Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi / The Journal of South-Eastern European Studies, 2021
İnanç, insanların hayattaki en temel gereksinimlerinden birisidir. Dünyada her dinin kendine göre... more İnanç, insanların hayattaki en temel gereksinimlerinden birisidir. Dünyada her dinin kendine göre bir inanç sistemi olsa da hemen hemen hepsinde zamanla o dinin emirlerinin sorgulandığı olmuştur. Bu sorgulama inancımıza göre hak din olarak kabul ettiğimiz semavi dinlerde de olmuştur. Bilhassa Hıristiyanlık, konsillerle zaman içerisinde farklı mezheplere ayrılmış ve bu ayrışımdan sonrasında bile insanların beklentileri tam anlamıyla karşılanamamıştır. İnanç üzerine karşılanamayan bu beklentiler yeni oluşumların ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Bu oluşumlar ortaya çıkarken evvelki inanç sistemlerinden kalan ve insanların bir türlü terk edemedikleri ritüelleri ya da inanışları mevcut hak dinlerin içerisine yerleştirilmeye çalışılmışlardır. Her din kelime olarak farklı adlandırsa da bunların ortak noktası sapkın olmalarıdır. Bizim de konu olarak ele alacağımız Bulgaristan topraklarında ortaya çıkan Bogomilizm'dir. Rahip Bogomil'den ismini alan bu inanış tarzı, büyük oranda Maniheizm'den etkilenmiş ve şeytanı, inanış merkezine yerleştirmiştir. Bogomilizm zaman içerisinde Balkan topraklarından çıkarak hem Bizans sınırları içerisinde hem de Doğu ve Batı Avrupa'da yayılma imkânı bulmuştur. Yayılım gösterdikleri bölgelerde bunlara dair sıkı önlemler alınmıştır. Bogolimizm'in yayılışı, alınan tedbirler ve uyulması gereken tavsiyelere dair bilgi veren üç kaynak günümüze ulaşmayı başarmıştır. Bogomilizm bu inançla bölgede nasıl bir yayılım göstermişler? Bölgede yaşayan Hristiyan yerel halkın Bogomillere karşı tutumu ne olmuştur? Dini ve siyasi erkler ne gibi önlemler almıştır? Bu sorulara cevap bulabilmek için İstanbul Patriği Theophylact'ın mektubu, Cosmas adında bir Bulgar rahibin mektubu, Çar Boris yönetiminde Bogomilleri kınayan bir kilise fermanından ve diğer çalışmalardan faydalanacağız.
Orta Cag Italya’sinin hem siyasi hem de ekonomik arenasinda kendisine saglam bir yer edinmis aile... more Orta Cag Italya’sinin hem siyasi hem de ekonomik arenasinda kendisine saglam bir yer edinmis ailelerden bir tanesi Medicilerdir. Efsanevi bir gecmise sahip olmalarina ragmen Floransa’da baslayan hikayeleri Italya’nin ve Avrupa’nin buyuk sehirlerinde kendisine yer edinecektir. Bu ailenin en guclu oldugu donemde Cosimo di Giovanni de’ Medici sonrasidir. Mediciler elde etmis olduklari servetle birlikte bazen papaligin en buyuk destecileri bazen de dusmanlari olmuslardir. Bununla birlikte onlarin Floransa ve diger Avrupa sehirlerindeki ekonomik ve siyasi faaliyetleri bolgelerin kaderlerinde etkin rol oynamistir. Bu etin rol kendisini Ronesans Hareketlerinde acik bir sekilde gosterecektir. Bu sebeple Medicilerin ortaya cikislarindan Cosimo di Giovanni de’ Medici’nin olumune kadar siyasi hayata ve paraya nasil yon verdiklerinin incelenmesi bolge tarihinin daha iyi anlasilabilmesi acisindan onemlidir. Biz bu calismada Medici ailesine, Cosimo di Giovanni de’ Medici’nin olumune kadar paranin...
Dogu dunyasinda bilimin gunesi tum parlakligiyla zihinleri aydinlatirken, Bati dunyasi icine dusm... more Dogu dunyasinda bilimin gunesi tum parlakligiyla zihinleri aydinlatirken, Bati dunyasi icine dusmus oldugu bilgi yoksunlugundan kurtulmanin caresini aramaktaydi. Iste bu yoksunluktan kurtulmada her toplumda oldugu gibi Bati’da da yol gostericilik vasfina Orta Cag’da dini yetkililer soyunmustur. Bu dini yetkililer, Avrupa’nin her tarafina dini yaymak ve insanlari dogru yola sevk etmek amaciyla kurmus olduklari manastirlar, kiliseler ve XI. yuzyilin sonundan itibaren olusmaya baslayan universitelerle Bati insaninin hayatinin her alanina nufuz etmeye calismislardir. Bu etki alanlarindan bir tanesini de kuskusuz egitim olusturmaktadir. Gecmisin bilgi ve birikimini aktarmada birinci yol olan egitimin icerisinde insanlarin sagligi ile ilgilenen tip egitiminin onemi yadsinamayacak kadar buyuktu. Bu sebeple gunun hastaliklari ve geleneksel tibbi aktarimlar, Orta Cag Avrupasi’nda yeni hekim adaylarina cesitli egitim kurumlari tarafindan aktarilmistir. Tip alanindaki birikim evrensel oldugund...
Ebu Ali el-Huseyin b. Abdullah b. Ali 980 yilinda Buhara yakinlarindaki Afsana ya da Efsene’de il... more Ebu Ali el-Huseyin b. Abdullah b. Ali 980 yilinda Buhara yakinlarindaki Afsana ya da Efsene’de ilim ve alime deger veren bir babanin oglu olarak dunyaya gelmistir. Evlerinde tertip edilen ilim meclislerine sahit olmasi onda kucuk yaslarindan itibaren ilme ogrenmeye karsi bir merak uyandirmistir. 16 yasina kadar bircok ilim dalinda yetkinlik kazanan Ibn Sinâ, bu yastan sonra tip ilmine merak salmis ve gelmis gecmis en iyi uc doktor arasina ismini altin harflerle yazdirmayi basarmistir. Bes kitaptan olusan el-Kânun fi’t-Tibb adli eserine 1012 senesinde baslamis ve on yili askin bir surede bu eseri tamamlamistir. Ibn Sinâ, asla kopyaci olmamis bilakis Galen ve Hipokrat’in bircok gorusunu bu eserinde curutmustur. Kendisi saray hekimi olan Ibn Sinâ, bu eseri kaleme alirken ilim aleminde nasil bir yanki olusturacagina dair bir dusunceye sahip olmus mudur bilinmez. Bununla birlikte, eseri uzun yillar hem Musluman hem de Batili ilim adamlari tarafindan basvuru eseri olarak kullanilmistir. I...
Tarih, insanoglunun yeryuzunde halk oldugu zamandan beri yasanmis her seyin sahididir. Zaman dizg... more Tarih, insanoglunun yeryuzunde halk oldugu zamandan beri yasanmis her seyin sahididir. Zaman dizgisinde yasananlar kendisini farkli sekillerde ifade etse de en bastaki muhatabi insanoglu olmustur. Cunku yasananlar ya kendisinin birincil etkisiyle olusmus ya da birinci dereceden kendisi etkilenmistir. Ne sekilde vuku bulmus olursa olsun bunlar zaman icerisinde insanogluna yasam kalitesini sekillendirmede rehber olmuslardir. Genelde savaslar veya insan eliyle cevrenin tahrip edilmesi birinci dereceden insanin kendi kendisine zarari yani afet olarak kabul edilmektedir. Doga olaylari (sel, kuraklik, deprem, firtina, gok cisimlerinin yeryuzune dusmesi) sonucunda meydana cikan yikimlar ise dogal afet olarak adlandirilmaktadir. Tarih boyunca da her iki olay onlarca belki de binlerce kez yasanmis ve bunlarin bir kismi yazi icat edildikten sonra eski medeniyetlerin yilliklarinda kendilerine yer bulabilmislerdir. Bu afet veya dogal afetlerin zararlarindan korunmak bazen Tevrat’la birlikte Nuh...
Eskicaglardan beri insanlarin en onemli gecim kaynagi olan toprak, insanoglunun hayatini kolaylas... more Eskicaglardan beri insanlarin en onemli gecim kaynagi olan toprak, insanoglunun hayatini kolaylastirdigi gibi ayni zamanda da ciddi hastaliklarla olumlerine de sebebiyet verebilmekteydi. Yasanan iklimsel degisiklikler, bazi hayvan turlerinin bitkilere zarar vermesi ve bunlarin sonucunda da ekolojik dengenin bozulmasi kitligi yol acmaktaydi. Bu kitlik da beraberinde salgin hastaliklari getirmekte ve bunlar yuzunden binlerce insan olmekteydi. Dunyanin bircok yerinde oldugu gibi kitlik Avrupa’da da kendisini zaman zaman hissettirmistir. Kitligin yaninda bazi tahil urunlerinin bolca tuketimi de tedavisi zor olan hastaliklari tetikleyebilmekteydi. Ortacag Avrupasi’nda Hristiyanlikla beraber yayginlasan cavdar uretimi sonrasinda bilhassa Kuzey Avrupa topraklarinda bu nedene bagli olumlere sikca rastlanmaktadir. Tiptaki adi ile ergotizm olan ve halk arasinda yaygin kullanilisiyla Aziz Anthony Atesi, cavdarmahmuzu ile kontamine olmus cavdar ekmegi yenmesi sonrasi ortaya cikan ve bu da uzuvlarin kangrenine, merkezi sinir sisteminin islevindeki rahatsizliklara ve de sonucta olume neden olmaktaydi . Biz de bu calismada Aziz Anthony atesi ve Ortacag Avrupasi’an tesiri hakkinda bilgi verecegiz.
AHMED CEVAD ANISINA TÜRKİYE VE TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI-V, 2020
Kitabe, Arapça k-t-b kökünden gelmekte olup mastar olarak “yazmak”
ve isim olarak “yazı” anlamlar... more Kitabe, Arapça k-t-b kökünden gelmekte olup mastar olarak “yazmak” ve isim olarak “yazı” anlamlarında kullanılmaktadır (Yardım, 2002: 9). Binaların kemerlerine, kapı üzerlerine, çeşme ve sebil gibi şeylerin cephelerine konulan yazılı levha: böyle bir levhanın yazısı yerinde kullanılır bir tabirdir (Pakalın, 1993: 284). Sanat tarihi terimi olarak kitabeyi, her türlü maddi eserde, celî sülüs, celî ta’lik, kûfî, ma’kıli gibi yazı türlerinden biriyle; yapının veya sanat eserinin yapım ve onarım sürecine katkısı bulunan kimseleri, sanat eserinin türünü, amacını, tarihini, dua istekleri vb. duyguları ifade etmek üzere taş, tuğla, mermer, maden, ahşap, seramik gibi malzemeye oyma, kabartma, kakma gibi tekniklerle yazılan her tür yazı olarak tanımlanmaktadır (Özyurt; Tüfekçioğlu, 2009: 276).
