BAYRAM, P. (2022). “Küresel İklim Krizinin Aşılmasında Çevre Gazeteciliğinin Rolü ve Önemi”, Sosyal Bilimlerde Güncel Araştırmalar 2, Ed. S. İpek, C. Kılıç ve S. S. Tan, Bursa: Ekin. , 2022
Günümüzde iklim krizi, insanlığın karşı karşıya olduğu en temel ve önemli sorunlardan biridir. Kü... more Günümüzde iklim krizi, insanlığın karşı karşıya olduğu en temel ve önemli sorunlardan biridir. Küresel ısınmanın
kontrol altına alınamaması, nüfus artışı ve buna bağlı olarak hava kirliliği yalnızca insanlığın ve sosyal kurumların değil,
aynı zamanda yeryüzündeki tüm canlıların ve ekosistemlerin geleceğini tehdit etmektedir.
İklim krizi (değişikliği), Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinde “doğrudan veya dolaylı olarak
küresel atmosferin bileşimini bozan insan faaliyetleri sonucunda iklimde oluşan bir değişiklik” olarak tanımlanmıştır (BM
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, 1994). Tanımda görüleceği üzerine iklim krizinin en önemli tetikleyicisi insan
faktörüdür. Nitekim Öztürk (2002) özellikle 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren insanların çeşitli etkinliklerinin iklimi
etkilediğini ve gerekli önlemlerin alınmaması halinde iklimdeki bu bozulmaların artış göstererek küresel ısınmaya bağlı
iklim değişikliklerinin etkilerini belirginleştireceğini belirtmiştir.
Küresel boyutta ortalama sıcaklıkların artması, deniz seviyelerinde yükselme, sel, kuraklık ve fırtına gibi aşırı hava
olaylarında ve afetlerde artışlar yaşanması; buna bağlı olarak halk sağlığı sorunlarının yaygınlaşması küresel iklim krizinin
sonuçları arasında gösterilebilir (Tuğaç, 2022). Özay ve Mustafa (2022), iklim krizinin sonuçları ve toplumların günlük
yaşamları üzerindeki etkilerinin dikkate alınması gerektiğini ve bu konuda doğru bilgilendirmenin rolünü vurgulamışlardır.
İklim krizi gibi çevre ve doğa olaylarında, bu durumdan doğrudan etkilenen insanların bilgilendirilmesinde haber medyası
önemli bir araçtır (Özay ve Mustafa, 2022) ve iklim değişikliği alanında gazetecilerin kilit öneme sahip aracılar olarak
tanımlandığı görülmektedir (Şahin ve Üzelgün, 2016).
Çalışma, küresel iklim krizinin aşılmasında çevre gazeteciliğinin işlevlerini irdelemekte ve bu gazetecilik türü önündeki
engelleri ortaya koymaktadır. Bu kapsamda 6 çevre gazetecisiyle derinlemesine görüşme yapılmış ve elde edilen veriler,
tematik içerik analizi yöntemiyle incelenmiştir. Araştırmada bulgular, çevre gazeteciliğinin tarifi; küresel iklim krizi gibi
sorunlarda çevre gazeteciliğinin rolü ve önemi; çevre gazeteciliğinin önündeki engeller olmak üzere 3 ana kategoride
sunulmuştur.
Araştırma bulgularına göre çevre gazetecileri, diğer alan gazetecileriyle ortak etik değerleri, standartları ve yetenekleri
paylaşmaktadır. Çevre gazetecisini diğer gazetecilerden ayıran özellikler ise çevre sorunlarına karşı duyarlı olmaları ve bu
konuda asgari düzeyde bile olsa bilgi sahibi olmalarıdır. Böylece çevre sorunlarına ilişkin kamuoyunun doğru
bilgilendirilmesi ve yönlendirmesine katkı sağlanabilir. Bununla birlikte çevre gazeteciliği iklim krizi başta olmak üzere
çevre sorunlarına karşı kamuoyuna bilgi verebilir, gündem oluşturabilir, çözüm yaratmak için alternatif görüşleri
duyurabilir. Katılımcılara göre Türkiye’de gündem oluşturacak haber çalışmaları ve çevre muhabirleri yok denecek kadar
azdır. Bunun nedenleri arasında çevre gazeteciliğinin bir uzmanlık alanı olarak gelişememesi, basın işletmelerinin ekonomi
politik stratejileri, medya sahiplerinin siyasilerle ilişkileri, uzmanların demeç vermekten kaçınması, belge-bilgi eksikliği,
muhabirlere kaynak sağlanmaması, çevre haberlerinin editoryal süreçte tercih edilmemesi yer almaktadır. Türkiye’de çevre
gazeteciliğinde yaşanan eksiklik, küresel iklim krizi gibi çevre sorunlarında yeterli kamuoyunun oluşmamasına neden
olmaktadır. Fakat medya, çevre sorunlarına karşı ortak hareket etmeyi sağlayarak sorunlara karşı ortak bir duruş
geliştirmeyi kolaylaştırabilir. Bu bakımdan medya kuruluşlarının çevre muhabirlerinin uzmanlaşmasını kolaylaştıracak
masa oluşturması, muhabirlere kaynak sağlaması, akademik boyutta çevre gazeteciliğinin önemine ilişkin araştırmaların
arttırılması önerilmektedir.
