Tuba Sütlüoğlu
Ph.D. in Sociology, Anadolu University, 2020
M.A. in Sociology, Anadolu University, 2014
B.A. in Sociology, Sakarya University, 2009
Asst. Prof., Bilecik Seyh Edebali University, 2022 -
Research Assistant, Anadolu University, 2011-2020
Research Interests: Digital Cultures, New Media Sociology, Youth Studies, Social Inequalities and Poverty Studies
- Digital Inequalities, Digital Literacies
M.A. in Sociology, Anadolu University, 2014
B.A. in Sociology, Sakarya University, 2009
Asst. Prof., Bilecik Seyh Edebali University, 2022 -
Research Assistant, Anadolu University, 2011-2020
Research Interests: Digital Cultures, New Media Sociology, Youth Studies, Social Inequalities and Poverty Studies
- Digital Inequalities, Digital Literacies
less
Related Authors
Mutlu Binark
Hacettepe University
Taner Kılıç
Bilecik Şeyh Edebali University
Serhat Ay
Bilecik Şeyh Edebali University
Babacan Taşdemir
Middle East Technical University
İpek Kaya
Kocaeli University
Netice Görentaş
Rheinische Friedrich-Wilhelms-Universität Bonn
Beren Kandemir
Hacettepe University
Muhammet Keskin
Afyon Kocatepe University
InterestsView All (14)
Uploads
Papers by Tuba Sütlüoğlu
Giddens, küreselleşmeyi, birbirinden “uzak” olan toplumsal olaylar ve ilişkilerin yerel unsurlarla iç içe geçtiği bir süreç şeklinde tanımlamaktadır. Küreselleşme sürecinin hız kazanması ve yerele ait unsurların küresel unsurlarla karşılaşması noktasında ise yeni iletişim teknolojileri yadsınamaz bir öneme sahiptir. Yeni medya araçlarının çeşitlenmesi ve giderek küçülmesiyle birlikte, teknoloji tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar gündelik toplumsal yaşamın içine sızmış; bu sayede farklı kültürlerin buluşması hızlanmış ve kolaylaşmıştır. Appadurai’nin küreselleşme analizinde bu süreç beş farklı mekân tipi üzerinden ele alınmaktadır. Bu mekân tipleri içerisinde araştırmayla doğrudan ilişkili olan ikisi; etno-mekân ve tekno-mekân kavramlarıdır. Göçmenler, mülteciler, turistler vb. hareket halindeki bireylerin oluşturduğu mekânı anlatan etno-mekân ile enformasyonun üretildiği ve yayıldığı mekânları anlatan medya-mekân kavramlarında, küreselleşmenin toprak sınırlarını etkisizleştirme kabiliyeti, göç hareketleri ve teknolojiyle ilişkilendirilmektedir. Toplumsal ilişki her geçen gün daha fazla olacak şekilde teknoloji dolayımıyla gerçekleşmektedir. Dijital eşitsizliklerin enformasyon teknolojilerine erişimini kapsayan birinci düzeyine ilişkin eşitsizlikler hâlâ var olsa da, etno-mekânın bileşenleri olarak göçmenler, mülteciler gibi hareket halindeki bireyler de, elbette enformasyon akışının temel olduğu bu küresel dünyanın bir parçasıdır.
Göç teorileri, göçmenler ve mülteciler gibi hareket halindeki toplulukların yeni medya araç ve ortamlarını kullanma pratiklerine odaklanma noktasında uygun bir çerçeve sunmaktadır. Bu teorilerden biri olan İlişkiler Ağı Teorisine göre, ilişkiler ağı; eski ve yeni göçmenler ile göçmen olmayan kişiler arasında hem köklerinin bağlı olduğu hem de yeni göç ettikleri bölgelerde, akrabalık, arkadaşlık ve ortak bir kökeni paylaşma temeline dayanan bağlantılarla oluşturulmaktadır. İlişkiler ağı gerek yer değiştirmenin maliyetlerini gerekse de risklerini azalttığı için önemli görülmektedir. İşte, göç etme ve göç sonrası sosyal uyumun sağlanması süreçlerinde, eski ve yeni göçmenler ile göçmen olmayan bireyler arasında geliştirilecek ilişkilerde, yeni medya araç ve ortamlarının önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir.