Öz
Doğu dünyasında bilimin güneşi tüm parlaklığıyla zihinleri aydınlatırken, Batı dünyası içine d... more Öz Doğu dünyasında bilimin güneşi tüm parlaklığıyla zihinleri aydınlatırken, Batı dünyası içine düşmüş olduğu bilgi yoksunluğundan kurtulmanın çaresini aramaktaydı. İşte bu yoksunluktan kurtulmada her toplumda olduğu gibi Batı’da da yol göstericilik vasfına Orta Çağ’da dini yetkililer soyunmuştur. Bu dini yetkililer, Avrupa’nın her tarafına dini yaymak ve insanları doğru yola sevk etmek amacıyla kurmuş oldukları manastırlar, kiliseler ve XI. yüzyılın sonundan itibaren oluşmaya başlayan üniversitelerle Batı insanının hayatının her alanına nüfuz etmeye çalışmışlardır. Bu etki alanlarından bir tanesini de kuşkusuz eğitim oluşturmaktadır. Geçmişin bilgi ve birikimini aktarmada birinci yol olan eğitimin içerisinde insanların sağlığı ile ilgilenen tıp eğitiminin önemi yadsınamayacak kadar büyüktü. Bu sebeple günün hastalıkları ve geleneksel tıbbî aktarımlar, Orta Çağ Avrupası’nda yeni hekim adaylarına çeşitli eğitim kurumları tarafından aktarılmıştır. Tıp alanındaki birikim evrensel olduğundan, milletler ve kültürler arası etkileşimin olması kaçınılmazdır. Orta Çağ Batı Avrupası da bu etkileşime dâhil olmuş ve kendi sistemini geliştirmiştir. Avrupa’nın bu sistemin neresinde olduğunu ve bu işi ne kadar başardığını anlama açısından Orta Çağ Avrupası’nda tıp ilminin popüler olduğu mekânlar, eğitimin sistemleşmesi, tıp ilminin icrası, dersler, sınavlar ve öğrencilerin sosyal statülerinin incelenmesi gerekmektedir. Bu eğitim mekânlardan biri de Fransa’daki Montpellier Tıp Okulu olmuştur. Dolayısıyla biz de bu çalışmamızda bahsettiğimiz konuları Montpellier Tıp Okulu ekseninde izah etmeye gayret gösterdik. Anahtar Kelimeler: Orta Çağ, Avrupa, Fransa, Montpellier, Tıp Tarihi. A Medical School in The Medieval Europe: Montpellier Abstract While the sun of science in the Eastern world enlightens the minds with all its brilliance, the Western world was seeking to get rid of the lack of information it had fallen into. Religious authorities in the Middle Ages have taken the lead in the West, as in every society, to get rid of this deprivation. These religious officials sought to penetrate every aspect of the life of Western people, with the monasteries, churches and universities that had begun to form from the end of the XI. century, with the aim of spreading religion all over Europe and leading people to the right path. Education is undoubtedly one of these domains. The importance of medical education, which deals with people's health, in education, which is the first way to convey the knowledge and accumulation of the past, was undeniable. For this reason, current diseases and traditional medical transfers were transferred to new physician candidates in Medieval Europe by various educational institutions. Since the accumulation in medicine is universal, it is inevitable to have interactions between nations and cultures. Medieval Western Europe was also involved in this interaction and developed its own system. In order to understand where Europe is in this system and how much it has accomplished this task, the places where medical science is popular in Medieval Europe, the systemization of education, the execution of medical science, lessons, exams and the social status of students should be examined. Therefore, we tried to explain the issues we mentioned in this study in the axis of Montpellier Medical School. Keywords: Medieval, Europe, France, Montpellier, Medical History.
Orta Çağ İtalya’sının hem siyasi hem de ekonomik arenasında kendisine sağlam
bir yer edinmiş aile... more Orta Çağ İtalya’sının hem siyasi hem de ekonomik arenasında kendisine sağlam bir yer edinmiş ailelerden biri de Medici ailesidir. Efsanevi bir geçmişe sahip olmalarına rağmen Floransa’da başlayan hikayeleri İtalya’nın ve Avrupa’nın büyük şehirlerinde kendisine yer edinecektir. Bu ailenin en güçlü olduğu dönem de Cosimo di Giovanni de’ Medici sonrasıdır. Mediciler, elde etmiş oldukları servetle birlikte bazen papalığın en büyük destekçileri bazen de düşmanları olmuşlardır. Bununla birlikte onların Floransa ve diğer Avrupa şehirlerindeki ekonomik ve siyasi faaliyetleri bölgelerin kaderlerinde etkin rol oynamıştır. Bu etkin rol, kendisini Rönesans Hareketlerinde açık bir şekilde gösterecektir. Bu çalışmada, Medicilerin ortaya çıkışlarından Cosimo di Giovanni de’ Medici’nin ölümüne kadar olan süreç, her yönüyle ve ailenin Avrupa tarihindeki etkileriyle ele alınmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Medici, Floransa, Cosimo, Giovanni, İtalya. MEDICI FAMILY: THE RISE STORY of a FAMILY in FLORENCE Abstract One of the families who have established a solid place in the political and economic arena of medieval Italy is the Medicis. Although they have a legendary past, their stories that began in Florence will have their place in the big cities of Italy and Europe. It was after Cosimo di Giovanni de ’Medici when the family was most powerful. Medicis, together with their wealth, were sometimes the greatest supporters of the papacy and sometimes their enemies. However, their economic and political activities in Florence and other European cities played an active role in the fate of the regions. The role of this flesh will manifest itself clearly in the Renaissance Movements. For this reason, it is important to examine how the Medicis emerged from the emergence of Cosimo di Giovanni de ’Medici to the political life and money to better understand the history of the region. In this study, we tried to explain to the Medici family the question n What are the effects of the prestige brought by money until the death of Cosimo di Giovanni in the economic and political spheres? Key Words: Medici, Florence, Cosimo, Giovanni, Italy.
İbn Sînâ, Orta Çağ’da yetişmiş önemli bir tıp alimidir. İlmi kabiliyeti yüksek olan İbn Sînâ, gen... more İbn Sînâ, Orta Çağ’da yetişmiş önemli bir tıp alimidir. İlmi kabiliyeti yüksek olan İbn Sînâ, gençliğinden itibaren ilim meraklılarının dikkatini çekmeyi başarmıştır. Bilhassa tıp ilmi alanındaki bilgisi ve becerisi onu daha da ünlü yapmıştır. Tıp alanındaki en büyük ve en önemli çalışması 1012 yılında başlayıp on yılı aşkın bir sürede bitirdiği el-Kânûn fi’t-Tıbb adlı eseridir. İbn Sînâ, bu eser vasıtasıyla Hipokrat ve Galen gibi ismi ve eseriyle çağının ötesine geçebilmiştir. El-Kânûn fi’t-Tıbb, batı dilleri arasından Latinceye ilk kez XII. yüzyılda Gerard de Crenoma tarafından tercüme edilmiştir. Bu eser daha sonra Avrupa’da İbranice’ye de çevrilmiş ve bazı bilim insanları Arapçası ya da Gerard de Crenoma’nın tercümesinden daha ziyade bu İbranice metni kullanmıştır ve eser her iki şekilde de yayınlanmıştır. Ayrıca bu eser, ihtiva ettiği bilgilerden dolayı XI. yüzyılın sonundan itibaren Avrupa’da kurulmaya başlayan tıp okullarında batılı bilim insanlarınca başvuru eseri olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ülkemizde İbn Sînâ’nın eserinin Orta Çağ Avrupası’nda kimler tarafından tercüme edildiği ve ne zaman yayınlandığı hususunda pek çok çalışma olmasına rağmen, eserin ders müfredatlarındaki yerine dair henüz bir çalışma yapılmamıştır. Biz de bu çalışmamızda, erişime açık olan tıp okullarının dönem kaynakları ile sonradan yapılan çalışmalardan yola çıkarak el-Kânûn fi’t-Tıbb’ın batıdaki ders müfredatlarında kullanımına belirli dönemlerdeki örnekleriyle ışık tutmaya çalışacağız. Anahtar Kelimeler İbn Sînâ, Tıp, Orta Çağ, Avrupa, Ders Müfredatı, el-Kânûn fi’t-Tıbb
Abstract Avicenna is an important medical scholar who grew up in the Middle Age. Avicenna, who has a high scientific ability, has managed to attract the attention of science enthusiasts since his youth. His knowledge and skills, especially in the field of medical science, made him even more famous. His biggest and most important work in medicine is his work named The Canon of Medicine, which started in 1012 and completed over a decade. Thanks to this work, Avicenna was able to go beyond his age with his name and work like Hippocrates and Galen. The Canon of Medicine was translated into Latin for the first time in the 12th century from the western languages by Gerard de Crenoma. This work was later translated into Hebrew in Europe, and some scientists used this Hebrew text, rather than the translation of Arabic or Gerard de Crenoma, and the work was published in both ways. In addition, this work has been used as a reference by western scientists in medical schools that started to be established in Europe since the end of the 11th century due to the information it contains. Although there are many studies on who translated and when published the work of Avicenna in medieval Europe in our country, no study has yet been done on the place of the work in the curriculum. In this study, we will try to shed light on the use of The Canon of Medicine in the western curricula of certain schools, based on the primary resources of medical schools that are open to access. • Keywords Avicenna, Medicine, Middle Ages, Europe, Curriculum, The Canon of Medicine
Throughout the history, there have been gender differences between men and women in existing soci... more Throughout the history, there have been gender differences between men and women in existing societies. Depending on the periods and societies, women had the value what they deserved, however, in some cases they were bought and sold like articles. The topic of this study is the place and importance of women in the Seljuk period and in the Middle Ages in Europe.
Anadolu coğrafyasının merkezî denilebilecek ancak dağlarla etrafı çevrelenmiş bir
yerleşim yeri o... more Anadolu coğrafyasının merkezî denilebilecek ancak dağlarla etrafı çevrelenmiş bir yerleşim yeri olan Ermenek’in tarihi Eski Çağ’a kadar uzanır. Stratejik konum açısından önemli bir yerde bulunan Ermenek tarih boyunca Asurluların, Hititlerin, Perslerin, Makedonların, Romalıların ve nihayetinde Türklerin ilgisini çekmeyi başarmıştır.
1243 KÖSEDAĞ SAVAŞI Türk'ün Anadolu Tarihinde Bir Dönüm Noktası ve Anadolu'nun Moğollar Tarafından İşgali, 2018
Türkmenlerin ilk olarak Anadolu’ya yerleşmeleri tartışmalı bir konudur.
