Tespit edilen program Ökarist liturjisi ve Pasyon siklusu ie ilişkili olup ikonografik gelişme göstermektedir. Genellikle üç apsisli ve birden fazla altarlı kiliselerin apsis resim programı, doğu haç kolu ve köşe mekânları resim programıyla bütünleşmiştir. Apsiste Deesis, Meryem ve Çocuk İsa, Göksel Maiestas, Pantokrator İsa, Haç, peygamber, piskopos ve aziz resimleri; doğu haç kolu ve köşe mekânlarında ise İsa’nın Pasyonu ve Ökarist ile ilgili sahneler yer almaktadır. Pasyon siklusu Paskalya’nın Büyük ve Kutsal Haftası’nda görülmekle beraber Ökarist ayinin Büyük Girişi’nde de görülür. Ayininin kutlandığı apsis ve yakın çevresinde mimari unsurlar da resim programıyla bütünleşmekte; varılacak son mükemmel hedef olan, İsa’yla komünyona girmeye hizmet etmektedir. Bölgenin coğrafi, ekonomik ve sosyal şartları da sanatta etkisini göstermiştir. Başkent etkisi birçok yapıda belirlenmiş olsa da detaylarda yerellik ön plandadır. Anahtar Kelimeler: Kappadokia, Apsis, Pastoforia, Duvar Resmi, Liturji, Ökarist.
THE WALL PAINTING IN THE APSE, EAST CROSS ARM AND CORNER BAYS OF THE CROSS-IN-SQUARE CHURCHES IN CAPPADOCIA Abstract The wall paintings in the east section of the cross-in-square churches in Cappadocia show similarities and are focused on specific concepts: Christ’s Incarnation, Passion and Salvation. The decorative program undergoing an iconographic development is related to the Eucharist and the Passion cycle. In the usually three-apse churches with altars, the wall painting of the apse is combined with the wall painting of the east cross arm and corner bays. The apse is decorated with Deesis, Virgin and Child, Celestial Maiestas, Pantocrator, prophets, bishops, and saint figures; the east cross arm, pastoforia and corner bays with Christ’s Passion cycle and Eucharistic scenes. The Passion cycle of the Great and Holy Week celebration is also depicted in the Eucharist liturgy during the Great Entrance. The architecture elements are integrated into the wall painting program which serves to reach the ultimate destination: the highest point of union with Christ. The geographical, economic and social factors in the region must have influenced monumental arts. Although Constantinople’s influence is evident in many monuments, local traditions in details prevail. Keywords: Cappadocia, apse, pastoforia, wall painting, liturgy, eucharist
Arkeoloji ve Sanat Dergisi, 2016
ÖZET
Çalışmanın amacı, Bizans sanatında, Deesis sahnesinin ikonografik temalarını belirlemek, Biz... more ÖZET
Çalışmanın amacı, Bizans sanatında, Deesis sahnesinin ikonografik temalarını belirlemek, Bizans teolojisi ve liturjisi doğrultusunda sahneyi değerlendirmektir . Yüzyıllar içinde ikonografik gelişim gösteren Deesis sahnelerinde çeşitli ikonografik temalar saptanmıştır. Farklı figür ve unsurların yer alabildiği Deesis sahnesinde, dua etme ve şefaatte bulunmanın yanı sıra İsa’nın enkarnasyonuna, ‘Söz’e şahit olma, yüceltme ve tapınma anlamları da bulunmaktadır. Deesis, Kilise’nin, hiyerarşik bir düzende belirlediği kutsal figürler aracılığıyla insanoğlunun kurtuluşu için inananlara sunduğu kutsal yoldur. Hıristiyan, Tanrı’ya kutsal figürler aracılığıyla dua etmekte, kurtuluş için belirlenmiş kutsal yolu izlemektedir.
Anahtar Sözcükler: Deesis, Bizans, aracılık, dua, trimorfon
ABSTRACT
The aim of this study is to identify the iconographic themes of Deesis and evaluate the scene according to the Byzantine theology and liturgy.
Keywords: Deesis, Byzantine, intercession, prayer, trimorphon
Conference Presentations by Nergis Atac
Sinn und Zweck von Personifikationen in der frühchristlichen Ikonographie im Westen (3.-5. Jh.) 1... more Sinn und Zweck von Personifikationen in der frühchristlichen Ikonographie im Westen (3.-5. Jh.) 11.15-11.30 Federica Tagliatesta/Rom Von der Dunkelheit zum Licht: Beobachtungen zur Verwendung von Mosaiken bei der Dekoration der Martyrergrüfte in den römischen Katakomben 11.30-11.45 Lara Mührenberg/Bonn Bild, Tod und Geschlecht-Konstruktion(en) von Männlichkeit und Weiblichkeit in der Malerei der stadtrömischen Katakomben 11.45-12.00 Susanne Stökl/Wien Von der Villa zum Kloster. Transformationen eines Siedlungsplatzes bei Torrenova (Prov. Messina) im Wechsel der Einflusssphären 12.00-12.15 Alessio Paonessa/Rom Die "byzantinische Variable" in Ligurien: Kritische Analyse der topographischen Daten 12.15-12.30 Kaffeepause 12.30-12.45 Florian Oppitz/Graz Orte christlich motivierter Wohltätigkeit im östlichen Mittelmeerraum der Spätantike 12.45-13.00 Samira Fischer/Mainz Kirchen in befestigten Höhenlagen des 6. Jahrhunderts in der Dioecesis Daciae 14.50-15.10 Verena Fugger/Wien Neue Forschungen zum Artemision von Ephesos in spätantiker und byzantinischer Zeit 15.
26. Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu - 2022, 2022
I. Konstantin döneminde (324-337) , özellikle saygı duyulan martirlerin veya kutsal yerlerin meza... more I. Konstantin döneminde (324-337) , özellikle saygı duyulan martirlerin veya kutsal yerlerin mezarları kiliselere dâhil edilmiş, anıtsal özelliklerle vurgulanmış ve inananların erişimine açılmıştır. İmparatorun annesi Azize Elena (250-329) ile hızla artan ve daha sonra Azize Egeria (4. yüzyıl sonu) ile devam eden Kutsal Topraklara yapılan hac ziyaretlerinin etkisiyle 4. yüzyılın sonlarında birçok martir ve aziz için kiliseler inşa edilmiştir. Bunlar genelde Filistin Kutsal Mezar Kilisesi ve Doğuş Kiliselerinin hac kavramını örnek almıştır. Bu kiliselerden bazıları çok sayıda hacı çekmiş ve bu yüzden ulusal öneme sahip olmuşlardır. Küçük Asya’da bunlar Efes, Hierapolis, Myra, Silifke yakınlarındaki Ayatekla, Antakya yakınlarındaki Samandağ veya Alahan Manastır'dır. Bununla birlikte daha az bilinen merkezler de tespit edilmektedir. Küçük Asya'nın bazı bölgelerinde, özellikle Lykia ve "Dağlık Kilikya"da, Göksu ile Lamos arasında, küçük köylerdeki kiliseler bile, burada "Röliklere" özel bir şekilde korunduğunu ve hacılara açık hale getirildiğini gösteren mimari özelliklere sahiptir. Ancak bu kiliseler sadece yerel – bölgesel bir öneme sahip oldukları için kaynaklarda isimleri geçmemektedir. Kilikya'da Öküzlü Kilisesi ve Hasanaliler Kilisesi bunlar arasında gösterilebilir. Her
iki kilisenin özelliği, kutsal mekânın naosun altında yer alan katına kurulmuş olmasıdır. Geç Antik ve Erken Bizans İmparatorluğu'nda çok az paralel örnek vardır. Hac merkezlerinde daha yaygın olarak lahitli yan şapeller, galeriler veya naosun doğusundaki odalar ile altar altındaki bölmeler rölikler için kullanılmıştır. Tören geçitleri, hacıların vaftiz odaları, konaklama olanakları, idari bölümler de bunları adeta şehir komplekslerine dönüştürmüştür. Buna karşın, yazılı kaynaklarda geçen hac merkezlerinin dışındaki bazı yapılar hac merkezi özelliklerinin tartışılmasına yol açmaktadır. Çalışmamızda, iki kilise üzerinden Bizans dini mimarisinde nadir görülen bir plan şemasının özelliklerinin tanıtılması, işlevinin rölik-hacla ilişkisi ve plan tipinin bölge mimarisi içindeki yerinin tartışılması amaçlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Dağlık Kilikya, Hac, Martyrium, Öküzlü Kilisesi, Hasanaliler Kilisesi
Uploads
Papers by Nergis Atac
ble (marmor Thessalicum) in Kutaisi found in the
ruins of the cathedral of Kutaisi (ancient Kytaia) in
Georgia founded by King Bagrat in 1003 is one of
the few so far known monuments of such material in
the entire region Black Sea. According to Procopius
(De aedificiis) it appears that the emperor Justini
an during the strengthening of the borders in the war
against the Sassanids around 540 AD. built the cathe
dral of Kytaia and may have dedicated to it at least
one ciborium with columns of Thessalian marble and
probably the apse mosaic, of which some inlay stones
have survived.
