Doç. Dr. Veysel Şahin
Aksaray’ın Ortaköy İlçesi’ne bağlı Namlıkışla Köyü’nde dünyaya gelen Veysel ŞAHİN, İlk ve Orta öğrenimini Ortaköy’de tamamladı.1998 yılında Doğu Akdeniz Üniversitesi, Fen- Edebiyat Fakültasi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü burslu bir şekilde okuyup 2002 yılında mezun oldu.
2004 yılında Fırat Üniversitesi’nin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalı’nda yüksek lisans öğrenimine başladı. Yine aynı yıl Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalı’na Araştırma Görevlisi olarak atandı. 2006 yılında “Tahsin Yücel’in Öyküleri Üzerine Bir İnceleme” adlı çalışmasıyla yüksek lisansını tamamladı. 2006 yılında Fırat Üniversiresi, Türk Dili Edebiyatı, Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalı’nda doktoraya başladı. “Halide Edib Adıvar’ın Romanlarında Yapı ve İzlek” isimli doktora tezini 2010 yılında tamamlayan yazar, 2012 yılında aynı bölüme Yrd. Doç. Dr. olarak atandı 2018 yılında Doçent oldu.
Bu zaman diliminde yazar, Türk Dili, Türk Dünyası, Belleten, bilig, Türk Kültürü, Türk Dünyası, Erdem, Arayışlar, E-Journal Of New World Sciences Academy, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Ensitüsü Dergisi, Turkish Studies, JASS, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Siirt Ün. Sosyal Bil. Dergisi, Journal Of Turkısh Language And Literature, Mecmua, Researcher: Social Science Studies, International Journal of Language Academy, Varlık, Ada, Roman Kahramanları, Telmih gibi dergilerde yazıları yayımlandı. Halen Fırat Üniversitesi’nin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak görev yapmakta olan yazar, evli olup iki çocuk babasıdır.
2004 yılında Fırat Üniversitesi’nin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalı’nda yüksek lisans öğrenimine başladı. Yine aynı yıl Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalı’na Araştırma Görevlisi olarak atandı. 2006 yılında “Tahsin Yücel’in Öyküleri Üzerine Bir İnceleme” adlı çalışmasıyla yüksek lisansını tamamladı. 2006 yılında Fırat Üniversiresi, Türk Dili Edebiyatı, Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalı’nda doktoraya başladı. “Halide Edib Adıvar’ın Romanlarında Yapı ve İzlek” isimli doktora tezini 2010 yılında tamamlayan yazar, 2012 yılında aynı bölüme Yrd. Doç. Dr. olarak atandı 2018 yılında Doçent oldu.
Bu zaman diliminde yazar, Türk Dili, Türk Dünyası, Belleten, bilig, Türk Kültürü, Türk Dünyası, Erdem, Arayışlar, E-Journal Of New World Sciences Academy, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Ensitüsü Dergisi, Turkish Studies, JASS, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Siirt Ün. Sosyal Bil. Dergisi, Journal Of Turkısh Language And Literature, Mecmua, Researcher: Social Science Studies, International Journal of Language Academy, Varlık, Ada, Roman Kahramanları, Telmih gibi dergilerde yazıları yayımlandı. Halen Fırat Üniversitesi’nin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak görev yapmakta olan yazar, evli olup iki çocuk babasıdır.
less
Uploads
Book Reviews by Doç. Dr. Veysel Şahin
Erduran, romanlarında Anadolu yaşam biçimi ve algısını, sosyal medyanın içinde bulunduğu çürümeyi bireyden toplumsal olana kaydırarak derinlemesine ele alır. Eserlerinde sosyal adaletsizlik, kültürel erozyon, plansız ekonomi, anarşik üretim, nihilizm, kriz ve kaos sosyal çürümeyi ve yabancılaşmayı hızlandırır. Yazara göre ahlak ve kendilik eksenli bir yaşam tarzının sürdürülmesi eğitim ve kolektif üretim, ulusal birlik ve kolektif aksiyonla mümkündür.