Fakat bugün XI. yüzyıl ol... more Türkmenlerin ilk olarak Anadolu’ya yerleşmeleri tartışmalı bir konudur. Fakat bugün XI. yüzyıl olduğuna dair ortak bir noktada toplanma girişimleri de artmaktadır. Bununla beraber, Anadolu’nun bu tarihte dağınık bir imparatorluk bakiyesi altında kalmış olduğunu da görebilmekteyiz. Nitekim ünlü Bizans Tarihçisi John Julius Norwich Bizans Tarihi adlı üç ciltlik eserinde III. Cildin başlığını Gerileme ve Çöküş Dönemi olarak yazmayı uygun görmüş ve bunun tarihlendirmesini 1082 – 1453 olarak belirtmiştir.1 Ayrıca bu dönemde, Anadolu’nun hızla Türkleşmesine binaen ortaya çıkan bazı Türk beylikleri ve devletleri Bizans’ı yıpratmış ve bu durum bölgede yeni bir merkezî devletin kurulması ihtiyacını doğurmuştur.
Orta Çağ’da Din Ve Devlet -DOĞU-BATI EKSENİNDE-, 2018
“Tanrı Bağışı” terimi belki de Ortaçağ’da Batı Avrupa toplumunun
geneline aks etmese de XI. yüzyı... more “Tanrı Bağışı” terimi belki de Ortaçağ’da Batı Avrupa toplumunun geneline aks etmese de XI. yüzyılda dinî ve siyasî erklerin birbirlerine karşı üstünlük kurmalarında ardına sığındıkları en büyük sığınak olmuştu. Yöneticiliklerini tescillendirmek isteyen dinî ve siyasî erkler bu terimi kullanmaktan imtina etmemişlerdir. İki erk arasındaki üstünlük kurma mücadelesinin her ne kadar XI. yüzyılda başladığı görülse de bu işin köklerini Kutsal Roma-Germen İmparatorluğunun ilk yüzyılında aramak gerekmektedir. Kutsal Roma-Germen İmparatoru Charmagne ile birlikte Avrupa’da yükselen bir siyasi iktidarın karşısında ekonomik olarak Avrupa’nın birçok yerinde toprak sahibi olan Kilise, bu çekişmenin ana karakterlerinden diğerini oluşturacaktır.
İnsanlık tarihi boyunca pek çok hastalık kendini göstermiştir ancak bunlardan bazıları tarihin gi... more İnsanlık tarihi boyunca pek çok hastalık kendini göstermiştir ancak bunlardan bazıları tarihin gidişatına şekil verecek kadar etkili olmuştur. Bu hastalıklardan biri belki de en önemlisi şüphesiz ki cüzzam olmuştur. Cüzzam hastalığı: leper, lepef, lepra, leprosy, cüzzam ve son olarak Hansen hastalığı gibi çeşitli isimlerle anılmıştır. Norveçli bilim insanı Armauer Hansen tarafından 1876 yılında keşfedilen cüzzam mikrobu cüzzam hastalığına sebep olduğu için bilimsel olarak Hansen hastalığı (Hansen’s disease) olarak da bilinmektedir. Bununla beraber Mycobacterium leprae denilen bir mikrobun sebep olduğu cüzzam, neredeyse İnsanlık tarihi kadar eskidir. Semavi dinlerin tamamında kendine yer edinen cüzzam hastalığı, tarih boyunca farklı aşamalardan geçmiştir. Bu aşamalardan en fazla etkileneni şüphesiz Ortaçağ olmuştur. Ortaçağ boyunca gerek Avrupa da gerekse İslâm coğrafyasında Cüzzam hastalığı yaygın bir şekilde görülmüştür. Ancak Avrupa toplumu cüzzamlı hastalara “Tanrı tarafından lanetlenmiş kişiler” olarak bakarlarken İslâm toplumları ise “tedavi edilmesi gereken bir hastalık” olarak değerlendirmiştir. Ülkemizde ne yazık ki Ortaçağ döneminde hastalıklar ve bu hastalıkların toplum üzerinde yaratmış olduğu etkenler hakkında pek az çalışma yapılmıştır. Bu neden biz, hem bu açığı kısmen de olsa gidermek hem de İslâm toplumunda cüzzamlı hastalara ne gibi davranışlarda bulunulduğu, nasıl yaşadıkları, toplum içindeki statüleri gibi çeşitli sorulara cevap bulmaya çalışacağız. Anahtar Kelimeler: Cüzzam, Orta Çağ, İslâm Tarihi, Cüzzamhâne, Tıp.
Mycobacterium leprae denilen bir mikrobun, insan bedeninde oluşturduğu bir hastalık olan cüzzam n... more Mycobacterium leprae denilen bir mikrobun, insan bedeninde oluşturduğu bir hastalık olan cüzzam neredeyse insanlık tarihi kadar uzun bir geçmişe sahiptir. Hastalığın insanlık tarihini bu kadar etkilemesinden dolayıdır ki pek çok dinde de yer almış, kutsal kitaplarda kendisinden bahsettirmeyi başarmıştır. Bu yüzdendir ki leper, lepef, lepra, leprosy, cüzzam ve son olarak Hansen hastalığı gibi resmî tanımlamaları olmasıyla beraber halk arasında yarattığı estetik bozukluk ve ölümcül olması sebebiyle ‘Tanrı’nın Laneti’ adını da almıştır. Hastalığın kaynağı olarak kayıtlar Asya kıtasını göstermekle beraber dünyanın hemen hemen her yerinde bu hastalığın izlerine rastlamak mümkündür. Ancak hastalık kendisini özellikle Avrupa kıtasında göstermiş ve devletlerle beraber bölgede yaşayan halkları önlem almaya itmiştir. İşte tam da bu önlemler neticesinde Avrupa’da ‘cüzzam evleri’ denilen yerler inşa edilmiş ve hastalar buraya sevk edilerek hem tedavi edilmeleri sağlanmış hem de istenilmedikleri için toplumdan uzak tutulmuşlardır. Bu cüzzam evlerinin kurulması aynı zamanda günümüz modern hastanelerinin de kurulmasına ön ayak oluşturmuştur. Ne yazık ki ülkemizde hastalıkların tarihi ve yaşattıkları sosyo-kültürel etkiden bahseden pek çalışma yapılmamıştır. Biz bu açığı kısmen gidermek için de olsa Ortaçağ Avrupa’sında cüzzam hastalığının hangi yolla geldiğini, hastalığın insanlar arasında yayılmasına halkın ve devletin nasıl tepki verdiğini ve bu hastalıktan kurtulmak için ne çeşit tedbirler alındığına değinmekle beraber cüzzam evlerinin de ilk olarak hangi bölgelerde kurulduğundan bahsedeceğiz. Böylece hem bu alandaki yetersizliği kısmen de olsa gidermeye çalışacağız hem de cüzzam hastalığının Avrupa’daki tarihsel evriminden bahsetmiş olacağımız görüşündeyiz. Anahtar Kelimeler: Cüzzam, Cüzzam Evleri, Hastalık, Avrupa, Ortaçağ
Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi / The Journal of South-Eastern European Studies, 2021
İnanç, insanların hayattaki en temel gereksinimlerinden birisidir. Dünyada her dinin kendine göre... more İnanç, insanların hayattaki en temel gereksinimlerinden birisidir. Dünyada her dinin kendine göre bir inanç sistemi olsa da hemen hemen hepsinde zamanla o dinin emirlerinin sorgulandığı olmuştur. Bu sorgulama inancımıza göre hak din olarak kabul ettiğimiz semavi dinlerde de olmuştur. Bilhassa Hıristiyanlık, konsillerle zaman içerisinde farklı mezheplere ayrılmış ve bu ayrışımdan sonrasında bile insanların beklentileri tam anlamıyla karşılanamamıştır. İnanç üzerine karşılanamayan bu beklentiler yeni oluşumların ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Bu oluşumlar ortaya çıkarken evvelki inanç sistemlerinden kalan ve insanların bir türlü terk edemedikleri ritüelleri ya da inanışları mevcut hak dinlerin içerisine yerleştirilmeye çalışılmışlardır. Her din kelime olarak farklı adlandırsa da bunların ortak noktası sapkın olmalarıdır. Bizim de konu olarak ele alacağımız Bulgaristan topraklarında ortaya çıkan Bogomilizm'dir. Rahip Bogomil'den ismini alan bu inanış tarzı, büyük oranda Maniheizm'den etkilenmiş ve şeytanı, inanış merkezine yerleştirmiştir. Bogomilizm zaman içerisinde Balkan topraklarından çıkarak hem Bizans sınırları içerisinde hem de Doğu ve Batı Avrupa'da yayılma imkânı bulmuştur. Yayılım gösterdikleri bölgelerde bunlara dair sıkı önlemler alınmıştır. Bogolimizm'in yayılışı, alınan tedbirler ve uyulması gereken tavsiyelere dair bilgi veren üç kaynak günümüze ulaşmayı başarmıştır. Bogomilizm bu inançla bölgede nasıl bir yayılım göstermişler? Bölgede yaşayan Hristiyan yerel halkın Bogomillere karşı tutumu ne olmuştur? Dini ve siyasi erkler ne gibi önlemler almıştır? Bu sorulara cevap bulabilmek için İstanbul Patriği Theophylact'ın mektubu, Cosmas adında bir Bulgar rahibin mektubu, Çar Boris yönetiminde Bogomilleri kınayan bir kilise fermanından ve diğer çalışmalardan faydalanacağız.
Orta Cag Italya’sinin hem siyasi hem de ekonomik arenasinda kendisine saglam bir yer edinmis aile... more Orta Cag Italya’sinin hem siyasi hem de ekonomik arenasinda kendisine saglam bir yer edinmis ailelerden bir tanesi Medicilerdir. Efsanevi bir gecmise sahip olmalarina ragmen Floransa’da baslayan hikayeleri Italya’nin ve Avrupa’nin buyuk sehirlerinde kendisine yer edinecektir. Bu ailenin en guclu oldugu donemde Cosimo di Giovanni de’ Medici sonrasidir. Mediciler elde etmis olduklari servetle birlikte bazen papaligin en buyuk destecileri bazen de dusmanlari olmuslardir. Bununla birlikte onlarin Floransa ve diger Avrupa sehirlerindeki ekonomik ve siyasi faaliyetleri bolgelerin kaderlerinde etkin rol oynamistir. Bu etin rol kendisini Ronesans Hareketlerinde acik bir sekilde gosterecektir. Bu sebeple Medicilerin ortaya cikislarindan Cosimo di Giovanni de’ Medici’nin olumune kadar siyasi hayata ve paraya nasil yon verdiklerinin incelenmesi bolge tarihinin daha iyi anlasilabilmesi acisindan onemlidir. Biz bu calismada Medici ailesine, Cosimo di Giovanni de’ Medici’nin olumune kadar paranin...