günümüzde askeri alanda bulunmaktadır. 20. yüzyılın başlarında manastırı ziyaret eden
seyyahlar, Aziz Khariton yortusunun burada kutlandığını bildirmişler ve manastır hakkında
kısa tasvirler yapmışlardır. Manastırda farklı isimler ve farklı sayıda dini yapılar bildirilmiş,
çeşitli kitabelerin transkripsiyonları hazırlanmıştır. Manastırda mescit de bulunmuş
ve Eflâkî’de geçen Mevlâna ile ilişkilendirilmiştir. Eflâkî’deki Eflatun Manastırı’nın
Akmanastır olduğu araştırmacıların çoğunluğu tarafından kabul görürken, farklı yapılarının
tarihlendirilmesi ve evreleri çeşitli zaman dilimlerine dayandırılmıştır. Hangi yapıların duvar
resimleri bulunduğu ve bunların türlerinin ne olduğu sorusu hala tartışılmaktadır. Konu
hakkındaki bulgular, sınırlı olanaklardan ötürü ayrıntılı çalışılamamıştır. Çalışmamızda
manastırın Hıristiyan ve İslam dini yapıları incelenmiş, sözlü ve yazılı arşivler taranmış,
mimarisi büyük oranda laser scanner ile taranıp ortofotoları çıkarılmış, ayrıca fotoğraflanarak
belgelenmiş, Bizans-Türk dönemi ilişkisi üzerinde durularak Orta Çağ Hıristiyan-Türk
İslam özellikleri tartışılmıştır. Çalışmamızın sonucunda, Akmanastır’ın Bizans ve Türk
dönemlerinde manastır işlevine devam ettiği, önemli dini bir merkez olduğu, mimarisinde
onarımlar dışında yeni mekânlarında eklendiği ve süslendiği tespit edilmiştir.
Abstract: This research explores the historical and architectural significance of Akmanastır,
located at the base of Mount Gevale (Mount Takkeli; Mount Philippus), an active
fortress during the Byzantine and Seljuk periods. Akmanastır, also known as St. Chariton
Monastery, has been the subject of interest and study for scholars and visitors alike. In the
early twentieth century, visitors to the monastery observed and documented the celebration
of St. Chariton’s Feast, and provided brief descriptions of the religious structures on the site. Publications from this time also mentioned a variety of names and quantities of these
structures, along with transcribed inscriptions. Furthermore, a mosque situated within the
monastery is intricately linked to Mevlana, as delineated in Eflâkî’s accounts. While the
scholarly consensus aligns with the identification of Eflatun Monastery with Akmanastır, the
chronological attribution and developmental sequences of distinct architectural components
depend on different temporal frameworks. The monastery’s strategic proximity to the city
center and dense Christian population in Sille contributed to the enduring importance
of Akmanastır over the centuries. Despite continuing damage from natural and human
causes in the last century, the monastery, now repurposed as Military Barracks, remains
a valuable archaeological source, bridging gaps in written references. The monastery
incorporates both Christian and Islamic places of worship, reflecting its historical role
as a meeting point for diverse communities. Seljuk sources attest to the monastery’s role
as a center for intellectual exchange, where individuals from various backgrounds were
engaged in knowledge-sharing and sought wisdom. Inscriptions on the monastery affirm
the coexistence of Komnenoi, Ahis, Abrahams, and monks within its premises. Oral and
written records indicate continuous donations from both Christians and Muslims for the
monastery’s sustenance and the celebration of religious festivities. Ongoing renovations
and alterations have adapted the monastery to changing circumstances. Notably, the
catholicon, the initial phase of the chapel, and certain cells exhibit architectural features
from the Middle Byzantine period, while the subsequent phases of the chapel, the masjid,
and other cells are believed to be later additions. Rock carved decorations and some wall
paintings within the monastery suggest a probable date to the Turkish period. The rock
carved motifs in the monastery bear a closer resemblance to the Seljuk and Beylik periods
rather than Byzantine examples. Ottoman-era structures and the monastery’s surrounding
wall, identified through photographs and oral archives, no longer exist, leaving uncertainty
about their original construction dates. Interactions in religion, belief, and art, as evidenced
by Eflaki’s text, reveal a rich tapestry of mysticism and syncretism in multicultural
civilizations. Instances such as Mevlana’s water and fire miracle in the Mevlevi tradition,
and Chariton’s monastery rescue narrative and water miracle in Christianity showcase
shared themes of spiritual salvation. The coexistence of a mosque, churches, and cells
surrounding a sacred spring within the monastery substantiates claims of its role as a
hub for both Christians and Muslims. Donations from diverse communities and pilgrims,
along with the celebration of Chariton and Mary’s festivals, underscore Akmanastır’s role
as a sacred center where Christians and Muslims converged. Overall, our research aimed
to shed light on the enduring significance of Akmanastır as a religious site that bridged
Christian and Islamic traditions.
the 5th/6th century, which come from Silvan – Martyropolis. Two consist of a dark red
stone with numerous white veins, a serpentinite, ›Elaziğ vişne‹ (›Elaziğ sour cherry‹).