Araştırmada nitel yöntem ve fenomenolojik desen benimsenmiştir. Araştırmanın evrenini Türkiye’de yaşayan Suriyeliler oluşturmaktadır. Araştırmada, olasılığa dayalı olmayan örneklem seçim tekniklerinden olan amaçlı örneklem seçim tekniği uygulanacak; araştırmanın örneklemine dahil olan Suriyeli bireylere kartopu örneklem seçim tekniği ile ulaşılacaktır. Çalışmada, yeni medya araç ve ortamlarının Suriyelilerin göç etme ve göç sonrası uyum süreçlerinde etkili olduğu, bu araç ve ortamların özellikle diasporik alandaki kullanımlarının uyum süreçlerini kolaylaştırdığı savunulmaktadır. Bu çerçevede, Suriyelilerin hem göç etme hem de göç sonrası sosyal uyumlarının sağlanması süreçlerinde sosyal medya ortamları üzerinden kurdukları ağların nasıl bir rol oynadığı sorusuna yanıt aranmaktadır. Göç sonrası sosyal uyumun nasıl sağlandığı sorusu, yeni medya araç ve ortamlarının özellikle işgücü piyasasına katılma, dil öğrenme, bilgi edinme, ev sahibi toplumun yaşam tarzını öğrenme, dayanışma ve yardımlaşma ağlarına dahil olma noktalarındaki işlevleri üzerinden somutlaştırılmaktadır. Suriye ile olan bağlantıların devam ettirilmesi noktasındaki, yani sınırları aşan alanlardaki yeni medya pratikleri de araştırmaya dahildir. Bu somutlaştırma, Gaziantep ilinde yaşayan 12 Suriyeli ile gerçekleştirilen yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ile elde edilecek verilerle yapılacaktır. Deşifre edilen veriler, birbirine benzer anlamlar taşıyan örneklerin bir araya getirilmesi suretiyle kodlanacak, sınıflandırılacak ve en sonunda geniş temalar altında gruplandırılacaktır. Belli temalar altında gruplandırılan verilere de son aşamada içerik analizi yapılacaktır. Böylece, araştırmanın sonunda Suriyelilerin yeni medya pratikleri ile ilgili olarak betimleyici sonuçlara ulaşılması planlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Suriyeli, göçmen, internet, yeni medya, ulusötesi.
Anahtar Kelimeler: Pandemi, Covid-19, Dezavantajlı gruplar, Görme engelliler, Toplumsal organizasyon, Dijital eşitsizlik.
DAILY LIVES OF INDIVIDUALS WITH VISUAL IMPAIRMENT DURING THE COVID-19 PANDEMIC
This study focuses on the effects of the Covid-19 pandemic on the daily lives of individuals with visual impairment. The Covid-19 pandemic has brought about a compulsory transformation in many areas of social and economic life with respect to the processes of struggling against the pandemic and preventing the spread of the pandemic. This compulsory transformation has both shaken the regular daily life routines and initiated a compulsory process in which digitalization affects individual and social life more. Digitalization has become a part of the struggle against the pandemic. The transfer of even primary social relations to the digital environment much more than before the pandemic, working from home that has been necessitated in many sectors, and the transition to distance education in all fields of secondary and higher education are some of the examples in which this compulsory transformation process is experienced. Thus, the Covid-19 pandemic has disrupted the routine plan of daily life. These extraordinary periods, during which the daily routines that make life ‘normal’ and ‘predictable’ are shaken, are the times when the sense of “ontological security” is also harmed. This process is thought to deepen the existing forms of inequality faced by disadvantaged groups such as the poor, the elderly, women, and the disabled in the ordinary flow of social life. Therefore, the question of how such sudden and compulsory change processes, in which the usual behavior patterns are broken and it is tried to reorganize the normal as the ‘new normal’, influence the disadvantaged social groups is important both in respect of making the lives of these groups easier and creating policies to eliminate inequalities. Hence, the study aimed to put forward the aspects in which the Covid-19 pandemic made the lives of individuals with visual impairment difficult, how it deepened the existing obstacles they faced in daily life, the processes of struggling against these difficulties and the solution proposals regarding the difficulties. To this end, semi-structured interviews were held with a total of 8 individuals with visual impairment, including 4 females and 4 males, residing in different provinces of Turkey between March 28-April 18, 2021. The research results revealed that, with the Covid-19 pandemic, individuals with visual impairment had to face a range of problems both in ordinary activities of daily life, such as traveling and shopping, and in the process of distance education. The interviewees were individuals with disabilities who were directly involved in education life as both students and teachers. This situation helped access findings regarding the qualities of distance education settings, which were quickly switched to during the pandemic, ignoring, increasing and sometimes reducing the visual impairment. No problem encountered during the pandemic is independent of the problems faced by individuals with visual impairment in the past. The pandemic has further deepened the existing forms of inequality and obstacles, including digital inequalities. This result attracts attention to the requirement of establishing a social organization that includes individuals with disabilities. It is extremely important to design the social organization in a way that it will not create disadvantages for individuals with disabilities and eliminate the difficulties these individuals may face in adverse circumstances, such as a pandemic.
