Aydın Çam
Aydın Çam is an associate professor in the School of Communications at Çukurova University. He got his BA degree from Department of Communication Sciences at Marmara University and a PhD degree from Media and Communication Studies Program at Galatasaray University. His research mainly focuses on the New Cinema History, cinema history of Çukurova, and cinema and mobility. Recently, he works on travelling cinema experiences in Taurus’ highland villages, local films, and mapping of Adana cinema history. He is also interested in cinema and space relations such as cinematic spaces, spatial experiences, and mapping the cinematic spaces.
***
Aydın Çam, Çukurova Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde öğretim üyesidir. Marmara Üniversitesi SBE - İletişim Bilimleri Anabilim Dalı'ndan master, Galatasaray Üniversitesi SBE - Medya ve İletişim Çalışmaları Programı'ndan doktora derecelerini aldı. Çalışmaları Yeni Sinema Tarihi, Çukurova sinema tarihi, sinema ve hareketlilik alanlarında yoğunlaşmaktadır. Son dönemde Toros yayla köylerinde seyyar sinema deneyimi, yerel filmler ve Adana sinema tarihinin haritalanması üzerine çalışmaktadır. Tüm bunlarla beraber, sinemasal mekânlar, mekân deneyimleri ve sinemasal mekânların haritalanması gibi, sinema ve mekân ilişkileriyle de ilgilenmektedir.
***
Aydın Çam, Çukurova Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde öğretim üyesidir. Marmara Üniversitesi SBE - İletişim Bilimleri Anabilim Dalı'ndan master, Galatasaray Üniversitesi SBE - Medya ve İletişim Çalışmaları Programı'ndan doktora derecelerini aldı. Çalışmaları Yeni Sinema Tarihi, Çukurova sinema tarihi, sinema ve hareketlilik alanlarında yoğunlaşmaktadır. Son dönemde Toros yayla köylerinde seyyar sinema deneyimi, yerel filmler ve Adana sinema tarihinin haritalanması üzerine çalışmaktadır. Tüm bunlarla beraber, sinemasal mekânlar, mekân deneyimleri ve sinemasal mekânların haritalanması gibi, sinema ve mekân ilişkileriyle de ilgilenmektedir.
less
Uploads
Articles by Aydın Çam
Focusing on the interplay between cinema and spatiality, this study concentrates on the most economically, culturally, and socially significant and highly debated spatial distinction, precisely, the loggia box and its historical transformations. This research employed autobiographies, memoirs, literary works, comics, newspaper archives, films, and music records. This comprehensive study spans a broad timeframe, ranging from the early days of our national cinema history to the late 1980s when the loggia boxes continued to be utilised in open-air cinema venues in Anatolia. Additionally, oral history studies conducted in Adana and research from other Anatolian cities have been incorporated to provide perspectives on loggia utilisation in cities outside İstanbul. The study observed that loggia boxes, as spaces inherited from the theatre tradition, were primarily preferred for class reasons. However, their demand is not solely driven by the desire to be included in the upper class and adhere to protocol. Cinema venues, especially loggias, as a space, promise escapist pleasures to anyone who enters them. Sometimes, the architecture of the halls, their proximity, and the dynamics of film screening practices enable certain pleasures that cannot be experienced elsewhere to be enjoyed in these spaces. This situation is not unique to Istanbul venues; it is also observed in Anatolian cinemas. With the transformation of cinema venues, originally consisting of a single-screened large hall, into complexes by dividing them into several smaller halls, loggia boxes such as paradises, parterres, or balconies have vanished into history. But today, double seats and sofas continue to create a distinction in theatres.
***
Bu çalışmayla, sinema ve mekânsallık ilişkisinden hareketle sinema mekânlarının içsel ayrımlarına dair önermeler merkeze alınarak bu mekânsal ayrımlardan ekonomik, kültürel ve toplumsal olarak en belirgini ve en çok tartışılanı, yani loca ve onun tarihsel dönüşümleri araştırılmaktadır. Ulusal sinema tarihimizin ilk yıllarından, locaların Anadolu’daki açık hava sinemalarında kullanılmaya devam ettiği 1980’lerin sonuna kadar olan geniş dönemi kapsayan bu çalışmayı gerçekleştirmek için otobiyografilerden, hatıralardan, edebiyat eserlerinden, mizah dergilerinden, gazete arşivlerinden, filmlerden ve şarkılardan yararlanılmıştır. Bununla beraber İstanbul dışındaki şehirlerin sinemalarından loca manzaraları için Adana’da gerçekleştirilen sözlü tarih çalışmalarından ve diğer Anadolu kentlerinde yapılan araştırmalardan faydalanılmıştır. Çalışmada, tiyatro geleneğinden devralınan mekânlar olarak locaların öncelikle sınıfsal nedenlerle tercih edildiği görülmüştür. Ama localara olan talebin tek nedeni üst sınıfa ve protokole dahil olmayı istemek değildir. Sinema salonları, özellikle de localar bir mekân olarak, içeri giren herkese kaçışçı hazlar vaat eder. Kimi zaman salonların mimarisi, kapalılığı ve film gösterim pratiklerinin dinamikleri, dışarıda yaşanamayan bazı hazların bu mekânlarda yaşanmasına olanak sağlar. Bu durum sadece İstanbul sinemalarına özgü değildir; Anadolu sinemalarında da görülmektedir. Tek perdeli büyük salondan oluşan sinemaların birkaç küçük salona bölünerek komplekslere dönüşmesiyle beraber, paradi, parter veya balkonlar gibi, localar da tarihe karışır. Buna karşın günümüzde küçük salonlarda ikili koltuk ve kanepeler ayrım yaratmaya devam etmektedir.
---
Bu çalışmanın amacı Nolwenn Mingant’ın Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da Hollywood Filmleri: Bir Dolaşım Tarihi (Hollywood Films in North Africa and the Middle East: A History of Circulation, 2022) adlı kitabın incelemek ve bu kitabın ulusal sinema araştırmalarımızla ilişkisine dair öneriler sunmaktır. Mingant bize Hollywood filmlerinin Kuzey Afrika ve Orta Doğu’daki dolaşımının tarihi aracılığıyla, bu bölgenin sinema tarihini çok bağlamlı bir biçimde incelemeyi öneriyor. Mingant’ın çalışması Hollywood filmlerinin Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Körfez Bölgesindeki varlığına ve dolaşımına odaklanarak bu üç coğrafi bölgedeki on dokuz ülkeyi kapsıyor. Tarihsel olarak, bu ülkelerde Hollywood filmlerinin seyirciyle bir araya gelmesi Amerikan, Fransız ve yerel dağıtımcıların yanı sıra resmi kurumlar ve gayriresmî aktörler aracılığıyla mümkün olmuştur ve buna bağlı olarak da film dağıtım alanında faaliyet gösteren farklı aktörlerin stratejileri, işbirlikleri ve çatışmaları çalışmanın konusunu oluşturuyor. Amerikan filmlerinin Kuzey Afrika ve Orta Doğu’daki dolaşımı büyük ölçüde bölgenin siyasi tarihi tarafından şekillendirilmiştir ve bu siyasi bağlam da çalışmanın sacayaklarından bir diğerini tutmaktadır. Bunlarla beraber, Mingant’ın çalışmasında, kimi zaman açık kimi zaman da örtük ipuçlarını gördüğümüz ve ulusal sinema tarihimize ve araştırmalarımıza önemli katkı sağlayabilecek bağlamlar da bulunmaktadır.
***
Bu çalışmanın amacı, İzmir Fransız Sendikal Odası tarafından muhtemelen 1912'nin sonlarında hazırlanan ve 25 Ocak 1913'te Ciné=Journal-Organe Hebdomadaire de l'Industrie Cinématographique dergisinde yayımlanan Le Cinéma à Smyrne (İzmir'de Sinema) başlıklı bir bülteni tartışmaya açmaktır. Bu bülten, 1913'te İzmir'de ve banliyölerinde bulunan sinema mekânlarını ve bu mekânlarda gerçekleşen gösterimlerin hacmini belgelemekle beraber, İzmir'in merkezinde olduğu ve hem Ege hem de Akdeniz kıyılarında, Adana'ya kadar uzanan bir dağıtım bölgesini belgelemesi bakımından da önemlidir. Üstelik, bu bültene ulaşma biçimimiz bir yandan dijital arşivlerin olanaklarını gösterirken, diğer yandan ulusal sinema tarihimize dair kaynakların ne kadar geniş bir alana dağılmış olabileceğine dair güncel bir örnek de olmaktadır.
Bu çalışmada Adana’da 1900’lerin başından itibaren faaliyet gösteren sinema mekânlarının konumlarının araştırılması, bulunması ve coğrafi bilgi sistemi aracılığıyla haritalanması aktarılmaktadır. Çalışmada, 1900’den bugüne değin şehirde faaliyet gösteren 125 açık hava ve salon sineması ile sinema kompleksinin konumlarına dair veri, yerel yayınlar ile yerel ve ulusal arşivlerin taranmasıyla, özellikle geçmişte sinema mekânlarında çalışanların ve mahalle muhtarlarının katıldığı sözlü tarih çalışmaları ve alan ziyaretleriyle ve Datathon çalışması gibi yöntemlerin bir araya gelmesiyle oluşan çoklu yöntemle derlenmiştir. Araştırma sonunda, bu veri ArcGIS Desktop coğrafi bilgi sistemi uygulaması aracılığıyla haritaya aktarılmış ve yeni araştırmalara olanak sağlayacak bir sayısal harita üretilmiştir.