Fourteen pieces of reliquaries immured in the walls of the Syrian Orthodox Church of
St. Mary in Diyarbakιr seem to have been made from the same material. So far, no other
sculptures made of this stone are known, neither from the Roman imperial period nor
from late antiquity. The third reliquary consists of a light red limestone and is carefully
worked too. Other limestone reliquaries are much simpler in terms of craftsmanship.
The specimens in Mardin and in Şanlιurfa have antithetic animals as decoration as
a special feature. A lid from Silvan with fine carving made of limestone is unusual.
Kuzey Mezopotamya´daki Birkaç Röliker
Üzerine
Nergis Ataç – Guntram Koch
Diyarbakır Müzesi´nde, alışılmışın dışında boyutlara sahip ve özenli işçilikli üç röliker bulunmaktadır.
MS 5./6. yüzyıla tarihli bu eserler Martyropolis'e
(Silvan) aittir. Rölikerlerden ikisi Elazığ vişnesi de
denilen oldukça beyaz damarlı, koyu kırmızı serpantinden üretilmiştir. Diyarbakır'daki Meryem
Ana Süryani Ortodoks Kilisesi'nin duvar örgüsünde
kullanılan on dört röliker parçası da aynı malzemeden yapılmıştır. Roma İmparatorluk Dönemi ile Geç
Antik Dönem´de aynı malzemeden heykel üretildiği bugüne dek bilinmemektedir. Diğer röliker ise
pembemsi kireçtaşındandır. Kireçtaşından yapılmış
diğer rölikerler ise basit bir işçiliğe sahiptir. Mardin
ve Şanlıurfa'daki örneklerin özelliği, bezeme niteliğindeki antithetik hayvan motifleri olmalarıdır. Kireçtaşından ve ince işçilikli bir kapak ise alışılmışın
dışında bir örnektir.
Bizanslılar, Makedonyalı Rönesansını (867-1056) yaşamıştır (Lemerle,
1971). Antik dönemin edebi ve görsel sanatına ilgi artmış, kitaplar toplanmış,
yeni eserler üretilmiştir. Resim sanatı, İsa’nın resmedilmesi tartışmalarına
tepki olarak canlanmış, liturjilerin gelişimiyle yeni ikonografik gelişmeler
görülmüştür. Komnenoslar döneminde (1081-1185) ise
büyük oranda gelişimini tamamlayan liturji yerine kültürel, felsefi ve teolojik
tartışmalar öne çıkmıştır. Niketas Khoniates’e (1155-1215-16) (1984) göre
askeri konuların zamanla arka planda kalması, Komnenoslar Hanedanının son
ferdi I. Andronikos Komnenos’un (1183-1185) imparator olduğu dönemde
askeri zırhını dahi giymemesi, ekonominin de zayıflamasıyla devletin çöküşe
doğru gitmesine yol açmıştır. Buna karşın sarayın askeri konulardan ziyade
kültüre ilgisi, Komnenos döneminde sanatın gelişmesine olanak sağlamış
olup, asıl meyvesini 12. yüzyılın sonunda vermiş görünmektedir. Bu duruma
Nerezi Agios Panteilemon (1164), Kurbinovo Agios Georgios (1191),
Kastorya Agios Nikolaos Kasnitzi (1170-1180) ve Agioi Anargyroi (1170-
1180), Lagourda tou Arakos (1192), Chios Panagia Krena (1197) kiliselerinin
ve Antalya Myra Şapelinin (12. yüzyıl) duvar resimleri örnek verilebilir
churches were richly adorned with capitals, barrier plates, and ambons, as well as floor
mosaics. Although only a few remnants of wall paintings and mosaics are preserved today, it can be assumed that most of churches possessed them. While there are portrait sculptures and busts of excellent quality, very few reliefs are based on the Bible. They are almost all very simple pieces, in terms of craftsmanship, with a few exceptions. The existence, noonly, of the customary iconography, but also rare and unique character depictions of the reliefs of biblical scenes, illustrates the reach of
the Byzantine Church in even the most remote areas of that region, shedding light on Late Antique art in Asia Minor as the heartland of the Byzantine Empire.
on medieval settlement architecture. The complex consists of a mosque, two churches, and housing units with
large salons, storage areas and tunnels. While the mosque is in the center of the settlement, the churches lie about
50-250m to the west. The mosque conforms to Seljuk models, the churches to Byzantine ones, and they reveal no
alterations. Rock-cut settlements with churches and rock-cut mosques in medieval Anatolia are not unknown. However,
few examples of mosques and churches in the same settlement or location have been preserved . Although a few
rock-cut mosques in Anatolia have already been studied and evaluated, most Islamic rock-cut settlements remain
unexplored. Does the rock-cut complex reveal a new aspect of Islamic rock-cut architecture? While continuity in
Byzantine rock-cut architecture is supported, a greater prevalence of cohabitation of Christians and Muslims than
generally admitted, in accordance with the needs and tastes of the Seljuks and Ottomans, is highlighted.
