İş Güvenliği

Editörden…

El Kuddüs olan Rabbimize hamd
Fahr-ı alem efendimize salat ile..

Deneme sayımıza gösterdiğiniz yoğun teveccühten aldığımız güç ve cesaret ile birinci sayımızı arz ediyoruz.

Uzun ara ile çıkıyor olmanın en talihsiz tarafı, bir sayı çıktığı anda sizin için çok önemli bir olayın vuku bulması.

Nuri Pakdil üstadın dar-ı bekaya irtihali tam dergimizin çıktığı günlere denk geldi ve biz “en delikanlı Kudüs muhafızına “ yazılarımızda yeteri kadar yer veremedik. İnşaallah bu açığı kapatırız.

“Kudüs’ü kol saati gibi taşımak”

Ancak bir ustadan çıkacak ufuk tarifi, talimat
Uyandığınızda ilk ona bakarsanız,
Belki abdest alırken ayrılırsınız birkaç dakika
En önemli işlerde size yol veren ya da dur gitme diyen talimatlar saate bakarak, ondan ilham ile alınır.

İşiniz yoksa da arada bir bakarsınız saatinize ya babanızdan yadigâr, ya da bir sevdiğinizin hediyesidir.

Eskiyince bıkılan, değiştirilen eşyalara inat saat eskidikçe daha fazla benliğinize yer eder.

Maddiyatçı zihniyet bile eskisine daha çok paha biçer...

Editörden…

İç ve dış düşmanların insana kendini unutturduğu bu asırda Kudüs’ü gündemde tutmak ya da
büyük bir kitle için Kudüs’ü gündemlerine dâhil edebilmek, bu davaya gönül verenlerin iş listesinde hep üst sıralarda yer alır. Zorla bir kapı aralarsınız, Kudüs cenahından bir ışık huzme-
si sızar insanın kalbine, dimağına o anda suni bir ışık bütün soğukluğu ile gözüne saplanır muhatabınızın.

Kızılderililere ait “Eğer bir nehirde iki balık kavga ediyorsa, bilin ki oradan az önce uzun bacaklı
bir İngiliz geçmiştir.”
Sözünden Filistinli bir kardeşimiz şunu anlar; “Siyonizm aleyhtarı bir mil-
lete, içeriden ve dışarıdan birçok düşman gürültülü bir şekilde saldırıyorsa anlayın ki işgal yönetimi yeni bir tezgâh peşindedir.”

Memleketimizin güneydoğusundaki olağanüstü hal, kozlarını İslam coğrafyasında paylaşan emperyalist devletler ve piyonlarının saldırıları. Neredeyse Filistin’i dünya gündeminde tutan tek resmi unsur olan Türkiye’yi de - doğal olarak- kendi içine hapsetti.

Yüzyılın anlaşması tiyatrosunun galası yapıldı. Kudüs üzerinde yeni tezgâhlar açıklandı ama
dünyadan kayda değer tek ses çıkmadı. Bugüne kadar reaksiyoner davranıyor, kendi oyun kurmaktan çok uzak diye eleştirilen İslam
dünyası bu saldırılarla bile aksiyoner hale geçemedi çünkü herkes kendi derdinde.

“Uzun
bacaklı “ İslam coğrafyasının her bölgesinde bir kavga çıkardı ve Kudüs kırmızı değil sarı hatta beyaz çizgimiz haline geldi beyaz kâğıdın üzerinde.

Gündeminizde Kudüs, ufkunuzda cennet olması niyazı ile…

Davamız Kudüs Editörü'nden…
Mübarek Aksa’mızdan gelen değerli bir misafirimizin teşrifi ile yaptığımız toplantı sonrası çekiliş yapmıştık, Kudüs ziyareti hediyesi için.
Kazanan numara anons edildi: “48”

Kudüs sevdalısı program sunucumuzun ise birden yüzü ekşidi ve “Hiç sevmem bu rakamı ama” dedi.
Rakamlara, mekânlara uğursuzluk atfetmek akidemize uymuyor, biliyoruz. Biz de kötü mana yüklemiyoruz ama “48” deyince kalbimizin bir yarısının, “Haziran” deyince de diğer yarısının söküldüğünü hissediyoruz.

“Mabedimizin göğsüne namahrem elinin değdiği” kara günler gelip oturuyor, hafızamıza/sadrımıza…

Rabbim benzerlerinden muhafaza etsin demek (etmezse ne oluru düşünmek bile dünyada
cehennem azabından hisse olur) yetmez tabii ki.

Hazinesi bol, lütfu geniş Rabbimiz; Bedir’de, Çanakkale’de gönderdiği biner kişilik yeşil
sarıklısıyla takviye ettiği ordularına bizleri de lütfen kabul buyursun ve kaderinde muvaffakiyetten başkası olmayan bu orduyu, bu ümmeti hem “48” rakamı ile hem de Haziran ayıyla barıştırsın inşallah.