***
Adana was transformed into an industrial city in the early 1900’s by its economy dependent on cotton production. The social and cultural field of the city by its central role on mobility was as dynamic as its economy throughout that era. Halls and open-air cinema venues were at the centre of the social and cultural life especially in the 1960–1980 period. There were almost 110 cinema venues in the city during this time. However just as the collapse in the local economy, the financial structure of the film industry in Adana region had been weakened and a fall had begun by the late 1970’s. In the following years with the transformation of the urban space, cinema venues became obsolete. Apart from the cinema complexes that survive today, there left only ruins of more than a hundred cinema venues. The loss of movie theaters to this extent compels a loss in the memory of the city.
The aim of this study is to search for the locations of cinema venues that had operated in Adana since the early 1900’s and to map these through the geographical information system. Geographical location data of almost 125 cinema venues starting from 1900 compiled from the local film bulletins and newspapers, archives, and by the oral history gathered especially from the employees of the cinema venues, and the neighbourhood witnesses, and by a Datathon workshop. Consequently, this data is transferred into a digital map through the ArcGIS Desktop geographic information system, thus a digital map for new inquiries is exported.
Bu çalışmada seyirci sadece filmle, sinema mekânıyla veya diğer seyircilerle etkileşimde bulunan değil, sinemaya giden kişi olarak tanımlanmış ve buradan hareketle bir işletme olarak belli bir program çerçevesinde film gösterimi yapan bir mekân olarak sinemayı; sinemanın şehirde ya da şehir-dışı alanlarda nerede ve nasıl konumlandığını, mekânın nasıl düzenlendiğini ve örgütlendiğini ve seyircinin sinema mekânlarındaki deneyimini konu edinen ulusal alanyazını derlemek ve değerlendirmek amaçlanmıştır. Gerçekleştirilen bu çalışmayla, ulusal geleneksel/ana akım sinema tarihyazımının coğrafî olarak İstanbul’u (çoğunlukla Beyoğlu’nu) merkezine alan ve yakın zamana kadar salt ikincil kaynaklara dayanan yaklaşımından farklılaşarak, tarihyazımını farklı kaynaklar ve yöntemler kullanarak ulusal coğrafyamızın farklı yerlerine bakmayı deneyen araştırmaların bibliyografyasını oluşturmak hedeflenmiştir. Çalışmayı gerçekleştirmek için kütüphane kayıtları, arşiv ve veritabanları sinema(lar), sinema salonu, yazlık sinema ya da açık hava sineması gibi anahtar kelimelerle taranmış; ulaşılan kaynaklardan hareketle ve kartopu yöntemiyle çalışma ilerletilmiştir. Bunun ardından, tarama ve derleme çalışması ile ulaşılan kaynaklar tematik olarak kodlanmış ve tasnif edilmiştir. Sinema mekânları, seyir ve seyirci araştırmaları alanyazınına dair veri, kodlama ve tasnif işlemlerinin ardından üç ana/üst temada –yaklaşımlar, kaynaklar ve yöntemler– yorumlanmış ve değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme sonucunda Türkiye sinema mekânları, seyir ve seyirci araştırmalarının bibliyografyası da oluşturulmuştur.
Abstract
In this study, the cinemagoer is defined not only as of the person who interacts with the film, the cinema venue or other audiences but as the person who literally goes to the cinema. From this perspective, it is aimed to compile and discuss the literature on cinema venues in Turkey, in which the venues are defined as the place where the films are screened within a certain program as a commercial entity; where and how these cinema venues are located in urban or rural areas; how the cinema venues are arranged and organized; and the experiences of the cinemagoers in these venues. It is also aimed to create a bibliography of researches that try to investigate different localities in Turkey by using different sources and methods, differentiating from the approach of traditional/mainstream Turkish cinema historiography, that usually focus on İstanbul (mostly on Beyoğlu) and based primarily on secondary sources. In order to bring out the compilation, keywords such as cinema(s), cinema venue(s), movie theater, summer cinema or open-air cinema were searched in library records, archives and databases and this comprehensive review has been nourished by using the available resources and the snowballing. After the major bibliography was brought together, the sources were thematically coded and classified. After the coding and classification processes, the sources on cinema venues, cinemagoers, and audience researches literature are categorized and analyzed as approaches, sources, and methods. At the end of the review, the bibliography on cinema venues in Turkey, cinemagoers and audience research is listed.
***
This study employs the approach of New Cinema History, which aims to investigate the past through cinematic spaces, spectatorship experiences, and memories and acts of cinemagoing. It analyzes cinematic experiences in Beyoğlu cinemas in the 1930–55 era through their reflections in the short stories of Sait Faik Abasıyanık, with special attention to characters’ cinematic experiences, their interactions with cinema halls and films, and the transformations of Beyoğlu. As this study shows, literary works like his
contain detailed examples of human experiences and are a rich source for the history of cinema. This study is based on 217 of the author’s short stories, published in ten volumes between 1936 and 1954, while he was alive, and three edited volumes between 1954 and 1956, after his death. These short stories were reviewed using twelve codes (cinema, film, director, actor, actress, star, matinee, soiree, lounge, hall, balcony, and box) and four categories (cinema halls and movies; audiences and viewing experiences; experiencing cinema halls; making sense of life through the experience of cinema). Data were classified and the outputs were generated by interpreting the data through an upper-level category, “social transformations and cinematic experiences
Based on the New Cinema History approach, we interpret audience-recalled films, one of the findings of the research that explored the cinema experiences of the 1960s to 1980s in the Taurus highland villages. Some of the films that participants remembered during the oral histories are based on the Yörük myths and legends and some others are based on the stories of writers who were born and raised in these villages. Therefore, narratives and narrative structures of these films are local. Furthermore, the production, distribution and demonstration practices of these films are also local and distinctive, which would characterize the epoch. These films met the local demand by being equipped with local elements and features through the model of regional management.
Keywords: cinema history of Çukurova, Nomad (Yörük) films, regional film business model, travelling cinema, Taurus highland villages
***
Çukurova, 17. yüzyılın sonundan bu yana iskân, idari yapı, tarım ve sanayi politikalarındaki radikal dönüşümlerle birlikte insan hareketliliğinin yoğunlaştığı bir bölgedir. Bölge nüfusunun önemli kısmını oluşturan, Çukurova ile Toroslar arasında yaşayan -göçer Yörükler de büyük oranda yerleşik hayata geçmişlerdir. Bugün ekonomik faaliyet olarak konar-göçerliğe nadiren rastlanılsa da Yörüklük kültürel olarak yaşatılmaktadır. 1950’lerden itibaren sinemamızda yoğunlaşmaya başlayan köy ve özellikle de Yörük filmlerine yönelik talebin Çukurova’da karşılığını bulması bu kültürel durumla bağıntılıdır.
Bu çalışmada Yeni Sinema Tarihi yaklaşımından hareketle, Toros yayla köylerinde 1960–1980 yılları arasında gerçekleşen seyir deneyimlerinin soruşturulduğu araştırmada seyircilerin anımsadığı filmler yorumlanmaktadır. Sözlü tarih çalışmaları, katılımcıların adıyla anımsadığı az sayıda filmin Yörük kültürü ve köy yaşamıyla bağları olduğunu açığa çıkarmıştır. Filmlerin bazıları ana temalarını Yörük söylence ve mitlerinden almakta; bazıları ise bu köylerde doğup büyüyen yazarların öykülerine dayanmaktadır. Dolayısıyla, bu filmlerin anlatı yapıları ve öykülemeleri yereldir. Filmlerin biçimsel ve bağlamsal değerlendirilmelerinin ardından görülmüştür ki, bu yerellik filmlerin biçim ve içerik özellikleri açısından bir örüntü oluşturacak denli baskındır. Ayrıca bu filmlerin üretim, dağıtım ve gösterim pratikleri de bir dönemi nitelendirecek denli yerel ve kendine özgüdür. Bölge işletmeciliği modeliyle birlikte bu filmler yerelden gelen talebi bizatihi yerel özelliklerle donanarak karşılamış ve talebi ikame ederek yıllar sonra dahi anımsanacak izler bırakmıştır.
Anahtar Kelimeler: Çukurova sinema tarihi, Yörük filmleri, bölge işletmeciliği modeli, seyyar sinemacılık, Toros yayla köyleri
Keywords: Cinematic experiences, women movie-goers, New Cinema History, cinema history of Adana, Hittite .
***
Bu çalışmada, Yeni Sinema Tarihi yaklaşımından hareketle Adana sinemalarının tarihi, kadınların seyir deneyimleriyle birlikte değerlendirilmektedir. Geleneksel/anaakım sinema tarihyazımının film çalışmaları etrafında şekillenen sorunlarını aşmak amacıyla 2000’ler sonrasında yaygınlaşan Yeni Sinema Tarihi yaklaşımı, gösterim pratiklerini, kentsel ya da kırsal sinema mekânlarını, sinemaya gitme deneyiminin sosyal ve kültürel tarihini ve seyir pratiğinin kendisini merkezine alan bağlamsal ve metodolojik önermeler sunmaktadır. Çalışma kapsamında Adana Halkevi tarafından 1935–1951 döneminde yayımlanan Akgünler Gazetesi, Görüşler Dergisi ve Çukurova Dergisi taranmıştır. Ayrıca yine Adana’da 1918’den bu yana aralıksız yayımlanan Yeni Adana ile 1923–1966 yılları arasında yayımlanan Türksözü gazetelerinin arşivlerinden de yararlanılmıştır. Bununla beraber Adana sinemalarının tarihi zirvesine ulaştığı 1960–1980 dönemindeki seyir deneyimlerinin araştırılması için, şehir merkezinde ve Toros yayla köylerinde yürütülen sözlü tarih çalışmaları sırasında elde edilen veriler kullanılmıştır. Çalışmanın temel bulguları arasında, Adana’da erken dönemde sinemaların erkek egemen alanlar olduğu ve salt bir erkek eğlencesi olarak değerlendirildiği; ulus-devletin inşası ve Türk modernleşmesi sırasında sinemanın araçsallaştığı, kadınların ve genç kızların bu bağlamda sinemayla bir araya geldiği; 1960–1980 dönemindeyse sinemanın bu kez kadınlara evden çıkma, diğer kadınlarla toplumsallaşma ve şehri yeni biçimlerde deneyimleme imkânı vererek yeni bir kamusal alan oluşturduğu ve bir biçimde özgürlük olanağı sağladığı yer almaktadır. Bu bulgular doğrultusunda çalışma, Adana’da tarihsel olarak çok özgün ve önemli bir yere sahip olan sinema seyir deneyimini kadınların sinema mekânlarını deneyimlemesi, anımsadıkları filmler ve diğer kadınlar/erkeklerle kurulan toplumsal ilişkiler pratiği etrafında nasıl bir kamusallık oluşturduğunu tartışmaktadır.