Uploads
Papers by pınar bayram
Özet Siyasal katılım, bireylerin siyasal karar alma süreçlerini etkilemek amacıyla gerçekleştirdikleri etkinliklerdir. Günümüzde iletişim teknolojilerinin gelişimiyle siyasal katılım olanaklarının çeşitlendiği, bireylerin katılım imkânlarının arttığı ileri sürülmektedir. Diğer taraftan, konuya karamsar yaklaşan bir görüş ise sosyal medyanın yalnızca bir eğlence platformu olduğunu ve bireylerin ilgisini siyasal alandan uzaklaştırarak gerçek katılımın önüne geçtiğini savunmaktadır. Bu çalışmada, yaygın şekilde kullanılan bir mikro-blog sitesi olan Twitter'ın siyasal katılım üzerindeki etkililiği incelenmektedir. Çalışmanın konusu tüm dünyayı yakından ilgilendiren Covid-19 pandemisidir. Bu konunun seçilmesinin temel nedeni, bireylerin tamamı için aynı derecede önem taşıyan bir konu olmasıdır. Covid-19 pandemisine yönelik siyasal kararların alındığı birincil kurum Sağlık Bakanlığıdır. Bakanlığın en üst yöneticisi Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, salgının ülkemizde ortaya çıkışından bu yana ilgili tüm kurumlarca alınan önemli karar ve gelişmeleri günlük/haftalık olarak halka açıklamaktadır. Bunun yanı sıra, yapılan açıklamaların özet metinleri, Twitter üzerinden takipçilerle paylaşılmaktadır. Bakan tarafından atılan tweetlere cevaben takipçiler; yorum, görüş ve önerilerini iletebilmektedir. Bu çalışmada, Bakan Koca'nın paylaştığı üç tweete verilen cevapların analiz edilmesi yoluyla, sosyal medyanın etkili bir siyasal katılım aracı olup olmadığı incelenmektedir. Bakan Koca'nın tweetleri çalışmanın sınırlılığı dışında olup yalnızca bu tweetlere verilen yanıtlar değerlendirilmiştir. Çalışmada toplam 600 tweet veri olarak kabul edilmiştir. Toplanan veriler kategorisel içerik analizi yöntemiyle analiz edilmiştir. Abstract Political participation is the activities carried out by citizens in order to influence political decision-making processes. Nowadays, some suggest the development of communication technologies diversifies the opportunities for political participation and increases the participation opportunities of citizens. On the other hand, a pessimistic view argues that social media is just an entertainment platform and in fact prevents participation by diverting citizens' attention from the political sphere. This study examines the effectiveness of Twitter, a widely used micro-blog website, on political participation. Covid-19 pandemic which closely concerns the whole world, has been determined as the subject of the study. The top manager of the Health Ministry, Minister Dr. Fahrettin Koca discloses the important decisions and developments taken by the Ministry of Health and other relevant institutions weekly, starting from the emergence of the outbreak in our country. Additionally, the summary texts of the statements made are shared with the followers over Twitter. This study examines whether social media is an effective means of political participation by evaluating responses given to three different tweets posted by Minister Koca. Minister Koca's tweets are beyond the limitations of the study, only the responses have been evaluated. 600 tweets were selected as data. Collected data were analyzed using categorical content analysis method.