Dogu dunyasinda bilimin gunesi tum parlakligiyla zihinleri aydinlatirken, Bati dunyasi icine dusm... more Dogu dunyasinda bilimin gunesi tum parlakligiyla zihinleri aydinlatirken, Bati dunyasi icine dusmus oldugu bilgi yoksunlugundan kurtulmanin caresini aramaktaydi. Iste bu yoksunluktan kurtulmada her toplumda oldugu gibi Bati’da da yol gostericilik vasfina Orta Cag’da dini yetkililer soyunmustur. Bu dini yetkililer, Avrupa’nin her tarafina dini yaymak ve insanlari dogru yola sevk etmek amaciyla kurmus olduklari manastirlar, kiliseler ve XI. yuzyilin sonundan itibaren olusmaya baslayan universitelerle Bati insaninin hayatinin her alanina nufuz etmeye calismislardir. Bu etki alanlarindan bir tanesini de kuskusuz egitim olusturmaktadir. Gecmisin bilgi ve birikimini aktarmada birinci yol olan egitimin icerisinde insanlarin sagligi ile ilgilenen tip egitiminin onemi yadsinamayacak kadar buyuktu. Bu sebeple gunun hastaliklari ve geleneksel tibbi aktarimlar, Orta Cag Avrupasi’nda yeni hekim adaylarina cesitli egitim kurumlari tarafindan aktarilmistir. Tip alanindaki birikim evrensel oldugund...
Ebu Ali el-Huseyin b. Abdullah b. Ali 980 yilinda Buhara yakinlarindaki Afsana ya da Efsene’de il... more Ebu Ali el-Huseyin b. Abdullah b. Ali 980 yilinda Buhara yakinlarindaki Afsana ya da Efsene’de ilim ve alime deger veren bir babanin oglu olarak dunyaya gelmistir. Evlerinde tertip edilen ilim meclislerine sahit olmasi onda kucuk yaslarindan itibaren ilme ogrenmeye karsi bir merak uyandirmistir. 16 yasina kadar bircok ilim dalinda yetkinlik kazanan Ibn Sinâ, bu yastan sonra tip ilmine merak salmis ve gelmis gecmis en iyi uc doktor arasina ismini altin harflerle yazdirmayi basarmistir. Bes kitaptan olusan el-Kânun fi’t-Tibb adli eserine 1012 senesinde baslamis ve on yili askin bir surede bu eseri tamamlamistir. Ibn Sinâ, asla kopyaci olmamis bilakis Galen ve Hipokrat’in bircok gorusunu bu eserinde curutmustur. Kendisi saray hekimi olan Ibn Sinâ, bu eseri kaleme alirken ilim aleminde nasil bir yanki olusturacagina dair bir dusunceye sahip olmus mudur bilinmez. Bununla birlikte, eseri uzun yillar hem Musluman hem de Batili ilim adamlari tarafindan basvuru eseri olarak kullanilmistir. I...
Tarih, insanoglunun yeryuzunde halk oldugu zamandan beri yasanmis her seyin sahididir. Zaman dizg... more Tarih, insanoglunun yeryuzunde halk oldugu zamandan beri yasanmis her seyin sahididir. Zaman dizgisinde yasananlar kendisini farkli sekillerde ifade etse de en bastaki muhatabi insanoglu olmustur. Cunku yasananlar ya kendisinin birincil etkisiyle olusmus ya da birinci dereceden kendisi etkilenmistir. Ne sekilde vuku bulmus olursa olsun bunlar zaman icerisinde insanogluna yasam kalitesini sekillendirmede rehber olmuslardir. Genelde savaslar veya insan eliyle cevrenin tahrip edilmesi birinci dereceden insanin kendi kendisine zarari yani afet olarak kabul edilmektedir. Doga olaylari (sel, kuraklik, deprem, firtina, gok cisimlerinin yeryuzune dusmesi) sonucunda meydana cikan yikimlar ise dogal afet olarak adlandirilmaktadir. Tarih boyunca da her iki olay onlarca belki de binlerce kez yasanmis ve bunlarin bir kismi yazi icat edildikten sonra eski medeniyetlerin yilliklarinda kendilerine yer bulabilmislerdir. Bu afet veya dogal afetlerin zararlarindan korunmak bazen Tevrat’la birlikte Nuh...
Eskicaglardan beri insanlarin en onemli gecim kaynagi olan toprak, insanoglunun hayatini kolaylas... more Eskicaglardan beri insanlarin en onemli gecim kaynagi olan toprak, insanoglunun hayatini kolaylastirdigi gibi ayni zamanda da ciddi hastaliklarla olumlerine de sebebiyet verebilmekteydi. Yasanan iklimsel degisiklikler, bazi hayvan turlerinin bitkilere zarar vermesi ve bunlarin sonucunda da ekolojik dengenin bozulmasi kitligi yol acmaktaydi. Bu kitlik da beraberinde salgin hastaliklari getirmekte ve bunlar yuzunden binlerce insan olmekteydi. Dunyanin bircok yerinde oldugu gibi kitlik Avrupa’da da kendisini zaman zaman hissettirmistir. Kitligin yaninda bazi tahil urunlerinin bolca tuketimi de tedavisi zor olan hastaliklari tetikleyebilmekteydi. Ortacag Avrupasi’nda Hristiyanlikla beraber yayginlasan cavdar uretimi sonrasinda bilhassa Kuzey Avrupa topraklarinda bu nedene bagli olumlere sikca rastlanmaktadir. Tiptaki adi ile ergotizm olan ve halk arasinda yaygin kullanilisiyla Aziz Anthony Atesi, cavdarmahmuzu ile kontamine olmus cavdar ekmegi yenmesi sonrasi ortaya cikan ve bu da uzuvlarin kangrenine, merkezi sinir sisteminin islevindeki rahatsizliklara ve de sonucta olume neden olmaktaydi . Biz de bu calismada Aziz Anthony atesi ve Ortacag Avrupasi’an tesiri hakkinda bilgi verecegiz.
AHMED CEVAD ANISINA TÜRKİYE VE TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI-V, 2020
Kitabe, Arapça k-t-b kökünden gelmekte olup mastar olarak “yazmak”
ve isim olarak “yazı” anlamlar... more Kitabe, Arapça k-t-b kökünden gelmekte olup mastar olarak “yazmak” ve isim olarak “yazı” anlamlarında kullanılmaktadır (Yardım, 2002: 9). Binaların kemerlerine, kapı üzerlerine, çeşme ve sebil gibi şeylerin cephelerine konulan yazılı levha: böyle bir levhanın yazısı yerinde kullanılır bir tabirdir (Pakalın, 1993: 284). Sanat tarihi terimi olarak kitabeyi, her türlü maddi eserde, celî sülüs, celî ta’lik, kûfî, ma’kıli gibi yazı türlerinden biriyle; yapının veya sanat eserinin yapım ve onarım sürecine katkısı bulunan kimseleri, sanat eserinin türünü, amacını, tarihini, dua istekleri vb. duyguları ifade etmek üzere taş, tuğla, mermer, maden, ahşap, seramik gibi malzemeye oyma, kabartma, kakma gibi tekniklerle yazılan her tür yazı olarak tanımlanmaktadır (Özyurt; Tüfekçioğlu, 2009: 276).
Öz
Doğu dünyasında bilimin güneşi tüm parlaklığıyla zihinleri aydınlatırken, Batı dünyası içine d... more Öz Doğu dünyasında bilimin güneşi tüm parlaklığıyla zihinleri aydınlatırken, Batı dünyası içine düşmüş olduğu bilgi yoksunluğundan kurtulmanın çaresini aramaktaydı. İşte bu yoksunluktan kurtulmada her toplumda olduğu gibi Batı’da da yol göstericilik vasfına Orta Çağ’da dini yetkililer soyunmuştur. Bu dini yetkililer, Avrupa’nın her tarafına dini yaymak ve insanları doğru yola sevk etmek amacıyla kurmuş oldukları manastırlar, kiliseler ve XI. yüzyılın sonundan itibaren oluşmaya başlayan üniversitelerle Batı insanının hayatının her alanına nüfuz etmeye çalışmışlardır. Bu etki alanlarından bir tanesini de kuşkusuz eğitim oluşturmaktadır. Geçmişin bilgi ve birikimini aktarmada birinci yol olan eğitimin içerisinde insanların sağlığı ile ilgilenen tıp eğitiminin önemi yadsınamayacak kadar büyüktü. Bu sebeple günün hastalıkları ve geleneksel tıbbî aktarımlar, Orta Çağ Avrupası’nda yeni hekim adaylarına çeşitli eğitim kurumları tarafından aktarılmıştır. Tıp alanındaki birikim evrensel olduğundan, milletler ve kültürler arası etkileşimin olması kaçınılmazdır. Orta Çağ Batı Avrupası da bu etkileşime dâhil olmuş ve kendi sistemini geliştirmiştir. Avrupa’nın bu sistemin neresinde olduğunu ve bu işi ne kadar başardığını anlama açısından Orta Çağ Avrupası’nda tıp ilminin popüler olduğu mekânlar, eğitimin sistemleşmesi, tıp ilminin icrası, dersler, sınavlar ve öğrencilerin sosyal statülerinin incelenmesi gerekmektedir. Bu eğitim mekânlardan biri de Fransa’daki Montpellier Tıp Okulu olmuştur. Dolayısıyla biz de bu çalışmamızda bahsettiğimiz konuları Montpellier Tıp Okulu ekseninde izah etmeye gayret gösterdik. Anahtar Kelimeler: Orta Çağ, Avrupa, Fransa, Montpellier, Tıp Tarihi. A Medical School in The Medieval Europe: Montpellier Abstract While the sun of science in the Eastern world enlightens the minds with all its brilliance, the Western world was seeking to get rid of the lack of information it had fallen into. Religious authorities in the Middle Ages have taken the lead in the West, as in every society, to get rid of this deprivation. These religious officials sought to penetrate every aspect of the life of Western people, with the monasteries, churches and universities that had begun to form from the end of the XI. century, with the aim of spreading religion all over Europe and leading people to the right path. Education is undoubtedly one of these domains. The importance of medical education, which deals with people's health, in education, which is the first way to convey the knowledge and accumulation of the past, was undeniable. For this reason, current diseases and traditional medical transfers were transferred to new physician candidates in Medieval Europe by various educational institutions. Since the accumulation in medicine is universal, it is inevitable to have interactions between nations and cultures. Medieval Western Europe was also involved in this interaction and developed its own system. In order to understand where Europe is in this system and how much it has accomplished this task, the places where medical science is popular in Medieval Europe, the systemization of education, the execution of medical science, lessons, exams and the social status of students should be examined. Therefore, we tried to explain the issues we mentioned in this study in the axis of Montpellier Medical School. Keywords: Medieval, Europe, France, Montpellier, Medical History.