Keywords: Pandemic, Covid-19, Disadvantaged groups, Individuals with visual impairment, Social organization, Digital inequality.
Books by Tuba Sütlüoğlu
Bu çalışmanın odak noktasını ise, temelde yaş faktörüne ilişkin olarak belirginleşen erişim, kullanım ve beceri farklılıkları ile yeni iletişim teknolojilerine ilişkin algı düzeyindeki farklılıklar oluşturmaktadır. Bu doğrultuda çalışmada, 45 yaş ve üzerindeki bireylerin yeni iletişim teknolojilerini kullanım ve beceri düzeyleri ile bu teknolojilere yönelik görüşlerinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Saha araştırması, Eskişehir’in, görece yoksulluğun izlerini taşıyan, düşük gelir ve statü grubunun özelliklerini yansıtacağı varsayılan üç mahallesinde tamamlanan çalışmanın bulguları, yaşları 14-80 arasında değişen 415 kişiyi kapsayan anket ve 45 yaş ve üzerindeki 6 kişiyi kapsayan yarı-yapılandırılmış görüşme verilerine dayanmaktadır. Araştırma sonuçları, 45 yaş ve üzerindeki bireylerde, geleneksel medyayı tercih etme eğiliminin arttığını; akıllı telefon kullanma, bilgisayar ve internet kullanmayı bilme oranlarının düştüğünü; en sık kullanılan sosyal medya ortamlarının WhatsApp ve Facebook olduğunu ortaya çıkarmıştır. Araştırmada ulaşılan en önemli sonuç ise, söz konusu bireylerin çevrimiçi pratiklerinin, çoğunlukla bu iki sosyal medya ortamının kullanımı ile veya sadece temel düzey beceri gerektiren pratiklerle sınırlı olduğudur. Bu bulguları, teknolojiye aşina olma/olmama durumuyla ilişkili basit bir kuşaklar arası bölünmeye dayandıran açıklamaların eksik kalacağı düşünülmektedir. Çünkü yeni iletişim araçlarıyla kurulan ilişkinin biçimini ve mesafesini belirleyen toplumsal cinsiyet, eğitim düzeyi, kültürel sermaye birikimi, medya okuryazarlığı kaynaklı geniş bir yelpazeye yayılan bireysel ve toplumsal eşitsizlikler, erişime, kullanıma, becerilere ve yeni teknolojilere ilişkin algısal farklılıkları beslemektedir. İlerleyen yaş ile birlikte, bireyin yaşamını yoksullaştıran her türlü unsur dijital eşitsizlikleri de farklı boyutlardan beslemektedir.
Conference Presentations by Tuba Sütlüoğlu
Giddens, küreselleşmeyi, birbirinden “uzak” olan toplumsal olaylar ve ilişkilerin yerel unsurlarla iç içe geçtiği bir süreç şeklinde tanımlamaktadır. Küreselleşme sürecinin hız kazanması ve yerele ait unsurların küresel unsurlarla karşılaşması noktasında ise yeni iletişim teknolojileri yadsınamaz bir öneme sahiptir. Yeni medya araçlarının çeşitlenmesi ve giderek küçülmesiyle birlikte, teknoloji tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar gündelik toplumsal yaşamın içine sızmış; bu sayede farklı kültürlerin buluşması hızlanmış ve kolaylaşmıştır. Appadurai’nin küreselleşme analizinde bu süreç beş farklı mekân tipi üzerinden ele alınmaktadır. Bu mekân tipleri içerisinde araştırmayla doğrudan ilişkili olan ikisi; etno-mekân ve tekno-mekân kavramlarıdır. Göçmenler, mülteciler, turistler vb. hareket halindeki bireylerin oluşturduğu mekânı anlatan etno-mekân ile enformasyonun üretildiği ve yayıldığı mekânları anlatan medya-mekân kavramlarında, küreselleşmenin toprak sınırlarını etkisizleştirme kabiliyeti, göç hareketleri ve teknolojiyle ilişkilendirilmektedir. Toplumsal ilişki her geçen gün daha fazla olacak şekilde teknoloji dolayımıyla gerçekleşmektedir. Dijital eşitsizliklerin enformasyon teknolojilerine erişimini kapsayan birinci düzeyine ilişkin eşitsizlikler hâlâ var olsa da, etno-mekânın bileşenleri olarak göçmenler, mülteciler gibi hareket halindeki bireyler de, elbette enformasyon akışının temel olduğu bu küresel dünyanın bir parçasıdır.