XIX. yüzyılla birlikte Osmanlı Devleti Batı etkisi altında birçok alanda
yeniliklere yönelmiştir. Bu yüzyılda Batı ile ilişkiler geliştirilmiş ve Batı referans alınarak yönetim, ekonomi, siyaset alanlarında önemli değişiklikler yapılmaya başlanmıştır. Yönetim alanında rüşvet, yolsuzluk, verimsizlik gibi pek çok sorun XIX. yüzyıla kadar katlanarak devam etmiş, III. Selim dönemi ile birlikte bu sorunlara çözüm önerileri geliştirilmeye çalışılmıştır. Yapılan yenilikler romanlara yansımış, bakış açılarının farklılığına göre değişik biçimlerde ele alınarak ifade edilmiştir. Toplumsal değişime karşı insanların verdikleri tepkiler, yaşam biçimi, sosyal yapı ve toplumsal değerlerin romanlar üzerinden algılanması zengin bir içerik sunmaları bakımından tarihsel olguları daha doğru bir şekilde değerlendirmemize imkân vermektedir
Öz: 19. yüzyıl, Osmanlı Devleti'nde ekonomik, toplumsal, siyasal ve hukuksal alanda pek çok reformun yapıldığı ve topyekûn toplumsal bir dönüşümün yaşandığı önemli bir süreçtir. Batı ile ilişkilerin geliştiği bu dönemde Osmanlı Devleti, dış ticarete ve sermayeye kapılarını açmış, Batı ile ticaret yoluyla ekonomik ilişkileri geliştirmiştir. Değişen sosyo-ekonomik ilişkiler, kent alanını da etkilemiştir. Osmanlı devleti'nde kent üzerine izlenimlerini aktaran Osmanlı aydınlarının kullandığı araçlardan biri de romanlar olmuştur. Bu tarihsel kaynaklar, kurgusal da olsa gündelik hayata ilişkin ipuçları taşımaktadır. Çalışma yönetsel reformlarla roman yazarlarının düşünceleri üzerinde karşılaştırmalar yaparken, aynı zamanda dönemin kentsel reformlarının gelişimini inceleyecektir. Anahtar Kelimeler: Kentleşme, roman, tanzimat dönemi, modernleşme, kentsel dönüşüm Abstract: 19th century is an important process for the Ottoman Empire with economic, social, political and legal reforms and an overall experience of social transformation in many areas. In this period that relations with the West were developed the Ottoman Empire had opened its doors to foreign trade and had developed economic relations through trade with the West. Changing socioeconomic relations also influenced the urban areas. One of the tools used by Ottoman intellectuals who shared their impressions on the city of the Ottoman Empire are the novels. These historical resources, albeit fictional bears clues about real life. While working on the idea of the novelists comparison with the administrative reform, the development of urban reform during the same time period will be examined.
Özet: Günümüzün en yaygın iletişim kanallarından biri olan sosyal medya, her gün milyonlarca insanı bir araya getirmektedir. Sosyal medya aracılığıyla, bir araya gelen " yabancılar " , yabancı kalarak (kimliğini deşifre etmeden) birbirlerine " ne " yi (hangi mesajı) iletir? Sosyal medya kullanımının insani ilişkiler üzerinde ne gibi bir etkisi var? Bu soruların yanıtını arayan çalışmanın, aynı zamanda sosyal medya çalışmalarına katkı sağlama amacı da bulunmaktadır. Bu bağlamda çalışma için seçilen örneklem, facebook sitesinde yer alarak 2013 yılından günümüze dek aktif olarak kullanılan ve 3 Kasım 2014'te 15.094 takipçisi bulunan " Muğla İtiraf " isimli sayfadır. Çalışmada, belirtilen tarihler arasında, sayfada paylaşılan gönderiler incelenmiş ve paylaşım yoğunluklarına göre kategorileştirilmiştir. Buna göre en yoğun paylaşımlar, şikayet, beklenti ve deşifre odaklı olmuştur. Çalışmanın teorik çerçevesini ise Zygmunt Baumann'ın insani ilişkiler yaklaşımı ve Huizinga'nın oyun teorisi oluşturmuştur. Giriş İletişim, insan(lar)ın kişisel, toplumsal ve tarihsel hayat(lar)ında, en temel var olma biçimidir. İletişim, insan(lar)ın varlığını sürdürmesinin bir ürünü olduğu gibi, aynı zamanda var olabilmesinin de en temel kaynaklarından biridir. İnsan hayatında iletişimin önemi, aslında insanın sosyal bir varlık olmasından kay-naklanır. Çünkü tarih boyunca, insanlar, " kendi sosyo-kültürel ve psikolojik oluşum-larıyla bütünleşen insani bir çevreyi, hep beraber üretmişlerdir ". Çünkü toplumla bağlarından kopmuş, izole olmuş bir varlık, ancak hayvani düzeydeki bir varlık ola-bilir. Bu bakımdan insanın spesifik insanlığı ve sosyalliği, ayrılmaz bağlarla birbirine bağlıdır (Berger, Lucmann, 1992: 78). Bu durumda insanın sosyalliği, temel içgü-düsü olan " var olma " yla eşdeğer olarak görülebilir. Çünkü sosyal bağlarının dışında yaşayan insan yoktur (Arslan, 1992: 7-17). Bu bağlamda sosyal düzen, insan(lık)ın bir ürünüdür ve devam eden bu süreç asla sona ermez (Heide, 2009: 48). Dolayısıyla insanların sosyal bağlarla birbirine bağlı olmasını sağlayan en temel dinamik iletişim olmaktadır.