Abstract: – A field survey carried out between 2019 and 2020 in the small village of İlyas Baba Tekke in Konya revealed new findings. Rockcut churches, masonry structure remains, wine presses, and small dwellings were documented for the first time. There is no study nor
registration concerning these structures, which are situated in an area about 50-500 meters from the village center. This study will contribute
to the body of knowledge on Christian art in the region by providing scholarly documentation of the newly found church and chapels, and will
reveal data about the settlements. Furthermore, registration and documentation of the structures and site have been initiated. 3D laser orthophotos and drawings of the rock-cut ecclesial and funerary structures also have been completed. The sacral structures are named No.1, No. 2,
No. 3, and No. 4.
THE WALL PAINTING IN THE APSE, EAST CROSS ARM AND CORNER BAYS OF THE CROSS-IN-SQUARE CHURCHES IN CAPPADOCIA Abstract The wall paintings in the east section of the cross-in-square churches in Cappadocia show similarities and are focused on specific concepts: Christ’s Incarnation, Passion and Salvation. The decorative program undergoing an iconographic development is related to the Eucharist and the Passion cycle. In the usually three-apse churches with altars, the wall painting of the apse is combined with the wall painting of the east cross arm and corner bays. The apse is decorated with Deesis, Virgin and Child, Celestial Maiestas, Pantocrator, prophets, bishops, and saint figures; the east cross arm, pastoforia and corner bays with Christ’s Passion cycle and Eucharistic scenes. The Passion cycle of the Great and Holy Week celebration is also depicted in the Eucharist liturgy during the Great Entrance. The architecture elements are integrated into the wall painting program which serves to reach the ultimate destination: the highest point of union with Christ. The geographical, economic and social factors in the region must have influenced monumental arts. Although Constantinople’s influence is evident in many monuments, local traditions in details prevail. Keywords: Cappadocia, apse, pastoforia, wall painting, liturgy, eucharist
Çalışmanın amacı, Bizans sanatında, Deesis sahnesinin ikonografik temalarını belirlemek, Bizans teolojisi ve liturjisi doğrultusunda sahneyi değerlendirmektir . Yüzyıllar içinde ikonografik gelişim gösteren Deesis sahnelerinde çeşitli ikonografik temalar saptanmıştır. Farklı figür ve unsurların yer alabildiği Deesis sahnesinde, dua etme ve şefaatte bulunmanın yanı sıra İsa’nın enkarnasyonuna, ‘Söz’e şahit olma, yüceltme ve tapınma anlamları da bulunmaktadır. Deesis, Kilise’nin, hiyerarşik bir düzende belirlediği kutsal figürler aracılığıyla insanoğlunun kurtuluşu için inananlara sunduğu kutsal yoldur. Hıristiyan, Tanrı’ya kutsal figürler aracılığıyla dua etmekte, kurtuluş için belirlenmiş kutsal yolu izlemektedir.
Anahtar Sözcükler: Deesis, Bizans, aracılık, dua, trimorfon
ABSTRACT
The aim of this study is to identify the iconographic themes of Deesis and evaluate the scene according to the Byzantine theology and liturgy.
Keywords: Deesis, Byzantine, intercession, prayer, trimorphon
Conference Presentations by Nergis Atac
iki kilisenin özelliği, kutsal mekânın naosun altında yer alan katına kurulmuş olmasıdır. Geç Antik ve Erken Bizans İmparatorluğu'nda çok az paralel örnek vardır. Hac merkezlerinde daha yaygın olarak lahitli yan şapeller, galeriler veya naosun doğusundaki odalar ile altar altındaki bölmeler rölikler için kullanılmıştır. Tören geçitleri, hacıların vaftiz odaları, konaklama olanakları, idari bölümler de bunları adeta şehir komplekslerine dönüştürmüştür. Buna karşın, yazılı kaynaklarda geçen hac merkezlerinin dışındaki bazı yapılar hac merkezi özelliklerinin tartışılmasına yol açmaktadır. Çalışmamızda, iki kilise üzerinden Bizans dini mimarisinde nadir görülen bir plan şemasının özelliklerinin tanıtılması, işlevinin rölik-hacla ilişkisi ve plan tipinin bölge mimarisi içindeki yerinin tartışılması amaçlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Dağlık Kilikya, Hac, Martyrium, Öküzlü Kilisesi, Hasanaliler Kilisesi
ble (marmor Thessalicum) in Kutaisi found in the
ruins of the cathedral of Kutaisi (ancient Kytaia) in
Georgia founded by King Bagrat in 1003 is one of
the few so far known monuments of such material in
the entire region Black Sea. According to Procopius
(De aedificiis) it appears that the emperor Justini
an during the strengthening of the borders in the war
against the Sassanids around 540 AD. built the cathe
dral of Kytaia and may have dedicated to it at least
one ciborium with columns of Thessalian marble and
probably the apse mosaic, of which some inlay stones
have survived.