Susuzluktan kavrulan toprağı, bünyeyi doyuramasak da, ferahlık verecek kadar bir damla su kabilinden küçük bir hizmetimizi haber vermek isteriz.

Bu derginin huzurunuza gelmekle şeref bulacağı günlerde – İnşallah - “mescidiaksaarsivi.com” internet sitemiz kutlu görevine, mübarek seferine başlamış olacak.

Dergimizin sayfalarında kısa bir tanıtım yaptık, her daraldığınızda sizi ferahlatacak, hizmet
aşkımızı harlayacak latif bir nefes olması niyazı ile…

Editörden…

(A)Normalleşme

Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin “Kurdun kuzuyu yemeye niyetlenmesinde şaşılacak bir şey yoktur.

Şaşılacak olan odur ki bu kuzu, kurda gönül bağlamış, âşık olmuştur.” sözü coğrafyamızdaki anormalleşmeye meraklı, anlaşılmaz, sonunu görmez hatta düşünmez durumu çok güzel özetliyor aslında.

Normalleşme başlıklı anlaşmalar ya da baskıyla anlaştırmaların muhtevasında ne var?

İşgal devletine karşı imana kadar çıkmayın, insani olarak gösterilebilecek en basit tepkilerin, uygulamaların kendi çapında protestoların resmen kaldırılması ve bu kaldırma kararlarının ivedilikle uygulamaya geçirilmesi.

Niye gerek görülmüştü bu kararlara?
Daha önce usul usul başlayıp bir asır önce zirveye doğru yaklaşan sivil işgal eylemi vardı emperyalist güçlerin himayelerinde. Sonra gün geldi, vaktin uygun zamanında birde devlet konduruldu dağdan gelenlerin üzerine. Ortak sınırlardan dolayı vazife üzerlerine düşen bazı
devletlerin bölük pörçük saldırıları ve gün akşama ermeden gelen hezimet.

Hak etmese de başarılı olan dağdan gelen, başarısız kabul edilen bağdakileri yerinden yurdundan sürdü. Acıların her biri diğerinden kötüydü. Belki en önemlisi yerlerde sürünen prestij…

Zevahiri kurtarmak için en ciddisinden kararlar alındı. Süper güçlerin piyonu olarak Müslüman toprağının bağrına saplanan hançere karşı

- Seni tanımıyorum..
- Soracağınız, isteyeceğin her şeye cevabım “seni tanımıyorum “
- Arkan sağlamdı, seni yenemedim ama hala gururum var seni tanımıyorum!!!

Devletlerin tarihinde kısa sayılır 70-80 yıl;
Ancak o kadar geçti.
Şimdi tanımak, vermek, almak için normalleşmek için sıraya girdi bazı bağımsız! devletler…

Adama sorarlar;
Sen bu kadar efeliği niye yapmıştın?
Hangi değer uğruna bu kadar tepki göstermiştin?
Şimdi vaz mı geçtin o bahsettiklerinden..

Rabbimiz normal bir dünyada, normal bir Müslümanın yapması gerekeni yaparak yaşamayı nasip eylesin...

Bu araştırmanın amacı Perakende sektöründe çalışanlarının üzerindeki iş stres düzeyinin demografik bilgiler ışığında oranın saptanmasıdır.
Araştırmanın evreni Giresun ve ordu illerinde perakende sektöründe çalışanlardır. Araştırmanın örneklemi ise 162 perakende çalışanından oluşmaktadır. Bu katılımcılara yaş, cinsiyet, çalışma yılı, eğitim durumu ve yöneticilik görevi olup olmadığı ile ilgili anket yapılmıştır. İki bölümden oluşan anketin ilk bölümünde demografik özelliklere ilişkin sorular yer alırken, ikinci bölümde iş stresi analizine yönelik sorular yöneltilmiştir. Toplam 15 sorudan oluşan anket beşli Likert tipinde “ İş Stresi” anketidir. Araştırma verileri frekans, yüzde, ortalama, standart sapma verilerine ulaşmak için SPSS programından yararlanılmıştır.
Hedefleri çevresel faktörlerin etkisinden ayırması gereken çalışanlar stres ve stresle karşı karşıya kalacaktır. Çalışanların günlük yaşamlarında karşılaştıkları sosyal ve teknolojik farklılıklar, yaşadıkları şehrin genel sorunları, ekonomik koşullar, siyasi gelişmeler ve doğal afetlerin en önemli faktörler arasında olduğu açıktır. Bu stresörler, kişisel görev performansına müdahale ederek bir çalışanın asıl işini yapma kabiliyetine müdahale ettikleri için engelleyici ve tehdit edici olarak kabul edilir.
Araştırmanın bulgularında perakende çalışanlarında iş stresinin yaş, cinsiyet ve çalışma yılına göre anlamlı bir farklılıklar, ayni zamanda eğitim durumu ve yöneticilik durumuna göre farklılaştığı saptanmıştır.