Öz Zaman, insanlık tarihi boyunca, insanın hayatını anlamlandırırken sistematize ettiği başat dinamiklerden biridir. Fakat zamanın, insanın kişisel hayatını programlaması dışında toplumsal önemi de son derece önemlidir. Zamanın toplumsal algısı dinsel, kültürel ritüellerden, ekonomik gelişmelerden ve kitle iletişim araçlarından etkilenmiştir. Günümüze bakıldığında zaman, tüketim edimiyle eş değer görülmektedir. Bugün, zaman geçirmenin somut örneklerini eğlence, tatil, tüketimde bulunma ve modern kitle turizmi oluşturmaktadır. Bu toplumsal algının oluşmasında reklamlar başta olmak üzere kitle iletişim araçları hayati rol oynamaktadır. Reklam filmleri tüketimin imajını oluştururken, bu imajın gerçek tüketim eylemiyle sınırları belirli değildir. Dolayısıyla reklam filmlerinin medya ekonomisine yaptığı katkı dışında insan hayatını şekillendiren bir etkisi de mevcuttur. Çalışma " Sünnet Konvoyu " reklam filmini örnek alarak, günümüz zaman tüketimini göstergebilimsel analiz yöntemiyle incelemektedir. Bu reklam filminde zaman tüketimi, Guy Debord tarafından ele alınan " gösteri toplumu " kavramı bağlamında tüketime dayalı olarak ele alınmaktadır. Reklam filminde, zaman, tüketim eylemiyle geçiştirilirken metalaşmakta ve bu ilişkiler ağı gösteri toplumunu yeniden üretmektedir. Abstract The time has been a basic dynamic for people since history of humanity to explain the life. Time is important for people. We program the time of our lives. Except this; time is also important for society. The social perception of time is affected by religious and cultural rituals, economic developments and the mass communication. Today, time is considered equivalent to the consumption acts. Today, the examples of time passing are: fun, holidays, consumption and modern mass tourism. This mass media, especially advertisement, plays a critical role of this social perception. Advertising films creating the image of consumption. But the images via the actual consumption actions not clear boundaries between them. Therefore, an effect of advertising films which shapes human life is also available. The study examines of time consumption as critical. The time consumption of circumcision convoy ad is analyzed on * Doktora Öğrencisi, Ege Üniversitesi, Gazetecilik Anabilim Dalı, [email protected]
Tanzimat dönemi romanları Türk siyasi tarihinin önemli arşivlerinden biridir. Dolayısıyla bu romanları birer edebiyat ürünü olarak görmek hatalı bir görüş olacaktır. Bu çalışmada modernleşmenin taşıyıcıları olarak görülen kadınların, Tanzimat Döneminde, günlük yaşamda karşılaştıkları problemlerine odaklanılmaktadır. Dönemin roman yazarları eserlerinde, Osmanlı toplumunda evlilik, boşanma, namus, yasak aşk gibi değerleri kadınlar üzerinden incelemişlerdir. Ayrıca kadın hakları konusuna da yüzeysel olarak değinmişlerdir. Kadına dair sorunların ilk kez çok boyutlu kaleme alındığı Tanzimat dönemi romanlarını incelemek, bugünü yorumlamada farklı bir bakış açısı olarak değerlendirilebilir. Tanzimat döneminde kadınların toplumsal yaşamda maruz kaldığı problemler, bugün hala tartışılmakta ve çoğu kadının problemleri olmaya devam etmektedir.
Drafts by pınar bayram
Books by pınar bayram
kontrol altına alınamaması, nüfus artışı ve buna bağlı olarak hava kirliliği yalnızca insanlığın ve sosyal kurumların değil,
aynı zamanda yeryüzündeki tüm canlıların ve ekosistemlerin geleceğini tehdit etmektedir.
İklim krizi (değişikliği), Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinde “doğrudan veya dolaylı olarak
küresel atmosferin bileşimini bozan insan faaliyetleri sonucunda iklimde oluşan bir değişiklik” olarak tanımlanmıştır (BM
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, 1994). Tanımda görüleceği üzerine iklim krizinin en önemli tetikleyicisi insan
faktörüdür. Nitekim Öztürk (2002) özellikle 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren insanların çeşitli etkinliklerinin iklimi
etkilediğini ve gerekli önlemlerin alınmaması halinde iklimdeki bu bozulmaların artış göstererek küresel ısınmaya bağlı
iklim değişikliklerinin etkilerini belirginleştireceğini belirtmiştir.
Küresel boyutta ortalama sıcaklıkların artması, deniz seviyelerinde yükselme, sel, kuraklık ve fırtına gibi aşırı hava
olaylarında ve afetlerde artışlar yaşanması; buna bağlı olarak halk sağlığı sorunlarının yaygınlaşması küresel iklim krizinin
sonuçları arasında gösterilebilir (Tuğaç, 2022). Özay ve Mustafa (2022), iklim krizinin sonuçları ve toplumların günlük
yaşamları üzerindeki etkilerinin dikkate alınması gerektiğini ve bu konuda doğru bilgilendirmenin rolünü vurgulamışlardır.
İklim krizi gibi çevre ve doğa olaylarında, bu durumdan doğrudan etkilenen insanların bilgilendirilmesinde haber medyası
önemli bir araçtır (Özay ve Mustafa, 2022) ve iklim değişikliği alanında gazetecilerin kilit öneme sahip aracılar olarak
tanımlandığı görülmektedir (Şahin ve Üzelgün, 2016).