Orta Çağ İtalya’sının hem siyasi hem de ekonomik arenasında kendisine sağlam
bir yer edinmiş aile... more Orta Çağ İtalya’sının hem siyasi hem de ekonomik arenasında kendisine sağlam bir yer edinmiş ailelerden biri de Medici ailesidir. Efsanevi bir geçmişe sahip olmalarına rağmen Floransa’da başlayan hikayeleri İtalya’nın ve Avrupa’nın büyük şehirlerinde kendisine yer edinecektir. Bu ailenin en güçlü olduğu dönem de Cosimo di Giovanni de’ Medici sonrasıdır. Mediciler, elde etmiş oldukları servetle birlikte bazen papalığın en büyük destekçileri bazen de düşmanları olmuşlardır. Bununla birlikte onların Floransa ve diğer Avrupa şehirlerindeki ekonomik ve siyasi faaliyetleri bölgelerin kaderlerinde etkin rol oynamıştır. Bu etkin rol, kendisini Rönesans Hareketlerinde açık bir şekilde gösterecektir. Bu çalışmada, Medicilerin ortaya çıkışlarından Cosimo di Giovanni de’ Medici’nin ölümüne kadar olan süreç, her yönüyle ve ailenin Avrupa tarihindeki etkileriyle ele alınmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Medici, Floransa, Cosimo, Giovanni, İtalya. MEDICI FAMILY: THE RISE STORY of a FAMILY in FLORENCE Abstract One of the families who have established a solid place in the political and economic arena of medieval Italy is the Medicis. Although they have a legendary past, their stories that began in Florence will have their place in the big cities of Italy and Europe. It was after Cosimo di Giovanni de ’Medici when the family was most powerful. Medicis, together with their wealth, were sometimes the greatest supporters of the papacy and sometimes their enemies. However, their economic and political activities in Florence and other European cities played an active role in the fate of the regions. The role of this flesh will manifest itself clearly in the Renaissance Movements. For this reason, it is important to examine how the Medicis emerged from the emergence of Cosimo di Giovanni de ’Medici to the political life and money to better understand the history of the region. In this study, we tried to explain to the Medici family the question n What are the effects of the prestige brought by money until the death of Cosimo di Giovanni in the economic and political spheres? Key Words: Medici, Florence, Cosimo, Giovanni, Italy.
İbn Sînâ, Orta Çağ’da yetişmiş önemli bir tıp alimidir. İlmi kabiliyeti yüksek olan İbn Sînâ, gen... more İbn Sînâ, Orta Çağ’da yetişmiş önemli bir tıp alimidir. İlmi kabiliyeti yüksek olan İbn Sînâ, gençliğinden itibaren ilim meraklılarının dikkatini çekmeyi başarmıştır. Bilhassa tıp ilmi alanındaki bilgisi ve becerisi onu daha da ünlü yapmıştır. Tıp alanındaki en büyük ve en önemli çalışması 1012 yılında başlayıp on yılı aşkın bir sürede bitirdiği el-Kânûn fi’t-Tıbb adlı eseridir. İbn Sînâ, bu eser vasıtasıyla Hipokrat ve Galen gibi ismi ve eseriyle çağının ötesine geçebilmiştir. El-Kânûn fi’t-Tıbb, batı dilleri arasından Latinceye ilk kez XII. yüzyılda Gerard de Crenoma tarafından tercüme edilmiştir. Bu eser daha sonra Avrupa’da İbranice’ye de çevrilmiş ve bazı bilim insanları Arapçası ya da Gerard de Crenoma’nın tercümesinden daha ziyade bu İbranice metni kullanmıştır ve eser her iki şekilde de yayınlanmıştır. Ayrıca bu eser, ihtiva ettiği bilgilerden dolayı XI. yüzyılın sonundan itibaren Avrupa’da kurulmaya başlayan tıp okullarında batılı bilim insanlarınca başvuru eseri olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ülkemizde İbn Sînâ’nın eserinin Orta Çağ Avrupası’nda kimler tarafından tercüme edildiği ve ne zaman yayınlandığı hususunda pek çok çalışma olmasına rağmen, eserin ders müfredatlarındaki yerine dair henüz bir çalışma yapılmamıştır. Biz de bu çalışmamızda, erişime açık olan tıp okullarının dönem kaynakları ile sonradan yapılan çalışmalardan yola çıkarak el-Kânûn fi’t-Tıbb’ın batıdaki ders müfredatlarında kullanımına belirli dönemlerdeki örnekleriyle ışık tutmaya çalışacağız. Anahtar Kelimeler İbn Sînâ, Tıp, Orta Çağ, Avrupa, Ders Müfredatı, el-Kânûn fi’t-Tıbb
Abstract Avicenna is an important medical scholar who grew up in the Middle Age. Avicenna, who has a high scientific ability, has managed to attract the attention of science enthusiasts since his youth. His knowledge and skills, especially in the field of medical science, made him even more famous. His biggest and most important work in medicine is his work named The Canon of Medicine, which started in 1012 and completed over a decade. Thanks to this work, Avicenna was able to go beyond his age with his name and work like Hippocrates and Galen. The Canon of Medicine was translated into Latin for the first time in the 12th century from the western languages by Gerard de Crenoma. This work was later translated into Hebrew in Europe, and some scientists used this Hebrew text, rather than the translation of Arabic or Gerard de Crenoma, and the work was published in both ways. In addition, this work has been used as a reference by western scientists in medical schools that started to be established in Europe since the end of the 11th century due to the information it contains. Although there are many studies on who translated and when published the work of Avicenna in medieval Europe in our country, no study has yet been done on the place of the work in the curriculum. In this study, we will try to shed light on the use of The Canon of Medicine in the western curricula of certain schools, based on the primary resources of medical schools that are open to access. • Keywords Avicenna, Medicine, Middle Ages, Europe, Curriculum, The Canon of Medicine
Throughout the history, there have been gender differences between men and women in existing soci... more Throughout the history, there have been gender differences between men and women in existing societies. Depending on the periods and societies, women had the value what they deserved, however, in some cases they were bought and sold like articles. The topic of this study is the place and importance of women in the Seljuk period and in the Middle Ages in Europe.
Anadolu coğrafyasının merkezî denilebilecek ancak dağlarla etrafı çevrelenmiş bir
yerleşim yeri o... more Anadolu coğrafyasının merkezî denilebilecek ancak dağlarla etrafı çevrelenmiş bir yerleşim yeri olan Ermenek’in tarihi Eski Çağ’a kadar uzanır. Stratejik konum açısından önemli bir yerde bulunan Ermenek tarih boyunca Asurluların, Hititlerin, Perslerin, Makedonların, Romalıların ve nihayetinde Türklerin ilgisini çekmeyi başarmıştır.
1243 KÖSEDAĞ SAVAŞI Türk'ün Anadolu Tarihinde Bir Dönüm Noktası ve Anadolu'nun Moğollar Tarafından İşgali, 2018
Türkmenlerin ilk olarak Anadolu’ya yerleşmeleri tartışmalı bir konudur.
Fakat bugün XI. yüzyıl ol... more Türkmenlerin ilk olarak Anadolu’ya yerleşmeleri tartışmalı bir konudur. Fakat bugün XI. yüzyıl olduğuna dair ortak bir noktada toplanma girişimleri de artmaktadır. Bununla beraber, Anadolu’nun bu tarihte dağınık bir imparatorluk bakiyesi altında kalmış olduğunu da görebilmekteyiz. Nitekim ünlü Bizans Tarihçisi John Julius Norwich Bizans Tarihi adlı üç ciltlik eserinde III. Cildin başlığını Gerileme ve Çöküş Dönemi olarak yazmayı uygun görmüş ve bunun tarihlendirmesini 1082 – 1453 olarak belirtmiştir.1 Ayrıca bu dönemde, Anadolu’nun hızla Türkleşmesine binaen ortaya çıkan bazı Türk beylikleri ve devletleri Bizans’ı yıpratmış ve bu durum bölgede yeni bir merkezî devletin kurulması ihtiyacını doğurmuştur.
Orta Çağ’da Din Ve Devlet -DOĞU-BATI EKSENİNDE-, 2018
“Tanrı Bağışı” terimi belki de Ortaçağ’da Batı Avrupa toplumunun
geneline aks etmese de XI. yüzyı... more “Tanrı Bağışı” terimi belki de Ortaçağ’da Batı Avrupa toplumunun geneline aks etmese de XI. yüzyılda dinî ve siyasî erklerin birbirlerine karşı üstünlük kurmalarında ardına sığındıkları en büyük sığınak olmuştu. Yöneticiliklerini tescillendirmek isteyen dinî ve siyasî erkler bu terimi kullanmaktan imtina etmemişlerdir. İki erk arasındaki üstünlük kurma mücadelesinin her ne kadar XI. yüzyılda başladığı görülse de bu işin köklerini Kutsal Roma-Germen İmparatorluğunun ilk yüzyılında aramak gerekmektedir. Kutsal Roma-Germen İmparatoru Charmagne ile birlikte Avrupa’da yükselen bir siyasi iktidarın karşısında ekonomik olarak Avrupa’nın birçok yerinde toprak sahibi olan Kilise, bu çekişmenin ana karakterlerinden diğerini oluşturacaktır.
İnsanlık tarihi boyunca pek çok hastalık kendini göstermiştir ancak bunlardan bazıları tarihin gi... more İnsanlık tarihi boyunca pek çok hastalık kendini göstermiştir ancak bunlardan bazıları tarihin gidişatına şekil verecek kadar etkili olmuştur. Bu hastalıklardan biri belki de en önemlisi şüphesiz ki cüzzam olmuştur. Cüzzam hastalığı: leper, lepef, lepra, leprosy, cüzzam ve son olarak Hansen hastalığı gibi çeşitli isimlerle anılmıştır. Norveçli bilim insanı Armauer Hansen tarafından 1876 yılında keşfedilen cüzzam mikrobu cüzzam hastalığına sebep olduğu için bilimsel olarak Hansen hastalığı (Hansen’s disease) olarak da bilinmektedir. Bununla beraber Mycobacterium leprae denilen bir mikrobun sebep olduğu cüzzam, neredeyse İnsanlık tarihi kadar eskidir. Semavi dinlerin tamamında kendine yer edinen cüzzam hastalığı, tarih boyunca farklı aşamalardan geçmiştir. Bu aşamalardan en fazla etkileneni şüphesiz Ortaçağ olmuştur. Ortaçağ boyunca gerek Avrupa da gerekse İslâm coğrafyasında Cüzzam hastalığı yaygın bir şekilde görülmüştür. Ancak Avrupa toplumu cüzzamlı hastalara “Tanrı tarafından lanetlenmiş kişiler” olarak bakarlarken İslâm toplumları ise “tedavi edilmesi gereken bir hastalık” olarak değerlendirmiştir. Ülkemizde ne yazık ki Ortaçağ döneminde hastalıklar ve bu hastalıkların toplum üzerinde yaratmış olduğu etkenler hakkında pek az çalışma yapılmıştır. Bu neden biz, hem bu açığı kısmen de olsa gidermek hem de İslâm toplumunda cüzzamlı hastalara ne gibi davranışlarda bulunulduğu, nasıl yaşadıkları, toplum içindeki statüleri gibi çeşitli sorulara cevap bulmaya çalışacağız. Anahtar Kelimeler: Cüzzam, Orta Çağ, İslâm Tarihi, Cüzzamhâne, Tıp.