Göç teorileri, göçmenler ve mülteciler gibi hareket halindeki toplulukların yeni medya araç ve ortamlarını kullanma pratiklerine odaklanma noktasında uygun bir çerçeve sunmaktadır. Bu teorilerden biri olan İlişkiler Ağı Teorisine göre, ilişkiler ağı; eski ve yeni göçmenler ile göçmen olmayan kişiler arasında hem köklerinin bağlı olduğu hem de yeni göç ettikleri bölgelerde, akrabalık, arkadaşlık ve ortak bir kökeni paylaşma temeline dayanan bağlantılarla oluşturulmaktadır. İlişkiler ağı gerek yer değiştirmenin maliyetlerini gerekse de risklerini azalttığı için önemli görülmektedir. İşte, göç etme ve göç sonrası sosyal uyumun sağlanması süreçlerinde, eski ve yeni göçmenler ile göçmen olmayan bireyler arasında geliştirilecek ilişkilerde, yeni medya araç ve ortamlarının önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir.
Araştırmada nitel yöntem ve fenomenolojik desen benimsenmiştir. Araştırmanın evrenini Türkiye’de yaşayan Suriyeliler oluşturmaktadır. Araştırmada, olasılığa dayalı olmayan örneklem seçim tekniklerinden olan amaçlı örneklem seçim tekniği uygulanacak; araştırmanın örneklemine dahil olan Suriyeli bireylere kartopu örneklem seçim tekniği ile ulaşılacaktır. Çalışmada, yeni medya araç ve ortamlarının Suriyelilerin göç etme ve göç sonrası uyum süreçlerinde etkili olduğu, bu araç ve ortamların özellikle diasporik alandaki kullanımlarının uyum süreçlerini kolaylaştırdığı savunulmaktadır. Bu çerçevede, Suriyelilerin hem göç etme hem de göç sonrası sosyal uyumlarının sağlanması süreçlerinde sosyal medya ortamları üzerinden kurdukları ağların nasıl bir rol oynadığı sorusuna yanıt aranmaktadır. Göç sonrası sosyal uyumun nasıl sağlandığı sorusu, yeni medya araç ve ortamlarının özellikle işgücü piyasasına katılma, dil öğrenme, bilgi edinme, ev sahibi toplumun yaşam tarzını öğrenme, dayanışma ve yardımlaşma ağlarına dahil olma noktalarındaki işlevleri üzerinden somutlaştırılmaktadır. Suriye ile olan bağlantıların devam ettirilmesi noktasındaki, yani sınırları aşan alanlardaki yeni medya pratikleri de araştırmaya dahildir. Bu somutlaştırma, Gaziantep ilinde yaşayan 12 Suriyeli ile gerçekleştirilen yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ile elde edilecek verilerle yapılacaktır. Deşifre edilen veriler, birbirine benzer anlamlar taşıyan örneklerin bir araya getirilmesi suretiyle kodlanacak, sınıflandırılacak ve en sonunda geniş temalar altında gruplandırılacaktır. Belli temalar altında gruplandırılan verilere de son aşamada içerik analizi yapılacaktır. Böylece, araştırmanın sonunda Suriyelilerin yeni medya pratikleri ile ilgili olarak betimleyici sonuçlara ulaşılması planlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Suriyeli, göçmen, internet, yeni medya, ulusötesi.