Anahtar Sözcükler: Sinema deneyimleri, kadın seyirciler, Yeni Sinema Tarihi yaklaşımı, Adana sinema tarihi, Eti Kadınları.
***
Bu çalışma, anaakım sinema tarihi araştırmalarının geleneksel yöntemlerinden belirgin biçimde ayrılarak, Yeni Sinema Tarihi yaklaşımından hareketle 1960–1980 yılları arasında, Adana’ya 170, Mersin’e 70 kilometre mesafede ve yaklaşık 1.500 metre rakımda konumlanan Toros yayla köylerindeki sinema deneyimlerini merkezine almaktadır. Temel amaç, bahsi geçen dönemde salonlarda ya da seyyar sinemalar aracılığıyla Toros yayla köylerinde gerçekleşen seyir deneyimlerini araştırmak; eğer yaşandıysa, sinemayla birlikte gerçekleşen kültürel değişimleri/dönüşümleri saptamak ve çözümlemektir. Bu bağlamda bazı araştırma soruları şöyle sıralanabilir: (1) 1960–1980 yılları arasında Toros yayla köylerinde film gösterimleri hangi mekânlarda, hangi koşullarda ve hangi etkinliklerle gerçekleştirilmiştir? (2) Gerçekleştirilen gösterimlere kimler katılmıştır ve bu katılımcıların seyir deneyimleri nelerdir? (3) Bahsi geçen dönemde, yayla köylerindeki seyir deneyiminin gündelik hayattaki yansımaları nelerdir? (4) Sinemayla birlikte, bahsi geçen köylerde bir kültürel dönüşüm yaşanmış mıdır? Eğer yaşandıysa bu dönüşümü nasıl tanımlayabiliriz? Araştırmayı gerçekleştirmek için yazar ve senarist Osman Şahin’in çalışmalarından hareketle seyyar sinemacıların film gösterimi yaptıkları izlekler çıkarılarak yayla köyleri belirlenmiştir. Araştırmanın gerçekleştirileceği köylerin belirlenmesinde Osman Şahin’in 1974’te Yedinci Sanat dergisi için gerçekleştirdiği “Toros Dağları’nda Sinema Soruşturması” adlı söyleşide konuştuğu seyyar sinemacı Musa Özder’in ifadelerinden yararlanılmıştır. Buradan hareketle araştırma, Mersin ili sınırları içinde bulunan Toros yayla köylerinde 1960–1980 yılları arasında yapılan seyyar sinema gösterimlerini izlemiş, 1970 yılı ve öncesinde doğan katılımcılarla sözlü tarih yöntemiyle gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda bahsi geçen köylerdeki sinema etkinliklerinin, seyir mekânlarının ve deneyimlerinin, Batılı geleneksel/konvansiyonel sinema çalışmalarının önermelerinden son derece farklı biçimlerde gerçekleştirildiği görülmüştür ve çalışmada bu farklılıklar değerlendirilmektedir.
***
Bu çalışmada Orhan Kemal’in ilk olarak 1952 yılında Vatan Gazetesi’nde tefrika edilen ve aynı yıl Varlık Yayınları’ndan kitap olarak çıkan Murtaza adlı romanı ve bu yapıttan Tunç Başaran’ın Bekçi Murtaza (1965) ve Ali Özgentürk’ün Bekçi (1985) adıyla gerçekleştirdiği uyarlamalar, Murtaza tiplemesi merkeze alınarak soruşturulmaktadır. Murtaza, ilhamını 1950’li yıllarda sanayileşmeyle birlikte büyük dönüşümler yaşayan Adana’dan alan romanın kahramanıdır ve söz konusu dönüşüm-lerden mustariptir. Yaşadığı mekâna, zamana ve topluma uyum sağlayamayan, yabancılaşmış biridir. Çalışmada roman ve romandan yapılan uyarlamalar, edebiyat ve sinema ile hekimlik arasında yöntem-sel bir ilişki kurularak çözümlenmektedir. Edebiyatçılar ve sinemacılar, topluma tıpkı bir hekimin hastalığa yaklaştığı gibi bakabilir. Bir yazar ya da yönetmen semptomatoloji, etiyoloji ve terapi etkin-likleriyle hastalığın belirtilerini izleyebilir, toplumsal sorunları teşhis edebilir, hastalığın nedenlerini saptayabilir ve bir tedavi önerebilir. Bu yöntemle beraber çalışmada, özellikle filmlerin soruşturulması için bağlamsal film çözümlemesi yönteminden yararlanılmıştır. Çalışma sonucunda Murtaza’nın çelişkilerle dolu karakterinin ve yaşamının aslında kapitalist sanayileşmenin dönüşümüyle açığa çıkan toplumsal sorunların belirtileri olduğu görülmüştür. Orhan Kemal, Tunç Başaran ve Ali Özgentürk, Murtaza aracılığıyla toplumsal sorunların yol açtığı hastalıkları teşhis etmektedirler. Bununla beraber, her ne kadar bu yapıtlarda bir tedavi önerilmese de toplumun sağaltımına dair olasılıkların önü de kapatılmaz.
***
Bu araştırmada Adana’nın ve Adana Bölgesinin 1960-1975 yılları arasındaki sinema ekonomisi filmciler ve sinemacılar merkeze alınarak çözümlenmektedir. Bu dönemde şehirde faaliyette bulunan filmciler ve sinemacılar yerel kaynaklardan hareketle tespit edilmekte, faaliyetleri tanımlanarak örgütlenme biçimleri araştırılmaktadır. Özellikle filmcilerin, İstanbul’la ve bölgenin diğer şehirleriyle kurdukları iş ilişkileri bağlamında bölge işletmeciliği tartışılmaktadır. Araştırmada Adana Ticaret Odası’nın kayıtları, yerel süreli yayınlar ve birincil kaynaklardan elde edilen veri, araştırma soruları bağlamında kodlanarak kavramsal kategorilere ayrılmıştır. Bu verinin tematik incelenmesi ve yorumlanmasıyla Adana’nın 1960- 1975 yılları arasındaki sinema ekonomisinin yapısı çözümlenmiştir. Çalışmanın temel bulguları şunlardır: Adana’da 90 kadar film işletmesi ve yaklaşık 110 açık hava ve salon sineması bulunmaktadır. Bu işletmelerin yapım, dağıtım ve film gösterimiyle ilgili faaliyetleri çok ortaklı bir biçimde gerçekleştirilmektedir. İşletmeler ticari çıkarlarını korumak için dernekler ve ortaklıklar kurmaktadır. 1960-1975 yılları arasında bölgedeki sinema ekonomisi ulusal film üretimini destekleyecek kadar güçlüdür ve alandaki ekonomik faaliyetler karmaşık ortaklık ilişkileriyle yürütülmektedir.
***
Bu çalışmanın amacı, deneyimlenmiş mekân ve fizikî/matematiksel mekân karşılaştırmasından hareket ederek –deneyimlenmiş mekânın özel bir biçimi olan– hodolojik mekânı sinema sanatı bağlamında tartışmaktır. Çalışmada, mekâna ve sinemasal hodolojik mekâna dair temel önerme ve kuramsal yaklaşımların tartışılmasının ardından Nuri Bilge Ceylan'ın Bir Zamanlar Anadolu'da (2011) adlı filmi biçimsel ve bağlamsal çözümleme yöntemleriyle incelenmiştir. Filmde, Doktor Cemal'in (Muammer Uzuner) deneyimlediği sinemasal hodolojik mekânın çözümlenmesiyle şu temel bulgu ve sonuçlara ulaşılmıştır: (1) Filmde gerçekleşen arama etkinliği boyunca, Doktor Cemal ve diğerlerinin izlediği yol hodolojik mekânı meydana getirir; (2) Filmde ataerkil hiyerarşik ilişkiler mekânla bir araya gelerek Doktor Cemal'in bilişsel haritasını oluşturur. Mekânla ilintili çeşitli iktidar ilişkileri, mekân sayesinde görünür hale gelmektedir; (3) Filmin sinemasal hodolojik coğrafyası Anadolu'nun yerleşim yerlerini gösteren idari haritayla çelişmektedir ki bu durum bir kez daha deneyimlenmiş mekân kavramsallaştırmasına atıfta bulunur.
The main results of this study, considering Derviş Zaim cinema in terms of cinematic spaces, would be summarized as follows: The space in Derviş Zaim cinema is used as the essential element of the film action, as the platform of the narration correspondingly action of the narration. The cinematic narration is enriched by jumps between interior and exterior spaces and the space not only constitutes a platform for the story, but also is used to create a new narration itself, to build the cinematic tension. The director transfers the tension between interior and exterior spaces to the tension of the story. While the tension becomes an element that merges spaces, the space serves as a platform for both the tension and narration. The space, the tension and the narration are developed in a triple relationship.
