25 Eylül 2019 Çarşamba

Bir Kitap: Aile Sözlüğü

Geçenlerde D&R'da indirimde görüp aldığım bir kitaptı Aile Sözlüğü, kitapyurdu.com'da zaten alışveriş listemde idi; Kör Nişancı bittikten sonra akabinde hemen okudum ve bitirdim.

Öncelikle söylemek isterim ki, bir roman değil fakat roman örgüsüne sahip bir aile yaşantısı yazmış Natalia Ginzburg, kendi İtalyan ailesini anlatmış. Karakterler oldukça fazlaydı; anne babası, kardeşleri, komşuları, evlerindeki hizmetçiler, gündelik terziler, arkadaşlar, eşler ve torunlar. Yer yer isimlerin kimler olduklarını unutup gerisingeri geçtiğim sayfalarda isim aradım, bu zaman zaman okumamı oldukça da zorlaştırdı doğrusunu söylersem. Ama satır aralarında İtalya'nın iki dünya savaşı arasındaki tarihine dair ipuçları da okuyorsunuz. Kesinlikle okuyun diyemem ama yaşantı sevenler okuyabilir, sıkmaz.

Bana gelecek olursak, ben kendime yazıyorum bugünlerde. Defterimde, kendi konfor alanımda atıp tutuyorum, ahkam kesiyorum. Notlar alıyorum falan filan. Şimdi de "Yazma Uğraşı" isimli teorik bir kitap okumaya başladım. Teorik kitaplar da sıkar genelde beni, sade onu okuyamam; yanına ne eklesem acaba diye düşünüyorum.

Havalar soğudu, hele bugün nasıl soğuk ve yağmurlu. Meteoroloji yarın güneşli olacak diyor ama; mevsim döndü zaten, bu saatten sonra en sıcak günde bile yanına bir ceket, ille de şemsiye almak zorundasın. Elveda tasasız yaz günleri...

23 Eylül 2019 Pazartesi

Bir Alışveriş ve kısa kısa..

Aslında başka şeyler yazmayı planlıyordum. Fakat bu haftaya peşpeşe gelen kargolarla başladım. İlkin örmekte olduğum motifli hırkanın biten iplerinin kargosu geldi, 56 motifin halihazırda 21'ini örmüş bulunuyorum :) Sonrasında kitapyurdu.com kargom geldi, en son da Koton'dan istediğim o kurdeleli gömlek. Ama yazımızın kapsamına sadece kitap kargosu giriyor.

Bu sefer iki teorik kitap aldım, yazmaya odaklandığım için yazı üzerine okumak istediğimden, biraz araştırma yaptım ve bu kitaplarda karar kıldım. Bakalım istediğimi alabilecek miyim?


Diğer iki öykü kitabından yerli olanına bu sıralar sıkça instagramda karşıma çıkıyor ama Macar öyküleri seçkisi bayağı bir zamandır alışveriş listemde bekliyordu.


Kapağına bayıldııım :)


Turuncu defter ise tamamen maymun iştahımın sonucu olan zamansız bir planlayıcı. Muhtemelen büyük hevesle başlayıp bir süre sonra savsaklayacağım. Aslında unutmamam gereken şeyleri not almak açısından harika bir olanak. Çünkü özellikle Çağan'ın randevularını not alıyorum ama dağınık olduğumdan sürekli unutmamak için çaba harcıyorum. Bir deftere yeniden başlayarak zihnimde bu karışıklığı engelleyip yükünü azaltabilmek şu anki amacım. Ve bu bana şimdiden kendimi daha derli toplu hissettiriyor. Mevcutta kendimi dağıttığım ve plansız olarak sınırsızca yazabildiğim bir karalama defterim var zaten ama ona not alınca arada kaybolup gidecek.