Giddens, küreselleşmeyi, birbirinden “uzak” olan toplumsal olaylar ve ilişkilerin yerel unsurlarla iç içe geçtiği bir süreç şeklinde tanımlamaktadır. Küreselleşme sürecinin hız kazanması ve yerele ait unsurların küresel unsurlarla karşılaşması noktasında ise yeni iletişim teknolojileri yadsınamaz bir öneme sahiptir. Yeni medya araçlarının çeşitlenmesi ve giderek küçülmesiyle birlikte, teknoloji tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar gündelik toplumsal yaşamın içine sızmış; bu sayede farklı kültürlerin buluşması hızlanmış ve kolaylaşmıştır. Appadurai’nin küreselleşme analizinde bu süreç beş farklı mekân tipi üzerinden ele alınmaktadır. Bu mekân tipleri içerisinde araştırmayla doğrudan ilişkili olan ikisi; etno-mekân ve tekno-mekân kavramlarıdır. Göçmenler, mülteciler, turistler vb. hareket halindeki bireylerin oluşturduğu mekânı anlatan etno-mekân ile enformasyonun üretildiği ve yayıldığı mekânları anlatan medya-mekân kavramlarında, küreselleşmenin toprak sınırlarını etkisizleştirme kabiliyeti, göç hareketleri ve teknolojiyle ilişkilendirilmektedir. Toplumsal ilişki her geçen gün daha fazla olacak şekilde teknoloji dolayımıyla gerçekleşmektedir. Dijital eşitsizliklerin enformasyon teknolojilerine erişimini kapsayan birinci düzeyine ilişkin eşitsizlikler hâlâ var olsa da, etno-mekânın bileşenleri olarak göçmenler, mülteciler gibi hareket halindeki bireyler de, elbette enformasyon akışının temel olduğu bu küresel dünyanın bir parçasıdır.
Göç teorileri, göçmenler ve mülteciler gibi hareket halindeki toplulukların yeni medya araç ve ortamlarını kullanma pratiklerine odaklanma noktasında uygun bir çerçeve sunmaktadır. Bu teorilerden biri olan İlişkiler Ağı Teorisine göre, ilişkiler ağı; eski ve yeni göçmenler ile göçmen olmayan kişiler arasında hem köklerinin bağlı olduğu hem de yeni göç ettikleri bölgelerde, akrabalık, arkadaşlık ve ortak bir kökeni paylaşma temeline dayanan bağlantılarla oluşturulmaktadır. İlişkiler ağı gerek yer değiştirmenin maliyetlerini gerekse de risklerini azalttığı için önemli görülmektedir. İşte, göç etme ve göç sonrası sosyal uyumun sağlanması süreçlerinde, eski ve yeni göçmenler ile göçmen olmayan bireyler arasında geliştirilecek ilişkilerde, yeni medya araç ve ortamlarının önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir.
Araştırmada nitel yöntem ve fenomenolojik desen benimsenmiştir. Araştırmanın evrenini Türkiye’de yaşayan Suriyeliler oluşturmaktadır. Araştırmada, olasılığa dayalı olmayan örneklem seçim tekniklerinden olan amaçlı örneklem seçim tekniği uygulanacak; araştırmanın örneklemine dahil olan Suriyeli bireylere kartopu örneklem seçim tekniği ile ulaşılacaktır. Çalışmada, yeni medya araç ve ortamlarının Suriyelilerin göç etme ve göç sonrası uyum süreçlerinde etkili olduğu, bu araç ve ortamların özellikle diasporik alandaki kullanımlarının uyum süreçlerini kolaylaştırdığı savunulmaktadır. Bu çerçevede, Suriyelilerin hem göç etme hem de göç sonrası sosyal uyumlarının sağlanması süreçlerinde sosyal medya ortamları üzerinden kurdukları ağların nasıl bir rol oynadığı sorusuna yanıt aranmaktadır. Göç sonrası sosyal uyumun nasıl sağlandığı sorusu, yeni medya araç ve ortamlarının özellikle işgücü piyasasına katılma, dil öğrenme, bilgi edinme, ev sahibi toplumun yaşam tarzını öğrenme, dayanışma ve yardımlaşma ağlarına dahil olma noktalarındaki işlevleri üzerinden somutlaştırılmaktadır. Suriye ile olan bağlantıların devam ettirilmesi noktasındaki, yani sınırları aşan alanlardaki yeni medya pratikleri de araştırmaya dahildir. Bu somutlaştırma, Gaziantep ilinde yaşayan 12 Suriyeli ile gerçekleştirilen yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ile elde edilecek verilerle yapılacaktır. Deşifre edilen veriler, birbirine benzer anlamlar taşıyan örneklerin bir araya getirilmesi suretiyle kodlanacak, sınıflandırılacak ve en sonunda geniş temalar altında gruplandırılacaktır. Belli temalar altında gruplandırılan verilere de son aşamada içerik analizi yapılacaktır. Böylece, araştırmanın sonunda Suriyelilerin yeni medya pratikleri ile ilgili olarak betimleyici sonuçlara ulaşılması planlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Suriyeli, göçmen, internet, yeni medya, ulusötesi.