***Bu çalışmada olayların, olguların, karakterlerin varoluşlarını bulduğu sahne ve sinemasal eylemin gerçekleştiği platform olarak, Derviş Zaim filmlerindeki sinemasal mekânlar değerlendirilmektedir. Çalışmada Derviş Zaim’in filmografisi biçimsel ve bağlamsal yöntemlerle çözümlenmektedir. Bunun için yönetmenin filmleri, mekân bağlamında planlarına ayrılmış, nicel veri elde edilmiş; bu veriler gerektiği yerde tablolaştırılmış, şekil haline getirilmiş ya da görselleştirilmiştir. Elde edilen bu veriden, bağlamsal çözümleme gerçekleştirilirken yararlanılmıştır. Bununla birlikte yönetmenle gerçekleştirilen söyleşi ve görüşmeler içerik çözümlemesiyle nitel verilere dönüştürülerek çalışmaya dâhil edilmiştir. Çalışmada öncelikle yönetmenin sinematografisinin öğeleri olarak sinemasal mekânlar biçimsel çözümlemeye tabi tutularak yorumlanmıştır. Bunun ardından iç, dış ve ara mekânlar olarak sınıflandırılan farklı mekân tipleri arasında kurgunun/montajın olanaklarıyla, yönetmenin bir yandan sinemasal gerilimi yaratırken diğer yandan sinemasal anlamı nasıl dönüştürdüğü yorumlanmıştır.
Derviş Zaim sinemasını mekân bağlamında değerlendiren bu çalışmada özetle şu sonuca ulaşılmıştır: Derviş Zaim sinemasında mekân, film deviniminin asli öğesi ve anlatının platformu olarak, anlatının devinimine denk bir biçimde kullanılmaktadır. İç ve dış mekân geçişleriyle sinemasal anlatı zenginleştirilmekte ve mekân sadece sinemasal anlatıya platform oluşturmakla kalmayarak bizatihi anlatıyı ileri taşıyan sinemasal gerilimi oluşturmak için kullanılmaktadır. Yönetmen, iç ve dış mekânlar arasındaki gerilimi öykünün gerilimine taşımaktadır. Gerilim bir yandan mekânları birleştiren bir öğe haline gelirken mekân da hem gerilime hem de filmin anlatısına bir platform teşkil etmektedir. Mekân, gerilim ve anlatı üçlü bir ilişki içinde ilerler.
***
Bu çalışma sinemasal mekân kavramsallaştırmasını ortaya koymayı, bu kavramsallaştırmaya temel oluşturacak kuramsal yazını ve sinemasal mekânların çözümlenmesine dair yöntemi tartışmayı amaçlamaktadır. Sinemasal mekânlar fizikî ve/veya deneyimlenmiş mekânların sinema sanatı aracılığıyla dolayımlanarak perdeye ya da ekrana getirilmesiyle vücut bulurlar. Fizikî mekânlar, sinemasal manzaralar–peyzajlar; sinemasal kent manzaraları; sinemasal deniz manzaraları ve benzeri biçimde çerçevelenmiş dahi olsalar, nihayetinde neyin çerçeveleneceği yönetmen tarafından belirlendiğinden, kurgulanarak sinemasal mekânlara dönüşürler. Bununla birlikte yeniden–deneyimlenmiş mekânlar olarak sinemasal mekânlar, fizikî mekânlarla kıyaslanamayacak biçimde zengin bir içerikle yapılandırılmıştır. Sinemasal mekânlar, sinemasal özneyle varlığını bularak, salt sinemasal eylemin devindiği bir platform olmakla kalmaz, sinemasal öznenin deneyimlediği ekonomik, politik, kültürel, toplumsal, ideolojik, sınıfsal, toplumsal cinsiyetçi ve benzeri öğeleri de içerirler. Yeni bir ‘gerçeklik’ oluştururlar. Dahası sinemasal mekânlar, özneyle fizikî mekânlar arasında bir etkileşime de yol açarlar. Sinemasal mekâna dair bu önermeleri bir filmi ya da bir yönetmenin filmografisini merkeze alarak sınamak, biçimsel ve bağlamsal çözümlemenin bir arada yürütülmesiyle mümkündür ancak.
Focusing on the interplay between cinema and spatiality, this study concentrates on the most economically, culturally, and socially significant and highly debated spatial distinction, precisely, the loggia box and its historical transformations. This research employed autobiographies, memoirs, literary works, comics, newspaper archives, films, and music records. This comprehensive study spans a broad timeframe, ranging from the early days of our national cinema history to the late 1980s when the loggia boxes continued to be utilised in open-air cinema venues in Anatolia. Additionally, oral history studies conducted in Adana and research from other Anatolian cities have been incorporated to provide perspectives on loggia utilisation in cities outside İstanbul. The study observed that loggia boxes, as spaces inherited from the theatre tradition, were primarily preferred for class reasons. However, their demand is not solely driven by the desire to be included in the upper class and adhere to protocol. Cinema venues, especially loggias, as a space, promise escapist pleasures to anyone who enters them. Sometimes, the architecture of the halls, their proximity, and the dynamics of film screening practices enable certain pleasures that cannot be experienced elsewhere to be enjoyed in these spaces. This situation is not unique to Istanbul venues; it is also observed in Anatolian cinemas. With the transformation of cinema venues, originally consisting of a single-screened large hall, into complexes by dividing them into several smaller halls, loggia boxes such as paradises, parterres, or balconies have vanished into history. But today, double seats and sofas continue to create a distinction in theatres.
***
Bu çalışmayla, sinema ve mekânsallık ilişkisinden hareketle sinema mekânlarının içsel ayrımlarına dair önermeler merkeze alınarak bu mekânsal ayrımlardan ekonomik, kültürel ve toplumsal olarak en belirgini ve en çok tartışılanı, yani loca ve onun tarihsel dönüşümleri araştırılmaktadır. Ulusal sinema tarihimizin ilk yıllarından, locaların Anadolu’daki açık hava sinemalarında kullanılmaya devam ettiği 1980’lerin sonuna kadar olan geniş dönemi kapsayan bu çalışmayı gerçekleştirmek için otobiyografilerden, hatıralardan, edebiyat eserlerinden, mizah dergilerinden, gazete arşivlerinden, filmlerden ve şarkılardan yararlanılmıştır. Bununla beraber İstanbul dışındaki şehirlerin sinemalarından loca manzaraları için Adana’da gerçekleştirilen sözlü tarih çalışmalarından ve diğer Anadolu kentlerinde yapılan araştırmalardan faydalanılmıştır. Çalışmada, tiyatro geleneğinden devralınan mekânlar olarak locaların öncelikle sınıfsal nedenlerle tercih edildiği görülmüştür. Ama localara olan talebin tek nedeni üst sınıfa ve protokole dahil olmayı istemek değildir. Sinema salonları, özellikle de localar bir mekân olarak, içeri giren herkese kaçışçı hazlar vaat eder. Kimi zaman salonların mimarisi, kapalılığı ve film gösterim pratiklerinin dinamikleri, dışarıda yaşanamayan bazı hazların bu mekânlarda yaşanmasına olanak sağlar. Bu durum sadece İstanbul sinemalarına özgü değildir; Anadolu sinemalarında da görülmektedir. Tek perdeli büyük salondan oluşan sinemaların birkaç küçük salona bölünerek komplekslere dönüşmesiyle beraber, paradi, parter veya balkonlar gibi, localar da tarihe karışır. Buna karşın günümüzde küçük salonlarda ikili koltuk ve kanepeler ayrım yaratmaya devam etmektedir.
---
Bu çalışmanın amacı Nolwenn Mingant’ın Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da Hollywood Filmleri: Bir Dolaşım Tarihi (Hollywood Films in North Africa and the Middle East: A History of Circulation, 2022) adlı kitabın incelemek ve bu kitabın ulusal sinema araştırmalarımızla ilişkisine dair öneriler sunmaktır. Mingant bize Hollywood filmlerinin Kuzey Afrika ve Orta Doğu’daki dolaşımının tarihi aracılığıyla, bu bölgenin sinema tarihini çok bağlamlı bir biçimde incelemeyi öneriyor. Mingant’ın çalışması Hollywood filmlerinin Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Körfez Bölgesindeki varlığına ve dolaşımına odaklanarak bu üç coğrafi bölgedeki on dokuz ülkeyi kapsıyor. Tarihsel olarak, bu ülkelerde Hollywood filmlerinin seyirciyle bir araya gelmesi Amerikan, Fransız ve yerel dağıtımcıların yanı sıra resmi kurumlar ve gayriresmî aktörler aracılığıyla mümkün olmuştur ve buna bağlı olarak da film dağıtım alanında faaliyet gösteren farklı aktörlerin stratejileri, işbirlikleri ve çatışmaları çalışmanın konusunu oluşturuyor. Amerikan filmlerinin Kuzey Afrika ve Orta Doğu’daki dolaşımı büyük ölçüde bölgenin siyasi tarihi tarafından şekillendirilmiştir ve bu siyasi bağlam da çalışmanın sacayaklarından bir diğerini tutmaktadır. Bunlarla beraber, Mingant’ın çalışmasında, kimi zaman açık kimi zaman da örtük ipuçlarını gördüğümüz ve ulusal sinema tarihimize ve araştırmalarımıza önemli katkı sağlayabilecek bağlamlar da bulunmaktadır.
***
Bu çalışmanın amacı, İzmir Fransız Sendikal Odası tarafından muhtemelen 1912'nin sonlarında hazırlanan ve 25 Ocak 1913'te Ciné=Journal-Organe Hebdomadaire de l'Industrie Cinématographique dergisinde yayımlanan Le Cinéma à Smyrne (İzmir'de Sinema) başlıklı bir bülteni tartışmaya açmaktır. Bu bülten, 1913'te İzmir'de ve banliyölerinde bulunan sinema mekânlarını ve bu mekânlarda gerçekleşen gösterimlerin hacmini belgelemekle beraber, İzmir'in merkezinde olduğu ve hem Ege hem de Akdeniz kıyılarında, Adana'ya kadar uzanan bir dağıtım bölgesini belgelemesi bakımından da önemlidir. Üstelik, bu bültene ulaşma biçimimiz bir yandan dijital arşivlerin olanaklarını gösterirken, diğer yandan ulusal sinema tarihimize dair kaynakların ne kadar geniş bir alana dağılmış olabileceğine dair güncel bir örnek de olmaktadır.