Çalışma, küresel iklim krizinin aşılmasında çevre gazeteciliğinin işlevlerini irdelemekte ve bu gazetecilik türü önündeki
engelleri ortaya koymaktadır. Bu kapsamda 6 çevre gazetecisiyle derinlemesine görüşme yapılmış ve elde edilen veriler,
tematik içerik analizi yöntemiyle incelenmiştir. Araştırmada bulgular, çevre gazeteciliğinin tarifi; küresel iklim krizi gibi
sorunlarda çevre gazeteciliğinin rolü ve önemi; çevre gazeteciliğinin önündeki engeller olmak üzere 3 ana kategoride
sunulmuştur.
Araştırma bulgularına göre çevre gazetecileri, diğer alan gazetecileriyle ortak etik değerleri, standartları ve yetenekleri
paylaşmaktadır. Çevre gazetecisini diğer gazetecilerden ayıran özellikler ise çevre sorunlarına karşı duyarlı olmaları ve bu
konuda asgari düzeyde bile olsa bilgi sahibi olmalarıdır. Böylece çevre sorunlarına ilişkin kamuoyunun doğru
bilgilendirilmesi ve yönlendirmesine katkı sağlanabilir. Bununla birlikte çevre gazeteciliği iklim krizi başta olmak üzere
çevre sorunlarına karşı kamuoyuna bilgi verebilir, gündem oluşturabilir, çözüm yaratmak için alternatif görüşleri
duyurabilir. Katılımcılara göre Türkiye’de gündem oluşturacak haber çalışmaları ve çevre muhabirleri yok denecek kadar
azdır. Bunun nedenleri arasında çevre gazeteciliğinin bir uzmanlık alanı olarak gelişememesi, basın işletmelerinin ekonomi
politik stratejileri, medya sahiplerinin siyasilerle ilişkileri, uzmanların demeç vermekten kaçınması, belge-bilgi eksikliği,
muhabirlere kaynak sağlanmaması, çevre haberlerinin editoryal süreçte tercih edilmemesi yer almaktadır. Türkiye’de çevre
gazeteciliğinde yaşanan eksiklik, küresel iklim krizi gibi çevre sorunlarında yeterli kamuoyunun oluşmamasına neden
olmaktadır. Fakat medya, çevre sorunlarına karşı ortak hareket etmeyi sağlayarak sorunlara karşı ortak bir duruş
geliştirmeyi kolaylaştırabilir. Bu bakımdan medya kuruluşlarının çevre muhabirlerinin uzmanlaşmasını kolaylaştıracak
masa oluşturması, muhabirlere kaynak sağlaması, akademik boyutta çevre gazeteciliğinin önemine ilişkin araştırmaların
arttırılması önerilmektedir.
Özet Siyasal katılım, bireylerin siyasal karar alma süreçlerini etkilemek amacıyla gerçekleştirdikleri etkinliklerdir. Günümüzde iletişim teknolojilerinin gelişimiyle siyasal katılım olanaklarının çeşitlendiği, bireylerin katılım imkânlarının arttığı ileri sürülmektedir. Diğer taraftan, konuya karamsar yaklaşan bir görüş ise sosyal medyanın yalnızca bir eğlence platformu olduğunu ve bireylerin ilgisini siyasal alandan uzaklaştırarak gerçek katılımın önüne geçtiğini savunmaktadır. Bu çalışmada, yaygın şekilde kullanılan bir mikro-blog sitesi olan Twitter'ın siyasal katılım üzerindeki etkililiği incelenmektedir. Çalışmanın konusu tüm dünyayı yakından ilgilendiren Covid-19 pandemisidir. Bu konunun seçilmesinin temel nedeni, bireylerin tamamı için aynı derecede önem taşıyan bir konu olmasıdır. Covid-19 pandemisine yönelik siyasal kararların alındığı birincil kurum Sağlık Bakanlığıdır. Bakanlığın en üst yöneticisi Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, salgının ülkemizde ortaya çıkışından bu yana ilgili tüm kurumlarca alınan önemli karar ve gelişmeleri günlük/haftalık olarak halka açıklamaktadır. Bunun yanı sıra, yapılan açıklamaların özet metinleri, Twitter üzerinden takipçilerle paylaşılmaktadır. Bakan tarafından atılan tweetlere cevaben takipçiler; yorum, görüş ve önerilerini iletebilmektedir. Bu çalışmada, Bakan Koca'nın paylaştığı üç tweete verilen cevapların analiz edilmesi yoluyla, sosyal medyanın etkili bir siyasal katılım aracı olup olmadığı incelenmektedir. Bakan Koca'nın tweetleri çalışmanın sınırlılığı dışında olup yalnızca bu tweetlere verilen yanıtlar değerlendirilmiştir. Çalışmada toplam 600 tweet veri olarak kabul edilmiştir. Toplanan veriler kategorisel içerik analizi yöntemiyle analiz edilmiştir. Abstract Political participation is the activities carried out by citizens in order to influence political decision-making processes. Nowadays, some suggest the development of communication technologies diversifies the opportunities for political participation and increases the participation opportunities of citizens. On the other hand, a pessimistic view argues that social media is just an entertainment platform and in fact prevents participation by diverting citizens' attention from the political sphere. This study examines the effectiveness of Twitter, a widely used micro-blog website, on political participation. Covid-19 pandemic which closely concerns the whole world, has been determined as the subject of the study. The top manager of the Health Ministry, Minister Dr. Fahrettin Koca discloses the important decisions and developments taken by the Ministry of Health and other relevant institutions weekly, starting from the emergence of the outbreak in our country. Additionally, the summary texts of the statements made are shared with the followers over Twitter. This study examines whether social media is an effective means of political participation by evaluating responses given to three different tweets posted by Minister Koca. Minister Koca's tweets are beyond the limitations of the study, only the responses have been evaluated. 600 tweets were selected as data. Collected data were analyzed using categorical content analysis method.