Anahtar Kelimeler: Pandemi, Covid-19, Dezavantajlı gruplar, Görme engelliler, Toplumsal organizasyon, Dijital eşitsizlik.
DAILY LIVES OF INDIVIDUALS WITH VISUAL IMPAIRMENT DURING THE COVID-19 PANDEMIC
This study focuses on the effects of the Covid-19 pandemic on the daily lives of individuals with visual impairment. The Covid-19 pandemic has brought about a compulsory transformation in many areas of social and economic life with respect to the processes of struggling against the pandemic and preventing the spread of the pandemic. This compulsory transformation has both shaken the regular daily life routines and initiated a compulsory process in which digitalization affects individual and social life more. Digitalization has become a part of the struggle against the pandemic. The transfer of even primary social relations to the digital environment much more than before the pandemic, working from home that has been necessitated in many sectors, and the transition to distance education in all fields of secondary and higher education are some of the examples in which this compulsory transformation process is experienced. Thus, the Covid-19 pandemic has disrupted the routine plan of daily life. These extraordinary periods, during which the daily routines that make life ‘normal’ and ‘predictable’ are shaken, are the times when the sense of “ontological security” is also harmed. This process is thought to deepen the existing forms of inequality faced by disadvantaged groups such as the poor, the elderly, women, and the disabled in the ordinary flow of social life. Therefore, the question of how such sudden and compulsory change processes, in which the usual behavior patterns are broken and it is tried to reorganize the normal as the ‘new normal’, influence the disadvantaged social groups is important both in respect of making the lives of these groups easier and creating policies to eliminate inequalities. Hence, the study aimed to put forward the aspects in which the Covid-19 pandemic made the lives of individuals with visual impairment difficult, how it deepened the existing obstacles they faced in daily life, the processes of struggling against these difficulties and the solution proposals regarding the difficulties. To this end, semi-structured interviews were held with a total of 8 individuals with visual impairment, including 4 females and 4 males, residing in different provinces of Turkey between March 28-April 18, 2021. The research results revealed that, with the Covid-19 pandemic, individuals with visual impairment had to face a range of problems both in ordinary activities of daily life, such as traveling and shopping, and in the process of distance education. The interviewees were individuals with disabilities who were directly involved in education life as both students and teachers. This situation helped access findings regarding the qualities of distance education settings, which were quickly switched to during the pandemic, ignoring, increasing and sometimes reducing the visual impairment. No problem encountered during the pandemic is independent of the problems faced by individuals with visual impairment in the past. The pandemic has further deepened the existing forms of inequality and obstacles, including digital inequalities. This result attracts attention to the requirement of establishing a social organization that includes individuals with disabilities. It is extremely important to design the social organization in a way that it will not create disadvantages for individuals with disabilities and eliminate the difficulties these individuals may face in adverse circumstances, such as a pandemic.
Keywords: Pandemic, Covid-19, Disadvantaged groups, Individuals with visual impairment, Social organization, Digital inequality.