Bu çalışmada Adana’da 1900’lerin başından itibaren faaliyet gösteren sinema mekânlarının konumlarının araştırılması, bulunması ve coğrafi bilgi sistemi aracılığıyla haritalanması aktarılmaktadır. Çalışmada, 1900’den bugüne değin şehirde faaliyet gösteren 125 açık hava ve salon sineması ile sinema kompleksinin konumlarına dair veri, yerel yayınlar ile yerel ve ulusal arşivlerin taranmasıyla, özellikle geçmişte sinema mekânlarında çalışanların ve mahalle muhtarlarının katıldığı sözlü tarih çalışmaları ve alan ziyaretleriyle ve Datathon çalışması gibi yöntemlerin bir araya gelmesiyle oluşan çoklu yöntemle derlenmiştir. Araştırma sonunda, bu veri ArcGIS Desktop coğrafi bilgi sistemi uygulaması aracılığıyla haritaya aktarılmış ve yeni araştırmalara olanak sağlayacak bir sayısal harita üretilmiştir.
***
Adana was transformed into an industrial city in the early 1900’s by its economy dependent on cotton production. The social and cultural field of the city by its central role on mobility was as dynamic as its economy throughout that era. Halls and open-air cinema venues were at the centre of the social and cultural life especially in the 1960–1980 period. There were almost 110 cinema venues in the city during this time. However just as the collapse in the local economy, the financial structure of the film industry in Adana region had been weakened and a fall had begun by the late 1970’s. In the following years with the transformation of the urban space, cinema venues became obsolete. Apart from the cinema complexes that survive today, there left only ruins of more than a hundred cinema venues. The loss of movie theaters to this extent compels a loss in the memory of the city.
The aim of this study is to search for the locations of cinema venues that had operated in Adana since the early 1900’s and to map these through the geographical information system. Geographical location data of almost 125 cinema venues starting from 1900 compiled from the local film bulletins and newspapers, archives, and by the oral history gathered especially from the employees of the cinema venues, and the neighbourhood witnesses, and by a Datathon workshop. Consequently, this data is transferred into a digital map through the ArcGIS Desktop geographic information system, thus a digital map for new inquiries is exported.
Bu çalışmada seyirci sadece filmle, sinema mekânıyla veya diğer seyircilerle etkileşimde bulunan değil, sinemaya giden kişi olarak tanımlanmış ve buradan hareketle bir işletme olarak belli bir program çerçevesinde film gösterimi yapan bir mekân olarak sinemayı; sinemanın şehirde ya da şehir-dışı alanlarda nerede ve nasıl konumlandığını, mekânın nasıl düzenlendiğini ve örgütlendiğini ve seyircinin sinema mekânlarındaki deneyimini konu edinen ulusal alanyazını derlemek ve değerlendirmek amaçlanmıştır. Gerçekleştirilen bu çalışmayla, ulusal geleneksel/ana akım sinema tarihyazımının coğrafî olarak İstanbul’u (çoğunlukla Beyoğlu’nu) merkezine alan ve yakın zamana kadar salt ikincil kaynaklara dayanan yaklaşımından farklılaşarak, tarihyazımını farklı kaynaklar ve yöntemler kullanarak ulusal coğrafyamızın farklı yerlerine bakmayı deneyen araştırmaların bibliyografyasını oluşturmak hedeflenmiştir. Çalışmayı gerçekleştirmek için kütüphane kayıtları, arşiv ve veritabanları sinema(lar), sinema salonu, yazlık sinema ya da açık hava sineması gibi anahtar kelimelerle taranmış; ulaşılan kaynaklardan hareketle ve kartopu yöntemiyle çalışma ilerletilmiştir. Bunun ardından, tarama ve derleme çalışması ile ulaşılan kaynaklar tematik olarak kodlanmış ve tasnif edilmiştir. Sinema mekânları, seyir ve seyirci araştırmaları alanyazınına dair veri, kodlama ve tasnif işlemlerinin ardından üç ana/üst temada –yaklaşımlar, kaynaklar ve yöntemler– yorumlanmış ve değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme sonucunda Türkiye sinema mekânları, seyir ve seyirci araştırmalarının bibliyografyası da oluşturulmuştur.
Abstract
In this study, the cinemagoer is defined not only as of the person who interacts with the film, the cinema venue or other audiences but as the person who literally goes to the cinema. From this perspective, it is aimed to compile and discuss the literature on cinema venues in Turkey, in which the venues are defined as the place where the films are screened within a certain program as a commercial entity; where and how these cinema venues are located in urban or rural areas; how the cinema venues are arranged and organized; and the experiences of the cinemagoers in these venues. It is also aimed to create a bibliography of researches that try to investigate different localities in Turkey by using different sources and methods, differentiating from the approach of traditional/mainstream Turkish cinema historiography, that usually focus on İstanbul (mostly on Beyoğlu) and based primarily on secondary sources. In order to bring out the compilation, keywords such as cinema(s), cinema venue(s), movie theater, summer cinema or open-air cinema were searched in library records, archives and databases and this comprehensive review has been nourished by using the available resources and the snowballing. After the major bibliography was brought together, the sources were thematically coded and classified. After the coding and classification processes, the sources on cinema venues, cinemagoers, and audience researches literature are categorized and analyzed as approaches, sources, and methods. At the end of the review, the bibliography on cinema venues in Turkey, cinemagoers and audience research is listed.
***
This study employs the approach of New Cinema History, which aims to investigate the past through cinematic spaces, spectatorship experiences, and memories and acts of cinemagoing. It analyzes cinematic experiences in Beyoğlu cinemas in the 1930–55 era through their reflections in the short stories of Sait Faik Abasıyanık, with special attention to characters’ cinematic experiences, their interactions with cinema halls and films, and the transformations of Beyoğlu. As this study shows, literary works like his
contain detailed examples of human experiences and are a rich source for the history of cinema. This study is based on 217 of the author’s short stories, published in ten volumes between 1936 and 1954, while he was alive, and three edited volumes between 1954 and 1956, after his death. These short stories were reviewed using twelve codes (cinema, film, director, actor, actress, star, matinee, soiree, lounge, hall, balcony, and box) and four categories (cinema halls and movies; audiences and viewing experiences; experiencing cinema halls; making sense of life through the experience of cinema). Data were classified and the outputs were generated by interpreting the data through an upper-level category, “social transformations and cinematic experiences
Based on the New Cinema History approach, we interpret audience-recalled films, one of the findings of the research that explored the cinema experiences of the 1960s to 1980s in the Taurus highland villages. Some of the films that participants remembered during the oral histories are based on the Yörük myths and legends and some others are based on the stories of writers who were born and raised in these villages. Therefore, narratives and narrative structures of these films are local. Furthermore, the production, distribution and demonstration practices of these films are also local and distinctive, which would characterize the epoch. These films met the local demand by being equipped with local elements and features through the model of regional management.
Keywords: cinema history of Çukurova, Nomad (Yörük) films, regional film business model, travelling cinema, Taurus highland villages
***
Çukurova, 17. yüzyılın sonundan bu yana iskân, idari yapı, tarım ve sanayi politikalarındaki radikal dönüşümlerle birlikte insan hareketliliğinin yoğunlaştığı bir bölgedir. Bölge nüfusunun önemli kısmını oluşturan, Çukurova ile Toroslar arasında yaşayan -göçer Yörükler de büyük oranda yerleşik hayata geçmişlerdir. Bugün ekonomik faaliyet olarak konar-göçerliğe nadiren rastlanılsa da Yörüklük kültürel olarak yaşatılmaktadır. 1950’lerden itibaren sinemamızda yoğunlaşmaya başlayan köy ve özellikle de Yörük filmlerine yönelik talebin Çukurova’da karşılığını bulması bu kültürel durumla bağıntılıdır.
Bu çalışmada Yeni Sinema Tarihi yaklaşımından hareketle, Toros yayla köylerinde 1960–1980 yılları arasında gerçekleşen seyir deneyimlerinin soruşturulduğu araştırmada seyircilerin anımsadığı filmler yorumlanmaktadır. Sözlü tarih çalışmaları, katılımcıların adıyla anımsadığı az sayıda filmin Yörük kültürü ve köy yaşamıyla bağları olduğunu açığa çıkarmıştır. Filmlerin bazıları ana temalarını Yörük söylence ve mitlerinden almakta; bazıları ise bu köylerde doğup büyüyen yazarların öykülerine dayanmaktadır. Dolayısıyla, bu filmlerin anlatı yapıları ve öykülemeleri yereldir. Filmlerin biçimsel ve bağlamsal değerlendirilmelerinin ardından görülmüştür ki, bu yerellik filmlerin biçim ve içerik özellikleri açısından bir örüntü oluşturacak denli baskındır. Ayrıca bu filmlerin üretim, dağıtım ve gösterim pratikleri de bir dönemi nitelendirecek denli yerel ve kendine özgüdür. Bölge işletmeciliği modeliyle birlikte bu filmler yerelden gelen talebi bizatihi yerel özelliklerle donanarak karşılamış ve talebi ikame ederek yıllar sonra dahi anımsanacak izler bırakmıştır.
Anahtar Kelimeler: Çukurova sinema tarihi, Yörük filmleri, bölge işletmeciliği modeli, seyyar sinemacılık, Toros yayla köyleri
Keywords: Cinematic experiences, women movie-goers, New Cinema History, cinema history of Adana, Hittite .