Mycobacterium leprae denilen bir mikrobun, insan bedeninde oluşturduğu bir hastalık olan cüzzam n... more Mycobacterium leprae denilen bir mikrobun, insan bedeninde oluşturduğu bir hastalık olan cüzzam neredeyse insanlık tarihi kadar uzun bir geçmişe sahiptir. Hastalığın insanlık tarihini bu kadar etkilemesinden dolayıdır ki pek çok dinde de yer almış, kutsal kitaplarda kendisinden bahsettirmeyi başarmıştır. Bu yüzdendir ki leper, lepef, lepra, leprosy, cüzzam ve son olarak Hansen hastalığı gibi resmî tanımlamaları olmasıyla beraber halk arasında yarattığı estetik bozukluk ve ölümcül olması sebebiyle ‘Tanrı’nın Laneti’ adını da almıştır. Hastalığın kaynağı olarak kayıtlar Asya kıtasını göstermekle beraber dünyanın hemen hemen her yerinde bu hastalığın izlerine rastlamak mümkündür. Ancak hastalık kendisini özellikle Avrupa kıtasında göstermiş ve devletlerle beraber bölgede yaşayan halkları önlem almaya itmiştir. İşte tam da bu önlemler neticesinde Avrupa’da ‘cüzzam evleri’ denilen yerler inşa edilmiş ve hastalar buraya sevk edilerek hem tedavi edilmeleri sağlanmış hem de istenilmedikleri için toplumdan uzak tutulmuşlardır. Bu cüzzam evlerinin kurulması aynı zamanda günümüz modern hastanelerinin de kurulmasına ön ayak oluşturmuştur. Ne yazık ki ülkemizde hastalıkların tarihi ve yaşattıkları sosyo-kültürel etkiden bahseden pek çalışma yapılmamıştır. Biz bu açığı kısmen gidermek için de olsa Ortaçağ Avrupa’sında cüzzam hastalığının hangi yolla geldiğini, hastalığın insanlar arasında yayılmasına halkın ve devletin nasıl tepki verdiğini ve bu hastalıktan kurtulmak için ne çeşit tedbirler alındığına değinmekle beraber cüzzam evlerinin de ilk olarak hangi bölgelerde kurulduğundan bahsedeceğiz. Böylece hem bu alandaki yetersizliği kısmen de olsa gidermeye çalışacağız hem de cüzzam hastalığının Avrupa’daki tarihsel evriminden bahsetmiş olacağımız görüşündeyiz. Anahtar Kelimeler: Cüzzam, Cüzzam Evleri, Hastalık, Avrupa, Ortaçağ
Bu çalışmada XVIII. Yüzyılın ilk yarısında kuzey seferleri sürecinde Trabzon’da
güvenlik konusu a... more Bu çalışmada XVIII. Yüzyılın ilk yarısında kuzey seferleri sürecinde Trabzon’da güvenlik konusu araştırılmıştır. Çalışmamız 1702–1703 yıllarındaki Gürcistan Seferi hazırlıkları, 1711 Prut Seferi ve 1736–1739 yıllarındaki Osmanlı-Rus Harbi dönemlerini kapsamaktadır. Bu dönemlerde yapılan kuzey seferlerinde Trabzon’daki güvenliği sağlayan kurumlar ile asayişi ve güvenliği bozan unsurlar üzerinde durulmuştur. Ayrıca seferler esnasında güvenlik ve asayişin bozulmasına etki edecek unsurlara karşı alınan tedbirler de ele alınarak değerlendirilmiştir. Trabzon konumu itibariyle 18. yüzyıldaki kuzey seferlerinde büyük rol oynamıştır. Çünkü seferlerin hareket üslerinden biri idi. Sürekli bir hareketliliğin yaşandığı yerde güvenlik ve asayişin sağlanması da sefer öncesi döneme oranla daha zor olacaktır. Bu noktadan yola çıkarak sefer dönemlerinde Trabzon’da güvenlik ve güvenliğin sağlanmasına yönelik faaliyetleri araştırılmıştır. Trabzon’da güvenliğin ve asayişin bozulması hem bazı yerel yöneticilerin usulsüzlükleri hem de ferdi eşkıyalıklardan kaynaklanmaktaydı. Yerel yöneticiler genelde vergi alma hususunda adaletsizlik yapmaktaydılar. Nadir de olsa bazı yerel yöneticiler eşkıya ile işbirliği yapmaktaydı. Ferdi eşkıyalılar ise Trabzon halkını daha fazla zarara uğratmaktaydı. Bunlar köyleri basarak insanların malına ve canına kastetmekteydiler. Bunların haricinde Trabzon ekonomisine zarar verecek faaliyetler de mevcuttur. Bu faaliyetler genel de vergi vermeme hususu üzerinedir. Trabzon’da bozulan güvenlik ve asayişi temin için merkezden görevliler tayin edilmekteydi. Güvenlik ve asayişi tehdit edenler yerel yöneticiler ilk önce ağır bir dille uyarılmaktaydı. Faaliyetlerine devam edenler ise ya görevinden alınıyorlardı ya da gerekli cezaî müeyyidelere tabi tutuluyordu. Bunlar sürgün, kale-bend ve idam gibi birbirinden ağır cezaları kapsamaktadır. Bu cezaları sadece yönetici kısmı ile sınırlı kalmıyordu. Hangi gruba mensup olursa olsun bütün Osmanlı tebaası için geçerli bir uygulamaydı.
Uploads
Papers by Murat Serdar
ve isim olarak “yazı” anlamlarında kullanılmaktadır (Yardım, 2002:
9). Binaların kemerlerine, kapı üzerlerine, çeşme ve sebil gibi şeylerin
cephelerine konulan yazılı levha: böyle bir levhanın yazısı yerinde
kullanılır bir tabirdir (Pakalın, 1993: 284). Sanat tarihi terimi olarak
kitabeyi, her türlü maddi eserde, celî sülüs, celî ta’lik, kûfî, ma’kıli
gibi yazı türlerinden biriyle; yapının veya sanat eserinin yapım ve
onarım sürecine katkısı bulunan kimseleri, sanat eserinin türünü,
amacını, tarihini, dua istekleri vb. duyguları ifade etmek üzere taş,
tuğla, mermer, maden, ahşap, seramik gibi malzemeye oyma,
kabartma, kakma gibi tekniklerle yazılan her tür yazı olarak
tanımlanmaktadır (Özyurt; Tüfekçioğlu, 2009: 276).
Doğu dünyasında bilimin güneşi tüm parlaklığıyla zihinleri aydınlatırken, Batı dünyası içine düşmüş olduğu bilgi yoksunluğundan kurtulmanın çaresini aramaktaydı. İşte bu yoksunluktan kurtulmada her toplumda olduğu gibi Batı’da da yol göstericilik vasfına Orta Çağ’da dini yetkililer soyunmuştur. Bu dini yetkililer, Avrupa’nın her tarafına dini yaymak ve insanları doğru yola sevk etmek amacıyla kurmuş oldukları manastırlar, kiliseler ve XI. yüzyılın sonundan itibaren oluşmaya başlayan üniversitelerle Batı insanının hayatının her alanına nüfuz etmeye çalışmışlardır. Bu etki alanlarından bir tanesini de kuşkusuz eğitim oluşturmaktadır. Geçmişin bilgi ve birikimini aktarmada birinci yol olan eğitimin içerisinde insanların sağlığı ile ilgilenen tıp eğitiminin önemi yadsınamayacak kadar büyüktü. Bu sebeple günün hastalıkları ve geleneksel tıbbî aktarımlar, Orta Çağ Avrupası’nda yeni hekim adaylarına çeşitli eğitim kurumları tarafından aktarılmıştır. Tıp alanındaki birikim evrensel olduğundan, milletler ve kültürler arası etkileşimin olması kaçınılmazdır. Orta Çağ Batı Avrupası da bu etkileşime dâhil olmuş ve kendi sistemini geliştirmiştir. Avrupa’nın bu sistemin neresinde olduğunu ve bu işi ne kadar başardığını anlama açısından Orta Çağ Avrupası’nda tıp ilminin popüler olduğu mekânlar, eğitimin sistemleşmesi, tıp ilminin icrası, dersler, sınavlar ve öğrencilerin sosyal statülerinin incelenmesi gerekmektedir. Bu eğitim mekânlardan biri de Fransa’daki Montpellier Tıp Okulu olmuştur. Dolayısıyla biz de bu çalışmamızda bahsettiğimiz konuları Montpellier Tıp Okulu ekseninde izah etmeye gayret gösterdik.
Anahtar Kelimeler: Orta Çağ, Avrupa, Fransa, Montpellier, Tıp Tarihi.
A Medical School in The Medieval Europe: Montpellier
Abstract
While the sun of science in the Eastern world enlightens the minds with all its brilliance, the Western world was seeking to get rid of the lack of information it had fallen into. Religious authorities in the Middle Ages have taken the lead in the West, as in every society, to get rid of this deprivation. These religious officials sought to penetrate every aspect of the life of Western people, with the monasteries, churches and universities that had begun to form from the end of the XI. century, with the aim of spreading religion all over Europe and leading people to the right path. Education is undoubtedly one of these domains. The importance of medical education, which deals with people's health, in education, which is the first way to convey the knowledge and accumulation of the past, was undeniable. For this reason, current diseases and traditional medical transfers were transferred to new physician candidates in Medieval Europe by various educational institutions. Since the accumulation in medicine is universal, it is inevitable to have interactions between nations and cultures. Medieval Western Europe was also involved in this interaction and developed its own system. In order to understand where Europe is in this system and how much it has accomplished this task, the places where medical science is popular in Medieval Europe, the systemization of education, the execution of medical science, lessons, exams and the social status of students should be examined. Therefore, we tried to explain the issues we mentioned in this study in the axis of Montpellier Medical School.
Keywords: Medieval, Europe, France, Montpellier, Medical History.
bir yer edinmiş ailelerden biri de Medici ailesidir. Efsanevi bir geçmişe sahip
olmalarına rağmen Floransa’da başlayan hikayeleri İtalya’nın ve Avrupa’nın
büyük şehirlerinde kendisine yer edinecektir. Bu ailenin en güçlü olduğu dönem
de Cosimo di Giovanni de’ Medici sonrasıdır. Mediciler, elde etmiş oldukları
servetle birlikte bazen papalığın en büyük destekçileri bazen de düşmanları
olmuşlardır. Bununla birlikte onların Floransa ve diğer Avrupa şehirlerindeki
ekonomik ve siyasi faaliyetleri bölgelerin kaderlerinde etkin rol oynamıştır. Bu
etkin rol, kendisini Rönesans Hareketlerinde açık bir şekilde gösterecektir. Bu
çalışmada, Medicilerin ortaya çıkışlarından Cosimo di Giovanni de’ Medici’nin
ölümüne kadar olan süreç, her yönüyle ve ailenin Avrupa tarihindeki etkileriyle
ele alınmaya çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Medici, Floransa, Cosimo, Giovanni, İtalya.