Bu çalışmanın odak noktasını ise, temelde yaş faktörüne ilişkin olarak belirginleşen erişim, kullanım ve beceri farklılıkları ile yeni iletişim teknolojilerine ilişkin algı düzeyindeki farklılıklar oluşturmaktadır. Bu doğrultuda çalışmada, 45 yaş ve üzerindeki bireylerin yeni iletişim teknolojilerini kullanım ve beceri düzeyleri ile bu teknolojilere yönelik görüşlerinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Saha araştırması, Eskişehir’in, görece yoksulluğun izlerini taşıyan, düşük gelir ve statü grubunun özelliklerini yansıtacağı varsayılan üç mahallesinde tamamlanan çalışmanın bulguları, yaşları 14-80 arasında değişen 415 kişiyi kapsayan anket ve 45 yaş ve üzerindeki 6 kişiyi kapsayan yarı-yapılandırılmış görüşme verilerine dayanmaktadır. Araştırma sonuçları, 45 yaş ve üzerindeki bireylerde, geleneksel medyayı tercih etme eğiliminin arttığını; akıllı telefon kullanma, bilgisayar ve internet kullanmayı bilme oranlarının düştüğünü; en sık kullanılan sosyal medya ortamlarının WhatsApp ve Facebook olduğunu ortaya çıkarmıştır. Araştırmada ulaşılan en önemli sonuç ise, söz konusu bireylerin çevrimiçi pratiklerinin, çoğunlukla bu iki sosyal medya ortamının kullanımı ile veya sadece temel düzey beceri gerektiren pratiklerle sınırlı olduğudur. Bu bulguları, teknolojiye aşina olma/olmama durumuyla ilişkili basit bir kuşaklar arası bölünmeye dayandıran açıklamaların eksik kalacağı düşünülmektedir. Çünkü yeni iletişim araçlarıyla kurulan ilişkinin biçimini ve mesafesini belirleyen toplumsal cinsiyet, eğitim düzeyi, kültürel sermaye birikimi, medya okuryazarlığı kaynaklı geniş bir yelpazeye yayılan bireysel ve toplumsal eşitsizlikler, erişime, kullanıma, becerilere ve yeni teknolojilere ilişkin algısal farklılıkları beslemektedir. İlerleyen yaş ile birlikte, bireyin yaşamını yoksullaştıran her türlü unsur dijital eşitsizlikleri de farklı boyutlardan beslemektedir.
Giddens, küreselleşmeyi, birbirinden “uzak” olan toplumsal olaylar ve ilişkilerin yerel unsurlarla iç içe geçtiği bir süreç şeklinde tanımlamaktadır. Küreselleşme sürecinin hız kazanması ve yerele ait unsurların küresel unsurlarla karşılaşması noktasında ise yeni iletişim teknolojileri yadsınamaz bir öneme sahiptir. Yeni medya araçlarının çeşitlenmesi ve giderek küçülmesiyle birlikte, teknoloji tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar gündelik toplumsal yaşamın içine sızmış; bu sayede farklı kültürlerin buluşması hızlanmış ve kolaylaşmıştır. Appadurai’nin küreselleşme analizinde bu süreç beş farklı mekân tipi üzerinden ele alınmaktadır. Bu mekân tipleri içerisinde araştırmayla doğrudan ilişkili olan ikisi; etno-mekân ve tekno-mekân kavramlarıdır. Göçmenler, mülteciler, turistler vb. hareket halindeki bireylerin oluşturduğu mekânı anlatan etno-mekân ile enformasyonun üretildiği ve yayıldığı mekânları anlatan medya-mekân kavramlarında, küreselleşmenin toprak sınırlarını etkisizleştirme kabiliyeti, göç hareketleri ve teknolojiyle ilişkilendirilmektedir. Toplumsal ilişki her geçen gün daha fazla olacak şekilde teknoloji dolayımıyla gerçekleşmektedir. Dijital eşitsizliklerin enformasyon teknolojilerine erişimini kapsayan birinci düzeyine ilişkin eşitsizlikler hâlâ var olsa da, etno-mekânın bileşenleri olarak göçmenler, mülteciler gibi hareket halindeki bireyler de, elbette enformasyon akışının temel olduğu bu küresel dünyanın bir parçasıdır.
Göç teorileri, göçmenler ve mülteciler gibi hareket halindeki toplulukların yeni medya araç ve ortamlarını kullanma pratiklerine odaklanma noktasında uygun bir çerçeve sunmaktadır. Bu teorilerden biri olan İlişkiler Ağı Teorisine göre, ilişkiler ağı; eski ve yeni göçmenler ile göçmen olmayan kişiler arasında hem köklerinin bağlı olduğu hem de yeni göç ettikleri bölgelerde, akrabalık, arkadaşlık ve ortak bir kökeni paylaşma temeline dayanan bağlantılarla oluşturulmaktadır. İlişkiler ağı gerek yer değiştirmenin maliyetlerini gerekse de risklerini azalttığı için önemli görülmektedir. İşte, göç etme ve göç sonrası sosyal uyumun sağlanması süreçlerinde, eski ve yeni göçmenler ile göçmen olmayan bireyler arasında geliştirilecek ilişkilerde, yeni medya araç ve ortamlarının önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir.