XIX. yüzyılla birlikte Osmanlı Devleti Batı etkisi altında birçok alanda
yeniliklere yönelmiştir. Bu yüzyılda Batı ile ilişkiler geliştirilmiş ve Batı referans alınarak yönetim, ekonomi, siyaset alanlarında önemli değişiklikler yapılmaya başlanmıştır. Yönetim alanında rüşvet, yolsuzluk, verimsizlik gibi pek çok sorun XIX. yüzyıla kadar katlanarak devam etmiş, III. Selim dönemi ile birlikte bu sorunlara çözüm önerileri geliştirilmeye çalışılmıştır. Yapılan yenilikler romanlara yansımış, bakış açılarının farklılığına göre değişik biçimlerde ele alınarak ifade edilmiştir. Toplumsal değişime karşı insanların verdikleri tepkiler, yaşam biçimi, sosyal yapı ve toplumsal değerlerin romanlar üzerinden algılanması zengin bir içerik sunmaları bakımından tarihsel olguları daha doğru bir şekilde değerlendirmemize imkân vermektedir
Öz: 19. yüzyıl, Osmanlı Devleti'nde ekonomik, toplumsal, siyasal ve hukuksal alanda pek çok reformun yapıldığı ve topyekûn toplumsal bir dönüşümün yaşandığı önemli bir süreçtir. Batı ile ilişkilerin geliştiği bu dönemde Osmanlı Devleti, dış ticarete ve sermayeye kapılarını açmış, Batı ile ticaret yoluyla ekonomik ilişkileri geliştirmiştir. Değişen sosyo-ekonomik ilişkiler, kent alanını da etkilemiştir. Osmanlı devleti'nde kent üzerine izlenimlerini aktaran Osmanlı aydınlarının kullandığı araçlardan biri de romanlar olmuştur. Bu tarihsel kaynaklar, kurgusal da olsa gündelik hayata ilişkin ipuçları taşımaktadır. Çalışma yönetsel reformlarla roman yazarlarının düşünceleri üzerinde karşılaştırmalar yaparken, aynı zamanda dönemin kentsel reformlarının gelişimini inceleyecektir. Anahtar Kelimeler: Kentleşme, roman, tanzimat dönemi, modernleşme, kentsel dönüşüm Abstract: 19th century is an important process for the Ottoman Empire with economic, social, political and legal reforms and an overall experience of social transformation in many areas. In this period that relations with the West were developed the Ottoman Empire had opened its doors to foreign trade and had developed economic relations through trade with the West. Changing socioeconomic relations also influenced the urban areas. One of the tools used by Ottoman intellectuals who shared their impressions on the city of the Ottoman Empire are the novels. These historical resources, albeit fictional bears clues about real life. While working on the idea of the novelists comparison with the administrative reform, the development of urban reform during the same time period will be examined.