günümüzde askeri alanda bulunmaktadır. 20. yüzyılın başlarında manastırı ziyaret eden
seyyahlar, Aziz Khariton yortusunun burada kutlandığını bildirmişler ve manastır hakkında
kısa tasvirler yapmışlardır. Manastırda farklı isimler ve farklı sayıda dini yapılar bildirilmiş,
çeşitli kitabelerin transkripsiyonları hazırlanmıştır. Manastırda mescit de bulunmuş
ve Eflâkî’de geçen Mevlâna ile ilişkilendirilmiştir. Eflâkî’deki Eflatun Manastırı’nın
Akmanastır olduğu araştırmacıların çoğunluğu tarafından kabul görürken, farklı yapılarının
tarihlendirilmesi ve evreleri çeşitli zaman dilimlerine dayandırılmıştır. Hangi yapıların duvar
resimleri bulunduğu ve bunların türlerinin ne olduğu sorusu hala tartışılmaktadır. Konu
hakkındaki bulgular, sınırlı olanaklardan ötürü ayrıntılı çalışılamamıştır. Çalışmamızda
manastırın Hıristiyan ve İslam dini yapıları incelenmiş, sözlü ve yazılı arşivler taranmış,
mimarisi büyük oranda laser scanner ile taranıp ortofotoları çıkarılmış, ayrıca fotoğraflanarak
belgelenmiş, Bizans-Türk dönemi ilişkisi üzerinde durularak Orta Çağ Hıristiyan-Türk
İslam özellikleri tartışılmıştır. Çalışmamızın sonucunda, Akmanastır’ın Bizans ve Türk
dönemlerinde manastır işlevine devam ettiği, önemli dini bir merkez olduğu, mimarisinde
onarımlar dışında yeni mekânlarında eklendiği ve süslendiği tespit edilmiştir.
Abstract: This research explores the historical and architectural significance of Akmanastır,
located at the base of Mount Gevale (Mount Takkeli; Mount Philippus), an active
fortress during the Byzantine and Seljuk periods. Akmanastır, also known as St. Chariton
Monastery, has been the subject of interest and study for scholars and visitors alike. In the
early twentieth century, visitors to the monastery observed and documented the celebration
of St. Chariton’s Feast, and provided brief descriptions of the religious structures on the site. Publications from this time also mentioned a variety of names and quantities of these
structures, along with transcribed inscriptions. Furthermore, a mosque situated within the
monastery is intricately linked to Mevlana, as delineated in Eflâkî’s accounts. While the
scholarly consensus aligns with the identification of Eflatun Monastery with Akmanastır, the
chronological attribution and developmental sequences of distinct architectural components
depend on different temporal frameworks. The monastery’s strategic proximity to the city
center and dense Christian population in Sille contributed to the enduring importance
of Akmanastır over the centuries. Despite continuing damage from natural and human
causes in the last century, the monastery, now repurposed as Military Barracks, remains
a valuable archaeological source, bridging gaps in written references. The monastery
incorporates both Christian and Islamic places of worship, reflecting its historical role
as a meeting point for diverse communities. Seljuk sources attest to the monastery’s role
as a center for intellectual exchange, where individuals from various backgrounds were
engaged in knowledge-sharing and sought wisdom. Inscriptions on the monastery affirm
the coexistence of Komnenoi, Ahis, Abrahams, and monks within its premises. Oral and
written records indicate continuous donations from both Christians and Muslims for the
monastery’s sustenance and the celebration of religious festivities. Ongoing renovations
and alterations have adapted the monastery to changing circumstances. Notably, the
catholicon, the initial phase of the chapel, and certain cells exhibit architectural features
from the Middle Byzantine period, while the subsequent phases of the chapel, the masjid,
and other cells are believed to be later additions. Rock carved decorations and some wall
paintings within the monastery suggest a probable date to the Turkish period. The rock
carved motifs in the monastery bear a closer resemblance to the Seljuk and Beylik periods
rather than Byzantine examples. Ottoman-era structures and the monastery’s surrounding
wall, identified through photographs and oral archives, no longer exist, leaving uncertainty
about their original construction dates. Interactions in religion, belief, and art, as evidenced
by Eflaki’s text, reveal a rich tapestry of mysticism and syncretism in multicultural
civilizations. Instances such as Mevlana’s water and fire miracle in the Mevlevi tradition,
and Chariton’s monastery rescue narrative and water miracle in Christianity showcase
shared themes of spiritual salvation. The coexistence of a mosque, churches, and cells
surrounding a sacred spring within the monastery substantiates claims of its role as a
hub for both Christians and Muslims. Donations from diverse communities and pilgrims,
along with the celebration of Chariton and Mary’s festivals, underscore Akmanastır’s role
as a sacred center where Christians and Muslims converged. Overall, our research aimed
to shed light on the enduring significance of Akmanastır as a religious site that bridged
Christian and Islamic traditions.
the 5th/6th century, which come from Silvan – Martyropolis. Two consist of a dark red
stone with numerous white veins, a serpentinite, ›Elaziğ vişne‹ (›Elaziğ sour cherry‹).