Araştırmada nitel yöntem ve fenomenolojik desen benimsenmiştir. Araştırmanın evrenini Türkiye’de yaşayan Suriyeliler oluşturmaktadır. Araştırmada, olasılığa dayalı olmayan örneklem seçim tekniklerinden olan amaçlı örneklem seçim tekniği uygulanacak; araştırmanın örneklemine dahil olan Suriyeli bireylere kartopu örneklem seçim tekniği ile ulaşılacaktır. Çalışmada, yeni medya araç ve ortamlarının Suriyelilerin göç etme ve göç sonrası uyum süreçlerinde etkili olduğu, bu araç ve ortamların özellikle diasporik alandaki kullanımlarının uyum süreçlerini kolaylaştırdığı savunulmaktadır. Bu çerçevede, Suriyelilerin hem göç etme hem de göç sonrası sosyal uyumlarının sağlanması süreçlerinde sosyal medya ortamları üzerinden kurdukları ağların nasıl bir rol oynadığı sorusuna yanıt aranmaktadır. Göç sonrası sosyal uyumun nasıl sağlandığı sorusu, yeni medya araç ve ortamlarının özellikle işgücü piyasasına katılma, dil öğrenme, bilgi edinme, ev sahibi toplumun yaşam tarzını öğrenme, dayanışma ve yardımlaşma ağlarına dahil olma noktalarındaki işlevleri üzerinden somutlaştırılmaktadır. Suriye ile olan bağlantıların devam ettirilmesi noktasındaki, yani sınırları aşan alanlardaki yeni medya pratikleri de araştırmaya dahildir. Bu somutlaştırma, Gaziantep ilinde yaşayan 12 Suriyeli ile gerçekleştirilen yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ile elde edilecek verilerle yapılacaktır. Deşifre edilen veriler, birbirine benzer anlamlar taşıyan örneklerin bir araya getirilmesi suretiyle kodlanacak, sınıflandırılacak ve en sonunda geniş temalar altında gruplandırılacaktır. Belli temalar altında gruplandırılan verilere de son aşamada içerik analizi yapılacaktır. Böylece, araştırmanın sonunda Suriyelilerin yeni medya pratikleri ile ilgili olarak betimleyici sonuçlara ulaşılması planlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Suriyeli, göçmen, internet, yeni medya, ulusötesi.
Nicel ve nitel veri toplama tekniklerinin kullanıldığı bu araştırmada elde edilen bulgular, Temmuz-Kasım 2018 tarihleri arasında yürütülen, kadın ve erkek kullanıcıları kapsayan toplam 415 anket ile 39 yüz yüze görüşmeye dayanmaktadır. Ortak bir habitusu paylaşan bireylerin yaşadığı mahallelerde gerçekleştirilen bu çalışmada, hanelerin kapısını çalmak için belirli bir saat aralığının gözetilmesi gerekliliği ve bu saat aralığının erkeklerin çalışma saatleriyle doğal bir çakışmayı beraberinde getirmesi, kadınların gündelik yaşamlarında medya araçlarını kullanma biçimlerine ilişkin daha derinlikli bir bilgiye ulaşılmasını sağlamıştır. Dolayısıyla bu çalışmada odaklanılan kadınların medya kullanım pratikleri, geniş çaplı bir saha araştırmasının yalnızca bir bölümünü yansıtmaktadır. Anket ve görüşmeler, Eskişehir’in Odunpazarı ilçesine bağlı, görece yoksulluğun izlerini taşıyan, kentsel düşük gelir ve statü grubunun özelliklerini yansıtacağı varsayılan, Emek, Gündoğdu ve Sevinç mahallelerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular, özellikle sosyoekonomik ve sosyokültürel özellikleri bakımından kısıtlı imkânlara sahip kadınların çevrimiçi pratiklerinin, günlük yaşam pratikleriyle benzer olduğunu göstermektedir. Çevrimiçi pratikler, onların içinde bulundukları sınırlı toplumsal koşulların dışına çıkmalarını ve küresel düzeyde artarak devam eden bir etkileşime dahil olmalarını sağlasa da, fizik gerçeklikteki toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin çevrimiçinde yeniden üretilmesine engel olamamaktadır. Bu bulgular, yeni iletişim teknolojilerinin, ortaya çıktıkları toplumsal bağlam fark etmeksizin eşitsizlikleri ortadan kaldıracağını, toplumları özgürleştireceğini savunan teknolojik belirlenimci görüşlerin sorgulanması gerektiğini göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: Yeni iletişim teknolojileri, internet, toplumsal eşitsizlikler, sayısal uçurum, medya okuryazarlığı.