Romanda zaman, mekân, kişi ve olay örgüsü gibi iç yapı unsurları ve izleksel kurgunun belirleyici konumunda olan bakış açısı ve anlatıcı düzlemi, kimi zaman kurgunun içinde kimi zaman da kurgunun dışında bir konumda yer alan metinsel sestir. Romanın temel iç yapı unsurlarından bakış açısı ve anlatıcı düzleminin kurmaca evrendeki görüntü düzeyleri; “hâkim/ tanrısal/ ilahi bakış açısı üçüncü tekil (o) anlatıcı, kahraman/ ben bakış açısı birinci tekil (ben) anlatıcı, müşahit/ gözlemci bakış açısı birinci tekil (ben) ile üçüncü tekil (o) anlatıcı ve çoğul/ çoklu/ karma/ değişken bakış açısı ve anlatıcı” düzleminden oluşur.
Anlatma esasına bağlı kurmaca metinlerde bakış açısı ve anlatıcı düzeyleri, anlatım teknikleri vasıtasıyla insan ve diğer varlıkların öyküsünü romanın dünyasında aktardıkça hep var olacaktır. Zira kurguya dayalı her metin/ roman daima bir anlatıma ve anlatıcıya ihtiyaç duyar…
Hüseyin Cahit Yalçın’ın ‘Hayâl İçinde’ romanı, ilk olarak Servet-i Fünun’da tefrika edilir ve 1901 yılında Âlem Matbaası’nda tarafından İstanbul’da basılır. Eser yazarın ‘Nâdide’ adlı eserinden yedi yıl sonra yazılır ve önceki eserinden farklılık gösterir. Bu romanda hayâl unsurların, gelip geçici hayattaki olguları ve gençliğin verdiği hazin bir hayâl dünyası gibi sorunları ele almaktadır. Yazarın hayatından izler taşıyan eserde Nezih adlı temiz ve yüksek ideallere sahip bir gencin İstanbul’da bir Rum kızına aşık oluşu ve bu sebeple hayatın acı gerçekleriyle yüz yüze gelişi hareketli bir şekilde anlatılır. Bu dönemin birçok eseri gibi hayâl hakikat çatışmasına dayanan roman, şüpheci ve inkarcı bir genç haline gelen Nezih’in karamsar bir kimliğe dönüşmesiyle sona erer.
Kendine ait “aşiyan” içerisinde salt bireysel bir tavır takınmadan sözünü topluma ve toplumsala açan Fikret, istibdat döneminin yoğun sisi ardında duran bir tarihi kendi mizaç ve tecrübesi parantezinde açımlayarak kendine has bir duyuş ve düşünüş geliştirmiştir. Şiirine hâkim duyguları, çeşitli teşbih, istiare ve mecazlarla ifade eden Fikret, dilin tüm olanaklarını şiirini kurma aşamasında kullanır. Görme duyusu sayesinde ve resim kabiliyetinin de verdiği ölçüde şair, tablo altı şiirler de yazar. Fikret’in şiirlerinde imge, toplum nazarında entelektüel bir bireyin, her sözün söylenemediği bir dönemde, imge analojisi içinde bulunan imge türlerinden- yayılgan, batık, radikal, yoğun ve süsleyici/coşkun-daha çok batık imgeyi kullanır. Aktarmak istediği anlam dünyasını doğadan yaptığı ödünçlemelerle aktarır. İnsan ile doğa arasındaki anıştırmaları kurduğu söz dizimi ile imleyen şair, nesnel gerçekliği bireysel kimlikle yeniden düzenler.
Kurgusal eserlerin akıcılığı, canlılığı, psikolojik derinliği ve inandırıcılığı bakış açısının esere anlatım düzlemi kadar değer kazanır. Gerçek dünyanın bir uzantısı veya aynadaki bir yansıması olan kurgu evreni, bakış açısının rehberliğinde keşfedilir. Bu keşif esnasında yazar, itibari olarak yaratılan bu gizemli evreni ya eser içerisinde bir kahramana (ben)-(o) veya gizemli evrenin dışında duran ve yaratılmış olan o evrenin geçmişini, geleceğini, bütün kıvrımlarını bilen bir anlatıcıya teslim edilir.