MEDICI FAMILY: THE RISE STORY of a FAMILY in FLORENCE
Abstract
One of the families who have established a solid place in the political and economic
arena of medieval Italy is the Medicis. Although they have a legendary past, their
stories that began in Florence will have their place in the big cities of Italy and
Europe. It was after Cosimo di Giovanni de ’Medici when the family was most
powerful. Medicis, together with their wealth, were sometimes the greatest
supporters of the papacy and sometimes their enemies. However, their economic
and political activities in Florence and other European cities played an active role in
the fate of the regions. The role of this flesh will manifest itself clearly in the
Renaissance Movements. For this reason, it is important to examine how the
Medicis emerged from the emergence of Cosimo di Giovanni de ’Medici to the
political life and money to better understand the history of the region. In this study,
we tried to explain to the Medici family the question n What are the effects of the
prestige brought by money until the death of Cosimo di Giovanni in the economic
and political spheres?
Key Words: Medici, Florence, Cosimo, Giovanni, Italy.
Ülkemizde İbn Sînâ’nın eserinin Orta Çağ Avrupası’nda kimler tarafından tercüme edildiği ve ne zaman yayınlandığı hususunda pek çok çalışma olmasına rağmen, eserin ders müfredatlarındaki yerine dair henüz bir çalışma yapılmamıştır. Biz de bu çalışmamızda, erişime açık olan tıp okullarının dönem kaynakları ile sonradan yapılan çalışmalardan yola çıkarak el-Kânûn fi’t-Tıbb’ın batıdaki ders müfredatlarında kullanımına belirli dönemlerdeki örnekleriyle ışık tutmaya çalışacağız.
Anahtar Kelimeler
İbn Sînâ, Tıp, Orta Çağ, Avrupa, Ders Müfredatı, el-Kânûn fi’t-Tıbb
Abstract
Avicenna is an important medical scholar who grew up in the Middle Age. Avicenna, who has a high scientific ability, has managed to attract the attention of science enthusiasts since his youth. His knowledge and skills, especially in the field of medical science, made him even more famous. His biggest and most important work in medicine is his work named The Canon of Medicine, which started in 1012 and completed over a decade. Thanks to this work, Avicenna was able to go beyond his age with his name and work like Hippocrates and Galen. The Canon of Medicine was translated into Latin for the first time in the 12th century from the western languages by Gerard de Crenoma. This work was later translated into Hebrew in Europe, and some scientists used this Hebrew text, rather than the translation of Arabic or Gerard de Crenoma, and the work was published in both ways. In addition, this work has been used as a reference by western scientists in medical schools that started to be established in Europe since the end of the 11th century due to the information it contains.
Although there are many studies on who translated and when published the work of Avicenna in medieval Europe in our country, no study has yet been done on the place of the work in the curriculum. In this study, we will try to shed light on the use of The Canon of Medicine in the western curricula of certain schools, based on the primary resources of medical schools that are open to access.
•
Keywords
Avicenna, Medicine, Middle Ages, Europe, Curriculum, The Canon of Medicine
yerleşim yeri olan Ermenek’in tarihi Eski Çağ’a kadar uzanır. Stratejik konum açısından
önemli bir yerde bulunan Ermenek tarih boyunca Asurluların, Hititlerin, Perslerin, Makedonların,
Romalıların ve nihayetinde Türklerin ilgisini çekmeyi başarmıştır.
Fakat bugün XI. yüzyıl olduğuna dair ortak bir noktada toplanma girişimleri
de artmaktadır. Bununla beraber, Anadolu’nun bu tarihte dağınık
bir imparatorluk bakiyesi altında kalmış olduğunu da görebilmekteyiz. Nitekim
ünlü Bizans Tarihçisi John Julius Norwich Bizans Tarihi adlı üç ciltlik
eserinde III. Cildin başlığını Gerileme ve Çöküş Dönemi olarak yazmayı uygun
görmüş ve bunun tarihlendirmesini 1082 – 1453 olarak belirtmiştir.1
Ayrıca bu dönemde, Anadolu’nun hızla Türkleşmesine binaen ortaya çıkan
bazı Türk beylikleri ve devletleri Bizans’ı yıpratmış ve bu durum bölgede
yeni bir merkezî devletin kurulması ihtiyacını doğurmuştur.
geneline aks etmese de XI. yüzyılda dinî ve siyasî
erklerin birbirlerine karşı üstünlük kurmalarında ardına sığındıkları
en büyük sığınak olmuştu. Yöneticiliklerini tescillendirmek
isteyen dinî ve siyasî erkler bu terimi kullanmaktan
imtina etmemişlerdir. İki erk arasındaki üstünlük kurma
mücadelesinin her ne kadar XI. yüzyılda başladığı görülse de
bu işin köklerini Kutsal Roma-Germen İmparatorluğunun ilk
yüzyılında aramak gerekmektedir. Kutsal Roma-Germen İmparatoru
Charmagne ile birlikte Avrupa’da yükselen bir siyasi
iktidarın karşısında ekonomik olarak Avrupa’nın birçok yerinde
toprak sahibi olan Kilise, bu çekişmenin ana karakterlerinden
diğerini oluşturacaktır.
Norveçli bilim insanı Armauer Hansen tarafından 1876 yılında keşfedilen cüzzam mikrobu cüzzam hastalığına sebep olduğu için bilimsel olarak Hansen hastalığı (Hansen’s disease) olarak da bilinmektedir. Bununla beraber Mycobacterium leprae denilen bir mikrobun sebep olduğu cüzzam, neredeyse İnsanlık tarihi kadar eskidir. Semavi dinlerin tamamında kendine yer edinen cüzzam hastalığı, tarih boyunca farklı aşamalardan geçmiştir. Bu aşamalardan en fazla etkileneni şüphesiz Ortaçağ olmuştur. Ortaçağ boyunca gerek Avrupa da gerekse İslâm coğrafyasında Cüzzam hastalığı yaygın bir şekilde görülmüştür. Ancak Avrupa toplumu cüzzamlı hastalara “Tanrı tarafından lanetlenmiş kişiler” olarak bakarlarken İslâm toplumları ise “tedavi edilmesi gereken bir hastalık” olarak değerlendirmiştir.
Ülkemizde ne yazık ki Ortaçağ döneminde hastalıklar ve bu hastalıkların toplum üzerinde yaratmış olduğu etkenler hakkında pek az çalışma yapılmıştır. Bu neden biz, hem bu açığı kısmen de olsa gidermek hem de İslâm toplumunda cüzzamlı hastalara ne gibi davranışlarda bulunulduğu, nasıl yaşadıkları, toplum içindeki statüleri gibi çeşitli sorulara cevap bulmaya çalışacağız.
Anahtar Kelimeler: Cüzzam, Orta Çağ, İslâm Tarihi, Cüzzamhâne, Tıp.
Anahtar Kelimeler: Cüzzam, Cüzzam Evleri, Hastalık, Avrupa, Ortaçağ
ve isim olarak “yazı” anlamlarında kullanılmaktadır (Yardım, 2002:
9). Binaların kemerlerine, kapı üzerlerine, çeşme ve sebil gibi şeylerin
cephelerine konulan yazılı levha: böyle bir levhanın yazısı yerinde
kullanılır bir tabirdir (Pakalın, 1993: 284). Sanat tarihi terimi olarak
kitabeyi, her türlü maddi eserde, celî sülüs, celî ta’lik, kûfî, ma’kıli
gibi yazı türlerinden biriyle; yapının veya sanat eserinin yapım ve
onarım sürecine katkısı bulunan kimseleri, sanat eserinin türünü,
amacını, tarihini, dua istekleri vb. duyguları ifade etmek üzere taş,
tuğla, mermer, maden, ahşap, seramik gibi malzemeye oyma,
kabartma, kakma gibi tekniklerle yazılan her tür yazı olarak
tanımlanmaktadır (Özyurt; Tüfekçioğlu, 2009: 276).
Doğu dünyasında bilimin güneşi tüm parlaklığıyla zihinleri aydınlatırken, Batı dünyası içine düşmüş olduğu bilgi yoksunluğundan kurtulmanın çaresini aramaktaydı. İşte bu yoksunluktan kurtulmada her toplumda olduğu gibi Batı’da da yol göstericilik vasfına Orta Çağ’da dini yetkililer soyunmuştur. Bu dini yetkililer, Avrupa’nın her tarafına dini yaymak ve insanları doğru yola sevk etmek amacıyla kurmuş oldukları manastırlar, kiliseler ve XI. yüzyılın sonundan itibaren oluşmaya başlayan üniversitelerle Batı insanının hayatının her alanına nüfuz etmeye çalışmışlardır. Bu etki alanlarından bir tanesini de kuşkusuz eğitim oluşturmaktadır. Geçmişin bilgi ve birikimini aktarmada birinci yol olan eğitimin içerisinde insanların sağlığı ile ilgilenen tıp eğitiminin önemi yadsınamayacak kadar büyüktü. Bu sebeple günün hastalıkları ve geleneksel tıbbî aktarımlar, Orta Çağ Avrupası’nda yeni hekim adaylarına çeşitli eğitim kurumları tarafından aktarılmıştır. Tıp alanındaki birikim evrensel olduğundan, milletler ve kültürler arası etkileşimin olması kaçınılmazdır. Orta Çağ Batı Avrupası da bu etkileşime dâhil olmuş ve kendi sistemini geliştirmiştir. Avrupa’nın bu sistemin neresinde olduğunu ve bu işi ne kadar başardığını anlama açısından Orta Çağ Avrupası’nda tıp ilminin popüler olduğu mekânlar, eğitimin sistemleşmesi, tıp ilminin icrası, dersler, sınavlar ve öğrencilerin sosyal statülerinin incelenmesi gerekmektedir. Bu eğitim mekânlardan biri de Fransa’daki Montpellier Tıp Okulu olmuştur. Dolayısıyla biz de bu çalışmamızda bahsettiğimiz konuları Montpellier Tıp Okulu ekseninde izah etmeye gayret gösterdik.
Anahtar Kelimeler: Orta Çağ, Avrupa, Fransa, Montpellier, Tıp Tarihi.
A Medical School in The Medieval Europe: Montpellier
Abstract
While the sun of science in the Eastern world enlightens the minds with all its brilliance, the Western world was seeking to get rid of the lack of information it had fallen into. Religious authorities in the Middle Ages have taken the lead in the West, as in every society, to get rid of this deprivation. These religious officials sought to penetrate every aspect of the life of Western people, with the monasteries, churches and universities that had begun to form from the end of the XI. century, with the aim of spreading religion all over Europe and leading people to the right path. Education is undoubtedly one of these domains. The importance of medical education, which deals with people's health, in education, which is the first way to convey the knowledge and accumulation of the past, was undeniable. For this reason, current diseases and traditional medical transfers were transferred to new physician candidates in Medieval Europe by various educational institutions. Since the accumulation in medicine is universal, it is inevitable to have interactions between nations and cultures. Medieval Western Europe was also involved in this interaction and developed its own system. In order to understand where Europe is in this system and how much it has accomplished this task, the places where medical science is popular in Medieval Europe, the systemization of education, the execution of medical science, lessons, exams and the social status of students should be examined. Therefore, we tried to explain the issues we mentioned in this study in the axis of Montpellier Medical School.