Hem zamansız planlayıcıda, kaldığım yerden istediğim tarihten devam etme lüksüm de var. Yani sıkılıp bırakırsam ajanda gibi çöpe değil, belirlediğim tarihten yeniden başlayabilirim. Neler olacak zaman gösterecek. Bakalım planlama alışkanlığı kazanabilecek miyim :)

19 Eylül 2019 Perşembe

Bir Kitap: Sakin

Hani geçenlerde aldığım bir kararım vardı ya; öğle aralarında kişisel gelişim okumak diye. Evet, bir çaba yerine getirebildim kararımı. Bundan dolayı çok mutluyum :)

Kararım doğrultusunda ilk bitirdiğim kitap ise; değerli Ege Soley'in de ilk kitabı olan "Sakin" idi.. Ege Soley, ayıca değerli çevirmen Eren Yücesan Cendey'in kızı; Eren Hanım benim çok çok sevdiğim isimlerdendir, çevirilerini kitabı sanki yeniden yazıyormuşçasına bir özenle gerçekleştirir ve okumaya doyum olmaz. (Burada düşünüyorum; edebiyata yatkınlık da müzik gibi aileden geliyor sanırım... Eskiler ırsi diyor, biz genetik..)

Fotoğraf geçen günki mini pikniğimden


Kitap, gerek kapağı, gerek boyutu, gerek o iç açıcı mavisi ama ille de bana hissettirdiği ismiyle müsemma o sakinlik ile çekti beni kendine... Çizimleri olsun, sayfa yapısı olsun gerçekten çok başarılı ama, içeriği çok çok daha iyi ve özenli hazırlanmış.

Kapağından da sezinleyeceğimiz gibi; koşmayı bırakabilmeye dair ipuçları veriyor bize. Dinginliği, kalbimizin sesini dinlemeyi.. Kulaklarımızı çoğunlukla tıkadığımız o sesi yeniden duymayı başarmaya giden yolları nasıl arşınlayacağımızı anlatıyor ve cesaretlendiriyor.

Ruhunuzu sarıp sarmalamayı istiyorsanız, bu kitap tam size göre :)

17 Eylül 2019 Salı

Bir Keyif: Mini Piknik

Aslında ben bugün öğleden önce bugün için başka bir yazı yazmıştım, ama bir iki düzenleme yapıp öğleden sonra yayınlamayı düşünmüştüm. Sonradan gözüm öğle yemeği menüsüne takıldı ve işyerinde yemek istemediğimi fark ettim. Baktım dışarıda da en güzelinden bir eylül havası sürüyor; kendimi dışarı attım.

Önce bir fastfood dükkanından ekmek arası sandviç ve kurabiyemi aldım; sonra hemen yakınlardaki şahane güzel bir parkın yolunu tuttum. Oldukça işlek bir yolun kıyısındaki bu park, dışarıdaki tüm hızlı trafiğe inat bir o kadar tenha. Oyun alanı kısmında iki üç çocuk kendi aralarında ynuyor; sonradan aralarındaki sohbete kulak kabarttığım için çocukların bakıcıları olduklarını anladığım orta yaşlı hanımlar ise kendi aralarında tatlı bir gevezelik tutturmuş konuşuyorlardı.


Banklar boştu ama ben sırtımı bir ağaca dayayarak çimenlerde oturmak istedim. Sandviçi bir çırpıda yiyip bitirdikten sonra, kitabımı elime almadan, öylece bir süre durdum. Yaprakların arasından yüzüme ulaşan güneş ışığını, havadaki o şefkatli ılıklığı, ara sıra esen rüzgarı, rüzgarda sallanan dalların hışırtısını, o esintide ağaçtan kopup üzerime düşen bir iki sararmış yaprağı.. Hepsini büyük bir mutlulukla duyumsadım.

Hatta, öyle ki, o anı unutmamak adına hemen kedili defterimi çıkararak notlar aldım; bakın ne yazmışım :)

"İnsanın eğer iç dengesi yerindeyse (ki bu çok önemli, hatta temel şart) kendi huzurunu sağlaması işten bile değil."

İç dengemizin her zaman yerinde olmadığı zamanlarımız olmuyor mu? O zamanlarda, misal tatilde bile olsak, akılda türlü türlü düşünceler varken dinlenip, "Tatildeyim ohhh!" diyebiliyor muyuz? Bence hayır.