Tahsin Yücel’in öykülerinde bakış açısı ve anlatıcı düzlemi çok değişken bir yapıya sahiptir. Yücel, öykülerinde anlatıcıyı temel güç olarak konumlandırır. Yazarın öykülerde fonksiyonel bakımdan anlatıcı ile kurgu arasında sıkı bir yapısal bağ vardır.
Yücel, öykülerinde tekil bakışı, tanrısal bakış açısını ve çoğul bakış açısını kullanır. Yazarın reel âlemde gördüğü nesnel gerçekleri öznel bir dünyaya dönüştürmesi, kullandığı bakış açısına göre şekillenir. Böylece yazar, okuyucu ile metin arasındaki göbek bağını yani bakış açısını güzel bir şekilde konumlandırır.
Cumhuriyet Dönemi Türk romanının önde gelen isimleri arasında yer alan Halide Edib Adıvar’ın romanları, yapı ve izleksel kurgusu açısından “Bireysel ve Psikolojik İzlekli Romanlar, Yeniden Kuruluş ve Kurtuluş Savaşı İzlekli Romanlar ve Töre ve Toplumsal İzlekli Romanlar,” olmak üzere temel üç ana başlığa ayrılır.
‘Bir Adam Yaratmak’ adlı eser üç perdelik bir oyundur ve yazarının yaşadığı büyük ruhsal kırılmaları anlatır. Eserde ölüm korkusu, metafizik ürperti, tevarüs eden kader, cinnet konularına derin bir yoğunla ele alır. Yazar eserde oyun kahramanı, anlatı kişisi olan yazar Hüsrev’in kaleme aldığı ‘Ölüm Korkusu’ adlı oyun ile ‘Bir Adam Yaratmak’ piyesinin içine ustalıkla yerleştirilerek üst bir kurmaca elde eder. Bu kurmaca içinde yer alan kişilerin mekân (dekor) zaman içinde yaşadıkları trajik durum ve kendileri kurma çabası esere psikolojik bir boyut kazandırır. Kişilerin yaşadığı içsel çatışmalar, olayların girift bir yapıya dönüşmesini sağlar.
Erduran, romanlarında Anadolu yaşam biçimi ve algısını, sosyal medyanın içinde bulunduğu çürümeyi bireyden toplumsal olana kaydırarak derinlemesine ele alır. Eserlerinde sosyal adaletsizlik, kültürel erozyon, plansız ekonomi, anarşik üretim, nihilizm, kriz ve kaos sosyal çürümeyi ve yabancılaşmayı hızlandırır. Yazara göre ahlak ve kendilik eksenli bir yaşam tarzının sürdürülmesi eğitim ve kolektif üretim, ulusal birlik ve kolektif aksiyonla mümkündür.
Romanda zaman, mekân, kişi ve olay örgüsü gibi iç yapı unsurları ve izleksel kurgunun belirleyici konumunda olan bakış açısı ve anlatıcı düzlemi, kimi zaman kurgunun içinde kimi zaman da kurgunun dışında bir konumda yer alan metinsel sestir. Romanın temel iç yapı unsurlarından bakış açısı ve anlatıcı düzleminin kurmaca evrendeki görüntü düzeyleri; “hâkim/ tanrısal/ ilahi bakış açısı üçüncü tekil (o) anlatıcı, kahraman/ ben bakış açısı birinci tekil (ben) anlatıcı, müşahit/ gözlemci bakış açısı birinci tekil (ben) ile üçüncü tekil (o) anlatıcı ve çoğul/ çoklu/ karma/ değişken bakış açısı ve anlatıcı” düzleminden oluşur.