Fourteen pieces of reliquaries immured in the walls of the Syrian Orthodox Church of
St. Mary in Diyarbakιr seem to have been made from the same material. So far, no other
sculptures made of this stone are known, neither from the Roman imperial period nor
from late antiquity. The third reliquary consists of a light red limestone and is carefully
worked too. Other limestone reliquaries are much simpler in terms of craftsmanship.
The specimens in Mardin and in Şanlιurfa have antithetic animals as decoration as
a special feature. A lid from Silvan with fine carving made of limestone is unusual.
Kuzey Mezopotamya´daki Birkaç Röliker
Üzerine
Nergis Ataç – Guntram Koch
Diyarbakır Müzesi´nde, alışılmışın dışında boyutlara sahip ve özenli işçilikli üç röliker bulunmaktadır.
MS 5./6. yüzyıla tarihli bu eserler Martyropolis'e
(Silvan) aittir. Rölikerlerden ikisi Elazığ vişnesi de
denilen oldukça beyaz damarlı, koyu kırmızı serpantinden üretilmiştir. Diyarbakır'daki Meryem
Ana Süryani Ortodoks Kilisesi'nin duvar örgüsünde
kullanılan on dört röliker parçası da aynı malzemeden yapılmıştır. Roma İmparatorluk Dönemi ile Geç
Antik Dönem´de aynı malzemeden heykel üretildiği bugüne dek bilinmemektedir. Diğer röliker ise
pembemsi kireçtaşındandır. Kireçtaşından yapılmış
diğer rölikerler ise basit bir işçiliğe sahiptir. Mardin
ve Şanlıurfa'daki örneklerin özelliği, bezeme niteliğindeki antithetik hayvan motifleri olmalarıdır. Kireçtaşından ve ince işçilikli bir kapak ise alışılmışın
dışında bir örnektir.
Bizanslılar, Makedonyalı Rönesansını (867-1056) yaşamıştır (Lemerle,
1971). Antik dönemin edebi ve görsel sanatına ilgi artmış, kitaplar toplanmış,
yeni eserler üretilmiştir. Resim sanatı, İsa’nın resmedilmesi tartışmalarına
tepki olarak canlanmış, liturjilerin gelişimiyle yeni ikonografik gelişmeler
görülmüştür. Komnenoslar döneminde (1081-1185) ise
büyük oranda gelişimini tamamlayan liturji yerine kültürel, felsefi ve teolojik
tartışmalar öne çıkmıştır. Niketas Khoniates’e (1155-1215-16) (1984) göre
askeri konuların zamanla arka planda kalması, Komnenoslar Hanedanının son
ferdi I. Andronikos Komnenos’un (1183-1185) imparator olduğu dönemde
askeri zırhını dahi giymemesi, ekonominin de zayıflamasıyla devletin çöküşe
doğru gitmesine yol açmıştır. Buna karşın sarayın askeri konulardan ziyade
kültüre ilgisi, Komnenos döneminde sanatın gelişmesine olanak sağlamış
olup, asıl meyvesini 12. yüzyılın sonunda vermiş görünmektedir. Bu duruma
Nerezi Agios Panteilemon (1164), Kurbinovo Agios Georgios (1191),
Kastorya Agios Nikolaos Kasnitzi (1170-1180) ve Agioi Anargyroi (1170-
1180), Lagourda tou Arakos (1192), Chios Panagia Krena (1197) kiliselerinin
ve Antalya Myra Şapelinin (12. yüzyıl) duvar resimleri örnek verilebilir
churches were richly adorned with capitals, barrier plates, and ambons, as well as floor
mosaics. Although only a few remnants of wall paintings and mosaics are preserved today, it can be assumed that most of churches possessed them. While there are portrait sculptures and busts of excellent quality, very few reliefs are based on the Bible. They are almost all very simple pieces, in terms of craftsmanship, with a few exceptions. The existence, noonly, of the customary iconography, but also rare and unique character depictions of the reliefs of biblical scenes, illustrates the reach of
the Byzantine Church in even the most remote areas of that region, shedding light on Late Antique art in Asia Minor as the heartland of the Byzantine Empire.
on medieval settlement architecture. The complex consists of a mosque, two churches, and housing units with
large salons, storage areas and tunnels. While the mosque is in the center of the settlement, the churches lie about
50-250m to the west. The mosque conforms to Seljuk models, the churches to Byzantine ones, and they reveal no
alterations. Rock-cut settlements with churches and rock-cut mosques in medieval Anatolia are not unknown. However,
few examples of mosques and churches in the same settlement or location have been preserved . Although a few
rock-cut mosques in Anatolia have already been studied and evaluated, most Islamic rock-cut settlements remain
unexplored. Does the rock-cut complex reveal a new aspect of Islamic rock-cut architecture? While continuity in
Byzantine rock-cut architecture is supported, a greater prevalence of cohabitation of Christians and Muslims than
generally admitted, in accordance with the needs and tastes of the Seljuks and Ottomans, is highlighted.