Ondandır ki, iç denge varsa, bir öğle arası bile değme tatile taş çıkartır diyorum. Bu dinginlik bana hafta sonunu buldurur umarım :) Hatta havalar soğuyana dek bunu birkaç kere daha yapmak isterim :)

Sonra, eh, fotoda gördüğünüz gibi biraz kitap okudum. Okuma kulübümüzün Ağustos kitabı idi ama biraz rötar yaptık; kitabımız Kurt Vonnegut'tan Kör Nişancı.

Şimdi bu yazıyı girip, işlere olanca hızla devam etmeliyim. Esen kalın.

14 Eylül 2019 Cumartesi

Bir Kitap: Bir An Gelir


Mersin'de tatilin sonlarına doğru, Çağan ne kadar izin verirse okuyabildiğim zamandan kalan bir kitaptı Bir An Gelir; bu sabah bitirdim ve sıcağı sıcağına yorumlayayım istedim. Vaktim de var. Kahvaltı biteli çok oluyor,  sabah uzunca zamandır canımın çektiği pankekleri pişirdim. Çağan sütburger sandı evvela, sadece süte karışıp içtiği balı pankekle mideye indirdi ;) Beyazları yıkayıp balkona astım. Şimdi koyu renkliler makinede. Bir kaç motif öreyim dedim, cık, istemedi canım. Tembel tembel sabahları seviyorum ama ah bir de kendini derleyip toplayan ev icat edilse. Eh, o iş de yarına. Öğleden sonra köye gidip domateslerin geçen haftadan bu yana olgunlaşmış olanlarını toplayacağız., em Canım S.'ye de şöyle güzeeel bir domates hasadı getireceğim ;) 

A, size yazmayı unuttum. Ben bir öykü yazdım. Ama kısacık. Yine de yazdım mı? Yazdım. Bilmem paylaşır mıyım. Önemli olan şeytanın bacağını kırmaktı.

Gülriz Sururi'yi birkaç yıldır okumayı zaten istiyordum. Fırsat olmamıştı. İlk kitabı Kıldan İnce, Kılıçtan Keskince'yi edinmiş, ama nedense erteleyip bekletmiştim. Kendimce; okumak için eşref saatimin gelmesini bekliyordum demek ki. Vefatından sonra, acı bir burukluk hissettim. Evet, aklımızın başına gelmesi için böyle acı şeyler gerekiyor. Bir acı tecrübe daha... Neyse. O inanılmaz etkileyici bir anı/biyografi kitabı idi. Gülriz Sururi kendini inanılmaz açmıştı ve kalemi ise olağanüstüydü.

Bir An Gelir ise anılarının devam kısmı. İlk kitabı 1979'da yayımlanmıştı yanlış anımsamıyorsam. Bu kitapta ise 1980'den 2000'lere uzanmış. Yine hem sanat yaşamını, hem özel hayatını, fonda ise o yılların ülke panoramasını ustalıkla kaleme almış. Ben kadın yazarlara ayrıca düşkünüm. Her kelimesinden ayrı keyif aldım. Kesinlikle okuyun derim. Sırada Zefiros var Sururi'den. Onu da okuyup seriyi tamamlamak istiyorum.

Bayağı gevezelik ettim sanırım. Kısa zamanda görüşmek üzere :)

9 Eylül 2019 Pazartesi

Yeni Kararlar

Alıntıdır.


Daha önce aldığım kararları uygulayabildiğimi ve yavaş yavaş oturtabildiğimi hissedince; yeni kararlar almak daha iştah açıcı geliyor benim için. Bir de şunu keşfettim, şu dönemki kararlarım da yeniden yazabilmek adına ufak ısınma turları sanki. Sonu nasıl olacak? Bekleyip göreceğiz.

Haydi, gelin ben kendi kendime kararlar alayım; siz de dilerseniz okuyun. Belki size de ilham gelir, siz de hayatınıza bir iki ufak dokunuş yapmak adına, ya da sadece bir şeylere başlamak, o heyecanı hissedebilmek adına yeni kararlar alırsınız. Denemesi bedava ne de olsa, değil mi?