***
Bu çalışmada, Yeni Sinema Tarihi yaklaşımından hareketle Adana sinemalarının tarihi, kadınların seyir deneyimleriyle birlikte değerlendirilmektedir. Geleneksel/anaakım sinema tarihyazımının film çalışmaları etrafında şekillenen sorunlarını aşmak amacıyla 2000’ler sonrasında yaygınlaşan Yeni Sinema Tarihi yaklaşımı, gösterim pratiklerini, kentsel ya da kırsal sinema mekânlarını, sinemaya gitme deneyiminin sosyal ve kültürel tarihini ve seyir pratiğinin kendisini merkezine alan bağlamsal ve metodolojik önermeler sunmaktadır. Çalışma kapsamında Adana Halkevi tarafından 1935–1951 döneminde yayımlanan Akgünler Gazetesi, Görüşler Dergisi ve Çukurova Dergisi taranmıştır. Ayrıca yine Adana’da 1918’den bu yana aralıksız yayımlanan Yeni Adana ile 1923–1966 yılları arasında yayımlanan Türksözü gazetelerinin arşivlerinden de yararlanılmıştır. Bununla beraber Adana sinemalarının tarihi zirvesine ulaştığı 1960–1980 dönemindeki seyir deneyimlerinin araştırılması için, şehir merkezinde ve Toros yayla köylerinde yürütülen sözlü tarih çalışmaları sırasında elde edilen veriler kullanılmıştır. Çalışmanın temel bulguları arasında, Adana’da erken dönemde sinemaların erkek egemen alanlar olduğu ve salt bir erkek eğlencesi olarak değerlendirildiği; ulus-devletin inşası ve Türk modernleşmesi sırasında sinemanın araçsallaştığı, kadınların ve genç kızların bu bağlamda sinemayla bir araya geldiği; 1960–1980 dönemindeyse sinemanın bu kez kadınlara evden çıkma, diğer kadınlarla toplumsallaşma ve şehri yeni biçimlerde deneyimleme imkânı vererek yeni bir kamusal alan oluşturduğu ve bir biçimde özgürlük olanağı sağladığı yer almaktadır. Bu bulgular doğrultusunda çalışma, Adana’da tarihsel olarak çok özgün ve önemli bir yere sahip olan sinema seyir deneyimini kadınların sinema mekânlarını deneyimlemesi, anımsadıkları filmler ve diğer kadınlar/erkeklerle kurulan toplumsal ilişkiler pratiği etrafında nasıl bir kamusallık oluşturduğunu tartışmaktadır.
Anahtar Sözcükler: Sinema deneyimleri, kadın seyirciler, Yeni Sinema Tarihi yaklaşımı, Adana sinema tarihi, Eti Kadınları.
***
Bu çalışma, anaakım sinema tarihi araştırmalarının geleneksel yöntemlerinden belirgin biçimde ayrılarak, Yeni Sinema Tarihi yaklaşımından hareketle 1960–1980 yılları arasında, Adana’ya 170, Mersin’e 70 kilometre mesafede ve yaklaşık 1.500 metre rakımda konumlanan Toros yayla köylerindeki sinema deneyimlerini merkezine almaktadır. Temel amaç, bahsi geçen dönemde salonlarda ya da seyyar sinemalar aracılığıyla Toros yayla köylerinde gerçekleşen seyir deneyimlerini araştırmak; eğer yaşandıysa, sinemayla birlikte gerçekleşen kültürel değişimleri/dönüşümleri saptamak ve çözümlemektir. Bu bağlamda bazı araştırma soruları şöyle sıralanabilir: (1) 1960–1980 yılları arasında Toros yayla köylerinde film gösterimleri hangi mekânlarda, hangi koşullarda ve hangi etkinliklerle gerçekleştirilmiştir? (2) Gerçekleştirilen gösterimlere kimler katılmıştır ve bu katılımcıların seyir deneyimleri nelerdir? (3) Bahsi geçen dönemde, yayla köylerindeki seyir deneyiminin gündelik hayattaki yansımaları nelerdir? (4) Sinemayla birlikte, bahsi geçen köylerde bir kültürel dönüşüm yaşanmış mıdır? Eğer yaşandıysa bu dönüşümü nasıl tanımlayabiliriz? Araştırmayı gerçekleştirmek için yazar ve senarist Osman Şahin’in çalışmalarından hareketle seyyar sinemacıların film gösterimi yaptıkları izlekler çıkarılarak yayla köyleri belirlenmiştir. Araştırmanın gerçekleştirileceği köylerin belirlenmesinde Osman Şahin’in 1974’te Yedinci Sanat dergisi için gerçekleştirdiği “Toros Dağları’nda Sinema Soruşturması” adlı söyleşide konuştuğu seyyar sinemacı Musa Özder’in ifadelerinden yararlanılmıştır. Buradan hareketle araştırma, Mersin ili sınırları içinde bulunan Toros yayla köylerinde 1960–1980 yılları arasında yapılan seyyar sinema gösterimlerini izlemiş, 1970 yılı ve öncesinde doğan katılımcılarla sözlü tarih yöntemiyle gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda bahsi geçen köylerdeki sinema etkinliklerinin, seyir mekânlarının ve deneyimlerinin, Batılı geleneksel/konvansiyonel sinema çalışmalarının önermelerinden son derece farklı biçimlerde gerçekleştirildiği görülmüştür ve çalışmada bu farklılıklar değerlendirilmektedir.
***
Bu çalışmada Orhan Kemal’in ilk olarak 1952 yılında Vatan Gazetesi’nde tefrika edilen ve aynı yıl Varlık Yayınları’ndan kitap olarak çıkan Murtaza adlı romanı ve bu yapıttan Tunç Başaran’ın Bekçi Murtaza (1965) ve Ali Özgentürk’ün Bekçi (1985) adıyla gerçekleştirdiği uyarlamalar, Murtaza tiplemesi merkeze alınarak soruşturulmaktadır. Murtaza, ilhamını 1950’li yıllarda sanayileşmeyle birlikte büyük dönüşümler yaşayan Adana’dan alan romanın kahramanıdır ve söz konusu dönüşüm-lerden mustariptir. Yaşadığı mekâna, zamana ve topluma uyum sağlayamayan, yabancılaşmış biridir. Çalışmada roman ve romandan yapılan uyarlamalar, edebiyat ve sinema ile hekimlik arasında yöntem-sel bir ilişki kurularak çözümlenmektedir. Edebiyatçılar ve sinemacılar, topluma tıpkı bir hekimin hastalığa yaklaştığı gibi bakabilir. Bir yazar ya da yönetmen semptomatoloji, etiyoloji ve terapi etkin-likleriyle hastalığın belirtilerini izleyebilir, toplumsal sorunları teşhis edebilir, hastalığın nedenlerini saptayabilir ve bir tedavi önerebilir. Bu yöntemle beraber çalışmada, özellikle filmlerin soruşturulması için bağlamsal film çözümlemesi yönteminden yararlanılmıştır. Çalışma sonucunda Murtaza’nın çelişkilerle dolu karakterinin ve yaşamının aslında kapitalist sanayileşmenin dönüşümüyle açığa çıkan toplumsal sorunların belirtileri olduğu görülmüştür. Orhan Kemal, Tunç Başaran ve Ali Özgentürk, Murtaza aracılığıyla toplumsal sorunların yol açtığı hastalıkları teşhis etmektedirler. Bununla beraber, her ne kadar bu yapıtlarda bir tedavi önerilmese de toplumun sağaltımına dair olasılıkların önü de kapatılmaz.
***
Bu araştırmada Adana’nın ve Adana Bölgesinin 1960-1975 yılları arasındaki sinema ekonomisi filmciler ve sinemacılar merkeze alınarak çözümlenmektedir. Bu dönemde şehirde faaliyette bulunan filmciler ve sinemacılar yerel kaynaklardan hareketle tespit edilmekte, faaliyetleri tanımlanarak örgütlenme biçimleri araştırılmaktadır. Özellikle filmcilerin, İstanbul’la ve bölgenin diğer şehirleriyle kurdukları iş ilişkileri bağlamında bölge işletmeciliği tartışılmaktadır. Araştırmada Adana Ticaret Odası’nın kayıtları, yerel süreli yayınlar ve birincil kaynaklardan elde edilen veri, araştırma soruları bağlamında kodlanarak kavramsal kategorilere ayrılmıştır. Bu verinin tematik incelenmesi ve yorumlanmasıyla Adana’nın 1960- 1975 yılları arasındaki sinema ekonomisinin yapısı çözümlenmiştir. Çalışmanın temel bulguları şunlardır: Adana’da 90 kadar film işletmesi ve yaklaşık 110 açık hava ve salon sineması bulunmaktadır. Bu işletmelerin yapım, dağıtım ve film gösterimiyle ilgili faaliyetleri çok ortaklı bir biçimde gerçekleştirilmektedir. İşletmeler ticari çıkarlarını korumak için dernekler ve ortaklıklar kurmaktadır. 1960-1975 yılları arasında bölgedeki sinema ekonomisi ulusal film üretimini destekleyecek kadar güçlüdür ve alandaki ekonomik faaliyetler karmaşık ortaklık ilişkileriyle yürütülmektedir.