Anlatma esasına bağlı kurmaca metinlerde bakış açısı ve anlatıcı düzeyleri, anlatım teknikleri vasıtasıyla insan ve diğer varlıkların öyküsünü romanın dünyasında aktardıkça hep var olacaktır. Zira kurguya dayalı her metin/ roman daima bir anlatıma ve anlatıcıya ihtiyaç duyar…
Hüseyin Cahit Yalçın’ın ‘Hayâl İçinde’ romanı, ilk olarak Servet-i Fünun’da tefrika edilir ve 1901 yılında Âlem Matbaası’nda tarafından İstanbul’da basılır. Eser yazarın ‘Nâdide’ adlı eserinden yedi yıl sonra yazılır ve önceki eserinden farklılık gösterir. Bu romanda hayâl unsurların, gelip geçici hayattaki olguları ve gençliğin verdiği hazin bir hayâl dünyası gibi sorunları ele almaktadır. Yazarın hayatından izler taşıyan eserde Nezih adlı temiz ve yüksek ideallere sahip bir gencin İstanbul’da bir Rum kızına aşık oluşu ve bu sebeple hayatın acı gerçekleriyle yüz yüze gelişi hareketli bir şekilde anlatılır. Bu dönemin birçok eseri gibi hayâl hakikat çatışmasına dayanan roman, şüpheci ve inkarcı bir genç haline gelen Nezih’in karamsar bir kimliğe dönüşmesiyle sona erer.
Kendine ait “aşiyan” içerisinde salt bireysel bir tavır takınmadan sözünü topluma ve toplumsala açan Fikret, istibdat döneminin yoğun sisi ardında duran bir tarihi kendi mizaç ve tecrübesi parantezinde açımlayarak kendine has bir duyuş ve düşünüş geliştirmiştir. Şiirine hâkim duyguları, çeşitli teşbih, istiare ve mecazlarla ifade eden Fikret, dilin tüm olanaklarını şiirini kurma aşamasında kullanır. Görme duyusu sayesinde ve resim kabiliyetinin de verdiği ölçüde şair, tablo altı şiirler de yazar. Fikret’in şiirlerinde imge, toplum nazarında entelektüel bir bireyin, her sözün söylenemediği bir dönemde, imge analojisi içinde bulunan imge türlerinden- yayılgan, batık, radikal, yoğun ve süsleyici/coşkun-daha çok batık imgeyi kullanır. Aktarmak istediği anlam dünyasını doğadan yaptığı ödünçlemelerle aktarır. İnsan ile doğa arasındaki anıştırmaları kurduğu söz dizimi ile imleyen şair, nesnel gerçekliği bireysel kimlikle yeniden düzenler.
Kurgusal eserlerin akıcılığı, canlılığı, psikolojik derinliği ve inandırıcılığı bakış açısının esere anlatım düzlemi kadar değer kazanır. Gerçek dünyanın bir uzantısı veya aynadaki bir yansıması olan kurgu evreni, bakış açısının rehberliğinde keşfedilir. Bu keşif esnasında yazar, itibari olarak yaratılan bu gizemli evreni ya eser içerisinde bir kahramana (ben)-(o) veya gizemli evrenin dışında duran ve yaratılmış olan o evrenin geçmişini, geleceğini, bütün kıvrımlarını bilen bir anlatıcıya teslim edilir.
Tahsin Yücel’in öykülerinde bakış açısı ve anlatıcı düzlemi çok değişken bir yapıya sahiptir. Yücel, öykülerinde anlatıcıyı temel güç olarak konumlandırır. Yazarın öykülerde fonksiyonel bakımdan anlatıcı ile kurgu arasında sıkı bir yapısal bağ vardır.
Yücel, öykülerinde tekil bakışı, tanrısal bakış açısını ve çoğul bakış açısını kullanır. Yazarın reel âlemde gördüğü nesnel gerçekleri öznel bir dünyaya dönüştürmesi, kullandığı bakış açısına göre şekillenir. Böylece yazar, okuyucu ile metin arasındaki göbek bağını yani bakış açısını güzel bir şekilde konumlandırır.