GİRİŞ:
İş hayatında yaşanan hızlı değişimler, örgütleri amaçlarına ulaşmak ve verimliliklerini sağlayabilmek yolunda insan kaynakları planları yapmaya yöneltmiştir. Süreç içinde insan kaynakları yönetimi sadece bir maliyet unsuru gibi görünmekten çıkarak, başarı ve sürdürebilirlik olarak değerlendirilmeye başlanmıştır.
Bu değişen ve gelişen iş koşulları örgütleri ve çalışanları kariyer yönetimi planları yapmaya zorunlu bırakmıştır.  Çeşitli performans değerlendirme kavramları da kariyer planlamalarına bağlı olarak gelişim göstermiştir.
Örgütler sahip oldukları insan kaynaklarının yetkinlerini geliştirmek amacıyla kariyer planları yaparken, ayni zamanda ilerde ihtiyaç duyulacak pozisyonlar için insan kaynakları yetiştirmeyi de amaçlamışlardır. Bu durum hem örgütler, hem de çalışanlar için bir kariyer olgusunu iş yaşamıma sokmuştur.
Örgütler, nitelikli çalışanlara sahip olmaları gerektiğinden hareketle başarılı çalışanları örgüte çekmek ve elinde tutabilmek için çeşitli hedefler belirleyip, örgüt bazında kariyer planlarını devreye sokmuşlardır.
Ayni zamanda çalışanların da farklılaşan iş koşulları, çeşitlilik,  statü, ekonomi ve gelecek kaygıları gibi duyguları onları da bir kariyer planı yapmaya zorlamıştır.
Bu dar kapsamlı çalışmada örgütlerin ve çalışanların kariyer planlamaları ve ayrıca örgütlerin performans değerlendirme çalışmaları değerlendirilecektir.

In this study, work accidents and occupational diseases in our country; Distribution of deaths as a result of work accident or occupational disease according to the cause of death by years, distribution of permanent incapacity for work according to disease, Distribution of work accidents according to activity groups, distribution of work accidents according to provinces, distribution of work accidents by accident causes, and occupational accidents or occupational diseases of men and women It was tried to compare and interpret the ratios.

İnşaat sektörü iş kazaları Türkiye’deki iş kolları içinde ilk sırada yer almaktadır. Türkiye’de her yıl binlerce insanın yaşamını yitirmesine, bir o kadar da işçinin yaralanmasına neden olan iş kazaları çalışma yaşamının ana başlıkları içinde yer almaktadır. Ülkemizde iş kazalarında inşaat sektörünün devamlı gündemde olması bu çalışmanın yönünün belirlenmesinde etkili olmuştur. Bu çalışmada, ülkemizde inşaat sektöründe yaşana iş kazalarına işçi sağlığı güvenliği mevzuatı açısından bakılmaya ve inşaat sektöründeki iş kazaları genel anlamda analiz edilmeye çalışılmıştır.

Occupational health and safety is one of the most important elements that organizations have in order to protect themselves from competition and make their organizations sustainable. In the long term, the effectiveness of occupational health and safety practices has a positive effect on the efficiency of the organization and the health of the employees. In this sense, it is of great importance to eliminate the dangers in organizations, to predict and evaluate the risks, and to minimize the damage that these identified risks can cause to the organization and employees.
In this study, the concept of occupational health and safety was brought to the fore, and it was carried out in order to evaluate the risks in a textile business and thus to define internal and external threats.
In our study, possible hazards in the organization were tried to be determined using the Fine-Kinney method in order to achieve the above-mentioned occupational health and safety goals.

Endüstriyel kirlilik yükü göz önüne alındığında, hava kirliliği ve su kirliliği gibi faktörlerin ön plana çıkmasına rağmen gürültü seviyelerinin istenmeyen hatta zararlı olduğu bilinmektedir. Çevredeki gürültü kirliliği işlerin işleyişine, üretkenliğe ve hatta çalışanların sağlığına ciddi zararlar verebilmektedir. Gürültü kirliliği hem oluşum periyodunun sıklığı hem de maruz kalma süresi dikkate alındığında birçok olumsuz etkinin ana nedeni olarak görülebilir. Bu çalışmada Türkiye’de gürültü kirliliği türü, gürültü kirliliğinin oluşumu ve etki mekanizması araştırılmıştır. Aynı zamanda gürültü kirliliğine ilişkin kapsamlı değerlendirme, değerlendirme ve öneriler iş sağlığı ve güvenliği açısından ortaya konulmaya çalışılmıştır.