Özet: Günümüzün en yaygın iletişim kanallarından biri olan sosyal medya, her gün milyonlarca insanı bir araya getirmektedir. Sosyal medya aracılığıyla, bir araya gelen " yabancılar " , yabancı kalarak (kimliğini deşifre etmeden) birbirlerine " ne " yi (hangi mesajı) iletir? Sosyal medya kullanımının insani ilişkiler üzerinde ne gibi bir etkisi var? Bu soruların yanıtını arayan çalışmanın, aynı zamanda sosyal medya çalışmalarına katkı sağlama amacı da bulunmaktadır. Bu bağlamda çalışma için seçilen örneklem, facebook sitesinde yer alarak 2013 yılından günümüze dek aktif olarak kullanılan ve 3 Kasım 2014'te 15.094 takipçisi bulunan " Muğla İtiraf " isimli sayfadır. Çalışmada, belirtilen tarihler arasında, sayfada paylaşılan gönderiler incelenmiş ve paylaşım yoğunluklarına göre kategorileştirilmiştir. Buna göre en yoğun paylaşımlar, şikayet, beklenti ve deşifre odaklı olmuştur. Çalışmanın teorik çerçevesini ise Zygmunt Baumann'ın insani ilişkiler yaklaşımı ve Huizinga'nın oyun teorisi oluşturmuştur. Giriş İletişim, insan(lar)ın kişisel, toplumsal ve tarihsel hayat(lar)ında, en temel var olma biçimidir. İletişim, insan(lar)ın varlığını sürdürmesinin bir ürünü olduğu gibi, aynı zamanda var olabilmesinin de en temel kaynaklarından biridir. İnsan hayatında iletişimin önemi, aslında insanın sosyal bir varlık olmasından kay-naklanır. Çünkü tarih boyunca, insanlar, " kendi sosyo-kültürel ve psikolojik oluşum-larıyla bütünleşen insani bir çevreyi, hep beraber üretmişlerdir ". Çünkü toplumla bağlarından kopmuş, izole olmuş bir varlık, ancak hayvani düzeydeki bir varlık ola-bilir. Bu bakımdan insanın spesifik insanlığı ve sosyalliği, ayrılmaz bağlarla birbirine bağlıdır (Berger, Lucmann, 1992: 78). Bu durumda insanın sosyalliği, temel içgü-düsü olan " var olma " yla eşdeğer olarak görülebilir. Çünkü sosyal bağlarının dışında yaşayan insan yoktur (Arslan, 1992: 7-17). Bu bağlamda sosyal düzen, insan(lık)ın bir ürünüdür ve devam eden bu süreç asla sona ermez (Heide, 2009: 48). Dolayısıyla insanların sosyal bağlarla birbirine bağlı olmasını sağlayan en temel dinamik iletişim olmaktadır.
Öz Zaman, insanlık tarihi boyunca, insanın hayatını anlamlandırırken sistematize ettiği başat dinamiklerden biridir. Fakat zamanın, insanın kişisel hayatını programlaması dışında toplumsal önemi de son derece önemlidir. Zamanın toplumsal algısı dinsel, kültürel ritüellerden, ekonomik gelişmelerden ve kitle iletişim araçlarından etkilenmiştir. Günümüze bakıldığında zaman, tüketim edimiyle eş değer görülmektedir. Bugün, zaman geçirmenin somut örneklerini eğlence, tatil, tüketimde bulunma ve modern kitle turizmi oluşturmaktadır. Bu toplumsal algının oluşmasında reklamlar başta olmak üzere kitle iletişim araçları hayati rol oynamaktadır. Reklam filmleri tüketimin imajını oluştururken, bu imajın gerçek tüketim eylemiyle sınırları belirli değildir. Dolayısıyla reklam filmlerinin medya ekonomisine yaptığı katkı dışında insan hayatını şekillendiren bir etkisi de mevcuttur. Çalışma " Sünnet Konvoyu " reklam filmini örnek alarak, günümüz zaman tüketimini göstergebilimsel analiz yöntemiyle incelemektedir. Bu reklam filminde zaman tüketimi, Guy Debord tarafından ele alınan " gösteri toplumu " kavramı bağlamında tüketime dayalı olarak ele alınmaktadır. Reklam filminde, zaman, tüketim eylemiyle geçiştirilirken metalaşmakta ve bu ilişkiler ağı gösteri toplumunu yeniden üretmektedir. Abstract The time has been a basic dynamic for people since history of humanity to explain the life. Time is important for people. We program the time of our lives. Except this; time is also important for society. The social perception of time is affected by religious and cultural rituals, economic developments and the mass communication. Today, time is considered equivalent to the consumption acts. Today, the examples of time passing are: fun, holidays, consumption and modern mass tourism. This mass media, especially advertisement, plays a critical role of this social perception. Advertising films creating the image of consumption. But the images via the actual consumption actions not clear boundaries between them. Therefore, an effect of advertising films which shapes human life is also available. The study examines of time consumption as critical. The time consumption of circumcision convoy ad is analyzed on * Doktora Öğrencisi, Ege Üniversitesi, Gazetecilik Anabilim Dalı, [email protected]
Tanzimat dönemi romanları Türk siyasi tarihinin önemli arşivlerinden biridir. Dolayısıyla bu romanları birer edebiyat ürünü olarak görmek hatalı bir görüş olacaktır. Bu çalışmada modernleşmenin taşıyıcıları olarak görülen kadınların, Tanzimat Döneminde, günlük yaşamda karşılaştıkları problemlerine odaklanılmaktadır. Dönemin roman yazarları eserlerinde, Osmanlı toplumunda evlilik, boşanma, namus, yasak aşk gibi değerleri kadınlar üzerinden incelemişlerdir. Ayrıca kadın hakları konusuna da yüzeysel olarak değinmişlerdir. Kadına dair sorunların ilk kez çok boyutlu kaleme alındığı Tanzimat dönemi romanlarını incelemek, bugünü yorumlamada farklı bir bakış açısı olarak değerlendirilebilir. Tanzimat döneminde kadınların toplumsal yaşamda maruz kaldığı problemler, bugün hala tartışılmakta ve çoğu kadının problemleri olmaya devam etmektedir.
kontrol altına alınamaması, nüfus artışı ve buna bağlı olarak hava kirliliği yalnızca insanlığın ve sosyal kurumların değil,
aynı zamanda yeryüzündeki tüm canlıların ve ekosistemlerin geleceğini tehdit etmektedir.