Abstract: – A field survey carried out between 2019 and 2020 in the small village of İlyas Baba Tekke in Konya revealed new findings. Rockcut churches, masonry structure remains, wine presses, and small dwellings were documented for the first time. There is no study nor
registration concerning these structures, which are situated in an area about 50-500 meters from the village center. This study will contribute
to the body of knowledge on Christian art in the region by providing scholarly documentation of the newly found church and chapels, and will
reveal data about the settlements. Furthermore, registration and documentation of the structures and site have been initiated. 3D laser orthophotos and drawings of the rock-cut ecclesial and funerary structures also have been completed. The sacral structures are named No.1, No. 2,
No. 3, and No. 4.
THE WALL PAINTING IN THE APSE, EAST CROSS ARM AND CORNER BAYS OF THE CROSS-IN-SQUARE CHURCHES IN CAPPADOCIA Abstract The wall paintings in the east section of the cross-in-square churches in Cappadocia show similarities and are focused on specific concepts: Christ’s Incarnation, Passion and Salvation. The decorative program undergoing an iconographic development is related to the Eucharist and the Passion cycle. In the usually three-apse churches with altars, the wall painting of the apse is combined with the wall painting of the east cross arm and corner bays. The apse is decorated with Deesis, Virgin and Child, Celestial Maiestas, Pantocrator, prophets, bishops, and saint figures; the east cross arm, pastoforia and corner bays with Christ’s Passion cycle and Eucharistic scenes. The Passion cycle of the Great and Holy Week celebration is also depicted in the Eucharist liturgy during the Great Entrance. The architecture elements are integrated into the wall painting program which serves to reach the ultimate destination: the highest point of union with Christ. The geographical, economic and social factors in the region must have influenced monumental arts. Although Constantinople’s influence is evident in many monuments, local traditions in details prevail. Keywords: Cappadocia, apse, pastoforia, wall painting, liturgy, eucharist
Çalışmanın amacı, Bizans sanatında, Deesis sahnesinin ikonografik temalarını belirlemek, Bizans teolojisi ve liturjisi doğrultusunda sahneyi değerlendirmektir . Yüzyıllar içinde ikonografik gelişim gösteren Deesis sahnelerinde çeşitli ikonografik temalar saptanmıştır. Farklı figür ve unsurların yer alabildiği Deesis sahnesinde, dua etme ve şefaatte bulunmanın yanı sıra İsa’nın enkarnasyonuna, ‘Söz’e şahit olma, yüceltme ve tapınma anlamları da bulunmaktadır. Deesis, Kilise’nin, hiyerarşik bir düzende belirlediği kutsal figürler aracılığıyla insanoğlunun kurtuluşu için inananlara sunduğu kutsal yoldur. Hıristiyan, Tanrı’ya kutsal figürler aracılığıyla dua etmekte, kurtuluş için belirlenmiş kutsal yolu izlemektedir.
Anahtar Sözcükler: Deesis, Bizans, aracılık, dua, trimorfon
ABSTRACT
The aim of this study is to identify the iconographic themes of Deesis and evaluate the scene according to the Byzantine theology and liturgy.
Keywords: Deesis, Byzantine, intercession, prayer, trimorphon
iki kilisenin özelliği, kutsal mekânın naosun altında yer alan katına kurulmuş olmasıdır. Geç Antik ve Erken Bizans İmparatorluğu'nda çok az paralel örnek vardır. Hac merkezlerinde daha yaygın olarak lahitli yan şapeller, galeriler veya naosun doğusundaki odalar ile altar altındaki bölmeler rölikler için kullanılmıştır. Tören geçitleri, hacıların vaftiz odaları, konaklama olanakları, idari bölümler de bunları adeta şehir komplekslerine dönüştürmüştür. Buna karşın, yazılı kaynaklarda geçen hac merkezlerinin dışındaki bazı yapılar hac merkezi özelliklerinin tartışılmasına yol açmaktadır. Çalışmamızda, iki kilise üzerinden Bizans dini mimarisinde nadir görülen bir plan şemasının özelliklerinin tanıtılması, işlevinin rölik-hacla ilişkisi ve plan tipinin bölge mimarisi içindeki yerinin tartışılması amaçlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Dağlık Kilikya, Hac, Martyrium, Öküzlü Kilisesi, Hasanaliler Kilisesi