Cumhuriyet Dönemi Türk romanının önde gelen isimleri arasında yer alan Halide Edib Adıvar’ın romanları, yapı ve izleksel kurgusu açısından “Bireysel ve Psikolojik İzlekli Romanlar, Yeniden Kuruluş ve Kurtuluş Savaşı İzlekli Romanlar ve Töre ve Toplumsal İzlekli Romanlar,” olmak üzere temel üç ana başlığa ayrılır.
‘Bir Adam Yaratmak’ adlı eser üç perdelik bir oyundur ve yazarının yaşadığı büyük ruhsal kırılmaları anlatır. Eserde ölüm korkusu, metafizik ürperti, tevarüs eden kader, cinnet konularına derin bir yoğunla ele alır. Yazar eserde oyun kahramanı, anlatı kişisi olan yazar Hüsrev’in kaleme aldığı ‘Ölüm Korkusu’ adlı oyun ile ‘Bir Adam Yaratmak’ piyesinin içine ustalıkla yerleştirilerek üst bir kurmaca elde eder. Bu kurmaca içinde yer alan kişilerin mekân (dekor) zaman içinde yaşadıkları trajik durum ve kendileri kurma çabası esere psikolojik bir boyut kazandırır. Kişilerin yaşadığı içsel çatışmalar, olayların girift bir yapıya dönüşmesini sağlar.
Kurmaca evren içinde kimlikleşen kişi-şahıs-karakter işlevsel açıdan -yüklendiği sorumluluk açısından- olay örgüsüne verdiği katkı nedeniyle farklı şekillerde tasnif edilir. İşlevlerine göre roman/anlatı kişileri; “yalınkat/düz”, “çok yönlü/yuvarlak”; başkişi norm karakter, kart karakter ve fon, figüratif; başkahraman, hasım kahraman, istenilen veya istenilmeyen obje, verici kahraman, alıcı kahraman veya hasım güç, karşı güç arzu edilen ve korku duyulan nesne, yönlendirici; alıcı; yardımcı” olarak farklı isimlerde sınıflandırılır.
Bu çalışmada romanlarında yer alan anlatı kişilerini faklı karakter yapılarına göre ele alarak anlatı içinde üstlendikleri fonksiyonlarını belirlemektir. Bu hususta roman incelemesine konu olan kişilik ve karakter çözümleme biçimleri, romanlarda kurmaca evrende yaratılan ya da kimlik kazandırılan karakter/kişi/şahısların varolma süreçlerini ortaya koymaktır.
İnsanın yaşama dair tavrını, yaratıcı bir duyuş ve duruşla ortaya koyduğu alanlardan biri de hiç kuşkusuz edebiyattır. Edebî evrende insanın yaşama reflekslerini farklı anlatım yöntemlerine başvurarak kurgulayıp ortaya koyan en önemli türlerden biri de romandır. Romanın insana dair durum ve şeyleri anlatması, her insanın bir karakter olmasındandır. Nitekim her insanın hayatı bir romandır ve yine o romanın başkarakteri de kendisidir. Bu bakımdan romanda en önemli yapı unsurlarından biri de kişiler-kahramanlardır. Roman kahramanları gerçek dünyadan ödünçlenerek “fictif” dünyaya taşınan entrik kurgu ve dramatik aksiyona yön veren temel unsurdur. Romanda yer alan kişilerin üstlendiği görev ve ortaya koyduğu eylemler, onların anlatı içindeki fonksiyonlarını gösterir.
Bu çalışmada Türk romanlarında yer alan kişiler, anlatı içerisinde üstlendikleri işlevlere göre; başkişi, başkahraman, kurucu tematik güç ve birinci dereceden kahramanlar; norm karakter, yardımcı kişiler ve ikinci derece roman kişileri; kart karakter, tek boyutlu, yıkıcı hasım güç; fon ve figüratif karakter olmak üzere fiziki, psikolojik ve sosyolojik açıdan derinlemesine incelendi.
Nitekim insan kendi biricik öyküsünü kurguladığı sürece roman hep var olacak, roman var olduğu sürece ise anlatı kişileri kurgusal evrende kendi biricik yaşamlarını sergilemeye devam edecek…