***
Bu çalışmanın amacı, deneyimlenmiş mekân ve fizikî/matematiksel mekân karşılaştırmasından hareket ederek –deneyimlenmiş mekânın özel bir biçimi olan– hodolojik mekânı sinema sanatı bağlamında tartışmaktır. Çalışmada, mekâna ve sinemasal hodolojik mekâna dair temel önerme ve kuramsal yaklaşımların tartışılmasının ardından Nuri Bilge Ceylan'ın Bir Zamanlar Anadolu'da (2011) adlı filmi biçimsel ve bağlamsal çözümleme yöntemleriyle incelenmiştir. Filmde, Doktor Cemal'in (Muammer Uzuner) deneyimlediği sinemasal hodolojik mekânın çözümlenmesiyle şu temel bulgu ve sonuçlara ulaşılmıştır: (1) Filmde gerçekleşen arama etkinliği boyunca, Doktor Cemal ve diğerlerinin izlediği yol hodolojik mekânı meydana getirir; (2) Filmde ataerkil hiyerarşik ilişkiler mekânla bir araya gelerek Doktor Cemal'in bilişsel haritasını oluşturur. Mekânla ilintili çeşitli iktidar ilişkileri, mekân sayesinde görünür hale gelmektedir; (3) Filmin sinemasal hodolojik coğrafyası Anadolu'nun yerleşim yerlerini gösteren idari haritayla çelişmektedir ki bu durum bir kez daha deneyimlenmiş mekân kavramsallaştırmasına atıfta bulunur.
The main results of this study, considering Derviş Zaim cinema in terms of cinematic spaces, would be summarized as follows: The space in Derviş Zaim cinema is used as the essential element of the film action, as the platform of the narration correspondingly action of the narration. The cinematic narration is enriched by jumps between interior and exterior spaces and the space not only constitutes a platform for the story, but also is used to create a new narration itself, to build the cinematic tension. The director transfers the tension between interior and exterior spaces to the tension of the story. While the tension becomes an element that merges spaces, the space serves as a platform for both the tension and narration. The space, the tension and the narration are developed in a triple relationship.
***Bu çalışmada olayların, olguların, karakterlerin varoluşlarını bulduğu sahne ve sinemasal eylemin gerçekleştiği platform olarak, Derviş Zaim filmlerindeki sinemasal mekânlar değerlendirilmektedir. Çalışmada Derviş Zaim’in filmografisi biçimsel ve bağlamsal yöntemlerle çözümlenmektedir. Bunun için yönetmenin filmleri, mekân bağlamında planlarına ayrılmış, nicel veri elde edilmiş; bu veriler gerektiği yerde tablolaştırılmış, şekil haline getirilmiş ya da görselleştirilmiştir. Elde edilen bu veriden, bağlamsal çözümleme gerçekleştirilirken yararlanılmıştır. Bununla birlikte yönetmenle gerçekleştirilen söyleşi ve görüşmeler içerik çözümlemesiyle nitel verilere dönüştürülerek çalışmaya dâhil edilmiştir. Çalışmada öncelikle yönetmenin sinematografisinin öğeleri olarak sinemasal mekânlar biçimsel çözümlemeye tabi tutularak yorumlanmıştır. Bunun ardından iç, dış ve ara mekânlar olarak sınıflandırılan farklı mekân tipleri arasında kurgunun/montajın olanaklarıyla, yönetmenin bir yandan sinemasal gerilimi yaratırken diğer yandan sinemasal anlamı nasıl dönüştürdüğü yorumlanmıştır.
Derviş Zaim sinemasını mekân bağlamında değerlendiren bu çalışmada özetle şu sonuca ulaşılmıştır: Derviş Zaim sinemasında mekân, film deviniminin asli öğesi ve anlatının platformu olarak, anlatının devinimine denk bir biçimde kullanılmaktadır. İç ve dış mekân geçişleriyle sinemasal anlatı zenginleştirilmekte ve mekân sadece sinemasal anlatıya platform oluşturmakla kalmayarak bizatihi anlatıyı ileri taşıyan sinemasal gerilimi oluşturmak için kullanılmaktadır. Yönetmen, iç ve dış mekânlar arasındaki gerilimi öykünün gerilimine taşımaktadır. Gerilim bir yandan mekânları birleştiren bir öğe haline gelirken mekân da hem gerilime hem de filmin anlatısına bir platform teşkil etmektedir. Mekân, gerilim ve anlatı üçlü bir ilişki içinde ilerler.
***
Bu çalışma sinemasal mekân kavramsallaştırmasını ortaya koymayı, bu kavramsallaştırmaya temel oluşturacak kuramsal yazını ve sinemasal mekânların çözümlenmesine dair yöntemi tartışmayı amaçlamaktadır. Sinemasal mekânlar fizikî ve/veya deneyimlenmiş mekânların sinema sanatı aracılığıyla dolayımlanarak perdeye ya da ekrana getirilmesiyle vücut bulurlar. Fizikî mekânlar, sinemasal manzaralar–peyzajlar; sinemasal kent manzaraları; sinemasal deniz manzaraları ve benzeri biçimde çerçevelenmiş dahi olsalar, nihayetinde neyin çerçeveleneceği yönetmen tarafından belirlendiğinden, kurgulanarak sinemasal mekânlara dönüşürler. Bununla birlikte yeniden–deneyimlenmiş mekânlar olarak sinemasal mekânlar, fizikî mekânlarla kıyaslanamayacak biçimde zengin bir içerikle yapılandırılmıştır. Sinemasal mekânlar, sinemasal özneyle varlığını bularak, salt sinemasal eylemin devindiği bir platform olmakla kalmaz, sinemasal öznenin deneyimlediği ekonomik, politik, kültürel, toplumsal, ideolojik, sınıfsal, toplumsal cinsiyetçi ve benzeri öğeleri de içerirler. Yeni bir ‘gerçeklik’ oluştururlar. Dahası sinemasal mekânlar, özneyle fizikî mekânlar arasında bir etkileşime de yol açarlar. Sinemasal mekâna dair bu önermeleri bir filmi ya da bir yönetmenin filmografisini merkeze alarak sınamak, biçimsel ve bağlamsal çözümlemenin bir arada yürütülmesiyle mümkündür ancak.
In 2020, vhs Aalen initiated an Erasmus + Strategic Partnership in Adult Education. We joined forces with Border Crossings, an Irish theatre company; with Siilinjärvi Community College in Finland; and with the Migration and Development Centre at the University of Çukurova in Turkey. In the face of rising populism across Europe in the preceding years and concepts of identities that were based on othering migrants and those with migrant roots, our project aimed to strengthen practices within cultural and education sectors that promote social inclusion and intercultural dialogue.
In particular, our group was interested in the concept of a Third Space (see below for an overview). We wanted to explore the potential and usefulness of the Third Space format for the purposes of social inclusion and intercultural dialogue, while acknowledging the impact of each partner’s particular social and political context.
The Third Space Theory proposes that individuals from different cultures or social groups can create a "Third Space" where they can negotiate their identities and cultural practices. This theory can be particularly important for immigrants who have to navigate and reconcile their cultural identities in a new country. Our project on Third Space Theory involved training courses to explore experiences of negotiating cultural identities. The project also included collaboration with migrant and local communities to develop strategies and interventions that support the creation of third places and the negotiation of cultural identities.
To this end, we held three training sessions in Germany, Finland and Ireland, with the team from the Migration and Development Centre providing theoretical input and evaluation. Each of the non-academic partners also developed an activity which sought to apply the principles of Third Space within their specific organisational purpose.
The original purpose of this project was to investigate the potential and benefits of the Third Space format for social inclusion and intercultural dialogue. In this context, our aim has been to bring new perspectives to practical and theoretical debates on migration/refugee issues and/or disenfranchised people, and to provide practical recommendations for governance and policy. The following questions were addressed:
• How does the Third Space concept affect the European identity negotiation process?
• How do people utilise the Third Space to facilitate social inclusion in the host
community?
• How do cultural, social, and economic factors shape the Third Space experiences of people such as migrants?
• To what extent does the creation and sustainability of the Third Space facilitate social inclusion between migrants and local communities?
Bu çalışma, birincil ve ikincil kaynaklardan hareketle –dönemin süreli yayınlarından, gazetelerinden, biyografilerden ve sözlü kaynaklardan yola çıkarak–, 1960–1974 yıllarıyla sınırlandırılmış bir dönemde, Adana’nın sinema ortamını yapısal olarak araştırma amacı taşımaktadır. Tekrar eden örneklerde karşılaştığımız gibi, belli başlı yönetmenler, akımlar ya da filmleri merkezine alarak gerçekleştirilen ulusal sinema tarihinin yazımı, kendini mekân bağlamında çoğunlukla İstanbul bölgesiyle sınırlamaktadır. Oysa güncel ve göreceli olarak az sayıda çalışmada tanıklık ettiğimiz gibi, bu bölgenin dışında da çok canlı bir sinema ortamı bulunmaktadır. Çalışma, bu bağlamda Adana’nın sinema ortamının henüz gerçekleştirilmemiş tarih yazımının çerçevesini oluşturma amacını da taşımaktadır.
Kent Kitabı “Kentsel Dönüşüm”, “Kentlerin Hatırladıkları”, “Kentlerin Tekinsizleri” ve “Kentlerdeki Alternatif Sesler” olmak üzere dört bölümden oluşuyor; toplumsal belleğimizin, çok-kültürlü yapımızın aldığı darbeleri sorguluyor, olumsuz gelişmelerin karşısında gelişen sokak sanatını ve direniş noktalarını ele alıyor; geniş bulvarlardan ötekileştirilen mahallelere doğru korkmadan ilerliyor; yeni yaşam pratiklerinin, soyut mekân kurgularının, semtten semte değişen kokuların, seslerin, imgelerin izini sürüyor. Alanında saygın akademisyenlerin, doktora, yüksek lisans ve lisans öğrencilerinin bu kitap için kaleme aldığı yazılar akademik perspektifle sınırlı kalmıyor, kişisel anıları / deneyimleri, mülakatlara dayalı verileri, sanatçılarla söyleşileri de içeriyor. Bugün kim olduğumuza kentle birlikte bakmak, kentteki her türden değişimi irdeleyerek kendi serüvenini belirlemek isteyenler için eşsiz bir yolculuk sunuyor.