Keywords: Medieval, Europe, France, Montpellier, Medical History.
bir yer edinmiş ailelerden biri de Medici ailesidir. Efsanevi bir geçmişe sahip
olmalarına rağmen Floransa’da başlayan hikayeleri İtalya’nın ve Avrupa’nın
büyük şehirlerinde kendisine yer edinecektir. Bu ailenin en güçlü olduğu dönem
de Cosimo di Giovanni de’ Medici sonrasıdır. Mediciler, elde etmiş oldukları
servetle birlikte bazen papalığın en büyük destekçileri bazen de düşmanları
olmuşlardır. Bununla birlikte onların Floransa ve diğer Avrupa şehirlerindeki
ekonomik ve siyasi faaliyetleri bölgelerin kaderlerinde etkin rol oynamıştır. Bu
etkin rol, kendisini Rönesans Hareketlerinde açık bir şekilde gösterecektir. Bu
çalışmada, Medicilerin ortaya çıkışlarından Cosimo di Giovanni de’ Medici’nin
ölümüne kadar olan süreç, her yönüyle ve ailenin Avrupa tarihindeki etkileriyle
ele alınmaya çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Medici, Floransa, Cosimo, Giovanni, İtalya.
MEDICI FAMILY: THE RISE STORY of a FAMILY in FLORENCE
Abstract
One of the families who have established a solid place in the political and economic
arena of medieval Italy is the Medicis. Although they have a legendary past, their
stories that began in Florence will have their place in the big cities of Italy and
Europe. It was after Cosimo di Giovanni de ’Medici when the family was most
powerful. Medicis, together with their wealth, were sometimes the greatest
supporters of the papacy and sometimes their enemies. However, their economic
and political activities in Florence and other European cities played an active role in
the fate of the regions. The role of this flesh will manifest itself clearly in the
Renaissance Movements. For this reason, it is important to examine how the
Medicis emerged from the emergence of Cosimo di Giovanni de ’Medici to the
political life and money to better understand the history of the region. In this study,
we tried to explain to the Medici family the question n What are the effects of the
prestige brought by money until the death of Cosimo di Giovanni in the economic
and political spheres?
Key Words: Medici, Florence, Cosimo, Giovanni, Italy.
Ülkemizde İbn Sînâ’nın eserinin Orta Çağ Avrupası’nda kimler tarafından tercüme edildiği ve ne zaman yayınlandığı hususunda pek çok çalışma olmasına rağmen, eserin ders müfredatlarındaki yerine dair henüz bir çalışma yapılmamıştır. Biz de bu çalışmamızda, erişime açık olan tıp okullarının dönem kaynakları ile sonradan yapılan çalışmalardan yola çıkarak el-Kânûn fi’t-Tıbb’ın batıdaki ders müfredatlarında kullanımına belirli dönemlerdeki örnekleriyle ışık tutmaya çalışacağız.
Anahtar Kelimeler
İbn Sînâ, Tıp, Orta Çağ, Avrupa, Ders Müfredatı, el-Kânûn fi’t-Tıbb
Abstract
Avicenna is an important medical scholar who grew up in the Middle Age. Avicenna, who has a high scientific ability, has managed to attract the attention of science enthusiasts since his youth. His knowledge and skills, especially in the field of medical science, made him even more famous. His biggest and most important work in medicine is his work named The Canon of Medicine, which started in 1012 and completed over a decade. Thanks to this work, Avicenna was able to go beyond his age with his name and work like Hippocrates and Galen. The Canon of Medicine was translated into Latin for the first time in the 12th century from the western languages by Gerard de Crenoma. This work was later translated into Hebrew in Europe, and some scientists used this Hebrew text, rather than the translation of Arabic or Gerard de Crenoma, and the work was published in both ways. In addition, this work has been used as a reference by western scientists in medical schools that started to be established in Europe since the end of the 11th century due to the information it contains.
Although there are many studies on who translated and when published the work of Avicenna in medieval Europe in our country, no study has yet been done on the place of the work in the curriculum. In this study, we will try to shed light on the use of The Canon of Medicine in the western curricula of certain schools, based on the primary resources of medical schools that are open to access.
•
Keywords
Avicenna, Medicine, Middle Ages, Europe, Curriculum, The Canon of Medicine
yerleşim yeri olan Ermenek’in tarihi Eski Çağ’a kadar uzanır. Stratejik konum açısından
önemli bir yerde bulunan Ermenek tarih boyunca Asurluların, Hititlerin, Perslerin, Makedonların,
Romalıların ve nihayetinde Türklerin ilgisini çekmeyi başarmıştır.
Fakat bugün XI. yüzyıl olduğuna dair ortak bir noktada toplanma girişimleri
de artmaktadır. Bununla beraber, Anadolu’nun bu tarihte dağınık
bir imparatorluk bakiyesi altında kalmış olduğunu da görebilmekteyiz. Nitekim
ünlü Bizans Tarihçisi John Julius Norwich Bizans Tarihi adlı üç ciltlik
eserinde III. Cildin başlığını Gerileme ve Çöküş Dönemi olarak yazmayı uygun
görmüş ve bunun tarihlendirmesini 1082 – 1453 olarak belirtmiştir.1
Ayrıca bu dönemde, Anadolu’nun hızla Türkleşmesine binaen ortaya çıkan
bazı Türk beylikleri ve devletleri Bizans’ı yıpratmış ve bu durum bölgede
yeni bir merkezî devletin kurulması ihtiyacını doğurmuştur.
geneline aks etmese de XI. yüzyılda dinî ve siyasî
erklerin birbirlerine karşı üstünlük kurmalarında ardına sığındıkları
en büyük sığınak olmuştu. Yöneticiliklerini tescillendirmek
isteyen dinî ve siyasî erkler bu terimi kullanmaktan
imtina etmemişlerdir. İki erk arasındaki üstünlük kurma
mücadelesinin her ne kadar XI. yüzyılda başladığı görülse de
bu işin köklerini Kutsal Roma-Germen İmparatorluğunun ilk
yüzyılında aramak gerekmektedir. Kutsal Roma-Germen İmparatoru
Charmagne ile birlikte Avrupa’da yükselen bir siyasi
iktidarın karşısında ekonomik olarak Avrupa’nın birçok yerinde
toprak sahibi olan Kilise, bu çekişmenin ana karakterlerinden
diğerini oluşturacaktır.
Norveçli bilim insanı Armauer Hansen tarafından 1876 yılında keşfedilen cüzzam mikrobu cüzzam hastalığına sebep olduğu için bilimsel olarak Hansen hastalığı (Hansen’s disease) olarak da bilinmektedir. Bununla beraber Mycobacterium leprae denilen bir mikrobun sebep olduğu cüzzam, neredeyse İnsanlık tarihi kadar eskidir. Semavi dinlerin tamamında kendine yer edinen cüzzam hastalığı, tarih boyunca farklı aşamalardan geçmiştir. Bu aşamalardan en fazla etkileneni şüphesiz Ortaçağ olmuştur. Ortaçağ boyunca gerek Avrupa da gerekse İslâm coğrafyasında Cüzzam hastalığı yaygın bir şekilde görülmüştür. Ancak Avrupa toplumu cüzzamlı hastalara “Tanrı tarafından lanetlenmiş kişiler” olarak bakarlarken İslâm toplumları ise “tedavi edilmesi gereken bir hastalık” olarak değerlendirmiştir.
Ülkemizde ne yazık ki Ortaçağ döneminde hastalıklar ve bu hastalıkların toplum üzerinde yaratmış olduğu etkenler hakkında pek az çalışma yapılmıştır. Bu neden biz, hem bu açığı kısmen de olsa gidermek hem de İslâm toplumunda cüzzamlı hastalara ne gibi davranışlarda bulunulduğu, nasıl yaşadıkları, toplum içindeki statüleri gibi çeşitli sorulara cevap bulmaya çalışacağız.
Anahtar Kelimeler: Cüzzam, Orta Çağ, İslâm Tarihi, Cüzzamhâne, Tıp.
Anahtar Kelimeler: Cüzzam, Cüzzam Evleri, Hastalık, Avrupa, Ortaçağ
güvenlik konusu araştırılmıştır. Çalışmamız 1702–1703 yıllarındaki Gürcistan Seferi
hazırlıkları, 1711 Prut Seferi ve 1736–1739 yıllarındaki Osmanlı-Rus Harbi dönemlerini
kapsamaktadır. Bu dönemlerde yapılan kuzey seferlerinde Trabzon’daki güvenliği
sağlayan kurumlar ile asayişi ve güvenliği bozan unsurlar üzerinde durulmuştur. Ayrıca
seferler esnasında güvenlik ve asayişin bozulmasına etki edecek unsurlara karşı alınan
tedbirler de ele alınarak değerlendirilmiştir.
Trabzon konumu itibariyle 18. yüzyıldaki kuzey seferlerinde büyük rol oynamıştır.
Çünkü seferlerin hareket üslerinden biri idi. Sürekli bir hareketliliğin yaşandığı yerde
güvenlik ve asayişin sağlanması da sefer öncesi döneme oranla daha zor olacaktır. Bu
noktadan yola çıkarak sefer dönemlerinde Trabzon’da güvenlik ve güvenliğin
sağlanmasına yönelik faaliyetleri araştırılmıştır.
Trabzon’da güvenliğin ve asayişin bozulması hem bazı yerel yöneticilerin
usulsüzlükleri hem de ferdi eşkıyalıklardan kaynaklanmaktaydı. Yerel yöneticiler genelde
vergi alma hususunda adaletsizlik yapmaktaydılar. Nadir de olsa bazı yerel yöneticiler
eşkıya ile işbirliği yapmaktaydı. Ferdi eşkıyalılar ise Trabzon halkını daha fazla zarara
uğratmaktaydı. Bunlar köyleri basarak insanların malına ve canına kastetmekteydiler.
Bunların haricinde Trabzon ekonomisine zarar verecek faaliyetler de mevcuttur. Bu
faaliyetler genel de vergi vermeme hususu üzerinedir.
Trabzon’da bozulan güvenlik ve asayişi temin için merkezden görevliler tayin
edilmekteydi. Güvenlik ve asayişi tehdit edenler yerel yöneticiler ilk önce ağır bir dille
uyarılmaktaydı. Faaliyetlerine devam edenler ise ya görevinden alınıyorlardı ya da gerekli
cezaî müeyyidelere tabi tutuluyordu. Bunlar sürgün, kale-bend ve idam gibi birbirinden
ağır cezaları kapsamaktadır. Bu cezaları sadece yönetici kısmı ile sınırlı kalmıyordu. Hangi
gruba mensup olursa olsun bütün Osmanlı tebaası için geçerli bir uygulamaydı.