İklim krizi (değişikliği), Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinde “doğrudan veya dolaylı olarak
küresel atmosferin bileşimini bozan insan faaliyetleri sonucunda iklimde oluşan bir değişiklik” olarak tanımlanmıştır (BM
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, 1994). Tanımda görüleceği üzerine iklim krizinin en önemli tetikleyicisi insan
faktörüdür. Nitekim Öztürk (2002) özellikle 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren insanların çeşitli etkinliklerinin iklimi
etkilediğini ve gerekli önlemlerin alınmaması halinde iklimdeki bu bozulmaların artış göstererek küresel ısınmaya bağlı
iklim değişikliklerinin etkilerini belirginleştireceğini belirtmiştir.
Küresel boyutta ortalama sıcaklıkların artması, deniz seviyelerinde yükselme, sel, kuraklık ve fırtına gibi aşırı hava
olaylarında ve afetlerde artışlar yaşanması; buna bağlı olarak halk sağlığı sorunlarının yaygınlaşması küresel iklim krizinin
sonuçları arasında gösterilebilir (Tuğaç, 2022). Özay ve Mustafa (2022), iklim krizinin sonuçları ve toplumların günlük
yaşamları üzerindeki etkilerinin dikkate alınması gerektiğini ve bu konuda doğru bilgilendirmenin rolünü vurgulamışlardır.
İklim krizi gibi çevre ve doğa olaylarında, bu durumdan doğrudan etkilenen insanların bilgilendirilmesinde haber medyası
önemli bir araçtır (Özay ve Mustafa, 2022) ve iklim değişikliği alanında gazetecilerin kilit öneme sahip aracılar olarak
tanımlandığı görülmektedir (Şahin ve Üzelgün, 2016).
Çalışma, küresel iklim krizinin aşılmasında çevre gazeteciliğinin işlevlerini irdelemekte ve bu gazetecilik türü önündeki
engelleri ortaya koymaktadır. Bu kapsamda 6 çevre gazetecisiyle derinlemesine görüşme yapılmış ve elde edilen veriler,
tematik içerik analizi yöntemiyle incelenmiştir. Araştırmada bulgular, çevre gazeteciliğinin tarifi; küresel iklim krizi gibi
sorunlarda çevre gazeteciliğinin rolü ve önemi; çevre gazeteciliğinin önündeki engeller olmak üzere 3 ana kategoride
sunulmuştur.
Araştırma bulgularına göre çevre gazetecileri, diğer alan gazetecileriyle ortak etik değerleri, standartları ve yetenekleri
paylaşmaktadır. Çevre gazetecisini diğer gazetecilerden ayıran özellikler ise çevre sorunlarına karşı duyarlı olmaları ve bu
konuda asgari düzeyde bile olsa bilgi sahibi olmalarıdır. Böylece çevre sorunlarına ilişkin kamuoyunun doğru
bilgilendirilmesi ve yönlendirmesine katkı sağlanabilir. Bununla birlikte çevre gazeteciliği iklim krizi başta olmak üzere
çevre sorunlarına karşı kamuoyuna bilgi verebilir, gündem oluşturabilir, çözüm yaratmak için alternatif görüşleri
duyurabilir. Katılımcılara göre Türkiye’de gündem oluşturacak haber çalışmaları ve çevre muhabirleri yok denecek kadar
azdır. Bunun nedenleri arasında çevre gazeteciliğinin bir uzmanlık alanı olarak gelişememesi, basın işletmelerinin ekonomi
politik stratejileri, medya sahiplerinin siyasilerle ilişkileri, uzmanların demeç vermekten kaçınması, belge-bilgi eksikliği,
muhabirlere kaynak sağlanmaması, çevre haberlerinin editoryal süreçte tercih edilmemesi yer almaktadır. Türkiye’de çevre
gazeteciliğinde yaşanan eksiklik, küresel iklim krizi gibi çevre sorunlarında yeterli kamuoyunun oluşmamasına neden
olmaktadır. Fakat medya, çevre sorunlarına karşı ortak hareket etmeyi sağlayarak sorunlara karşı ortak bir duruş
geliştirmeyi kolaylaştırabilir. Bu bakımdan medya kuruluşlarının çevre muhabirlerinin uzmanlaşmasını kolaylaştıracak
masa oluşturması, muhabirlere kaynak sağlaması, akademik boyutta çevre gazeteciliğinin önemine ilişkin araştırmaların
arttırılması önerilmektedir.