Nilgün Tutal
Bu çalışma Jacques Rancière ve Jean-Paul Sartre’ın yukarıdaki önermelerinden hareketle At (Ali Özgentürk, 1981), Tabutta Rövaşata (Derviş Zaim, 1996) ve Mayıs Sıkıntısı’nda (Nuri Bilge Ceylan, 1999) yoksulların, sinemasal evrende film üretim etkinlikleriyle karşılaşma deneyimlerini bağlamsal çözümleme yöntemiyle değerlendirme amacını taşımaktadır. At’da Hüseyin (Genco Erkal) ve oğlu Ferhat (Harun Yeşilyurt); Tabutta Rövaşata’da Mahsun Süpertitiz (Ahmet Uğurlu) ve Mayıs Sıkıntısı’nda Saffet (M. Emin Toprak) sırasıyla bir video klip, bir haber filmi ve bir kurmaca film çekimini deneyimler ve her üç filmde de bu yoksul insanlar tipik bir biçimde film üretim etkinliklerinin dışında bırakılırlar. Bu üç filmde tanıklık ettiğimiz yönetmen(ler) için yoksullar, nihai ürünün ilk elden muhatapları olmasına karşın yaratıcı sürecin dışında kalması gereken kişilerdir. Bu deneyimler bizi, şu soruları sormak için kışkırtır: Yoksulların sinema sanatından payına düşen sessizlik midir sadece? Yoksullar, sanatsal üretim alanında edilgen mi kalmalıdır?
Derviş Zaim sinemasında zamanın ele alınışı bakımından da mekân ve mekâna dair kavramsallaştırmalar yine belirleyicidir. Yönetmenin minyatür sanatından devşirdiği ve sinematografik bir biçem arayışına dönüştürdüğü oynak zaman ve oynak mekân; gölge oyunundan devşirip aynı amaçla sinemaya aktarmaya çalıştığı Küşteri Meydanı kavramsallaştırmaları buna örnektir. Oynak zaman ve oynak mekân, aynı mekân üzerinde başka başka mekânsal düzlemlerin ve aslında farklı zamanların bir araya getirilmesi ilkesine dayanır. Yönetmen, minyatür sanatında yaygın bir biçimde uygulanan bu ilkeyi, tekniğin olanaklarıyla sinema sanatına uyarlamıştır. Gölge oyununa ait bir kavramsallaştırma olan Küşteri Meydanı’ysa basitçe, sinemasal eylemin vuku bulduğu mekânın değişkenliğini ifade eder: Aynı mekân, bazen bir sokağı bazen de bir meydanı ikame edebilir; üstelik bu, yine farklı zamanları birleştiren bir mekândır.
Derviş Zaim sinemasında mekân ve zaman ilişkisini merkezine alan bu çalışmada, yönetmenin filmografisini oluşturan Tabutta Rövaşata (1996), Filler ve Çimen (2001), Çamur (2003), Cenneti Beklerken (2007), Nokta (2008), Gölgeler ve Suretler (2011), Devir (2012), Balık (2014) ve Rüya (2016?) yönetmenin önerdiği oynak zaman ve oynak mekân ve Küşteri Meydanı gibi kavramsallaştırmalar etrafında, teknik ve bağlamsal çözümlemeye tabi tutulmuştur. Cenneti Beklerken, Nokta, Gölgeler ve Suretler ve Rüya, Derviş Zaim sinemasında mekân ve zaman ilişkisinin değerlendirildiği bu çalışmada kritik öneme sahiptir; dolayısıyla çalışma özellikle bu filmlere eğilmektedir. Çalışma nihaî olarak, mekânın belirleyici olduğu bir sinemasal zaman yaklaşımını değerlendirme amacını taşımaktadır.
***
This chapter is based on Gilles Deleuze’s question formulated in his Essays Critical and Clinical; “Great artists and authors, in other words, are also great thinkers, but they think in terms of percepts and affects rather than concepts: Painters, one might say, think in the medium of lines and colours, just as musicians think in sounds, filmmakers think in images, writers think in words, and so on”, and asserts that Michael Haneke probes the anomalies and deviances of the world during his filmography, as though he were an author or philosopher. Haneke gives special attention to the symptoms of the world reflecting its sicknesses; he treats them cinematographically and represents them to the audience. He drives the audience to question the world and its course through his films, where reality and the illusion of reality intertwine. It is a question about the falseness of life in a mediated world: The weird quest for freedom, which mostly disturbs the audience…
***
Bu çalışma, Derviş Zaim sinemasını ve yönetmenin sinemasında biçim, biçem ve içerik bakımından mekân kullanımını merkezine almaktadır. Yönetmenin Tabutta Rövaşata’dan (1996) Rüya’ya (2016?) değin, filmografisinin her filminde hem biçim hem de biçem ve içerik bağlamında mekâna verdiği önem ve mekânın bir sinema kuramı oluşturacak kadar ayrıksı kullanımı araştırmanın konusunu oluşturmaktadır. Derviş Zaim’in gerek filmografisine ve sinematografisine, gerekse sinemayla ilgili düşüncelerine bakıldığında mekâna özel bir önem atfettiği görülmektedir. Yönetmenin sinemasında mekân –sinemasal mekânlar–, içerik açısından kritik ve belirleyici bir temalar kümesi oluşturur: Mekânın sınırlandırılması, düzenlenmesi, kontrol altına alınması; mekânın öznelere yasaklanması, öznenin mekân üzerindeki hareketlerinin denetlenmesi, bölünmüş coğrafyada bir alandan diğerine geçerken özneyi denetleyen bir iktidar olgusu gibi temalar yönetmenin her filminde görülür. Diğer yandan Derviş Zaim sinemasında mekânın film üretim sürecinin temel yapıtaşlarından biri haline geldiği de görülmektedir. Mekânın senaryoya bağlı olarak belirlenmesinden çok, doğrudan mekâna bağlı, mekânla etkileşimli bir senaryonun yazılması; mekânın sinemasal anlam alanının temel öğelerinden biri, filmin göstereni olarak kullanılması ve mekâna dayanan bir estetikle birlikte sinema kuramı oluşturma çabalarının ipuçlarının görülmesi bir Mekân Sinemasına işaret etmektedir. Bu bağlamda temel soru şudur: Yönetmenin filmografisi ve sinematografisi bu temalar etrafında içerik, biçim ve biçem bakımından değerlendirilerek mekânın merkezinde olduğu bir sinema yaklaşımı ortaya konulabilir mi?
Bu soru, Derviş Zaim’in sinemasal mekânlarının çözümlenmesiyle yanıtlanabilir ancak. Sinemasal mekânlar fizikî ve/veya deneyimlenmiş mekânların sinema sanatı aracılığıyla dolayımlanarak perdeye ya da ekrana getirilmesiyle vücut bulurlar. Fizikî mekânlar, sinemasal manzaralar–peyzajlar; sinemasal kent manzaraları; sinemasal deniz manzaraları ve benzeri biçimde çerçevelenmiş dahi olsalar, nihayetinde neyin çerçeveleneceği yönetmen tarafından belirlendiğinden, kurgulanarak sinemasal mekânlara dönüşürler. Bununla birlikte yeniden–deneyimlenmiş mekânlar olarak sinemasal mekânlar, fizikî mekânlarla kıyaslanamayacak biçimde zengin bir içerikle yapılandırılmıştır.
21–23 Ekim 2021 tarihlerinde Adana’da, Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi işbirliği ve Çukurova Üniversitesi İletişim Fakültesi ev sahipliğinde gerçekleştirilecek olan Türkiye Film Araştırmalarında Yeni Yönelimler Konferansı**, yirminci yılını aşarken ilk kez İstanbul’un, başka bir deyişle “merkezin” dışına çıkarak merkezi, merkez(i)leşmeyi, büyüklüğü, aynılığı, aynılaşmayı, tektipleşmeyi, tekeli ve tekelleşmeyi soruşturmaya açıyor.
Aslında peliküle kaydedildiği ve yeniden gösterildiği ilk günden itibaren sinema, her bağlamıyla ulusal, küresel ve evrensel olanla sınanmıştır. Bir sanat yapıtı olarak filmin dilinin, biçiminin, biçeminin ve estetiğinin evrenselliği olumlu bir önerme olarak sunulur; bir meta olarak filmin ulusal ve küresel gişe başarısı hemen her yapımcının ve dağıtımcının hayalidir; bir işletmeci, gösterimdeki filminin herkese hitap etmesini, kitleselleşmesini umar. Nihayetinde film ve sinema çalışmaları da benzer eğilimleri takip eder: Genellikle ve çoğunlukla büyük yönetmenler, filmler ya da akımlar tartışılır; sinema tarihi bu bağlamda yazılır; hemen her araştırmacı büyük sinema kuramlarının peşindedir ya da sinema eğitimi bu büyük örneklerle yürütülür. Oysa geçmişte tüm bu “çok büyük”, “çok kapsayıcı”, “çok benzer” ekollerin, akımların, kuramların, sinema ekonomisinin, yapım, dağıtım, gösterim pratiklerinin, sinema/film çalışmalarının, sinema/film tarihyazımının dışında kalan alanlar ve yarıklar vardı ve halen de bunlara dair örnekler ve olanakların izlerini gözleyebiliyoruz. Bu “saklı” hikâyeleri tabandan yukarıya yeniden anlatmanın zamanı artık.
[1] 7–9 Mayıs 2020 tarihleri için planlanan ancak gerçekleştirilemeyen konferans için bildiri önerisi kabul edilen araştırmacıların, daha önce kabul edilen önerileriyle 21-23 Ekim 2021 tarihlerinde gerçekleştirilecek konferansın programında yer alıp almayacaklarına dair bir e-postayı, [email protected] adresine göndermelerini önemle rica ederiz.
Yeni Medya Çalışmaları Kuram, Yöntem, Uygulama ve Siyasa I. Ulusal Kongresi