- Öğle aralarımda ruhumu doyurucu okumaları yapmak. Aslında buna kişisel gelişim diyorlar ama ben pek sevmiyorum kişisel gelişim demeyi. "Beş dakkada İngilizce" gibi pazarlamacı bir kavram gibi geliyor. Öğle vakitleri, düşündüğüm zaman, sadece kendime ayırabileceğim ender zamanlardan. O yüzden bu zamanları böyle okumalara tahsis ettim. Bölünüp dağılınca, yaptığım okumanın ve aldığım notların da bir anlamı kalmıyor çünkü.

Bugün Ege Soley'i Sakin isimli kitabına başladım mesela bu öğle arası. Kapağında, "Koşmayı bıraktığın gün, vardığın gün." demiş. Yaşamın doğal akışına uyabilmek adına öğütler var. Defterim de yanımda. Bu öğütleri kendime uyarlayarak notlar alıyorum. Yine kendimi irdeliyorum. Defterim de, geçenlerde aldığım defter. Size bahsetmiştim. Okuyup sindirdiğim, değerlendirdiğim bir cümle bile bazen, senelerdir hissedip de adını koyamadığım bir şeyi isimlendirmeme yardımcı oluyor.

- Elimin altında karalama defteri tutmak. Bu karardan geçenlerde size bahsettim. Biraz dikiş tutturmuş olmalıyım ki, devam ediyorum. Her aklıma eseni yazıyorum. Fena da olmuyor hani. Kendimi somutlaştırıyorum sanki. İyi geliyor. Evirip çeviriyorum. Hatta dün akşam kendi kendime "bir öykü yazmanın aslında hiç de zor olmadığını" söylemeye bile cüret etmişim.

- Bir diğer karar da yazı pratikleri yapma kararı. Bu kararı gerçi her zaman alıyorum ama nedense "adı konsun madem" kategorisinde.

Sizin de almayı düşündüğünüz kararlar varsa ya da yeni bir başlangıç yapmayı düşünüyorsanız, bize ilham vermek adına yorum bırakabilirsiniz.



3 Eylül 2019 Salı

Bir Emek: Tığ İşi Bluz

Ben hızımı alamadım bu örgücülük konusunda. Tatilde de boş durmadım, habire ördüm. Ama sonucu da böyle güzel oldu bence. Sizce nasıl? Ören Bayanlık kariyerimde sağlam adımlarla ilerlemekteyim :)


Fotoğraf için teşekkür ederim Canım S. :)

Asıl amaç, elimin çalışması ve zihnimin dinlenmesi. Üretmek. Bir yumak basit iplikten el emeğiyle bir ürün meydana getirmek.

Mutluluk böyle basit :)

2 Eylül 2019 Pazartesi

Yazmak.

Yine yazıya yöneldim.



Döndüm, dolandım, ayaklarımı suya değdirdim, saçlarımı rüzgara bıraktım, güneşi batırdım, öğleye uyandım, Çağan'ın peşinden koştum asla yürümedim, sabrım tükendi, sabrım tazelendi, kilo almamak için az yedim, az uyudum, zaman zaman anksiyetem tırmandı, bazen de çok rahat oldum, temizlendim, paklandım ve gittim kendime bir uyduruk defter aldım, elime de kalem aldım, baktım ki yazmak istedim ve yazdım.

Şimdi masamın üzerinde duruyor. Çokça çalışıyor ve arada aklımdan geçenleri yazıyorum. Sanmayın ki kurdu. Hayır. O an aklımdan ne geçiyorsa, bir whatsapp mesajı yazar gibi kendime yazıyorum. Başka türlü olmayacak gibi hissediyorum, başka türlü olamayacağına inandırmak istiyorum, belki de zorluyorum kendimi. Çünkü içim şu an susuz bir kuyu gibi. Ben yeniden suyu arıyorum.

Akşamüstlerine dair...

Aklımda bir dize dönüyor. Gün batımından beri. Bir mantra gibi yineledikçe yineliyorum. Tesbih çekiyorum sanki. Büyülüyor beni: "İnsan ...